Bizi Takip Edin

AVRUPA

Syriza’nın yeni lideri Kasselakis: Biden gönüllüsü, Goldman Sachs yöneticisi

Yayınlanma

Yunanistan’da 2015 yılında iktidara gelen Radikal Sol Koalisyon (Syriza), 2019 yılında Yeni Demokrasi karşısında aldığı yenilgiyi 2023 seçimlerinde de sürdürünce, Genel Başkan Aleksis Çipras istifa etmişti.

Çipras’ın istifasının ardından yapılan başkanlık seçimleri, adı sanı duyulmadık Stefanos Kasselakis’in galibiyetiyle sonuçlandı. Seçimlerde oyların yüzde 56,69’unu alan Kasselakis, rakibi Efi Ahçioğlu’nu (yüzde 43,31) geride bıraktı. Seçimlere 130 binin üzerinde parti üyesi katıldı.

Başkan seçilmesinin ardından parti genel merkezinin önünde destekçileri tarafından bir ‘rock yıldızı’ olarak karşılanan Kasselakis, “Size asla ihanet etmeyeceğim,” dedi. “Ben bir fenomen değilim. Ben saygı duyduğum bir toplumun sesiyim,” diyen yeni lider konuşmasında, zaferinin ‘ekonomik sistemin mali prangalarını yenmek için ışık’ getireceğini söyledi.

Kasselakis’in önlenemeyen yükselişi

Yeni lider hakkındaki en isabetli yorumlardan birini POLITICO yaptı: “Bir anda ortaya çıkan adam.” O kadar bir anda ki, liderlik yarışındaki rakibi eski Çalışma Bakanı ve Syriza’nın önemli isimlerinden Ahçioğlu’nu bile gölgede bıraktı. İlk turda ise yine partinin önemli isimlerinden olan beş kişiyi yenmeyi başarmıştı.

‘Yunanistan’ın ilk açık eşcinsel parti lideri’ olarak nitelendirilen Kasselakis, acil servis hemşiresi Amerikalı Tyler McBeth ile evli. Syriza’nın yeni lideri, “Yunan halkı yetenekli, dürüst, zarar görmemiş ve eşcinsel olan bir başbakana sahip olmaya hazır,” demişti.

Yeni lider, Goldman Sachs’taki yatırım bankacılığı geçmişi nedeniyle ‘altın çocuk’ olarak adlandırılan ve bu bahara kadar ABD’de yaşayan 35 yaşındaki işadamı. Kasselakis Yunanistan’da doğdu fakat 14 yaşında Andover, Massachusetts’teki Phillips Academy Lisesi’nde tam burs kazanması üzerine ABD’ye göç etti.

Özgeçmişine göre, Pennsylvania Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra gemicilik sektöründe ‘başarılı bir kariyer’ izledi ve Goldman Sachs için çalıştı. Ayrıca New York merkezli gemicilik yatırım şirketi SwiftBulk’u kurdu. Bu arada, 2008 Başkanlık Seçimleri için dönemin Senatörü Joe Biden’ın ekibinde de gönüllü olarak çalıştı.

Yeni başkandan ‘KKTC’ gafı

POLITICO, Kasselakis’i ‘siyasi becerilerden yoksun’ ve ‘şimdi ana muhalefet partisine liderlik edeceği ülke hakkında çok az deneyime sahip’ olarak nitelendiriyor.

Kasselakis’in siyasi deneyim eksikliği bu hafta ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ meselesinde ortaya çıktı. Çoğu Yunan siyasetçi, KKTC’yi ‘sözde devlet’ olarak tanımlarken, Kasselakis ondan ‘devletçik’ olarak bahsederek Yunanlar için diplomatik bir gaf yaptı. Yeni lider daha sonra bu gafını, ‘yorgunluğa’ ve ‘siyaset diline aşina olmamasına’ bağladı.

Kasselakis, Syriza’nın yeni başkanı olarak ilk ziyaretini Kıbrıs’a yapacağını da açıkladı.

Siyasi görüşleri ve ideolojisi belirsiz

Gerçekten, Kasselakis, Haziran seçimlerinde yurt dışından milletvekilliği adayı olmuş ama seçilememişti. Ağustos ayında yayınladığı video ile Syriza liderliğine aday olduğunu açıklayan ve kendisini ‘Başbakan Kyriakos Miçotakis’i yenecek adam’ olarak nitelendiren Kasselakis, sermayenin ‘başkalarının emeğini nasıl ucuza satın aldığını’ ve ‘kibrin nasıl para kazandırdığını’ ilk elden gördüğünü ve ‘finans alanında kariyer yapmanın’ artık kendisine göre olmadığına karar verdiğini söylüyordu.

Kampanyası sırasında Kasselakis’in özel hayatının her yönü medya tarafından mercek altına alındı ve yaşam tarzı, giyim anlayışı, spor salonu ve yeme alışkanlıklarına odaklanıldı. Basın, Kasselakis’in kahvaltıda yediği sağlıklı omletleri, kocası ve köpekleri Farley ile sabah erken saatlerde yaptığı yürüyüşleri ve spor salonunda giydiği kolsuz gömlekleri haber yaptı.

Ama ne ilginçtir ki, ana muhalefet partisinin lider adayı mülakat vermekten kaçınıyor ve gerçek siyasi görüşleri kamuoyunun bilgi ve beğenisine sunulmuyordu. Kendisini ‘yurtsever bir solcu’ olarak tanımlıyor ve ‘her şeyi değiştirmek’ ve ‘Yunan rüyasını’ yeniden yakalamak istediğini söylüyordu. Zorunlu askerliği kaldırarak yerine sosyal hizmet getirmeyi ve profesyonel bir ordu kurmayı istediğini belirtiyor, eğitime yapılan kamu harcamalarının artırılması ve kilise ile devletin birbirinden ayrılması yönünde adımlar atılması çağrısında bulunuyordu.

Syriza seçmeninin ‘lider’ tutkusu mu?

POLITICO’ya konuşan analistler, Kasselakis’in, Syriza’yı sahneye ve iktidara taşıyan eski başkan Aleksis Çipras’ı andırdığını, Syriza üyelerinin de Kasselakis’i seçerken ‘Çipras’a çok benzeyen bir lider’ aradıklarını düşünüyorlar.

Örneğin Petros Ioannidis isimli bir uzman, önceki yıllardaki kampanya taktiklerinin ‘Syriza seçmenini depolitize ettiğini ve böylece klasik olmayan sol kampanyalara daha açık ve daha liberteryen yaklaşımlara eğilimli hale getirdiğini’ düşünüyor.

Ioannidis’e göre, “Diğer adayların hiçbiri, Aleksis Çipras’ın liderlik profilinden beslenen ve ona benzeyen birini arayan Syriza seçmenlerini heyecanlandırmadı ya da ikna etmedi.”

Dolayısıyla, Kasselakis’in kimileri için ‘metapolitik’ olarak nitelendirilen ‘yeni’ yaklaşımı, aslında o kadar da yeni değil. Avro bölgesindeki krizin ardından başlayan kemer sıkma politikalarına karşıtlığı merkezine alan 2010’lardaki ‘popülist’ dalga, hem Yunanistan’da hem de Avrupa çapında ‘örgüt olmayan örgütlere’ ve ‘paraşütle indirilen liderlere’ yaslanıyordu. Syriza, her ne kadar kökeni ‘geleneksel sol’da olsa da, böyle bir hareketti ve lideri Aleksis Çipras da özel olarak imaj siyasetine oynuyordu.

Kasselakis de ‘iş dünyası’ deneyiminin Miçotakis’i alt etmeye yeteceğini ileri sürüyor. Soğuk Savaş sonrasında, ama özellikle Avro bölgesi krizinin ardından Avrupa siyasetinde yükselen trend olan ‘teknokratik popülizm’ (tekno-popülizm), kariyer siyasetçilerinden ziyade iş bitirici teknik özelliklerini ön plana çıkarak, siyasetçi gibi olmayan siyasetçileri öne çıkarıyor. Bu bağlamda ülkeyi bir şirketin rasyonel ilkelerine göre yönetmek, ‘çıkar siyaseti’ olarak nitelendirilen kitle siyasetinin önüne geçiyor. Bu çerçevede sınıflar veya çıkar gruplarından ziyade, ‘seçmenleri’ cezbetmek önem kazanıyor. Kaselakis’in sosyal medya kampanyalarına önem vermesi ve gündelik yaşamını gözler önüne sermesi de bu teknokratik popülizmin araçlarından.

Kasselakis’in arkasında Çipras ailesi mi var?

Nitekim Çipras’ın en yakın yardımcılarından eski bakan Nikos Pappas, ikinci tur oylamada Kasselakis’in yanında yer aldı. Pappas, Kasselakis’in ‘gençleştirici olacağını’ ve Syriza’yı ‘solcu, ilerici, demokratik bir fraksiyona’ dönüştürmek için ‘açık bir yetkiye’ sahip olduğunu söyledi. Pappas, ilk turda parti liderliği için yarışan adaylar arasındaydı.

Kasselakis’i destekleyenler arasında yine partinin ağır toplarından, milletvekili ve eski Sağlık Bakanı Yardımcısı Pavlos Polakis de yer alıyor. Yeni lidere ilk destek açıklayanlardan olan Polakis’in yeni dönemde parlamentoda daha önemli roller üstlenmesi bekleniyor. Kasselakis’in, Polakis’in ‘sağ kolu’ Manolis Kapnisakis’i Syriza Başkanlık Siyasi Ofis Direktörü olarak atanması da bu iddiayı destekler nitelikte.

Kasselakis’in seçilmesinden bir gün sonra bir mesaj yayınlayan Polakis, “Zafer büyük olacak. Yunan toplumunun ülkeyi yönetmek ve değiştirmek için ihtiyaç duyduğu SYRIZA-PS’yi inşa etmek için bir vizyon, program ve kararlılıkla gidelim. İsteyen, yapabilen ve ayakta durabilen herkes katılabilir,” dedi.

Fakat Kasselakis’in en önemli destekçileri ilk bakışta görülmeyen kişiler: baş danışmanı, eski başbakan ve parti başkanı Aleksis Çipras’ın kardeşi milletvekili Giorgos Çipras. Ön seçimlerin ilk turunda elde edilen zaferin ardından Giorgos Çipras ve kardeşine çok yakın isimler desteklerini kamuoyu önünde göstermeye karar verdiler.

El Pais’de yer alan bir değerlendirmeye göre, parti içinde giderek daha fazla ses, resmi olarak tarafsız kalsa da gerçekte Kasselakis’in adaylığını destekleyen kişinin Aleksis Çipras olduğunu iddia ediyor. Yenilenme süreci hakkında bilgi sahibi olan kaynaklar, eski bşbakanının yeni adaya olan eğiliminin parti içi nedenlerden değil, mevcut başbakan muhafazakâr Kyriakos Miçotakis’i yenme şansının daha yüksek olmasından kaynaklandığını belirtiyor. Çipras’ın başkan seçimleri sürecinde Ahçioğlu’na karşı olmadığı, fakat onun ‘statükodan yeterli bir kopuşu temsil etmediğini’ düşündüğü öne sürülüyor.

Çipras seçimlere doğrudan müdahil olmadı. Pazartesi sabahı Kasselakis’i parlamentodaki ofisinde kabul etti. Kasselakis burada gazetecilere, “Onun mirasını yaşatmak için buradayım. Umarım buna layık olduğumu kanıtlarım. İlerlemeye devam ediyoruz,” dedi.

‘Apolitik’ başkanın ‘politik’ mesajı

Syriza milletvekili Stelios Kuloğlu, Kasselakis’i ‘solu tanımayan ve solun da onun hangi siyasi görüşleri savunduğunu bilmediği düşman topraklarına paraşütle inen bir asker’ olarak tanımlıyor. Ama EURACTIV’e konuşan Kuloğlu, yeni Syriza liderinin ‘seçmenlere’, özellikle de ‘sol seçmenlere’ duymak istedikleri mesajı verdiğini düşünüyor: “Miçotakis’i devireceğini söyleyen tek kişi oydu […] sol seçmenler için böyle bir mesaja çok ihtiyaç vardı.”

Bu ‘depolitize siyaset’in simgesi ise, Kasselakis’in, milletvekili seçilemediği için, lideri olduğu partinin parlamento çalışmalarına katılamayacak olması.

AVRUPA

Elon Musk İtalya’yı karıştırdı, Meloni sessiz

Yayınlanma

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Elon Musk’ın İtalyan yargıçları Roma’nın Arnavutluk’la göçmen transferi politikasını yine engelledikleri için eleştiren son yorumlarına sessiz kalırken, Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella milyardere yanıt vererek İtalya’nın egemenliğine saygı gösterilmesi çağrısında bulundu.

Pazartesi günü Roma Göçmenlik Mahkemesinin yedi göçmenin gözaltına alınmasını ve transferini iptal eden kararını yorumlayan Musk, şu anda Meloni hükümetiyle kavgalı olan Roma yargıçlarının “gitmesi gerektiğini” söyledi.

Çarşamba sabahı yaptığı açıklamada Musk’a yanıt veren Mattarella, “İtalya büyük bir demokratik ülkedir ve Anayasasına tam saygı göstererek kendi başının çaresine nasıl bakacağını bildiğini yinelemeliyim,” dedi.

Mattarella ayrıca diğer devletlerin egemenliğine saygı gösterilmesi çağrısında bulunarak herkesin, “özellikle de açıklandığı üzere dost ve müttefik bir ülkede önemli bir rol üstlenmek üzereyse”, o ülkenin egemenliğine saygı göstermesini ve reçete vermeyi kendine görev edinmemesi gerektiğini kaydetti.

Musk ise daha önceki yorumundan geri adım atmayarak, “Bu kabul edilemez. İtalyan halkı bir demokraside mi yaşıyor, yoksa kararları seçimle gelmeyen bir otokrasi mi veriyor?” diye sordu.

İtalya’daki temsilcisi tarafından ANSA’ya yapılan açıklamada Elon Musk, “Başbakan Meloni ile bu öğleden sonra yaptığı samimi görüşmede de yinelediği üzere” İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella’ya ve İtalyan Anayasasına saygı duyduğunu ifade etti.

İfade özgürlüğünün hem ABD Birinci Maddesi hem de İtalyan Anayasası tarafından korunan bir hak olduğunu kaydeden Musk, bir vatandaş olarak görüşlerini özgürce ifade etmeye devam edeceğini kaydetti.

Açıklamada Musk’ın “ABD ve İtalya arasındaki bağların giderek güçlenmesini umduğu ve Cumhurbaşkanı Mattarella ile gelecekte bir araya gelmeyi dört gözle beklediği” belirtildi.

Siyasi gerilimi yatıştırmaya yönelik son girişim ise Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Giovanbattista Fazzolari’nin ANSA‘ya verdiği bir mülakatta yaptığı açıklama oldu.

Fazzolari, “Yargının başı ve anayasanın koruyucusu olan cumhurbaşkanının sesini duyurması doğru ve gereklidir. İtalya kendi başının çaresine bakmasını bilir. Diğer hükümetlerin, STK’ların ya da büyük medya kuruluşlarının dış müdahalesine ihtiyacımız yok,” dedi.

Muhalefetin ve yargının saldırıları devam ederken, Ulusal Yargıçlar Birliği Başkanı Giuseppe Santalucia, Musk’ı “temelsiz ve insafsız yargılarda bulunarak İtalya’nın işlerine karışmakla” suçladı ve hükümetin Musk’ın müdahale etmeye hakkı olmadığı İtalya’nın iç meseleleri olduğunu belirterek yanıt vermesi gerektiğini söyledi.

Santalucia, “Özellikle yasadışı göç konusunda sık sık sınırların savunulmasına başvuruluyor. Bunlar da sınırdır. Egemen bir ülkenin içişlerine karışabileceklerini düşünenler tarafından ihlal edilemeyecek ideal sınırlar vardır,” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Fransız savcı Le Pen için hapis cezası ve siyasi yasak talep etti

Yayınlanma

Fransa’da savcılar Ulusal Birlik (RN) lideri Marine Le Pen’i, Fransa’daki parti faaliyetlerini finanse etmek için Avrupa Birliği fonlarını zimmetine geçirmekle suçladı ve Fransız siyasetçinin derhal beş yıl süreyle kamu görevlerinden men edilmesini tavsiye etti.

Bunun kesinleşmesi Le Pen’i, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un yerine geçmek için favorilerden biri olarak gireceği 2027 yarışının dışında bırakacak.

Mahkeme geçici infaz ile kendisini suçlamalardan suçlu bulursa, Le Pen karara itiraz etse bile seçimlere katılamayacak.

Le Pen’in 24 kişiyle birlikte AB fonlarını zimmetine geçirmekle suçlandığı davada ayrıca beş yıl hapis cezası da istendi.

Duruşma 27 Kasım’a kadar sürecek ve bu tarihten sonra hakimler, savcının taleplerini de göz önünde bulundurarak kararlarını vermek ve ne tür bir ceza vereceklerini değerlendirmek üzere çekilecek. Kararın 2025 yılı başlarında açıklanması bekleniyor.

Le Pen, kendisinin bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden men edilmesini isteyen Fransız savcıları “demokratik sürece müdahale etmekle” suçladı.

RN lideri çarşamba günü gazetecilere verdiği demeçte, “Savcılık Fransız halkını istedikleri kişilere oy vermekten mahrum bırakmaya çalışıyor,” dedi.

Macron’un eski sağcı içişleri bakanı Gerald Darmanin X’te yaptığı açıklamada, “Marine Le Pen’in seçilme yeterliliğine sahip olmadığına karar verilmesi ve dolayısıyla Fransız halkının önüne çıkamaması son derece şok edici olur,” dedi.

“Madam Le Pen ile mücadele başka bir yerde değil, seçim sandığında yapılmalıdır,“ diyen Darmanin, Le Pen’in adaylığının engellenmesinin “elitler ile yurttaşların büyük çoğunluğu arasındaki uçurumu daha da derinleştireceğini” ileri sürdü.

Savcı Nicolas Barret, Le Pen sanık sıralarının ön sırasında otururken mahkemeye, “Kanun herkes için geçerlidir,” dedi ve yasağın “sanıkların gelecekteki yerel veya ulusal seçimlerde aday olmalarını yasaklayacağını” ekledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

ABD, Polonya’da yeni “hava savunma üssü” kurdu

Yayınlanma

ABD çarşamba günü Polonya’nın kuzeyinde yeni bir hava savunma üssü açtı. Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda bunun, Ukrayna savaşı sürerken bile ülkesinin NATO üyesi olarak güvende olduğunu gösterdiğini savundu.

Baltık kıyısı yakınlarındaki Redzikowo kasabasında yer alan üs, 2000’li yıllardan beri üzerinde çalışılan bir projeydi.

Donald Trump’ın seçim zaferinin bazı NATO üyeleri arasında tedirginliğe yol açtığı bir dönemde Varşova, üs üzerinde birbirini izleyen ABD başkanları tarafından sürdürülen çalışmaların, Beyaz Saray’da kim olursa olsun Polonya’nın Washington ile askeri ittifakının sağlam kaldığını gösterdiğini söylüyor.

Duda, “ABD… Polonya’nın güvenliğinin garantörüdür,” derken, ABD askerlerinin üsteki daimi varlığının, 1989’a kadar sosyalist bir devlet olan Polonya’nın “Rusya’nın etki alanında olmadığını” gösterdiğini savundu.

Kremlin ise çarşamba günü yaptığı açıklamada üssü, Amerikan askeri altyapısını sınırlarına yaklaştırarak Rusya’yı çevreleme girişimi olarak nitelendirdi.

Redzikowo’daki ABD üssü, ittifakın kısa ve orta menzilli balistik füzeleri önleyebileceğini söylediği “Aegis Ashore” olarak adlandırılan daha geniş bir NATO füze kalkanının parçası.

Kalkanın diğer önemli unsurları arasında Romanya’daki bir üs, İspanya’nın Rota limanında konuşlu ABD donanmasına ait destroyerler ve Kürecik’te bulunan bir erken uyarı radarı yer alıyor.

Moskova üssü daha 2007 yılında, henüz planlanırken tehdit olarak nitelendirmişti. NATO kalkanın “tamamen savunma amaçlı” olduğunu söylüyor.

Reuters’a konuşan askeri kaynaklar Polonya’daki sistemin artık sadece Orta Doğu’dan ateşlenen füzelere karşı kullanılabileceğini ve Rusya’dan gelen mermileri engellemek için radarın yön değiştirmesi gerektiğini, bunun da politika değişikliğini gerektiren karmaşık bir prosedür olduğunu ileri sürdüler.

Polonya Savunma Bakanı Wladyslaw Kosiniak-Kamysz pazartesi günü yaptığı açıklamada kalkanın kapsamının genişletilmesi gerektiğini ve Varşova’nın bu konuyu NATO ve ABD ile görüşeceğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English