Bizi Takip Edin

Ortadoğu

‘ABD, İsrail’in savaşı bölgeye yaymasından korkuyor’

Yayınlanma

Aşağıda çevirisini okuyacağınız makalede, İsrail buna zorlamadığı sürece topyekûn bir savaş istemeyen Hizbullah’ın, savaşın bölgeye yayılmasını istemeyen ABD ile bu konuda ortaklaştığı yorumu yapılıyor. Ancak yazara göre İsrail, ABD’nin Gazze’de kendisine verdiği topyekun desteği Hizbullah’la yüzleşmek için kullanabilir.

***

Gazze savaşı sırasında ABD ve Hizbullah’ın çıkarları nasıl örtüşüyor?

Her ikisi de daha geniş bir bölgesel çatışmanın içine sürüklenmekten endişe ediyor.

Ali Rizk

Lübnan-İsrail cephesindeki durum, Hizbullah ve İsrail ordusunun sınır ötesi operasyonlarını yoğunlaştırmasıyla tırmanmaya devam ediyor. Tırmanışa rağmen Lübnanlı Şii hareketin stratejisi değişmemiş görünüyor: Yahudi devletiyle tam bir savaşa girmeden İsrail’i Gazze’de Hamas’a karşı yürüttüğü saldırılardan önemli miktarda askeri gücü (Lübnan sınırına) kaydırmaya zorlamak. Bu çerçevede, Hizbullah’ın tutumu ironik bir şekilde Biden yönetiminin İsrail Gazze’deki Filistin hareketine karşı saldırıları sürdürürken daha geniş bir çatışmayı önleme hedefiyle uyumlu görünüyor.

Lübnan-İsrail cephesinde yeni bir tırmanma aşaması

İsrail’in Lübnan’ın güneyinde sivil bir aracı hedef alan hava saldırısının ardından Hizbullah ile İsrail arasındaki gerilim zirveye çıktı. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün “açık bir savaş suçu” olarak kınadığı 5 Kasım saldırısında bir kadın ve üç torunu ölmüş, Hizbullah da misilleme olarak kuzeydeki Kiryat Shmona kasabası yakınlarında bir İsrailli sivilin ölümüne yol açmıştı. Bu olay, Lübnan hareketinin sınır ötesi çatışmaların bu son turunda kasıtlı olarak İsrailli sivilleri hedef aldığı ilk olay oldu.

O günden bu yana durum hızla tırmanırken İsrail, Lübnan’ın güneyindeki Meiss Ej Jabal kasabasında bir hastaneyi bombaladı ve bir kişi yaralandı. Bu arada Hizbullah da aralarında en az yedi İsrail askerinin de bulunduğu 20’den fazla kişinin yaralanmasına neden olan bir füze saldırısı gerçekleştirdi.

Bu arada Lübnanlı Şii hareketin lideri Hasan Nasrallah Hizbullah’ın sınır ötesi operasyonlarının temposunu ve taktiklerini artırdığını açıkladı. Gazze’deki savaşın başlamasından bu yana yaptığı ikinci konuşmada Nasrallah, geçen cumartesi günü Şii hareketin askeri eylemlerinin seviyesini “operasyon sayısı, hedefler ve silahların türü açısından” yükselttiğini duyurdu. Nasrallah bu kapsamda ilk kez daha yüksek patlayıcı etkiye sahip “Burkan” füzelerinin ve kamikaze dronlarının kullanıldığını açıkladı.

Nasrallah savaş ilan etmekten kaçınıyor

Daha da önemlisi, Hizbullah lideri taktik ve tempo düzeyindeki tırmanışı duyururken, Gazze’deki çatışmanın başlangıcından bu yana hareketin genel stratejisinde bir değişiklik olduğunu ilan etmedi. Nasrallah’ın bir önceki konuşmasında açıkladığı gibi bu strateji, İsrail ordusunu askeri kaynaklarını Lübnan cephesine yönlendirmeye zorlayarak İsrail’in Hamas’ı yok etmek için tüm askeri gücünü kullanmasını engellemeyi amaçlıyor. Lübnan-İsrail cephesindeki genel durumu değerlendirirken “bu cephenin aktif kalacağını” belirtti.

Nasrallah’ın İsrail’le yeni ve büyük bir cephe açma konusundaki belirgin isteksizliği, çatışmayı başlatmama yönündeki genel stratejisiyle tutarlı. Temmuz 2006’daki savaşın ardından, çatışmayı başlatan iki İsrail askerinin yakalanmasına, bunun Lübnan’da savaşa yol açacağını bilseydi izin vermeyeceğini söylemişti.

Lübnan hareketine yakın kaynaklar, İsrail’in Lübnan’a yeni bir savaş açmasını önlemenin Gazze’deki mevcut çatışmaya yaklaşımlarında önemli bir etken olduğunu vurguluyor.

Adının açıklanmaması kaydıyla konuşan Hizbullah’a yakın bir kaynak “İsrail böyle bir savaşı dayatmadığı sürece Hizbullah Lübnan’ı yıkıcı bir savaşa sürüklemeyecek” dedi.

Yine Hizbullah liderliğiyle yakın ilişkileri olan ikinci bir kaynağa göre hareketin tutumu, önceliği Lübnan’ın ulusal çıkarlarına verdiğini kanıtlıyor: “Hizbullah, Lübnan’ın ulusal çıkarlarına büyük önem veren Lübnanlı rasyonel bir aktör gibi davranıyor” diyor.

Bu argüman, Hizbullah’ın İran’ın vekili olduğu imajına karşı koymaya hizmet ediyor. Hem Lübnanlı hem de yabancı muhalifler hareketi bu şekilde tasvir ediyor ancak hareketin kendisi bu nitelendirmeyi reddediyor ve Tahran’ın sadece destekleyici bir rol oynadığında ısrar ediyor.

Hizbullah daha önce Hamas’ın yenilgisinin İsrail’e karşı daha saldırgan bir yaklaşımı tetikleyecek bir kırmızı çizgi olacağını ima etmiş olsa da Nasrallah böyle bir senaryoyu önlemek için umutlarını artan uluslararası baskılara bağlamış görünüyor. “Washington, New York, Londra ve Paris’te binlerce insanın İsrail’i protesto ettiğini görüyoruz” diyen Nasrallah, Batılı hükümetlerin İsrail’in Gazze’de devam eden savaşına verdiği desteğin azaldığını da sözlerine ekledi.

Lübnanlı Şii hareket, İsrail’in ABD’yi daha geniş bir bölgesel çatışmaya sürükleme tehlikesinin de farkında görünüyor. İlk kaynağa göre Hizbullah, mevcut durumda, İsrail’in uzun süredir hayalini kurduğu ABD’yi, İsrail’in bölgesel düşmanlarına karşı daha büyük bir savaşa zorlamasına izin verecek, bir savaş ilanı anlamına herhangi bir eylemde bulunmayacak. “Bölgede konuşlandırılmış Amerikan askeri varlıkları ve uçak gemileri var” diyerek bu durumun “İsrail’in ABD’yi bölgesel bir savaşa sürükleme tehlikesini artırdığı” uyarısında bulundu.

İsrail Lübnan’a yönelik tehditlerini artırıyor

Bu arada üst düzey İsrailli yetkililer, Lübnan’ı Gazze benzeri bir senaryoyla tehdit etti. Nasrallah’ın son konuşmasının ardından İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Hizbullah’ın yıkıcı bir yanıt alabileceği tehlikeli bir oyun oynadığı uyarısında bulundu. İsrail’in kuzey cephesinde yaptığı bir ziyaret sırasında “Gazze’de yapabildiğimizi Beyrut’ta da yapabiliriz” dedi.

İsrail’in Lübnan cephesindeki askerî harekâtına ek bu tür açıklamalar Washington’da yeni korkulara yol açmış görünüyor. Gallant’ın açıklamalarının hemen ardından basında çıkan haberlere göre ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, İsrailli mevkidaşıyla yaptığı telefon görüşmesinde İsrail’in Lübnan’a yönelik gerginliği artırmasına ilişkin endişelerini dile getirdi.

Daha geniş çaplı gerginliğe ilişkin endişeler, Biden yönetiminin Gazze’deki çatışmanın Lübnan’a ve diğer bölgelere yayılmasını önleme politikasını yansıtıyor. Biden’ın enerji ve altyapıdan sorumlu kıdemli danışmanı Amos Hochstein kısa süre önce Beyrut’u ziyaret ederek üst düzey yetkililerle çatışmanın Lübnan’a sıçramasını önlemeye odaklanan görüşmeler yaptı.

Austin, Lübnan-İsrail cephesinde tam ölçekli bir savaşın potansiyel yıkıcı etkilerini mevcut Amerikan yönetimindeki pek çok kişiden daha iyi anlıyor. Hem Irak’taki ABD güçlerinin hem de daha geniş anlamda bölgedeki ABD Merkez Komutanlığı’nın başında görev yapmış olan Pentagon şefi, Hizbullah’ın Yemen’deki Husiler ve Irak’taki Şii silahlı gruplar gibi bölgesel aktörler üzerindeki önemli nüfuzunu şüphesiz çok iyi biliyor.

Nasrallah, Washington’un İsrail’e Gazze’deki saldırısını durdurması için baskı yapması halinde Irak ve Yemen’de başlatılan ABD askeri varlıklarını ve personelini hedef alan operasyonların duracağını söyleyerek bunu ima etti. “Eğer siz Amerikalılar bu operasyonları durdurmak istiyorsanız, Gazze’deki savaşı durdurmalısınız” dedi.

Bu çerçeveden bakıldığında, Hizbullah lideri Washington’a etkili bir mesaj göndererek, Biden yönetiminin İsrailli müttefikine aynısını yapması halinde Yemen ve Irak’taki müttefiklerini dizginlemeyi teklif ediyordu.

ABD yönetimi ayrıca İsrail tarafından daha geniş bölgesel bir savaşa sürüklenmekten de korkuyor gibi görünüyor. Oklahoma Üniversitesi Orta Doğu Çalışmaları Bölüm Başkanı ve Quincy Enstitüsü’nde misafir araştırmacı Joshua Landis’e göre, Lübnan cephesinde gerilimin tırmanmasına ilişkin endişeler, ateşkes için uluslararası baskılar artarken İsrail’in oradaki durumu ateşlemeye çalışabileceği korkusundan kaynaklanıyor.

RS’ye verdiği mülakatta “Biden, İsrail’in hedeflerine verdiği açık destekle, ABD’nin pozisyonunu tehlikeye attı” diyen Landis, “Austin ve diğer üst düzey yetkililer, İsrail’in bunu ABD askerlerini tehlikeye atacak şekilde çatışmayı genişletmek için bir yeşil ışık olarak göreceğinden endişe ediyor olabilirler” diye ekledi. Suriye ve Irak’taki bazı ABD üsleri, İsrail’in Gazze’de ve bölgenin başka yerlerinde saldırıya geçmesinden bu yana İran yanlısı Şii milislerin roket ve füze ateşine maruz kaldı.

Ortadoğu

İsrail-İran Savaşı Küresel Enerji Piyasalarını Sarsabilir

Yayınlanma

Enerji uzmanı ve petrol mühendisi Necdet Pamir, Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gökhan Çınkara, güvenlik analisti Burak Yıldırım ve gazeteci-yazar Nalan Yazgan, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını, yakın ve orta vadeli sonuçlarını ve Ortadoğu jeopolitiğine ve enerji piyasalarına etkilerini Harici’ye değerlendirdi: İsrail-İran savaşı küresel enerji piyasalarını sarsabilir.

İsrail, bu sabaha karşı İran’ın nükleer ve balistik füze programını hedef alan kapsamlı bir hava harekâtı başlattı. “Yükselen Aslan” adı verilen operasyonda İsrail savaş uçakları, Tahran, Tebriz, İsfahan’daki Natanz nükleer tesisi ile Loristan, Kirmanşah ve Hamedan gibi stratejik kentlerdeki nükleer ve askeri tesisleri vurdu. Saldırılarda üst düzey İranlı komutanlar ve nükleer bilim insanları öldürüldü.

Bu saldırı, İran’ın 1980’lerde Irak’la yaptığı savaştan bu yana karşılaştığı en ciddi askeri müdahale olarak değerlendiriliyor. Gelişme, uzun süredir karşı karşıya gelen iki ülkeyi topyekûn bir savaşın eşiğine getirmiş durumda.

Operasyon sürerken İran’ın İsrail’e 100’den fazla insansız hava aracı gönderdiği ve İsrail hava savunma sistemlerinin devrede olduğu bildirildi.  İsrail ordusu, halkı sığınaklarda kalmaları ve sivil savunma talimatlarına uymaları yönünde uyardı. İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, “Bu operasyon uzun süredir planlanıyordu. Mutlak başarı garantisi veremem. İran’ın tepkisi alışık olduğumuzdan farklı olabilir” dedi.

İsrail; İran, Irak ve Ürdün, hava sahalarını geçici olarak uçuşlara kapattı. Ülkede olağanüstü hâl ilan edildi.

İran Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in saldırılarından ABD’yi de sorumlu tuttu. Bakanlık açıklamasında, “Siyonist rejimin İran’a yönelik saldırgan eylemleri, ABD’nin koordinasyonu ve izni olmadan gerçekleştirilemez” denildi ve “ABD, bu maceranın sonuçlarından da sorumlu olacaktır” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada ayrıca, BM Şartı’nın ilgili maddeleri gereği İran’ın meşru müdafaa hakkını saklı tuttuğu vurgulandı.

İsrail’in İran’a saldırısı sonrası bölgede tırmanan tansiyon, enerji fiyatlarını yükseltti. Petrol fiyatları yüzde 7’den fazla yükseldi. Brent petrolün varil fiyatı, Türkiye saatiyle 04.10 itibarıyla yüzde 7,40 artışla 74,49 dolara çıktı.

Uzmanlara göre bu saldırılar yalnızca iki ülke arasındaki çatışma hattını değil, dünya enerji piyasalarını ve jeopolitik dengeyi de tehdit ediyor. Enerji uzmanı ve petrol mühendisi Necdet Pamir, Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gökhan Çınkara, güvenlik analisti Burak Yıldırım ve gazeteci-yazar Nalan Yazgan, İran’ın olası tepkilerini, çatışmanın gidişatını, gerilimin bölgeye ve küresel piyasalara yansımalarını Harici’ye değerlendirdi.

İsrail İran’ın nükleer ve balistik programına saldırdı: İran’dan misilleme

Petrol Fiyatlarında Yükseliş: İlk Etki

İsrail’in saldırısıyla birlikte Brent petrolünün varil fiyatı 69 dolardan 74 doların üzerine çıktı. Enerji uzmanı Necdet Pamir’e göre bu yükselişin arkasında yalnızca jeopolitik değil; üretim kotaları, stok düzeyleri, spekülatif hareketler gibi çok sayıda faktör bulunuyor. Ancak diğer değişkenlerde kayda değer bir değişiklik olmazsa, kısa vadede yukarı yönlü fiyat hareketi kaçınılmaz görünüyor.

Hürmüz Boğazı: Küresel Enerjinin Dar Boğazı

İran daha önce saldırılar karşısında ABD’yi Hürmüz Boğazı’nı kapatmakla tehdit etmişti. Bu sefer Tahran bu tehdidi pratiğe dökebilir. Pamir, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidinin bu kez söylemden pratiğe dönüşme ihtimalini güçlü görüyor. Günde 21 milyon varil petrol ve 306 milyon metreküp LNG taşıyan bu geçiş yolu kapatılırsa, dünya enerji arzında ciddi bir boşluk oluşacak. Pamir, bu durumda petrol fiyatlarının 100 doların çok üzerine çıkmasının ve dünya petrol arzının felç olmasının mümkün olduğunu düşünüyor.

Asya ve Avrupa’ya Etkisi Ne Olacak?

Pamir’e göre, Hürmüz çıkışlı petrolün büyük kısmı Çin, Hindistan, Japonya ve Güney Kore gibi Asya pazarlarına gidiyor. Ancak Bab’ül Mendeb–Süveyş güzergâhı üzerinden Avrupa’ya yönelen 9 milyon varillik günlük petrol ticareti de risk altında. Bu yüzden kriz, sadece bölgesel değil, küresel sonuçlar doğurabilecek bir niteliğe sahip.

Krizin Çin’e Olası Etkileri

Enerji fiyatlarındaki artışın, özellikle Çin ve Türkiye gibi yüksek ithalat bağımlılığı olan ülkeleri olumsuz etkileyeceğini belirten Pamir, sadece Çin’in artan maliyetinin 111 milyar dolar seviyesinde olabileceğini öngörüyor. Türkiye gibi ülkeler için de enflasyonist baskılar kaçınılmaz.

Yıllardır ABD ve AB’nin ambargoları altında olan İran’ın petrolünün en büyük alıcısının Çin olduğunu hatırlatan Pamir, “Her ne kadar İran Petrol Bakanı Jawad Owji, İran’ın 17 ülkeye petrol ihraç ettiğini öne sürmekte ise de diğer ülkelerin ithalatları neredeyse semboliktir ve bunların çoğu da aldıkları petrolü, yeniden (re-export) Çin’e satmaktadırlar. Çin İran’dan (ve Rusya’dan) dünya petrol fiyatlarına göre çok daha indirimli fiyatla petrol almaktadır. Bu olanağın kısıtlanması durumunda, Çin ekonomisinin zararı büyüyecektir” değerlendirmesini yaptı.

Saldırının Stratejik Hedefi

İsrail’in saldırılarının stratejik hedefinin; nükleer tesisleri, petrol ve doğal gaz alt yapısını tahrip etmekten ziyade, rejim değişikliğinin yolunu açmak olduğunu düşünen Pamir, Tel Aviv’in saldırılarının şiddetini daha da artırması ve ABD’nin de buna katılarak İran’a doğrudan ve asimetrik güçle müdahale etmesi halinde, Tahran’ın “Hürmüz Boğazı’nı kapatma” tehdidini, söylemden eyleme geçirmesinin olası olduğunu tekrar vurguladı. “Hürmüz Boğazı, dünyanın en stratejik dar boğazlarından biridir” ifadelerini kullanan Pamir, “İsrail – İran çatışması, sadece bölgesel değil, küresel etkileri olacak bir sürece evrilmektedir” değerlendirmesini yaptı.

İran’dan Gelecek Misilleme Ne Ölçüde Olabilir?

İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, saldırının ardından yaptığı açıklamada, “Siyonist rejim bu sabah topraklarımızda bir suç işleyerek yerleşim alanlarını hedef aldı. Bu rejim ağır bir cezayla karşı karşıya kalacak,” dedi. “Şehit edilen komutan ve bilim insanlarının yerini, onların yoldaşları ve halefleri alacak. Bu rejim, kendi sonunu hızlandırdı” ifadelerini kullandı.

İranlı yetkililer arka arkaya “çok sert” bir misillemede bulunacaklarını açıklarken, bu misillemenin boyutu ve yöntemi çokça tartışılıyor.

Dr. Gökhan Çınkara’ya göre, İran’ın elinde güçlü bir cevap verme kapasitesi kalmamış olabilir, çünkü İsrail İran’ın yanıt üretmesi gereken yerlerini de öncül bir saldırıyla etkisiz hale getirdi. Önemli askeri figürleri kaybeden Tahran, hem iç kamuoyunu tatmin etmek hem de uluslararası arenadaki caydırıcılığını sürdürmek için bir misilleme yapmak zorunda. Ancak Çınkara’ya göre ABD’nin müdahil olması hâlinde bu misillemenin sınırları daralıyor.

Güvenlik analisti Burak Yıldırım ise, İran’ın mühimmat ve füze stoğuyla sınırlı bir yanıt verebileceğini, jet filosunun ise işlevsiz kaldığını belirtiyor. Vekiller aracılığıyla yapılacak hamlelerin etkisinin düşük olacağını ifade eden Yıldırım, Tahran’ın bölgedeki ABD üslerini hedef almasının ise, Washington’un çatışmaya doğrudan katılmasını tetikleyebileceğini belirtti.

İsrailli yetkili ifşa etti: ABD, müzakereleri İran’ı aldatmak için kullandı

Nükleer Müzakereler: Rölantide Bir Süreç

İran, İsrail’in saldırılarının ardından 15 Haziran’da yapılacak ABD ile nükleer müzakereleri durdurduğunu açıkladı.

ABD’nin İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini tamamen durdurması ısrarı nedeniyle bir süre gerçekleştirilemeyen görüşmelerin 15 Haziran’da Umman’da yeniden başlayacağı bildirilmişti.

Çınkara’ya göre, nükleer müzakereler İran’ı oyalamak için bir araç olarak kullanılmış olabilir. İran bu olaylar silsilesi içerisinde süreci resmen sonlandırdı. Toplamda bu durumun, İsrail’e zaman kazandırdığı düşünülüyor.

Yıldırım’a göre ise, İran’ın yeniden müzakere masasına dönmesi, rejim açısından zayıflık göstergesi olarak algılanacaktır: “İran’ın bu konjonktürde nükleer anlaşmaya imza atması İsrail’e tamamen boyun eğmesi ve rejime yönelik iç tehditlerle karşı karşıya kalması anlamına gelecek. Müzakere masasını terk etmek ise fiili çatışma halinin ağırlaşmasını beraberinde getirecek.”

İran Rejiminin Geleceği Tehlikede mi?

İran rejiminin içeride büyük bir baskı altında olduğunu belirten gazeteci-yazar Nalan Yazgan, saldırılar sonrası içerideki muhalefetin dışarıdan da desteklenerek rejim karşıtı hareketlerin büyüyebileceği görüşünde. Yazgan da Necdet Pamir gibi, İsrail’in asıl hedefinin sadece nükleer tesisler değil, rejimin kendisi olduğunu düşünüyor.

Ancak bu değişikliğin kolay olmayacağını ifade eden Gökhan Çınkara, içeride ve dışarda farklı kanatlardan muhalifler olduğunu ve hangi aktörlerin ortaya çıkabileceğinin belirsiz ve tartışmalı olduğunu söyledi.

Netanyahu’nun İç Siyaset Hamlesi

Saldırıların hemen öncesinde İsrail’de Netanyahu hükümeti içeride krizler boğuşuyordu. Bir yandan hükümet içinde zorunlu askerlik krizi devam ederken muhalefet de Netanyahu iktidarını devirme girişiminde bulundu. Ancak muhalefetin önceki gün sunduğu meclisin feshine ilişkin tasarı ön oylamada 61’e karşı 53 oyla reddedildi.

Uzmanlar, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun bu saldırıyı iç siyasetteki krizleri bastırmak ve kendi sağ seçmenini konsolide etmek amacıyla kullandığı görüşünde.

Nalan Yazgan’a göre, Netanyahu, geleneksel bir taktikle içerideki koltuğunu korumak için İran’ı hedef aldı. Bu noktada İsrail’in daha fazla saldırı düzenleme yoluna gideceğini ifade eden Yazgan, ancak bunun uzun vadeli bir plan olduğunu ve sadece günlük politikayla ilgili olmadığını da vurguladı. “İsrail’in asıl hedefi nükleer tesisler değil, İran rejimini devirmek” diyen Yazgan, bunun için içeriden ve dışardan tüm imkanlarını seferber ettiklerini belirtti: “İsrail’in İran’da bir drone üssü kurduğu ve saldırının oradan yapıldığı ve bu yüzden savunmanın devreye sokulamadığı konuşuluyor. Bu da uzun vadeli yıllar süren bir proje olduğunu gösteriyor.”

Çınkara’ya göre ise, Netanyahu bu saldırı ile kendi sağ kamuoyunu konsolide etti. Netanyahu hükümetinin Haredilerle yaşadığı askerlik krizini de aştığını belirten Çınkara, şu an için içeride Netanyahu aleyhine ciddi bir süreç işlemediği görüşünde.

Öte yandan İsrail’in kaos istediğini ve gerilimi tırmandırmak istediğini vurgulayan Nalan Yazgan, “Bölgedeki kaos İsrail’in tek ve en güçlü devlet olarak devam edebilmesi için bir ihtiyaç” ifadesini kullandı. İsrail’in diğer yandan da Batı Şeria’yı ilhak planına yaklaştığını belirten Yazgan, “Gazze’de zaten Filistinsizleştirme planında sona yaklaştı. Asıl hedefleri şu an Batı Şeria, orayı İsrail toprağı yapma yolunda ilerliyorlar” dedi.

Netanyahu’nun ‘kırılgan’ zaferi: Zorunlu askerlik krizi ertelendi

Sonuç: Küresel Etkileri Olan Bir Kriz Kapıda

İsrail’in saldırıları sonucu İran’la yükselen gerilim enerji fiyatları ve güvenliği başta olmak üzere çok sayıda alanda bölgesel ve küresel kriz dinamiklerini tetikliyor. Uzmanlara göre, İran’ın nasıl yanıt vereceği ve ABD’nin tepkisi bu noktada önemli. Bu değişkenlerin, yalnızca enerji fiyatlarını değil, bölgesel güvenlik mimarisini, diplomatik ilişkileri ve iç politik dengeleri de sarsabileceği düşünülüyor.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Pezeşkiyan: İsrail ahmaklığından pişman olacak

Yayınlanma

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, İsrail’in Tahran ve diğer şehirlere düzenlediği saldırının ardından, “meşru ve güçlü karşılığın düşmanı yaptığına pişman edeceğini” söyledi.

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, İsrail’in bu sabah şafak vaktinde başkent Tahran ve çok sayıda ile düzenlediği saldırıların ardından yaptığı açıklamada, “İran İslam Cumhuriyeti’nin meşru ve güçlü karşılığı, düşmanı yaptığına pişman edecektir,” dedi.

Saldırılarda konutlar da hede alınmış, aralarında askeri komutanlar, bilim insanları ve sivillerin de bulunduğu çok sayıda kişi hayatını kaybetmişti.

‘Bu barbarca bir saldırı’

Saldırıyı “barbarca” olarak nitelendiren Pezeşkiyan, halka seslendiği mesajında, “Tüm uluslararası taahhütlere aykırı olan bu saldırı, bu yasa dışı oluşumun cani doğasını ortaya koymaktadır,” ifadelerini kullandı.

Pezeşkiyan, bu saldırının, İran İslam Cumhuriyeti’nin yıllardır uyarısını yaptığı “bu varlığın fıtratının suç ve saldırganlık üzerine kurulu olduğu” gerçeğini tüm dünyaya kanıtladığını ekledi.

İran halkının ve yetkililerinin bu suç karşısında sessiz kalmayacağını vurgulayan Pezeşkiyan, “İran’ın yanıtı meşru, güçlü ve düşmanı ahmaklığından pişman edecek nitelikte olacaktır,” diye konuştu.

Tahran’ın her zaman bölgede ve dünyada barış ve istikrar arayışında olduğunu ve diyalog kurmaya hazır olduğunu belirten Cumhurbaşkanı, Tahran’ın “toprak bütünlüğünü ve egemenliğini meşru müdafaa çerçevesinde savunarak her türlü saldırganlığa kararlılıkla yanıt vereceğini” kaydetti.

Bunun yanı sıra Pezeşkiyan, İran halkına “birlik ve beraberliği koruma, düşmanın psikolojik savaş kapsamında yaydığı söylentilere ve yalan haberlere itibar etmeme” çağrısında bulundu.

Hamaney: İsrail’i şiddetli bir ceza bekliyor

İran Devrim Lideri Ali Hamaney de yaptığı açıklamada, “İran topraklarına saldırma suçunu işleyen İsrail’i şiddetli bir ceza bekliyor,” dedi.

Hamaney, halka gönderdiği mesajda, “İslam Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerinin güçlü eli düşmanı rahat bırakmayacaktır. Siyonist varlık, bu cani eylemiyle kendisine acı ve sancılı bir kader hazırlamıştır ve buna kesinlikle ulaşacaktır,” ifadelerini kullandı.

İran Devrim Muhafızları Ordusu da diğer silahlı kuvvetlerle birlikte, İsrail’in İran’a yönelik saldırganlığına kararlılıkla yanıt vermek için “teyakkuzda” olduklarını duyurdu.

İran’la savaş kapıda mı?

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

İsrail’den İran’a ikinci saldırı

Yayınlanma

İsrail, İran’a yönelik yeni saldırılar düzenleyerek İsfahan’daki Natanz nükleer tesisini, Tebriz’deki havalimanını ve Kirmanşah’taki bazı bölgeleri hedef aldı. İran devlet televizyonu, saldırılar sonucu Tebriz Havalimanı’nda yangın çıktığını ve patlama sesleri duyulduğunu bildirdi. Tesnim haber ajansı ise daha önce aynı bölgede düzenlenen saldırılarda en az 3 kişinin öldüğünü aktardı.

İsrail, geçtiğimiz saatlerde İran’daki farklı vilayetleri hedef alan yeni saldırılar düzenledi. İran devlet televizyonu, İsrail’in İsfahan vilayetindeki Natanz nükleer tesisine yeniden saldırdığını duyurdu.

Saldırılar sonucunda ülkenin kuzeybatısındaki Tebriz Havalimanı’nda yangın çıktığı ve patlama sesleri duyulduğu bildirildi.

Tebriz havalimanında yangın

İran devlet televizyonu, İsrail saldırıları neticesinde ülkenin kuzeybatısındaki Tebriz kentinde bulunan havalimanında patlama seslerinin duyulduğunu ve bir yangın çıktığını açıkladı.

Doğu Azerbaycan vilayetinde bulunan havalimanından alevlerin ve dumanların yükseldiğini gösteren bir video, “Tebriz Havalimanı şimdi” notuyla paylaşıldı.

Kirmanşah’ta yeni hedefler

Lübnan merkezli el-Meyadin televizyonu da, İsrail’in Kirmanşah’ta bulunan Kasr-ı Şirin ve Kangavar şehirlerini de hedef aldığını bildirdi.

Öte yandan Tesnim haber ajansı, daha önce aynı vilayette (Doğu Azerbaycan) 10 noktayı hedef alan bir dizi saldırı düzenlendiğini ve bu saldırılarda en az 3 kişinin hayatını kaybettiğini aktardı.

İran’la savaş kapıda mı?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English