Diplomasi
Schiller Enstitüsü’nden Papa XIV. Leo’ya acil barış mektubu

Schiller Enstitüsü, Papa XIV. Leo’ya hitaben yazdığı ve Gazze’deki soykırım ile Ukrayna gibi çatışmaların nükleer savaş tehdidine dikkat çeken açık mektubunu yayımladı. Mektupta, Papa’ya barış görüşmelerini kolaylaştırma ve Gazze’deki duruma karşı sesini yükseltme çağrısı yapıldı.
Schiller Enstitüsü, 22 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, Papa XIV. Leo’ya hitaben kaleme aldığı ve Gazze’deki “soykırım” ile Ukrayna gibi çatışmaların nükleer savaş tehdidine dikkat çeken açık mektubunu imzalayan 85 uluslararası tanınmış ismin listesini yayımladı.
Enstitü, bu adımın, mektubun daha geniş kitlelere ulaştırılması ve halihazırda 600’ü aşkın destekçisi bulunan girişime yeni imzaların kazandırılması amacıyla atıldığını bildirdi.
Açık mektupta, “İsrail hükümetinin soykırım ve etnik temizlik politikasının yoğunlaşmasıyla Gazze’deki hayal bile edilemeyen sivil kayıpları ve acılar ile Ukrayna gibi insanlığı nükleer savaş hayaletiyle tehdit etmeye devam eden diğer çatışmalar ışığında” bu girişimin kritik önem taşıdığını belirtti.
Mektubun İspanyolca, Fransızca, Almanca, İsveççe, Arapça ve Portekizceye çevrildiği de ifade edildi.
Papa’ya barış ve hoş geldiniz mesajı
Schiller Enstitüsü’nün mektubunda yeni Papa’ya sıcak bir karşılama mesajı iletildi. Mektupta, “Biz aşağıda imzası bulunanlar, bu son derece çalkantılı zamanlarda Kutsal Makamınıza gelişinizi tüm kalbimizle selamlıyor ve ilk sözlerinizin ‘Hepinize barış olsun’ olmasını takdirle karşılıyoruz,” denildi.
‘Nükleer kıyamet’ uyarısı
Mektupta küresel durumun ciddiyetine dikkat çekilerek, “Sadece dünyanın birçok yerinde bölgesel çatışmalar yaşanmakla kalmıyor, aynı zamanda bu çatışmalardan birkaçı medeniyeti sona erdirebilecek ve dolayısıyla Tanrı’nın yarattıklarına karşı nihai günah olacak nükleer bir kıyamete tırmanma potansiyeline sahip,” ifadelerine yer verildi.
İmzacılar, Papa’nın arabuluculuk yapma isteğini de kabul ederek, mektupta Papa’ya hitaben, “Savaş hâlindeki ülkeler arasında barış görüşmelerini kolaylaştırmayı teklif ettiniz, son Urbi et Orbi mesajında barışı acil bir talep hâline getiren ve silah ticaretini ve savaştan kâr sağlayanları sürekli olarak kınayan Papa Francis’in görevini sürdürdünüz,” denildi.
Gerçek bir barış düzeni taahhüdü
Destekçiler tarafından barışa yönelik güçlü bir taahhüt ifade edildi. İmzacılar mektupta, “Kutsal Peder’e, dünyada gerçek bir barış düzeni kurmak, tüm tarafların geçerli güvenlik çıkarlarını dikkate alarak savaşın gerçek nedenlerini ortadan kaldıran bir düzen için elimizden gelen her şeyi deneme, tüm Hristiyanlara ve diğer dinlerin ve dünya görüşlerinin inananlarına ulaşma taahhüdümüzü iletmek istiyoruz,” diye vurguladı.
Gazze’deki şeytani soykırım için acil çağrı
Mektupta Gazze’deki çatışmayla ilgili doğrudan bir çağrı yapıldı: “Ancak Gazze’de devam eden korkunç, şeytani soykırım ve hükümetlerin bu durum karşısındaki affedilemez sessizliği ve eylemsizliği göz önüne alındığında, sizden bu devam eden soykırım hakkında sesinizi yükseltmenizi de rica ediyoruz. Bu soykırımı kınayacak ahlaki bir otoriteye ihtiyacımız var. Bu olmadan, her türlü ahlaki pusulamızı kaybedeceğiz.”
Mektupta ayrıca Papa’nın felsefi görüşlerine de destek verildi: “İnsanları ‘iyi’ ve ‘kötü’ olarak ayıran ‘Maniheist düşünceleri’ reddetmenizi de tam olarak destekliyoruz, çünkü bu tür düşünceler insanların kötülüğü gelişim yoluyla aşma şansını reddeder. Ancak bu, özgür irademizin seferber edilmesini gerektirir ve kötülüğün aracı olmayı seçenlerin otomatik olarak beraat etmesi anlamına gelmez.”
‘Barışın yeni adı kalkınmadır’
Mektup, yapıcı bir notla, “Barışın yeni adının kalkınma olduğu fikrini destekliyoruz!” sözleriyle son buldu.
Açık mektubun beş öncü imzacısı şunlar:
— Helga Zepp-LaRouche (Almanya), Schiller Enstitüsü kurucusu ve Uluslararası Barış Koalisyonu (IPC) eş başlatıcısı
— Ray McGovern (ABD), Eski CIA analisti, Veteran Intelligence Professionals for Sanity (VIPS) kurucu ortağı
— Liliana Gorini (İtalya), Movimento Solidarietà (Movisol) Başkanı
— Anastasia Battle (ABD), Uluslararası Barış Koalisyonu (IPC) eş başlatıcısı
— Jacques Cheminade (Fransa), Eski Fransız Cumhurbaşkanı adayı, Solidarité et Progrès Başkanı
Schiller Enstitüsü konferansında yeni küresel paradigma çağrısı
Diplomasi
Alman, Fransız ve İngiliz dışişleri bakanları Arakçı ile görüşecek

Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa dışişleri bakanları, beş gün süren İsrail bombardımanının ardından diplomatik atılım olabilecek bir görüşme için İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı ile bir araya gelmeyi planlıyor.
Görüşme cuma günü (20 Haziran) Cenevre’de gerçekleştirilecek, fakat Tahran’dan kesin onay henüz gelmedi. Görüşme gerçekleşirse, Binyamin Netanyahu’nun İran’ın askeri ve nükleer tesislerine saldırı başlatmasından bu yana ilk yüz yüze diplomatik görüşme olacak.
Arakçı, bu hafta başında üç Avrupa dışişleri bakanıyla telefon görüşmesi yaptı, fakat şu ana kadar Donald Trump’ın Orta Doğu özel temsilcisi Steve Witkoff ile görüşmeyi reddetti ve İsrail’in İran’a yönelik saldırılarının ABD tarafından onaylandığını öne sürdü.
Arakçı, İran’ın İsrail’in saldırısı altında olduğu sürece Witkoff ile görüşmenin imkansız olduğunu söyledi.
Cenevre’de planlanan toplantı öncesinde, İngiliz bakan David Lammy, Washington’da ABD’li mevkidaşı Marco Rubio ile “Orta Doğu’daki mevcut durumun ele alınması” konulu görüşmelerde bulunacak. Toplantıya AB dışişleri şefi Kaja Kallas da katılacak.
ABD ile koordineli olarak gerçekleştirilecek cuma günkü görüşmelerin ana gündemi, İran’ın nükleer programını nasıl azaltmaya veya sonlandırmaya hazır olduğu olacak.
Çarşamba günü geç saatlerde sosyal medyada yaptığı bir paylaşımda Arakçı, İran’ın kendini savunma amacıyla hareket ettiğini belirterek, “İran, her zaman kamuoyuna taahhüt ettiği şeyi eylemleriyle kanıtlamıştır: Nükleer silahlara asla sahip olmak istemedik ve istemeyeceğiz,” dedi.
Arakçı, İsrail ile yapılan görüşmeler hariç, İran’ın “diplomasiye bağlılığını sürdürdüğünü” yazdı ve “Daha önce olduğu gibi, ciddi ve ileriye dönük bir bakış açısına sahibiz,” diye konuştu.
Trump’ın gerilimi yükselten açıklamalarına karşın Fransızlar, İngilizler ve Almanlar diplomasiye ve gerilimin azaltılmasına zaman tanınması çağrısında bulundu. Üç ülke de resmi olarak İran’da “rejim değişikliği” çağrısında bulunmazken, bunun yerine İsrail’in “uluslararası hukuka uygun olarak kendini savunma hakkı” olduğunu söyledi.
Bununla birlikte Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, rejim değişikliğinin olabileceğini ve İsrail’in başkalarının “kirli işini” yaptığını söyledi.
Üç ülke, İran’ın dış denetime tabi olarak düşük saflıkta uranyum zenginleştirmesine izin veren 2015 yılında imzalanan İran nükleer anlaşmasının imzacıları.
Trump, 2018 yılında ülkesini anlaşmadan çekmiş; bir yıl sonra İran, anlaşmadan kısmen çekildiğini açıklamıştı.
Üç ülkeden hiçbiri bu tutumundan vazgeçtiğine dair kamuoyuna herhangi bir açıklama yapmadı. ABD, İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin tamamen durdurulmasını talep ediyor.
Diplomasi
AB ve Avustralya, güvenlik ve savunma ortaklığını müzakere edecek

AB ve Avustralya, “Güvenlik ve Savunma Ortaklığı” müzakerelerine başlayacaklarını duyurdu ve “serbest ticaret müzakerelerini ilerletme” taahhüdünü yineledi.
Planlanan savunma ortaklığını duyuran açıklamada, Avrupa Komisyonu “savunma sanayii, siber ve terörle mücadele gibi alanlar da dahil olmak üzere mevcut ve gelecekteki işbirliği için bir çerçeve sağlayacağını” belirtti. Fakat Brüksel, gelecekteki anlaşmanın “askeri konuşlandırma yükümlülüğü içermediğini” vurguladı.
Savunma müzakerelerinin başlatılması kararı, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Konseyi Başkanı António Costa ve Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’nin Kanada’da düzenlenen G7 zirvesi sırasında yaptıkları görüşmenin ardından alındı.
Albanese yaptığı açıklamada, “Bu, ortak savunma tedarik fırsatlarının önünü açacak ve hem endüstrilerimize hem de güvenliğimize fayda sağlayacak,” dedi.
Leyen ise yaptığı açıklamada, “Gerilimin ve stratejik rekabetin arttığı bir dönemde, güvenilir ortaklar birbirlerine destek olmalıdır,” dedi. Leyen, AB ve Avustralya’nın ayrı ayrı “iktisadi güvenlik de önemli olduğu için serbest ticaret müzakerelerini ilerletmeye kararlı” olduğunu da sözlerine ekledi.
Brüksel ve Canberra, 2018 yılında serbest ticaret anlaşması müzakerelerine başlamış, fakat 2023 yılında Avustralya Ticaret Bakanı Don Farrell’ın AB pazarına erişim eksikliğinden şikayet ederek müzakereleri son anda çökertmesi üzerine müzakereler sonuçsuz kalmıştı.
Ne var ki, ABD Başkanı Donald Trump’ın dünya çapında gümrük vergileri uygulamaya koymasıyla AB-Avustralya anlaşması rafa kaldırıldı ve Komisyon gece yaptığı açıklamada “Avustralya-Avrupa ilişkilerinde güçlü bir ivme” olduğunu belirtti.
Diplomasi
Ermenistan’da iş insanı Karapetyan hakkında ‘darbe çağrısı’ soruşturması başlatıldı

Ermenistan’da Başbakan Nikol Paşinyan ile Rusya vatandaşlığı olan iş insanı Samvel Karapetyan arasında başlayan kilise tartışması, adli bir krize dönüştü. Paşinyan’ı eleştiren Karapetyan’ın evine baskın düzenlenirken, iş insanı hakkında ‘iktidarı ele geçirme çağrısı’ suçlamasıyla ceza davası açıldı ve tutuklanması talep edildi.
Ermenistan’da, Taşir Grubu’nun sahibi Rusya vatandaşlığı olan iş insanı Samvel Karapetyan hakkında, evinde arama yapılmasından bir gün sonra ceza davası açıldı.
News.am ajansının haberine göre, Karapetyan’a “iktidarı ele geçirmeye yönelik aleni çağrılar yapma” suçlaması yöneltildi.
İş insanının avukatlarından Armen Feroyan, Sputnik Armenia‘ya yaptığı açıklamada, Ermenistan Soruşturma Komitesi’nin Karapetyan’ın tutuklanması talebiyle mahkemeye başvurduğunu belirtti. Karapetyan ise suçlamaları reddediyor.
Kriz, Karapetyan’ın, Başbakan Nikol Paşinyan hükümetinin üst düzey din adamlarına yönelik sert eleştirilerinin ardından Ermeni Apostolik Kilisesi’ni (EAK) savunmasıyla patlak verdi.
Kilise savunması gerilimi tırmandırdı
Gerilim, 17 Haziran’da Karapetyan’ın kiliseye destek veren bir açıklama yapmasıyla zirveye ulaştı. Karapetyan, “Ermenistan’ın ve kilisenin bin yıllık tarihini unutan küçük bir grup insanın, EAK’ye ve Ermeni halkına saldırdığını” ifade etti.
Bu açıklamaya sert tepki gösteren Başbakan Paşinyan, iş insanını “sefih hayırsever” olarak nitelendirdi.
Paşinyan, din adamlarını ve onların hayırseverlerini “dizginleme” tehdidinde bulundu.
Karapetyan’ın evine baskın ve gözaltılar
Aynı günün akşamı Ermenistan İçişleri Bakanlığı, Karapetyan’ın evinde arama yaptı. Bu sırada binanın önünde toplanan iş insanının destekçilerinden 45 kişi gözaltına alındı.
Karapetyan’ın kardeşi Karen Karapetyan, güvenlik güçlerinin “evin kapısında yakaladıkları herkesi” gözaltına aldığını ve bazı kişilerin kollarının kırılarak yaralandığını söyledi.
Sputnik Armenia, Karapetyan’ın evinin yakınındaki gözaltıların “yasa dışı silah bulundurma” gerekçesiyle yapıldığını bildirdi. Haberde, bu suçlamanın ülkede eski siyasetçi ve yetkililere karşı sıkça kullanılan “popüler” bir madde haline geldiği yorumuna yer verildi.
18 Haziran gecesi Samvel Karapetyan, iki güvenlik görevlisi eşliğinde Erivan’daki evinden ayrıldı ve kardeşiyle birlikte bir polis aracına bindi.
Karapetyan, basına yaptığı kısa açıklamada, ne kadar karalanmaya çalışılırsa çalışılsın kilisenin ve Ermeni halkının yanında olacağını söyledi.
Paşinyan’dan kamulaştırma ve görevden alma hamlesi
İş insanıyla yaşanan skandalın ortasında Paşinyan, Karapetyan’a ait olan Ermenistan Elektrik Şebekeleri şirketini kamulaştırma zamanının geldiğini duyurdu.
Ermenistan Başbakanı ayrıca, Ulusal Güvenlik Teşkilatı Direktörü Armen Abazyan’ı görevden alan bir kararname imzaladı. Ulusal Güvenlik Teşkilatı direktörlüğü görevini geçici olarak direktör yardımcısı Andranik Simonyan yürütecek.
Karapetyan: Hükümet tam bir fiyasko
Sputnik Armenia tarafından 18 Haziran’da yayımlanan bir başka açıklamada Karapetyan, ilkelerinden vazgeçmeyeceğini vurgulayarak mevcut zor durumdan çıkmak için birleşme çağrısı yaptı.
İş insanına göre yaşananlar, “mevcut hükümetin tam fiyaskosunu” ortaya koydu. Karapetyan, hükümetin nitelikleri arasında EAK’ye karşı nefret, ulusal değerlere kayıtsızlık, sağlıklı eleştiriye tahammülsüzlük ve her türlü muhalif düşünceyi acımasızca bastırma arzusunu saydı.
Tartışmanın fitilini Paşinyan ateşledi
Hükümet ile Karapetyan arasındaki çatışma, Paşinyan’ın kiliseye yönelik eleştirileriyle başladı. 29 Mayıs’ta bir hükümet toplantısında kiliselerin durumunu eleştiren Paşinyan, ibadethanelerin “kilerlere” dönüştüğünü iddia etti.
Ertesi gün sosyal medya hesaplarından din adamlarını hedef alan Paşinyan, üst düzey ruhban sınıfından kaç kişinin bekaret yeminine sadık kaldığı konusunun araştırılmasını önerdi ve yemini bozan din adamlarının görevlerini bırakması gerektiğini belirtti.
Paşinyan, 9 Haziran’da ise Tüm Ermeniler Katolikosu II. Garegin’i doğrudan bekaret yeminini bozmakla suçlayarak bir çocuğu olduğunu öne sürdü.
Başbakan, Katolikos’un görevini bırakması gerektiğini söyleyerek inananları birleşmeye ve “patriklik konutunu özgürleştirmeye” çağırdı.
Taşir Grubu’nun kurucusu ve başkanı olan Samvel Karapetyan, aynı zamanda Taşir yardım vakfının da başkanlığını yürütüyor.
Forbes‘a göre, bu yılın şubat itibarıyla 3,2 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zengin 1102’nci, Rusya’nın ise 44’üncü zengini konumunda bulunuyor.
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya1 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Görüş3 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Ortadoğu1 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Dünya Basını1 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Diplomasi4 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3