Bizi Takip Edin

Amerika

Trump ‘kurtuluş günü’ tarifelerini açıklayacak

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, bugünü (2 Nisan) “Kurtuluş Günü” ilan etti. Bu kapsamda Başkan’ın, daha önce eşine rastlanmamış gümrük tarifelerini uygulamaya sokacağı belirtiliyor.

Çeşitli medya kuruluşları ve Trump’ın kendi yorumları, vergilerin geniş bir mal yelpazesinde %20’ye kadar çıkabileceğini ve ülkelerin misilleme yapmasının beklendiğini öne sürüyor. 

Trump, çarşamba günü öğleden sonra yapılacak (TSİ akşam saatlerinde) “Amerika’yı Yeniden Zengin Yap” töreninde, ABD’nin küresel ticaret ortaklarına yönelik, adaleti yeniden tesis edeceğini, ülkeyi yabancı mallara bağımlılıktan kurtaracağını ve ekonomiyi canlandıracağını söylediği bir dizi yeni, karşılıklı gümrük vergisini resmen açıklayacak.

Wall Street Journal’ın haberine göre, konuya aşina olan kişiler Trump’ın ABD’nin ticaret ortaklarının çoğuna %20 civarında “büyük ve basit” bir gümrük vergisi ve sektöre özel potansiyel vergiler uygulayabileceğini söyledi.

Moody’s’in baş ekonomisti Mark Zandi, Axios’a gönderdiği bir e-postada “Söylemeye gerek yok, bu ciddi bir resesyonla sonuçlanır,” dedi.

Trump’ın ne açıklayacağı konusunda aslında çok az şey biliniyor. Bu belirsizlik, şirketler ve tüketiciler arasındaki duyarlılığı azalttı; bu da harcamalarda ve büyümede bir gerilemeye işaret edebilir, fakat somut veriler henüz gelmedi.

Amerikan imalat sektörü alarm veriyor: Daralma sürüyor

Dahası bu tarifelerin yardımcı olması için tasarlandığı imalat sektörü bile zarar görmeye başladı. Comerica’nın baş ekonomisti Bill Adams dün yayınladığı bir notta son dönemdeki zayıf verilere atıfta bulunarak, “İmalatçılar yüksek gümrük vergilerine kötü tepki veriyor,” dedi.

Gümrük tarifeleri teoride ABD içindeki üretimi ve istihdamı artırmayı amaçlıyor fakat mesele göründüğünden daha karmaşık. Kısa vadede ABD’li üreticiler bu tarifelerden zarar görecek ve uzun vadede daha fazla istihdama yol açıp açmayacağı soru işareti.

ABD’li üreticiler ürünlerini yurt içinde üretiyor olabilirler, fakat üretim için pek çok şeyi de ithal ediyorlar. Bunlar arasında motorlu araç parçaları, elektrikli ve elektronik bileşenler ve demir dışı metaller (alüminyum hariç) yer alıyor. Deloitte’un bugün yayınladığı bir raporda da belirtildiği üzere bu ürünlerin önemli bir kısmı Meksika, Kanada ve Çin’den geliyor.

Trump’ın gümrük vergileri geniş tabanlı olursa, bu “ara girdi” maliyetleri artacak. İmalatçılar şimdiden bu konuda endişeli ve bekleme modundalar. Tedarik Yönetimi Enstitüsü dün imalat sektörünün mart ayında daralmaya girdiğini ve faaliyet endeksinin 50,3’ten 49’a düştüğünü açıkladı. 50’nin altındaki endeks daralmaya işaret ediyor.

İmalatta ara girdi ithalatına bağımlılık Beyaz Saray’ın başını ağrıtacak

Öte yandan ABD’deki imalat sektörü büyük oranda gelişmiş ve yüksek düzeyde otomasyona dayalı. Ekonomik Analiz Bürosunun verilerine göre, Ocak 2020’den Şubat 2025’e kadar sektördeki reel GSYİH yaklaşık %11 artarak 2025’teki dolar cinsinden 2,8 trilyon dolardan 3,1 trilyon dolara yükseldi. Başka bir deyişle, yurt içinde daha fazla şey üretildi.

Fakat sektördeki istihdam gelişmiyor. Örneğin Ocak 2020’de imalat sektöründe 12,75 milyon işçi çalışıyordu. Çalışma Bakanlığı verilerine göre, Şubat 2025’te bu sayı 12,76 milyon.

Deloitte’tan Kilpatrick, imalat sektöründeki büyümenin, bir şeyler inşa etmek için ileri teknoloji kullanan, nispeten az sayıda ancak yüksek vasıflı işçiye sahip sektörlerde gerçekleştiğini söylüyor. Otomobil, temiz enerji ve savunma sektörleri bu alanlar arasında yer alıyor.

Öte yandan ABD’ye geri dönmesi beklenen emek yoğun fabrika işleri ise hâlâ denizaşırı ülkelerde çok daha kârlı bir şekilde yapılıyor. Kilpatrick, gümrük vergilerinin her türlü ithal malı kapsamak yerine bu gelişmiş sektörlere odaklanması gerektiğini savunuyor.

Moody’s’ten Zandi, işsizliğin 2025 sonunda %5,5’e yükseleceğini ve 2027’de %7’nin üzerine çıkacağını tahmin eden verileri de paylaştı. Şu anda işsizlik oranı %4,1 seviyesinde.

Axios’a konuşan bir Beyaz Saray yetkilisi gümrük vergilerinin yönetimin daha az regülasyon ve kamu harcamalarında kesinti içeren iktisadi gündeminin sadece bir parçası olduğunu söyledi.

Yetkili, “Bu konuda, gümrük vergilerinin iktisadi gündemimizin sadece bir parçası olduğunu açıkça ortaya koymayan herhangi bir haber kusurludur ve doğru bir resim sunmamaktadır,” dedi.

Dar gelirliler en çok zararı görebilir

Ayrıca gümrük tarifeleri, halihazırda yüksek enflasyonla mücadele eden düşük gelirlilere bir darbe daha vurabilir.

Yale Bütçe Laboratuarı tarafından yapılan bir analize göre, en düşük gelirli haneler, diğer ülkelerin kendi vergileriyle misilleme yaptığı %20’lik genel gümrük tarifeleri senaryosunda, harcanabilir gelirlerinin %5,5’e kadar düştüğünü görebilir.

En yüksek gelirli haneler için ise bu düşüş sadece %2,1.

Orta direkteki haneler için büyük tarifeler hane başına yılda ortalama 3.800 dolara mal olabilir. Yale Bütçe Laboratuvarı’na göre, en üst onda birlik dilimde yer alanlar için bu maliyet hane başına ortalama 9.500 dolar.

Yazarlara göre uzun vadede, varlık fiyatları düştükçe tarifelerin etkileri zenginleri de vurmaya başlıyor. Tarife eşitsizliği azalıyor, fakat bunun tek nedeni hisse senedi, tahvil ve gayrimenkul sahibi olanlar için durumun daha da kötüleşmesi.

Amerikalılar gümrük vergilerinden hoşlanmıyor

Amerikalılar da bu gümrük vergisi meselesini pek sevmiyor gibi görünüyor.

Associated Press-NORC Center for Public Affairs Research tarafından dün yayınlanan yeni bir ankete göre Trump yönetiminin ticaret politikaları hiç de popüler değil.

Ankete katılanların neredeyse yarısı yönetimin göçmenlik konusundaki çabalarını onayladıklarını belirtirken, Trump’ın diğer ülkelerle yürüttüğü ticaret müzakerelerini destekleyenlerin oranı sadece %38.

CBS News tarafından yapılan ayrı bir ankete göre Amerikalıların %72’si gümrük vergilerinin kısa vadede fiyatları artıracağına inanırken, %47’si fiyatların uzun vadede artacağını söyledi.

Gümrük tarifeleri tarihi: Büyük Buhran’da mıyız?

İthalat vergilerinin, ortalama tarifeyi yaklaşık %60’a yükselterek ABD’li çiftçileri ve üreticileri yabancı rakiplerden korumayı amaçlayan 1930 Smoot-Hawley Tarife Yasası kapsamında yürürlüğe girenlerden daha geniş olması bekleniyor.

Bu pek de rahatlatıcı bir emsal değil. Smoot-Hawley, diğer ülkelerin Amerikan ürünlerine gümrük vergileriyle misilleme yapmasına yol açarak Büyük Buhran’ı daha da kötüleştirmişti.

Bazı iktisatçılar ABD ekonomisinin 1930’da olduğundan daha fazla ithalata bağımlı olduğu konusunda uyarıda bulunuyor. O zamanlarda gelen misilleme sonucunda şeker ve yumurta fiyatları uçuşa geçmişti.

1890 McKinley Tarifesi, yerli sanayiyi yabancı sanayiden korumayı amaçlayan bir politika olarak neredeyse tüm ithalata yaklaşık %50 oranında vergi uygulamıştı.

Kanada’nın da aralarında bulunduğu bazı ülkeler tarım ürünlerine yönelik gümrük vergileriyle misilleme yapmış ve Büyük Britanya ile daha güçlü ticari bağlar kurarak yanıt vermişti.

1900’lerin başında ithal mallara ortalama Amerikan gümrük vergisi %27,5’ti. Bu oran, 1930’lı yılların bunalım dönemi bir yana bırakılırsa, ilk Trump dönemine kadar tarihsel olarak hep aşağı yönlü bir seyir izlemişti.

AB misilleme hazırlığında

Avrupa Komisyonu’a göre AB’nin ABD ile olan mal fazlası, ihracatın artması ve ithalatın azalmasıyla 2023’ten 2024’e kadar 41 milyar Avro artarak 198,2 milyar avroya yükseldi.

AB’nin misillemeleri arasında ABD firmalarının AB’nin kamu alımları pazarına erişiminin kısıtlanması, ABD’li büyük teknoloji firmalarına ek kontroller getirilmesi ve yarı iletken ekipman ve kimyasallar gibi kritik teknolojilerin ihracatının yasaklanması yer alıyor.

Salı günü AP milletvekillerine konuşan Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen de benzer şekilde AB’nin ABD ile ticaret müzakerelerinde “birçok kartı elinde tuttuğunu” belirtti ve “Ticaretten teknolojiye ve pazarımızın büyüklüğüne kadar… tüm enstrümanlar masada,” dedi.

Bloomberg ve Goldman Sachs kısa süre önce Trump’ın korumacı politikalarının Avro Bölgesi GSYİH’sini yaklaşık yüzde 1 puan azaltacağını tahmin ederken, diğer çalışmalar genel etkinin çok daha düşük olabileceğini öne sürüyor.

Bloomberg Economics, karşılıklı gümrük vergilerinin ABD enflasyonunu %2,5 oranında artıracağını ve GSYİH’yi %4 oranında azaltacağını, yani ABD üretimine vurulacak toplam darbenin 2008 mali kriziyle kıyaslanabilir olacağını tahmin ediyor.

Bloomberg ayrıca, AB’nin toplam üretiminin “sınırlı bir kısmı” etkileneceği için bloğa “ekonomik darbenin” muhtemelen “yönetilebilir” olacağını belirtti.

Kanada, Meksika ve Güneydoğu Asya’daki ülkelerin ise önemli ölçüde daha fazla etkileneceği belirtildi.

Bu arada Deutsche Bank, karşılıklı vergilerin ABD ekonomisi üzerinde daha küçük bir etkisi olacağını, GSYİH’nin %0,25 ila %1,2 puan daralacağını ve enflasyonun yüzde 1,2 puan artacağını söyledi.

Deutsche analistleri, Beyaz Saray’ın “piyasa ve ekonomi açısından acı eşiğinin ne olduğunun hâlâ tam olarak belli olmadığını” söyleyip “Şu anda yönetimden gelen söylem [bunun] yüksek olduğunu gösteriyor gibi görünüyor, ancak olağanüstü miktarda belirsizlik var,” diye eklediler.

Amerika

Trump, Signal skandalını ortaya çıkaran Goldberg ile görüşecek

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, Signal sohbet skandalının ardından The Atlantic’in genel yayın yönetmeni Jeffrey Goldberg ile röportaj yapmak üzere bir araya geleceğini söyledi.

Goldberg, üst düzey Beyaz Saray yetkililerinin yer aldığı grup sohbetine yanlışlıkla eklendiğini ortaya çıkardıktan sonra, Trump yönetiminin hassas bilgileri ele alma yeteneğinin sorgulanmasına yol açtı.

Trump, Truth Social’da yaptığı paylaşımda, “Bu röportajı meraktan ve kendimle rekabet etmek için yapıyorum, sadece The Atlantic’in ‘doğru’ olup olmadığını görmek için,” dedi.

The Atlantic muhabirleri Michael Scherer ve Ashley Parker da röportaja katılacak. Parker ve Scherer, Trump yönetimi hakkındaki haberleri derinleştirmek için Ocak ayında The Atlantic’e katıldı. İkisi de daha önce Washington Post’ta çalışıyordu.

ABD’de ‘Signalgate’ skandalı büyüyor

Trump, röportajın “Bu yüzyılın en önemli başkanı” başlığını taşıyacağını söyledi. Başkan, “Benim bakış açıma göre, ne kadar kötü olabilir ki, ben KAZANDIM!” diye yazdı.

Goldberg, mart ayında Trump yönetiminin üst düzey yetkililerinin Yemen’deki hava saldırılarını tartıştığı ve planladığı bir sohbet grubuna eklenmişti.

Beyaz Saray, mesajların gerçekliğini doğrulamış, fakat Goldberg’in haberinin doğru olduğunu reddetmişti.

Goldberg, ulusal güvenlik gerekçesiyle başlangıçta mesaj dizisindeki bazı ayrıntıları açıklamakta tereddüt etmişti, fakat Beyaz Saray, mesajların gizli bilgi veya savaş planları içermediğini açıkladıktan sonra sohbetin tamamını yayınladı.

Olay, Savunma Bakanı Pete Hegseth’e yönelik eleştirileri ateşledi, özellikle de Hegseth’in Yemen’deki saldırılarla ilgili bilgileri ayrı bir Signal sohbetinde eşi, kardeşi ve kişisel avukatıyla da paylaştığı haberler çıktıktan sonra.

Okumaya Devam Et

Amerika

Pentagon, transseksüel askerleri tespit edecek

Yayınlanma

ABD ordusu ve Pentagon, transseksüel askerleri nasıl bulup tespit edeceklerini ve ordudan uzaklaştırmak için nasıl bir yol izleyeceklerini 30 gün içinde belirlemek zorunda.

Bu zorlu görev, askerlerin kendi kendilerini ihbar etmelerine veya meslektaşlarını ispiyonlamalarına bağlı olabilir.

Pentagon’un Çarşamba günü geç saatlerde bir davaya yanıt olarak sunduğu bir notun ardından perşembe günü Savunma Bakanlığı yetkililerine gönderilen bir memoranda, ordunun 26 Mart’a kadar “cinsiyet disforisi” (cinsel kimlik bozukluğu) teşhisi konulan veya tedavi gören askerleri tespit etmek için prosedürler oluşturması emredildi.

Ardından, bu askerleri ordudan uzaklaştırmaya başlamak için 30 gün süreleri olacak.

Bu emir, Başkan Donald Trump’un göreve başladıktan kısa bir süre sonra imzaladığı, transseksüel bireylerin orduda hizmet etmesini yasaklamaya yönelik adımları belirleyen başkanlık kararnamesini genişletiyor. Bu kararname mahkemede itiraz edilmişti.

Üst düzey bir savunma yetkilisi perşembe günü, şu anda aktif görevde, Ulusal Muhafız ve Yedek Kuvvetlerde “cinsiyet disforisi” teşhisi konulan yaklaşık 4.200 asker olduğunu düşündüklerini söyledi.

Personel meselelerini tartışmak için ismini vermek istemeyen yetkili, 2015 ile 2024 yılları arasında psikoterapi, cinsiyet kimliğini doğrulayan hormon tedavisi, cinsiyet kimliğini doğrulayan ameliyatlar ve diğer tedaviler için toplam maliyetin yaklaşık 52 milyon dolar olduğunu söyledi.

Amerikan ordusunda yaklaşık 2,1 milyon asker görev yapıyor.

Trump ve Savunma Bakanı Pete Hegseth, tıbbi durumlarının askeri standartlara uymadığını savunarak onları ortadan kaldırmak için çalışıyor.

Personel müsteşarı Darin Selnick, yeni notunda, “Cinsiyet disforisi tanısı almış, geçmişi olan veya buna uygun semptomlar gösteren bireylerin tıbbi, cerrahi ve ruh sağlığı kısıtlamaları, askerlik hizmeti için gerekli olan yüksek zihinsel ve fiziksel standartlarla bağdaşmamaktadır,” dedi.

Memorandumda, “ordunun ölümcüllüğü ve bütünlüğünün”, transseksüel personelin kendilerini tanımladıkları cinsiyete geçiş sürecinde yaşadıklarıyla “uyumsuz” olduğu iddia ediliyor ve cinsiyetin “değişmez, bir kişinin hayatı boyunca sabit” olduğu belirtiliyor.

Trump’ın başkanlık kararnamesine karşı dava açan altı transseksüel askerin avukatları, mahkeme dosyalarında, bu kararnamenin transseksüel kişilere karşı açıkça “düşmanlık” ifade ettiğini ve onları “eşit olmayan ve gereksiz” olarak nitelendirerek, diğer askerlerin ve halkın gözünde onları aşağıladığını savundu.

İnsan Hakları Kampanyası’nın hukuk işlerinden sorumlu başkan yardımcısı Sarah Warbelow, yeni politikanın askerleri zor durumda bıraktığını ve transseksüel askerleri kendilerini ifşa etmeye zorladığını söyledi.

Warbellow, “Birdenbire kendinizi ifşa etmek zorunda kalacaksınız. Diğer insanlar sizi ifşa etmek zorunda kalacak. Eğer orduda transseksüel olduğunuzu bilen bir en iyi arkadaşınız varsa, bu yeni yönergeye göre, o arkadaşınız, eğer transseksüel bir kadınsanız, bugünden itibaren size [erkek kişi zamiri] ‘o’ ve ‘efendim’ diye hitap etmek zorunda kalacak,” dedi.

Askerler, “arkadaşlarının güvenliği ile doğrudan emirlere uymamak arasında seçim yapmak zorunda bırakılıyor” diyen Warbelow, transseksüel askerlerin, kendilerini ifşa etmemeleri halinde cezalandırılabileceklerini bildikleri için kendilerini ifşa etme baskısı hissedebileceklerini de sözlerine ekledi.

Perşembe günü, ABD yetkilileri, ilk rakamlara göre Donanmada yaklaşık 600, Kara Kuvvetlerinde 300 ila 500 ve Deniz Piyadelerinde 50’den az transseksüel askerin hızlı bir şekilde tespit edilebileceğini söyledi. Yetkililer, bireylerin örneğin belgelenmiş tıbbi tedavilerle tespit edilebileceğini ve bu sayının muhtemelen artacağını kabul etti.

Fakat yetkililer, bazı askerlerin geçiş sürecinden sonra orduya katılmış olabileceği ve kendilerini tanımlayabilecek tıbbi veya cerrahi işlemlerden geçmemiş olabileceği için ilk rakamların gerçek toplam rakamların altında olabileceğini belirtti.

Yetkililer ayrıca, kayıtlardan neyi ayırt edebilecekleri ve neyi rapor edebilecekleri konusunda sağlık gizliliği yasalarıyla sınırlı olabilecekleri konusunda uyarıda bulundu.

LGBT konularını araştıran Palm Center tarafından 2018 yılında yapılan bağımsız bir araştırmada, 2 milyondan fazla askerin arasında tahmini 14.000 transseksüel asker olduğu tahmin edildi.

Pentagon’un yeni politikası iki istisna öngörüyor: Askere alınmak isteyen transseksüel personel, savaş faaliyetlerini doğrudan desteklediğini vaka bazında kanıtlayabilirse veya cinsiyet disforisi teşhisi konmuş mevcut bir asker, belirli bir savaş ihtiyacını desteklediğini ve kimlikle özdeşleştirdiği cinsiyete geçiş yapmadığını kanıtlayabilir ve 36 ay boyunca “klinik olarak önemli bir sıkıntı yaşamadan” biyolojik cinsiyetinde istikrarlı olduğunu kanıtlayabilirse.

Cinsiyet disforisi, bir kişinin biyolojik cinsiyeti ile cinsiyet kimliği uyuşmadığında ortaya çıkıyor.

Muafiyet verilmesi durumunda, başvuru sahibi tuvaletler, yatakhaneler ve hatta “efendim” veya “hanımefendi” gibi resmi hitaplarda sadece biyolojik cinsiyetinin tanınması gibi bir durumla karşı karşıya kalacak.

Warbelow, transseksüel askerlerin, askerlik hizmetlerini etkileyebilecek herhangi bir adım atmadan önce, ordudan ve komutanlarından ek açıklama beklemeleri gerektiğini söyledi ve devam eden davaların bu politikayı etkileyebileceğini de belirtti.

Okumaya Devam Et

Amerika

Kokainin yasallaşmasını savunan Kolombiya liderine bağımlılık suçlaması

Yayınlanma

Kolombiya eski Dışişleri Bakanı Álvaro Leyva, ülkenin Devlet Başkanı Gustavo Petro’yu uyuşturucu bağımlısı olmakla suçladı. Leyva, suçlamasını Petro’nun Haziran 2023’teki Paris ziyareti sırasında iki gün boyunca ‘kaybolmasına’ dayandırırken, Petro daha önce yaptığı açıklamada tek bağımlılığının kahve olduğunu belirtmişti.

Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro, ülkenin eski Dışişleri Bakanı Álvaro Leyva tarafından uyuşturucu bağımlısı olmakla suçlandı.

Leyva’nın suçlaması, Petro’nun kısa süre önce kokain satışının yasallaştırılması çağrısı yapmasının ardından geldi.

Petro, kokainin “viskiden daha kötü olmadığını” ve “şarap gibi” talep göreceğini savunmuştu.

Petro’nun kendisi ise daha önce tek bağımlılığının kahve olduğunu söylemişti.

Levya’ya göre, bu suçlamanın temelinde Petro’nun Haziran 2023’te Kolombiya heyetinin Fransa’ya yaptığı resmi ziyaret sırasında Paris’te iki gün boyunca “kaybolması” yatıyor.

Financial Times gazetesinin aktardığına göre eski Dışişleri Bakanı, X platformunda yayımladığı açık mektupta, “İşte Paris’te uyuşturucu sorunlarınız olduğunu doğrulayabildim. Maalesef iyileşmeniz gerçekleşmedi,” diye yazdı.

Hangi uyuşturucudan bahsettiğini belirtmeyen Leyva, Ağustos 2022’den itibaren yaklaşık iki yıl boyunca Petro’nun ilk dışişleri bakanı olarak görev yapmıştı.

Mektubunda, “Çok sık yalnızlık, endişe, depresyon ve üstesinden gelmesi zor diğer durumlar yaşadığınız iyi biliniyor,” ifadelerini kullandı.

Daha önce, Kasım 2023’te araştırmacı gazeteci María Jimena Duzán, Petro’nun “sık sık ortadan kaybolmasının” gizli tutmak istediği bir bağımlılıktan kaynaklandığını yazmıştı.

Petro, sosyal medyadan yaptığı açıklamada, “Tek bağımlılığım sabahları içtiğim kahve,” diye yanıt vermişti.

Devlet Başkanı, önemli toplantılara sık sık geç kalması veya katılmaması, hatta bazen günlerce kamuoyunun gözünden kaybolmasıyla biliniyor.

Şubat ayında Petro, ülkede kokain satışının yasallaştırılması çağrısı yaparak, kokainin “viskiden hiçbir farkı olmadığını” ve “şarap gibi” talep göreceğini belirtmişti.

Bundan önce, Kolombiya İçişleri Bakanı Armando Benedetti de kendi uyuşturucu bağımlılığıyla mücadelesini anlatmıştı.

Kolombiya, dünyanın en büyük kokain üreticisi ve Petro’nun devlet başkanlığı döneminde bu uyuşturucunun üretim hacimleri son yirmi yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi istatistiklerine göre, 2023 yılında Kolombiya’da 2 bin 664 ton saf kokain üretildi (bir önceki yıla göre yüzde 53 artış).

Ülkede kokain yapımında kullanılan koka bitkisinin ekim alanı 253 bin hektara yükselerek neredeyse Lüksemburg’un yüzölçümüne ulaştı.

Petro, Ağustos 2022’de devlet başkanlığı görevine başladı. Sol ve merkez sol siyasi güçleri bir araya getiren “Kolombiya İçin Tarihi Pakt” ittifakından aday olan Petro, ikinci tur seçimlerini az farkla kazanmıştı.

Kolombiya’da yerel seçimlerde Başkan Petro’ya darbe

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English