Amerika
ABD başkan yardımcılarının münazarasından öne çıkanlar

ABD başkan yardımcısı adayları Tim Walz ve J.D. Vance, münazarada özellikle Orta Doğu’daki gerilimlere odaklandı. Walz, ABD’nin İsrail’e verdiği desteği vurgularken, Vance, İsrail’in kendi güvenlik kararlarını kendisinin vermesi gerektiğini savundu.
ABD başkan yardımcısı adayları Minnesota Valisi Tim Walz ve Ohio Senatörü J.D. Vance, kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleri öncesindeki son münazarada dün gece karşı karşıya geldiler.
Demokratların adayı Harris’in, Cumhuriyetçi rakibi Trump’la eylül ayı başında yapılan münazarayı kazandığı düşünülüyordu; ancak anketlerde Harris lehine kayda değer bir değişiklik görülmedi. Tarihsel olarak başkan yardımcılığı münazaraları büyük fark yaratmasa da seçime bir aydan biraz fazla bir süre kalmışken ve anketler Harris ve Trump arasında kıyasıya bir yarış gösterirken, dün gece verilen sinyaller yine de önemli kabul ediliyor.
CBS News tarafından New York’ta düzenlenen münazara, ağırlıklı olarak üreme hakları, sağlık hizmetleri ve silah şiddeti gibi iç meselelere odaklandı. Fakat gecenin ilk sorusu dış politika ile ilgiliydi: Orta Doğu’da tırmanan çatışmaların ortasında ABD’nin İsrail’e verdiği destek. İki aday ayrıca Çin, göçmenlik ve ABD demokrasisi gibi konulara da değindi. Ancak Washington’un yakından desteklediği Ukrayna’nın Rusya’ya karşı savaşı ne adaylar ne de moderatörler tarafından ele alındı.
Foreign Policy dergisi, münazarada öne çıkan dış politika başlıklarını derledi:
İran ve Orta Doğu Krizi
Münazara, İran’ın İsrail’e yaklaşık 200 balistik füze fırlatmasından sadece birkaç saat sonra gerçekleşti. Bu, halihazırda çok cepheli bir savaşla karşı karşıya olan bölgede son yaşanan gelişmeydi. Münazaranın moderatörleri, bu nedenle geceye Orta Doğu’yla ilgili bir soruyla başladılar. Moderatörler, İran’ın son dönemde nükleer programını hızlandırdığına dikkat çekerek adaylara, İsrail’in İran’a yönelik ‘önleyici’ bir saldırısını destekleyip desteklemeyeceklerini sordular.
Walz, bu soruya doğrudan yanıt vermedi; bunun yerine Washington’un İsrail’i savunmadaki ve İran’ın Lübnan ve Gazze’deki vekillerine karşı koymadaki hayati rolünü vurguladı. Trump’ın 2018’de ABD’yi İran nükleer anlaşmasından çekme kararını eleştirerek eski başkanı ‘istikrarsız’ liderlik sergilemekle suçladı. Ayrıca Biden-Harris yönetiminin, bu yıl İsrail’in İran’ın iki füze saldırısını da başarıyla savuşturmasına yardımcı olmasındaki rolünü savundu.
Vance ise daha doğrudan bir yanıt vererek, ‘İsrail’in ülkesini korumak için ne yapması gerektiğine kendisinin karar vereceğini’ söyledi ve ABD’nin müttefiklerini ‘nerede olurlarsa olsunlar, kötü adamlara karşı savaşırken’ desteklemesi gerektiğini belirtti. Trump’ın, başkanlığı döneminde güçlü bir küresel caydırıcılık sağladığını ve görev süresince ABD’nin son 40 yılda savaş çıkmayan tek dönemi olduğunu iddia etti. Ayrıca İran’ı, ‘Harris yönetimi’ sayesinde 100 milyar dolardan fazla dondurulmuş varlıkla silah alımı yapmakla suçladı. Geçen yıl ABD Başkanı Joe Biden, Tahran’ın yaptırım dışı mallar satın alabilmesi için dondurulmuş elektrik gelirlerine erişimini sağlayan bir yaptırım muafiyetini uzatmıştı.
Orta Doğu’daki daha geniş gerilimler hakkında iki aday da kısaca konuştu. İkisi de Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e yaptığı saldırıyı kınadı. Walz, İsrail’in kendini savunma hakkını, Gazze’deki insani krizle başa çıkma gerekliliğini ve rehine değişim anlaşmalarına duyulan ihtiyacı vurguladı.
Çin
Her iki aday da münazara boyunca Çin politikası üzerinden birbirlerine sert eleştiriler yöneltti.
Ekonomi konusunda Vance, Trump ve kendisinin üzerinde çalıştığı Made in America platformunu savunarak, Trump’ın ticaret savaşını başlatıp Çin’e geniş çaplı gümrük tarifeleri uygulayarak serbest ticaret dönemini sona erdirdiğini övgüyle dile getirdi. Vance, “Donald Trump, bir nesil sonra ilk kez, iki partinin de kabul ettiği ‘Artık bunu yapmıyoruz’ diyecek kadar bilge ve cesur davrandı. Amerikan üretimini geri getiriyoruz,” dedi.
Vance, Trump ve Harris’in Çin’le ticaret politikaları arasında fark yaratmaya çalıştı. Trump, Çin’den gelen mallara uygulanan gümrük tarifelerinin yüzde 50’nin üzerine çıkarılmasını önermişti; Vance, Biden’ı Trump’ın uygulamaya koyduğu gümrük vergilerini büyük ölçüde koruduğu için övdü, ancak Harris’in bu tarifelere karşı olduğunu savunarak “Harris’in Joe Biden’ın ticaret sicilinden kaçtığı tek konu bu,” ifadesini kullandı. Ayrıca, Biden yönetiminin temiz enerji hamlesinin denizaşırı ülkelerde daha fazla üretime yol açtığını öne sürdü.
ABD’nin Çin’le ticaret politikasına genel olarak bakıldığında -Amerikan ekonomisinin ‘riskten arındırılması’ ve üretimin ABD’ye geri getirilmesi gerekliliği- Harris ve Trump’ın politikaları büyük ölçüde örtüşüyor ve Walz da bu konuda benzer bir tavır sergiledi. Ancak, Vance’in Harris’in bu konuda yeterince ileri gitmeyeceği suçlamalarına karşı çıkarak, “Ben sendikalı biriyim. İşleri denizaşırı ülkelere göndermek isteyen biri değilim. Adil ticaret ortaklarına ihtiyacımız var,” diye konuştu Walz. Harris, dört yıl önce başkanlık kampanyasında gümrük tarifelerine karşı olduğunu belirtmişti; ancak kampanyası kısa süre önce New York Times’a ‘hedefli ve stratejik gümrük vergilerini’ desteklediğini açıkladı. Walz ayrıca Trump’ın ticaret sicilini eleştirerek, onun başkanlığı sırasında Çin ile olan ticaret açığının rekor seviyelere ulaştığını vurguladı.
Walz, yönetimin iklim değişikliği yaklaşımını da destekledi. ABD’de temiz enerji üretimine yönelik vergi kredileri ve sübvansiyonlar sağlayan, Çin’e olan bağımlılığı azaltmayı hedefleyen Enflasyon Azaltma Yasası’nın yüz binlerce yeni istihdam yarattığını dile getirdi.
Vali Walz, moderatörlerin Çin ile olan kişisel geçmişine dair sorusu üzerine savunmaya çekildi. Walz, 1989 Tiananmen Meydanı olayından kısa bir süre sonra Guangdong eyaletinde öğretmenlik yaptığını ve hükümete girmeden önce Amerikalı öğrencileriyle birlikte Çin’e bir düzineden fazla seyahat düzenlediğini anlattı.
Walz, Tiananmen protestoları sırasında Hong Kong’da bulunduğunu iddia ettiği eski bir açıklamasının yanlış olduğunu kabul etti. Ancak, ‘demokrasi protestoları sırasında Hong Kong ve Çin’de olduğunu’ yineledi. (Walz, Ağustos 1989’da Çin’e gitmişti; protestolar ise 4 Haziran 1989’dan önceki haftalarda gerçekleşmişti.)
Walz, Çin’e yaptığı bu seyahatin kendisi için ufuk açıcı ve bilgilendirici bir deneyim olduğunu savundu: “Çin hakkında çok şey öğrendim. Bu eleştirileri duyuyorum; Donald Trump da bizimle bu gezilerden birine katılsaydı iyi olurdu. Size garanti ederim ki, Kovid konusunda Xi Jinping’e övgüler yağdırmazdı,” dedi. Cumhuriyetçiler, Walz’un Çin’e yaptığı seyahatler nedeniyle onu Çin Komünist Partisi’ne sempati duyan biri olarak göstermeye çalıştı, fakat Walz, Çin hükümetini ve insan hakları ihlallerini sürekli olarak eleştirdiğini vurguladı.
Göçmenler
Göçmenlik ve ABD sınır güvenliği konusundaki tartışmalar, Trump-Vance cephesinin ABD tarihindeki en büyük toplu sınır dışı etme planını hayata geçirme vaadi etrafında yoğunlaştı. Vance, bu vaadini yineleyerek suç geçmişi olan belgesiz göçmenleri sınır dışı ederek işe başlayacağını belirtti. Ayrıca Biden’ın, Latin Amerika’daki göçün ‘temel nedenlerini’ ele alma çabalarını denetlemekle görevlendirdiği Harris’i, Trump döneminde sınır güvenliğini artıran pek çok idari düzenlemeyi geri alarak ABD’ye ‘fentanil girmesine izin vermekle’ suçladı.
Vance, Harris’in göçmenlik konusundaki sicilini eleştirerek sınır duvarı inşaatının yeniden başlatılması gerektiğini savundu. Fakat Vance, Ohio’daki Springfield’de ‘Kamala Harris’in açık sınır politikası’ sayesinde yasal statü kazanan göçmenlerden bahsedince moderatörler mikrofonunu kapatmak zorunda kaldı. Vance ve Trump’ın Springfield’daki Haitili göçmenlerin komşularının evcil hayvanlarını yediğine dair yayılan yanlış ve ırkçı komplo teorisine atıfta bulunduğu görüldü.
Walz ise Harris’in fentanil ile mücadele çabalarına vurgu yaparak, Trump’ın göçmenlik politikasını eleştirdi ve sınır duvarı inşası için ‘Meksika’dan tek kuruş alınmadığını’ hatırlattı. Yanlış bir şekilde, Biden-Harris yönetimi döneminde sınır geçişlerinin Trump dönemine göre azaldığını belirtti. Ayrıca, Vance’in Harris’in yasa dışı göçmenlerin ülkeye girmesine kasıtlı olarak izin verdiği yönündeki asılsız iddialarını da yalanladı.
Walz, daha önce temel işçiler, Hayalperestler (DACA göçmenleri) ve geçici koruma statüsüne sahip göçmenler için vatandaşlık yolunu açan göçmenlik reformunu desteklemişti. Mart 2023’te, Minnesota’da herhangi bir statüdeki göçmenlerin ehliyet başvurusunda bulunabilmelerini sağlayan bir yasayı imzaladı.
Demokrasinin durumu
Gecenin en hararetli anlarından biri, iki adayın ‘ABD demokrasisinin’ sağlığı ve 2020 seçimlerinin geçerliliği üzerine tartıştığı bölümde yaşandı. Walz, 6 Ocak 2021’deki Kongre baskınını defalarca kınadı ve Harris’i genel anlamda demokrasiyi savunan biri olarak tanıttı. Walz, “Demokrasi sadece seçim kazanmaktan ibaret değildir,” diyerek, Vance’in Amerikan halkına ve demokrasiye değil, Trump’a hizmet edeceği yönünde uyarıda bulundu.
Walz, Vance’e Trump’ın 2020 seçimlerini kaybettiğine inanıp inanmadığını sorduğunda, Vance sorudan kaçındı. Bunun üzerine Walz, “Bu tam bir sorudan kaçınma,” diyerek tepkisini gösterdi.
Vance, Biden yönetiminin, Meta gibi sosyal medya şirketlerine Kovid-19 hakkında yanlış bilgilerin platformlardan kaldırılması için baskı yaptığı iddialarına atıfta bulunarak Harris’i sansür uygulamakla suçladı. Vance, Harris’in bu konuda nasıl bir rol oynadığına dair somut bir örnek vermeden, ‘endüstriyel ölçekte sansür uyguladığını’ ileri sürdü. Ayrıca Trump’ın 6 Ocak ayaklanmasına verdiği desteği, 2020 seçim sonuçlarını tersine çevirmeye dönük çabasını, Demokratların 2016 seçimlerinde Rusya’nın müdahalesiyle ilgili iddialarıyla karşılaştırarak savunmaya çalıştı.
Moderasyon sırasında Vance, uzmanların anayasaya aykırı olduğunu belirttiği ve tüm ABD valilerinin onaylayacağı bir seçim sonucunu reddedip reddetmeyeceği sorusuna doğrudan yanıt vermedi. Bunun yerine tüm seçim meselelerinin ‘barışçıl’ bir şekilde tartışılması gerektiğini söyledi.
Amerika
ABD’de göçmen isyanı büyüyor: Deniz piyadeleri Los Angeles’ta

ABD’nin California eyaletindeki Los Angeles’ta göçmen gözaltılarına karşı başlayan isyan şiddetlenirken, başka eyaletlerde de eylemler başladı.
Cuma ve cumartesi günleri (6-7 Haziran), Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza’ya (ICE) bağlı federal memurlar Los Angeles genelinde sokaklara ve işyerlerine baskın düzenleyerek kaçak göçmenleri tutuklayıp sınır dışı etmeye başladı.
Moda bölgesi olarak bilinen Ambiance Apparel’da büyük bir baskın düzenlendi ve Los kentin güneydoğusundaki Paramount’ta protestocular ile ICE ajanları arasında göz yaşartıcı gaz ve ses bombalarının kullanıldığı şiddetli çatışmalar yaşandı.
Göçmen kenti Los Angeles’ta kolluk baskısı artmıştı
New Yorker muhabiri E. Tammy Kim’in aktardığına göre Little Tokyo’daki federal mahkeme binasına kayıt için gelen bazı göçmenler bodrum katına götürüldü, ardından minibüslerle bilinmeyen yerlere nakledildi.
İç Güvenlik Bakanlığı, mayıs ayı sonunda yapılan duruşmanın ardından gözaltına alınan ve Teksas’ın kırsal bölgesindeki bir hapishaneye nakledilen Torrance’daki dokuz yaşındaki bir ilkokul öğrencisinin sınır dışı edileceğini doğruladı.
Avukatların gözaltındakilere erişimi engellenirken, işçilerin “ırksal görünümlerine göre” gözaltına alındıkları öne sürüldü.
Los Angeles sakinlerinin üçte biri ABD dışında doğmuş ve yarısından fazlası evde İngilizce dışında bir dil konuşuyor. Los Angeles, bir “sığınak eyaletinde” bulunan bir “sığınak şehir”; bu nedenle yerel yetkililerin federal göçmenlik yetkilileriyle işbirliği yapması yasak.
Dolayısıyla göçmen savunucuları tarafından “adam kaçırma” veya “kayıp” olarak tanımlanan son gözaltı olayları, kısa mesajlar ve sosyal medya aracılığıyla yayılınca, binlerce kişi çeşitli kurumlardan gelen federal kolluk görevlilerinin faaliyetlerine karşı çıkmak için toplandı.
Otoyolu kapatan protestocularla kolluk güçleri arasındaki ilk çatışmalar da böyle başladı. Polisler dronlar, coplar, göz yaşartıcı gaz ve plastik mermilerle karşılık verdi.
Baskınlarda gözaltına alınan göçmenlerin akıbeti bilinmiyor
Ambiance Apparel deposunda silahlı göçmenlik görevlileri ve federal ajanlar tarafından düzenlenen baskında gözaltına alınan işçilerin ailelerinin gergin bekleyişi de sürüyor.
Göçmenler, gözaltına alınan aile fertlerinin durumundan haberdar olmadıklarını vurguluyorlar.
Örneğin The Guardian’da yer alan habere göre, babası Mario Romaro gözaltına alınan Yurien Contreras, pazartesi sabahı Los Angeles’ta düzenlediği basın toplantısında, “Babamı kelepçelediklerini, belinden ve ayak bileklerinden zincirlediklerini gördüm. Ailem ve ben babamla iletişim kuramıyoruz. Hiçbir şey bilmiyoruz,” dedi.
Contreras, babasının ve diğer işçilerin ajanlar tarafından “kaçırıldığını” söyledi ve “Babam ve diğer onlarca işçi için adil yargılanma talep ediyorum,” dedi.
Moda bölgesindeki baskınların ardından, yakınlardaki Paramount şehrinde de federal ajanlar Home Depot mağazasında işçileri kelepçeleyerek gözaltına aldı. Ajanlar, yakınlardaki Compton’da bir donut dükkanının önünde ve okulların çevresinde de görüldü.
Tutuklananların aileleri pazartesi günü Ambiance’ın önünde toplanarak sevdiklerinin serbest bırakılmasını talep etti. Gözaltına alınan işçilerden bazıları ailelerinin tek geçim kaynağıydı.
Öte yandan José Ortiz gibi diğerleri ise yıllardır Los Angeles’ın giyim bölgesinde işçiydi. Ortiz, Ambiance’da 18 yıldır çalışıyordu. Kızı Saraí Ortiz, “O her zaman buradaydı. Sadık bir işçiydi. O, hayatını bu topluma ve işine adamış biriydi,” diye konuştu.
Gözaltına alınanların en az 14’ü Los Angeles Piskoposluk Diyosesi’nin üyeleriydi. Los Angeles piskoposu John Harvey Taylor, “Pentekost Günü’nde, piskoposluk kiliselerimizden birinin 14 üyesi bu sabah kiliseye gelemedi. Hükümet, onları evlerinde ailelerinin kollarından ve kilisede Mesih’in bedeninden kopardı,” dedi.
Aralarında sendika liderlerinin de bulunduğu yüzlerce kişi gözaltına alındı
Polis, Ambiance Apparel’da, Hizmet Çalışanları Uluslararası Sendikası’nın Kaliforniya şubesi başkanı David Huerta’yı ilk gün gözaltına aldı. Huerta 9 Haziran günü serbest bırakıldı.
LA Times’ın haberine göre Los Angeles Belediye Meclisi üyesi Ysabel Jurado’nun yardımcısı Luz Aguilar, ICE karşıtı bir protestoda bir polis memuruna “ölümcül silahla saldırdığı” şüphesiyle gözaltına alındıktan sonra ücretsiz izne çıkarıldı.
Jurado ve ekibi yaptığı açıklamada, “İddialar son derece endişe verici ve bunları çok ciddiye alıyoruz,” dedi.
Ayrıca, daha önce rutin bir denetim biçimi olan, seçilmiş yetkililer ve göçmen hakları savunucularından oluşan bir heyetin mahkeme binasında gözaltıları görmesini engellediler.
İnsan Hakları için Göçmen Koalisyonuna göre, iki gün içinde federal ajanlar yaklaşık iki yüz göçmeni gözaltına aldı. İç Güvenlik Bakanlığı, yüz on sekiz kişinin gözaltına alındığını doğruladı.
Los Angeles’a Ulusal Muhafızlar konuşlandırıldı
Cumartesi gecesi geç saatlerde, Beyaz Saray Basın Sekreteri Karoline Leavitt, Beyaz Saray Genel Sekreter Yardımcısı Stephen Miller’ın “şiddetli ayaklanma” olarak nitelendirdiği olayı bastırmak için California Ulusal Muhafızları’ndan iki bin askerin görevlendirileceğini duyurdu.
Miller, X’te “Amerikan şehirlerinde işgali savunmak için dalgalanan yabancı bayraklar” olduğunu yazdı. Bölgedeki Meksikalı göçmenlerin bir kısmı eylemlerde Meksika bayrağı dalgalandırıyordu.
Demokrat Vali Gavin Newsom ve Los Angeles Belediye Başkanı Karen Bass bu emre itiraz edip durumu kendi başlarına halledebileceklerini söyledi.
Yine de, pazar günü sabahın erken saatlerinde, kentin çeşitli yerlerinde bir dizi yürüyüş ve miting düzenlenirken, 300 Ulusal Muhafız üyesi görev yerlerine intikal etti.
Ulusal Muhafızların bölgeye gelişine rağmen, eylemlere müdahale genellikle Los Angeles Polis Departmanı (LAPD) tarafından yapıldı. Helikopterler ve gözetleme dronları alçaktan uçarken LAPD otomobilleri, SUV’ler, kamyonlar, motosikletler ve daha sonra atlar da eylemcilere müdahale etti.
Pentagon bölgeye deniz piyadelerini gönderiyor
Öte yandan 10 Haziran itibariyle, Başkan Donald Trump’ın emriyle Ulusal Muhafızlara destek olmak için kente 700 deniz piyadesi gönderildi.
Kuzey Komutanlığının (Northcom) açıklamasına göre, komuta, ICE’nin baskınlarına karşı devam eden protestoların ortasında, Savunma Bakanı Pete Hegseth’in hafta sonu boyunca konuşlanmaya hazır olmaları talimatını verdiği Deniz Piyade Taburunu harekete geçirdi.
California’nın Twentynine Palms üssünde bulunan 1. Deniz Piyade Tümeni, 7. Deniz Piyade Alayı, 2. Tabur’a bağlı yaklaşık 700 deniz piyadesi, federal personel ve mülkleri korumak için Los Angeles’a konuşlandırılmış olan Ulusal Muhafız birlikleriyle “sorunsuz bir şekilde entegre olacak” denildi.
Komuta, deniz piyadelerinin “gerginliği azaltma, kalabalık kontrolü ve güç kullanımı kuralları konusunda eğitildiklerini” belirtti.
Hegseth, X’te yaptığı bir paylaşımda, bu konuşlandırmayı federal memurlara ve binalara yönelik artan tehditlere bağladı. “Federal kolluk görevlilerine ve federal binalara yönelik artan tehditler nedeniyle, düzeni sağlamak için Camp Pendleton’dan yaklaşık 700 aktif görevdeki ABD Deniz Piyadesi Los Angeles’a konuşlandırılıyor,” diye yazan Hegseth, ardından Vali Gavin Newsom’a çatarak, “Gavin Newsom yapmasa bile, federal kolluk görevlilerini savunmak bizim görevimiz,” diye bitirdi.
California’nın Demokrat liderleri, bu kararı eleştirerek, yetkililerin protestocularla çatışmalar sırasında göz yaşartıcı gaz kullanmasına neden olan gerginliği daha da tırmandıracağını söylediler. Trump, gazetecilere yaptığı açıklamada, “Kanun ve düzeni sağlamak için ne gerekiyorsa göndereceğiz,” dedi.
X’te yayınlanan bir açıklamada, Newsom’un basın ofisi, deniz piyadelerinin hareketini “ABD ordusunun en iyi birimini kendi vatandaşlarına karşı seferber etmek” olarak eleştirdi. Ofis, “Gerginliğin bu düzeye ulaşması tamamen haksız, yersiz ve eşi görülmemiş bir durumdur,” diye ekledi.
Trump’tan Vali Newsom’a ‘tutuklama’ tehdidi
Başkan Trump, ICE’ye karşı protestoları durdurmak için bu konuşlandırmanın gerekli olduğunu ısrarla vurguladı.
Bu, son 60 yılda bir ABD başkanının eyalet valisinin onayı olmadan eyalet Ulusal Muhafız birliklerini seferber ettiği ikinci vaka.
Trump pazartesi günü (9 Haziran) gazetecilere verdiği demeçte, “Sorun çıkaranlar profesyonel kışkırtıcılar. Onlar isyancılar. Kötü insanlar. Hapiste olmaları gerekir,” dedi.
Trump ayrıca Vali Newsom’un tutuklanmasını destekleyeceğini söyledi. Başkan bunu, “sınır çarı” Tom Homan ile Newsom arasındaki atışmaya istinaden söyledi. Newsom, “Gelin beni tutuklayın,” deyince, Homan, “Kimse yasaların üstünde değil. Sınırı aşanlar, suç işleyenler tutuklanabilir,” cevabını vermişti.
Fakat Newsom, Pentagon’u, eyalet içinde askerlerin konuşlandırılmasını haklı çıkarmak için “Amerikan halkına yalan söylemekle” suçladı ve durumun ancak ABD ordusu askerleri konuşlandırdıktan sonra şiddetlendiğini iddia etti.
Newsom, Trump yönetiminden Ulusal Muhafız birliklerini sokaklardan çekmesini resmen talep etti ve California eyaleti, yetkililerinin “yasadışı” olarak nitelendirdiği konuşlandırma nedeniyle Trump yönetimini dava etti.
Trump ayrıca, “Bakın, Gavin Newsom’u severim. İyi bir adam, ama son derece beceriksiz. Herkes biliyor. Tek yapmanız gereken, inşa ettiği küçük demiryoluna bakmak. Bütçenin yaklaşık 100 katı tutuyor,” dedi.
Protestolar diğer eyaletlere sıçrıyor
Los Angeles, California’da başlayan ICE karşıtı eylemler diğer eyaletlere de yayılmaya başladı.
Pazartesi günü Austin (Texas) şehir merkezinde, ülke genelinde göçmenlerin gözaltına alınmalarındaki artışını kınayan ve büyük ölçüde barışçıl geçen bir yürüyüş düzenlendi.
Texas’taki bir diğer kenti Dallas’ta da, Trump yönetiminin göçmenlere yönelik sert önlemlerini protesto etmek için düzinelerce kişi pankartlar ve bayraklar taşıyarak toplandı.
Polis, pazartesi günü New York’taki Trump Tower’ı işgal eden ve ICE’nin son baskınlarda gözaltına aldığı göçmenleri serbest bırakmasını talep eden bir grup protestocuyu gözaltına aldı.
Yine New York polisi, ICE’nin Lower Manhattan’daki bir mahkemede çok sayıda göçmeni gözaltına almasının ardından çıkan protestolarda yaklaşık 20 kişinin gözaltına alındığını bildirdi.
Polise göre, aktivistler West Houston Caddesi yakınlarındaki Varick Caddesi’ndeki ABD Göçmenlik Mahkemesi önünde toplandığında 23 kişi gözaltına alındı. 18 kişi çağrı kağıdıyla serbest bırakılırken, diğer 5 kişinin durumu hemen bilinmedi.
Hell Gate’in haberine göre, gözaltına alınan göstericiler, ICE ajanlarının gözaltına alınan göçmenleri nakletmek için kullandıkları iki minibüsün önünü kesmeye çalışıyordu.
Cumhuriyetçiler polise saldırı suçlarının cezasını artırmak istiyor
Texas eyaleti Cumhuriyetçi Temsilci Tony Gonzales, Los Angeles’ta son zamanlarda yaşanan protestoların ardından polis memurlarına saldırı suçlarının cezasını ağırlaştırmayı amaçlayan bir yasa tasarısını yeniden meclise sunmaya hazırlanıyor.
Gonzales’in daha önce 2023 yılında sunduğu yasa tasarısı, “kolluk görevlilerine saldırı veya görevlerini yerine getirmelerini engelleme suçlarına hapis cezası ve para cezalarının artırılmasını” amaçlıyor.
Temsilci Gonzales’in 9 Haziran günü yaptığı basın açıklamasına göre tasarı, “Polis Hizmetlerine Yönelik Suçların Önlenmesi Yasası” (COPS Act) olarak adlandırılıyor.
Gonzales basın açıklamasında, “Bu hafta sonu Los Angeles’ta isyancılar tarafından çıkarılan kaos, barışçıl bir protesto olmaktan çok uzak, tam bir anarşi. Radikal aktivistler, görev başındaki Sınır Devriyesi ve ICE araçlarına zarar verdi ve bunun sonucunda yaralananlar oldu. Çok net bir mesajı vurgulamak zamanı geldi: Kolluk görevlilerine zarar verenler, ağır sonuçlarla karşı karşıya kalacaklar,” dedi.
Gonzales, COPS Yasasını bu hafta Kongreye sunacağını belirtti.
Amerika
Trump, Rusya yaptırımlarını hafifletmek için senatörlerle pazarlık yapıyor

The Wall Street Journal‘ın haberine göre, Donald Trump yönetimi, Rusya’ya yönelik ‘ezici’ yaptırımlar öngören yasa tasarısını yumuşatması için senatörlere baskı yapıyor. Beyaz Saray, tasarıdaki yaptırımları zorunlu olmaktan çıkarıp başkanın takdirine bırakacak değişiklikler talep ederken, bu adımın yasayı “dişsiz” bırakacağı belirtiliyor.
The Wall Street Journal‘ın (WSJ) konuya hâkim kaynaklara dayandırdığı haberine göre, Donald Trump yönetimi, Rusya’ya karşı “ezici” yaptırımlar içeren yasa tasarısının yumuşatılması için aralarında Cumhuriyetçi Lindsey Graham’ın da bulunduğu senatörlere baskı yapıyor.
Haberde, Beyaz Saray’ın, Rusya’nın devam eden Ukrayna askeri müdahalesine karşılık sert kısıtlamalar getirmek yerine Moskova ile ilişkiler kurmaya odaklanmayı tercih ettiği belirtildi.
Beyaz Saray ‘zorunlu’ ifadesini istemiyor
WSJ’ye konuşan Kongre kaynakları, Trump yönetimi yetkililerinin son haftalarda Graham’ın ofisiyle özel olarak temas kurduğunu ve tasarıda değişiklikler yapılmasını istediğini aktardı.
Yönetimin özellikle, başkana kimlere yaptırım uygulanacağına tek başına karar verme yetkisi tanıyacak ifadeler üzerinde durduğu kaydedildi.
Ayrıca, metindeki “zorunlu” (shall) ifadesinin “mümkün” (may) olarak değiştirilmesi teklif edildi.
Bu değişikliğin, yaptırım önlemlerinin zorunlu niteliğini ortadan kaldıracağı ifade edildi. Ancak Kongre kaynakları, başkanın yaptırım politikasında halihazırda yeterli serbestiye sahip olduğunu vurgulayarak, bu tür değişikliklerin yasayı “dişsiz” bırakacağı uyarısında bulundu.
Demokrat senatör görüşmeleri doğruladı
Girişimin Demokrat Partili ortaklarından Senatör Richard Blumenthal, WSJ’ye yaptığı açıklamada yönetimle bu tür görüşmelerin yapıldığını doğruladı ancak ayrıntıları tartışmaktan kaçındı.
Blumenthal, “İlerliyoruz ve Beyaz Saray bu tartışmalara katılıyor,” dedi.
Öte yandan, ismi açıklanmayan bir Trump yönetimi yetkilisi, Anayasa’nın dış politikayı yürütme hakkını başkana verdiğini ve herhangi bir yaptırım mekanizmasının, devlet başkanının istediği diplomatik girişimleri uygulayabilmesi için yeterli esnekliği koruması gerektiğini vurguladı.
Graham’dan müttefikleri koruma hamlesi
The Wall Street Journal, Senatör Lindsey Graham’ın daha önce tasarıdaki olası değişiklikler hakkında kamuoyuna açıklamalarda bulunduğunu hatırlattı.
Graham, Ukrayna’ya askeri veya ekonomik yardım sağlayan ülkelerin yaptırım baskısından muaf tutulmasını sağlayacak hükümlerin eklenmesini önermişti.
Bu hamlenin, Washington’un Avrupalı müttefiklerini olası bir yüzde 500’lük gümrük vergisinden korumayı amaçladığı belirtildi.
Ancak gazete, Graham’ın Beyaz Saray’ın ısrar ettiği ifadeleri henüz desteklediğini doğrulamadığını kaydetti.
80’den fazla senatörün desteğini alan yasa tasarısı, Rusya’dan petrol, doğalgaz, uranyum ve diğer kaynakları satın alan üçüncü ülkelere yönelik sert kısıtlamalar içeriyor.
Belge, bu ülkelerden yapılan ithalata yüzde 500’lük bir gümrük vergisi uygulanmasını öngörüyor.
Senatör Graham, Kiev’e yaptığı son ziyarette belgenin Senato’da geçen hafta (2-8 Haziran) görüşülmeye başlanabileceğini söylemişti.
5 Haziran’da ise Senato’nun, “davranışları ve makul olmayı reddetmesi nedeniyle” Moskova üzerinde baskı kurması için Başkan Donald Trump’a “ek araçlar” sağlamaya hazır olduğunu bildirmişti.
Rubio, Rusya’ya yeni yaptırımlar için bastırıyor, Trump direniyor
Amerika
JPMorgan’da sendikalaşma hareketi başladı

ABD’nin varlık bakımından en büyük bankası olan JPMorgan Chase’te, ofise dönüş politikalarından rahatsız olan çalışanlar arasında bir sendikalaşma hareketi filizleniyor. Organizatörler, yıllardır benzer bir mücadele veren Wells Fargo’daki sendikacılardan tavsiye alarak uzun ve zorlu bir sürece hazırlanıyor.
ABD’nin varlık bakımından en büyük bankası olan JPMorgan Chase’te, çalışanlar arasında yeni bir sendikalaşma hareketi şekilleniyor.
Ancak organizatörler, Wells Fargo’daki yıllardır süren sendikalaşma çabalarının da gösterdiği gibi, önlerinde uzun bir yol olabileceğinin farkında.
Bu kapsamda JPMorgan organizatörleri, geçen hafta Wells Fargo’daki sendikalaşma sürecinde yer alan bir isimle “öğrenilen dersleri paylaşmak” amacıyla sanal bir toplantı düzenledi.
Committee for Better Banks adlı bir koalisyon tarafından da desteklenen Wells Fargo’daki girişim, iki yıldır sürmesine rağmen henüz somut bir başarı elde edemedi.
Wells Fargo deneyiminden alınan dersler
JPMC Workers Alliance’ın resmi internet sitesinde yer alan bir gönderiye göre, toplantıdan çıkan tavsiyeler şu şekilde sıralandı:
— Kamuoyuna açılmadan önce güven inşa edin.
— Ortamı yoklamak ve güven oluşturmak için mola, öğle yemeği, kısa mesaj gibi doğal iş yeri sohbetlerini kullanın.
— Çalışma arkadaşlarınızla iş dışında konuşarak niyetlerini ölçün.
— Süreç hakkında yönetimi karanlıkta bırakın.
— Yönetimin yasa dışı faaliyetlerine karşı durun. Yöneticiler sendikalaşma faaliyetleri veya sonuçları ile ilgili olarak çalışanları gözetleyemez, onlara vaatte bulunamaz, sürece müdahale edemez veya onları tehdit edemez ancak bunun farkında olmayabilirler.
— Güveni artırmak için riskleri yeniden çerçevelendirin: Asıl tehlike mevcut durumdur. Bütün bir departmanı işten çıkarabilirler mi?
Hareketin fitilini ofise dönüş politikası ateşledi
JPMorgan’daki sendikalaşma çabaları, büyük ölçüde bankanın ofise dönüş politikaları nedeniyle ortaya çıktı. Bu yılın başlarında JPMorgan, Kovid-19 döneminden kalma hibrit çalışma düzeninde olan yaklaşık yüzde 40’lık personelini haftada beş gün masalarına geri çağırdı.
Bu karar, özellikle firmanın önemli bir teknoloji merkezi olan Polaris kampüsündeki çalışanların şikayetlerini beraberinde getirdi.
JPMorgan’ın yatırım bankacılarının aksine, teknoloji çalışanları haftanın birkaç günü evden çalışıyordu.
Bu sürecin sonucunda kaç JPMorgan çalışanının sendikalaşmayı kabul ettiği belirsizliğini koruyor.
Ancak JPMC Workers Alliance’ın internet sitesi, New York, Delaware, Florida, Illinois, Ohio, Teksas gibi ABD’nin çeşitli eyaletlerinin yanı sıra Birleşik Krallık’taki birden fazla şehirden üyeleri olduğunu belirtiyor.
Pizza partisiyle yüzlerce çalışana ulaştılar
Destek toplamak için JPMorgan organizatörleri, el ilanları dağıtıyor ve etkinlikler düzenliyor. Ohio, Columbus’taki devasa Polaris kampüsünde yakın zamanda düzenlenen ve yüzlerce çalışanın katıldığı bir pizza partisi de bu etkinliklerden biriydi.
Yeni üyelerin kimlikleri, bir grup organizatör tarafından doğrulanarak video oyuncuları arasında popüler bir mesajlaşma uygulaması olan Discord’daki grup sohbetine davet ediliyor.
Sendikayla bağlantılı olan ve işini korumak için isminin gizli kalmasını isteyen bir JPMorgan çalışanı, etkinliğe tahminî 250 ila 300 çalışanın katıldığını söyledi.
Bu kişiye göre, çalışanlar bir dilim pizza almak için sıraya girerken, organizatörler onlara yaklaşarak işçi hareketini ve hedeflerini anlattı.
Business Insider tarafından görülen el ilanlarında, “Uluslararası İşçi Bayramı’nız kutlu olsun. Liderleriniz bugün size teşekkür etti mi? Siz daha iyisini hak ediyorsunuz,” ifadeleri yer aldı.
İlanlarda ayrıca, “Servis beklerken yağmurda durmak zorunda kaldınız mı?”, “Tam zamanlı ofise dönmeden önce çocuk bakımı bulmanız için 30 gün yeterli bir süre miydi?” ve “Boş bir masa bulmakta zorlandınız mı?” gibi sorulara yer verildi.
-
Söyleşi2 hafta önce
Eski AP Türkiye Raportörü Kati Piri Harici’ye konuştu: AB’nin tutarlı bir Türkiye stratejisi yok
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın Rusya-Ukrayna barışını teşvik girişimi stratejik açmaza dönüştü
-
Dünya Basını2 hafta önce
Tantura katliamı: İsrail’in örtbas ettiği savaş suçu
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 1
-
Avrupa1 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Görüş1 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Rusya1 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Dünya Basını2 hafta önce
FP: ABD anlaşma değil teslimiyet istiyor