Bizi Takip Edin

AVRUPA

Syriza’nın yeni lideri Kasselakis: Biden gönüllüsü, Goldman Sachs yöneticisi

Yayınlanma

Yunanistan’da 2015 yılında iktidara gelen Radikal Sol Koalisyon (Syriza), 2019 yılında Yeni Demokrasi karşısında aldığı yenilgiyi 2023 seçimlerinde de sürdürünce, Genel Başkan Aleksis Çipras istifa etmişti.

Çipras’ın istifasının ardından yapılan başkanlık seçimleri, adı sanı duyulmadık Stefanos Kasselakis’in galibiyetiyle sonuçlandı. Seçimlerde oyların yüzde 56,69’unu alan Kasselakis, rakibi Efi Ahçioğlu’nu (yüzde 43,31) geride bıraktı. Seçimlere 130 binin üzerinde parti üyesi katıldı.

Başkan seçilmesinin ardından parti genel merkezinin önünde destekçileri tarafından bir ‘rock yıldızı’ olarak karşılanan Kasselakis, “Size asla ihanet etmeyeceğim,” dedi. “Ben bir fenomen değilim. Ben saygı duyduğum bir toplumun sesiyim,” diyen yeni lider konuşmasında, zaferinin ‘ekonomik sistemin mali prangalarını yenmek için ışık’ getireceğini söyledi.

Kasselakis’in önlenemeyen yükselişi

Yeni lider hakkındaki en isabetli yorumlardan birini POLITICO yaptı: “Bir anda ortaya çıkan adam.” O kadar bir anda ki, liderlik yarışındaki rakibi eski Çalışma Bakanı ve Syriza’nın önemli isimlerinden Ahçioğlu’nu bile gölgede bıraktı. İlk turda ise yine partinin önemli isimlerinden olan beş kişiyi yenmeyi başarmıştı.

‘Yunanistan’ın ilk açık eşcinsel parti lideri’ olarak nitelendirilen Kasselakis, acil servis hemşiresi Amerikalı Tyler McBeth ile evli. Syriza’nın yeni lideri, “Yunan halkı yetenekli, dürüst, zarar görmemiş ve eşcinsel olan bir başbakana sahip olmaya hazır,” demişti.

Yeni lider, Goldman Sachs’taki yatırım bankacılığı geçmişi nedeniyle ‘altın çocuk’ olarak adlandırılan ve bu bahara kadar ABD’de yaşayan 35 yaşındaki işadamı. Kasselakis Yunanistan’da doğdu fakat 14 yaşında Andover, Massachusetts’teki Phillips Academy Lisesi’nde tam burs kazanması üzerine ABD’ye göç etti.

Özgeçmişine göre, Pennsylvania Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra gemicilik sektöründe ‘başarılı bir kariyer’ izledi ve Goldman Sachs için çalıştı. Ayrıca New York merkezli gemicilik yatırım şirketi SwiftBulk’u kurdu. Bu arada, 2008 Başkanlık Seçimleri için dönemin Senatörü Joe Biden’ın ekibinde de gönüllü olarak çalıştı.

Yeni başkandan ‘KKTC’ gafı

POLITICO, Kasselakis’i ‘siyasi becerilerden yoksun’ ve ‘şimdi ana muhalefet partisine liderlik edeceği ülke hakkında çok az deneyime sahip’ olarak nitelendiriyor.

Kasselakis’in siyasi deneyim eksikliği bu hafta ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ meselesinde ortaya çıktı. Çoğu Yunan siyasetçi, KKTC’yi ‘sözde devlet’ olarak tanımlarken, Kasselakis ondan ‘devletçik’ olarak bahsederek Yunanlar için diplomatik bir gaf yaptı. Yeni lider daha sonra bu gafını, ‘yorgunluğa’ ve ‘siyaset diline aşina olmamasına’ bağladı.

Kasselakis, Syriza’nın yeni başkanı olarak ilk ziyaretini Kıbrıs’a yapacağını da açıkladı.

Siyasi görüşleri ve ideolojisi belirsiz

Gerçekten, Kasselakis, Haziran seçimlerinde yurt dışından milletvekilliği adayı olmuş ama seçilememişti. Ağustos ayında yayınladığı video ile Syriza liderliğine aday olduğunu açıklayan ve kendisini ‘Başbakan Kyriakos Miçotakis’i yenecek adam’ olarak nitelendiren Kasselakis, sermayenin ‘başkalarının emeğini nasıl ucuza satın aldığını’ ve ‘kibrin nasıl para kazandırdığını’ ilk elden gördüğünü ve ‘finans alanında kariyer yapmanın’ artık kendisine göre olmadığına karar verdiğini söylüyordu.

Kampanyası sırasında Kasselakis’in özel hayatının her yönü medya tarafından mercek altına alındı ve yaşam tarzı, giyim anlayışı, spor salonu ve yeme alışkanlıklarına odaklanıldı. Basın, Kasselakis’in kahvaltıda yediği sağlıklı omletleri, kocası ve köpekleri Farley ile sabah erken saatlerde yaptığı yürüyüşleri ve spor salonunda giydiği kolsuz gömlekleri haber yaptı.

Ama ne ilginçtir ki, ana muhalefet partisinin lider adayı mülakat vermekten kaçınıyor ve gerçek siyasi görüşleri kamuoyunun bilgi ve beğenisine sunulmuyordu. Kendisini ‘yurtsever bir solcu’ olarak tanımlıyor ve ‘her şeyi değiştirmek’ ve ‘Yunan rüyasını’ yeniden yakalamak istediğini söylüyordu. Zorunlu askerliği kaldırarak yerine sosyal hizmet getirmeyi ve profesyonel bir ordu kurmayı istediğini belirtiyor, eğitime yapılan kamu harcamalarının artırılması ve kilise ile devletin birbirinden ayrılması yönünde adımlar atılması çağrısında bulunuyordu.

Syriza seçmeninin ‘lider’ tutkusu mu?

POLITICO’ya konuşan analistler, Kasselakis’in, Syriza’yı sahneye ve iktidara taşıyan eski başkan Aleksis Çipras’ı andırdığını, Syriza üyelerinin de Kasselakis’i seçerken ‘Çipras’a çok benzeyen bir lider’ aradıklarını düşünüyorlar.

Örneğin Petros Ioannidis isimli bir uzman, önceki yıllardaki kampanya taktiklerinin ‘Syriza seçmenini depolitize ettiğini ve böylece klasik olmayan sol kampanyalara daha açık ve daha liberteryen yaklaşımlara eğilimli hale getirdiğini’ düşünüyor.

Ioannidis’e göre, “Diğer adayların hiçbiri, Aleksis Çipras’ın liderlik profilinden beslenen ve ona benzeyen birini arayan Syriza seçmenlerini heyecanlandırmadı ya da ikna etmedi.”

Dolayısıyla, Kasselakis’in kimileri için ‘metapolitik’ olarak nitelendirilen ‘yeni’ yaklaşımı, aslında o kadar da yeni değil. Avro bölgesindeki krizin ardından başlayan kemer sıkma politikalarına karşıtlığı merkezine alan 2010’lardaki ‘popülist’ dalga, hem Yunanistan’da hem de Avrupa çapında ‘örgüt olmayan örgütlere’ ve ‘paraşütle indirilen liderlere’ yaslanıyordu. Syriza, her ne kadar kökeni ‘geleneksel sol’da olsa da, böyle bir hareketti ve lideri Aleksis Çipras da özel olarak imaj siyasetine oynuyordu.

Kasselakis de ‘iş dünyası’ deneyiminin Miçotakis’i alt etmeye yeteceğini ileri sürüyor. Soğuk Savaş sonrasında, ama özellikle Avro bölgesi krizinin ardından Avrupa siyasetinde yükselen trend olan ‘teknokratik popülizm’ (tekno-popülizm), kariyer siyasetçilerinden ziyade iş bitirici teknik özelliklerini ön plana çıkarak, siyasetçi gibi olmayan siyasetçileri öne çıkarıyor. Bu bağlamda ülkeyi bir şirketin rasyonel ilkelerine göre yönetmek, ‘çıkar siyaseti’ olarak nitelendirilen kitle siyasetinin önüne geçiyor. Bu çerçevede sınıflar veya çıkar gruplarından ziyade, ‘seçmenleri’ cezbetmek önem kazanıyor. Kaselakis’in sosyal medya kampanyalarına önem vermesi ve gündelik yaşamını gözler önüne sermesi de bu teknokratik popülizmin araçlarından.

Kasselakis’in arkasında Çipras ailesi mi var?

Nitekim Çipras’ın en yakın yardımcılarından eski bakan Nikos Pappas, ikinci tur oylamada Kasselakis’in yanında yer aldı. Pappas, Kasselakis’in ‘gençleştirici olacağını’ ve Syriza’yı ‘solcu, ilerici, demokratik bir fraksiyona’ dönüştürmek için ‘açık bir yetkiye’ sahip olduğunu söyledi. Pappas, ilk turda parti liderliği için yarışan adaylar arasındaydı.

Kasselakis’i destekleyenler arasında yine partinin ağır toplarından, milletvekili ve eski Sağlık Bakanı Yardımcısı Pavlos Polakis de yer alıyor. Yeni lidere ilk destek açıklayanlardan olan Polakis’in yeni dönemde parlamentoda daha önemli roller üstlenmesi bekleniyor. Kasselakis’in, Polakis’in ‘sağ kolu’ Manolis Kapnisakis’i Syriza Başkanlık Siyasi Ofis Direktörü olarak atanması da bu iddiayı destekler nitelikte.

Kasselakis’in seçilmesinden bir gün sonra bir mesaj yayınlayan Polakis, “Zafer büyük olacak. Yunan toplumunun ülkeyi yönetmek ve değiştirmek için ihtiyaç duyduğu SYRIZA-PS’yi inşa etmek için bir vizyon, program ve kararlılıkla gidelim. İsteyen, yapabilen ve ayakta durabilen herkes katılabilir,” dedi.

Fakat Kasselakis’in en önemli destekçileri ilk bakışta görülmeyen kişiler: baş danışmanı, eski başbakan ve parti başkanı Aleksis Çipras’ın kardeşi milletvekili Giorgos Çipras. Ön seçimlerin ilk turunda elde edilen zaferin ardından Giorgos Çipras ve kardeşine çok yakın isimler desteklerini kamuoyu önünde göstermeye karar verdiler.

El Pais’de yer alan bir değerlendirmeye göre, parti içinde giderek daha fazla ses, resmi olarak tarafsız kalsa da gerçekte Kasselakis’in adaylığını destekleyen kişinin Aleksis Çipras olduğunu iddia ediyor. Yenilenme süreci hakkında bilgi sahibi olan kaynaklar, eski bşbakanının yeni adaya olan eğiliminin parti içi nedenlerden değil, mevcut başbakan muhafazakâr Kyriakos Miçotakis’i yenme şansının daha yüksek olmasından kaynaklandığını belirtiyor. Çipras’ın başkan seçimleri sürecinde Ahçioğlu’na karşı olmadığı, fakat onun ‘statükodan yeterli bir kopuşu temsil etmediğini’ düşündüğü öne sürülüyor.

Çipras seçimlere doğrudan müdahil olmadı. Pazartesi sabahı Kasselakis’i parlamentodaki ofisinde kabul etti. Kasselakis burada gazetecilere, “Onun mirasını yaşatmak için buradayım. Umarım buna layık olduğumu kanıtlarım. İlerlemeye devam ediyoruz,” dedi.

‘Apolitik’ başkanın ‘politik’ mesajı

Syriza milletvekili Stelios Kuloğlu, Kasselakis’i ‘solu tanımayan ve solun da onun hangi siyasi görüşleri savunduğunu bilmediği düşman topraklarına paraşütle inen bir asker’ olarak tanımlıyor. Ama EURACTIV’e konuşan Kuloğlu, yeni Syriza liderinin ‘seçmenlere’, özellikle de ‘sol seçmenlere’ duymak istedikleri mesajı verdiğini düşünüyor: “Miçotakis’i devireceğini söyleyen tek kişi oydu […] sol seçmenler için böyle bir mesaja çok ihtiyaç vardı.”

Bu ‘depolitize siyaset’in simgesi ise, Kasselakis’in, milletvekili seçilemediği için, lideri olduğu partinin parlamento çalışmalarına katılamayacak olması.

AVRUPA

Operationsplan Deutschland: Almanya’da “planlı ekonomi” tartışması

Yayınlanma

Ukrayna’nın Rusya’ya ilk kez ABD yapımı uzun menzilli füzeler fırlatması ve Rusya lideri Vladimir Putin’in ülkesinin nükleer doktrinini güncellemesi ile birlikte Avrupa ülkeleri kıtada topyekûn bir savaşa hazırlanıyor.

Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) hazırladığı “Operationsplan Deutschland” (Almanya Organizasyon Planı) başlıklı 1.000 sayfalık belgeye göre Almanya’nın NATO ülkelerinden yüz binlerce askere ev sahipliği yapacağı ve cepheye büyük miktarlarda askeri teçhizat, gıda ve ilaç göndermek için lojistik bir merkez olarak hizmet vereceği bildirildi.

Alman ordusu ayrıca Rusya’nın Avrupa genelinde insansız hava araçları uçuşlarını, casusluk operasyonlarını ve sabotaj saldırılarını genişlettiği bir durumu varsayarak şirketlere ve sivillere kilit altyapıyı nasıl koruyacakları ve ulusal savunma için nasıl harekete geçecekleri konusunda talimat veriyor.

İşletmelere acil durumlarda çalışanların sorumluluklarını detaylandıran kriz planları oluşturmaları tavsiye edildi ve enerji bağımsızlığını sağlamak için dizel jeneratör stoklamaları ya da rüzgar türbinleri kurmaları talimatı verildi.

Ekonomiye daha fazla devlet müdahalesi konuşuluyor

Bu kapsamda ekonomiye ve şirketlere yönelik devlet müdahalesi daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başladı.

Alman devleti, kriz durumlarında geniş kapsamlı haklara sahip. Enerji krizi, devletin ne kadar hızlı müdahale edebileceğini göstermişti: O dönemde Alman hükümeti gaz depolama tesislerini kanun yoluyla doldurmuş, gaz ithalatçısı Uniper’i kamulaştırmış ve diğer şeylerin yanı sıra yüzer LNG terminalleri tedarik etmişti.

faz’ın Bavyera İşletmeler Birliği Genel Müdürü Bertram Brossardt’ın açıklamalarına dayandırdığı haberine göre, acil bir durumda “planlı ekonomiye geçiş” bile mümkün olabilir.

Bu “planlı ekonomi” uygulamalar kapsamında devlet gıda kuponu vermesi, hatta insanları su temini ya da ulaşım şirketleri gibi belirli sektörlerde çalışmaya zorlaması da gündeme getiriliyor.

Dolayısıyla şirketlerin de bugün afet yardımı, Bundesanstalt Technisches Hilfswerk (Almanya’da afet ve acil durum yönetiminden sorumlu bir kuruluş – THW) ya da itfaiye için gönüllü olan çalışanlara sahip olmaları durumunda bundan yarar sağlayabileceği öne sürülüyor.

Hamburg’daki şirket eğitimini veren Yarbay Jörn Plischke, “Bunu desteklemek size yılda birkaç güne mal olur. Fakat bir kriz anında, insanları ve altyapıyı koruyan kişilerle doğrudan bir bağlantınız olur,” diyor.

Hamburg: Sivil-askeri ekonominin kesişimi

Yarbay Plischke’nin katıldığı etkinliğin gerçekleştiği Hamburg, mal ve asker taşımacılığında merkezi bir konumda.

Hansa kentinin belediye başkanı Peter Tschentscher, faz’a verdiği demeçte, “Altyapımız askeri amaçlarla kullanılırsa, siber saldırı ve sabotaj riski önemli ölçüde artar,” uyarısında bulundu.

Hamburg Senatosu bu nedenle sivil savunmayı güçlendirmek için ek kadrolar oluşturdu. Birliklerde savaşmayan fakat koruma ve güvenliği sağlamak için çalışan gönüllülerden oluşan üçüncü bir “yurt savunma birliği” hizmete sokuldu.

Hansa kentinde şu anda Alman Silahlı Kuvvetleri ve sivil güçlerle birlikte tatbikatlar yapılıyor.

Habere göre, “Red Storm Alpha” adı verilen bu tatbikatta liman tesislerinin korunması konusunda eğitim veriliyor.

Bir sonraki tatbikat olan “Red Storm Bravo” ise yakında başlayacak ve daha büyük çaplı olacak.

Bu tür tatbikatlardan elde edilen deneyimler daha sonra “Almanya Organizasyon Planı”na aktarılacak. Bu planın sürekli gelişen ve yeni bilgi ve tehditlere uyum sağlayan “yaşayan bir belge” olması amaçlanıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ford Avrupa’da 4.000 kişiyi işten çıkaracak

Yayınlanma

Ford, elektrikli araçlara olan talebin yavaşlaması ve Çinli rakipleriyle girdiği rekabet nedeniyle Avrupa’da yaklaşık 4.000 kişiyi işten çıkarmayı planlıyor.

ABD’li şirket çarşamba günü yaptığı açıklamada, kesintilerin 2027 yılı sonuna kadar uygulanacağını ve Avrupa’daki 28.000 kişilik işgücünün yaklaşık yüzde 14’ünü temsil eden Almanya’daki 2.900 ve Birleşik Krallık’taki 800 işi etkileyeceğini söyledi.

Ford’un Birleşik Krallık’taki iki tesisi Dagenham ve Halewood ile İspanya’nın Valencia kentindeki fabrikası etkilenmeyecek.

Yetkililer kesintilerin idari görevlerin yanı sıra benzinli motor üretimiyle ilgili işleri de kapsayacağını söyledi.

Ford’un Avrupa Başkan Yardımcısı Dave Johnston, iş kayıplarına rağmen şirketin bölgeye bağlılığını sürdürdüğünü söyledi ve “Ford’un Avrupa’da gelecekteki rekabet gücünü sağlamak için zor ama kararlı adımlar atmak kritik önem taşıyor,” dedi.

İşçi Konseyi Başkanı: Personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değil

Söz konusu hamleler sendikalar ve hükümetlerle yapılacak görüşmeleri bekliyor. Ford’un işçi konseyi başkanı Benjamin Gruschka, “Bu büyük istihdam kesintisini reddediyoruz. Daha fazla personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değildir,” dedi.

Birleşik Krallık hükümeti de Ford’u planlanan kesintilerin tüm ayrıntılarını paylaşmaya çağırdı. Bir sözcü, “Ford ile uzun süredir devam eden bir ortaklığımız var ve Birleşik Krallık’taki üretim gelecekleri konusunda onlarla yakın bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz,” dedi.

Küresel otomotiv endüstrisi, elektrikli araç satışlarındaki büyümenin yavaşlaması ve Çinli rakiplerle yaşanan sert fiyat rekabeti nedeniyle Avrupa’da ve başka yerlerde fabrikaların kapatılması ve personel sayısının azaltılması yönünde yoğun bir baskı altına girdi.

Şirket geçen yıl da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu

Ford, yıllardır zarar açıkladığı ve işten çıkardığı Avrupa’da zor günler geçiriyor. Şirket, yavaşlayan talebi karşılamak için, rekabet gücü yüksek pazarın daha kârlı alanlarına odaklanmak amacıyla ürün gamındaki araç sayısını azalttı.

Ford’un Avrupa’daki insan kaynakları başkanı Peter Godsell, daha fazla yeniden yapılandırma adımını göz ardı edemeyeceğini söyledi ve “benzeri görülmemiş” regülasyonları ve iktisadi rüzgarları suçladı. Godsell, “İleriye dönük olarak uygulanabilir ve kârlı bir işle burada var olmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor,” diye ekledi.

Ford geçen yılın başlarında 1.300’ü İngiltere’de olmak üzere Avrupa’da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını açıklamıştı.

İcra Kurulu Başkanı Jim Farley, geçmişte elektrikli otomobillerin üretiminde içten yanmalı motorlarla çalışan araçlara kıyasla “yüzde 40 daha az işçiye” ihtiyaç duyulacağı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Ford’dan Alman hükümetine uyarı

Ford ayrıca Almanya’da geliştirilen ve üretilen elektrikli spor aracı yeni Explorer ve elektrikli Capri’nin üretimini azaltacağını ve bunun Köln fabrikasındaki çalışma saatlerinin daha da kısalmasına neden olacağını söyledi. Şirket fabrikayı elektrikli araç üretecek şekilde dönüştürmek için 2 milyar dolar yatırım yaptı.

Ford’un finans müdürü John Lawler kısa bir süre önce Alman hükümetine bir bildiri yazarak piyasa koşullarını iyileştirmek ve emisyon hedeflerini karşılamak için esneklik sağlamak üzere daha fazlasını yapması çağrısında bulundu.

Lawler mektubunda, “Avrupa ve Almanya’da eksik olan şey, e-mobiliteyi ilerletmek için açık ve net bir politika gündemidir,” dedi.

Volkswagen’den patronlara taviz önerisi

Çarşamba günü erken saatlerde Volkswagen çalışanları, Alman şirket yöneticilerinin ikramiyeleri düşürmeyi, temettüleri azaltmayı ve fabrikaları kapatma planlarını iptal etmeyi kabul etmeleri halinde gelecekteki maaş artışlarından 1,5 milyar avroyu kaybetmeye hazır olduklarını söyledi.

IG Metall’in baş müzakerecisi Thorsten Gröger ve VW iş konseyi başkanı Daniela Cavallo düzenledikleri ortak basın toplantısında, daha önce talep edilen yüzde 7’lik ücret artışının, kısa süreli saat azaltma dönemlerinde ücretleri desteklemek üzere bir “dayanışma fonuna” aktarılmasını önerdiler. 

VW çalışanları ile yöneticiler arasında giderek gerginleşen açmazın ilk tavizi olan önerilen paket, yöneticilerin önümüzdeki iki yıl boyunca ikramiyelerinin bir kısmından ve “temettü politikası yoluyla katkıdan” vazgeçmeleri anlamına geliyor.

IG Metall’den Gröger, VW yöneticilerinin Almanya’daki en az üç fabrikayı kapatma planlarından vazgeçmeyi kabul etmemeleri halinde, “ülkenin on yıllardır görmediği bir endüstriyel anlaşmazlığa” hazırlanmaları gerektiğini söyledi.

VW’nin Almanya’daki tesislerinde olası grevler 1 Aralık’tan itibaren mümkün olacak.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baltık Denizi’nde iletişim kabloları hasar gördü: Sabotaj şüphesi

Yayınlanma

Baltık Denizi’nin altındaki telekomünikasyon kablolarında hasar meydana geldi. Finlandiya-Almanya hattındaki C-Lion1 kablosunda yaşanan kesinti, sabotaj şüphelerini güçlendirdi. Almanya, İsveç ve Litvanya olayla ilgili soruşturma başlatırken, Rusya suçlamaları reddetti.

Finlandiya ile Almanya arasında Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1 telekomünikasyon kablosunda bir kesinti yaşandı.

Ayrıca Litvanya ile İsveç arasındaki iletişim kabloları da zarar gördü. Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu olayların sabotaj ihtimaline işaret edebileceğini belirtti.

Finlandiya devlet telekom altyapı operatörü Cinia, kabloda hasar tespit etti ve onarım için özel bir gemi hazırladı. Onarımın tam tarihinin belirsiz olduğu, ancak önümüzdeki hafta başlamasının planlandığı bildirildi.

Litvanya ile İsveç arasında iletişim sağlayan kablonun kesilmesi, Telia Lietuva tarafından doğrulandı. Olay, ülkede internet erişiminin yüzde 33 oranında azalmasına neden oldu.

Helsingin Sanomat gazetesi, Çin’e ait Yi Peng 3 gemisinin hasar bölgesine yakın olduğunu, bu geminin Danimarka donanması tarafından takip edildiğini öne sürdü.

İsveç, olayın sabotaj olabileceği şüphesiyle soruşturma başlattı.

Litvanya, olayın “terör” kapsamında değerlendirildiğini ve kablonun tamamen mi kesildiği yoksa sadece hasar mı gördüğünün soruşturulduğunu duyurdu.

Finlandiya Merkezi Soruşturma Dairesi, iletişim müdahalesi ve mülke zarar verme suçlarından inceleme yürütüyor.

Almanya ve Finlandiya dışişleri bakanlıkları, olayla ilgili derinlemesine bir soruşturma yürütüleceğini açıklarken, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, sabotaj iddialarının henüz kesinleşmediğini ifade etti.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise, kablonun yanlışlıkla zarar görmüş olabileceği ihtimaline şüpheyle yaklaştı.

Rusya, bu tür olaylarda kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, iddiaları “saçma ve komik” olarak nitelendirdi.

Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1, Finlandiya’nın Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının rotasını takip ederek Orta Avrupa’ya doğrudan bağlantı sağlayan tek denizaltı kablosu.

Kablo, 2016’da devreye alındı ve Helsinki ile Rostock (Almanya) arasında veri aktarımı yapıyor.

Finlandiya ve Estonya, Baltık Denizi’nde Rusya donanmasına karşı plan hazırlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English