Suriye Merkez Bankası, ekonomisini zor durumda bırakan ciddi nakit sıkıntısını hafifletmek için Rusya’dan yeni banknotlar getirdi.
Merkez Bankası cuma günü yaptığı açıklamada Suriye poundlarının “Rusya’dan Suriye’ye Şam uluslararası havaalanı üzerinden” ulaştığını söyledi ancak para miktarını teyit etmedi. Bankacıların ve işletmelerin nakit sıkıntısının işlerini ciddi şekilde engellediğini söylemesinin ardından nakit paraya şiddetle ihtiyaç duyuluyordu.
Bu hamle, devrilen lider Beşar Esad’ın sığındığı bir ülkeden teslimatı müzakere etmek zorunda kalan ve yaptırımlar nedeniyle Batı’dan banknot tedarik etmekte zorluk çeken Suriye’nin yeni hükümeti için Rusya’ya bağımlılığın devam ettiği bir alanın altını çiziyor.
Adının açıklanmasını istemeyen bir tekstil üreticisi ve perakendeci, Financial Times’a verdiği demeçte, sıkıntının “insanlar bankaya para yatırmayı bıraktı çünkü çekemeyeceklerinden endişe ediyorlar” noktasına ulaştığını söyledi.
Suriye sosyal medyasında merakla beklenen banknotların gelişiyle ilgili söylentiler dolaşıyordu, ancak merkez bankası cuma günü yaptığı açıklamada ayrıntıları doğrulamadan “bu paranın büyüklüğü ve miktarı hakkında dolaşan rakamların” “tamamen yanlış” olduğunu söyledi.
Dışişleri Bakanı Asaad al-Shaibani geçen ay Financial Times’a yaptığı açıklamada, Esad hükümeti döneminde merkez bankası ihtiyaç duyulduğunda Rusya’dan basılı para sevkiyatı sipariş edecekti dedi. Devlet tarafından işletilen Rus matbaası Goznak, sürekli değiştirilmesi gereken banknotları tedarik ediyor.
Banknot uzmanlarına göre, Batılı banknot matbaaları tedariklerini hemen tamamlayamayacak ve ülkeye karşı devam eden yaptırımlar ışığında Suriye’ye nakit para sağlama konusunda isteksiz olacaklar.
Yeni rejimin bazı Suriye banknotlarını tedavülden kaldırmaya çalışıp çalışmadığı da belirsizliğini koruyor. En yaygın kullanılan iki banknottan biri olan 2,000 Suriye poundunda, şu anda Rusya’da yaşayan Esad’ın resmi bulunuyor.
Merkez Bankası geçen ayın sonunda para çekme işlemlerine getirdiği geçici sınırlamayı kaldırdı ancak bankalardan nakit para çekmek isteyen ticari ve bireysel müşteriler hala sık sık geri çevriliyor.
Financial Times’a konuşan ve isimlerinin açıklanmasını istemeyen iki bankacı, bazı özel bankaların son haftalarda Merkez Bankasından her gün 600 milyon Sterlin (46.000 $) kadar para aldığını söyledi.
İşadamları, bu miktarın işletmeleri ayakta tutmak için yeterli olmadığını söylüyor. Üreticiler ve tüccarlar tedarikçilere ve maaşlara ödeme yapmak için banka mevduatlarının çoğuna erişemiyor.
Bir bankacı, “Tüccarlar çalışanlarına [nakit] rezervlerinden ödeme yapıyor ve bu iki aydır işe yaradı, ancak daha ne kadar dayanabilirler?” dedi.
Bankalar arası havaleler hala mevcut ve işadamları zaman zaman mal alıp satmak için bu yöntemi kullanıyor.
Nakit sıkıntısının etkisi, tedavülde kaç Suriye poundu olduğuna dair bilgi eksikliği nedeniyle daha da kötüleşti.
Çoğu merkez bankasının aksine Suriye Merkez Bankası, dolaşımdaki banknot miktarına ilişkin ayrıntılar içeren haftalık tablolar hazırlamıyor. Web sitesine erişilememesi de faaliyetlerine ilişkin belirsizliği artırıyor.
İşletmeler, satışlarının düştüğünü söylüyor. Bazıları da ihracat kısıtlamalarının kaldırılmasının ardından baskı altında, bu da artık mevcut stokları zararına satmak zorunda oldukları anlamına geliyor.
Tekstilci bir işadamı, Financial Times’a, “İnsanlar harcama yapmıyor çünkü ne olacağını bilmiyorlar,” dedi. “Şirketler harcama yapmıyor çünkü nakit gelirleri yok ve ana öncelikleri çalışanlarına ödeme yapmak” diye ekledi.
Bu arada Batılı hükümetler Suriye’ye ve bankacılık sektörüne yönelik yaptırımların çoğunu yürürlükte tuttu. Avrupa Birliği de dahil olmak üzere bazı yetkililer önlemlerin aşamalı olarak hafifletileceğini söyledi.
Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) rakip olarak Türkiye’nin de desteği ile kurulan ve Erbil’e yakınlığıyla bilinen Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), yeni Suriye anayasa taslağını eleştirdi.
Suriye’de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) yönetiminin lideri Ahmed Şara dün geçici anayasanın temel hükümlerinin belirlendiği bildirgeye imza attı. “İslam hukuku yasaların temel kaynağıdır” maddesinin de bulunduğu yeni anayasaya HTŞ ile hafta başında el sıkışan SDG’den sonra ENKS de tepki gösterdi.
ENKS’den yapılan açıklamada “Bu bildiri, Suriye toplumunun gerçek çeşitliliğini yansıtan demokratik bir devlet inşa etme yönündeki beklentilerden uzak, hayal kırıklığı yaratan bir belgedir” denildi.
Taslağın, “Suriye’nin çeşitli siyasi, etnik ve dini bileşenlerini temsil etmeyen bir komisyon tarafından hazırlandığına” vurgu yapılan açıklamada, “Bu durum, belgenin kapsayıcılığını ve ulusal uzlaşıyı zayıflatmış, dışlama politikasını ve iktidarın tekelleşmesini pekiştirmiştir” ifadelerine yer verildi.
ENKS, geçici anayasanın “Suriye’nin çok uluslu ve çok dinli bir devlet olarak çoğulcu doğasını görmezden geldiği, ülkedeki etnik ve dini bileşenlerin haklarını güvence altına almadığı” eleştirisinde bulunduğu açıklamada, “Devletin isimlendirilmesinde tek bir etnik kimliği sabitleyerek diğer bileşenleri açıkça dışlamıştır. Ayrıca, cumhurbaşkanının dini konusundaki şartı koruyarak devletin dinler karşısında tarafsızlığı ilkesine aykırı davranmış, demokratik bir sistemin temeli olması gereken eşit vatandaşlık ilkelerine ters düşmüştür” ifadelerine yer verdi.
Rudaw’ın aktardığı açıklamada, şunlar kaydedildi: “Bunlara ek olarak bildiri, merkezi yönetim sistemini güçlendirmiş ve cumhurbaşkanına, güçler ayrılığı veya kurumsal denge için net garantiler sunmadan geniş yetkiler vermiştir. Bu durum, otokratik yönetimin yeni biçimlerde yeniden üretilmesi konusunda endişe yaratmaktadır. Bildiri ayrıca sivil ve bireysel özgürlüklere ek kısıtlamalar getirmiş, kadının rolünü sosyal statüsünü ve toplumsal rolünü korumakla sınırlandırmıştır. Bu yaklaşım, baskı ve toplum üzerindeki kısıtlamaların bir uzantısıdır.”
“Geçiş döneminin adil katılım garantileri olmaksızın beş yıl olarak belirlenmesi, bu süreci gerçek bir siyasi dönüşümün hazırlığı olmak yerine mevcut durumu pekiştiren bir araca dönüştürmektedir. Bu durum, krizi çözmek yerine derinleştirmektedir.”
“Suriye Kürt Ulusal Konseyi, bu bildiriyi tekçiliği ve iktidarın tekelleşmesini pekiştiren bir adım olarak görmektedir. Bu durum, siyasi ve etnik çoğulculuğu sağlamak için bildirinin yeniden gözden geçirilmesi yönünde tüm ulusal demokratik ve etnik güçlerden sorumlu bir duruş gerektirmektedir.”
“Konsey ayrıca, Kürt meselesinin yerli bir halkın meselesi olarak adil ve demokratik çözümü için mücadele etme, tüm vatandaşlarının haklarını garanti altına alan ve aralarında adalet ve eşitliği sağlayan adem-i merkeziyetçi bir Suriye çerçevesinde mücadele etme kararlılığını vurgulamaktadır.”
Hamas, ateşkese arabulucu ülkelerin sunduğu öneriye yanıt olarak Gazze’de esir tutulan biri hayatta 4’ü ölü, 5 ABD-İsrail vatandaşını teslim edeceğini duyurdu.
Hamas’tan yapılan açıklamada, dün arabulucu ülkeler Mısır ve Katar’dan müzakerelerin yeniden başlatılmasına ilişkin bir öneri alındığı ve olumlu şekilde değerlendirildiği belirtildi. Öneriye cevaben Hamas’ın ABD vatandaşlığı da bulunan hayattaki İsrail askeri Edan Alexander ile 4 ABD-İsrail vatandaşının naaşını teslim edeceği aktarıldı.
Hamas’ın ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin müzakerelere başlamaya hazır olduğu vurgulanan açıklamada, İsrail’e ateşkes anlaşmasına tam uyma çağrısı yapıldı.
Gazze’de 19 Ocak’ta yürürlüğe giren ateşkes ve esir takası anlaşmasının 42 günlük birinci aşaması 2 Mart’ta sona ermişti. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail hükümeti, 3 Şubat’ta başlaması gereken ikinci aşama müzakerelerini engellemişti.
İsrail, 2 Mart’ta Gazze Şeridi’ne her türlü insani yardım malzemesinin girişini durdurmuş, 9 Mart’ta da Gazze Şeridi’ne elektrik tedarikini kesmişti.
İsrail müzakere heyetinin 10 Mart’ta “kalıcı ateşkesi görüşme” yetkisi olmaksızın Katar’ın başkenti Doha’ya ulaştığı bildirilmişti. ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff da müzakerelere katılmıştı.
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, kara sınırını belirlemek için Lübnan’la yapılması planlanan müzakerelere rağmen İsrail ordusunun Lübnan’ın güneyindeki beş stratejik noktada “süresiz olarak” kalacağını söyledi.
Katz’ın ofisinden yapılan açıklamaya göre, dün Genelkurmay Başkanı Korgeneral Eyal Zamir ve diğer üst düzey askeri yetkililerle yaptığı değerlendirme toplantısında Katz, “Ordunun Lübnan’daki tampon bölgeyi kontrol eden beş noktada süresiz olarak kalacağını ve bunun, kuzeydeki İsrail vatandaşlarını korumak adına alınan bir karar olduğunu” net bir şekilde ifade etti. Ayrıca, bu durumun gelecekte, sınırdaki anlaşmazlık noktalarıyla ilgili olası müzakerelerle bağlantılı olmadığını açıkladı.
Times of Israel’de yer alan habere göre Katz, orduya bu beş stratejik noktadaki mevzilerini güçlendirmesi ve uzun süreli işgale hazırlanması talimatını verdi.
İsrail ve Lübnan; ABD ve Fransa arabuluculuğunda iki ülke arasındaki kara sınırı dahil sorunların çözümü için üç ortak çalışma grubunun kurulması konusunda anlaşmıştı. İsrail basınına göre Tel Aviv yönetimi bu sürecin sonunda Lübnan ile ilişkilerini normalleştirmeyi hedefliyor. Hizbullah’a yakın medyaya göre “yeni Lübnan yönetiminin ABD’nin çıkarlarına daha uygun bir pozisyonda olması, Hizbullah’ın bu sürece karşı koymasını zorlaştırıyor.” Ancak yine de “Lübnan içinde bu plana karşı ciddi bir direnç oluşacağı da kesin.”