Bizi Takip Edin

DOĞU AKDENİZ

Rus şirketleri Güney Kıbrıs’tan çekiliyor

Yayınlanma

Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin (GKRY) önde gelen gazetelerinden Phileleftheros, büyük Rus şirketlerinin ülkeyi toplu olarak terk ettiklerini bildirdi.

Gazetede yer alan haberde, şirketlerin Rusya’nın özel vergi rejimine sahip idari bölgelerine ya da Kazakistan gibi komşu ülkelere geçiş yaptığı belirtildi.

Örnek olarak gazete, TCS Group (Tinkoff Bank’ın ana şirketi), Etalon Group, perakendeci Fix Price, United Medical Group (Avrupa Tıp Merkezi’nin holding şirketi), Transmashholding, Globaltrans ve e-ticaret devi Ozon’un adadan ayrıldığı veya ayrılmayı planladığı bilgisini paylaştı.

Gazeteye göre, son aylarda ‘sektörlerinde büyük miktarda iş yapan’ ve çift haneli değerlere sahip sayıda şirket, Güney Kıbrıs’ın yargı alanından ayrılmak istediklerini açıkladı.

Haberde, ‘diğer ticari kuruluşların da yakın gelecekte aynı şeyi yapacakları’ değerlendirmesi yer aldı.

Gazete bu durumu, ülkenin yeni makamlarının Rusya karşıtı yaptırımların delinmesine karşı çıkma yönündeki politikasına bağladı.

Credit Suisse ve UBS’e ‘Rusya yaptırımlarını delme’ soruşturması

DOĞU AKDENİZ

Libya’da Merkez Bankası krizi petrole sıçradı

Yayınlanma

Şu an ülkede finansal sistem çökmüş ve petrol üretimi ile ihracatı durmuş durumda.

Trablus hükümetinin Merkez Bankası Başkanı’nı görevden almasına yanıt olarak Hafter yanlısı Hammad hükümeti, kendi kontrolündeki tüm petrol rafinelerine üretimi ve ihracatını durdurdu.

Libyalı gruplar Merkez Bankası ve petrol gelirlerinin kontrolü konusunda yeni bir güç mücadelesine girişti. Milyarlarca dolarlık petrol gelirinin yöneticisi olan Merkez Bankas’ını kimin yöneteceği konusunda bir haftadan uzun bir süredir devam eden tartışmalar petrol üretimine sıçradı.

Ülkenin batısında uluslararası alanda tanınan Abdulhamid Dibeybe başkanlığındaki Ulusal Birlik Hükümeti istifa etmeyi reddeden Merkez Bankası’nın 2011’den bu yana başkanlığını yürüten Sıddık el-Kebir’i değiştirmeye çalışıyor.

Bu kapsamda Trablus merkezli Başkanlık Konseyi, Merkez Bankası Bilgi Teknolojileri Müdürü Musab Muslim’in kimliği belirlenemeyen kişilerce kaçırılması üzerine geçen hafta Merkez Bankası’na yeni başkan seçilmesi ve yeni yönetim kurulu oluşturulmasına ilişkin kararın yürürlüğe konmasına oy birliğiyle karar verdi. Açıklamada, kararın ülkede mali ve ekonomik istikrarın sağlanması, Merkez Bankası’nın görevlerini verimli ve etkili bir şekilde yerine getirmesi ve finansal hizmetlerin sürekliliğinin sağlanması için alındığına işaret edildi.

Karardan sonra hükümet heyeti bugün görevi devralmak üzere Merkez Bankası’nın ofislerine girdi.

Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih, Merkez Bankasında yeni bir yönetime karşı olduklarını ilan etti. Temsilciler Meclisi’nin atadığı Hamdan hükümeti de harekete geçerek “Merkez Bankası’nı ele geçirme girişimi” olarak nitelediği bu olay üzerine yetki alanındaki tüm petrol sahalarının kapandığını, üretim ve ihracatın durduğunu açıkladı.

Bingazi’deki hükümet uluslararası alanda tanınmıyor ancak petrol sahalarının çoğu Libya’nın doğusundaki askeri lider Halife Hafter’in kontrolü altında.

Akdeniz’de önemli bir petrol üreticisi olan Libya, 2011’de NATO destekli ayaklanmadan bu yana iç bölünmelerle boğuşuyor. Ülke 2014 yılından beri birbiriyle savaşan Trablus merkezli hükümet ile Bingazi’deki Temsilciler Meclisi arasında fiilen ikiye bölünmüş durumda. Trablus’taki hükümet Birleşmiş Milletler tarafından resmen tanınırken ülkenin resmi yasama organı olan Temsilciler Meclisi, Halife Hafter ile işbirliği yapıyor ve Trablus’taki hükümetin geçerlilik süresinin sona erdiği duyurarak yeni bir hükümet kurdu.

Temsilciler Meclisi, kurduğu hükümetin başına önce Fethi Başağa’yı atadı ardından geçen yıl mayıs ayında Usame Hammad’ı getirdi.

Öte yandan bir süredir Hafter’e bağlı birliklerin Trablus’u çevreleme yönünde girişimlerde bulunduğu ve buna karşılık Trablus hükümeti kontrolündeki askeri güçlerin hazırlık yaptığı bilgileri geliyor.

Okumaya Devam Et

DOĞU AKDENİZ

Yaptırım tehdidine maruz kalan Dörtyol terminali Rusya’dan petrol alımını durdurdu

Yayınlanma

Hatay’ın Dörtyol ilçesinde bulunan petrol terminali, ABD’nin artan yaptırım baskısı nedeniyle artık Rusya’dan ithal edilen petrolü kabul etmeyecek.

Terminali yöneten Global Terminal Services (GTS) şirketi, Reuters ajansına yaptığı açıklamada, “GTS, Rus petrolüyle olası tüm bağlarını kesmeye karar vermiştir,” ifadelerini kullandı.

Şirket, sadece Rusya menşeli ürünleri değil, aynı zamanda Rusya’da yüklenmiş tüm ürünleri de reddedeceğini sözlerine ekledi.

Ayrıca Global Terminal Services, G7 ülkeleri tarafından Rusya’dan petrol ithalatına getirilen tavan fiyat uygulamasını da dahil olmak üzere önceki operasyonların yaptırımlara uygun olarak yürütüldüğünü bildirdi.

Şirket, “GTS’nin yeni yaklaşımı, yürürlükteki tüm yaptırımlara uyma çabalarına rağmen ulaşamayacağı ve kontrol edemeyeceği ek bir düzeltici eylemdir,” vurgusunu yaptı.

Batı’nın Ukrayna’ya dönük askeri müdahale nedeniyle Rusya’ya yaptırımları ağırlaştırmasının ardından Türkiye, Rus petrol ve yakıtının en büyük ithalatçılarından biri haline geldi.

Ancak Batı’nın yaptırım baskısı giderek kendini hissettiriyor. Başkan Joe Biden’ın aralık ayında ikincil yaptırımlara ilişkin kararnamesinden sonra şubat ayında ABD’nin tehditlerinin Moskova ile Ankara arasındaki ticareti yavaşlattığı ve Rus tedarikçilerin petrol ödemeleri için haftalarca beklemek zorunda kaldığı bildirilmişti.

Veri analiz firması Kpler’e göre, yakıt ve ham petrol ithal eden, ihraç eden ve depolayan GTS Terminali, geçen yıl Rusya’dan 11,74 milyon varil ham petrol ve yakıt aldı.

Türkiye’nin hacim bakımından en büyük yedinci ithalat terminali olan Dörtyol, 2021’de 10. sıradaydı. 2023 yılında Rusya’dan ham petrol ve yakıt ithalatı, 2021’de tüm menşelerden aldığı toplam hacmin yaklaşık yedi katıydı.

Kpler’e göre terminalden yapılan ihracat da 2023’te 2021’e kıyasla neredeyse beş kat artarak yaklaşık 24,7 milyon varile yükseldi.

Dörtyol’a gelen son tanker, 19 Şubat’ta Rusya’nın Baltık limanı Primorsk’tan 511 bin varillik dizel yükü teslim etti.

Dörtyol’dan ihraç edilen petrolün yaygın varış noktaları arasında Yunanistan’ın Korint, Elefsis ve Selanik limanları ile Kuzeybatı Avrupa’nın petrol ticareti, rafinajı ve depolama merkezleri olan Rotterdam ve Antwerp yer alıyordu.

FT: Dörtyol terminali Rus petrolünün Avrupa’ya ulaşmasına yardımcı oluyor

Okumaya Devam Et

DOĞU AKDENİZ

‘Doğu Akdeniz’deki enerji görüşmelerine Türkiye dahil edilmeli’

Yayınlanma

İngiltere’nin eski Libya ve Ürdün Büyükelçisi, Kıbrıs eski Yüksek Komiseri, Peter Millett Harici’ye konuştu. “Türkiye ve İsrail arasındaki gerilimin geçici olduğunu düşünüyorum” diyen Millett, Ankara’nın Doğu Akdeniz’deki enerji görüşmelerine dahil edilmesi gerektiğini vurguladı.

2015-2018 yıllarında İngiltere’nin Libya Büyükelçisi olarak görev yapan Peter Millett, bu süreç zarfında, BM’nin Libya Siyasi Anlaşması’nı müzakere etme sürecinde öne çıktı. Ayrıca İngiliz Büyükelçiliğinin Tunus’tan Trablus’a dönüşünü de yönetti.

Millett, Libya’dan önce 2011-2015 yılları arasında İngiltere’nin Ürdün Büyükelçisi ve 2015-2010 yılları arasında da Kıbrıs Yüksek Komiserliği yaptı. Ayrıca Venezuela, Katar, Brüksel ve Atina’da diplomatik görevlerde bulundu.

 Gündeme ilişkin Esra Karahindiba’nın sorularını yanıtlayan Millett, Libya’daki son durumu aktardı, ülkenin hala bölünmüş durumda olduğunu ve seçimlerin ise ülkeyi birleştiremediğini söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Atina ziyaretine ve sonuçlarına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Millett, bu gelişmeyi çok olumlu gördüğünü ve farklılıkların aşılmasında yardımcı olacağını düşündüğünü belirtti. Özellikle Doğu Akdeniz’deki enerji tartışmaları konusunda bu görüşmelerin etkili olabileceğine işaret eden eski İngiliz Büyükelçi, Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail arasında bu meselenin ele alınması gerektiğini ifade etti.

‘Libya hala bölünmüş durumda’

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde Atina’yı ziyaret etti. Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile Dostane İlişkiler ve İyi Komşuluk Atina Bildirgesi’nin imzalanmasıyla birlikte çok olumlu bir tablo ortaya çıktı. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye ile Yunanistan arasında gerilimin yüksek olmasının nedenlerinden biri de Türkiye’nin Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile Deniz Sınır Anlaşması imzalamasıydı. Yunan hükümeti ise BM’nin tanıdığı UMH’yi reddeden Halife Haftar’la yaptığı işbirliğinin yanı sıra anlaşmanın iptali için de çaba göstermişti. Öncelikle Libya’daki son durumu bize aktarır mısınız? Erdoğan’ın Atina ziyaretinin Doğu Akdeniz’deki meselelere ilişkin değişiklik yaratacağını düşünüyor musunuz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina ziyaretini çok olumlu buluyorum. Yunanistan ile Türkiye arasında uzlaşma sinyali vermesi gayet olumlu. Çünkü şeytan ayrıntıda gizlidir. Orada pek çok ayrıntı var; özellikle denizin sınırlandırılması sorunlu olacaktı. Çünkü Yunanistan ve Türkiye’nin deniz ve kıta sahanlığının nasıl paylaşılması gerektiği konusunda farklı kabulleri var. Yani burada farklılıklar var ama umarım birbirleriyle konuşmaları bu konuda yardımcı olur.

Libya ne yazık ki hâlâ bölünmüş durumda. İki rakip hükümet var. Biri BM tarafından tanınıyor ama diğeri tanınmıyor. Hala birbiriyle yarışan iki meclis var; biri yasama meclisi, diğeri ise istişare meclisi. Ülke hâlâ bölünmüş vaziyette. Sanırım Derne’de yaşanan sel felaketi insanların birlik olduğunu gösterdi. İnsanlar arasındaki dayanışma gerçekten çok güçlüydü. İnsanlar birlik, güvenlik ve refah istiyor. Bunu başarmanın tek yolu birlik olmuş bir hükümete sahip olmak ve bunu seçimlerle başarmaktır. Ne yazık ki, iktidarı elinde bulunduran tepedeki insanlar iktidardan gerçekten memnunlar, seçimlerden bile bahsetmiyorlar ve seçimleri pek desteklemiyorlar.

‘Seçim, tüm partiler sonuçları kabul etmeye hazır olduğunda yapılmalı’

Libya’da ne zaman bir seçim konuşulsa, Kaddafi’nin oğlunun aday olması gibi eski hikayeler ortaya çıkıyor. Geçen sefer o da seçime girmek istiyordu ama olmadı, hatta seçimler hiç yapılmadı. Neden böyle oldu?

Seçimlerin Aralık 2021’de gerçekleşmesi gerekiyordu ancak seçimlere yalnızca birkaç gün kala iptal edildi. Sorunların bir kısmı, Uluslararası Mahkeme’den tutuklama emri bulunan Seyf El Kaddafi gibi bazı adayların çok tartışmalı olmasıydı. Ancak seçimler ülkeyi birleştirmediği sürece başarılı olunamayacağını düşünüyorum. İki yıl önceki sorun, seçimlerin ülkeyi bir araya getirmeyeceği, aksine durumu daha da kötüleştireceği gerçeğiydi. Dolayısıyla sonuçların kaybedenler de dahil herkes tarafından kabul edilmesinin sağlanacağı şekilde seçimlere hazırlanmaları gerekiyordu.

Bunun gerçekten olabileceğini düşünüyor musunuz? Çünkü Kaddafi’nin devrilmesinden sonra birçok isim gelip seçim yapılmasından bahsetti ama aslında hiçbir zaman başarıya ulaşılamadı. Demokrasi kültürünün Libya toplumuna ve siyasetine zorla uygulanabileceğini düşünüyor musunuz?

Libya’da 42 yıllık diktatörlük vardı. Ondan önce monarşi vardı. Ondan önce İtalyan İmparatorluğu’nun, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçasıydı. Demokrasi geleneği yok. 2012’de, 2014’te seçimler yapıldı ve şimdi insanlar olan bitene karşı olduklarını, istikrar istediklerini ifade etmek için seçim istiyor. Seçim geleneği olmayan bir ülkede de seçim yapılabileceğini düşünüyorum. Ama bu, kabile gelenekleri de dahil olmak üzere tarihi, kültürü ve gelenekleri dikkate alan bir şekilde yapılmalıdır. Sonuçlar kendi çıkarına olsun ya da olmasın herkesin sonuçları kabul etmesi olgunluğuna sahip olunması önemlidir.

‘İstihdam edebilir Libyalıların yüzde 70’i hükümet veya silahlı grupların çalışanları’

Geçtiğimiz günlerde bazı Libyalı yetkililerle görüştüm. Maaşların ödenmesi ve artık elektrik sıkıntısının kalmamasıyla Libya’nın imajının daha iyi hale geldiğini söylediler. Libya halkı ne zaman temel hayati ihtiyaçların karşılanmasının son derece başarılı politikalar olarak görülmeyeceği bir noktaya gelecek? Libya halkı ne zaman dünyadaki diğer insanlar gibi temel yaşam standartlarına ulaştığı için müteşekkir olmak zorunda kalmayacak?

Libya’da son beş yılda ciddi elektrik sıkıntısı yaşandı. Bu artık çözülmüş gibi görünüyor. Libyalılar daha iyisini hak ediyor. Libyalılar 2011’de diktatörü devirmek için devrimlerini başlattılar çünkü daha iyi bir yaşam, daha iyi kamu hizmetleri istiyorlardı. Zengin bir ülke. Günde 1,2 milyon varil petrol üretiyorlar. Geliri, Merkez Bankası’na geliyor. Bu para, eğitim ve altyapıya yönelik kamu hizmetleri için ayrılmıyor ve harcanmıyor. Ekonomik reformlara şiddetle ihtiyaçları var. Para Merkez Bankası’na gidiyor ve Merkez Bankası, tanınmış hükümetin emrine göre para dağıtımını yapıyor. Maaşlar ödeniyor. Dünyanın en ucuz petrolü olan petrolle, maaş ve sübvansiyonlara büyük paralar harcanıyor ama petrol komşu ülkelere kaçırılıyor. Ödenekler suçları körüklüyor, insanlara fayda sağlamıyor. Ekonomik reformları hayata geçirmek için birleşmiş ve doğru düzgün bir hükümete ihtiyacı var. Özel sektörün de büyümesi gerekiyor. İstihdam edilebilir Libyalıların %70’i hükümet veya silahlı grup çalışanları. Özel sektörü teşvik etmeleri gerekiyor. Türkiye’ye bakın, özel sektör her yerde. Kamunun iyi, özel sektörün kötü olduğu anlayışının tersine çevrilmesi gerekiyor.

“Doğru bir hükümet” kurulması gerektiğini söylediniz. Ne demek istiyorsunuz? Libya buna nasıl erişecek?

Devletin kurumları… Derne’deki sel felaketinde devletin kurumlarının yetersizliğini gördünüz. Belediye düzeyine kadar olan tüm kurumlar bitikti. Ne yapacakları, nasıl yapacakları hakkında hiçbir fikirleri yoktu. Daha iyi kamu hizmetleri sunabilecek siyasi ve ekonomik kurumların eksikliği var. Mesela e-devlet kurmak kolaydır. Türkiye’de her şeyi e-devlet üzerinden yapabilirsiniz. Devlet kurumlarının inşa edilmesi gerekiyor. Başarılı kurumlar Merkez Bankası ve petrol şirketleridir. Çünkü Kaddafi her zaman bunları güçlendirdi ve orada iyi yetişmiş insanlara önem verdi. Ancak hükümetin geri kalanının eğitime ve kapasite geliştirmeye ihtiyacı var. Ve sonra hükümete gelen paranın etkili bir şekilde insanların yararına harcanması gerekiyor.

‘Libyalılar Türklerin ve Rusların gitmesini istiyor’

Libya, Kaddafi’nin devrilmesinden bu yana vekalet savaşının yapıldığı bir yer oldu. Farklı farklı askeri gruplar var. Batılı ülkeler hâlâ orada. Rusya Wagner aracılığıyla orada. Hafter tarafından saldırılar olduğunda Türkler UMH ordusunu eğitti. Diğer ülkelerden gelenlerin askeri varlığı konusunda son durum nedir?

Ateşkes son iki yıldır hâlâ yürürlükte. Evet, Rusya’nın desteklediği Hafter güçleri ve Türkiye’nin desteklediği UMH güçleri var. Ateşkes, bu fikri kabul ettiren UMH ve Hafter cephesinden 5’er Libyalı profesyonel askeri yetkiliden oluşan 5+5 Komitesi tarafından sürdürülüyor. Libyalılar, hem Rusların hem de Türk kuvvetlerinin gitmesini istiyor. Ama gideceklerse aynı anda gitmeliler.

Bunu Libya hükümeti mi, yoksa Libya halkı mı istiyor?

Libya halkı bunu istiyor. Sanırım dışarıda postal görmekten hoşlanmıyorlar. Ama kesinlikle Ruslar orada popüler değil. Rusların zayıflıklarını istismar ettiğini düşünüyorlar. Wagner resmen olarak Nijer’e, Mali’ye, Çad’a vb. girmek için orada. Bence barış hakim olsa da, milisler arasında ara sıra çatışma görüyorsunuz. Çok fazla milis ve çok fazla silah var. Ama artık Libyalıların savaştan bıktığını düşünüyorum.

‘Doğu Akdeniz’in altındaki kaynaklar adil bir şekilde paylaşılmalı’

Yakın gelecekte Doğu Akdeniz’de petrol veya doğalgaz çıkarılması konusunda bazı ülkeler arasında bir işbirliği öngörüyor musunuz?

Erdoğan ve Miçotakis bunu konuşabiliyorsa, bunu Kıbrıs ve İsrail ile de konuşmaları gerekiyor. Bu konuşmayı daha önce de yapmışlardı ama bunun içinde Türkiye yoktu. Türkiye’nin görüşmelere net bir şekilde dahil edilmesi gerekiyor. Umuyoruz ki Erdoğan ile Miçotakis arasındaki bu açılım, daha fazla diyaloğa ve deniz altındaki kaynakların gerçek anlamda nasıl paylaştırılacağı konusunda daha fazla tartışmaya yol açacaktır. O zaman Türk ve Yunan askerleri arasında üç-dört yıldır gördüğümüz çatışma riskini yaşamazsınız. Her ne pahasına olursa olsun çatışmalardan kaçınılmalıdır. Ancak petrol ve gaza ihtiyaç duyan dünya için kaynakların adil bir şekilde paylaşılması önemli çünkü dünya Rusya ve Ukrayna savaşı nedeniyle çok şey kaybetti.

‘Türkiye-İsrail arasındaki gerilimin geçici olduğunu düşünüyorum’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da sert bir şekilde dile getirdiği gibi Gazze’de yaşanan katliamı ve işgali unutmadan, sadece dış politika açısından Türkiye’nin aynı anda Yunanistan’ı kazanması ve İsrail’i kaybetmesi şanssızlık mıdır?

(Türkiye-İsrail geriliminin) siyasi ve geçici olduğunu düşünüyorum. İsrail ile Gazze arasında yaşananların bir noktada bitmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasını duydum. Çok iyiydi. Ve haklı da. Ona katılıyorum. Netanyahu’nun Gazze’de yaptıkları kabul edilemez. Dünyanın İsrail’in Gazze’yi işgal etmesine izin vereceğini düşünmüyorum. Kamuoyu ve siyasi görüş İsrail’e karşı olmaya doğru gidiyor. Dolayısıyla bir noktada tüm bu ülkeleri kapsayan tartışmalara ihtiyaç duyulacak. Ama özellikle Türkiye ve Yunanistan, uzun bir geçmişi olan, hukuki ve siyasi pek çok zorluğun olduğu bu hassas konuları tartışmaya başlarlarsa bunun olumlu bir hamle olacağını düşünüyorum.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English