Diplomasi
ABD, NATO’nun doğuya doğru genişlemesinin durdurulmasını yasal olarak garanti edebilir mi?

ABD Başkanı Donald Trump’ın özel temsilcisi Keith Kellogg, Washington’un Rusya’nın NATO’nun doğuya doğru genişlemesine ilişkin endişelerini haklı bulduğunu ve Ukrayna’nın ittifaka katılımının söz konusu olmadığını belirtti. Kremlin bu açıklamayı olumlu karşılarken, uzmanlar böyle bir güvencenin hayata geçirilmesinin önünde ciddi uluslararası hukuk ve siyasi engeller bulunduğuna dikkat çekiyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın özel temsilcisi Keith Kellogg, 30 Mayıs gecesi ABC News‘e verdiği mülakatta, Washington’un Rusya’nın NATO’nun Sovyet sonrası ülkeler, özellikle de Ukrayna üzerinden doğuya doğru genişlemesine ilişkin endişelerini haklı bulduğunu ifade etti.
Kellogg, “Bu meşru bir endişe. Ukrayna’nın NATO’ya katılımı konusunun tartışılmadığını defalarca söyledik,” diyerek, en az dört NATO üyesi ülkenin daha Kiev’in ittifaka üyeliği konusunda benzer bir tutum sergilediğini belirtti.
Bu, Kellogg’un konuyla ilgili ilk açıklaması değil. Nisan ayı ortasında da Kiev’in Kuzey Atlantik İttifakı’na üyeliğini “tartışma dışı” olarak nitelendirmiş ve bunun 2008’den beri vurgulandığını ifade etmişti. ABD Başkanı Donald Trump da şubat ayından itibaren benzer yönde açıklamalarda bulunmuştu.
Kremlin ise Kellogg’un açıklamasına yanıt olarak, “Başkan’ın açıklamalarının Washington dahil olmak üzere anlayışla karşılanmasından memnunuz,” ifadelerini kullandı.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, “Ve elbette bu, Washington’un sürdürdüğü arabuluculuk rolü açısından bize oldukça cazip geliyor,” dedi.
Ancak, Washington’un Moskova’nın Ukrayna’daki silahlı çatışmanın “temel nedenleri” olarak adlandırdığı durumu ortadan kaldırmaya yönelik imaları ve hatta isteği ile bu iradenin hayata geçirilmesi arasında önemli bir mesafe bulunuyor.
Uzmanlara göre, Batılı ülkeler arasındaki ilişkilerin kendine özgü yapısı nedeniyle bu yolda iç içe geçmiş uluslararası hukuk ve siyasi engeller yatıyor ve Washington’un Rus tarafının endişelerini anlaması yeterli olmayabilir; standart dışı çözümler gerekebilir.
Kellogg: ABD, NATO’nun Rusya sınırlarına doğru genişlemesini durdurmaya hazır
NATO’daki oybirliği sorunu
NATO’nun işleyiş ilkelerini belirleyen temel belge, 1949 tarihli Washington Antlaşması. Bu antlaşma, tüzükteki herhangi bir değişikliğin yalnızca kolektif düzeyde ve oybirliğiyle onaylanmasını öngörüyor.
Moskova Devlet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk Kürsüsü’nden Profesör Dr. Petr Kremnev’in belirttiği üzere, bu durum yeni üyelerin kabulü meselesi için de geçerli: Antlaşmanın 10. maddesine göre, üyeler, “herhangi bir Avrupa devletine”, antlaşmanın koşullarını yerine getirebilecek ve ilkelerini geliştirebilecek durumda olmaları halinde, “tüm üyelerin ortak rızasıyla” ittifaka katılmayı teklif edebilirler.
Vedomosti‘ye konuşan uzmanlar, ABD’nin askeri bloktaki temel mali ve teknik rolüne rağmen, Ukrayna’nın üyeliğini dışlayan değişikliklerin NATO’nun doktrinsel belgelerine dahil edilmesinin pek olası olmadığı konusunda hemfikir.
ABD ve Avrupa’nın NATO harcamaları
NATO’nun Nisan 2025 verilerine göre, ABD’nin ittifakın organizasyon yapısı (sivil, askeri ve yatırım fonları) kapsamındaki 4 milyar avroluk ortak harcamalara katkısı yüzde 15’in üzerinde olup en büyük paya sahip.
Diğer yandan, NATO üyesi ülkelerin ulusal bütçelerindeki askeri tahsisatların toplamı, GSYİH’nin yüzde 2’si olarak belirlenen normda.
2024 yılında ittifakın 32 ülkesinden 23’ü bu eşiğe ulaşmış veya bu eşiği aştı. Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya, “Amerikalı olmayan” üyelerin yüzde 50’sinden fazlasını oluşturuyor. En büyük askeri yük Doğu Avrupa’da.
Rekor ise Ukrayna’daki çatışma bölgesiyle sınırı olan ve savunmaya GSYİH’nin yüzde 4,1’ini ayıran Polonya’da.
Avrupa ve Kanada’nın 2024 yılı için toplam askeri harcamaları 430 milyar dolar olup, bu rakam ittifak verilerine göre tüm üyelerin harcamalarının yüzde 17’sini teşkil ediyor.
ABD ise 2024’te savunmaya 755 milyar dolar harcadı; bu da tüm NATO ülkelerinin askeri harcamalarının yarısından fazlası.
Genişlemeden dolaylı vazgeçme senaryoları
İttifak düzeyinde genişlemeden dolaylı olarak vazgeçilmesi bir seçenek olabilir. Profesör Kremnev’e göre, Ukrayna’da bir ateşkes anlaşması yapılması ve bu anlaşmada tarafsızlık statüsüne atıfta bulunulması durumunda, ateşkes sonrası düzenlenecek hipotetik bir NATO liderleri veya dışişleri bakanları zirvesinin bildirisinde Kiev’in “tercihine saygı” duyulduğuna dair ifadelere yer verilebilir.
Ulusal Araştırma Üniversitesi Yüksek Ekonomi Okulu (NIU VŞE) Dünya Askeri Ekonomi Araştırmaları Merkezi Direktörü Prohor Tebin, NATO’nun genişlemesi veya “Ukrayna’nın ittifaka katılma girişimlerine geri dönmesi” kararının alınmasının, Rusya için savaş sebebi (casus belli) sayılarak çatışmaların yeniden başlaması için bir koşul olarak tanımlanabileceğini belirtiyor. Ek olarak, bu konuda Rusya-NATO hattında bir anlaşma imzalanabilir.
Rusya Bilimler Akademisi ABD ve Kanada Çalışmaları Enstitüsü kıdemli araştırmacısı Pavel Koşkin, Trump’ın Avrupa’yı Ukrayna’nın NATO üyeliğinden vazgeçmeye zorlamak için mali şantaja başvurarak finansmanı kısma söylemini yeniden gündeme getirebileceğini, ancak bunun durumu kökten değiştirmesinin pek olası olmadığını ekliyor: “Bu, Avrupa’yı kendisine karşı kışkırtacak ve Trump’ın muhaliflerine onu Putin’e sempati duymakla suçlama fırsatı verecektir.”
Koşkin, söz konusu olanın devlet tahsisatlarının ayrılması veya azaltılması olduğundan, ABD Başkanı’nın bu noktada iç siyasi engellerle karşılaşabileceğine dikkat çekiyor; Kongre’nin müdahale etmesi gerekecek.
Bütçe ve ilgili konular, 1921 tarihli Bütçe ve Muhasebe Yasası (Budget and Accounting Act) ile 1974 tarihli Kongre Bütçe ve El Koyma Kontrol Yasası (Congressional Budget and Impoundment Control Act) uyarınca yasama organının yetkisinde ve Kongre’ye denetim hakkı tanıyor.
Ukrayna’nın NATO’dan dışlanması Rusya’nın ana talebi
İttifakın Doğu Avrupa, Orta Asya ve Güney Kafkasya’daki Sovyet sonrası ülkeler pahasına genişletilmesinden vazgeçilmesi talebi, Rusya’nın Aralık 2021’de NATO’ya verdiği ültimatomda yer alıyordu.
Ukrayna’da çatışmaların başlamasının ardından, Mart 2022’de İstanbul’da yapılan müzakereler sırasında paraflanan belgelerde Kiev’e verilecek güvenlik garantilerinin koşullarından biri olarak ülkenin tarafsız ve blok dışı statüsü belirtilmişti.
Geçen yılın haziran ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ateşkes koşullarından biri olarak Ukrayna’nın NATO üyeliğinden vazgeçmesinin güvence altına alınmasını göstermişti.
Geçen ayın ortasında İstanbul’da müzakerelerin yeniden başlamasının ardından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova’nın Kiev’in blok dışı statüsünde ısrarcı olduğunu teyit etti.
Koşkin, Trump’ın Rusya’ya taviz verme yönündeki her türlü girişiminin, Avrupa’yı yeniden ve daha ciddi bir şekilde kendine yeterliliği artırma ve NATO bütçesine katkıda bulunma konuları üzerinde düşünmeye sevk edeceğini belirtiyor.
Bu durum 2022’den beri zaten yaşanıyor. 2023’ten itibaren ise AB’nin askeri sanayisinin modernizasyonu ve bunun için finansman bulunmasına yönelik çeşitli programlar geliştiriyor.
Bu süreçler 2024’ten itibaren yoğunlaşmış ve Mayıs 2025’te AB temelinde yeniden silahlanma için 150 milyar avroluk (önümüzdeki yıllarda 800 milyar avroya kadar harcama planlarıyla birlikte) bir fon oluşturulmasının onaylanmasıyla sonuçlanmıştı.
Ancak Tebin, Trump’ın Avrupa’daki askeri birliklerini ve kıtanın güvenliğini sağlama konusundaki mali yükümlülüklerini en azından azaltma konusunda ısrar etmeye devam etmesiyle, NATO’nun “Avrupalılaşması” ve AB’nin “ABD’siz NATO”ya dönüşmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyor.
ABD ve Rusya için belirsiz yasal boşluklar
Rusya Bilimler Akademisi Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Uluslararası Güvenlik Merkezi araştırmacısı Dmitriy Stefanoviç’e göre, NATO’da oybirliği gerekliliği bu bağlamda bir sorun değil, bir avantaj haline gelebilir: ABD’nin Ukrayna’nın üyeliğine veya genel olarak daha fazla genişlemeye karşı olduğunu teyit etmesi yeterli olacak ve konu fiilen kapanacak.
Uzman, pratikte NATO üyelerinin ABD’nin belirli kararlarına yönelik olumsuz tutumlarının bile sonuçta ABD tarafından kabul ettirildiğini gösterdiğini söylüyor.
Stefanoviç, “Örneğin, Avrupalı NATO müttefikleri arasında ABD’nin Orta ve Daha Kısa Menzilli Füzeler Anlaşması’ndan (INF Anlaşması) çekilmesine karşı çıkan çok sayıda ülke vardı, ancak sonunda herkes durumu kabullendi,” diye hatırlatıyor.
Bunun yanı sıra Profesör Kremnev, Amerikalıların en üst düzeyde veya dışişleri bakanı düzeyinde Rusya ile Ukrayna, Gürcistan ve Moldova’nın NATO’ya katılımına onay vermeyeceklerine dair bir anlaşma imzalamaları durumunda, bunun yazılı bir taahhüt olacağını düşünüyor: “Ukrayna’nın ittifaka resmi entegrasyonu konusunun NATO düzeyinde ele alınması sırasında Amerikalılar aleyhte oy kullanmakla yükümlü olacaklardır.”
Tebin ise ABD ile NATO’nun genişlemesini engelleme konusunda ikili bir anlaşma yapmanın pek mümkün olmadığı görüşünde: Kongre’nin bunu onaylaması pek olası değil, Trump’a muhalif Demokratlar ve Ukrayna’yı destekleyen Cumhuriyetçiler arasında bir mücadele başlayacak.
Koşkin de buna katılarak, alternatifin Trump’ın ABD adına Kiev’in ittifaka katılmasına karşı çıkacağı bir deklarasyon veya bildiri olabileceğini belirtiyor: “Ancak bu tür belgeler kesinlikle Kremlin’in talep ettiği yasal garantileri sağlamayacaktır.”
Tebin’e göre, ABD’yi bağlayıcı bir anlaşmanın “peşinden koşmak anlamsız” ve liderler düzeyinde bir deklarasyonla yetinmek gerekecek.
Fakat dikkate alınması gereken en önemli hususun, Amerikalıların “kurucu babalar” döneminden Trump’a kadar uluslararası siyasette anlaşmalarla “ellerini bağlamaktan” sürekli olarak kaçındıkları ve kendi açılarından cazibesini ve faydasını yitirmiş anlaşmalardan kolayca çıktıkları olduğunu sözlerine ekliyor.
Diplomasi
AB ve Avustralya, güvenlik ve savunma ortaklığını müzakere edecek

AB ve Avustralya, “Güvenlik ve Savunma Ortaklığı” müzakerelerine başlayacaklarını duyurdu ve “serbest ticaret müzakerelerini ilerletme” taahhüdünü yineledi.
Planlanan savunma ortaklığını duyuran açıklamada, Avrupa Komisyonu “savunma sanayii, siber ve terörle mücadele gibi alanlar da dahil olmak üzere mevcut ve gelecekteki işbirliği için bir çerçeve sağlayacağını” belirtti. Fakat Brüksel, gelecekteki anlaşmanın “askeri konuşlandırma yükümlülüğü içermediğini” vurguladı.
Savunma müzakerelerinin başlatılması kararı, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Konseyi Başkanı António Costa ve Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’nin Kanada’da düzenlenen G7 zirvesi sırasında yaptıkları görüşmenin ardından alındı.
Albanese yaptığı açıklamada, “Bu, ortak savunma tedarik fırsatlarının önünü açacak ve hem endüstrilerimize hem de güvenliğimize fayda sağlayacak,” dedi.
Leyen ise yaptığı açıklamada, “Gerilimin ve stratejik rekabetin arttığı bir dönemde, güvenilir ortaklar birbirlerine destek olmalıdır,” dedi. Leyen, AB ve Avustralya’nın ayrı ayrı “iktisadi güvenlik de önemli olduğu için serbest ticaret müzakerelerini ilerletmeye kararlı” olduğunu da sözlerine ekledi.
Brüksel ve Canberra, 2018 yılında serbest ticaret anlaşması müzakerelerine başlamış, fakat 2023 yılında Avustralya Ticaret Bakanı Don Farrell’ın AB pazarına erişim eksikliğinden şikayet ederek müzakereleri son anda çökertmesi üzerine müzakereler sonuçsuz kalmıştı.
Ne var ki, ABD Başkanı Donald Trump’ın dünya çapında gümrük vergileri uygulamaya koymasıyla AB-Avustralya anlaşması rafa kaldırıldı ve Komisyon gece yaptığı açıklamada “Avustralya-Avrupa ilişkilerinde güçlü bir ivme” olduğunu belirtti.
Diplomasi
Ermenistan’da iş insanı Karapetyan hakkında ‘darbe çağrısı’ soruşturması başlatıldı

Ermenistan’da Başbakan Nikol Paşinyan ile Rusya vatandaşlığı olan iş insanı Samvel Karapetyan arasında başlayan kilise tartışması, adli bir krize dönüştü. Paşinyan’ı eleştiren Karapetyan’ın evine baskın düzenlenirken, iş insanı hakkında ‘iktidarı ele geçirme çağrısı’ suçlamasıyla ceza davası açıldı ve tutuklanması talep edildi.
Ermenistan’da, Taşir Grubu’nun sahibi Rusya vatandaşlığı olan iş insanı Samvel Karapetyan hakkında, evinde arama yapılmasından bir gün sonra ceza davası açıldı.
News.am ajansının haberine göre, Karapetyan’a “iktidarı ele geçirmeye yönelik aleni çağrılar yapma” suçlaması yöneltildi.
İş insanının avukatlarından Armen Feroyan, Sputnik Armenia‘ya yaptığı açıklamada, Ermenistan Soruşturma Komitesi’nin Karapetyan’ın tutuklanması talebiyle mahkemeye başvurduğunu belirtti. Karapetyan ise suçlamaları reddediyor.
Kriz, Karapetyan’ın, Başbakan Nikol Paşinyan hükümetinin üst düzey din adamlarına yönelik sert eleştirilerinin ardından Ermeni Apostolik Kilisesi’ni (EAK) savunmasıyla patlak verdi.
Kilise savunması gerilimi tırmandırdı
Gerilim, 17 Haziran’da Karapetyan’ın kiliseye destek veren bir açıklama yapmasıyla zirveye ulaştı. Karapetyan, “Ermenistan’ın ve kilisenin bin yıllık tarihini unutan küçük bir grup insanın, EAK’ye ve Ermeni halkına saldırdığını” ifade etti.
Bu açıklamaya sert tepki gösteren Başbakan Paşinyan, iş insanını “sefih hayırsever” olarak nitelendirdi.
Paşinyan, din adamlarını ve onların hayırseverlerini “dizginleme” tehdidinde bulundu.
Karapetyan’ın evine baskın ve gözaltılar
Aynı günün akşamı Ermenistan İçişleri Bakanlığı, Karapetyan’ın evinde arama yaptı. Bu sırada binanın önünde toplanan iş insanının destekçilerinden 45 kişi gözaltına alındı.
Karapetyan’ın kardeşi Karen Karapetyan, güvenlik güçlerinin “evin kapısında yakaladıkları herkesi” gözaltına aldığını ve bazı kişilerin kollarının kırılarak yaralandığını söyledi.
Sputnik Armenia, Karapetyan’ın evinin yakınındaki gözaltıların “yasa dışı silah bulundurma” gerekçesiyle yapıldığını bildirdi. Haberde, bu suçlamanın ülkede eski siyasetçi ve yetkililere karşı sıkça kullanılan “popüler” bir madde haline geldiği yorumuna yer verildi.
18 Haziran gecesi Samvel Karapetyan, iki güvenlik görevlisi eşliğinde Erivan’daki evinden ayrıldı ve kardeşiyle birlikte bir polis aracına bindi.
Karapetyan, basına yaptığı kısa açıklamada, ne kadar karalanmaya çalışılırsa çalışılsın kilisenin ve Ermeni halkının yanında olacağını söyledi.
Paşinyan’dan kamulaştırma ve görevden alma hamlesi
İş insanıyla yaşanan skandalın ortasında Paşinyan, Karapetyan’a ait olan Ermenistan Elektrik Şebekeleri şirketini kamulaştırma zamanının geldiğini duyurdu.
Ermenistan Başbakanı ayrıca, Ulusal Güvenlik Teşkilatı Direktörü Armen Abazyan’ı görevden alan bir kararname imzaladı. Ulusal Güvenlik Teşkilatı direktörlüğü görevini geçici olarak direktör yardımcısı Andranik Simonyan yürütecek.
Karapetyan: Hükümet tam bir fiyasko
Sputnik Armenia tarafından 18 Haziran’da yayımlanan bir başka açıklamada Karapetyan, ilkelerinden vazgeçmeyeceğini vurgulayarak mevcut zor durumdan çıkmak için birleşme çağrısı yaptı.
İş insanına göre yaşananlar, “mevcut hükümetin tam fiyaskosunu” ortaya koydu. Karapetyan, hükümetin nitelikleri arasında EAK’ye karşı nefret, ulusal değerlere kayıtsızlık, sağlıklı eleştiriye tahammülsüzlük ve her türlü muhalif düşünceyi acımasızca bastırma arzusunu saydı.
Tartışmanın fitilini Paşinyan ateşledi
Hükümet ile Karapetyan arasındaki çatışma, Paşinyan’ın kiliseye yönelik eleştirileriyle başladı. 29 Mayıs’ta bir hükümet toplantısında kiliselerin durumunu eleştiren Paşinyan, ibadethanelerin “kilerlere” dönüştüğünü iddia etti.
Ertesi gün sosyal medya hesaplarından din adamlarını hedef alan Paşinyan, üst düzey ruhban sınıfından kaç kişinin bekaret yeminine sadık kaldığı konusunun araştırılmasını önerdi ve yemini bozan din adamlarının görevlerini bırakması gerektiğini belirtti.
Paşinyan, 9 Haziran’da ise Tüm Ermeniler Katolikosu II. Garegin’i doğrudan bekaret yeminini bozmakla suçlayarak bir çocuğu olduğunu öne sürdü.
Başbakan, Katolikos’un görevini bırakması gerektiğini söyleyerek inananları birleşmeye ve “patriklik konutunu özgürleştirmeye” çağırdı.
Taşir Grubu’nun kurucusu ve başkanı olan Samvel Karapetyan, aynı zamanda Taşir yardım vakfının da başkanlığını yürütüyor.
Forbes‘a göre, bu yılın şubat itibarıyla 3,2 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zengin 1102’nci, Rusya’nın ise 44’üncü zengini konumunda bulunuyor.
Diplomasi
Çin Devlet Başkanı Xi: İsrail’in gerginliği tırmandıran eylemlerinden endişeliyiz

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, devlet haber ajansı Xinhua’ya göre, daha fazla gerginliği önlemek için İsrail-İran çatışmasında gerginliğin azaltılması çağrısında bulunurken, Pekin’in barışın yeniden tesis edilmesinde “yapıcı bir rol oynamaya” hazır olduğunu vurguladı.
Xinhua, Xi’nin salı günü yaptığı açıklamada, “Tüm taraflar, çatışmayı mümkün olan en kısa sürede yatıştırmak ve gerginliğin daha da tırmanmasını önlemek için çalışmalıdır” dediğini bildirdi: “Çin, Orta Doğu’da barış ve istikrarın yeniden tesis edilmesinde yapıcı bir rol oynamak için tüm taraflarla işbirliği yapmaya hazırdır.”
Çin Devlet Başkanı Xi, Kazakistan’ın Astana kentinde düzenlenen Çin-Orta Asya Zirvesi’nin arasında, Özbekistan’ın Cumhurbaşkanı Şavkat Mirziyoyev ile yaptığı görüşmede, “İsrail’in İran’a yönelik askeri eylemleri Orta Doğu’da gerginliğin aniden tırmanmasına yol açtı ve bu durum Çin’i derinden endişelendiriyor” dedi.
Çin lideri, “Diğer ülkelerin egemenliğine, güvenliğine ve toprak bütünlüğüne tecavüz eden her türlü eyleme karşıyız. Askeri çatışma sorunların çözümü değildir ve artan bölgesel gerginlikler uluslararası toplumun ortak çıkarlarına uygun değildir” dedi.
Bu arada, Çin Dışişleri Bakanlığı’na göre, Pekin, daha geniş bir bölgesel çatışma endişesinin artmasıyla İran ve İsrail’de yaşayan Çin vatandaşlarını tahliye etmeye başladı.
Bakanlık sözcüsü Guo Jiakun salı günü yaptığı açıklamada, bazı Çin vatandaşlarının komşu ülkelere tahliye edildiğini belirtti ancak ayrıntıları vermedi.
Guo, günlük basın brifinginde, “Bakanlık ve büyükelçilikler, İran ve İsrail’deki Çin vatandaşlarının güvenliğini korumak ve Çin vatandaşlarının tahliyesini hızla organize etmek için her türlü çabayı gösteriyor” dedi.
“Her iki hükümetten de Çin vatandaşlarının ve kurumlarının güvenliğini etkili bir şekilde sağlamalarını, zamanında uyarılar ve yönergeler yayınlamalarını, Çin vatandaşlarıyla yakın temas halinde olmalarını, önlem almaları için onlara rehberlik etmelerini ve tahliye edilenlere aktif olarak yardım etmelerini istedik” ifadelerini kullandı.
Trump’ın İran’ı ABD ile nükleer anlaşma imzalamaya çağıran paylaşımı sorulduğunda Guo, “Ateşi körüklemek, tehditler savurmak ve baskı yapmak durumun yatışmasına yardımcı olmayacak, sadece çatışmayı şiddetlendirecek ve genişletecektir. Çin, tüm ilgili tarafları, özellikle İsrail üzerinde özel etkisi olan ülkeleri, sorumluluklarını üstlenmeye, gerilimi azaltmak ve çatışmanın genişlemesini ve yayılmasını önlemek için acil önlemler almaya çağırıyor” dedi.
Geçen hafta her iki tarafın dışişleri bakanlarıyla telefon görüşmeleri yapan Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, İsrail’in İran’a yönelik saldırısını “kabul edilemez” bir uluslararası hukuk ihlali olarak nitelendirdi ve iki ülkeye gerilimi azaltma çağrısında bulundu.
Çin Dışişleri Bakanlığı da bu tutumunu defalarca dile getirerek İsrail ve İran’ı “farklılıklarını diyalog yoluyla çözmeye ve barış içinde bir arada yaşamanın yolunu aramaya” çağırdı.
Salı günü, Çin’in İsrail Büyükelçiliği, Çin vatandaşlarına mümkün olan en kısa sürede kara sınır kapılarından ülkeyi terk etmeleri çağrısında bulundu. Büyükelçilik, kişisel güvenliğin sağlanmasının önemini vurgulayarak Ürdün üzerinden seyahat edilmesini tavsiye etti.
İsrail makamlarına atıfta bulunarak, Ürdün ve Mısır sınır kapılarının açık olduğunu da ekledi.
Büyükelçilik, sosyal medyada yayınladığı güvenlik duyurusunda, “Son günlerde, İsrail’deki birçok Çin vatandaşı, havaalanının ne zaman yeniden açılacağı ve [Çin’in] Hainan Havayolları’nın uçuşlarının ne zaman yeniden başlayacağı hakkında bilgi almak için büyükelçiliğimize telefon veya e-posta yoluyla başvurdu” dedi.
“İsrail hava sahası kapalıdır ve hükümet olağanüstü halin süresini 30 Haziran’a kadar uzattı.
Büyükelçiliğimiz, evlerine dönmek veya ülkeyi terk etmek isteyen Çin vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamak için konsolosluk hizmetlerinin sorunsuz bir şekilde yürütülmesi için her türlü çabayı gösterecektir” ifadeleri kullanıldı.
Bu arada, İran’daki büyükelçilik, Çin vatandaşlarına Türkiye, Ermenistan veya Türkmenistan ile kara sınırlarından mümkün olan en kısa sürede ülkeyi terk etmeleri çağrısında bulundu.
İsrail-İran savaşı, Çin’in enerji güvenliği ve diplomasisi için bir sınav olabilir
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya1 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Görüş2 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını1 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Diplomasi3 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3
-
Ortadoğu20 saat önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?