Bizi Takip Edin

AMERİKA

Uluslararası serbest ticaretin sonu mu geldi?

Yayınlanma

Dünyada “serbest ticaret”in gerçekten serbest olduğu neresi kaldı? Avrupa Birliği, belki bir de Çin… Kendini Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarına bağlı hisseden ülkelerin sayısı, hele ABD’nin son “korumacı” önlemleri de düşünüldüğünde, bir elin parmaklarını geçmez.

Joe Biden’ın imzaladığı Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA), pek çokları açısından Donald Trump’ın “Önce Amerika” siyasetinin bir devamı gibi görünüyor. Yasa, aslında masum görünen fosil yakıtlardan yeşil enerjiye geçişe devlet desteğini sağlıyor. Yenilenebilir enerjiye geçişte devletlerin üstlendiği rolün artması gerektiği düşüncesi de bir sır değil. Bu kadar büyük altyapı dönüşümünde kamunun müdahalesi olmadan yol almak mümkün görünmüyor.

IRA’da özellikle AB’yi kaşındıran mesele, elektrikli otomobillere yönelik devlet teşvikleri. ABD’de üretim yapan otomotiv şirketlerine verilecek mali desteğin yanı sıra tüketicilere de vergi indirimi öngörülüyor. Özeti şu: Elektrikli Ford, GM veya Tesla, bu yasa kapsamında, nerede ve nasıl üretildiğine bağlı olarak, elektrikli Volkswagen veya Hyundai’den 7.500 dolar aza mal olabilir. IRA’da, Kanada ve Meksika’ya muafiyet tanındığını da söyleyelim.

Güney Kore ve Japonya da tedirgin

Elbette bu mesele sadece AB’yi ilgilendirmiyor. Japonya ve Güney Kore’nin de elektrikli araç üreten dünyaca ünlü otomotiv firmaları bulunuyor. Bu ülkeler de ABD’nin yeni sanayi politikasının uluslararası ticaret kurallarının ihlali olduğunu düşünüyorlar. 

Japon hükümeti, Kasım ayı başında ABD Hazine Bakanlığı’na gönderdiği bir notta, IRA’nın Japon otomotiv firmalarının Kuzey Amerika pazarındaki rekabetçiliğini zora sokacağını söylemişti. Tokyo, yeni yasanın Japon üreticilerini ABD’de yeni yatırımlar yapmaktan alıkoyabileceğini ve bunun da ABD’de işsizliğe neden olabileceğini söyleyerek muhatabını uyardı.

Japon devi Nissan’ın CEO’su, IRA’nın yürürlüğe girmesi için belirli bir mühlet verilmesi gerektiğini söyledi. Nissan’ın Canton, Mississippi’de bir fabrikası var, ama CEO’ya göre bu fabrikaların sayısı IRA ile birlikte artabilir. Nissan, elektrikli modellerinin 2030’a kadar ABD satışlarının yüzde 40’ını oluşturmasını bekliyor.

Güney Kore hükümeti de IRA’nın uygulanması için en az üç senelik bir mühlet verilmesi gerektiğini söylemişti. Seul, IRA’nın ABD ile Güney Kore arasında imzalanan serbest ticaret anlaşmasına da aykırı olabileceğini bildirmişti. Güney Koreli Hyundai ve Kia gibi şirketlerin ABD’de yatırımlarını artırması bekleniyor.

Axios’a konuşan Güney Koreli bir yetkili, meselenin neredeyse bir diplomatik krize yol açtığını söyledi. ABD ile Güney Kore’nin başkanlık seviyesinde iki kez bu meseleyi görüştüğü ama Biden yönetiminin yasada bir değişiklik yapmasının pek mümkün görünmediği belirtiliyor. 

Güney Kore, ABD’den gelen her isteği, örneğin Çin’e karşı birliği sağlayamayacaklarını düşünüyor. Bazı yetkililer, yarı iletkenler meselesinde ABD-Japonya-Güney Kore-Tayvan işbirliğinin IRA olmasa daha kolay ilerleyebileceğini düşünüyor.

IRA ile birlikte Hyundai Ioniq 5, Kia EV6, Subaru Solterra ve Toyota bZ4X modellerinin ABD’de rekabet edebilmesinin mümkün olmadığı belirtiliyor. Rivian Automotive, Hyundai Motor ve Kia Corp yakın zamanda ABD’ye, IRA için “ticari temiz otomobiller” düzenlemesi yapılarak üzerlerindeki baskının azaltılabileceği önerisinde bulundu.

Çip ticaretine ABD engeli Hollanda’yı kızdırdı

Zaten Biden yönetiminin IRA ve benzeri uygulamalarla engellemeye çalıştığı bir başka ticaret de çip. 

ABD yakın zamanda gelişmiş çip ve çip yapım ekipmanlarının satışına sıkı engellemeler koydu. Bu konuda öncü olan şirketler arasında Hollandalı ve Japon şirketler de yer alıyor. 

ABD, henüz bu ülkelerle çip satışına yasak üzerine bir anlaşmaya varmış değil. Ama Hollandalı çip üreticilerinin Çin pazarından çıkışa direceneği konuşuluyor. 

Hollanda merkezli ASML, küresel yarı iletken sanayisinin en büyük tedarikçilerinden. Geçen ay Bloomberg’e konuşan Hollandalı bir yetkili, Çin’e çip ekipmanlarının satışı söz konusu olduğunda, kendi iktisadi çıkarlarını koruyacaklarını söylemişti. 

Hollandalı yetkililer, ABD’nin, kendi ülkelerinden Washington’ın Çin’e koyduğu kısıtlamalara sorgusuz sualsiz uymasını beklememesi gerektiğini vurgulamıştı.

Hollanda buna rağmen Çin’e aşırı ultraviyole litografi makinesi satmayı ABD’nin baskısı altında satmayı reddediyor. Ama ASML, Çin’e daha az gelişmiş çip yapım sistemleri satmaya devam ediyor.

ABD’nin ASML ve Japon firması Tokyo Electron’a baskısı sürüyor. ASML, Ekim ayında ABD’de yürürlüğe giren yeni düzenleme neticesinde ABD’deki personeline Çinli müşterilerle iş yapmayı bırakmalarını söylemişti. 

Hollanda Dış Ticaret ve Kalkınma İşbirliği Bakanı Liesje Schreinemacher ise geçen hafta yaptığı açıklamada hükümetinin “kendi ulusal güvenlik çıkarlarının son derece önemli olduğu” konusunda ısrar etmişti.

Hollanda Ekonomi Bakanı Micky Adriaansens, geçen hafta Financial Times’a verdiği demeçte, ülkesinin Çin ile ilişkiler konusunda “çok olumlu” olduğunu belirtmiş ve Avrupa ile Hollanda’nın Çin’e ihracatı kontrol etmek konusunda “kendi stratejilerine sahip olmaları gerektiğini” vurgulamıştı.

Macron’un ziyareti ve Avrupa’daki endişe

Alman Die Zeit gazetesi, “Joe Biden Amerikan ekonomisini güçlendirmek istiyor – Avrupa’nın zararına,” diye yazarken, Fransız ekonomi gazetesi Les Echos, “Önce Amerika, En Son Avrupa,” başlığını atıyordu.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçen hafta Washington’da krallar gibi karşılanması sorunu çözmüş gibi görünmüyor. ABD Başkanı Joe Biden, IRA’da kusurlar olabileceğini kabul ederken topu ABD-AB ticaret heyetlerinin müzakerelerine attı.

ABD’li senatörlerle yaptığı kapalı toplantıda IRA’yı “süper saldırgan” olarak nitelendiren Macron, ABD’ye gitmeden önce de AB’yi kendi “Önce Avrupa” yasasını çıkarmaya davet etmişti. Fransa Ekonomi ve Maliye Bakanı Bruno Le Maire de ABD’nin Çin stili bir sanayi siyaseti izlediğini ileri sürmüştü. 

Macron, Biden’la yaptığı açıklamada da şimdi Avrupa’nın kendini ABD’nin adımlarıyla “senkronize etme” zamanının geldiğini söyledi. Bu sözün, AB’nin kendi devlet teşviklerine gönderme yaptığı düşünülüyor.

Fransız yetkililer, zaten operasyonel maliyetleri enflasyon nedeniyle artan Avrupalı şirketlerin Kuzey Amerika’ya yatırım göçüne başlamalarından endişe ediyor. Fakat ziyaret için Washington’da bulunan AB Dış İlişkiler Servisi Genel Sekreteri Stefano Sannino, bir yanda ABD’nin diğer yanda ise AB’nin teşviklere başladığı bir senaryonun “rasyonel olmayacağını” savundu.

Bununla birlikte AB’nin ticaret şefi Denis Redonnet, IRA’yı DTÖ’ye şikayet edebileceklerini söyledi. İç Pazardan Sorumlu Avrupa Komisyonu Üyesi Thierry Breton da bu hafta yapılan AB-ABD Ticaret ve Teknoloji Konseyi toplantılarına katılmayacağını açıkladı. Toplantıların Avrupa’nın sanayi ve çalışma bakanlarının endişelerine yetersiz yer verdiğini savunan Breton, bunun yerine Avrupa’nın sanayi altyapısının rekabetçiliğinin korunmasına yönelik acil ihtiyaca odaklanacağını kaydetti.

AB yetkilileri, bir başka seçenek olarak AB ile ABD arasında bir serbest ticaret anlaşmasını müzakere etmeye düşünüyorlar. Fakat bu sürecin çok uzun sürmesi ve bürokratik işlemler bu seçeneğin ihtimalini azaltıyor.

Öte yandan İtalyan La Stampa gazetesinin yazdığına göre, İtalyan otomotiv firmaları IRA’dan çok Çinli elektrikli otomobillerin Avrupa pazarına girişinden endişe ediyor. Almanlar ise Çinlilerden ziyade IRA’dan korkuyor.

Çekya Ticaret Bakanı Jozef Síkela ise Kasım ayında yaptığı bir açıklamada, AB-ABD ticaret savaşlarının galibinin Çin Halk Cumhuriyeti olacağını hatırlattı.

ABD’de giga fabrika yatırımları katlanıyor

Almanların ve Fransızların korktukları başına geliyor da diyebiliriz. Avrupalılar, ABD’nin Avrupa’daki yatırımı “emmesinden” endişe ederken, batarya üretiminde alarm zilleri çalıyor.

Yakın zamana kadar, Avrupa’nın lityum-iyon batarya üretimi ABD’nin fersah fersah önündeydi. Fakat enerji fiyatlarındaki yükseliş ve IRA ile birlikte bu tablo değişmiş görünüyor.

IRA’nın açıklandığı günden bu yana, ABD’deki kapasitede yüzde 35 artış olduğu hesaplanıyor. Bu oran Avrupa’da yüzde 17. Bütün bunlara rağmen Avrupa hâlâ kapasite açısından ABD’nin çok önünde. 2031 yılında Avrupa’nın yıllık üretim kapasitesinin 1.186,2GWh olacağı, ABD’nin ise 957,6GWh olacağı tahmin ediliyor.

Türk şirketi Kontrolmatik ABD’deki giga fabrika boyutunu artırmayı düşündüğünü açıklarken Norveç merkezli FREYR de ABD’deki planlarını hızlandıracağını duyurdu. Avrupa’da ise bu türden planların ertelendiğine dair haberler geliyor.

Avrupa korumacılığına doğru

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Rakiplerimizden gelen yeni iddialı sanayi siyaseti yapısal bir cevabı gerektiriyor,” derken AB’nin de işi kurallarına göre oynamaya başlayacağı mesajı veriyordu ve ekliyordu: “Avrupa, her zaman Avrupa için doğru olanı yapacak.”

Estonya Girişimcilik Bakanı Kristjan Järvan’a göre, AB her zaman serbest ticareti destekledi ve bu iyi bir şeydi, ama artık “demokratik olmayan güçler” serbest ticareti AB’ye karşı kullanıyordu.

Uzun süre ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarında denge tutturmaya çalışan Brüksel, şimdi Joe Biden’ın da “korumacılık” trenine atlamasıyla birlikte dost ateşine karşı tutum değiştirmeye başlayabilir. Von der Leyen’in Pazar günü yaptığı konuşma da AB’nin kendi devlet sübvansiyonlarını yeniden değerlendirmesi gerektiğine işaret ediyor.

“Ira’nın adil olmayan rekabete yol açma, pazarları kapatma ve COVID-19 ile zaten test edilen aynı kritik tedarik zincirlerini parçalama riski var,” diyen Leyen, üreticilerin Avrupa’dan ABD’ye gitmesi ihtimalini de masaya koydu.

AB’nin ultra liberal ve serbest ticaret yanlısı departmanlarında sübvansiyon korkusu had safhada. Bunlar arasında yer alan Ticaretten Sorumlu Avrupa Komisyonu Üyesi Valdis Dombrovskis, sübvansiyon yarışının “pahalı ve verimsiz” olacağını savundu. AB’nin rekabet şefi Margrethe Vestager, kimsenin sübvansiyon savaşı istemediğini söyledi.

Bununla birlikte cinin şişeden çıktığı kesin. AB’nin de devlet teşviği yönünde adım atması halinde, uzun süredir zaten lafta kalan uluslararası serbest ticaretin tabutuna son çivi de çakılacak.

AMERİKA

ABD Gizli Servisi’nde büyük istifa dalgası

Yayınlanma

ABD Gizli Servisi’nde 2022-2023 döneminde 1400’den fazla personelin istifa ettiği belirtilirken, kurumun son 20 yılın en büyük personel kaybıyla karşı karşıya olduğu bildirildi.

The New York Times’ın federal verilere dayandırdığı haberine göre, 2022 ve 2023 yılları arasında ABD Gizli Servisi’ndeki 7 bin 800 çalışandan en az 1400’ü kurumdan ayrıldı.

Bu rakam, kurumun son 20 yılda yaşadığı en büyük personel kaybına işaret ediyor.

Gazete, 20’den fazla mevcut ve eski Gizli Servis çalışanıyla gerçekleştirdiği görüşmelerde, ayrılan personelin çoğunlukla “en iyi eğitimli mensuplar” olduğunu ortaya koydu.

İstifaların başlıca nedenleri arasında karşılığı ödenmeyen fazla mesailer, terfi ve işe alımlardaki kayırmacılık ile insansız hava araçları gibi yeni teknolojilerin kullanımında yaşanan sorunlar yer alıyor.

Uzmanlar, Gizli Servis’in işe alım standartlarında da düşüş yaşandığına dikkat çekiyor.

Kurum, 2024 yazı itibarıyla 8 bin 100 personele ulaşmış olsa da bu sayı 2026 yılına kadar sorunsuz operasyon yürütebilmek için gerekli görülen 10 bin hedefinin oldukça altında kalıyor.

Kurum Geçici Müdürü Ronald L. Rou Jr., NYT‘ye verdiği demeçte bu zorlukları kabul ederek, kurumun eğitimli ajan sayısını artırması ve teknolojik altyapısını güçlendirmesi gerektiğini vurguladı.

Bu toplu istifalar, siyasi kampanyalar ve çok sayıda kongrenin düzenleneceği yoğun 2024 takvimi öncesinde gerçekleşiyor. Son aylarda başkan adayı Donald Trump’a yönelik iki suikast girişiminin yaşanması durumun ciddiyetini artırıyor.

Trump, temmuz ayında Pennsylvania’daki seçim kampanyası etkinliğinde kulağından yaralanmış, eylül ayında ise Trump International Golf Club’da bir Gizli Servis görevlisi, çit dışında dürbünlü tüfek tespit etmişti.

Şüpheli şahıs, Trump’tan 270-460 metre uzaklıkta yakalanmış, üzerinde dürbünlü bir AK-47, iki sırt çantası ve bir GoPro kamera ele geçirilmişti.

İlk saldırı girişiminin ardından Gizli Servis, Trump’ın güvenlik önlemlerini artırdığını açıklamıştı. İç Güvenlik Bakanı Alejandro Mayorkas olayı güvenlik zafiyeti olarak değerlendirerek bağımsız soruşturma sözü vermişti.

Fakat ikinci saldırı girişimi sonrasında, ajanların golf kulübü arazisinde önceden gerekli aramaları yapmadığı ortaya çıktı. Gizli Servis bu hatayı kabul ederek, sorumlu personel hakkında işlem başlatılacağını duyurdu.

FBI, Florida’daki olayı “Trump’a suikast girişimi” olarak soruşturuyor

Okumaya Devam Et

AMERİKA

CIA, Çin, İran ve Kuzey Kore’de casus ağını genişletiyor

Yayınlanma

CIA, Rusya’daki ‘başarılı uygulamasının’ ardından, Çin, İran ve Kuzey Kore’deki potansiyel muhbirler için güvenli iletişim talimatları yayımladı.

Associated Press‘in haberine göre, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA), Rusya’da gizli bilgi paylaşmak isteyenlere yönelik bir kullanım kılavuzunu ‘başarıyla test ettikten sonra’, diğer ülkelerdeki potansiyel muhbirlere de ulaşmaya karar verdi.

Kurum, internette Korece, Farsça ve Mandarin Çincesi dillerinde, potansiyel muhbirlerin ABD istihbaratıyla güvenli bir şekilde irtibata geçebilmeleri için gerekli adımları detaylandıran talimatlar yayımladı.

Kuzey Kore, İran ve Çin’de yaşayanları hedef alan bu talimatlar, kullanıcının kimliğini gizlemek için tasarlanmış özel araçlar kullanarak CIA ile internet sitesi veya dark web üzerinden iletişim kurmanın yollarını sunuyor. Teşkilat, benzer bir talimatı Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesinin ardından Rusça olarak yayımlamıştı.

CIA, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Dünyanın dört bir yanından insanlar bizimle temas kurmaya çalışıyor ve biz de onlara bunu nasıl güvenli bir şekilde yapabileceklerini öğretiyoruz. Bu yöndeki çabalarımız Rusya’da başarılı oldu ve diğer otoriter ülkelerdeki insanların da iş yapmaya açık olduğumuzu bilmelerini istiyoruz.”

Talimatlar Telegram, YouTube, X, Facebook, Instagram ve LinkedIn gibi sosyal medya platformlarında yayınlanıyor. CIA, kısıtlamaları aşmak ve gözetlemeyi önlemek için potansiyel muhbirlere sanal özel ağlar (VPN’ler), özel tarayıcılar kullanmalarını ve internet tarama geçmişini silmelerini öneriyor.

Teşkilat, güvenliğin, diğer faktörlerin yanı sıra, belirli bir programın seçimine bağlı olduğu konusunda uyarıda bulunuyor: “Merkezi Rusya, İran, Çin veya ABD’ye dostça davranmadığı düşünülen başka bir ülkede olmayan bir VPN sağlayıcısı kullanın.”

The Wall Street Journal‘ın geçen yıl mevcut ve eski Amerikan istihbarat yetkililerine dayandırdığı haberine göre, savaştan ve Rusya’daki gelişmelerden duyulan memnuniyetsizlik, hükümet yetkilileri ve diğer Ruslar arasında muhbir toplamak için uygun bir zemin yaratıyor.

Yetkililer, CIA’in güvenli internet kanalları aracılığıyla kendisiyle temas kurma çağrısının sonuç verdiğini belirtti.

Geçen yılın mayıs ayında teşkilat özel bir Telegram kanalı oluşturdu ve burada yayınladığı mesaj ve videolarla Ruslara ABD istihbaratıyla iletişim kurma yollarını ve neden iletişime geçmeleri gerektiğini anlattı.

Şimdi Koreliler, İranlılar ve Çinliler için de paylaşımlar yapılmaya başlandı. En son ocak ayında Ruslar için yapılan paylaşımlar 47 bin ila 61 bin arasında görüntülenirken, 2 Ekim’de yeni alıcılar için yapılan paylaşımlar yaklaşık 6 bin kez görüntülendi.

New York Times, CIA’in Ukrayna’ya ‘gizli desteğini’ yazdı

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Elon Musk’ın satın almasından bu yana Twitter’ın değeri yüzde 79 azaldı

Yayınlanma

Elon Musk’ın 44 milyar dolara satın aldığı Twitter’ın (şimdiki adıyla X) değeri, Fidelity’nin son değerlemesine göre yüzde 79 oranında düşerek yaklaşık 9,4 milyar dolara geriledi.

TechCrunch‘ın haberine göre, danışmanlık firması Fidelity’nin son değerlemesi, Elon Musk’ın sahibi olduğu sosyal medya platformu X’in (eski adıyla Twitter) değerinin, orijinal satın alma fiyatı olan 44 milyar doların dörtte birinden daha azına düştüğünü ortaya koydu.

Bu değerleme, ağustos sonu itibarıyla X’teki hissesinin değerini yüzde 78,7 oranında azaltan Fidelity Blue Chip Growth Fund’ın yakın zamanda açıklanan verilerine dayanıyor.

Karşılaştırma yapmak gerekirse, Fidelity başlangıçta mavi çip fonu aracılığıyla X’e 19,66 milyon dolar yatırım yapmıştı.

Bu, Fidelity’nin X’teki hissesinin değerinde gördüğü ilk düşüş değil.

Daha önce, temmuz sonu itibarıyla Fidelity, X’teki hisselerine yaklaşık 5,5 milyon dolar değer biçmişti. Yüzde 78,7’lik düşüş, Fidelity’nin şu anda X’e bir bütün olarak yaklaşık 9,4 milyar dolar değer biçtiği anlamına geliyor.

X, aynı adı taşıyan bir sosyal ağ geliştiren Amerikan teknoloji şirketi. Eskiden Twitter olarak bilinen platform, şirketin şu anki sahibi Elon Musk tarafından yeniden yapılandırıldıktan sonra adını değiştirdi. Musk, Twitter’ı 27 Ekim 2022 tarihinde satın almıştı.

Elon Musk, “trans yasasını” gerekçe göstererek şirketlerini California’dan taşıma kararı aldı

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English