Bizi Takip Edin

Avrupa

AB, 800 milyar avroluk yeniden silahlanma bütçesini nasıl finanse edecek?

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Brüksel’in savunma kapasitesini artırmayı amaçlayan 800 milyar avroluk ‘ReArm Europe’ (Avrupa’yı Yeniden Silahlandırma) planını duyurdu. ABD’nin Ukrayna’ya askeri yardımını askıya aldığı yönündeki haberlerin ardından açıklanan plan, üye ülkelerin savunma harcamalarını artırmasını, ortak silah alımlarını teşvik etmesini ve Avrupa savunma sanayisini güçlendirmesini öngörüyor. Uzmanlar, planın AB’nin niyet beyanı olduğunu ve hayata geçirilmesinin zor olduğuna işaret ediyor.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, 4 Mart tarihinde, Avrupa Birliği’nin (AB) yeniden silahlanmasını öngören ve toplamda 800 milyar avro değerindeki “ReArm Europe” planını duyurdu.

Von der Leyen, Avrupa’nın “en tehlikeli döneminde” yaşadığını belirterek, bu nedenle Avrupa’nın “kendi güvenliği için daha fazla sorumluluk alması” gerektiğini vurguladı.

Avrupa Komisyonu Başkanı, 6 Mart’ta Brüksel’de yapılması planlanan ve güvenlik ile Ukrayna’daki çatışmaya odaklanacak zirve öncesinde, tekliflerini birlik üyesi ülkelerin liderlerine iletti.

Von der Leyen, “NATO’daki ortaklarımızla yakın iş birliği içinde çalışmaya devam edeceğiz. Bu, Avrupa için önemli bir an ve hızlanmaya hazırız,” şeklinde konuştu.

Aynı gün içerisinde, Bloomberg ve Fox News gibi Amerikan medya kuruluşları, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kiev’e askeri yardımı askıya alma talimatı verdiğini bildirdi.

Öğleden sonra Polonya Başbakanı Donald Tusk, TVP Info‘ya yaptığı açıklamada, Washington’ın Rzeszow’daki Jasionka havaalanında bulunan lojistik merkezi aracılığıyla Ukrayna’ya askeri malzeme sevkiyatını durdurduğunu doğruladı.

Trump, 4 Mart için “muhteşem bir akşam” duyurusu yaparak, göreve başlamasından bu yana ilk defa Kongre’nin her iki kanadının ortak oturumunda konuşacağını açıkladı. Cumhuriyetçi lider, “her şeyi olduğu gibi” anlatacağını belirtti.

AB, kaynakları nasıl toplamayı planlıyor?

Von der Leyen tarafından sunulan plan, üç temel teklif içeriyor.

Planın ilk maddesi, AB ülkelerinin savunma harcamalarını yüzde 1,5 artırarak silah üretimi için 650 milyar avro toplamak amacıyla AB’nin mali kurallarının gevşetilmesini öngörüyor.

Bu maddeye göre, üye ülkeler, gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH) yüzde 3’ü oranındaki devlet borcu sınırından ayrılabilecekler.

İkinci olarak, üye ülkelere savunma yatırımları için 150 milyar avro tutarında kredi verilmesi planlanıyor. Bu fonların hava savunma sistemleri, füzeler, topçu sistemleri ve insansız hava araçları alımına yönlendirilmesi ve Ukrayna’nın savaşma kabiliyetini de güçlendirmesi bekleniyor.

Son olarak, AB bütçesinin, yakın gelecekte savunma yatırımlarına daha fazla fon aktarılabilecek şekilde kullanılması hedefleniyor.

Bu, üye ülkeler arasındaki ekonomik uçurumu azaltmayı amaçlayan uyum politikası programı kapsamında tahsis edilen fonların gönüllü olarak bu alana yönlendirilmesini de içeriyor.

Planın diğer iki maddesi, tasarruf-yatırım birliği çalışmalarının hızlandırılması ve Avrupa Yatırım Bankası’nın fon ve mekanizmalarının kullanılması yoluyla özel sermayenin harekete geçirilmesiyle ilgili.

Politico, AB’nin 1945’ten bu yana en ciddi krizle karşı karşıya olduğunu, çünkü “ABD’nin Rusya’nın yanında yer aldığını” ve şimdi bloğun, Washington’ın bölgesel savunmaya yaptığı katkıyla karşılaştırıldığında çok küçük kalan savunma harcamalarını artırmanın yollarını aradığını belirtiyor.

Yayın organı, 6 Mart zirvesinde henüz karara bağlanması gereken yeniden silahlanma planının, pandemi sırasındaki kriz önlemlerine benzediğini, fakat tek farkın tamamen borçlardan oluşması olduğunu ifade ediyor.

Birkaç Avrupalı yetkili de yayına, AB’nin pandemi sonrası toparlanma fonu kapsamında krediler için ayrılan 93 milyar avronun savunmaya aktarılabileceğini söyledi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron daha önce, AB’nin savunma harcamalarının finansmanı konusuna “daha yaratıcı” bir şekilde yaklaşması gerektiğini belirtmişti.

Macron, Ukrayna’ya destek konulu Londra’daki Avrupa liderleri zirvesine giderken Le Figaro‘ya, mevcut durumda Avrupa devletlerinin savunmaya GSYİH’lerinin yüzde 3 ila yüzde 3,5’ini harcaması gerektiğini söyledi.

Macron’a göre, bu amaçla Avrupa İstikrar Mekanizması’nın kullanımı da dahil olmak üzere çeşitli seçeneklerin değerlendirilmesi gerekiyor.

Şu anda AB üyesi ülkeler savunmaya yılda yaklaşık 325 milyar avro harcıyor ve bu, toplam GSYİH’lerinin yaklaşık yüzde 1,8’ine denk geliyor.

NATO’nun askeri harcamalar için belirlediği GSYİH’nin yüzde 2’si hedefine, ittifak üyelerinin üçte ikisi ulaştı.

Bu göstergede ilk 5’te Polonya (yüzde 4,12), Estonya (yüzde 3,43), Letonya (yüzde 3,15), Yunanistan (yüzde 3,08) ve Litvanya (yüzde 2,85) yer alıyor.

İtalya, İspanya, Hırvatistan ve Belçika’nın askeri harcamaları, ittifak tarafından belirlenen seviyenin altında kalıyor.

Londra’daki zirvede bulunan NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, bazı ülkelerin özel olarak savunma harcamalarını artırma sözü verdiğini, ancak ayrıntıları açıklamaktan kaçındı.

Amerikan yönetiminin eylemleri nedeniyle harcamalarını artırmaya hazırlanan bir diğer ülke de, ABD’den sonra Ukrayna’ya en çok askeri yardım sağlayan ikinci ülke olan Almanya.

Erken seçimleri kazanan CDU/CSU bloğunun lideri Friedrich Merz, savunma harcamalarını ve ilgili altyapıyı finanse etmek için yeni “özel fonlar” konusunu çözmek üzere 10 Mart’ta olağanüstü bir Bundestag toplantısı çağrılması önerisinde bulundu.

Tagesspiegel, neredeyse tüm NATO’nun doğu ve güneydoğu kanatlarına giden yolların Almanya topraklarından geçtiğini, ancak köprülerin içler acısı durumunun kritik bir anda ittifakı tehlikeye atabileceğini belirtiyor.

Bild‘in aktardığına göre, önde gelen Alman ekonomistleri Bundeswehr’in ihtiyaçlarını 400 milyar avro, altyapının ihtiyaçlarını ise 500 milyar avro olarak tahmin ediyor.

AB, ABD olmadan adım atmaya ne kadar hazır?

Trump’ın Beyaz Saray’a dönmesinden önce bile, AB’de savunma kabiliyetini güçlendirme ihtiyacı aktif olarak konuşuluyordu.

Geçen yılın baharında, Avrupa Komisyonu, AB içindeki askeri alımları artırmayı amaçlayan yeni bir Avrupa Savunma Sanayii Stratejisi (EDIS) sundu.

Bu girişim, AB ülkelerinin savunmaya ortak yatırımlar yapmasını, kritik tedariklerin güvenliğini sağlamayı ve Avrupa Yatırım Bankası’nın kredi politikasında değişiklikler yapılmasını öngörüyor.

Belgede, “Jeopolitik olaylar, Avrupa’nın kendi güvenliği için daha fazla sorumluluk almasının acil bir gereklilik olduğunu gösteriyor,” ifadeleri yer aldı.

Eylül ayında, eski Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi, AB’nin 2024-2029 dönemi için rekabet gücüne ilişkin bir rapor sundu ve burada ABD olmadan savunma sanayisini güçlendirme çağrısında bulundu.

Draghi, İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş mirası nedeniyle AB ülkelerinin askeri teçhizatı Amerika’dan almaya alıştığını belirtti.

Sonuç olarak, Haziran 2022’den Haziran 2023’e kadar AB’nin savunma alımlarına yaptığı harcamaların yüzde 78’i blok dışı ülkelerden tedarikçilere gitti ve bunların yüzde 63’ü ABD şirketlerine aitti.

Amerikan yönetiminin Ukrayna’ya yardımı askıya aldığı yönündeki haberlerin ardından çoğu Avrupalı lider, savunmaya daha fazla yatırım yapmaya hazır olduklarını dile getirdi.

Çekya Başbakanı Petr Fiala, Avrupa politikasında “temelden bir değişim” çağrısında bulundu.

Fiala, “Bu, savunma yatırımlarında artış gerektiriyor. Güvenliğimizi sağlamak, aynı zamanda Ukrayna’ya desteğimizi güçlendirmek anlamına geliyor. Hepimizi tehdit eden Rusya’nın saldırgan politikasının başarılı olmasına izin veremeyiz,” dedi.

Polonya Başbakanı Tusk, “Kemerlerinizi bağlayın, türbülans bölgesine giriyoruz diyebiliriz,” diyerek, Polonya’nın acilen savunma kabiliyetini artırmaya başlama konusunda kararlı olduğunu belirtti.

Danimarka Savunma Bakanı Troels Lund Poulsen, Ukraynalıların Amerikalılara tamamen bağımlı olduğu bazı şeyler olduğunu belirtti.

Poulsen, “Bunlara Amerikan Patriot hava savunma sistemi için füzeler de dahil. Bu, Avrupa’yı Ukrayna’ya yardım etmek için gerçekten daha fazlasını yapmamız gereken bir duruma sokacaktır,” değerlendirmesini yaptı.

The Economist, Avrupa’nın Ukrayna’ya destek harcamalarının “iç karartıcı” olduğunu belirtiyor.

Ocak 2022’den bu yana AB, mali, askeri ve insani yardım için 113 milyar avro harcadı, bu da birliğin GSYİH’sinin yüzde 0,2’sinden biraz fazlasına denk geliyor.

Derginin hesaplamalarına göre, ABD’nin desteğinin yerini almak için AB’nin katkısını yaklaşık iki katına çıkarması gerekiyor.

Makalede, “GSYİH’nin yüzde 0,4’ü, Danimarka ve Finlandiya tarafından Kiev’e sağlanan yardımın yalnızca yarısı kadar. Bu, bunun mümkün olduğunu ve Ukrayna’ya desteğin, Avrupa’nın kendi savunma harcamalarını artırma gibi çok daha büyük bir görevin sadece küçük bir parçası olduğunu gösteriyor,” ifadeleri kullanıldı.

The Economist, bu nedenle Avrupalı liderlerin seçmenlerini sosyal harcamaları ve tarımsal sübvansiyonları azaltma gerekliliği konusunda ikna etmeleri gerekeceğini vurguluyor.

Valday Uluslararası Tartışma Kulübü’nden Andrey Bistritskiy, RBK‘ya yaptığı açıklamada, şimdilik Brüksel’in planlarının daha ziyade bir niyet beyanı ve “kötü oyunda iyi bir yüz” sergileme çabası olarak algılanması gerektiğini söyledi.

Uzman, “Mevcut Avrupalı liderler gerçekten savaşçı bir tutum içindeler. Onlar için Ukrayna’ya destek, birleşme ve konsolidasyonun bir yolu. Bu anlamda, Avrupa Komisyonu’nun planı, kendilerine özgü bir görev olarak gördükleri Rusya ile ebedi bir çatışmaya doğru atılan adımlardan biri. Ancak 800 milyar avroluk bir meblağın Avrupalılar için karşılanabilir olması pek mümkün değil. Bu planlar daha çok Washington’a bir mesaj olarak algılanabilir. Bunun Trump’ın Kongre’deki konuşmasından önce yapılması tesadüf değil. Bence AB’nin yeniden silahlanma planının kendisi ile hayata geçirilmesi arasında büyük bir mesafe var,” dedi.

Ayrıca Bistritskiy, ABD’nin AB’ye karşı gümrük vergisi uygulaması durumunda, kaynak bulmanın daha da zorlaşacağını belirtti.

Bistritskiy, aynı zamanda, başta Fransa ve İngiltere olmak üzere mevcut Avrupalı liderlerin yeni bir Avrupa savunma birliği kurma planları olduğunu da kabul ediyor.

Uzman, “Bu anlamda Ukrayna’yı AB içinde konsolidasyon için bir yol olarak görüyorlar ve bu nedenle oradaki askeri eylemleri sonuna kadar desteklemeye hazırlar. Bu nedenle, gerçek bir tehlike ve tırmanma riski çok yüksek, ancak AB içindeki havanın homojen olduğu söylenemez. Aynı Fransa ve Almanya’daki birçok kişi tırmanmaya kesinlikle karşı, bu da bir iç sınırlama faktörü olabilir,” ifadesini kullanıd.

Diğer yandan Avrupa Bilgi Merkezi Direktörü Nikolay Topornin de AB’nin yeniden silahlanma amacıyla ek kaynak sağlama olanaklarının sınırlı olduğunu düşünüyor.

Uzman, RBK‘ya verdiği demeçte, “Şu anda bu planların gerçekçi olduğunu düşünmüyorum, özellikle de askeri harcamalar konusunun AB’nin yetki alanına girmediği düşünüldüğünde, her ülke ne kadar para ayırabileceğine kendisi karar veriyor,” dedi.

Üye ülkelerinin hepsinin ek harcamalara hazır olmadığını kaydeden Topornin, “Ve açıkçası, yalnızca birkaç AB ülkesi modern silah türleri üretebiliyor. Diğerleri, tüm isteklerine rağmen, kendileri hiçbir şey yapamazlar,” yorumunu yaptı.

Avrupa

Rus alüminyum devi Rusal, Alman devletini dava etmeye hazırlanıyor

Yayınlanma

Dünyanın en büyük alüminyum üreticilerinden Rusal, bir iştirakine yönelik 213 milyon avroluk ödeme emri nedeniyle Almanya’ya ‘yasa dışı kamulaştırma’ gerekçesiyle dava açabileceği uyarısında bulundu. Financial Times‘ın haberine göre, bu durum Rusya’nın VTB Bankası’nın Avrupa biriminin tasfiyesiyle ilgili anlaşmazlıktan kaynaklanıyor. Rusal, Almanya’nın ikili yatırım anlaşmasını ihlal ettiğini belirtiyor.

Financial Times‘ın (FT) haberine göre, dünyanın en büyük alüminyum üreticilerinden Rusal, iştiraki olan RTI’ya VTB Bank Europe’un (şimdiki adıyla OWH SE) tasfiyesine karar veren düzenleyicilere 213 milyon avro ödeme emri verilmesinin ardından, Almanya makamlarına karşı “yasa dışı kamulaştırma” gerekçesiyle dava açma konusunda uyarıda bulundu.

Şirket, bu uyarısını geçici Başbakan Olaf Scholz’a gönderdiği dilekçede ifade etti.

Olay, RTI ile VTB’nin Avrupa birimi arasında döviz risklerine karşı korunmak amacıyla yapılan bir riskten korunma (hedging) anlaşmasıyla ilgili.

Rusal, bu anlaşmanın Ukrayna’daki askeri eylemlerin başlamasının ardından Alman düzenleyicilerin eylemleri nedeniyle bozulduğuna inanıyor.

Şirket, dilekçede “tam tazminat” talep etti ve Almanya’nın 1989 yılında SSCB ile Almanya arasında imzalanan ikili yatırım anlaşması (yatırımların teşviki ve karşılıklı korunması anlaşması) kapsamında sağlanan “temel güvenceleri ihlal ettiğini” belirtti.

Almanya Federal Finansal Denetleme Kurumu (BaFin), 2022 yılında VTB’ye yönelik yaptırımların uygulanmasının ardından Rus bankasını iştirakinin yönetiminden uzaklaştırdı.

Kurum, oy hakkını, 1 Nisan 2023’ten itibaren VTB Bank Europe’u tasfiye etme kararı alan bir kayyıma devretti.

Aynı yıl banka adını OWH olarak değiştirmeye karar verdi ve geçen yılın ağustos ayında Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve BaFin, OWH’nin lisansını iptal etti.

Tasfiye sürecinin birkaç yıl sürmesi bekleniyor.

FT, Jersey mahkemesi tutanaklarına atıfta bulunarak, Ukrayna’daki çatışmanın başlamasının ardından Rusal’ın iştirakinin OWH’den ek teminat yatırma konusunda bir dizi talep aldığını yazdı.

RTI, bunun yaptırımları ihlal edeceğini düşünerek bu talepleri yerine getirmeyi reddetti.

Geçen sene Londra Tahkim Mahkemesi OWH lehine karar verdi ve 213 milyon avro ödenmesine hükmetti.

FT, RTI’nın bu karara itiraz etmeye çalıştığını belirtti. Şirket, OWH’nin Batı kısıtlamaları altındaki bir kuruluşun iştiraki olduğunu, ancak OWH’nin kendisinin yaptırımlara tabi olmadığını vurguladı.

Bunun yanı sıra gazetenin aktardığına göre RTI, kararın uygulanmasının OWH tasfiye memurlarına “muazzam bir beklenmedik kâr” sağlayacağı görüşünde.

VTB, OWH yönetiminin eylemlerinden sorumlu olmadığını belirtti.

Banka, “Bu eylemlerin, yasa dışı ve temelsiz olduğuna inanıyoruz, çıkarlarımızla kesinlikle uyumlu değil ve bazı durumlarda onlarla çelişiyor,” ifadelerini kullandı.

Gazete, şubat ayında OWH tasfiye memurlarının, VTB’ye yönelik yaptırımların uygulanmasının ardından Angola hükümetini kredi yükümlülüklerini yerine getirmemekle suçladığını yazmıştı.

OWH, ülkenin hükümetine karşı krediyi geri ödemeye zorlamak amacıyla tahkim süreci başlatmıştı.

Gazprom’a Avrupa’dan 18 milyar avroluk dava

Okumaya Devam Et

Avrupa

Finlandiya ve İsveç’ten askeri sevkiyat için demiryolu projesi

Yayınlanma

Finlandiya, İsveç üzerinden Norveç’teki Narvik limanına uzanacak stratejik bir demiryolu hattı projesi geliştirmeye karar verdi. Bu hat, NATO’nun ağır silah ve birliklerini gerektiğinde hızla sevk etmesini sağlayarak askeri hareketliliği artırmayı hedefliyor. Proje, AB’nin Trans-Avrupa Ulaştırma Ağı (TEN-T) düzenlemeleri kapsamında değerlendiriliyor.

Finlandiya, İsveç üzerinden Norveç’in Narvik limanına uzanacak bir demiryolu hattı projesi geliştirmeye karar verdi.

Söz konusu hat, gerektiğinde NATO’nun ağır silah ve birliklerinin sevk edilmesi amacıyla kullanılacak.

Iltalehti gazetesinin haberine göre, demiryolu hattının planlaması için 20 milyon avro tahsis edildi ve projenin tamamının birkaç milyar avroya mal olması bekleniyor.

Demiryolu hattı, Finlandiya’nın Oulu ve Kemi limanlarından başlayarak sınır nehrini geçip İsveç tarafındaki Tornio ve Haparanda’ya ulaşacak.

Buradan madenci şehri Kiruna’ya ve nihai varış noktası olan Narvik’e devam edecek.

Finlandiya Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı Lulu Ranne, daha önce yaptığı açıklamada, projenin “Rusya tehdidinin artması” zemininde hayata geçirildiğini iddia etmişti.

Bakan Ranne, Avrupa Birliği (AB) standartlarına uygun daha dar hat açıklığına sahip yeni demiryolu sayesinde NATO cephaneliklerinden tank ve topçu birliklerinin Finlandiya’ya ulaştırılabileceğini kaydetti.

Ayrıca Ranne, NATO birliklerinin ülkeye varışının 2026 yılı için planlandığını sözlerine ekledi.

Bakan, Avrupa Komisyonu’nun hat açıklığının genişletilmesi konusunda Helsinki’ye “baskı yaptığını” ifade etti.

Ranne, “Avrupa Komisyonu, NATO ve Silahlı Kuvvetler, İsveç ve Norveç ile yeni demiryolu bağlantısı projesini, ilk ve en acil büyük Avrupa askeri hareketlilik projesi olabilecek bir proje olarak değerlendirdi,” ifadesini kullandı.

Finlandiya Savunma Kuvvetleri Laponya Jaeger Tugayı Komutan Yardımcısı Ari Mure ise kendi adına Yle televizyonuna yaptığı açıklamada, uyumlu demiryolu hatlarının, özellikle acil durumlarda ağır askeri teçhizatın taşınması açısından büyük önem taşıdığını vurguladı.

Trans-Avrupa Ulaştırma Ağı (TEN-T) düzenlemesi, gelecek yaz AB’de yürürlüğe girecek.

Bu düzenleme, diğer hat açıklığına sahip ülkelerde 1435 mm hat açıklığına geçiş gerekliliklerini içeriyor. Finlandiya’da mevcut hat açıklığı 1524 mm iken, Rusya’da bu rakam 1520 mm.

Demiryolu bağlantısı, savunma kapasitesini güçlendirmenin yanı sıra Finlandiya’nın ihracat sanayisine ve turizmine de katkı sağlayacak.

Fin turistler, trenle hem Kuzey Norveç’e hem de İsveç’in çeşitli bölgelerine seyahat edebilecek.

‘NATO işe yaramazsa B planı’: Kuzey Avrupa ülkeleri alternatif planlar yapıyor

Okumaya Devam Et

Avrupa

Alman devleti, Deutsche Bahn ve Lufthansa’yı savaşa hazırlıyor

Yayınlanma

Alman Federal Savunma Bakanlığı’nın savaş planları, Deutsche Bahn veya Lufthansa gibi sivil lojistik şirketlerinin cepheye ikmal malzemesi nakliyesi, asker eğitimi ve savaş teçhizatının bakımı için daha geniş bir şekilde kullanılmasını öngörüyor.

Bu bilgi Handelsblatt gazetesi tarafından yayınlandı. Buna göre, Rusya ile bir savaş durumunda, NATO askerlerinin Lufthansa uçaklarıyla doğu cephesine nakledilmesi gündemde.

1960’lı yıllardan beri Alman Savunma Kuvvetleri’nin (Bundeswehr) nakliye pilotlarının eğitimine katılan Lufthansa’nın, gelecekte savaş uçağı pilotlarının eğitimini de üstlenebileceği belirtiliyor.

Ayrıca, Lufthansa Technik Defense şirketi, gelecekte Bundeswehr’in savaş uçakları, helikopterleri ve deniz keşif uçaklarının bakım ve onarımını üstlenerek bir savunma şirketine dönüşecek.

Alman Demiryolları (Deutsche Bahn) ise, talep üzerine tankların nakliyesi için düz vagonlar temin etmeyi taahhüt etti. Haberlere göre, Alman Demiryolları, yaralıların nakliyesi için ICE vagonlarının yataklı vagonlara dönüştürülmesi konusunda da Alman Silahlı Kuvvetleri ile görüşüyor.

Almanya, silahlanmanın önünü açan anayasa değişikliğini yaptı

Almanya’da ‘sivil’ nakliye hiçbir zaman sivil olmadı

Alman ordusu, personel nakliyesinin yanı sıra savaş teçhizatının nakliyesinde de her zaman resmi olarak sivil lojistik şirketlerine başvuruyor.

Operasyonel Komuta Komutanlığı, Handelsblatt gazetesine verdiği demeçte, “kriz bölgeleri dışında” bunun “neredeyse tamamen” böyle olduğunu doğruladı.

Kriz bölgelerinde bile, özel şirketler Alman askeri nakliyesinin “önemli bir kısmını” gerçekleştiriyor. Bundeswehr, bu amaçla çok sayıda nakliye çerçeve sözleşmesi imzaladı.

Örneğin, Deutsche Bahn (DB) ve DB’nin uzun süredir bağlı şirketi olan ve şu anda Danimarkalı lojistik şirketi DSV tarafından devralınan Schenker, DHL, Hermes ve Kühne & Nagel ile sözleşmeler imzalandı.

Karayolu taşımacılığındaki en önemli yüklenicileri arasında Offenbach’daki DB Cargo’nun iştiraki Transa bulunuyor.

Operasyonel Komuta Komutanlığı’na göre, Alman ordusu aşırı geniş ve ağır malzemelerin deniz ve hava taşımacılığında sivil şirketlere “yüzde 100” bağımlıdır. Hava taşımacılığı için, Halle/Leipzig havaalanından kalkan Ukrayna’nın Antonow Airlines şirketine ait geniş gövdeli uçakları kullanıyor.

Stratejik deniz taşımacılığı için, Danimarka’nın DFDS Seaways şirketi ile bir işbirliği anlaşması imzalandı. Bu anlaşma uyarınca, DFDS Seaways, gerektiğinde 15 ila 30 gün içinde üç RoRo (roll-on/roll-off) gemisi sağlamalı.

Yaralılar için yataklı vagonlar hazırlanacak

Kara ulaşımında savaş teçhizatının nakliyesinde merkezi rol, DB şirketine ait. DB, Bundeswehr’in hizmet sağlayıcısı olan BwFuhrparkService şirketinin %24,9 hissesine sahip.

Halihazırda Litvanya’da konuşlu birlikler için ağır savaş teçhizatını nakleden DB, bir Bundeswehr subayının verdiği bilgiye göre, iştiraki DB Cargo ile birlikte demiryolu taşımacılığının planlamasını ve yürütülmesini %100 koordine ediyor.

Lojistik uzmanları, Alman demiryolu sisteminin çok kötü durumda olduğunu ve savaş durumunda yeterli nakliye kapasitesinin sağlanamayacağını ileri sürüyor.

Bu durum da göz önüne alındığında, 500 milyar avroluk özel fonun büyük bir kısmı demiryolu ağının yenilenmesi için kullanılacak. CDU/CSU ve SPD koalisyon anlaşması, demiryollarının doğuya, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne doğru genişletilmesine öncelik veriyor.

DB Cargo, 2023 yılında, tankların nakliyesi için kısa vadede 343 adet düz vagon temin etmeyi taahhüt etti. Ayrıca, ihtiyaç halinde konteyner vagonlarının düz vagonlara dönüştürülmesi de planlanıyor.

Haberlere göre, Bundeswehr, DB ile ICE vagonlarının yaralıların nakliyesi için yataklı vagonlara dönüştürülmesi konusunda da görüşüyor.

Alman ordusu ve istihbaratından sivilleri savaşa hazırlama raporu

Lufthansa ile Doğu Cephesine NATO askerleri gönderilecek

Bundeswehr, Lufthansa ile işbirliğini genişletmek için kapsamlı planlar yapıyor. Bu planlar sadece nakliye projelerini kapsamıyor.

Gözlemciler, Lufthansa’nın Ağustos 2021’de Afganistan’dan binlerce kişinin tahliyesinde rol oynadığını belirtiyor: Bundeswehr’in nakliye uçakları tahliye edilecek kişileri Kabil’den Özbekistan’ın Taşkent kentine götürürken, Lufthansa buradan Almanya’ya nakliyesini üstlenmişti. Alman havayolu şirketinin toplam 17 Lufthansa charter uçuşu için yaklaşık 5 milyon avro gelir elde ettiği bildiriliyor.

Fakat savaş durumunda Lufthansa’nın uçakları sadece tahliye için gerekli olmayacak. Resmi olarak hala sivil olan havayolu şirketinin, yeni bir doğu cephesinde çatışmaların patlak vermesi halinde Almanya’dan ve muhtemelen diğer NATO ülkelerinden binlerce, hatta on binlerce askeri oraya nakletmek için uçuşlar yapması da gündemde.

Yeterli sayıda pilot ve diğer mürettebat üyesinin mevcut olup olmadığı da belirsiz ve teorik olarak, bunlar savaşta görevlendirilemezler.

Handelsblatt’ın içeriden aldığı bazı bilgilere göre, hava kuvvetlerinde geçmişi olan ve belki de gönüllü olacak bazı pilotlar var ama yine de bunun yeterli olup olmayacağı belirsizliğini koruyor.

Lufthansa savaş pilotlarını eğitebilir

Bunun ötesinde, Lufthansa tarafından askerlerin eğitimini güçlendirme konusu da gündeme geldi.

Bu, prensipte yeni bir şey değil. 1963’ten beri Alman Silahlı Kuvvetleri ile Bremen’deki Lufthansa Sivil Havacılık Okulu arasında bir işbirliği var [11] ve bu okulda askeri nakliye uçaklarının pilotları da eğitiliyor.

Lufthansa Aviation Training, Alman silahlı kuvvetlerinin nakliye pilotlarını ABD’nin Phoenix kentinde ve ayrıca Münih havaalanı yakınlarındaki simülatörlerinde de eğitiyor.

Havayolu şirketi, 2012 yılında Alman Silahlı Kuvvetleri’nin insansız hava aracı pilotlarının eğitimine de başladı; bu pilotlar, genel havacılık bilgilerini edinmek için önce normal pilot eğitimi almak zorundalar.

Şu anda Lufthansa’nın hava kuvvetleri savaş uçağı pilotlarının temel eğitimine de girip girmeyeceği tartışılıyor. Şirketin CEO’su Carsten Spohr mart ayında, bu konuda “son aylarda çok ilginç ve olumlu görüşmeler” yapıldığını açıklamıştı.

Handelsblatt gazetesi, bunun gerçekleşmesi halinde savaş uçağı pilotlarının temel eğitimlerini Lufthansa’da alacaklarını belirtiyor; sadece “sertifikasyon ve askeri pilot eğitimi” Hava Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilecek ve bu durumda Hava Kuvvetleri’nin yükü önemli ölçüde azalacak.

Almanya askeri inşaatlara milyarlarca avro harcayacak

‘Sivil’ ve ‘askeri’ şirket ayrımı silikleşiyor

Son olarak, Lufthansa, teknik bölümü için Bundeswehr’den yeni siparişler almaya çalışıyor. 60 yılı aşkın bir süredir Bundeswehr’in uçuş hizmetlerini üstleniyor ve özellikle bakım ve onarım işlerini yürütüyor.

Şirket yönetimi, 2019 yılında askeri işlere daha fazla girme kararı almıştı. Bu plan, federal hükümetin ilk 100 milyar avroluk özel borç tahsis etmesiyle daha da ivme kazandı.

Bu ve gelecekteki askeri harcamalardan yararlanmak için Lufthansa Technik, “Defense” adında bir yan kuruluş kurdu. Bu kuruluş, Alman Silahlı Kuvvetleri ile ABD’nin F-35 savaş uçağı ve Boeing Chinook CH-47 nakliye helikopterinin bakım ve onarımına ilişkin olası siparişler için görüşmeler yürütüyor. Her iki uçak da Alman Silahlı Kuvvetleri tarafından satın alınacak.

Bunun yanı sıra Lufthansa, Alman Donanması’na teslim edilecek P-8 Poseidon deniz keşif uçağının bakım ve onarım ihalesini de almayı hedefliyor. Uçağın, Lufthansa Technik’in bakımında büyük deneyime sahip olduğu sivil kısa ve orta menzilli Boeing 737’in temel alınarak üretildiği belirtiliyor.

Ayrıca Boeing, 2022’nin sonunda Alman konsorsiyuma, Yeni Zelanda Silahlı Kuvvetleri tarafından tedarik edilen P-8 deniz keşif uçağının bakım ve onarımını da devretti.

Dolayısıyla Lufthansa, askeri işlere sadece ulusal değil, uluslararası alanda da girmek istiyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English