Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

100 eski ABD özel kuvvetler mensubu Gazze’ye gönderiliyor

Yayınlanma

UG Solutions, Netzarim Koridoru ile Selahaddin Caddesi’nin kesiştiği kontrol noktasında Mısır güvenlik personeliyle birlikte denetim yapacak.

Reuters’ta yer alan habere göre ABD merkezli küçük bir güvenlik şirketi olan UG Solutions, İsrail ile Hamas arasındaki ateşkes sırasında Gazze’deki bir kontrol noktasında görev yapmak üzere yaklaşık 100 eski ABD özel kuvvetler mensubunu işe alıyor.

2023 yılında kurulan ve Kuzey Carolina’nın Davidson kentinde faaliyet gösteren UG Solutions adlı düşük profilli güvenlik şirketi, işe alacağı gazilere günlük 1.100 dolardan başlayan bir ücret ve 10.000 dolarlık peşinat teklif ediyor. Şirket sözcüsüne göre, bu özel güvenlik personeli, Gazze’nin iç kesimlerindeki kritik bir kontrol noktasında görev yapacak.

Sözcü, kimliğinin gizli kalması kaydıyla yaptığı açıklamada, bazı kişilerin işe alındığını ve Gazze’nin kuzey ile güneyini ayıran Netzarim Koridoru ile doğu ve batıyı ayıran Selahaddin Caddesi’nin kesiştiği noktada yer alan kontrol noktasında görev yapmaya başladıklarını belirtti. Ancak kaç kişinin sahada olduğu hakkında bilgi vermedi.

UG Solutions’ın ateşkes sürecindeki oynayacağı rol biliniyor olsa da Reuters’ın incelediği güvenlik şirketinin işe alım e-postası, 96 ABD özel kuvvetler mensubunun özel olarak işe alınacağı, verilecek maaşlar ve kullanılacak silahlarla ilgili daha önce bilinmeyen detayları ortaya çıkardı.

Axios: ABD’li özel güvenlik şirketleri Gazze’deki kilit kontrol noktasını işletecek

Reuters, 7 Ocak’ta yayınladığı haberinde, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) yetkililerinin, Gazze’de savaş sonrası barışı koruma gücünün bir parçası olarak özel güvenlik şirketlerinin kullanılmasını önerdiğini ve bu fikrin Batılı ülkeler arasında endişe yarattığını bildirmişti.

14 aydır süren savaşın ardından Hamas’ın hala güçlü olduğu Gazze’ye silahlı ABD özel güvenlik görevlilerinin konuşlandırılması Amerikalıların çatışmalara dahil olma riskini doğuruyor.

Eski İsrailli istihbarat yetkilisi Avi Melamed, ABD’li personelin silahlı gruplarla çatışmalara girebileceğini veya Washington’un İsrail’in Gazze operasyonuna verdiği destek nedeniyle öfkeli Filistinlilerin hedefi olabileceğini belirterek, “Elbette tehditlerle karşılaşacaklar” dedi.

Şirket belgelerine göre, özel güvenlik personeli ABD ve İsrail orduları tarafından kullanılan M4 tüfekleri ve Glock tabancalarla donatılacak. UG Solutions sözcüsü, personelin ne zaman ateş açabileceğine dair angajman kurallarının belirlendiğini, ancak bu bilgileri paylaşamayacağını söyledi. “Kendimizi savunma hakkına sahibiz” dedi.

İsrail ve Mısır’ın rolü

İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Sharren Haskel, UG Solutions veya ABD’nin adını anmadan yaptığı açıklamada, İsrail’in, Gazze’de güvenliği sağlamak ve insani yardımların akışını sürdürmek amacıyla özel bir güvenlik firmasının kullanılmasını talep ettiğini söyledi. Bu özel şirketin, bir Mısır güvenlik şirketi veya Mısır güvenlik güçleriyle birlikte çalışacağı belirtildi.

Ancak Haskel, bu düzenlemenin “gerçekten işe yarayıp yaramayacağını” zamanın göstereceğini vurguladı.

Görgü tanıkları, Gazze’deki kontrol noktasında Mısır güvenlik görevlilerinin araçlarda gizlenmiş silahları tespit etmek için tarayıcılar kullandığını bildirdi. Mısırlı bir kaynak ise kontrol noktasında görev yapan güvenlik personelinin, son aylarda terörle mücadele de dahil özel eğitim aldığını belirtti.

Filistinli yetkililer de ABD’li özel güvenlik personelinin kontrol noktasında bulunacağını doğruladı. Ancak bu kişilerin halkla doğrudan temas etmeyeceği ve kontrol noktasından geçen sivillerle muhatap olmayacağı bildirildi.

Geçmiş skandallar

ABD’nin özel güvenlik firmalarını kullanması daha önce büyük krizlere yol açmıştı. 2007’de Irak’ta faaliyet gösteren Blackwater adlı özel güvenlik şirketine bağlı paralı askerler, Bağdat’taki Nisur Meydanı’nda 14 sivilin ölümüne neden olmuş, olay büyük bir diplomatik krize yol açmıştı. ABD mahkemesi, dört Blackwater çalışanını mahkûm etmiş, ancak Trump yönetimi ilk döneminde bu kişileri affetmişti.

2004 yılında Irak’ın Felluce kentinde dört Blackwater çalışanı silahlı gruplar tarafından öldürülmüş, iki kişinin cesetleri bir köprüye asılmış ve bu olay ABD ordusunun büyük çaplı bir askeri operasyon düzenlemesine neden olmuştu.

UG Solutions sözcüsü, şirketin işe aldığı personelin ABD merkezli Safe Reach Solutions ile lojistik ve planlama konusunda iş birliği yaptığını belirtti. İşe alım e-postasına göre, her çalışana 500.000 dolarlık kaza sigortası yapılacak ve özel kuvvetler mensubu sağlık personelleri için günlük ücret 1.250 dolara kadar çıkacak.

Finansman ve ABD’nin rolü

Anlaşma hakkında bilgi sahibi olan bir kaynak, güvenlik şirketine fon sağlayan ülkeler arasında İsrail ve ismi açıklanmayan bazı Arap ülkelerinin bulunduğunu, ancak ABD hükümetinin bu şirketin ateşkes anlaşmasına dahil edilmesi veya sözleşmenin imzalanması sürecinde doğrudan bir rol oynamadığını belirtti.

Gazze’de büyümüş olan Atlantik Konseyi uzmanlarından Ahmed Fuad Alhatib, Amerikalılar için büyük bir risk öngörmediğini belirterek, onların varlığının, Hamas’ın İsrail’e karşı zafer kazandığı söylemini güçlendirdiğini söyledi, “Hamas, tüm sert söylemlerine ve eylemlerine rağmen, Amerikan varlığının kendi zafer anlatısını beslediğini biliyor” dedi.

UG Solutions sözleşmesi hakkında bilgi sahibi olan ve adının açıklanmaması kaydıyla konuşan ABD’li bir özel güvenlik şirketi kaynağı, Gazze’de Amerikalıların görevlendirilmesinin tehlikeli göründüğünü ve çatışmaların “çok hızlı” patlak vermesinden korktuğunu söyledi.

Amerikalıların saldırıya uğraması ya da rehin alınması halinde ne olacağı ya da yüklenicinin eylemlerinin hangi ülkenin yasalarına tabi olacağı belirsiz. UG sözcüsü, “Kendi güvenliğimizi korumak için yeterli donanıma sahibiz” dedi.

ORTADOĞU

Yüksek Mahkeme, Şin-Bet kararına itirazları dinledi

Yayınlanma

İsrail Yüksek Mahkemesi, iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet’in Direktörü Ronen Bar’ın görevden alınması kararına ilişkin tartışmalı hükümet kararına itirazları bugün görüşmeye başladı. Hükümet destekçileri ve muhaliflerin protestoları nedeniyle duruşmaya birkaç kez ara verildi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçen ay yaptığı açıklamada, hükümetin oy birliğiyle Şin-Bet Direktörü Bar’ın görevden alınmasına karar verdiğini ve kendisinin en geç 10 Nisan’da görevden alınacağını duyurmuştu. Ancak bazı sivil toplum kuruluşları hükümet kararına itiraz etti. Bunun üzerine hükümet kararının uygulanmasını geçici olarak durduran Yüksek Mahkeme, itirazları dinlemeye karar vermişti.

Duruşma protestolarla başladı

O itirazlar bugün Yüksek Mahkeme’de görülmeye başlandı. Duruşma öncesi Batı Kudüs’teki mahkeme binası önünde gösteriler düzenlenirken, duruşma salonunda da bağırış ve protestolar nedeniyle yargıçlar oturuma ara vermek zorunda kaldı. Yüksek Mahkeme Başkanı Yitzhak Amit, “Dünyada hiçbir mahkeme bu şekilde yönetilemez” diyerek hem hükümet destekçilerini hem de muhalifleri uyardı.

Yaklaşık bir saatlik aranın ardından duruşma seyircisiz olarak yeniden başladı. Yargıçlar, bu kararı “tüm tarafların korkmadan kendilerini ifade edebilmesi için” aldıklarını belirtti.

Hükümeti savunan Avukat Zion Amir, davanın “tamamen siyasi” nitelik taşıdığını ileri sürerek yasaların hükümete Şin-Bet Direktörünü atama ve görevden alma konusunda “tam yetki” verdiğini savundu. Ancak yargıçlar Noam Sohlberg ve Daphne Barak Erez, idari hukuk ilkelerinin bu süreçte de geçerli olduğunu vurguladı. Barak Erez, “Bu mahkeme 1960’lardan bu yana hiçbir [hükümet] organının sınırsız takdir yetkisine sahip olmadığını belirtmiştir” dedi.

Sohlberg ve Barak Erez ayrıca, Ronen Bar’a hükümet önünde yapılacak bir disiplin duruşmasına hazırlanması için yeterli süre tanınmadığını ve kendisine yöneltilen şikâyetlerin somut bir listesi sunulmadığını dile getirdi.

Yüksek Mahkeme Başkanı Isaac Amit ise, Şin-Bet Direktörü gibi üst düzey bir kamu görevlisinin bugüne dek hükümet tarafından hiçbir zaman görevden alınmadığını hatırlattı. Amir buna karşılık olarak, 7 Ekim sonrası İsrail’deki güvenlik durumunun da “emsalsiz” olduğunu ileri sürdü. Amit ayrıca, başsavcının “Bar’ın görevden alınma kararının, atama danışma komitesine sunulması gerektiği” yönündeki görüşüne katıldığını belirtti. Bu da görevden alma kararının prosedürel açıdan daha fazla sorgulanmasına yol açtı.

Mahkemenin kararını hafta içinde açıklaması bekleniyor.

Ronen Bar karara direniyor

Görevden alınmasına karşı çıkan Ronen Bar, daha önceki açıklamalarında Netanyahu’nun “güven kaybı” gerekçesini “temelsiz suçlamalar” olarak nitelendirmişti. Bar, kararın amacının “7 Ekim saldırılarına ve Şin-Bet’in incelediği diğer ciddi meselelere ilişkin soruşturmaları engellemek” olduğunu söylemişti.

Qatargate soruşturması gündemde

Başsavcı Gali Baharav-Miara da mahkemeye sunacağı görüşünde, görevden alma kararının, “Başbakan’ın yakın çevresini ilgilendiren cezai soruşturmalar nedeniyle çıkar çatışması taşıdığını” ifade etti. Baharav-Miara’nın işaret ettiği soruşturma, medyada “Qatargate” olarak adlandırılıyor. Bu davada, Netanyahu’ya yakın bazı danışmanların lobi faaliyetleri karşılığı Katar’dan maddi kazanç sağladığı iddia ediliyor.

Kaliteli Yönetim Hareketi adlı sivil toplum kuruluşu adına karara Yüksek Mahkeme nezdinde itiraz eden Tomer Naor, AFP’ye yaptığı açıklamada, “Netanyahu’nun ciddi bir çıkar çatışması içinde olduğunu” söyledi. Naor, Bar’ın bu soruşturmayı yönettiğini hatırlattı.

Siyasi gerilim uzun süredir devam ediyor

Bar, Ekim 2021’de Netanyahu karşıtı önceki hükümet tarafından Şin-Bet Direktörü olarak atanmıştı. 2022’nin sonlarında Netanyahu’nun yeniden göreve gelmesiyle aralarında siyasi sürtüşmeler başladı. Bar, hükümetin yargı reformu planlarına karşı çıkmış ve bu reformlara karşı yüz binlerce kişinin sokağa döküldüğü protestolara destek vermişti.

Normal şartlarda 2025’te görev süresi dolacak olan Bar, 7 Ekim saldırısını engelleyemediği gerekçesiyle savaş sona erdiğinde ve Gazze’deki rehineler serbest bırakıldığında erken istifa etmeyi düşündüğünü açıklamıştı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail basını: Trump, Netanyahu’ya saksı muamelesi yaptı

Yayınlanma

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Washington ziyareti, İsrail basınında “tarihin en başarısız ABD görüşmesi” olarak nitelendirildi. ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’la müzakere açıklaması, ek gümrük vergileri ve Türkiye’nin Suriye’deki etkisi konularında Netanyahu’nun talepleri karşılık bulmadı.

Netanyahu, Macaristan ziyaretini tamamladıktan sonra İsrail Başbakanlık Ofisinin açıklamasına göre Trump’ın daveti üzerine ABD’ye uçtu. Basın mensuplarına yaptığı açıklamada Netanyahu, görüşmede gümrük tarifeleri, Gazze’de ateşkes anlaşması müzakereleri ve İsrailli esirlerin durumu, Türkiye ile İsrail arasında Suriye’de yükselen tansiyon ve İran konularını ele aldıklarını söyledi.

Netanyahu’yu Beyaz Saray’daki Oval Ofis’te ağırlayan Trump’ın basın mensuplarına ortak açıklama yaparken söyledikleri dikkati çekti.

İsrail basınında, Trump’ın Beyaz Saray’da Netanyahu’yu kameralar önünde küçük düşürdüğü ve Netanyahu’nun görüşmeden eli boş döndüğü yorumları yapıldı.

“Utanç verici ve küçük düşürücü”

“Walla” internet sitesinde Barak Ravid imzasıyla yayınlanan analizde, Netanyahu’nun Washington’dan istediğini alamadığı vurgulandı.

Ravid, Netanyahu’nun “utanç verici ve küçük düşürücü” bir durumda kaldığını belirterek “Netanyahu kendini İran’ın nükleer programı, gümrük tarifeleri meselesi ve Türkiye’nin Suriye’ye yerleşmesi gibi kritik konularda onu (Trump’ı) etkileyebilecek gerçek bir kabiliyetten yoksun bir şekilde buldu” ifadesini kullandı.

Dünkü görüşmenin İsrail Başbakanı’nın Trump ile bugüne kadar yaptığı en başarısız görüşme olduğunu kaydeden Ravid, Netanyahu’nun kameralar karşısında sadece oturduğunu, gülümsediğini ve Trump’ın ifadelerini sineye çekmek zorunda kaldığını yazdı.

Ravid, “Netanyahu kendisini Trump’ın oyununda bir figüran olarak buldu. ABD Başkanı, yarım saatten fazla bir süre boyunca sanki konuğu setin bir parçasıymış ya da Netanyahu’nun o ünlü videoda söylediği şekilde bir saksı gibi otururken soruları yanıtladı” yorumunda bulundu.

Netanyahu’nun “ABD ile olan ticaret açığını ortadan kaldırma” sözünün Trump’ı etkilemediğini kaydeden Ravid, ABD Başkanı’nın İsrail Başbakanı’nı verilen askeri yardımları söz konusu ederek azarladığını aktardı.

Ravid, şubatta düzenlenen görüşmedeki mutluluğunun aksine Netanyahu’nun bu kez suratının düştüğünü belirterek “Netanyahu, dilini yutmuş gibi görünüyordu” diye yazdı.

Görüşmenin perde arkasına ilişkin iddiaları da paylaşan Ravid, Netanyahu’nun Trump’la görüşmesinde Türkiye’nin Suriye’deki faaliyetlerinden duyduğu endişeyi dile getirdiğini, ABD’den Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a baskı yapmasını istediğini ve bu isteğinin karşılık bulmadığını kaydetti.

Ravid yazısını “Netanyahu ve İsrail devletinin bu görüşmeden hiçbir şey elde edemediği sonucuna varmak mümkün” ifadesiyle sona erdirdi.

“Aşağılanmanın kıyısında bir sürpriz”

“Maariv” gazetesinden siyasi analist Anna Barsky, “Trump’ın Netanyahu’yu canlı yayında aşağıladığını, Netanyahu’nun ziyarete ilişkin hedeflerinin bu görüşmede parçalandığını” yazdı.

Netanyahu’nun “kamuoyu önünde ziyareti başarı gibi göstermek için çabalayacağını, olayları lehine yansıtmak konusunda başarılı olduğunu” ifade eden Barsky, buna rağmen açıklamaların doğrudan kayıt altında yapılması karşısında Netanyahu’nun “ziyaretin sonuçlarını bulandırmakta ya da olayı unutturmakta zorlanacağını” belirtti.

Barsky, Netanyahu’nun Trump ile görüşmesini “Tek kelimeyle sürpriz, üç kelimeyle aşağılanmanın kıyısında bir sürpriz” diye tanımladı.

Netanyahu’nun “ABD’nin İsrail’e getirdiği yüzde 17’lik ek gümrük vergisini görüşmek” diye duyurduğu ziyaretinin konusunun aslında Washington’ın İran ile nükleer programına ilişkin müzakereler olduğuna dikkati çeken Barsky, ABD’nin İran ile doğrudan müzakerelere bu cumartesi başlayacağını “ev sahibinin, misafirinin yanında ilan ettiğine” dikkati çekti.

Barsky, Netanyahu’nun İsrail’in ABD ile ticaret hacmindeki farkı gidereceğini söylemesine rağmen Trump’ın “İsrail’e uyguladığı gümrük vergilerini kaldırıp kaldırmayacağı mesajı vermediğini, üstüne ABD’nin İsrail’e yılda 4 milyar dolar yardım yaptığını hatırlattığını” aktardı.

Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iyi ilişkilerine vurgu yaptığına dikkati çeken İsrailli yazar, Erdoğan’ın Netanyahu’yu sert ifadelerle eleştirdiğini hatırlattı.

Barsky​​​​​​​, “Netanyahu’nun tüm meseleleri tek seferde çözüp İsrail’deki karışık duruma hanesinde puanlarla dönmek için yaptığı flaş ziyaretini, geride çok fazla soru işareti bırakıp az yanıtın geldiği utanç verici bir olayla tamamladığı” değerlendirmesinde bulundu.

“Tarifeler konusunda Netanyahu daha da aşağılayıcı bir yanıtla karşılaştı”

İsrail’in “Yedioth Ahronoth” gazetesinde Itamar Eichner imzasıyla yayınlanan analizde de aceleye getirilen Trump görüşmesinin ardından Netanyahu’nun eve eli boş döndüğü yorumu yapıldı.

Analizde, Trump’ın İran ile diplomatik müzakereleri vurguladığının ve İsrail mallarına konulan gümrük vergilerini sürdürdüğünün altı çizildi.

Netanyahu’nun alelacele Washington’a uçmasının asıl nedeninin sanılanın aksine gümrük vergileri değil, İran’la başlayacak müzakereler olduğu ve Trump’ın Netanyahu’yu İranlılarla yürütülen üst düzey müzakereler hakkında bilgilendirdiği belirtildi.

ABD ile İran’ın doğrudan görüşmesinin Netanyahu’nun duymayı umduğu şey olmadığı ve Trump’ın görüşmelerin başarısız olması halinde askeri saldırı tehdidini de gündeme getirmesinin İsrail Başbakanı tarafından onaylandığı kaydedildi.

Analizde, “(Gümrük) Tarifeler konusunda Netanyahu daha da aşağılayıcı bir yanıtla karşılaştı” ifadesi kullanıldı.

İsrail’in ABD mallarına ilişkin gümrük vergilerini kaldırma kararına rağmen ABD’nin İsrail mallarına uygulama kararı aldığı gümrük vergilerinin yürürlükte kaldığı belirtilerek Trump’ın ABD’nin İsrail’e “zaten çok yardım ettiğine” ilişkin ifadelerine dikkati çekildi ve Netanyahu’nun eve ele boş döndüğü aktarıldı.

“Türkiye’nin Suriye’de artan etkisi konusunda” ise Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sevdiğini söylediğinin ve İsrail ile Türkiye arasında bir çatışmayı önlemek için arabuluculuk yapmayı teklif ettiğinin altı çizildi.

“Türkiye ve İsrail, Suriye’de çatışmasızlık hattı için görüşüyor” iddiası

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

“Türkiye ve İsrail, Suriye’de çatışmasızlık hattı için görüşüyor” iddiası

Yayınlanma

İddialara göre Türkiye ile İsrail, Suriye’de artan gerilim karşısında doğrudan çatışmayı önleyecek bir mekanizma üzerinde müzakere yürütüyor. Tarafların bir iletişim hattı kurmayı değerlendirdiği ileri sürülüyor.

Beşar Esad yönetiminin sona ermesi sonrası Suriye’de etkisini artırmaya çalışan Türkiye ve İsrail’in, karşılıklı bir yanlış anlaşılmayı ya da doğrudan çatışmayı engellemek için bir çatışmasızlık hattı oluşturmak üzere temas halinde olduğu iddia ediliyor. Middle East Eye’a konuşan Batılı yetkililere göre, bu görüşmeler İsrail’in, Türkiye’nin konuşlanmak istediği T4 hava üssünü bombalamasının ardından hız kazandı.

Haberde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun saldırılar sonrası Türkiye ile bir çatışmasızlık düzenlemesi konusunda ilerleme sağlandığına inandığı ve görüşmelerin sürdüğü ifade ediliyor. Netanyahu’nun özellikle Suriye’nin güney bölgelerinde, Türk askeri varlığı da dâhil hiçbir silahlı unsurun bulunmaması konusunda ısrarcı olduğu kaydedildi.

Eşzamanlı açıklamalar koordinasyon şüphesi yarattı

Bir diğer kaynak ise, T4 üssüne yönelik saldırıların ardından Ankara ile Tel Aviv arasında doğrudan temas kurulduğunu ve bu temasların çatışmasızlık hattı kurmayı amaçladığını doğruladı. Kaynak, “Saldırıların hemen ardından Türk ve İsrailli yetkililer benzer ifadelerle birbirleriyle çatışmak istemediklerini söylediler. Bu açıklamalar koordineli gibiydi” yorumunu yaptı.

Görüşmelerde İsrail’in, kamuoyu önünde sert söylemler kullansa da Hama ve Palmira’da Türk askeri üslerinin kurulmasına sessiz kalabileceği, hatta bunu kabul edebileceği ileri sürülüyor. Aynı kaynak, ABD’nin de bölgede tansiyonun düşmesinden yana olduğunu ve bu nedenle sürece dolaylı destek verdiğini savundu.

“Netanyahu geç kalmak istemedi”

Middle East Eye’a konuşan kaynaklar, Netanyahu’nun, “Türkiye askeri olarak konuşlanmaya başlamadan önce T4 üssüne saldırmak için sınırlı zamanı olduğu” konusunda mevkidaşlarına bilgi verdiğini ileri sürdü. Buna göre Netanyahu, “Türkiye’nin içeri girmesinden sonra üssün İsrail operasyonlarına kapalı olacağını” söyledi. Haberde, “Türkiye ordusunun, yanlışlıkla bile olsa İsrail’in saldırısına uğraması, büyük bir çatışmayı tetikleme riski taşıyacaktı. Fakat üslere hava savunma sistemlerinin getirilmesi de İsrail uçaklarını bölgede faaliyet göstermekten caydıracaktı” denildi.

Hava saldırılarının hemen ardından İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar Ankara’yı, Suriye’de “himaye rejimi” kurmaya çalışmakla suçlamıştı. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz da, Suriye Cumhurbaşkanı, HTŞ lideri Ebu Ahmed Şara’yi “düşman güçler konusunda uyardığını” söylemişti.

Gerilimi azaltan açıklamalar peş peşe geldi

İsrail’in T4 saldırısı sonrası sert mesajlarına rağmen hem Türkiye hem de İsrail cephesinden daha sonra yumuşama sinyalleri verildi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Reuters’a yaptığı açıklamada Türkiye’nin İsrail’le doğrudan bir askeri çatışma niyeti olmadığını söyledi. Benzer açıklamalar İsrailli üst düzey yetkililerden de geldi.

İsrail, ABD arabuluculuğu istiyor

Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı görüşmede, İsrail’in Türkiye ile Suriye topraklarında çatışma istemediğini belirterek, bu riski ortadan kaldıracak adımlar üzerine Trump’la görüştüklerini söyledi. Netanyahu, Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la olan iyi ilişkilerini işaret ederek, Washington’un arabuluculuk rolü üstlenebileceğini dile getirdi.

Trump da görüşmede, “Eğer Türkiye’yle bir sorunun varsa, bunu çözebileceğime inanıyorum. Umarım gerek kalmaz” dedi. Erdoğan’dan “Benim büyük dostum” diye bahseden Trump’ın, Erdoğan için “2000 yıldır kimsenin yapamadığını başardı, Suriye’yi aldı” ifadeleri dikkat çekti.

Türkiye ile İsrail arasında 2023 yılı ortalarında başlayan normalleşme süreci, İsrail’in 7 Ekim’de Gazze’ye başlattığı büyük çaplı askerî harekâtla kesintiye uğramıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English