Bizi Takip Edin

AMERİKA

Victoria Nuland kimdir?

Yayınlanma

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Siyasi İşlerden Sorumlu Müsteşarı Victoria Nuland, geçen günlerde Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine razı olması durumunda F-16 tedarikinin düşünülebileceğini söyledi. Çalışma alanı Merkez Asya olan Nuland, her şeyden önce Ukrayna’nın Rusya’ya karşı tam teşekküllü bir NATO karakoluna dönüştürülmesinin ardındaki isim.

Obama döneminde Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcılığı yapan Nuland, ABD’deki en yüksek en yüksek diplomatik rütbe olan “kariyer elçisi” rütbesinin sahibi.

Diğer detayların yanında Nuland’ın kariyerinin en parlak dönemi Ukrayna’da geçmişti.

Ukrayna’ya ya da 2014’ün şubat ayında nihayete eren Maydan sürecine ne kadar yatırım yaptıklarını bizzat beyan etmişti; Nuland, 2014’ün bahar aylarında “güvenli, müreffeh ve demokratik bir Ukrayna yaratmak için” 5 milyar dolar yardım yaptıklarını söylemişti. Bahsi geçen yardımlar, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın (USAID) yıllar boyu Ukrayna’daki Batı taraftarı STK’lara yaptığı yardımların toplamıydı.

AB’ye küfür

4 Şubat 2014’te Nuland ile ABD’nin o dönemki Kiev Büyükelçisi Geoffrey Pyatt arasında 28 Ocak 2014’te gerçekleştiği belirtilen telefon görüşmesinin kaydı basına sızdı.

Görüşmede Nuland, Pyatt ile darbeden sonra Ukrayna’da kurulacak idari yapı hakkında değerlendirmede bulunuyor ve üst düzey pozisyonlara getirilebilecek ideal isimleri tartışıyordu.

Nuland, daha sonra Pyatt’a Arseniy Yatsenyuk’un başbakanlık koltuğu için en iyi aday olduğunu ifade ediyor, fakat Nuland’ın Brüksel’e yönelik küfrü manşetlere çekilmişti: “Sürece BM dahil olsa harika olur, s**mişim AB’yi”.

Kaydın gerçek olup olmadığına dair bir yalanlama gelmedi ve ilk tepkiyi veren de Berlin olmuştu. Dönemin Alman Hükümeti Sözcüsü Vekili Christiane Wirtz, hemen ertesi gün yaptığı açıklamada Şansölye Angea Merkel’in bu sözleri “kesinlikle kabul edilemez” olarak nitelendirdiğini belirtti.

Nuland, Merkel’e karşı

Nuland’ın AB’yi ya da daha doğrusu Almanya’yı hedefine almasının sebebi, Berlin’in Kiev yönetiminin yapısı hakkında farklı bir konsept öngörmesiydi. Merkel’in adayı Yatsenyuk değil, mevcut Kiev Belediye Başkanı ve eski boksör Vitaliy Kliçko’ydu. Nuland, Berlin ve dönemin AB Dış İlişkiler Servisi ve sonraki yıllarda AGİT Genel Sekreterliğine atanacak olan Helga Schmid’in Maydan darbesi için tüm imkanlarını seferber etmesine rağmen bu sözleri sarf etmişti.

Nitekim Nuland, gösteriler sırasında sahaya inerek protestoculara kurabiye dağıtmasıyla hatırlanıyor ve 2014’te Kiev’e 1 milyar dolarlık kredi garantisi ve Ukrayna Silahlı Kuvvetlerine ve sınır muhafızlarına silah yardımlarını organize eden isimdi.

Siyasi bir araç olarak ‘yolsuzlukla mücadele’

2016’nın haziran ayında Nuland, Senato Dış İlişkiler Komisyonuna verdiği ifadede, 2014’te Rusya’nın Ukrayna’ya “fiilen müdahale ettiğini” öne sürerek, “Bu, Kremlin’in uluslararası hukuka riayet etme veya Rusya’nın Soğuk Savaş’ın sonunda katıldığı kurumların normlara göre hayatını sürdürmeye niyetli olduğuna dair kalan tüm yanılsamaları paramparça etti,” yorumunu yapmıştı.

Yine 2016’da Nuland, Ukrayna’daki “yolsuzluk” sorununu hatırladı. “Ukrayna halkını çok uzun süre dolandıran insanları hapse tıkmanın ve yolsuzluk kanserini ortadan kaldırmanın zamanı geldi” şeklinde bir açıklama yaptı; Washington yönetiminin bu uğurda ürettiği en büyük enstrüman, Ukrayna Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Bürosu’ydu (NABU). NABU, 2014’teki Maydan darbesinden sonra, 2015 yılının nisan ayında bizzat ABD yönetiminin eliyle kuruldu. Kurum, ABD’nin Kiev Büyükelçiliğinden hibe desteği de alıyor. O zamandan beri yolsuzluk soruşturmalarına savcılık değil, NABU bakıyor. NABU’nun talimatlarını direkt olarak Amerikan büyükelçiliğinden aldığı bilinmekte ve ilk yıllarda bundan FBI’ın elçilikteki temsilcisi Karen Greenway sorumluydu.

NABU, yolsuzluk yaptığından şüphelendiği şahısların mal varlığını dondurabiliyor. Bunun için şüphe yeterli, herhangi bir ya da mahkeme kararına gerek duyulmuyor. Dolayısıyla NABU, Washington açısından epey kullanışlı bir araçtı; son sekiz yıl içinde ABD’nin çıkarlarına karşı gelen veya büyük ulusötesi Amerikan şirketleri ve milyarderlerinin ülkede dilediği gibi at koşturmasına karşı çıkan ya da müdahale eden tüm politikacı ve zenginler yolsuzlukla suçlanarak tasfiye edildiler.

Demokratlar Kiev’de

Bu tezgahın nasıl çalıştığını görmek için şunları hatırlatmak yeterli: NABU’nun başına atanan yetkili Artem Sıtnik’ti. 2017’de Sıtnik’ın 2016 ABD seçimlerinde Hillary Clinton hilafına Donald Trump’ın Ukrayna’daki ortaklarının ofislerinde ve evlerinde suç teşkil edecek materyaller araması konusunda ABD’nin Kiev Büyükelçiliğinden talimat aldığını itiraf ettiği kayıtlar ortaya çıktı. Trump’ın kampanya şefi Paul Manafort’un 2007’den 2012’ye kadar eski Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in Bölgeler Partisi’nden 12,7 milyon dolar aldığı iddiası Sıtnik’in işiydi.

Bu iddianın kamuoyuna anlatılması vazifesini de “araştırmacı gazeteci” Sergey Leşçenko üstlendi; Leşçenko aynı zamanda parlamentoda Poroşenko Bloku [şimdiki adıyla “Avrupa Dayanışması”] saflarında milletvekiliydi. Sıtnik ve Leşçenko, 2018’in aralık ayında hüküm giydi. Kiev Bölge İdare Mahkemesinde görülen dava sonucunda Sıtnik ve Leşçenko’nun eylemlerinin “2016 ABD seçim sürecine müdahaleye yol açtığına ve Ukrayna devletinin çıkarlarına zarar verdiğine” hükmedildi. Greenway, bu mahkeme kararından kısa bir süre sonra görevini kaybetti ve “hiç beklenmedik” şekilde NABU’da çalışmaya başladı. 2019’un mayıs ayında da ABD’nin Kiev Büyükelçisi Marie Yovanovitch görevden alındı.

Biyolojik silah itirafı

Nuland, Joe Biden’ın 2021’de başkanlık görevine başlamasıyla Trump döneminde terk ettiği Dışişleri’ne geri döndü.

Nuland’ın geçen sene yaptığı son itirafı da dikkate değer. Bahar aylarında Rus kuvvetlerinin Mariupol’ü ele geçirmesinin kesinleşmesiyle Nuland, Senato Dış İlişkiler Komisyonuna verdiği ifadede Rusya’nın, ABD’nin Ukrayna’daki biyolojik araştırma merkezlerini ele geçirmesinden endişe duyduğunu söyledi: “Ukrayna, Rus birliklerinin ve kuvvetlerinin kontrolü ele geçirmeye çalışabileceğinden gerçek anlamda korktuğumuz biyolojik araştırma tesislerine sahip”.

Not: Valday Kulübü Direktörü Fyodor Lukyanov’un buna dair geçen yıl kaleme aldığı makale bilgilendirici olabilir.

AMERİKA

LinkedIn kurucusu Hoffman, Harris’ten FTC şefi Khan’ı kovmasını istedi

Yayınlanma

LinkedIn’in kurucusu milyarder Reid Hoffman birkaç gün önce Kamala Harris’in seçim kampanyasına 10 milyon dolar bağışladı ve çok daha fazlasını vaat etti.

Dün CNN’e konuşan Hoffman Harris’ten istediklerini sıraladı. Milyarder, Harris’in Biden’ın gümrük vergisi ve antitröst rejimlerini sona erdirmesi ve Federal Ticaret Komisyonu (FTC) Başkanı Lina Khan’ı kovması gerektiğini söyledi.

Bu görüntünün ardından Reid Hoffman’ın Harris için bir “Silikon Vadisi bağış toplama turu” planlandığı haberi geldi.

Lever’ın haberine göre Hoffman, şu anda FTC tarafından dava edilen ve soruşturulan Microsoft’un yönetim kurulunda yer alıyor.

Öte yandan Hoffman siyasette belirleyici bir isim olmak istiyor. Hoffman Harris’in, büyük şirketlerin istediklerini yapabilmeleri için ticaret ve antitröst yoluyla işçileri koruyan Biden politikalarından kurtulmasını istiyor. Harris’in bu talepleri karşılayacağını vaat etmesi halinde kampanyasına finansman sağlayacak.

Dün New York Times’ta (NYT) yayınlanan bir yazıya göre, Başkan yardımcısı olarak Harris yapay zekanın düzenlenmesine destek verdiğini dile getirdi.

Fakat başkan yardımcısı ile özel olarak görüşen bir bağışçıya göre, Khan’ın antitröst yetkilerini genişletme konusundaki görüşüne şüpheyle yaklaştığını ifade etti.

Hoffman Uber, Google, Microsoft, AirBNB, Amazon, Apple ve benzeri şirketlerin yükselişini analiz ettiği kitabında, ucuz sermaye ve yasaları çiğneme yoluyla tekelleşmenin “sosyal açıdan faydalı olduğunu” ve bu tür firmaların birleşme ve satın alma stratejileri ve rakipleri engelleyen etkileri nedeniyle “takdir edilmesi” gerektiğini savunmuştu.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Barack ve Michelle Obama’dan Kamala Harris’e destek

Yayınlanma

Barack ve Michelle Obama, Demokratların başkan adaylığı için Kamala Harris’i destekleyerek başkan yardımcısının Donald Trump’a karşı Beyaz Saray için yürüttüğü yeni kampanyada partiyi birleştirme çabalarını tamamlamış oldu.

Eski başkan ve first lady cuma günü Harris’i telefonla arayarak desteklerini ifade ettikleri bir video ile tartışmaları sona erdirdiler.

Barack Obama videoda, “Michelle ve ben seni desteklemekten ve bu seçimlerde seni Oval Ofis’e taşımak için elimizden gelen her şeyi yapmaktan daha fazla gurur duyamayacağımızı söylemek için aradık,” dedi.

Kamala Harris’in adaylığı garanti değil

Michelle Obama ise Harris ile “gurur duyduğunu” söyledi ve kasım ayındaki seçimlerin “tarihi bir seçim olacağını” belirtti.

Obamaların desteği önemli çünkü Biden’ın çekilmesinin ardından eski başkan ve ailesinin aday olarak Michelle Obama’yı göstermek istediği konuşuluyordu.

Obamalar Harris’in kampanyası konusunda cuma gününe kadar sessiz kalmışlardı. Harris’i desteklemek için daha fazla beklemiş olsalardı, başkan yardımcısının kampanyasına duydukları güven konusunda şüphe uyandırmaya başlayabilirlerdi.

Axios: Biden, Harris’in Trump’ı yenebileceğine inanmıyor

Perşembe günü Trump’ın kampanyası, aralarında eski başkan Obama’nın da bulunduğu bazı Demokratların “daha ‘iyi’ birini beklediklerini” iddia eden bir açıklama yayınladı.

Barack Obama, Başkan Joe Biden’ın haziran ayında Trump’la girdiği ve birçok Demokrat açısından “felaketle sonuçlanan” münazaranın hemen ardından Biden’ı açıkça desteklemiş olsa da daha sonra sessizliğe büründü.

Bu sessizlik pek çok Demokrat tarafından Başkanın Cumhuriyetçi rakibini yenebileceğine dair güvenini kaybettiği şeklinde değerlendirildi.

Biden çekilecek mi?

Bunun yanı sıra Michelle Obama’nın Biden ailesi ile olan ilişkisinin bozulduğu, Başkana yönelik “çekil” baskısında da Barack Obama’nın payının bulunduğu öne sürülüyordu.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD ekonomisi ikinci çeyrekte %2,8 büyüdü

Yayınlanma

ABD Ticaret Bakanlığı perşembe günü yaptığı açıklamada, ABD ekonomisinin ikinci çeyrekte yıllık %2,8 oranında büyüdüğünü, bu oranın tüketici harcamalarının artması ve işletmelerin stoklarını artırmasıyla ekonomistlerin beklediğinden daha yüksek olduğunu söyledi.

Ekonomistler geçtiğimiz çeyrekte yıllık bazda %1,9’luk bir büyüme bekliyorlardı. Ekonomi yılın ilk üç ayında %1,4 oranında büyümüştü.

Perşembe günkü verilerde yakından izlenen ve stoklar, ticaret ve hükümet harcamalarını dışarıda bırakan bir talep göstergesi, yani özel yurtiçi alıcılara nihai hizmetler, %2,6 arttı.

Tüketici harcamaları %2,3 artarak ilk çeyrekteki %1,5’lik büyümeyi geride bıraktı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English