Bizi Takip Edin

Amerika

ABD’nin ‘yeşil teknoloji’ yatırımları Avrupa’yı gölgede bırakıyor

Yayınlanma

ABD’nin bir yıl önce 390 milyar dolarlık Enflasyonu Düşürme Yasasını (IRA) açıklamasından bu yana Avrupalı ‘temiz teknoloji’ start-up’ları, ABD’deki muadillerinin yarısından daha az yatırım çekti.

Geçtiğimiz Ağustos ayında ABD Başkanı Joe Biden tarafından imzalanan IRA, ABD ekonomisini ‘karbonsuzlaştırmayı’ ve ‘yeşil’ endüstrilerde istihdamı artırmayı amaçlayan ABD’nin şimdiye kadarki en büyük iklim yatırımını oluşturdu.

Yasa, AB, Avustralya ve Japonya’nın da benzer yasalar çıkarmasıyla, emisyonların azaltılması için hayati önem taşıyan teknolojileri destekleme yarışına yol açtı.

Bununla birlikte Cleantech for Europe’un rakamları, AB’nin erken aşamadaki temiz teknolojilere yönelik finansman konusunda geride kaldığını gösteriyor. IRA’nın yürürlüğe girmesinden bu yana geçen bir yıl içinde karbon depolama, elektrikli araçlar ve temiz enerji gibi alanlarda yeni kurulan şirketlere toplam 8,7 milyar dolar değerinde yatırım yapıldı.

Buna karşılık, AB bu yılın ikinci çeyreğinde enerji ve ulaştırma yatırımlarında öne geçmesine rağmen, ABD’de benzer projelere 21,7 milyar dolardan fazla taahhütte bulunuldu.

Cleantech for Europe, aradaki farkın çelik ve çimento gibi ağır sanayilerin ‘karbonsuzlaştırılmasına’ yardımcı olabilecek bir gaz olan temiz hidrojenden kaynaklandığını belirtti.

Temiz hidrojen projelerine yapılan risk sermayesi yatırımları 2022’nin ilk çeyreğinde AB’de 343 milyon avroya ulaşarak ABD’deki eşdeğer finansmanın neredeyse üç katına çıkmıştı. Fakat o zamandan bu yana her çeyrekte, ABD’de yeşil hidrojene yapılan yatırımlar AB’dekileri geride bıraktı ve ABD bu dönemde toplam 1,2 milyar avro daha fazla yatırım yaptı. Washington, üretim koşullarına bağlı olarak temiz hidrojenin kilogramı başına 3 dolara kadar vergi indirimi sunuyor.

Avrupa Komisyonu Mart ayında Net Sıfır Sanayi Yasasını (NZIA) açıklayarak IRA’ya yanıt vermişti. Bu yasa, güneş enerjisi ve bataryalar gibi yeşil teknolojiler için yerli üretim kapasitesi hedeflerini belirliyor.

Brüksel ayrıca devlet yardımı kurallarını gevşetti ve ‘yeşil dönüşüm’ için hayati önem taşıyan sektörlere yatırımı artırmak üzere AB fonu kurma sözü verdi. Bu fon, mevcut AB fonları ile bilim ve inovasyon projelerini desteklemek üzere 10 milyar avroyu bir araya getiriyor.

Financial Times’a (FT) konuşan Cleantech for Europe’ta Avrupa iklim ve enerji politikası uzmanı Suzana Carp, AB’nin finansman programının temiz teknolojiyi ilaç, dijital ve savunma gibi sektörlerle yatırım rekabetine soktuğunu ve ABD’nin vergi indirimi programının basitliğinden yoksun olduğunu savundu.

AB devlet yardımı kurallarında yapılan değişiklikler, Almanya ve Fransa gibi büyük ekonomilerin daha fazla harcama yapacağı ve birlik içindeki rekabeti dengesizleştireceği endişelerini de artırıyor. Fransa, Mayıs ayında açıklanan 20 milyar avroluk bir paket ile çevre dostu projeler için ABD’ye benzer vergi indirimleri sunan ilk AB ülkesi oldu.

Amerika

Eski CIA analisti Johnson: Trump’ın İran anlatısı ikinci el araba tüccarlığı

Yayınlanma

Eski CIA analisti Larry C. Johnson, Donald Trump’ın kamuoyunu hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesi hem de İran-İsrail savaşı konusunda yanılttığını öne sürdü. Johnson, İran’ın İsrail’i bir yıpratma savaşında yenebilecek askeri kapasiteye sahip olduğunu ve son saldırılarda İsrail’in limanları ile havalimanlarının ciddi şekilde etkilendiğini belirtti.

Eski ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) analisti Larry C. Johnson, Dialogue Works podcast yayınında yaptığı değerlendirmelerde, ABD Başkanı Donald Trump’ın kamuoyunu hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesi hem de İran-İsrail savaşı konusunda yanılttığını söyledi.

Johnson, Trump’ın aksine görüşmenin önemli bir bölümünün İran’a ayrıldığını ve İran’ın İsrail karşısında askeri olarak çok daha üstün bir konumda olduğunu savundu.

‘Putin ile görüşmenin odağında İran vardı’

Trump’ın Putin ile yaptığı telefon görüşmesini önemsiz gibi göstermeye çalıştığını belirten Johnson, Rus tarafından yapılan resmi açıklamaların bunun tam tersini gösterdiğini ifade etti.

Johnson, “Trump, Putin ile kısa bir görüşme yaptığını ve onun yardımına ihtiyacımız olmadığını söylediğini ima etti. Bunun hiç de doğru olduğunu sanmıyorum. Çünkü Rusların açıklamasına göre, görüşmenin önemli bir kısmı İran ve Orta Doğu’daki duruma ayrılmıştı. Hatta Suriye’yi ayrı bir başlıkta ele almışlar,” dedi.

Johnson, Putin’in görüşmeyi başlatan taraf olduğunu ve Trump’a Rusya’nın Amerika’nın kuruluşundaki rolünü hatırlattığını da ekledi.

Johnson, “Trump’ın Putin’e ‘Senin lanet olası yardımına ihtiyacım yok. Sen kendine bak’ dediği yönündeki iddiasının gerçeği yansıtmadığını düşünüyorum,” değerlendirmesinde bulundu.

‘İran, İsrail’i dizlerinin üzerine çöktürebilir’

İran-İsrail gerilimini de analiz eden Johnson, İsrail’in çatışmanın tırmanması durumunda çok daha büyük bir risk altında olduğunu vurguladı.

Johnson, “Açıkçası, eğer bombalar ve füzeler yeniden konuşursa İsrail daha fazla risk altında. Zira İran’ın İsrail’i dizlerinin üzerine çöktürebileceğine inanıyorum. İsrail, bir yıpratma savaşını sürdürebilecek kadar büyük değil,” şeklinde konuştu.

Johnson, İran’ın 12 gün boyunca 21-22 farklı dalga halinde füze saldırısı düzenlediğini ve bu saldırıların İsrail’e ağır hasar verdiğini belirtti.

Johnson, “İki liman kapatıldı. Tek uluslararası havalimanı olan Ben Gurion kapatıldı. Petrol rafinerileri kapatıldı. Nükleer tesisler, Savunma Bakanlığı, istihbarat merkezi ve 8200. Birim gibi hepsi vuruldu. İsrail’in hava savunma füzelerinin tükendiğine dair raporlar ortaya çıktı ve bu abartı değildi, gerçekti,” ifadelerini kullandı.

‘Trump’ın anlatısı ikinci el araba tüccarlığı’

Johnson, Trump’ın İran’a yönelik saldırıyı “olağanüstü bir başarı” ve “yok etme” olarak tanımlamasını sert bir dille eleştirdi.

Johnson, Trump için “O bir kullanılmış araba satıcısı. Bir parça inek gübresini alıp altın rengine boyayabilir ve size som altından yapıldığını söyleyebilir,” benzetmesini yaptı.

Trump’ın, İran’ın kendisini “saygılı bir şekilde” arayarak saldırı düzenlemek için izin istediği yönündeki açıklamalarını da narsistik olarak niteleyen Johnson, “Gerçekte olan şuydu: İsrail, savaşı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyaydı ve hükümet çökebilirdi. Bu, İsrail için varoluşsal bir tehdit yaratıyordu. İsrailliler Trump’a giderek ‘Bizi bu durumdan kurtar’ dediler,” yorumunu yaptı.

Ukrayna’ya yardımda ikili oyun şüphesi

Johnson, ABD’nin Ukrayna’ya yönelik askeri yardımları konusunda çelişkili bilgiler olduğunu belirtti. Pentagon’un bir silah listesi açıkladığını, ancak The Economist dergisinin yardımların tamamen kesildiğini yazdığını hatırlatan Johnson, bunun Trump’ın “ikili bir oyunu” olabileceğini öne sürdü.

Johnson, “Trump, kamuoyu önünde Rusya’dan memnun değilmiş gibi davranıyor ama perde arkasında bu yardımları durduruyor olabilir. Çünkü Putin’in taleplerinden biri, Batı’nın Ukrayna’ya yardımını kesmesiydi. Yardımların İsrail’e yönlendirildiği bahanesi de inandırıcı değil. İsrail 155 mm’lik top mermisi kullanmıyor ve Hamas’ın tankları yok,” diye konuştu.

‘Asıl hedef Çin’

Johnson’a göre tüm bu gelişmelerin arkasında daha büyük bir jeopolitik hedef yatıyor. Johnson, Batı’nın nihai hedefinin Çin’in küresel bir ekonomik güç haline gelmesini engellemek olduğunu dile getirdi.

Johnson, “Bunu yapmak için Rusya’yı Çin’den koparmak ve zayıflatmak gerekiyor. Bu yüzden önce Rusya’yı devreden çıkarmalılar. Rusya’yı ortadan kaldırmak için de ona güneyden saldırmak gerekiyor. Gürcistan ve Azerbaycan’daki renkli devrim girişimleri, Ermenistan’daki karışıklıklar bu yüzden. Batı, nihayetinde Çin’i yok etmek için sahneyi hazırlıyor. Rusya bu yoldaki basamaklardan biri, İran ise bu satranç tahtasındaki en büyük piyonlardan biri,” değerlendirmesinde bulundu.

Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip

Okumaya Devam Et

Amerika

Biden yönetiminin son yılında Green Card dağıtımında rekor kırıldı

Yayınlanma

ABD İç Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, 30 Eylül 2024’te sona eren mali yılda 1 milyon 356 bin 760 Green Card verilerek 1991’den bu yana en yüksek sayıya ulaşıldı. Bir önceki yıla göre yüzde 15’ten fazla artış yaşanan dağıtımda Meksika, Küba ve Çin en çok Green Card alan ülkeler oldu.

ABD İç Güvenlik Bakanlığı (DHS) verilerine göre, 30 Eylül 2024’te sona eren mali yılda 1 milyon 356 bin 760 Green Card (daimi ikametgah izni) verildi.

Bu rakam, kitlesel bir yasallaştırma programı kapsamında 1,8 milyondan fazla kişinin daimi ikamet statüsü aldığı 1991 yılından bu yana kaydedilen en yüksek seviye oldu.

DHS verileri, 2023 mali yılına kıyasla yüzde 15’in üzerinde bir artış yaşandığını gösteriyor. 2023’te 1 milyon 173 bin 640 Green Card dağıtılmıştı.

Meksika, Küba ve Çin zirvede

2024 yılında en çok Green Card alan ülkeler sıralamasında ilk üçte Meksika (200 bin 720), Küba (178 bin 130) ve Çin (70 bin 90) yer aldı.

Bu ülkeler, aile birleşimi ve insani yardım gibi kategoriler sayesinde geleneksel olarak listenin başında bulunuyor.

Bir önceki yıl olan 2023’te Meksika vatandaşları 179 bin 830, Küba vatandaşları 74 bin 40 ve Çin vatandaşları 58 bin 820 Green Card almıştı.

Trump dönemi kısıtlamaları ve yeni vize denetimleri

Donald Trump yönetimi döneminde bazı ülkelere yönelik kısıtlamalar getirilmişti. Aralarında İran, Sudan, Yemen ve Somali’nin de bulunduğu 12 ülkeye yatırımcı vizeleri de dahil olmak üzere tüm kategorilerde tam giriş yasağı uygulanmıştı.

Küba, Türkmenistan ve Venezuela gibi yedi ülke için ise turistik ve öğrenci vizelerine kısmi kısıtlamalar getirilmişti. Rusya ise bu yasak ve kısıtlamaların kapsamına alınmamıştı.

Öte yandan ABD, 2025 yılından itibaren F (öğrenci), M (mesleki eğitim) ve J (değişim programı) kategorilerindeki vize başvurularında denetimi sıkılaştırıyor.

Yeni kurallar uyarınca konsolosluk yetkililerine, başvuru sahiplerinin çevrim içi faaliyetlerini analiz etme talimatı verildi.

Sosyal medyadaki kapalı veya anonim hesaplar, başvuranın görüşlerini veya niyetlerini gizleme girişimi olarak değerlendirilebilecek.

Bu düzenlemenin resmi amacı, aşırılık yanlısı veya Yahudi karşıtı görüşler, Amerikan kurumlarına karşı düşmanca tutumlar, şiddet veya terörizm desteği gibi potansiyel tehditleri tespit etmek olarak açıklandı.

Yeni uygulama hem ilk başvuruları hem de vize yenileme işlemlerini kapsayacak.

Trump’ın göçmen politikası Amerikan toplumunu daha da parçalıyor

Okumaya Devam Et

Amerika

Gazeteci Blumenthal: CIA Direktörü Ratcliffe, İsrail lobisi tarafından yetiştirildi

Yayınlanma

Gazeteci Max Blumenthal, CIA Direktörü John Ratcliffe’in İsrail lobisi AIPAC tarafından yetiştirildiğini ve ‘Mossad’ın stenografı’ olarak hareket ettiğini iddia etti. Blumenthal’e göre Ratcliffe, Mossad’dan aldığı düzmece İran istihbaratını Donald Trump’a iletiyordu ve Trump şimdi kendini kurtarmak için daha fazla İsrail istihbaratı yayımlamaya hazırlanıyor.

Gazeteci Max Blumenthal, Judge Napoitano’nun YouTube yayınında ABD Başkanı Donald Trump yönetiminde CIA Direktörü olarak görev yapan John Ratcliffe hakkında çarpıcı iddialarda bulundu.

Blumenthal, Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC) CEO’su Elliot Brandt’ın özel bir toplantıda yaptığı konuşmanın ses kaydına dayandırdığı iddialarında, Ratcliffe’in “Mossad’ın stenografı” olarak hareket ettiğini ve Trump’a düzmece İsrail istihbaratı taşıdığını öne sürdü.

‘İstihbarat geçmişi olmayan bir belediye başkanıydı’

Blumenthal’in aktardığına göre, AIPAC CEO’su Brandt, kurumunun Ratcliffe’i Dallas bölgesinden bir kongre üyesi olduğu dönemden beri “yetiştirdiğini” itiraf etti. Herhangi bir istihbarat veya askeri geçmişi olmayan Ratcliffe’in siyasete atılmadan önce küçük bir kasabada avukatlık yaptığını belirten Blumenthal, Ratcliffe’in Dallas dışında 7 bin nüfuslu Heath kasabasının belediye başkanlığını yaptıktan sonra Kongre’ye seçildiğini söyledi.

Blumenthal, Ratcliffe’in bu süreçte “İsrail lobisi parasıyla” finanse edildiğini ve ardından Donald Trump’ın en sadık savunucularından biri olarak ortaya çıktığını ifade etti.

‘Adaylığı Mossad bağlantılı dava yüzünden düştü’

Trump’ın, sadece sadık bir isim istediği için Ratcliffe’i geçmişine veya tecrübesizliğine aldırmadan Ulusal İstihbarat Direktörlüğüne aday gösterdiğini kaydeden Blumenthal, bu ilk adaylığın başarısızlıkla sonuçlandığını hatırlattı. Başarısızlığın nedeninin, Ratcliffe’in Amerikan tarihindeki en politize terör davalarından biri olan Holy Land Vakfı davasında başrol oynadığına dair yalan söylemesi olduğunu belirtti.

Blumenthal, bu davanın İsrail’in istihbarat servisi Mossad tarafından yönetildiğini, hatta duruşma salonuna bir Mossad ajanının gönderilmesi üzerine salonun boşaltıldığını iddia etti.

Filistin asıllı Amerikalı sanıkların, Hamas’ın finansman ağının merkezinde olduklarını iddia eden “şaibeli dosyalarla” suçlandığı bu “düzmece yargılama” sonucunda ömür boyu hapis cezasına çarptırıldıkları belirtildi.

‘Mossad’ın stenografı’

Ratcliffe’in, adaylığının düşmesinden bir yıl sonra Ulusal İstihbarat Direktörlüğü görevine getirildiğini söyleyen Blumenthal, Trump’a yakın bir yetkilinin Ratcliffe’i “Mossad’ın stenografı” olarak tanımladığını aktardı.

İddiaya göre Ratcliffe, Mossad Direktörü David Barnea’dan aldığı düzmece İsrail istihbarat brifinglerini Donald Trump’a ulaştıran kilit kanal hâline geldi.

Bu brifinglerde, İran’ın nükleer stokunun bir hafta içinde silaha dönüşebileceği ve Trump’ın “Top Gun” tarzı bir saldırıyla bunu derhal ortadan kaldırabileceği gibi asılsız bilgilerin yer aldığı öne sürüldü.

‘Trump kendini kurtarmak için yeni adım atacak’

Blumenthal, açıklamalarının sonunda Trump’ın mevcut durumuna dikkat çekti. Fordo sığınağını havaya uçurma planıyla ilgili davası çöken Trump’ın, şimdi “kendini kurtarmak için” Pentagon’daki kendi Amerikalı istihbarat yetkililerine karşı koymak amacıyla daha fazla İsrail istihbaratı yayınlamaya hazırlandığını dile getirdi.

Elbit, Filistin yanlısı eylemcileri mahkum ettirmek için lobi yapmış

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English