Diplomasi
Trump ve Musk’tan Alman seçimlerine dair açıklamalar

Geçtiğimiz iki haftayı Avrupalı siyasetçileri eleştirerek ve Amerika’nın kıtanın güvenliğine yönelik taahhütlerini sarsarak geçiren ABD Başkanı Donald Trump, pazar günü Almanya’daki seçimleri kazananlara tebriklerini sundu.
Sosyal medyada tamamen büyük harflerle yazdığı bir paylaşımda Trump, Friedrich Merz’den ya da partisi CDU’dan ismen bahsetmeyerek “Almanya’daki muhafazakâr parti” ifadesini kullandı fakat ülkenin sağa kaymasının Almanya’nın ABD ile paylaştığı siyasi değişimin bir parçası olduğunu savundu.
Trump, ABD’de olduğu gi̇bi̇ Almanya halkının da, özelli̇kle enerji̇ ve göç konularında yıllardır süren “ortak akıl yoksunu gündemden bıktığını” yazarken, kendisini övme fırsatını da kaçırmayarak, “Bugün Almanya ve Donald J. Trump adli beyefendi̇ni̇n li̇derli̇ği̇ndeki̇ Amerika Birleşik Devletleri i̇çi̇n büyük bi̇r gün. Herkesi̇ tebri̇k edi̇yorum, daha bi̇rçok zaferi̇n arkasi gelecek!!!” diye yazdı.
Bununla birlikte Trump, milyarder Elon Musk’ın desteklediği sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinden bahsetmedi.
Teknoloji milyarderi, seçim günü X’te birkaç kez paylaşımda bulunmak da dahil olmak üzere AfD’yi coşkuyla desteklemişti. Seçimlerin ardından bir süre sessizliğe bürünen Musk, yine X’te yaptığı açıklamada, Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın AfD ve Alice Weidel’i tebrik ettiği tweet’i alıntılayarak Weidel’i tebrik etti ve “Bu büyüme hızıyla AfD bir sonraki seçimde çoğunluk partisi olacak,” iddiasında bulundu.
Weidel de yaptığı açıklamada Elon Musk’ın kendisini telefonla arayarak kutladığını söyledi.
Öte yandan AfD liderleri Alice Weidel ve Tino Chrupalla, seçim sonrası ilk sabahlarını kendilerini bir Alman gölge hükümeti olarak sahnelemek için kullanıyor.
Weidel, Berlin’de düzenlediği basın toplantısında “Artık kimse [Almanya’yı] ciddiye almıyor,” dedi ve partisinin ABD, Rusya ve Çin ile iyi ilişkilerini sürdürdüğünü ve bunları kullanmayı amaçladığını sözlerine ekledi.
Weidel, “Uluslararası ortaklarımız için uluslararası sahnede irtibat ortağıyız. Ve öyle ya da böyle müzakere masasında yerimizi alacağız,” diyerek Ukrayna’nın kaderiyle ilgili olası müzakereler hakkında da konuştu.
Weidel, Ukrayna’da “Ukraynalılar ve Ruslar için” barış istediklerini vurgularken, “her şeyden önce” ise, “çok iyi bir iş çıkaran” Trump yönetimiyle iyi ilişkiler istediklerinin altını çizdi.
AB’den gelen tepkiler de karışık. Örneğin İtalya’daki Giorgia Meloni hükümetinin iki başbakan yardımcısı Almanya’daki seçim sonuçlarına farklı tepkiler verdi.
Forza Italia’nın lideri ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, CDU’nun performansını kutlayarak “popülizme karşı gerçek bir siper olan Avrupa Halk Partisi (EPP) içindeki partilerin kazanma eğilimini” ve kuruluşundan bu yana AB için en kritik an olarak nitelendirdiği bu dönemde “daha güçlü bir Avrupa” inşa etmenin anahtarını vurguladı.
Buna karşın Lega lideri Matteo Salvini ise AfD’nin yükselişine odaklanarak partinin “saldırılara ve sol yalanlara rağmen oylarını iki katına çıkardığını” savundu ve “Değişim Almanya’da da kazanıyor,” dedi.
Diplomasi
Rusya ile Ukrayna arasında BAE arabuluculuğuyla esir takası

Rusya ve Ukrayna, Birleşik Arap Emirlikleri’nin arabuluculuğuyla 205’e 205 formülü üzerinden esir takası gerçekleştirdi. Bu, yıl başından bu yana yapılan beşinci esir takası oldu. Takas edilen Rus askerleri Belarus üzerinden Rusya’ya nakledilecek.
Rusya ve Ukrayna, 205’e 205 formülü üzerinden geniş çaplı bir esir takası gerçekleştirdi. Bu, yılın başından bu yana yapılan beşinci esir takası oldu.
Rusya, 205 Rus askerini geri alırken, Kiev’e de aynı sayıda asker teslim edildi. Rusya parlamentosunun askeri operasyonlarla ilgili koordinasyon grubunun temsilcisi ve Duma milletvekili Şamsail Saraliyev, RBK gazetesine yaptığı açıklamada bu bilgiyi doğruladı. Rusya Savunma Bakanlığı da takası duyurdu.
Savunma Bakanlığı, takasın Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) arabuluculuğuyla gerçekleştiğini belirtti.
Takas edilen Rus askerleri hâlen Belarus topraklarında bulunuyor ve yakın zamanda Rusya’ya nakledilecekler.
Son esir takası 19 Nisan’da yapılmıştı. O takasta Rusya’ya 246 asker dönerken, Ukrayna’ya da aynı sayıda asker teslim edilmişti.
BAE, bu takası savaşın başlangıcından bu yana yapılan en büyük takas olarak nitelendirmişti.
Aynı takasta taraflar yaralı askerleri de karşılıklı olarak teslim etmişti: Ukrayna 31, Rusya ise 15 yaralı asker almıştı.
Bir gün önce ise Moskova ve Kiev, hayatını kaybeden askerlerin naaşlarını karşılıklı olarak teslim etmişti. Ukrayna 909, Rusya ise 41 naaş almıştı.
19 Mart’ta Rusya ve Ukrayna, 175’e 175 formülü üzerinden esir takası yapmıştı.
Bu takas, 18 Mart’ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ABD’li mevkidaşı Donald Trump ile yaptığı telefon görüşmesinde duyurulmuştu.
5 Şubat’ta taraflar karşılıklı olarak 150’şer esir teslim etmişti. 15 Ocak’ta ise 25’e 25 formülü üzerinden bir takas gerçekleştirilmişti.
Kremlin’e göre 1 Mayıs’ta Putin, BAE lideri Muhammed Bin Zayid el-Nahyan ile yaptığı telefon görüşmesinde, “Emirliklerin Rusya ve Ukrayna arasında tutulan kişilerin takaslarının düzenlenmesinde sağladığı yardımı takdirle karşıladığını” belirtmişti.
Diplomasi
AB ve ABD, Ukrayna’nın yer altı kaynakları için rekabet ediyor

ABD ile Ukrayna arasındaki hammadde anlaşması, Almanya ve diğer AB ülkelerinin çıkarlarını etkiliyor ve transatlantik rekabeti şiddetlendiriyor.
Savaşın başlamasından önce Ukrayna’nın hammadde ihracatının yaklaşık yüzde 40’ı AB’ye giderken, şimdi ABD bu ihracatın daha büyük bir payını talep ediyor.
Küresel yeraltı kaynaklarının yaklaşık yüzde 5’ine sahip olan Ukrayna, uzmanlara göre özellikle titanyum gibi stratejik öneme sahip hammaddelerde öne çıkıyor. Bu metal, hafif ve çok sert olması nedeniyle, tanklardan uzun menzilli füzelere kadar savunma sanayinde vazgeçilmez bir malzeme.
AB, şu ana kadar bu hammaddeyi Rusya’dan ithal etmek zorunda kalıyordu fakat Ukrayna’nın kaynaklarına erişim, bu durumu değiştirebilir.
Ocak ayında Ukrayna ile bir hammadde işbirliği anlaşması imzalayan Birleşik Krallık’ta, özellikle muhafazakâr çevrelerde ABD’nin “neokolonyal sömürü” yaptığı yönünde iddialar dile getiriliyor. Almanya’da ise, bundan bağımsız olarak, Ukrayna’da yabancı yönetim altında “vesayet bölgeleri” kurulacağı yönünde spekülasyonlar yapılıyor.
AB’nin hammadde deposu olarak Ukrayna
German Foreign Policy’nin Oslo Üniversitesi Doğa Tarihi Müzesi mineraloji ve hammadde jeolojisi profesörü Axel Müller’in 2023 yılında yaptığı kapsamlı analizden aktardığına göre, Ukrayna hammadde üretimi ve işleme alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri.
Buna göre, Ukrayna “dünya yeraltı kaynaklarının yaklaşık yüzde 5’ine sahip ve bir dizi önemli kaynakta dünyanın en büyük on üreticisi arasında yer alıyor.
Müller, 2021 yılında Ukrayna’nın dünyanın altıncı büyük demir cevheri üreticisi olduğunu ve Avrupa’nın en büyük mangan cevheri rezervlerine sahip olduğunu, bu rezervlerin aynı zamanda dünyanın en büyük rezervleri arasında yer aldığını belirtiyor. Son olarak eski Sovyet ülkesi, Avrupa’nın birkaç grafit üreticisinden biri.
2021 yılında AB, Ukrayna’nın toplam hammadde ihracatının yaklaşık yüzde 40’ının ana destinasyonu idi. Bunların başında demir cevheri, dövme demir ve çelik geliyordu; demir cevheri ithalatının ise yaklaşık yüzde 15’ini Ukrayna’dan yapıyordu.
Toprak kaynaklarının stratejik önemi, Kiev Doğal Kaynaklar Bakanlığının Temmuz 2021’de AB üye ülkelerine stratejik hammadde tedarikini desteklemek amacıyla kurulan Avrupa Hammadde İttifakına (ERMA) kabul edilmesinden de anlaşılıyor. ERMA’nın merkezi Berlin’de.
Savunma sanayii için titanyumun önemi
Müller, Ukrayna’nın zengin maden yatakları arasında titanyuma özel bir önem atfediyor. Mineraloji uzmanı, hafif ve sert bir metal olan titanyumun havacılık ve uzay sanayinde, ama aynı zamanda askeri uygulamalarda da kullanıldığını belirtiyor.
Örneğin, savaş uçakları, savaş gemileri, tanklar ve uzun menzilli füzelerin yapımında bu metal kullanılıyor.
Ukrayna sadece Avrupa’nın en büyük titanyum rezervlerine sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda dünyadaki nispeten az sayıda ülkeden biri olarak titanyum endüstrisinde kapalı bir üretim döngüsüne sahip.
Müller, 2023 yılında yayınlanan analizinde, Batı’nın Rus titanyumuna bağımlılığının çok güçlü olduğunu ve bu nedenle şimdiye kadar Rusya’ya uygulanan yaptırımlardan etkilenmediğini de belirtiyor. Nitekim AB, 24 Şubat 2025 tarihli 16. yaptırım paketinde titanyum ithalatına istisnalar getirdi.
Buna karşılık, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Eylül 2024’te titanyum ihracatına ambargo getirmeyi düşündüğünü söylemişti.
2022’de ABD Dışişleri Bakanlığı, Çin ve Rusya kaynaklarına alternatif olabilecek Ukrayna titanyumuna daha yoğun bir şekilde başvurma olanaklarını araştırma misyonu başlatmıştı.
ABD-Ukrayna anlaşması AB’ye çelme
ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ve Ukrayna Ekonomi Bakanı Yuliya Sviridenko’nun geçen çarşamba günü Washington’da imzaladıkları hammadde anlaşmasıyla, ABD Ukrayna’nın kaynaklarına ayrıcalıklı erişim hakkı elde etti.
Buna göre, ortak hammadde üretimi için bir yatırım fonu kurulacak. Fonun yarısı Kiev, diğer yarısı Washington tarafından sağlanacak. On yıl boyunca fonun tüm gelirleri Ukrayna’nın hammadde sektörüne yeniden yatırılmak zorunda fakat bu sürenin sonunda gelirler çekilebilecek.
Resmi olarak fon her iki tarafça ortaklaşa yönetilecek; ne var ki, ABD’nin bu konuda siyasi olarak daha avantajlı konumda olduğu aşikar. Olası yatırımcılar olarak, ABD, AB ve “Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik kapsamlı işgaline karşı savunmayı” destekleyen diğer ülkelerden şirketler tercih ediliyor.
Böylece anlaşma, transatlantik ittifak ülkelerinin ve müttefiklerinin şirketlerine Ukrayna’nın yeraltı kaynaklarına erişimde avantaj sağlıyor.
Birleşik Krallık’tan ABD’ye ‘neokolonyalizm’ suçlaması
İngiltere’de de hoşnutsuzluk sesleri yükseliyor. Başbakan Keir Starmer ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, 16 Ocak 2025’te Kiev’de Birleşik Krallık ve Ukrayna arasında “yüz yıllık ortaklık” anlaşması imzalamıştı.
Bu ortaklık, öncelikle askeri işbirliğinin genişletilmesini öngörüyor. Buna, örneğin iki ülkenin deniz kuvvetlerinin Karadeniz’de daha yoğun işbirliği ve silahlanma endüstrisinde yakın işbirliği de dahil.
Bununla birlikte, özellikle “Ukrayna’nın kritik mineraller için bir strateji geliştirilmesi” açısından çeşitli iktisadi işbirliği biçimleri de söz konusu. Bu konuda ortak bir çalışma grubu kurulması öngörülüyor.
Yeni Ukrayna-ABD hammadde anlaşması ise İngiltere’yi ikinci plana itiyor. Muhafazakâr Spectator dergisi geçen perşembe günü, anlaşmanın Ukrayna’nın hammaddeleri üzerindeki tek hak ve yetkisini elinden aldığını ve ülkeye “neokolonyal sömürü” getirdiğini yazdı.
Almanya da doğunun yeraltı zenginliklerine göz dikti
Berlin’den gelen tepkiler şu ana kadar ihtiyatlı. Geçen yıl, Bertelsmann Vakfı’ndan bir uzman, Almanya’nın da Ukrayna’nın zengin maden kaynaklarına ilgi duyduğunu söylemişti.
Bertelsmann Vakfı’nın Doğu Avrupa uzmanı Miriam Kosmehl, ZDF’ye verdiği demeçte, “Ülke, bizim için gerçekten hayati öneme sahip hammadde yatakları ve nadir mineraller sunuyor,” demişti.
Kosmehl, Ukrayna’nın temel olarak, kaynak zenginliği ile “elektrikli mobilite ve çevre teknolojileri gibi gelecek vaat eden sektörlere” katkıda bulunabileceğine işaret ediyor.
Fakat Kosmehl, Almanya ve AB için bir fırsat penceresi açıldığı fikrinin bir sorunu olduğunu savunuyor. Ona göre, maden yataklarının büyük bir kısmı “işgal altında olan veya çatışmalardan etkilenen ya da hâlâ çatışmaların sürdüğü” bölgelerde bulunuyor ve bu durum da madencilik maliyetlerini artırıyor.
ZDF’ye göre ise, Ukrayna’nın savaşta Rusya’ya karşı zafer kazanması halinde, ülke Almanya ve AB’nin gelecek teknolojileri ve endüstrilerin ‘yeşil’ dönüşümü için kilit bir ortak haline gelebilir.
Almanya’dan Ukrayna’nın yağması için ‘uluslararası vesayet’ sesleri
Alman yönetici kesimlerinde ise, en azından Ukrayna’nın bazı bölgeleri için, ülkenin kaynaklarının “neokolonyal sömürüsünün” ötesine geçen öneriler tartışılıyor.
Örneğin, Frankfurt am Main’daki Leibniz Barış ve Çatışma Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Nicole Deitelhoff, Rusya’nın ele geçirdiği toprakların en azından bir kısmının “uluslararası vesayet altındaki bölgeler” olarak düzenlenebileceğini ve bunun “BM yönetimi veya hükümet işlerini devralacak birkaç devletten oluşan bir mütevelli grubu” tarafından gerçekleştirilebileceğini öne sürdü.
Bunun, “10 veya 15 yıllık bir süre için” yapılabileceğini savunan Deitelhoff, bundan sonra toprak sorunlarının kalıcı çözümünün yeniden müzakere edilebileceğini söyledi.
Deitelhoff’un bahsetmediği gibi, Rusya’nın işgal ettiği topraklarda, Federal Almanya Cumhuriyeti ve AB için özel öneme sahip olanlar da dahil olmak üzere önemli hammadde yatakları bulunmaktadır.
Diplomasi
Ukrayna’dan Rusya’ya karşı ‘drone hattı’ hamlesi

Ukrayna ordusu, Rusya’ya karşı mücadelede “Drone Hattı” adlı yeni bir konsepti hayata geçiriyor. Proje kapsamında beş özel birliğin görev alması ve insansız hava araçlarının (İHA) menzilinin 50 kilometreye çıkarılması hedeflenirken, Rusya da kendi İHA üretim kapasitesini artırdığını belirtiyor.
Ukrayna ordusu, Rusya’ya karşı koymak amacıyla “Drone Hattı” adlı bir konsepti hayata geçiriyor.
Ukrayinska Pravda gazetesinin programa dahil olan kaynaklara dayandırdığı haberine göre, projede Ptitsı Madyara, Rarog, Aşil, Feniks ve K-2 adlı beş özel birlik yer alıyor.
Ukraynalı yetkililerin planına göre, programın hayata geçirilmesinin ardından drone’ların menzilinin 50 kilometreye ulaşması hedefleniyor.
Gazeteye göre, Ukrayna Kara Kuvvetleri Komutanı Mihail Drapatıy, bu yılın başından itibaren konseptin uygulanmasından sorumlu olacak.
Proje kapsamında, etki alanının 5-10 kilometre, 10-15 kilometre, 15-20 kilometre ve 20-50 kilometre gibi sektörlere ayrılması ve her birimin kendi görevlerine sahip olması öngörülüyor.
Her birimde, saldırılar için sinyal iletecek kendi keşif ekibi görev yapacak. Drone’lar en aktif olarak beş kilometrelik bölgede faaliyet gösterecek.
Gazeteye konuşan kaynaklar, “Drone Hattı”nın şu anda tam potansiyelini ortaya koymaktan henüz uzak olduğunu söylüyor.
Gazeteye göre, geliştiriciler tarafından planlananların büyük bir kısmı henüz hayata geçirilmemiş olup, aktif çalışmalar üç aydır devam ediyor.
Daha önce The New York Times (NYT) ise daha önce bu proje üzerindeki çalışmaların sonbahardan beri sürdüğünü yazmıştı.
Ukrayna Savunma Bakanlığı, “Drone Hattı” programını şubat ayında duyurmuştu. Bakanlık, projenin piyade ve drone’ları tek bir saldırı biriminde birleştirmesi gerektiğini açıklamıştı.
Yetkililer, etki alanının duruma ve görevlere bağlı olarak başlangıçta 10-15 kilometreye ulaşacağını ve piyadenin sürekli hava desteği ve koruması alacağını belirtmişti.
Ukrayna Savunma Bakanlığı ayrıca, birliklerin yürüttükleri görevlere bağlı olarak gerekli araçları bağımsız olarak tedarik edebileceklerini de hesaplıyor.
Bakanlık, proje için 4,6 milyar grivna ek finansman ayırdı.
NYT, programın Ukrayna ordusunun personel açığı sorununu çözmesine yardımcı olması gerektiğini yazmıştı.
Gazeteye konuşan analistler, drone’ların topçu mühimmatından daha ucuz olduğunu, üretimlerinin Ukrayna içinde yapıldığını ve bu tür birliklere personel bulmanın piyadeye göre daha kolay olduğunu belirtmişti.
NYT, “Drone Hattı” programını, ABD arabuluculuğundaki çatışma çözüm müzakerelerinin başarısız olması durumunda Ukrayna’nın “B planı” olarak adlandırmıştı.
Diğer yandan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçen hafta yaptığı açıklamada, Rusya ordusunun 2024 yılında 1,5 milyondan fazla çeşitli tipte insansız hava aracı aldığını belirtti.
Putin, drone’ları Rus ordusunun muharebe başarısındaki önemli faktörlerden biri olarak nitelendirdi. Devlet Başkanı’na göre, geçen yıl Rusya’nın neredeyse tüm savunma sanayii işletmeleri devlet savunma siparişlerini “kaliteli ve zamanında” yerine getirdi ve her gün yaklaşık 4 bin FPV drone’u cepheye gönderildi. Putin, 2025 yılı için planların daha da kapsamlı olduğunu vurguladı.
AB, Litvanya ve Estonya’nın ‘dron duvarı’ projesine fon sağlamayı reddetti
-
Avrupa2 hafta önce
Almanya’da tren fabrikası tank üretimine başlıyor
-
Dünya Basını2 hafta önce
Şin-Bet Direktörü’nün yeminli beyanı ne anlama geliyor?
-
Amerika2 hafta önce
ABD’de çöküş sürüyor: Dow, 1932’den bu yana en kötü nisan ayını yaşıyor
-
Diplomasi2 hafta önce
Çin’in ABD’den enerji ithalatındaki düşüş Rusya’ya kapı açtı
-
Avrupa2 hafta önce
Alman eyaletleri silahlanma yarışına son sürat dahil oluyor
-
Ortadoğu2 hafta önce
ABD’den Suriye’ye “İran” baskısı: DMO terör örgütü ilan edilsin
-
Avrupa2 hafta önce
Orbán’ın vetoları AB’yi 7. maddeye itiyor
-
Avrupa2 hafta önce
Trump’ın tarifeleri Avrupa’da serbest ticaret yanlısı ülkeleri güçlendiriyor