Bizi Takip Edin

AVRUPA

AB, ticaretini ‘çeşitlendirmek’ istiyor: Çin’den ayrışma sancısı

Yayınlanma

2024 Avrupa seçimleri ve Avrupa Komisyonu’nun yeniden yapılanması yaklaşırken Brüksel, ‘sürdürülebilir ve çeşitlendirilmiş’ AB ticaretine ilişkin önemli müzakereleri 2023 sonuna kadar sonuçlandırmak için acele ediyor.

Masada, AB değer zincirleri boyunca ‘insan haklarına’ ya da ‘çevreye zarar verilmemesini’ sağlayacak iki yasa tasarısı ve çeşitli ticaret anlaşmaları var ama müzakerelerin uzun ve zorlu geçeceği görülüyor.

Geçtiğimiz 12 ay içerisinde Şili ile müzakerelerin tamamlanması ve Yeni Zelanda ile serbest ticaret anlaşması imzalanması gibi ‘kazanımlar’ın ardından yeni anlaşmalar da gündemde.

Avrupa Konseyi 20 Temmuz’da Avrupa Komisyonu’na ABD ile bir Kritik Mineraller Anlaşması (CMA) için müzakerelere başlama yetkisi verdi. AB, elektrikli araç (EV) üreticilerinin, EV bataryaları için yerel içerik gerekliliklerine rağmen Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA) kapsamında verilen ABD sübvansiyonları için değerlendirilmesini istiyor.

Kanada ve Meksika gibi ABD ile serbest ticaret anlaşmasına sahip ülkelerdeki üreticiler IRA sübvansiyonlarından faydalanabilirken, Avrupalı üreticiler kısmen kapsam dışı bırakılıyor. 

AB, yeşil sanayi için küresel yarışta kaybetme korkusuyla anlaşma için bastıracak olsa da, ABD’nin sübvansiyonlarına ücretsiz erişim sağlaması pek olası değil.

Mercosur belirsizliği

Komisyon ayrıca Güney Amerika ticaret bloğu Mercosur ile de nihayet bir anlaşma yapmak istiyor.

Müzakereler 2019’da tamamlanırken, Fransa ve güçlü tarımsal çıkarları ve çevresel kaygıları olan diğer ülkelerin direnişi, Güney Amerika’nın ‘sürdürülebilirlik politikaları’ konusunda güvence almak üzere bir yan anlaşma için müzakerelere neden oldu.

Mercosur ile anlaşmayı tamamlamak İspanya’nın Avrupa Konseyi Dönem Başkanlığı’nın en büyük hedeflerinden biri ancak Brezilya Devlet Başkanı Lula AB’nin isteklerine boyun eğmemesi müzakerelerin tıkanmasına yol açtı.

Temmuz ortasında AB, Latin Amerika ve Karayipler liderleri arasında yapılan zirve sırasında Güney Amerika ülkelerinin sürdürülebilirlik politikaları konusunda özerkliklerini kaybetmeyecekleri daha ‘dengeli’ bir anlaşma yapılması çağrısında bulundu.

Fransa, İrlanda, Hollanda ve Avusturya’nın tarımsal çıkarlarının anlaşmaya şiddetle karşı çıkması nedeniyle, yıl sonundan önce bir anlaşmaya varılması zor.

Avustralya ve Hindistan’la da pürüzler var

AB de Avustralya ile serbest ticaret anlaşması müzakerelerinin son turlarında fakat tarımsal pazara erişim, coğrafi endikasyonlar ve Avustralya madenlerine erişim konusundaki anlaşmazlıklar gecikmeye neden oldu. 

Temmuz ayı ortasında Avustralya Ticaret Bakanı Brüksel’e giderek müzakerelerin yakında sonuçlanacağına dair umutları arttırmış fakat daha sonra Avrupa pazarına erişim teklifleri konusundaki memnuniyetsizliği nedeniyle görüşmeleri kesmişti.

AB bir yılı aşkın bir süredir Hindistan ile de serbest ticaret anlaşması için görüşmeler yürütüyor. Yeni Delhi birçok kişi tarafından Çin’e potansiyel bir alternatif ve AB’nin ticareti çeşitlendirme hedefi için ideal bir ortak olarak görülüyor.

Fakat geleneksel olarak ‘korumacı’ sayılan Hindistan ile müzakereler de zorlu. Hem AB hem de Hindistan 2024 ilkbaharında seçimlere gideceği için müzakerelerin yıl sonundan önce sonuçlandırılması hedefleniyor.

Çin meselesi AB’yi zorluyor

AB’nin ticaret konusunda ‘ayar’ vermeye çalıştığı bir diğer ülke de Çin. Hassas teknoloji ve kritik mineraller de dâhil olmak üzere Çin’den AB’ye yapılan ithalat, Pekin ile bozulan diplomatik ilişkilere işaret eden AP’nin ekonomik bağlantıları ‘riskten arındırma’ girişimlerine rağmen son yıllarda arttı.

Eurostat verileri, dünyanın en büyük ihracatçısı Çin’den gelen malların değerinin 2018 ve 2022 yılları arasında neredeyse iki katına çıktığını gösteriyor. Bu yılın ilk yarısında Çin, AB’nin açık ara en büyük mal tedarikçisi olmaya devam etti.

Financial Times’ın (FT) aktardığı bir OECD analizi, AB yetkililerinin Çin’in teknolojiyi devlet sırlarını elde etmek için kullanabileceği yönündeki endişelerine rağmen telefon, bilgisayar ve makine gibi kalemlerin ithalatının bu dönemde hızla arttığını gösteriyor. Çin aynı zamanda AB’nin en büyük nadir toprak ve diğer kritik hammadde tedarikçisi konumunda.

Organik kimyasallar, kimyasallar, makineler, otomotiv, ahşap ve benzeri sektörlerde Çin’le yapılan ticaret de hızla artmış durumda.

AB yetkilileri, Çin ile ticaretteki dengesizlik nedeniyle rahatsızlıklarını dile getirseler de, topyekûn bir ayrışmanın mümkün olmadığını kabul ediyorlar.

AB, ABD’nin yerini mi alıyor?

Bazı uzmanlar, Pekin’in Washington’un ticaret savaşına yanıt olarak Avrupa ülkelerine yönelik gümrük vergilerini düşürmesinin ardından AB’nin ABD’nin bıraktığı boşluğa adım attığını söyledi. Avrupalı otomobil üreticilerinin Çin’e satışları, ABD şirketlerinin pazardan çıkarılmasından bu yana patlama yaptı. Sadece geçen yıl bu ilişki 24 milyar avro değerindeydi.

Öte yandan bu alışverişe yönelik en büyük tehdit ticaret savaşlarından değil, Çinli otomobil üreticilerinin yükselişinden gelebilir. Çinli üreticiler, Avrupalı üreticilerin yurtiçi ve yurtdışındaki pazar payını alıyor. Geçen yıl Avrupa’nın en çok satan elektrikli araçlarından üçü Çin’den ithal edildi ve birkaç yıl önce sıfır olan toplam Avrupa otomobil kayıtlarının yüzde 3-4’ünü oluşturdu.

Allianz’a göre, Avrupa’daki Çin yapımı otomobil satışları 2030 yılına kadar 1,5 milyon araca ulaşarak AB’nin 2022 üretiminin yüzde 13,5’ine denk gelebilir.

AVRUPA

AİHM, 2014 Odessa katliamında Ukrayna’yı ihmalden suçlu buldu

Yayınlanma

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ukrayna’yı 2 Mayıs 2014’te Odessa’daki sendika binasında çıkan yangın sırasında ve sonrasında gerekli önlemleri almamakla suçlu buldu. AİHM, Ukrayna’nın olayları önlemek ve şiddeti durdurmak için makul olarak beklenebilecek her şeyi yapmadığına ve olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütmediğine hükmetti. Katliamda 48 kişi, neo-Nazi gruplar tarafından öldürülmüştü.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ukrayna’yı, 2 Mayıs 2014 tarihinde Odessa’da sendika binasında neo-Nazi gruplar tarafından 48 kişinin yakılarak katledildiği katliamla ilgili olarak sorumluluklarını yerine getirmemekten suçlu buldu.

AİHM’in internet sitesinde yayımlanan karara göre, Ukrayna, olaylar sırasında ve sonrasında gerekli adımları atmadı.

AİHM kararında, “Mahkeme, oybirliğiyle, davalı devletin 2 Mayıs 2014 tarihinde Odessa’daki şiddeti önlemek ve şiddet başladıktan sonra durdurmak için kendisinden makul olarak beklenebilecek her şeyi yapmaması nedeniyle Sözleşme’nin 2. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir,” ifadelerine yer verildi.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi, her bireyin yaşam hakkını güvence altına alıyor ve bir suç nedeniyle mahkeme tarafından verilen ölüm cezası dışında, hiç kimsenin kasıtlı olarak yaşamından mahrum bırakılamayacağını belirtiyor.

AİHM, Ukrayna’nın olaydan sonra saldırıyla ilgili yeterli bir soruşturma yapmadığına da hükmetti.

Odessa’daki sendika binasında 2 Mayıs 2014 akşamı çıkan yangın, Harkov ve Odessa’dan gelen holiganlar ile Maydan darbesi taraftarı neo-Naziler ile karşıtları arasında aynı gün meydana gelen çatışmaların ardından yaşanmıştı.

Çıkan arbedeler, Kulikovo Meydanı’ndaki Maydan karşıtı göstericilerin çadır kampının yıkılmasıyla sonuçlanmış, bunun üzerine aktivistler Sendika Evi’ne sığınmaya çalışmıştı. Radikaller ise binanın çıkışını kapatmıştı.

Çatışmalar ve yangın sonucunda 48 kişi hayatını kaybetti. Ukrayna’da yürütülen soruşturma, trajedinin sorumlularını belirleyemedi.

Nisan 2015’te, Ukrayna Başsavcı Yardımcısı Vladimir Guzır, İnterfaks-Ukrayna‘ya yaptığı açıklamada, binadaki yangının “kitlesel ayaklanmaların bir sonucu” olduğunu söylemişti.

Kiev’in yürüttüğü soruşturma, kasıtlı kundaklama ve kloroform kullanımı iddialarını doğrulamadı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Bosna Hersek, Milorad Dodik hakkında yakalama kararı çıkardı

Yayınlanma

Bosna Hersek’te Sırp Cumhuriyeti lideri Milorad Dodik hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Dodik, ‘Bosna Hersek’in anayasal düzenini baltalamakla’ suçlanırken, durumun bağımsızlık referandumuna yol açabileceği belirtiliyor.

Bosna Hersek Savcılığı, 12 Mart’ta Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Milorad Dodik, Başbakan Radovan Vişkoviç ve Parlamento Başkanı Nenad Stevandiç’in tutuklanması yönünde talepte bulundu.

RTRS‘nin haberine göre, talep Sırp Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı’na ve Bosna Hersek Soruşturma ve Koruma Teşkilatına (polis teşkilatı) iletildi.

Dodik, bu kararı 66. yaş gününde “kutlama” olarak nitelendirdi. Bu gelişme, Bosna Hersek’in geleceğini derinden etkileyebilecek bir potansiyele sahip.

Dodik, Bosna Hersek’in güvenlik kurumlarına, Sırp Cumhuriyeti liderliğini tutuklama girişiminde bulunmamaları yönünde uyarıda bulundu.

Tutuklama talebi, Dodik’in Bosna Hersek’in anayasal düzenin altını oyduğu gerekçesiyle açıklandı. Bosna Hersek mahkemesi, 26 Şubat’ta Dodik’i bir yıl hapis cezasına çarptırmış ve altı yıl boyunca siyasetten men etmişti.

Dodik, Avrupa Birliği’nin (AB) Bosna Hersek’teki Yüksek Temsilcisi Alman Christian Schmidt’e itaatsizlikten hüküm giydi.

Fakat, Schmidt’in BM Güvenlik Konseyi’nden Mayıs 2021’den beri yetkisi bulunmuyor. Bu nedenle Sırp Cumhuriyeti, Schmidt’in meşruiyetini tanımıyor.

Bosnalı Sırp liderliği, bölgenin Bosna Hersek’ten ayrılması için referandum düzenleme tehdidinde bulundu.

Dodik, Rusya’yı da ilgilendiren gelecek planlarından bahsetti. “Önümüzdeki günlerde Rusya Federasyonu temsilcileriyle en üst düzeyde bir toplantı yapacağım,” diyen Dodik, “EUFOR Althea’nın [BM Güvenlik Konseyi yetkisine sahip AB misyonu] korunmasını isterken, şimdi Ruslardan veto koymalarını ve BM yetkisini kötüye kullanan ve Sırpları tehdit eden yıkıcı yapının korunmasına izin vermemelerini isteyeceğim,” ifadelerini kullandı.

BM Güvenlik Konseyi, EUFOR Althea’nın görev süresini 1 Kasım 2024’te oybirliğiyle bir yıl uzatmıştı. Saraybosna merkezli EUFOR misyonu, 2004’ten beri faaliyette ve NATO’nun IFOR misyonunun devamı niteliğinde.

Bosna Hersek’in siyasi yapısı

Yugoslavya’nın dağılması ve 1992-1995 Bosna Savaşı’nın ardından ülke, iki federal bölgeye ayrıldı: Sırp Cumhuriyeti (Ortodoks Sırp nüfus) ve Bosna Hersek Federasyonu (Müslüman Boşnaklar ve Katolik Hırvatlar).

Her iki bölgenin de kendi anayasası, cumhurbaşkanı ve idari organları bulunuyor. Ortak yönetim organı olan Bosna Hersek Başkanlık Konseyi’nde her halktan bir temsilci yer alıyor.

Yüksek temsilci ise hakem rolünü üstleniyor, ancak Bosnalı Sırplar 2021’den beri onun meşruiyetini tanımıyor.

RT Balkan‘ın aktardığına göre, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Dodik’i doğum günü dolayısıyla yazılı olarak tebrik etti ve dayanışma mesajı gönderdi.

Lavrov, “absürt siyasi süreci” adalete hakaret ve ülkenin egemenliğine ve bağımsızlığına yönelik bir saldırı olarak nitelendirdi. Dodik, Lavrov’a teşekkür etti.

Vedomosti gazetesine konuşan Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi program yöneticisi Milan Lazoviç’e göre, yakalama kararı gerilimi daha da artırmaya hizmet ediyor ve Sırbistan Başbakan Vekili Miloš Vučević’in Bosna’da iç savaş başlayabileceği yönündeki öngörüsü de temelsiz değil.

Lazoviç, Dodik’in tutuklanmasının, Sırp Cumhuriyeti’nin varlığına yönelik bir saldırı olarak algılanacağını belirtti.

Ayrıca uzman, bu adımın, Sırp Cumhuriyeti’nin tepkisini çekeceğini ve hatta bağımsızlık referandumunun ilan edilmesine yol açabileceğini ifade etti.

Bunun yanı sıra Lazoviç, Sırp Cumhuriyeti’nin Belgrad ve Moskova’dan yardım isteyeceğini ve bu ülkelerin en azından diplomatik destek sağlayacağı görüşünde.

Rusya, daha önce EUFOR Althea’yı, 1995 Dayton Anlaşması’na bağlılığın bir yolu olarak görüyordu.

Fakat mevcut koşullarda, silahlı bir çatışmaya geri dönme riski bulunuyor. Bu nedenle Dodik, Rusya’dan BM aracılığıyla çatışmayı önlemesine yardım etmesini istiyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Polonya Cumhurbaşkanı Duda, ABD’nin nükleer silahlarını istedi

Yayınlanma

Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, Rusya’nın “gelecekteki saldırganlığına” karşı caydırıcı bir önlem olarak ABD’nin nükleer silahlarını Polonya topraklarına nakletmesi çağrısında bulundu.

Duda, ABD Başkanı Donald Trump’ın Batı Avrupa’da ya da ABD’de depolanan ABD nükleer başlıklarını Polonya’ya yeniden konuşlandırabileceğinin “aşikar” olduğunu söyledi ve bu öneriyi kısa süre önce ABD’nin Ukrayna özel temsilcisi Keith Kellogg ile görüştüğünü aktardı.

Financial Times’a konuşan DUda, “NATO’nun sınırları 1999’da doğuya kaydı, dolayısıyla 26 yıl sonra NATO altyapısı da doğuya kaydırılmalı. Benim için bu çok açık,” dedi.

Duda, nükleer başlıkların Polonya’ya kaldırılmasının yalnızca zamanının gelmediğini, aynı zamanda nükleer silahların Polonya’da bulunmasının “daha güvenli olduğunu” savundu.

Sosyalist Polonya Soğuk Savaş’ta Sovyet nükleer başlıklarına ev sahipliği yapmıştı, fakat bu tür silahların yeniden Rusya sınırlarına yakın bir yerde bulundurulmasının Kremlin tarafından ciddi bir tehdit olarak görüleceğine kesin gözüyle bakılıyor.

ABD’nin nükleer silahlarını nereye konuşlandıracağına karar vermenin Trump’a bağlı olduğunu söyleyen Duda, Rusya lideri Vladimir Putin’in, müttefiki Belarus’a taktik nükleer silahlar taşıyacağı yönündeki açıklamasını hatırlattı.

Duda, “Rusya nükleer silahlarını Belarus’a taşırken tereddüt bile etmedi. Kimseden izin istemediler,” dedi.

Aynı zamanda Polonya silahlı kuvvetlerinin başkomutanı olan Duda, Polonya Başbakanı Donald Tusk’un, ülkenin alternatif olarak Fransa’nın “nükleer şemsiyesini” Avrupalı müttefiklerini kapsayacak şekilde genişletme fikrini yineledi.

Fakat Duda, Tusk’ın geçen hafta Polonya’nın kendi nükleer cephaneliğini geliştirebileceği yönündeki önerisine sıcak bakmıyor. Cumhurbaşkanı, “Kendi nükleer kabiliyetimize sahip olmak için bunun on yıllar alacağını düşünüyorum,” dedi.

Duda ayrıca Trump’ın geçen ayki görüşmeleri sırasında Polonya’da ABD askerlerinin kalması konusunda verdiği taahhütten geri adım atacağını düşünmediğini söyledi.

Polonyalı lider, “ABD’nin Polonya’daki askeri varlığını geri çekeceğine ilişkin endişeler haklı değil. Biz ABD için güvenilir bir müttefikiz ve onların da burada kendi stratejik çıkarları var,” dedi.

Polonya Cumhurbaşkanı ayrıca Trump’ın Kiev’i savaşmayı bırakmaya zorlamak için “Rusya yanlısı” müzakereler yürüttüğünü düşünmediğini söyledi.

Duda, “Bu hassas bir diplomasi değil, bu zorlu bir oyun ama bence Başkan Trump Rusya’ya karşı sadece nazik ve kibar davranmıyor. Ukrayna’ya karşı kullandığı kadar yüksek sesle ve görünür olmasa da Rusya’ya karşı enstrümanlar kullandığını düşünüyorum. Şimdiye kadar kimse bu savaşı durdurmayı başaramadı, bu yüzden Başkan Trump’a bir şans verelim,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English