Bizi Takip Edin

AMERİKA

Uluslararası serbest ticaretin sonu mu geldi?

Yayınlanma

Dünyada “serbest ticaret”in gerçekten serbest olduğu neresi kaldı? Avrupa Birliği, belki bir de Çin… Kendini Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarına bağlı hisseden ülkelerin sayısı, hele ABD’nin son “korumacı” önlemleri de düşünüldüğünde, bir elin parmaklarını geçmez.

Joe Biden’ın imzaladığı Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA), pek çokları açısından Donald Trump’ın “Önce Amerika” siyasetinin bir devamı gibi görünüyor. Yasa, aslında masum görünen fosil yakıtlardan yeşil enerjiye geçişe devlet desteğini sağlıyor. Yenilenebilir enerjiye geçişte devletlerin üstlendiği rolün artması gerektiği düşüncesi de bir sır değil. Bu kadar büyük altyapı dönüşümünde kamunun müdahalesi olmadan yol almak mümkün görünmüyor.

IRA’da özellikle AB’yi kaşındıran mesele, elektrikli otomobillere yönelik devlet teşvikleri. ABD’de üretim yapan otomotiv şirketlerine verilecek mali desteğin yanı sıra tüketicilere de vergi indirimi öngörülüyor. Özeti şu: Elektrikli Ford, GM veya Tesla, bu yasa kapsamında, nerede ve nasıl üretildiğine bağlı olarak, elektrikli Volkswagen veya Hyundai’den 7.500 dolar aza mal olabilir. IRA’da, Kanada ve Meksika’ya muafiyet tanındığını da söyleyelim.

Güney Kore ve Japonya da tedirgin

Elbette bu mesele sadece AB’yi ilgilendirmiyor. Japonya ve Güney Kore’nin de elektrikli araç üreten dünyaca ünlü otomotiv firmaları bulunuyor. Bu ülkeler de ABD’nin yeni sanayi politikasının uluslararası ticaret kurallarının ihlali olduğunu düşünüyorlar. 

Japon hükümeti, Kasım ayı başında ABD Hazine Bakanlığı’na gönderdiği bir notta, IRA’nın Japon otomotiv firmalarının Kuzey Amerika pazarındaki rekabetçiliğini zora sokacağını söylemişti. Tokyo, yeni yasanın Japon üreticilerini ABD’de yeni yatırımlar yapmaktan alıkoyabileceğini ve bunun da ABD’de işsizliğe neden olabileceğini söyleyerek muhatabını uyardı.

Japon devi Nissan’ın CEO’su, IRA’nın yürürlüğe girmesi için belirli bir mühlet verilmesi gerektiğini söyledi. Nissan’ın Canton, Mississippi’de bir fabrikası var, ama CEO’ya göre bu fabrikaların sayısı IRA ile birlikte artabilir. Nissan, elektrikli modellerinin 2030’a kadar ABD satışlarının yüzde 40’ını oluşturmasını bekliyor.

Güney Kore hükümeti de IRA’nın uygulanması için en az üç senelik bir mühlet verilmesi gerektiğini söylemişti. Seul, IRA’nın ABD ile Güney Kore arasında imzalanan serbest ticaret anlaşmasına da aykırı olabileceğini bildirmişti. Güney Koreli Hyundai ve Kia gibi şirketlerin ABD’de yatırımlarını artırması bekleniyor.

Axios’a konuşan Güney Koreli bir yetkili, meselenin neredeyse bir diplomatik krize yol açtığını söyledi. ABD ile Güney Kore’nin başkanlık seviyesinde iki kez bu meseleyi görüştüğü ama Biden yönetiminin yasada bir değişiklik yapmasının pek mümkün görünmediği belirtiliyor. 

Güney Kore, ABD’den gelen her isteği, örneğin Çin’e karşı birliği sağlayamayacaklarını düşünüyor. Bazı yetkililer, yarı iletkenler meselesinde ABD-Japonya-Güney Kore-Tayvan işbirliğinin IRA olmasa daha kolay ilerleyebileceğini düşünüyor.

IRA ile birlikte Hyundai Ioniq 5, Kia EV6, Subaru Solterra ve Toyota bZ4X modellerinin ABD’de rekabet edebilmesinin mümkün olmadığı belirtiliyor. Rivian Automotive, Hyundai Motor ve Kia Corp yakın zamanda ABD’ye, IRA için “ticari temiz otomobiller” düzenlemesi yapılarak üzerlerindeki baskının azaltılabileceği önerisinde bulundu.

Çip ticaretine ABD engeli Hollanda’yı kızdırdı

Zaten Biden yönetiminin IRA ve benzeri uygulamalarla engellemeye çalıştığı bir başka ticaret de çip. 

ABD yakın zamanda gelişmiş çip ve çip yapım ekipmanlarının satışına sıkı engellemeler koydu. Bu konuda öncü olan şirketler arasında Hollandalı ve Japon şirketler de yer alıyor. 

ABD, henüz bu ülkelerle çip satışına yasak üzerine bir anlaşmaya varmış değil. Ama Hollandalı çip üreticilerinin Çin pazarından çıkışa direceneği konuşuluyor. 

Hollanda merkezli ASML, küresel yarı iletken sanayisinin en büyük tedarikçilerinden. Geçen ay Bloomberg’e konuşan Hollandalı bir yetkili, Çin’e çip ekipmanlarının satışı söz konusu olduğunda, kendi iktisadi çıkarlarını koruyacaklarını söylemişti. 

Hollandalı yetkililer, ABD’nin, kendi ülkelerinden Washington’ın Çin’e koyduğu kısıtlamalara sorgusuz sualsiz uymasını beklememesi gerektiğini vurgulamıştı.

Hollanda buna rağmen Çin’e aşırı ultraviyole litografi makinesi satmayı ABD’nin baskısı altında satmayı reddediyor. Ama ASML, Çin’e daha az gelişmiş çip yapım sistemleri satmaya devam ediyor.

ABD’nin ASML ve Japon firması Tokyo Electron’a baskısı sürüyor. ASML, Ekim ayında ABD’de yürürlüğe giren yeni düzenleme neticesinde ABD’deki personeline Çinli müşterilerle iş yapmayı bırakmalarını söylemişti. 

Hollanda Dış Ticaret ve Kalkınma İşbirliği Bakanı Liesje Schreinemacher ise geçen hafta yaptığı açıklamada hükümetinin “kendi ulusal güvenlik çıkarlarının son derece önemli olduğu” konusunda ısrar etmişti.

Hollanda Ekonomi Bakanı Micky Adriaansens, geçen hafta Financial Times’a verdiği demeçte, ülkesinin Çin ile ilişkiler konusunda “çok olumlu” olduğunu belirtmiş ve Avrupa ile Hollanda’nın Çin’e ihracatı kontrol etmek konusunda “kendi stratejilerine sahip olmaları gerektiğini” vurgulamıştı.

Macron’un ziyareti ve Avrupa’daki endişe

Alman Die Zeit gazetesi, “Joe Biden Amerikan ekonomisini güçlendirmek istiyor – Avrupa’nın zararına,” diye yazarken, Fransız ekonomi gazetesi Les Echos, “Önce Amerika, En Son Avrupa,” başlığını atıyordu.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçen hafta Washington’da krallar gibi karşılanması sorunu çözmüş gibi görünmüyor. ABD Başkanı Joe Biden, IRA’da kusurlar olabileceğini kabul ederken topu ABD-AB ticaret heyetlerinin müzakerelerine attı.

ABD’li senatörlerle yaptığı kapalı toplantıda IRA’yı “süper saldırgan” olarak nitelendiren Macron, ABD’ye gitmeden önce de AB’yi kendi “Önce Avrupa” yasasını çıkarmaya davet etmişti. Fransa Ekonomi ve Maliye Bakanı Bruno Le Maire de ABD’nin Çin stili bir sanayi siyaseti izlediğini ileri sürmüştü. 

Macron, Biden’la yaptığı açıklamada da şimdi Avrupa’nın kendini ABD’nin adımlarıyla “senkronize etme” zamanının geldiğini söyledi. Bu sözün, AB’nin kendi devlet teşviklerine gönderme yaptığı düşünülüyor.

Fransız yetkililer, zaten operasyonel maliyetleri enflasyon nedeniyle artan Avrupalı şirketlerin Kuzey Amerika’ya yatırım göçüne başlamalarından endişe ediyor. Fakat ziyaret için Washington’da bulunan AB Dış İlişkiler Servisi Genel Sekreteri Stefano Sannino, bir yanda ABD’nin diğer yanda ise AB’nin teşviklere başladığı bir senaryonun “rasyonel olmayacağını” savundu.

Bununla birlikte AB’nin ticaret şefi Denis Redonnet, IRA’yı DTÖ’ye şikayet edebileceklerini söyledi. İç Pazardan Sorumlu Avrupa Komisyonu Üyesi Thierry Breton da bu hafta yapılan AB-ABD Ticaret ve Teknoloji Konseyi toplantılarına katılmayacağını açıkladı. Toplantıların Avrupa’nın sanayi ve çalışma bakanlarının endişelerine yetersiz yer verdiğini savunan Breton, bunun yerine Avrupa’nın sanayi altyapısının rekabetçiliğinin korunmasına yönelik acil ihtiyaca odaklanacağını kaydetti.

AB yetkilileri, bir başka seçenek olarak AB ile ABD arasında bir serbest ticaret anlaşmasını müzakere etmeye düşünüyorlar. Fakat bu sürecin çok uzun sürmesi ve bürokratik işlemler bu seçeneğin ihtimalini azaltıyor.

Öte yandan İtalyan La Stampa gazetesinin yazdığına göre, İtalyan otomotiv firmaları IRA’dan çok Çinli elektrikli otomobillerin Avrupa pazarına girişinden endişe ediyor. Almanlar ise Çinlilerden ziyade IRA’dan korkuyor.

Çekya Ticaret Bakanı Jozef Síkela ise Kasım ayında yaptığı bir açıklamada, AB-ABD ticaret savaşlarının galibinin Çin Halk Cumhuriyeti olacağını hatırlattı.

ABD’de giga fabrika yatırımları katlanıyor

Almanların ve Fransızların korktukları başına geliyor da diyebiliriz. Avrupalılar, ABD’nin Avrupa’daki yatırımı “emmesinden” endişe ederken, batarya üretiminde alarm zilleri çalıyor.

Yakın zamana kadar, Avrupa’nın lityum-iyon batarya üretimi ABD’nin fersah fersah önündeydi. Fakat enerji fiyatlarındaki yükseliş ve IRA ile birlikte bu tablo değişmiş görünüyor.

IRA’nın açıklandığı günden bu yana, ABD’deki kapasitede yüzde 35 artış olduğu hesaplanıyor. Bu oran Avrupa’da yüzde 17. Bütün bunlara rağmen Avrupa hâlâ kapasite açısından ABD’nin çok önünde. 2031 yılında Avrupa’nın yıllık üretim kapasitesinin 1.186,2GWh olacağı, ABD’nin ise 957,6GWh olacağı tahmin ediliyor.

Türk şirketi Kontrolmatik ABD’deki giga fabrika boyutunu artırmayı düşündüğünü açıklarken Norveç merkezli FREYR de ABD’deki planlarını hızlandıracağını duyurdu. Avrupa’da ise bu türden planların ertelendiğine dair haberler geliyor.

Avrupa korumacılığına doğru

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Rakiplerimizden gelen yeni iddialı sanayi siyaseti yapısal bir cevabı gerektiriyor,” derken AB’nin de işi kurallarına göre oynamaya başlayacağı mesajı veriyordu ve ekliyordu: “Avrupa, her zaman Avrupa için doğru olanı yapacak.”

Estonya Girişimcilik Bakanı Kristjan Järvan’a göre, AB her zaman serbest ticareti destekledi ve bu iyi bir şeydi, ama artık “demokratik olmayan güçler” serbest ticareti AB’ye karşı kullanıyordu.

Uzun süre ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarında denge tutturmaya çalışan Brüksel, şimdi Joe Biden’ın da “korumacılık” trenine atlamasıyla birlikte dost ateşine karşı tutum değiştirmeye başlayabilir. Von der Leyen’in Pazar günü yaptığı konuşma da AB’nin kendi devlet sübvansiyonlarını yeniden değerlendirmesi gerektiğine işaret ediyor.

“Ira’nın adil olmayan rekabete yol açma, pazarları kapatma ve COVID-19 ile zaten test edilen aynı kritik tedarik zincirlerini parçalama riski var,” diyen Leyen, üreticilerin Avrupa’dan ABD’ye gitmesi ihtimalini de masaya koydu.

AB’nin ultra liberal ve serbest ticaret yanlısı departmanlarında sübvansiyon korkusu had safhada. Bunlar arasında yer alan Ticaretten Sorumlu Avrupa Komisyonu Üyesi Valdis Dombrovskis, sübvansiyon yarışının “pahalı ve verimsiz” olacağını savundu. AB’nin rekabet şefi Margrethe Vestager, kimsenin sübvansiyon savaşı istemediğini söyledi.

Bununla birlikte cinin şişeden çıktığı kesin. AB’nin de devlet teşviği yönünde adım atması halinde, uzun süredir zaten lafta kalan uluslararası serbest ticaretin tabutuna son çivi de çakılacak.

AMERİKA

ABD’de Cumhuriyetçiler Ukrayna’ya yardım yasasını engelledi

Yayınlanma

Çarşamba günü ABD Senatosundaki Cumhuriyetçiler, Ukrayna’ya daha fazla finansman sağlama çabasını engelleyerek Başkan Joe Biden’ın temel dış politika hedeflerinden birine bir darbe daha indirdi.

Senatodaki tasarı İsrail ve Tayvan’a da fon sağlamayı içeriyordu fakat Cumhuriyetçiler sınır güvenliği için yeterli paranın olmadığını düşünüyordu. Cumhuriyetçi grup, göç konusunda ekstra kısıtlamalar olmadan Ukrayna’ya ek yardımı desteklemeyeceğini ilan etmişti.

Biden oylamadan önce yaptığı açıklamada Kongredeki Cumhuriyetçilerin Kiev’e daha fazla yardım yapma konusundaki isteksizliklerinin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e ‘umabileceği en büyük hediyeyi’ vermek anlamına geldiğini ileri sürdü.

Çarşamba günü diğer G7 liderleriyle sanal bir toplantının ardından Beyaz Saray’da konuşan Biden, “Ukrayna’ya tedarik sağlama kabiliyetimizdeki herhangi bir kesinti Putin’in konumunu açıkça güçlendirir,” dedi ve ABD’nin Kiev’e yardım etmek için ‘parasının tükendiğini’ belirtti.

‘Tarihin özgürlük davasına sırtını dönenleri sert bir şekilde yargılayacağını’ ileri süren ABD Başkanı, “Putin’in kazanmasına izin veremeyiz. Bu, tüm dostlarımızın çıkarına olduğu kadar bizim de büyük ulusal çıkarımıza olacaktır,” ifadelerini kullandı.

Demokratlar da ‘Cumhuriyetçi isyan’a dahil oldu

Senatoya sunulan 111 milyar dolarlık paket Ukrayna için 60 milyar dolar içeriyordu. Senato kurallarına göre tasarının görüşülmesine devam edilebilmesi için 100 üyeden 60’ının oyu gerekiyordu fakat tasarı dokuz oyla reddedildi.

Senatodaki tüm Demokratlar başlangıçta tasarı lehinde oy kullanmış, fakat tasarı 49’a karşı 51 oyla reddedilmişti. Genellikle Demokratların yanında yer alan Vermont’lu bağımsız Bernie Sanders, İsrail’e mali destek de içermesi nedeniyle muhalefete geçti. Senato çoğunluk lideri New York Demokratı Chuck Schumer, tasarının geçmeyeceğinin anlaşılması üzerine oyunu hayır olarak değiştirerek tasarıyı daha sonra tekrar gündeme getirme imkanı buldu.

Senatodaki tasarının kabul edilmemesiyle birlikte, Kongrenin Ukrayna’ya yardım konusunda yıl sonundan önce bir anlaşmaya varması şüpheli hale geldi.

Biden, ABD’nin Ukrayna fonlarının kurumasına yol açabilecek bir noktaya gelmesinin ‘şaşırtıcı’ olduğunu söyledi ve suçu doğrudan Cumhuriyetçilere yükledi.

Başkan, “Kongre’deki Cumhuriyetçiler Putin’e umabileceği en büyük hediyeyi vermeye istekli ve sadece Ukrayna’da değil, bunun ötesinde küresel liderliğimizi terk ettiler,” iddiasında bulundu.

Amerikan kamuoyunda Ukrayna’ya yardım hevesi azalıyor

Bu arada kamuoyu yoklamaları Ukrayna’ya yardım konusunda ülke genelinde siyasi desteğin azaldığını gösteriyor. Gallup’a göre Amerikalıların yüzde 41’i ABD’nin Ukrayna’ya yardım etmek için ‘çok fazla şey’ yaptığını söylerken, bu oran Haziran ayında aynı şeyi yüzde 29’du.

Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, Ukrayna’ya yapılacak herhangi bir yardım karşılığında Meksika ile olan güney sınırında göçün sıkı bir şekilde sınırlandırılmasını talep ediyor ki bu Demokratların çoğu ve Beyaz Saray için kabul edilemez bir koşul.

Senatoda daha önce Kiev’i destekleyen Cumhuriyetçiler bu hafta Johnson’ın pozisyonunu benimseyerek partiler üstü bir uzlaşma umanları hayal kırıklığına uğrattı.

Biden, “Cumhuriyetçiler Ukrayna’nın finansmanını kendi aşırı partizan sınır politikalarına rehin tutarak ulusal güvenliğimizle oynuyorlar,” dedi. ABD Başkanı ‘sınır konusunda önemli tavizler vermeye hazır olduğunu’ ama ‘şu ana kadar hiçbir yanıt alamadığını’ söyledi. Yine de çözüm için baskı yapmaya devam edeceğini söyleyen Biden, 

“Çekip gitmeye hazır değilim ve Amerikan halkının da hazır olduğunu sanmıyorum,” iddiasında bulundu.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Kripto parada yeni dönem: Amerikan devleti kontrolünü artırıyor

Yayınlanma

Kripto para piyasalarında Bitcoinin 44 bin dolar seviyesinin üzerine çıkması ile birlikte yeni bir ‘boğa’ sezonunun başlayabileceğine ilişkin işaretler de artıyor.

Bir süredir devam eden fiyat artışı, bir Bitcoin ETF’si (Borsa Yatırım Fonu) olasılığına ilişkin iyimserliğin yanı sıra Fed’in faiz indirimlerine ilişkin beklentilerin daha riskli varlıkları desteklemesi sayesinde gerçekleşti.

Bitcoin’in şu anki yükselişinin daha az göz önüne alınan bir yönü de geçen ay dünyanın en büyük kripto borsası Binance’te yaşananlar. Şirket ve CEO’su kara para aklama ve dolandırıcılık suçlamalarını kabul ederek, ABD Hazine tarihindeki en büyük ceza olan 4 milyar dolardan fazla ödeme yapmayı kabul etti. Suçlamalar arasında, Binance’in Hamas da dahil olmak üzere ‘terörist gruplar’ için para akladığı da yer alıyor.

Bazı ABD düzenleyici kurumları arasındaki mevcut kripto para karşıtı atmosfere rağmen, uzlaşma anlaşması Binance’in faaliyetlerine devam etmesine izin verdi.

Anlaşmaya göre Binance’in, federal düzenleyicilere rapor veren bağımsız bir dış tarafın gözetimi altında etkili bir ‘kara para aklama karşıtı sistem’ oluşturması gerekiyor.

Kripto pazarı yeniden düzenleniyor

Henry Farrell ve Abraham Newman, Wall Street Journal (WSJ) için kaleme aldıkları bir yazıda, bunun kriptoda bu türden ilk düzenleme

olduğuna dikkat çekiyor ve bunun para cezasından daha önemli olduğunu savunuyorlar. Yazarlar, yeni sistemin Binance’i ‘bir kanun kaçağından ABD hükümeti adına bir gözlemci ve uygulayıcıya’ dönüştüreceğini ileri sürüyorlar.

Düzenlemenin kripto pazarını da değiştireceği vurgulanıyor. WSJ’nin haberine göre kara para aklamayı önleme kuralları “bir virüs gibi yayılacak,” çünkü Binance ile iş yapmak isteyen herkesin ‘kendi evini de düzene sokması’ gerekiyor. 

Axios’ta yer alan değerlendirmeye göre ABD benzer bir şeyi yaklaşık 10 yıl önce büyük bankalara uyguladığı baskıyla, büyük para cezaları ve yeni düzenleyici kurumlarla yapmıştı.

Devlet gözetimi artıyor; kriptolar dolara bağlanıyor

Kripto piyasası yaşamaya devam ederken, kripto paranın ne olabileceğine dair vizyon ilk günlerinden çok farklı.

Binance anlaşması göz önüne alındığında, kripto tüccarlarının ABD doları hegemonyası dışında, merkezi olmayan bir Vahşi Batı pazarında faaliyet gösterdiğini iddia etmek artık çok zor.

Bunun yerine piyasa, büyük borsaların ABD hükümetinin gözetimi altında faaliyet gösterdiği merkezileşmeye doğru sürüklenmiş görünüyor.

Binance’a ceza uyarıydı

ABD Emtia Vadeli İşlemler Komisyonu (CFTC) üyesi Kristin Johnson salı günü yaptığı açıklamada, Binance’e verilen ağır cezanın kripto endüstrisi için ilan ettikleri uyarının bir parçası olduğunu ve bu sayede piyasaya ‘düzen ve yapı’ getireceğini umduğunu söyledi.

Johnson, Binance’e kesilen 4,3 milyar dolarlık cezanın, dünyanın en büyük kripto para borsasının ‘düzenlemeye uymakta başarısız olmasının’ ardından, diğer gruplar için caydırıcı olması amacıyla yüksek bir seviyede belirlendiğini savundu.

Johnson, Financial Times’ın Kripto ve Dijital Varlıklar Zirvesinde yaptığı konuşmada, “İpucunu alın, kendinizi birçok farklı şekilde kurtarabilirsiniz,” dedi.

“Bu bağlamda cezalar büyük ölçüde artırıldı çünkü … . [ABD pazarlarına gelirseniz ve ABD’li müşterileri katılmaya davet ederseniz, buna uymak zorundasınız,” diyen Johnson, düzenleyicilerin kurallarına uyma konusunda ‘tereddüde yer olmadığını’ söyledi.

Johnson’ın yorumları, ABD makamlarının kripto piyasasındaki en büyük isimlerden bazılarına karşı bir yıl süren yaptırım eylemleri ve suçlamalarının ardından geldi. Geçtiğimiz ay FTX’in kurucusu Sam Bankman-Fried, bir ceza mahkemesinde menkul kıymetler ve emtia dolandırıcılığı da dahil olmak üzere çok sayıda suçlamadan suçlu bulundu.

Binance de Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu’nun piyasa manipülasyonu suçlamaları da dahil olmak üzere 13 suçlamasıyla mücadele ediyor. Diğer bazı kripto borsaları da ABD’li düzenleyicilerin açtığı davalarla mücadele ediyor ve Kraken geçen ay kayıtsız bir menkul kıymetler borsası olarak faaliyet göstermekle suçlandı.

Yeni Binance başkanı genel merkezin yerini açıklamayı reddediyor

Anlaşmanın bir parçası olarak CZ olarak bilinen Binance CEO’su Changpeng Zhao da istifa etmiş ve ABD’de kara para aklamayı önleyememe suçunu kabul ederek 50 milyon dolar ceza almıştı.

Binance’in yeni CEO’su Richard Teng, şirket ABD’deki suçlamaları kabul etmeden önce selefinin takındığı tutumu sürdürerek kripto para borsasının küresel merkezinin yerini açıklamayı reddetti.

Zhao uzun süre Binance’in küresel bir merkezi olmadığı konusunda ısrar etmişti. Teng de salı günü borsanın nerede olduğunu açıklamayı reddetti. Ayrıca Binance’in düzenlendiği yargı bölgelerinde denetimlerden geçtiğini söyledi, fakat ilgili denetim firmalarının adını vermeyi reddetti.

Teng şirketin düzenleyicilere gerekli bilgileri sağladığını söyledi ve “Tüm bu bilgileri kamuyla paylaşmamıza gerek var mı? Hayır,” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Politico: Amerikan savunma sanayisinin Çin’le rekabet etmesi giderek zorlaşıyor

Yayınlanma

Politico haber kuruluşunda yer bulan habere göre ABD savunma sanayisi, yüksek teknolojili silahlarda liderlik için gerekli üretim oranlarına ulaşmakta zorlanıyor.

ABD Ulusal Savunma Sanayi Stratejisi’nin yayımlanmamış taslağı aktarılan haberde, silah üretiminin yavaş olmasının üllkenin ‘Asya-Pasifik bölgesinde teknolojik olarak daha gelişmiş bir tehdidi caydırma’ ve aynı zamanda aktif askeri operasyonları destekleme şansını azalttığı kaydedildi.

ABD’nin Tedarik ve İkmalden Sorumlu Savunma Bakan Yardımcısı William Laplante, 2 Aralık’ta Reagan Ulusal Güvenlik Forumu’nda yaptığı konuşmada, stratejinin önümüzdeki 3 ila 5 yıl içinde üretim kapasitelerinin geliştirilmesine yönelik kuralları oluşturduğunu belirtti.

Taslak metinde, ABD savunma sanayisinin içinde bulunduğu çeşitli sorunlar vurgulanıyor. Bunlar arasında düzensiz finansman, yüklenici sayısının yetersizliği ve modern zorluklara karşı hazırlıksız olmaları ve mevcut tedarik zincirlerinin istikrarsızlığı yer alıyor.

Bunlardan ilki, olması gerekenden daha uzun sürebilen askeri bütçe onay süreciyle ilgili. Laplante, Washington yönetiminin silah üreticilerine mevcut girişimleri finanse etme konusundaki tutarlılığını ve istekliliğini göstermesi gerektiğini kaydetti.

13 Mart 2023 tarihinde Başkan Joe Biden, Kongre’den savunma için 886 milyar dolar (842 milyar dolar Pentagon için, 44 milyar dolar çeşitli kurumların programlarını finanse etmek için) tahsis etmesini talep etmişti. 30 Kasım’da ise Kongre, tasarının yıl sonuna kadar onaylanabileceğini bildirmişti.

İkinci sorun ise Pentagon ile işbirliği yapan şirket sayısındaki azalma. Bakanlık, 15 Şubat 2022 tarihinde yayımladığı raporda 1990 yılında 51 olan büyük yüklenici sayısının 2022 yılında beşe (Raytheon, General Dynamics, Northrop Grumman, Boeing ve Lockheed Martin) düştüğünü açıklamıştı.

Taslak metinde, üretim kapasitesinin ‘yalnızca ABD’nin kabiliyetlerini değil,Avrupa ve Asya’daki müttefiklerin toplam potansiyelini de aşan’ Çin örneğine dikkat çekildi. Strateji, bu zorlukların üstesinden gelmek için daha istikrarlı tedarik zincirleri oluşturulmasını, küçük işletmelerin finanse edilmesini ve sadece Amerikalı değil yabancı şirketlerin de çekilmesini öneriyor. Stratejinin aralık ayı sonuna kadar kamuoyuna duyurulması bekleniyor.

ABD-Çin rekabeti Güneydoğu Asya’ya yatırımlar üzerinden de devam ediyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English