Bizi Takip Edin

Diplomasi

‘Türkiye güvenlik tüketen değil güvenlik üreten ülke olmalı’

Yayınlanma

Türkiye’nin hem Arap ülkelerine hem de çevre ülkelerine yönelik bakışını değiştirmesi, yeniden çıkar tanımlaması yapması ve güven üretmesi lazım. Türkiye’nin güvenlik türeten değil güvenlik üreten bir ülke olması gerekiyor.”

Ankara “değerli yalnızlıktan” “normalleşme” sürecine neden dönüş yaptı? Küresel güçler arasında kurulmaya çalışılan denge politikası başarılı olur mu? Türkiye’nin NATO ve AB ile ilişkilerinin geleceği ne olacak? Dış Politika Enstitüsü Başkanı, ODTÜ’de uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, Harici’nin Türkiye’nin dış politikasına ilişkin sorularını yanıtladı.

  • Türkiye’yi bölge ülkeleriyle normalleşme sürecine iten gerçekler nelerdi? “Değerli yalnızlık” Türkiye’ye ne kazandırdı, ne kaybettirdi?

Türkiye’nin Arap Baharı’nın kaybedeni olduğunu düşünüyorum. Türkiye ekonomisini, askeri gücünü, teknolojisini ve siyasi gücünü fazla abarttı ve yanlış yaptı. Türkiye’nin Orta Doğu’ya bir dönemin dışişleri bakanının değişiyle “güvenlik, özgürlük ve demokrasi götürmek” gibi bir hedefi olamaz ve olmadı. Arap ülkeleri yine aynı durumda, zararı çeken Türkiye oldu.

Bu politikadan geri dönüş doğrudur. Bu hatalar yapılmamış olsaydı Türkiye bugün çok daha ileri bir noktada olacaktı. Ama yapılan çok fahiş hatalar var; Suriye politikası, Mısır politikası, İsrail politikası ve Arap-Körfez ülkeleri politikası. Türkiye’nin normalleşmeye başlaması, geri adım atması yerindedir. Ama keşke olmasaydı bu Türkiye’nin dış politika tarihinde önemli bir yanlış olarak görülecek. Türkiye’nin hem Arap ülkelerine hem de çevre ülkelerine yönelik bakışını değiştirmesi, yeniden çıkar tanımlaması yapması ve güven üretmesi lazım. Türkiye’nin güvenlik türeten değil güvenlik üreten bir ülke olması gerekiyor. O nedenle normalleşme iyidir, dengeli politikalar takip etmek daha iyidir. Türkiye’nin jeopolitik çıkarları, jeoekonomik çıkarları bana göre çok yönlü dış politikada yatıyor. Bir veya iki merkeze değil hepsiyle benzer ilişkide bulunmak… Yani güç merkezlerine olan politikalarına ki bu güç merkezleri ABD, AB ve Rusya’dır ve aşağıdan yükselen güçler Brezilya’sı Hindistan’ı Çin’i.. onlarla da Türkiye’nin ilişkiye girmesi iyidir. Cumhuriyetin 100. yılında geldiğimiz nokta itibarıyla tek kutuplu değil, çok kutuplu dünyaya doğru hızla giderken Türkiye’nin ona göre entelektüel, ekonomik, teknolojik ve diplomatik zihinsel haritasını yeniden tanımlaması gerekiyor. Bu zihinsel haritayla gidersek işimiz zor, değişiklik yaparsak daha güzel olacak.

  • Dış politikada izlenen denge politikasının başarı şansı var mı?

Türkiye’de denge politikaları üzerinde yeniden konuşulmaya başlandığı doğrudur. 19. yy’da kullanılan bir kavramdır bu. Osmanlı’nın da uyguladığı bir denge politikası vardı. Ama bu denge politikasının üzerinde bir olaydır diye düşünüyorum. Değişen jeopolitikle ilgili. Hem Türkiye’nin bir güvenlik üreten ülke olması, bölgesel gelişmelerde Akdeniz, Karadeniz, Orta Doğu, Balkanlar gibi Türkiye’nin etrafında olan coğrafyaya baktığınızda Soğuk Savaş sonrası saldırıya uğramayan ender ülkelerden biri konumunda Türkiye. Bu da tabi Türkiye’nin ister istemez komşularıyla ilişkilerinde yeni bir bakış açısını da beraberinde getiriyor. Türkiye gördüğüm kadarıyla denge politikalarını Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşta da çok başarılı bir şekilde kurguladı diye düşünüyorum. Denge politikaları aslında iyidir, dengeyi kaybetmemek lazım. Yaşamda da öyledir. Türkiye dengeli olmayan politikalarının sonucu olarak son 10 yılda enerji, vakit ve para kaybetti. Şimdi bu denge politikalarına geri dönüş yerinde bir dönüştür. Türkiye’nin Arap Baharı’nda takındığı tavır, o klasik dengelerden farklı bir yaklaşımdı. Şimdi tekrar geriye dönüyoruz, dengelere. Denge iyidir. Türkiye’nin uluslararası alanda güven kazanması lazım tekrar güvenilebilir, anlaşılabilir ve tanımlanabilir ülke olması lazım.

  • Türk iktidarının söylemiyle Yunanistan’daki ABD üsleri Türkiye’ye tehdit teşkil ediyorsa Türkiye’nin NATO’da olması bir çelişki değil mi?

Değil, bu aile içi bir kavga. NATO içerisinde iki üye ülke birbirleriyle savaşıyorlarsa o zaman NATO’nun kuruluş ruhun devre dışı kalmış demektir. Bu söz konusu olmayacak. Türkiye ve Yunanistan’da seçimler var. Biz her seçimlerde böyle şeyleri duyarız. ABD’nin Türkiye mi yoksa Yunanistan mı öncelikli yaklaşımına belki bir cevap verilebilir. Ukrayna’ya silah göndermenin en kolay yolu Yunanistan üzerindendir. Çünkü biz Rusya ile çok iyi ilişkideyiz. Ukrayna ile dengeleri koruyoruz. O zaman ne yapmak lazım Türkiye yerine hangi ülke kullanılabilir. 1-Polonya. 2-Yunanistan. Oradan silahlar gönderiliyor Ukrayna’ya. Ama ne Türkiye ne Yunanistan ne ABD, Ukrayna için Rusya’ya savaş açmazlar. Yani ABD’nin de şimdi bu saatten sonra kalkıp Türkiye’ye savaş ilan edecek hali yok. Eğer öyle bir şey olursa zaten yeni dünya tartışmalarına girmiş oluruz.

  • Bugün neredeyse hiç tartışılmayan bir konu, Türkiye’nin AB üyeliği… Siz Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler şuanda tamamen jeostratejik ilişkilere dayalı yani değerler üzerinden giden ilişkiler şuan için söz konusu değil. Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde yaşanan gerginlikler ve sıkıntılar çok önemli. Türkiye’de de özellikle AB’den uzaklaşma eğilimleri varken AB’de de özellikle Türkiye’yi dışlama eğilimleri oldu. Nitekim “AB’nin Türkiye’ye yönelik politikaları Türkiye’yi Rusya’nın kucağına itiyor” öngörüleri doğrulandı.

Türkiye’nin çok yönlü bir siyaset arayışında olduğunu görüyoruz. Yani sadece bir merkeze bakan değil, daha geniş o nedenle tartışmalarda yaşanan işte Türkiye Şanghay’a mı üye olacak, Rusya ile yakınlaşması iyi midir, Çin ile olan ilişkileri nereye götürecek, soruları aslında Türkiye’nin sadece NATO ve AB merkezli bakış açısının artık yeterli olmadığı, onun ötesine geçen bir yaklaşımı beraberinde getiriyor. Bu yeni bir politika değil hem Cumhuriyetin ilk yıllarında hem 60’lı-70’li yıllarda Türkiye’nin takip ettiği bir politikaydı. O nedenle Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerinde yaşanan tıkanıklığı aşabilmenin tek yolu Türkiye’de tekrar demokratik anlamda parlamenter sisteme geçişin hızlandırılması. Siyasal değerler anlamında Türkiye’nin kendi iç reformlarını yapmaya devam etmesi ama Avrupa’nın da Türkiye’ye bakış açısında tek bir parti veya tek bir kişi üzerinden yorum yaparak değil ileriye dönük olarak Avrupa’nın güvenlik anlamında, teknolojik anlamda kültürel ve siyasi anlamda Türkiye’yi bir parçası olarak görmeye devam etmesiyle olur.

  • Rusya-Ukrayna Savaşı öncesi en çok konuşulan konulardan biri Avrupa’nın stratejik özerklik projesiydi. Savaş sonrası bu proje artık gündeme gelmiyor, Avrupa açısından özerklik hedefi rafa mı kalktı?

Şimdi Avrupa’daki bu stratejik otonomi tartışmaları sona erdi mi sorusuna verilecek yanıt hayır. Çünkü bu Avrupa’nın her zaman arzu ettiği ve etmeye devam edeceği bir olay. 1954 yılından beri Batı Avrupa Birliği olarak Cenevre ruhu devam edecek. Ancak şuanda Rusya Ukrayna savaşı bu düşüncenin şimdilik rafa kaldırılması için çok önemli bir süreç oldu. ABD açısından da zaten en başından beri, ona duplication diyorlar, Avrupa’nın bir askeri yapıya kavuşması arzu edilen bir şey değil.

Almanya’nın burada Fransa ile ne yapacağı çok önemli. Ama daha önce Almanya-Fransa ortak ordu kurma çalışmaları da başarısız olmuştu. Nereden bakarsak bakalım Avrupa’daki stratejik otonomi tartışmaları önümüzdeki 5-10 yıl için tamamen devre dışı. Yeni bir düzenek NATO’nun daha çok güçlendiği Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin buna Balkanları da dahil ediyoruz, Avrupa’ya değil daha çok Amerika’ya baktığı bir süreç var. O nedenle stratejik otonomi düşüncesi şuan çok zor olan bir düşünce.

Diplomasi

G7 zirvesinde gündem Ukrayna, İsrail ve ticaret savaşları

Yayınlanma

Kanada’da bugün (16 Haziran) başlayan G7 zirvesinde masada Ukrayna-Rusya savaşı, İsrail’in İran’a yönelik saldırıları ve Trump’ın tarife savaşları yer alıyor.

Bugün Kanada’nın Alberta eyaletinde başlayan zirvede ABD Başkanı Donald Trump ve Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya ve Birleşik Krallık’tan dünya liderlerinin İsrail ile İran arasındaki mevcut çatışmanın yanı sıra dünya ticareti hakkında görüşmeleri bekleniyor.

AB liderleri, ABD Başkanı Donald Trump’ı küresel ticaret savaşını durdurmaya ikna etmenin G7 zirvesinin en önemli öncelikleri arasında olduğunu söylediler.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Avrupa Konseyi Başkanı António Costa pazar günü Trump’a gümrük vergileriyle küresel ekonomiye zarar vermeyi durdurması çağrısında bulundular.

Kanada’da düzenlenen G7 liderleri zirvesinin ilk basın toplantısında Costa ile birlikte gazetecilere konuşan Leyen, “Aramızdaki ticareti adil, öngörülebilir ve açık tutalım. Hepimiz korumacı önlemlerden kaçınmalıyız; bu, G7’nin piyasalara ve dünyaya verebileceği önemli bir mesajdır,” dedi.

”G7 ortakları arasında açık bir tartışma, aramızda istikrar ve öngörülebilirlik duygusunun yeniden tesis edilmesi” çağrısında bulunan von der Leyen, Brüksel’in Washington ile ticaret ateşkesi için müzakereleri sürdürdüğünü vurguladı.

Costa ise, AB’nin aynı anda bir ticaret savaşı vermek zorunda kalırsa, Trump’ın istediği gibi savunma harcamalarını artıramayacağını savundu.

Costa, “Ekonomide belirsizlik yaratmanın, ticarette sorunlar yaratmanın doğru zamanı değil, çünkü ekonomik temellerimizi güçlendirmemiz gerekiyor, ABD de ekonomik temellerini güçlendirmeli,” dedi.

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Kanada’ya giderken gazetecilere, zirvede Ukrayna, İsrail ve ticaret savaşları konuları ile ilgili “yoğun tartışmalar” olacağını söylerken, “Başkan Trump ile iyi ilişkilerinden” de bahsetti.

Politico’ya konuşan bir İngiliz hükümet yetkilisi, Birleşik Krallık’ın savunma harcamalarını artırma taahhüdünün Starmer’ı Trump’ı Ukrayna’ya daha fazla destek sağlamaya ikna etmek için daha iyi bir konuma getirdiğini ve bunun da Starmer’ın bu G7 zirvesinde diğer liderler arasında “köprü” görevi görebileceği anlamına geldiğini söyledi.

Yetkili, “Trump ile ilişkisi son derece kişisel. O, bire bir anlaşmalar yapmayı seviyor ve bu nedenle kişisel ilişkiler çok önemli,” diye ekledi. 

Bir üst düzey İngiliz yetkili, başarılı “sempati toplama hücumunun” Starmer’ın “yüksek IQ ve EQ”sunun, aylarca süren hazırlık ve planlamayla birleşmesinin sonucu olduğunu söyledi.

Trump, Starmer’dan birçok kez övgüyle bahsetmiş ve ikili, genel gümrük vergilerini azaltmak için bir anlaşmaya varmış olsalar da, gerçek hayatta bunun getirisi henüz görülmedi.

Londra hükümeti pazar günü, ABD’nin İngiliz çelik ve otomobillerine uyguladığı gümrük vergilerinden muafiyet elde etme takvimini erteledi ve haftanın sonlarına çekti.

Ticaret Bakanı Jonathan Reynolds, daha önce milletvekillerine yazılı bir açıklama yapacağını ve pazartesi günü ABD sığır eti ve etanolün pazara erişimine ilişkin yasa tasarısını meclise sunacağını söylemişti. İngiliz yetkililer şimdi Reynolds’un salı günü parlamentoya bilgi vereceğini umuyor.

Starmer, Kanada’ya giderken gazetecilere yaptığı açıklamada, iki tarafın “anlaşmayı imzaladığını ve şu anda uygulama aşamasında olduğunu, bu aşamada yeni bir el sıkışmasının gerekmediğini” söyledi ve “el sıkışmaları çok olacak” diye de ekledi.

Öte yandan G7 masasında bu iddiada bulunan tek Avrupalı lider Starmer değil. Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, on yıldır Trump ile uğraşıyor ve kendini Avrupa’nın en kıdemli politikacısı olarak görüyor. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ise kendini ideolojik olarak Trump ile aynı çizgide görüyor ve onun “MAGA ekosistemi” ile derin bağlantıları var.

G7 zirvesi öncesinde Rusya’ya yönelik yeni yaptırımların uygulanması konusunda daha aktif bir tutum sergileyen taraf AB oldu. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Rusya’nın petrol fiyat tavanının 60 dolardan 45 dolara indirilmesini istedi. İngiliz yetkililer, İngiltere’nin de bu çabayı desteklediğini açıkladı.

İsrail’in İran’a yönelik saldırıları ile başlayan yeni gerilim de zirvenin gündemleri arasında. Saldıran taraf İsrail olmasına rağmen, Leyen Kanada’da yaptığı açıklamada İran’ı suçladı.

Gazze’deki saldırıları nedeniyle İsrail’i eleştiren Leyen, yeni çatışmanın sorumluluğunu İran’a yükleyerek, BM nükleer denetim kuruluşunun hafta başında Tahran’ın yükümlülüklerini yerine getirmediğini tespit ettiğini ileri sürdü.

G7 zirvesinde, Tahran’ın Moskova’ya sattığı insansız hava araçlarının saldırısına uğrayan Ukrayna’nın yanı sıra İran krizi de ele alınmalı diyen Leyen, “Aynı tip İran tasarımı ve üretimi insansız hava araçları ve balistik füzeler, Ukrayna ve İsrail’deki şehirleri ayrım gözetmeksizin vuruyor. Bu nedenle, bu tehditler birlikte ele alınmalıdır,” diyerek Kiev’den Tel Aviv’e uzanan bir hat çizdi.

Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa da Leyen ile birlikte yaptığı açıklamada, “diplomasiye alan açmanın” ve “İsrail ile İran arasındaki gerginliğin azalması için fırsat vermenin” zamanı geldiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

AB, İran İsrail’i vurunca ‘diplomasiyi’ hatırladı

Yayınlanma

İsrail saldırılarına karşı misilleme yapan İran ile temas kuran AB, “Kalıcı güvenlik askeri eylemlerle değil, diplomasiyle sağlanır,” dedi.

AB diplomasi şefi Kaja Kallas, hafta sonu İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı ile görüştükten sonra bu açıklamayı yaptı.

Kallas, “Bölgede gerginliğin daha da tırmanması tehlikesi çok yüksek. Diplomasi galip gelmelidir. AB her zaman açık bir tutum sergilemiştir: İran’ın nükleer silaha sahip olmasına asla izin verilmemelidir. Kalıcı bir çözüme ancak diplomasiyle ulaşılabilir. AB destek vermeye hazır,” dedi.

Kallas, 17 Haziran Salı günü için acil bir toplantı çağrısı yaptı. Toplantıda, İsrail ile İran arasındaki savaşa AB’nin vereceği yanıt tartışılacak ve her iki taraf, özellikle Tel Aviv, hava saldırılarını sürdürmek yerine diplomatik yollarla gerilimi azaltmaya çağırılacak.

Rusya ile müzakerelere başlamadan önce Ukrayna’yı “kirpi” gibi diken diken edecek güçlerle donatmaya söz veren Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, dün gece İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu telefonla arayarak gerginliği azaltmaya çağırdı.

İsrail’in “kendini savunma hakkına sahip olduğunu” vurgulayan Leyen, İran’ın “bölgesel istikrarsızlığın ana kaynağı” olduğunu ileri sürdü ve AB’nin “İran asla nükleer silaha sahip olamaz” tutumunu sürdürdüğünü kaydetti.

“Acilen müzakereye dayalı bir çözüme ihtiyaç olduğuna” işaret eden Başkan, “İran’ın nükleer ve balistik füze programları hakkında sürekli olarak güçlü endişelerimizi dile getirdik. Bu füzeler, sadece İsrail’de değil, Ukrayna’da da şehirleri ayrım gözetmeksizin vurmaktadır,” dedi.

İsrail’in bölgedeki askeri faaliyetleri söz konusu olduğunda “diplomasiye” vurgu yapan Brüksel, Ukrayna savaşı söz konusu olduğunda farklı bir tutum alıyor.

İsrail’e adanmış bir devlet: Almanya

Örneğin Savunma ve Uzaydan sorumlu AB Komiseri Andrius Kubilius, bu ay Ukrayna savaşı hakkında, “Diplomasi işe yaramayacak, sadece güç işe yarayacak,” demişti.

Kubilius, geçen mayıs ayında verdiği bir mülakatta, “Gelecek konusunda oldukça iyimserim: Ukrayna cephedeki konumunu koruyabilir; Batı desteğini artırabilir ve bu, adil bir barışın ufukta göründüğü bir sonuç getirebilir,” diye konuşmuştu.

Barışın yalnızca “Ukrayna’nın güç kullanmasıyla sağlanabileceğini” savunan komiser, hem ABD hem de Avrupa’dan Rusya’ya baskı uygulamasını istemiş ve “ Putin’in ateşkes görüşmelerine hazır olduğunu düşünmediğini” söylemişti.

AB’ye göre, İran’ın “nükleer emellerini” azaltmaya yönelik çıkmaza giren müzakerelerin devam etmesi gerekirken, İsrail’in görüşü ise nükleer müzakerelerin başarısız olduğu yönünde.

İsrail’in AB Büyükelçisi Haim Regev pazar günü Euractiv’e verdiği demeçte, “Yıllarca bir kontrol politikası izlendi, ancak işe yaramadı. Herkes İran’ın bir sorun olduğu konusunda hemfikir, asıl soru bu sorunla nasıl başa çıkılacağı,” diye konuştu. 

Regev, Almanya, Fransa, Birleşik Krallık ve İtalya’nın İran konusunda İsrail’e en güçlü desteği verdiğini ve İran’ın nükleer silaha sahip olma ihtimalinin Avrupa için ciddi bir tehdit oluşturduğunu savundu.

Regev, “Başlangıç için, tüm operasyon için değil, hedeflerimizin çoğunu gerçekleştirdik. Plan iyi ve plana göre ilerliyor. Merkez komuta tesislerine saldırmaya devam edeceğiz. Operasyon devam ediyor, henüz sona ermedi,” dedi.

Büyükelçi, İran’ın nükleer projesini yeniden başlatmamasını sağlamak için “nihai aşamada” müzakerelerin rol oynaması gerektiğini belirtmekle birlikte, mevcut İsrail saldırganlığının “bölgede istikrarı sağlamanın tek yolu” olduğunu ileri sürdü.

Gece yarısı düzenlenen G7 basın toplantısında, diplomatik çözümün askeri çatışmaya tercih edilebilir olup olmadığı sorulan Leyen, Netanyahu ile “İran’ın nükleer silaha sahip olmaması gerektiği konusunda hemfikir” olduklarını ve “tabii ki uzun vadede müzakereye dayalı bir çözümün en iyi çözüm olduğunu” düşündüğünü söyledi.

Leyen, Gazze’de 19 aydır süren işgale de değindi ve İsrail Başbakanı ile yaptığı telefon görüşmesinde “Gazze’ye ulaşmayan insani yardımın Gazze’ye ulaşması gerektiğini ısrarla ve şiddetle talep ettiğini” söyledi.

AB şefi, “[Netanyahu] bunun böyle olacağını ve olacağını söz verdi. Bu yüzden G7’den döndükten sonra, gerçekleri yakından inceleyerek, insani yardımımızın nerede olduğunu, Gazze’ye nasıl ulaştığını, Gazze’ye ulaşıp ulaşmadığını ve insani yardımın Gazze halkına ulaşmasını sağlamak için ne yapabileceğimizi araştırmaya devam edeceğim,” dedi.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

ABD, artık İngiliz üreticiler için en hızlı büyüyen bölge değil

Yayınlanma

Yüksek gümrük vergilerinin etkisini vurgulayan bir sektör araştırmasına göre, ABD, yaklaşık kırk yıldır ilk kez Birleşik Krallık üreticileri için en büyük üç büyüme pazarı arasında yer almadı.

Financial Times’ın (FT) imalatçılar birliği Make UK’in üç aylık anketinden aktardığına göre, mayıs ayında İngiliz imalatçıların sadece %18’i önümüzdeki üç ayda ABD’de “olumlu talep koşulları” beklerken, bu oran Avrupa için %56, Orta Doğu için %23 ve Asya için %20’nin altında kaldı.

1988 yılında bu anketi başlatan Make UK, “Bu, ABD’nin ilk kez AB’nin ardından İngiltere’deki üreticiler için en çok tercih edilen ikinci ihracat pazarı olmamasının ilk örneği,” dedi.

Bu rakamlar, resmi ticaret verilerinin İngiltere’nin ABD’ye mal ihracatının nisan ayında 2 milyar sterlin azaldığını ve bu düşüşün 1997’de kayıtların başlamasından bu yana en büyük aylık düşüş olduğunu göstermesinin ardından geldi.

Bu düşüş, dört ay üst üste artışın ardından geldi ve işletmelerin ithalat vergilerinin ihracatı etkileyeceğini öngördüklerini gösteriyor.

Make UK baş ekonomisti Seamus Nevin, “Üreticiler, en önemli pazarlarından birinde büyük bir belirsizlik fırtınasıyla karşı karşıya,” dedi.

Make UK/BDO’nun 324 şirketi kapsayan anketi 30 Nisan ile 22 Mayıs tarihleri arasında yapıldı. Bu tarihler, 9 Mayıs’ta İngiltere ile ABD arasında imzalanan ve otomobil ve çelik ihracatına uygulanan cezai gümrük vergilerini kaldıran, fakat çoğu ürüne uygulanan %10’luk verginin devam etmesini öngören ticaret anlaşmasının duyurulduğu dönemi de içeriyor.

Geçen hafta yetkililer, Amerikan sığır eti ve etanol üreticilerinin İngiltere pazarına erişiminin kolaylaştırılması karşılığında İngiliz otomobil ihracatına uygulanan gümrük vergilerinin düşürülmesini öngören anlaşmanın önemli kısımlarının imzalanmak üzere olduğunu açıkladılar.

Make UK ayrıca, yüksek enerji maliyetlerini düşürmek için hükümetin yaklaşan sanayi stratejisinde “cesur önlemler” alması çağrısını yineledi.

Son ankete göre, imalat siparişleri önceki çeyreğe göre daha az olumsuzdu. Siparişleri izleyen endeks, önceki çeyrekteki eksi 6’dan eksi 2’ye yükseldi. Endeks, büyüme veya daralma bildiren işletmelerin oranına dayanıyor. Üretimi izleyen endeks, aynı dönemde eksi 1’den 9’a yükseldi.

İşverenlerin sosyal güvenlik katkı paylarının artmasına ve ulusal asgari ücretin yükseltilmesine rağmen, ikinci çeyrekte istihdam beklentileri hafifçe olumluydu. 

Fakat ankete katılan şirketler önümüzdeki yıl için yatırım niyetlerinin daha düşük olduğunu belirttiler. Büyüme ve daralma bekleyen şirketlerin oranı önceki çeyrekte 5’ten 2’ye, 2024 sonunda ise 10’a düştü.

BDO’nun üretim başkanı Richard Austin, “Bu çeyreğin sonuçları, İngiliz imalatçıların faaliyet gösterdiği ortamın giderek zorlaştığının bir kanıtı,” dedi.

Austin, bazı “olumlu gelişmeler” olduğunu belirtmekle birlikte, “bu toparlanmanın gelecek çeyrekte de devam etmesi için işletmelerin acil netlik ve hükümetten hedefli yatırımlara ihtiyacı olduğunu” ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English