Bizi Takip Edin

AMERİKA

Reisi’nin Latin Amerika ziyareti: Venezuela ve Küba artık “Doğu”nun bir parçası

Yayınlanma

“İran’ın Latin Amerika ile ilişkilerini sadece ikili ilişkiler perspektifinden değerlendirmiyorum. İran’ın Doğu’ya bakış politikası üzerinden dahil olduğu Rusya-Çin bloklaşmasının bir devamı olarak görüyorum.”

İran lideri İbrahim Reisi ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, “Batı egemenliğine karşı çıkan partner ülkelerle siyasi ve ekonomik bağlarını güçlendirmek amacıyla” üç ülkeyi kapsayan Latin Amerika turunu tamamladı. Venezuela ile başlayan Nikaragua ile devam eden ve Küba’da son bulan resmi ziyarette ekonomi, sağlık ve savunma alanında çeşitli anlaşmalar imzalandı.

İranlı lider ilk durağı Venezuela’nın başkenti Karakas’ta mevkidaşı Nicolas Maduro’yla bir araya gelerek “Ortak çıkarlarımız, ortak vizyonlarımız ve ortak düşmanlarımız var” dedi. Çarşamba günü Nikaragua’nın başkenti Managua’da Devlet Başkanı Daniel Ortega ile görüşen Reisi, iki ülkenin “ortak bir direniş, devrim ve düşmana karşı mücadele tarihini paylaştığını” vurguladı.

ABD Temsilciler Meclisi Batı Yarımküre (Amerika kıtası) Alt Komitesi Başkanı Maria Elvira Salazar Reisi’nin Latin Amerika turu için Biden yönetimini suçladı. Salazar, Fox’a yaptığı değerlendirmede “Reisi’nin ABD’ye açıkça meydan okuyan ziyaretleri yönetimin Latin Amerika politikasının başarısızlığını gösteriyor” dedi.

Demokrasileri Savunma Vakfı’ndan Emanuele Ottolenghi’ye göre Reisi’nin ana hedefi “ABD’nin Batı Yarımküre’deki etkisini aşındırmak ve ABD’ye kendi arka bahçesinde meydan okumak.” Reisi’nin ABD hakimiyetine meydan okuduğunu ve çok kutuplu dünya kavramını desteklediğini hatırlatan Ottolenghi, “Bu, elbette Rusya ve Çin gibi rakip güçlerin lehine ABD’nin nüfuzunu sarsmayı da kapsıyor” dedi.

Biz de Harici olarak geçmişten günümüze İran-Latin Amerika ilişkilerinin seyrini ve Reisi’nin ziyaretinin dünya güç dengelerinde nereye oturduğunu Marmara Üniversitesi öğretim üyesi ve İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) kıdemli uzmanı Bilgehan Alagöz’e sorduk:

“1960’larda başlayan ikili ilişkiler yeniden ivmelendi”

  • İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Latin Amerika ziyaretine, kendi ülkesi gibi ABD yaptırımlarından nasibini almış Venezuela’dan başlaması tesadüf müydü? İran ve Venezuela arasındaki ilişkilerin köklü bir geçmişi var mı?

İran-Venezuela ilişkilerinin tarihi bir derinliği var. Bu iki ülke, 1960’larda OPEC’in kuruluşunda birlikte yer aldı. Dolayısıyla daha o dönemlerde yakın ilişkileri söz konusuydu. Ancak sonraki dönemlerde bu ilişkilerdeki yoğunluk devam etmedi.  Ta ki Ahmedinejat dönemine kadar… Ahmedinejat döneminde İran’ın uluslararası toplum özellikle ABD tarafından yoğun baskı altında kalmasıyla başlayan süreçte İran-Venezuela ilişkileri ivme kazandı. Her iki ülke de antiemperyalist, milliyetçi söylemler üzerinden bir fikir birliğine vardılar. Hatta bu noktada 2011’de İran’ın İspanyolca yayın yapan Hispan TV’nin kuruluşuna öncülük ettiğini biliyoruz. Bu TV kanalının üç ortağı var. Biri İran devlet televizyonu IRIB, ikincisi Küba radyo televizyonu, üçüncüsü de Venezuela haber kanalı Telasur. Hispan TV’nin CNN’nin İspanyolca yayın yapan kanalına karşılık olarak ABD karşıtlığı üzerinden bir yayın politikası yürüttüğünü görüyoruz. Burada yumuşak güç oluşturma çabası var.

Günümüze gelecek olursak 2018’den beri İran’a yoğun bir ABD yaptırımı söz konusu. Yine Venezuela da benzer bir süreç içerisinde. Buna istinaden iki ülke Eylül 2021’de stratejik bir anlaşma imzaladı. İçeriği şuydu: İran, Venezuela ağır ham petrolünü seyreltmek için gereken gaz kondensatını Venezuela’ya sağlayacak. Karşılığında İran da Venezuela’nın ağır ham petrolünü alacak. Bu alışveriş dolar yasak olduğundan altın üzerinden sağlanacak. Çünkü her iki ülke de uluslararası bankacılık sisteminden dışlanıyor ve ABD doları kullanamıyor. Böylece altın külçeleri üzerinden dönen ticaret başladı. Bir sonraki adım geçen yıl bu aylarda Maduro’nun İran’a yaptığı ziyaretle geldi. İki ülke arasında 20 yıllık bir anlaşma imzalandı.

İran; Rusya ve Çin’le de benzer bir stratejik anlaşma içerisinde. Bu anlamda Venezuela ile stratejik ortaklığın bu iki ülkenin ardından gelmesi dikkat çekici. Tüm bunlar dikkate alındığında İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Latin Amerika ziyaretini Venezuela’dan başlatmasının tesadüf olmadığı, son yıllarda gelişen stratejik işbirliğinin bir devamı olduğunu söylemek mümkün.

Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega, Reisi’yi devlet töreniyle karşıladı.

“Küba-İran ilişkileri 1979’lara dayanıyor”

  • Reisi’nin ziyaretinin ardından İran’ın Venezuela ve Küba başta olmak üzere bu kıtadaki ülkelerle siyasi ve ekonomik ilişkilerini geliştirmesi için yeterli imkân ve fırsat var mı? Olası işbirliği alanları neler olabilir?

Reisi’nin Venezuela’dan sonra Nikaragua ve Küba’ya gitmesi asla tesadüf değil. İran-Nikaragua ilişkilerine baktığımızda 2000’lerde kuvvetlenmeye başladığını görüyoruz. Aslında 90’larda iki ülke arasında oldukça gergin bir ilişki söz konusuydu. Nikaragua’daki bazı faili meçhul cinayetlerden İran’ın sorumlu tutulması üzerine iki ülke karşılıklı olarak büyükelçilerini çekmişti. Ancak 2007’de Ahmedinejat’ın bu ülkeyi ziyaret etmesiyle yeni bir sayfa açıldı. O ziyarette İran’a bir liman inşaatı sözü verildi. Ahmedinejat o dönemde buna oldukça önem veriyordu. Ancak sonra yerine geçen Hasan Ruhani’nin bu ülkeye bir ziyareti olmadı. Yani Reisi’nin ziyareti 2007’den bu yana bir ilk. Geçen yıl İran Petrol Bakanı’nın Nikaragua ile bir dizi anlaşma yaptığını da hatırlatmakta fayda var.

Küba’ya gelecek olursak iki ülke ilişkilerini 1979’a kadar götürmemiz mümkün. O dönem Küba Devlet Başkanı Castro’nun İran devrimine büyük sempatisi vardı. Ancak Irak’la da yakın ilişkileri olduğu için İran’a mesafe koyma gereği hissediyordu. Biz İran-Irak savaşında temkinli bir Küba görmüştük. Ancak Hatemi döneminde iki ülke arasındaki ticaret hacmi genişlemeye başladı. Bazı kredi anlaşmaları yapıldı ve 2001’de Castro ilk kez İran’a gitti. O tarihlerden bu yana da İran ile Küba arasındaki yakın ilişkiler devam ediyor.

“Venezuela ile savunma anlaşmaları dikkat çekici”

Latin Amerika ziyaretinde Reisi’ye eşlik eden İran heyetine baktığımızda Dışişleri, Petrol, Savunma ve Sağlık Bakanlarını görüyoruz. Bu bakanların mesuliyetinde olan konular ekseninde anlaşmalar yapıldı.  Özellikle Venezuela ile bazı savunma anlaşmalarının gündeme gelmesi dikkat çekici. Keza iki ülke arasındaki petrol anlaşmaları önemli. Nikaragua ve Küba ile daha çok ticaret ve sağlık ağırlıklı bazı anlaşmalar olduğu görülüyor. Dolayısıyla ekonomik yaptırımlar nedeniyle büyük bir sınırlılık olsa da her bir ülkenin ABD ile yaşadığı sorunlar bu ülkeleri yeni fırsatlar yaratmaya iteliyor. Bu fırsatların daha çok savunma, sağlık ve petrol konularına odaklandığını söyleyebiliriz. Ayrıca Venezuela’nın henüz netleşmese de ticarette Çin yuanını kullanma planı var dolayısıyla İran ve Venezuela’nın ortak bir perspektife giderek daha çok yaklaştığı görülüyor.

“Soğuk Savaş’ın Küba Krizi’ni hatırlatıyor”

  • İran ile Latin Amerika arasındaki ilişkiler Ahmedinejat döneminde ivme kazanmış ancak nükleer müzakereleri izleyen süreçte Tahran’ın bu ülkelere ilgisi azalmıştı. Bugün Tahran’ı ilişkileri yeniden canlandırmaya iten sebepler nelerdir?

İran dış politikası açısından 2015’te imzalanan nükleer anlaşma oldukça önemliydi. Çünkü 1979 devriminden bu yana uluslararası toplumla ilk kez angajman ihtimali doğmuştu. Ne var ki 2018’de ABD Başkanı Trump anlaşmadan çekilme kararı aldı ve İran’a yönelik politikasını oldukça sertleştirdi. Bu gelişme İran’ı yeni arayışlara sevk etti. Bununla ilgili en önemli çabanın küresel aktörler olan Rusya ve Çin ile ilişkileri daha stratejik boyuta taşınması olduğunu görüyoruz. İran bununla yetinmiyor. Latin Amerika ile diyalog ve strateji geliştirerek hem ABD’ye karşı elini kuvvetlendiriyor hem değişen koşullara reaksiyon vermiş oluyor. O yüzden İran’ın Latin Amerika ile geliştirdiği ilişkileri sadece İran dış politikası üzerinden değerlendirmek yerine İran’ın Rusya ve Çin ile kurduğu stratejik ilişki ve bunun ABD’ye vermiş olduğu mesaj ekseninde de değerlendirmek gerekir. Çünkü küresel aktörler Rusya ve Çin nezdinde de Latin Amerika ülkelerinin önemi artmaya başladı. Geçen sene Venezuela’da yapılan askeri tatbikata Çin, Rusya ve İran’ın katılması dikkat çekiciydi. Bu bir nevi Soğuk Savaş döneminin Küba Krizi’ni hatırlatıyor.

O yüzden İran’ın Latin Amerika ile ilişkilerini sadece ikili ilişkiler perspektifinden değerlendirmiyorum. İran’ın Doğu’ya bakış politikası üzerinden dahil olduğu Rusya-Çin bloklaşmasının bir devamı olarak görüyorum. Burada Doğu bir coğrafyayı değil artık ideolojik bir farklılaşmayı temsil ediyor. Dolayısıyla Venezuela ve Küba’yı da artık bu doğunun içerisine dahil edebiliriz.

“ABD yakından izliyor ancak şimdilik tepki vermiyor”

  • İran-Latin Amerika ilişkilerinin gelişmesi ABD açısından ne ifade ediyor?

ABD elbette bu ziyareti yakından takip ediyor. Zira Pentagon’un 2010’da yayınladığı bir rapor, İran Devrim Muhafızları’nın Venezuela’daki varlığını tespit ettiğini öne sürüyor. Yani ABD bu tarihlerden beri iki ülkenin ilişkilerini yakından izliyor. Geçen yıl İsrail Savunma Bakanı’nın İran’ın Venezuela’ya silahlı İHA’lar yolladığına ilişkin bir açıklaması vardı. ABD’nin de bu perspektifi benimsediğini görüyoruz. Dolayısıyla ABD açısından İran’ın Latin Amerika’ya özellikle askeri anlaşmalar üzerinden ulaşma çabaları bir tedirginlik kaynağı. Zira burada İran sadece İran olarak değerlendirilmiyor. İran’ın Rusya ve özellikle de Çin adına fiziki bir güç olarak hareket ettiği değerlendiriliyor. Yani ABD; Rusya ve Çin etkisindeki İran’ın Latin Amerika’ya ulaştığı görüşünde. Ancak şu an çok aktif bir reaksiyon vermiyor. Çünkü İran ve ABD arasında adı konmamış bir anlaşma süreci var. Bunu nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması olarak adlandırmıyorlar ama fiili olarak anlaşma süreci söz konusu ve diplomasinin zedelenmemesi için açıktan tepki koymuyorlar. Ama dediğim gibi İran’ın Rusya ve Çin ile kurduğu ilişkiler ve arkasına onların gücünü alarak Latin Amerika’da yaratmaya çalıştığı özellikle askeri işbirlikleri ABD tarafından yakından takip ediliyor.

AMERİKA

ABD, Google’ı reklam teknolojisi pazarında tekelcilikle suçluyor

Yayınlanma

ABD Adalet Bakanlığı’nın, Büyük Teknoloji şirketlerine karşı açılan son antitröst davası pazartesi günü başladı.

Bakanlık, Google’ı potansiyel rakiplerinin önünü kesen ve kârını maksimize etmek amacıyla yayıncılar ve reklamverenler için maliyetleri artıran devasa bir reklam teknolojisi tekeli işletmekle suçluyor.

Adalet Bakanlığı avukatlarından Julia Tarver Wood, Virginia’daki bir federal mahkemede yaptığı açılış konuşmasında “Google dışında kimse kazanamaz,” dedi.

Dava, Washington’daki bir yargıcın Google’a karşı açılan bir başka Adalet Bakanlığı antitröst davasında Google’ın çevrimiçi arama pazarında tekelleştiğine karar vermesinden sadece haftalar sonra görülüyor.

Bakanlık: Google her 1 dolarlık reklamdan 37 sent kazanabiliyor

Google’ın nasıl cezalandırılacağına ilişkin kararın önümüzdeki yıl verilmesi bekleniyor. Her iki dava da, Amazon, Meta ve Apple gibi şirketlerin pazar gücüne meydan okuyan kapsamlı davalar açan Washington’daki antitröst uygulayıcıları tarafından Büyük Teknoloji’nin gücünü dizginlemek için artan bir çabanın parçası olarak görülüyor.

Hükümetin Google’a karşı açtığı mevcut dava, ekranın üst ya da yan tarafında olduğu gibi çevrimiçi reklamların gösterilmesi gibi kazançlı bir işi hedef alıyor.

Adalet Bakanlığı, 17 eyaletle birlikte açtığı davada Google’ın bu işe, reklam satan yayıncılardan reklam verenlere kadar hakim olduğunu savundu.

Bakanlık, Google’ın alıcı ve satıcıları eşleştirdiğinde her 1 dolarlık reklam için 37 sent pay alabildiğini ve dünya çapında reklam sunucuları ve reklamveren ağları pazarlarının yaklaşık yüzde 90’ını kontrol ettiğini söyledi.

Google: Tekel değilim, pastayı büyüttüm

Google ise cevaben tekel olmadığını ve bunun yerine son derece rekabetçi bir pazarda üstün bir ürün sunduğunu savundu.

Google’ı temsil eden Karen Dunn, şirketin reklam teknolojisi pazarını dönüştürdüğünü, bir dizi başka şirkete karşı her reklam gösterimi için “milisaniye milisaniye” rekabet ettiğini ve son yirmi yılda yaptığı yeniliklerle sektördeki tüm işletmeler için “pastayı büyüttüğünü” ileri sürdü.

Dunn defalarca hükümetin “işi anlamadığını” ve şirketi teknolojisini rakiplerine vermeye zorlayamayacağını iddia etti. Avukat, hükümetin Google’a karşı açtığı davanın “ticari gerçekliği olmayan” ve dava amacıyla “uydurulmuş” analizlere dayandığını söyledi.

Google avukatı, davanın diğer Büyük Teknoloji şirketlerine fayda sağlayacağını söyledi 

Nihayetinde Dunn, Google’ın kaybetmesi halinde bundan yayıncıların, reklamcıların ya da müşterilerin değil, teknoloji devinin pazar payı kazanan büyük rakiplerinin, yani Microsoft, Amazon, Meta ve TikTok’un faydalanacağını savundu.

Ayrıca, yapay zekanın hızla gelişen doğası göz önüne alındığında, davanın geriye dönük olduğunu da sözlerine ekledi.

Paul Weiss hukuk bürosunun ortaklarından Dunn, ABD hükümetinin “eski tarihin merceğinden” baktığını söyledi.

Dunn’ın ayrıca Demokrat başkan yardımcısı ve başkan adayı Kamala Harris’in salı günkü başkanlık münazarasına hazırlanmasına yardımcı olması bekleniyordu.

Dönemin başkanı Bill Clinton tarafından kürsüye atanan 80 yaşındaki ABD Bölge Yargıcı Leonie Brinkema, birkaç hafta sürmesi beklenen duruşmanın sonuçlanmasının ardından davaya karar verecek.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD’de “Çin casusu” ve “Rusya’dan para alan influencerlar” tartışması

Yayınlanma

ABD’de geçen hafta, Çin Komünist Partisi (ÇKP) adına casusluk yapmakla suçlanan bir New York eyaleti çalışanı ile Rusya’dan para alarak propaganda yaptıkları ileri sürülen “influencerlar” meselesi büyük gündem oldu.

ABD’de hazırlanan bir iddianameye göre, New York eyalet yönetiminin üst düzey bir çalışanı olan Linda Sun, Pekin için gizli bir ajan olarak lüks bir yaşam tarzının tadını çıkarırken, Çin hükümetinin Covid-19 ile ilgili resmi bir çağrıya erişmesine gizlice yardımcı oldu.

İddianameye göre Sun, yaklaşık 14 yıllık bir süre içinde yükselerek New York Valisinin özel kalem müdür yardımcısı oldu.

Fakat federal savcılara göre 41 yaşındaki Sun, Tayvanlı diplomatların eyalet hükümeti ile temas kurmasını engellemek ve iç belgeleri Pekin’le gizlice paylaşmak da dahil olmak üzere pozisyonunu Çinli yetkililere yardım etmek için kullandı.

Bunun karşılığında Çin’in Sun ve kocası Christopher Hu’ya New York’ta 4,1 milyon dolarlık bir ev satın almalarına yardımcı olan milyonlarca dolarlık komisyon ve “eve özel tuzlu ördek” teslimatları gibi avantajlar sağladığı iddia ediliyor.

İddianameye göre çift ayrıca Honolulu, Hawaii’de 2,1 milyon dolarlık okyanus manzaralı bir apartman dairesi ve aralarında 2024 model Ferrari Roma spor otomobilin de bulunduğu lüks araçlar satın aldı.

Sun’ın hakkındaki suçlamalar

Çift salı günü Brooklyn federal mahkemesinde yabancı acenta olarak kayıt yaptırmamaktan vize dolandırıcılığına ve kara para aklamaya kadar bir dizi suçlamayı kabul etmedi.

Salı sabahı federal ajanlar çiftin Long Island’daki evine girerek onları 10 suçtan gözaltına aldı.

ABD yasaları, yabancı ülkeler ya da siyasi partiler adına ya da çıkarları doğrultusunda hareket eden kişilerin yabancı acenta olarak kayıt yaptırmalarını gerektiriyor.

Savcılara göre Çin doğumlu ve vatandaşlığa kabul edilmiş olan Sun, Çin hükümet yetkilileri ve temsilcilerinin “emri, talebi ya da yönlendirmesiyle hareket ettiğini aktif olarak gizlemiştir.”

Savcılar, 2020 yılında Covid-19 salgını eyalete yayılırken, Sun’ın Çinli konsolosluk yetkililerinin New York liderlerine erişim sağlamaları için yollar bulduğunu iddia ediyor.

Savcılara göre, Sun bir keresinde Çinli bir yetkiliyi virüse karşı halk sağlığı müdahalesiyle ilgili özel bir eyalet hükümeti görüşmesine gizlice eklemişti.

New York’un Tayvan ile ilişki kurmasını engellediği öne sürülüyor

Sun hakkındaki iddianamede, Tayvanlı temsilcilerin ABD hükümetindeki üst düzey yetkililerle iletişim kurmasını ya da görüşmesini engellemek için çalıştığı durumlar sıralanıyor.

Sun’ın 2016 yılında Çinli bir konsolosluk yetkilisine gönderdiği bir mesajda, New York’lu üst düzey bir siyasetçiyi Tayvan’ın ev sahipliği yaptığı bir etkinlikten başarıyla uzaklaştırdıktan sonra, “Her şey tatmin edici bir şekilde halledildi,” diyerek övündüğü söyleniyor.

Sun’ın, Tayvan’ın başkanı 2019’da New York’a gittiğinde, ziyarete karşı Pekin yanlısı bir protestoya katılırken görüntülendiği de öne sürülüyor.

Valiye Çin’den “konuşma talimatları” gitti iddiası

Çinli yetkililer valinin bir Ay Yeni Yılı videosu çekip çekemeyeceğini sorduklarında, Sun hangi “konuşma noktalarını” istediklerini sordu. 

Çinli yetkililer ise karşılığındai “Çoğunlukla tatil dilekleri ve dostluk ve işbirliği umudu. Çok siyasi bir şey yok,” cevabını verdiler.

Sun daha sonra başka bir Çinli yetkiliye, Bayan Hochul’un konuşma yazarıyla tartışarak valinin sözlerinin bir taslağından “Uygurların durumu” ifadesinin çıkarılmasını sağladığını söyledi.

2023 yılında New York Çalışma Bakanlığı’nda çalışırken Sun, Vali Kathy Hochul’dan çerçeveli resmi bir Yeni Ay Yılı bildirisi aldı ve bunu Çinli bir yetkiliye sundu.

İddiaya göre bildiri olağan kanalların dışında ve hatta Hochul’un ofisinin izni olmadan hazırlanmıştı.

Sun’ın ayrıca Çinli politikacıların ABD’ye seyahat etmeleri için sahte davet mektupları hazırladığı ve New York valisinin Asyalı Amerikalılar danışma konseyine bir vatandaşını eklemek için yetkisiz bir istihdam mektubu yazdığı öne sürülüyor.

Çin’e bilgi karşılığında ekonomik çıkar

Savcılar, tüm bunların karşılığında Sun ve Hu’nun “[Pekin] temsilcilerinden önemli ekonomik ve diğer faydalar elde ettiklerini” öne sürüyor.

Hediyeler arasında tüm masrafları karşılanan Çin seyahatleri; en iyi gösterilere, konserlere ve spor etkinliklerine biletler; Sun’ın kuzeni için Çin’de istihdam ve Çinli bir hükümet yetkilisinin kişisel aşçısı tarafından hazırlanan Nanjing usulü tuzlanmış ördeklerin eve teslimatı yer alıyordu.

İddianameye göre, tuzlu ördek teslimatı Sun’ın evine en az 16 farklı vesileyle yapıldı.

İkili kefaletle şimdilik serbest

Sun’ın avukatı Jarrod Schaeffer AP haber ajansına yaptığı açıklamada, “Bu suçlamaları mahkemede ele almak için sabırsızlanıyoruz. Müvekkilimiz bu suçlamalardan dolayı anlaşılabilir bir şekilde üzgün,” dedi.

Bir yargıç ikiliyi kefaletle serbest bıraktı fakat üç ABD eyaletine seyahatlerini sınırladı ve Sun’a New York’taki Çin konsolosluğu veya misyonundan temsilcilerle herhangi bir temastan kaçınmasını emretti.

Sun ve eşi Hu suçsuz olduklarını savunurken, avukatları suçlamaların “aşırı agresif soruşturmaların bir sonucu” olduğunu söyledi.

Rusya’nın “etki ajanlarına” yönelik soruşturma

Çarşamba günü hazırlanan başka bir iddianamede, aralarında Tim Pool, Dave Rubin ve Benny Johnson gibi tanınmış şahsiyetlerin de bulunduğu altı muhafazakâr influencer ile bağlantılı bir medya şirketinin Rusya tarafından fonlandığı öne sürülüyor.

İddianamede Kremlin’in Ukrayna’daki savaş gibi “Rus çıkarlarına karşı ABD’nin muhalefetini zayıflatmak” için, “ABD’nin iç bölünmelerini güçlendirmeye olan ilgisi” olan İngilizce videolar yayınlamak amacıyla Rus devlet medya çalışanları tarafından gizlice finanse edildiği iddia ediliyor.

ABD Adalet Bakanlığı, bazılarına şirketin finansman kaynağı hakkında yanlış bilgi verildiğini söylediği influencerların herhangi bir suç işlediğini iddia etmiyor.

Bunun yerine, bir Rus devlet medya şirketi olan RT’nin iki çalışanını, Rusya dostu içerik için Tennessee merkezli bir içerik oluşturma şirketine yaklaşık 10 milyon dolar aktarmakla suçluyor.

Kostiantyn Kalashnikov ve Elena Afanasyeva kara para aklamak için komplo kurmak ve Yabancı Ajanlar Kayıt Yasasını ihlal etmekle suçlanıyor.

İnfluencer çabuk döndü: Putin bir pisliktir, şan olsun Ukrayna’ya!

İddianamelerin açıklanmasının ardından hem Pool hem de Johnson sosyal medya üzerinden Rubin’in de retweet ettiği açıklamalar yaparak iddia edilen suçların mağduru olduklarını ve yanlış bir şey yapmadıklarını söylediler.

Pool, “Bunlar sadece iddialar olduğu için neyin doğru olduğunu hâlâ bilmiyoruz. Putin bir pisliktir,” dedi.

Pool, bir başka paylaşımında da, Ukrayna milliyetçileri tarafından kullanılan “Slava Ukraine!” (“Şan olsun Ukrayna’ya!”) sözünü tweet olarak attı.

Johnson paylaşımında, bir yıl önce kendisinden bir “medya girişimine” içerik sağlamasının istendiğini yazdı. Avukatlarının daha sonra feshedilen “standart, mesafeli bir anlaşma” müzakere ettiğini ileri sürdü.

İsim verilmese de odakta şirket Tenet Media

İddianame Tennessee merkezli şirketin adını vermese de, ayrıntılar “Batılı siyasi ve kültürel konulara odaklanan heterodoks yorumculardan oluşan bir ağa” ev sahipliği yapmakla övünen bir çevrimiçi medya şirketi olan Tenet Media ile birebir örtüşüyor.

Tenet’in web sitesinde Pool, Johnson, Rubin, Lauren Southern, Tayler Hansen ve Matt Christiansen dahil olmak üzere içerik sağlayan altı influencer listeleniyor.

Tenet Media’nın altı ana influencerının YouTube’da 7 milyondan fazla abonesi ve X’te 7 milyondan fazla takipçisi bulunuyor.

İddianame, bazı influencerlara çalışmaları karşılığında yüklü miktarda ödeme yapıldığını gösteriyor. Kimliği açıklanmayan bir influencerın sözleşmesinde aylık 400.000 dolar ücret, 100.000 dolar imza bonusu ve ek bir performans bonusu yer alıyor.

Tenet Media’nın son aylardaki programlarında Cumhuriyetçi Ulusal Konvansiyonu eş başkanı Lara Trump, eski Cumhuriyetçi başkan adayı ve Trump destekçisi Vivek Ramaswamy ve ABD Senatosu adayı Kari Lake gibi yüksek profilli muhafazakâr konuklar yer aldı. 

Savcılar, şirket tarafından yayınlanan yaklaşık 2.000 videonun sadece YouTube’da 16 milyondan fazla izlendiğini söyledi.

İnfluencerlar Trump destekçisi

İlk olarak Occupy Wall Street protestolarını canlı yayınlayarak kamuoyunun dikkatini çeken gazeteci kökenli YouTuber Pool, bu yılın başlarında Trump’ı podcast’inde ağırlamıştı.

Açık sözlü bir Trump destekçisi ve internet kişiliği olan Johnso ise, başka çalışmalarından intihal yaptığına dair kanıtlar bulunması üzerine BuzzFeed’den kovulmuştu.

Rubin daha önce liberal haber yorum programı “The Young Turks”ün bir parçasıydı fakat o zamandan beri kendisini “liberteryen” olarak tanımlıyor.

Tenet’in influencer listesindeki en büyük YouTube takipçisine sahip ve “The Rubin Report” adlı bir programa ev sahipliği yapıyor.

Tenet Media Başkanı Liam Donovan, Tenet Media’nın çeşitli videolarında konuk olarak yer alan Kanadalı bir influencer olan Lauren Chen’in kocası.

Chen muhafazakâr gençlik örgütü Turning Point USA ile bağlantılı ve sağcı ağ Blaze Media için programlar sundu.

Chen’in RT’nin web sitesinde de 2021 ve 2022 yıllarında çeşitli fikir makalelerine katkıda bulunduğu belirtiliyor.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Venezuelalı muhalif, İspanya’ya sığınmadan önce haftalarca Hollanda elçiliğinde saklanmış

Yayınlanma

Hollanda’nın, Venezuela muhalefetinin seçimlerdeki başkan adayı Edmundo González’i pazar günü İspanya’ya kaçmadan önce altı hafta boyunca Caracas’taki Hollanda Büyükelçiliğinde gizlice barındırdığı ortaya çıktı.

González’e İspanya’da siyasi sığınma hakkı verildi. Venezuelalı yetkililer Nicolás Maduro’nun üçüncü dönem için yeniden seçildiğini ilan etmiş ve González’in gözaltına alınmasını emretmişti.

Hollanda Dışişleri Bakanı Caspar Veldkamp pazar günü parlamentoya gönderdiği mektupta, “Seçimlerin ertesi günü acil talebi üzerine González’i Hollanda’nın Caracas’taki maslahatgüzarının konutunda gerektiği sürece misafir etmeye karar verdim,” dedi.

Veldkamp, bu ayın başlarında González’in konuttan ayrılmak ve “mücadelesine İspanya’dan devam etmek” istediğini de sözlerine ekledi.

Bakan, göstericilerin yanı sıra Venezuela muhalefetinin üyelerinin de güvenliklerinden endişe ettiğini savundu ve “Seçimlerden bu yana bir kısmı tutuklandı ve bazılarından o zamandan beri haber alınamıyor,” iddiasında bulundu.

RTL’nin aktardığına göre bakan, bakanlıktaki küçük bir memur grubuna danıştıktan sonra González’in sığınmasına yeşil ışık yaktı.

Veldkamp RTL’ye verdiği demeçte, “Hollanda Krallığı Venezuela’da insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün yeniden tesis edilmesine olan bağlılığını sürdürmektedir,” dedi.

İspanya, González’in Madrid’e indiğini doğruladı

ABD ve diğer ülkeler González’in başkanlık oylamasını kazandığını iddia ediyor. Seçimlerin ardından Venezuela’da ülke çapında protestolar patlak vermiş, hükümet 2.400 protestocuyu gözaltına almış ve önde gelen dört muhalif siyasetçiyi tutuklamıştı.

İspanya, Edmundo González’in, temmuz ayındaki tartışmalı başkanlık seçimleriyle ilgili olarak kendisini “terörizm, komplo ve diğer suçlarla itham eden” bir tutuklama emriyle ülkesinden kaçtıktan sonra pazar günü öğleden sonra Madrid’e geldiğini söyledi.

İspanya Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre González, eşi ve İspanyol yetkililer Torrejon de Ardoz askeri hava üssüne iniş yaptı. CNN’in edindiği bilgiye göre González şu anda İspanya’dan sığınma talep ediyor.

Venezuela: González’in dosyasını kapatacağız

Venezuela Başsavcısı Tarek William Saab pazar günü CNN’e yaptığı açıklamada, yetkililerin González’in ülkeden ayrılmasının ardından aleyhindeki davayı kapatacaklarını söyledi.

Saab, “Edmundo González’in avukatıyla birlikte önümüzdeki günlerde bu davayı adli olarak kapatmak için şekil, zaman ve yer belirleyeceğiz,” dedi.

Bir gün önce Venezuela Başkan Yardımcısı Delcy Rodriguez yaptığı açıklamada González’in “ülkeyi terk ettiğini ve İspanya’dan siyasi sığınma talebinde bulunduğunu” söylemişti.

Başkan Yardımcısı, González’in İspanya’nın başkent Caracas’taki büyükelçiliğinde “gönüllü mülteci” olarak kaldığını ve Venezuela’nın “ülkenin huzuru ve siyasi barışı için” ayrılmasına izin verdiğini de sözlerine ekledi.

Blinken: González’in gidişi anti-demokratik tedbirlerin sonucu

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken pazar günü yaptığı açıklamada González’in ayrılışının “anti-demokratik tedbirlerin doğrudan sonucu” olduğunu ileri sürdü.

Blinken, “Seçim sonuçları ve halkın iradesi Maduro ve Venezuela seçim yetkilileri tarafından bir kenara atılamaz. González Urrutia’nın Venezuela’da özgürlük ve demokrasinin yeniden tesisi için mücadeleye devam etme çağrısının yanındayız,” dedi.

González pazar günü yaptığı açıklamada, ülkeden ayrılmasına izin verilmeyeceğine dair “baskı ve tehditlere” rağmen ülkeden ayrıldığını söyledi fakat bu tehditleri kimin yaptığını açıkça belirtmedi.

Basın ekibi tarafından CNN ile paylaşılan sesli bir notta Gonzalez, “çok yakında Venezuela’da özgürlük ve demokrasi için mücadeleye devam edeceğine” inandığını söyledi ve takipçilerine dayanışma mesajları için teşekkür etti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English