Amerika
ABD, yabancı öğrenciler için sosyal medya incelemesi yapmayı düşünüyor

ABD yönetimi, ülkede eğitim almak için başvuran tüm yabancı öğrencilerin sosyal medya incelemesinden geçmesini zorunlu hale getirmeyi değerlendiriyor.
Söz konusu gerekli incelemeye hazırlık amacıyla, Dışişleri Bakanı Marco Rubio tarafından imzalanan ve salı günü tarihli memorandumda, ABD Büyükelçilikleri ve konsolosluklara bu tür öğrenci vizesi başvuru sahipleri için yeni görüşme randevuları almayı askıya almaları talimatı verildi.
Dışişleri talimatında, “Gerekli sosyal medya tarama ve inceleme işlemlerinin genişletilmesine hazırlık olarak, konsolosluk bölümleri, önümüzdeki günlerde yayınlanmasını beklediğimiz septel ile yeni bir talimat verilene kadar, öğrenci veya değişim programı katılımcıları (F, M ve J) için vize randevu kapasitesini artırmamalıdır,” deniyor.
“Septel”, Dışişleri Bakanlığının “ayrı telgraf” (“separate telegram”) için kullandığı bir kısaltma.
Yönetim daha önce de bazı sosyal medya tarama şartları getirmişti, fakat bunlar büyük ölçüde İsrail’in Gazze’deki eylemlerine karşı protestolara katılmış olabilecek geri dönen öğrencileri hedef alıyordu.
Belge, gelecekteki sosyal medya denetimlerinin neleri hedef alacağı konusunda doğrudan bir açıklama yapmıyor, fakat “teröristleri uzak tutmak” ve “antisemitizmle mücadele” etmek amacıyla çıkarılan başkanlık kararnamelerine atıfta bulunuyor.
POLITICO’ya göre birçok Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, örneğin kampüs protestolarına katılmış olabilecek öğrencileri inceleme konusunda geçmişte verilen talimatların belirsiz olduğunu aylardır özel olarak şikayet ediyor.
Örneğin, X hesabında Filistin bayrağını paylaşmanın bir öğrencinin ek incelemeye tabi tutulmasına neden olup olmayacağı belirsiz.
Dışişleri Bakanlığı: Her egemen ülkenin hakkı
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tammy Bruce, Rubio’nun emri hakkında doğrudan yorum yapmaktan kaçındı ve kamuoyuna hiçbir açıklama yapılmadığını söyledi.
Bruce, “Her egemen ülke, kimlerin ülkeye girmeye çalıştığını, neden girmek istediklerini, kim olduklarını, ne yaptıklarını ve en azından bu çerçeve içinde, burada ne yapacaklarını belirleme hakkına sahiptir. Bu yeni bir şey değil. Ve buraya gelenlerin kim olduğunu, öğrenci olup olmadıklarını değerlendirmek için elimizdeki tüm araçları kullanmaya devam edeceğiz,” dedi.
Vize başvurularının durdurulması veya hatta yavaşlatılması, dünya çapında yüz binlerce öğrenciyi ve yurtdışından yetenekli öğrencileri çekerek kadrolarını giderek güçlendiren ABD’deki çok sayıda eğitim kurumunu etkileyecek.
Bloomberg’e konuşan Cleveland merkezli göçmenlik avukatı David Leopold, Trump yönetiminin bu hamlesinin hem uluslararası öğrenciler hem de onlara bağımlı olan ABD üniversiteleri için “yıkıcı, hatta felaketle sonuçlanabilecek” bir adım olabileceğini söyledi. Leopold, bu adımın iktisadi ve kültürel etkilerinin çok büyük olacağını vurguladı.
Uluslararası öğrenciler üniversiteler için önemli bir mali kaynak
Uluslararası öğrenciler, yaklaşık 19 milyonluk toplam ABD yükseköğretim nüfusunun %5,9’unu oluşturuyor. 2023-2024 öğretim yılında, 1,1 milyondan fazla yabancı öğrenci ABD’ye gitti. En fazla öğrenci Hindistan’dan giderken, onu Çin takip etti.
ABD’ye gelen uluslararası öğrencilerin çoğu bilim, teknoloji, mühendislik veya matematik alanlarında eğitim görüyor. Bunlardan yaklaşık %25’i matematik ve bilgisayar bilimleri okurken, beşte biri mühendisliği tercih etti.
Yabancı öğrenciler genellikle tam öğrenim ücretini ödüyorlar. Dışişleri Bakanlığı tarafından desteklenen Open Doors Raporu’na göre, en fazla yabancı öğrenciye sahip ABD okulları, 21.000’den fazla uluslararası öğrencisiyle New York Üniversitesi, Northeastern Üniversitesi ve Columbia.
Salı günü öğrenci vizesi mülakatlarına ilişkin alınan karar, İç Güvenlik Bakanlığı’nın (DHS) Harvard’ın uluslararası öğrencileri kaydetmesini engellemeye çalışmasından birkaç gün sonra geldi. Bu girişim, federal bir yargıç tarafından geçici olarak hızla durduruldu.
Beyaz Saray, Harvard’ın federal kurumlarla sözleşmelerini feshetmek istiyor
Yönetim ayrıca, toplam değeri yaklaşık 100 milyon dolar olan Harvard ile kalan tüm federal sözleşmeleri iptal etme yolunda ilerliyor.
Trump yönetimi bu kapsamda federal kurumlara Harvard ile sözleşmelerini feshetmeleri için baskı yapıyor.
Genel Hizmetler İdaresi (GSA), Harvard’ın kabul ve kampüs yaşamının diğer yönlerinde ırk ayrımcılığı yaptığını ileri sürdü ve salı günü gönderilen bir mektupta, idarenin kurumların Harvard ile “federal hükümet sözleşmelerinin feshi veya geçişi için inceleme” yapmasına yardımcı olmasını istedi.
Genel Hizmetler İdaresi Federal Satın Alma Servisi Komiseri Josh Gruenbaum, POLITICO’nun elde ettiği federal satın alma yetkililerine gönderilen mektupta, “Kurumunuzun, standartlarını karşılamadığını belirlediği tüm sözleşmeleri uygun gördüğü şekilde feshetmesini ve alternatif bir karşı tarafça daha iyi hizmet verilebilecek sözleşmeleri yeni bir tedarikçiye devretmesini tavsiye ederiz,” diye yazdı.
GSA, kurumlardan 6 Haziran’a kadar Harvard ile ilgili sözleşmelerine ilişkin planlarını bildirmelerini istedi.
‘Antisemitizm’ soruşturmasında sıra California Üniversitesi’ne geldi
Trump yönetimi, Beyaz Saray’ın yükseköğretime yönelik baskısını yoğunlaştırmasıyla birlikte, üniversite kampüslerindeki soruşturmalarını Ivy League kurumlarının ötesine, California Üniversitesi (UC) sistemi dahil olmak üzere diğer okullara da genişleteceğini taahhüt etti.
Adalet Bakanlığı’nın “antisemitizmle mücadele” görev gücünün başkanı Leo Terrell, UC sisteminin “büyük çaplı davalar” beklemesi gerektiğini belirterek, “Doğu Kıyısı, Batı Kıyısı ve Ortabatı’daki” üniversitelerin de yasal işlemlerle karşı karşıya kalabileceğini ekledi.
UC başkanlık ofisinin stratejik ve kritik iletişimden sorumlu kıdemli direktörü Rachel Zaentz ise California Üniversitesi’nin “antisemitizmi kınadığını” ve sistem genelinde ortadan kaldırmak için çalıştığını savundu.
Zaentz, kurumun Trump yönetimi ile işbirliği içinde olduğunu da ekledi ve “Üniversite, antisemitizmi ve her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak için programlarımızı ve politikalarımızı güçlendirmeye tamamen odaklanmış durumda,” dedi.
Terrell, salı günü Fox News’e verdiği röportajda, “Mahkeme salonunda tüm faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Trump caymayacak,” ifadelerini kullandı.
Terrell, üniversiteleri “mali açıdan çok acıtacak” yerlerden vuracakları uyarısında da bulundu.
Danışman ayrıca, yönetimin kullanabileceği olası araçlar olarak, federal nefret suçu suçlamalarını ve işe alımdaki ayrımcılığa odaklanan Madde VII davalarını özellikle örnek gösterdi.
Amerika
Trump, askeri üslere Konfederasyon generallerinin isimlerini iade edecek

ABD Başkanı Donald Trump, Pentagon’un eskiden Konfederasyon generallerinin adını taşıyan yedi askeri tesisin adını geri vereceğini duyurdu.
Trump, Kuzey Carolina’daki Fort Bragg’da düzenlenen ve ordunun 250. yıl dönümünü kutlayan törende katılımcılara, “Küçük bir son dakika haberi olarak, Fort Picket, Fort Hood, Fort Gordon, Fort Rutger, Fort Poke, Fort AP Hill ve Fort Robert E. Lee’nin isimlerini de geri vereceğiz,” dedi.
Bu üsler şu anda sırasıyla Virginia’da Fort Barfoot, Teksas’ta Fort Cazavos, Georgia’da Fort Eisenhower, Alabama’da Fort Novosel, Louisiana’da Fort Johnson, Virginia’da Fort Walker ve yine Virginia’da Fort Gregg-Adams olarak biliniyor.
Konfederasyon ordusu, Amerikan İç Savaşı’nda (1861-1865) Güneyli köle/plantasyon sahibi beyaz milliyetçilerinin tarafındaydı ve Kuzey’deki Abraham Lincoln yönetimindeki Birlik’ten ayrılığı savunuyordu.
Trump kalabalığa, “Değişiklik yapmanın zamanı değil. Ben batıl inançlıyım, biliyorsunuz. Her şeyi olduğu gibi bırakmayı seviyorum, değil mi?” diye seslendi.
Bu söz, Trump’ın seçim kampanyasında verdiği bir vaadi yerine getiriyor. Başkan, Kongre tarafından görevlendirilen bir komisyonun 2022’de dokuz askeri üssün yeni isimleri önermesinin ardından, üslerin orijinal isimlerine geri döndürülmesini vaat etmişti.
Savunma Bakanı Pete Hegseth, bu yılın başlarında Fort Liberty ve Fort Moore adlı iki üssün isimlerinin Fort Bragg ve Fort Benning olarak geri döndürülmesini emretti.
Hegseth, orijinal isimleri geri getirdi, fakat bunların orijinal isimlerinin verildiği Konfederasyon generalleri değil, farklı kişileri onurlandırmak için kullanıldığını söyledi.
Fort Bragg’ın ismi, İkinci Dünya Savaşı’nda görev yapmış, madalyalı bir paraşütçü olan Er Roland Bragg’dan alındı. Konfederasyon generali Braxton Bragg, İç Savaş’ta birçok savaşı kaybetmiş ve ordudan ayrıldıktan sonra köle çalıştıran bir şeker plantasyonu işletmişti.
Fort Benning ise artık, Birinci Dünya Savaşı sırasında Fransa’da ABD ordusunda görev yaparken Distinguished Service Cross madalyası ile ödüllendirilen Onbaşı Fred G. Benning’in adını taşıyor. Üs, orijinal olarak kölelerin özgürleştirilmesine karşı çıkan Konfederasyon generali Henry Benning’in adını taşıyordu.
Pentagon şefi bu değişikliği mart ayında yaptı ve hayatlarını orduya ve askeri ailelere yardım etmeye adayan Hal Moore ve eşi Julie Moore’u onurlandırmak için verilen adı kaldırdı.
Moore ve eşi, en çok günümüze kadar kullanılan hayatta kalanlara destek ağları ve kayıp bildirim ekipleri kurmakla tanınıyorlardı.
Bu değişiklik, askeri tesislerin Konfederasyon’u onurlandıran isimlerden arındırılması için beş yılı aşkın bir süredir devam eden siyasi çekişmenin ardından geldi.
Bu süreç, 2020’nin sonlarında yıllık savunma yetki yasasının Savunma Bakanlığı’nın varlıklarına Konfederasyon sembollerinin adını vermesini ilk kez yasaklamasıyla başladı.
O dönemde ilk görev süresinin sonuna yaklaşan Trump, kısmen üslerin isimlerinin değiştirilmesine ilişkin hüküm nedeniyle Ulusal Savunma Yetki Yasası (NDAA) olarak bilinen savunma yasasını veto etmiş ama veto Kongre tarafından reddedilmişti.
Bunu, dokuz askeri üs için yeni isimler önermek üzere bir komisyon kurulmasını zorunlu kılan 2021 NDAA izledi ve tesisler 2023 yılı boyunca düzenlenecek törenlerle yeni isimlerini resmen alacak.
Amerika
Los Angeles’ta sokağa çıkma yasağı

Los Angeles Belediye Başkanı Karen Bass, göçmen protestolarının beşinci gününe girmesiyle “yağma ve vandalizmi önleme” gerekçesiyle salı akşamı (10 Haziran) şehir merkezinde sokağa çıkma yasağı ilan etti.
Karar, Trump yönetiminin Bass ve Vali Gavin Newsom’un itirazlarına rağmen Deniz Piyadeleri ve Kaliforniya Ulusal Muhafızlarını bölgeye gönderme emri vermesinin ardından geldi.
Kaliforniya, bu kararın iptal edilmesi için dava açtı ve eyalet, kısıtlama emri talebiyle ilgili perşembe öğleden sonra yapılacak duruşmayı bekliyor.
Bass, gazetecilere “Los Angeles şehir merkezinde yaşamıyor veya çalışmıyorsanız, bu bölgeden uzak durun,” dedi ve sokağa çıkma yasağının şehrin bir mil karelik (yaklaşık 2,6 kilometre kare) bir alanı kapsayacağını söyledi.
Sokağa çıkma yasağı dün Batı saatiyle 20:00’de başladı ve bugün sabah saat 06:00’ya kadar sürdü.
Yasağın istisnaları arasında bölge sakinleri, işe gidip gelenler ve medya mensupları yer alıyor. Bass, şehrin önümüzdeki birkaç gece boyunca sokağa çıkma yasağını tekrar uygulayabileceğini söyledi.
Demokratlar, göstericilerin sayısının yerel polislerden çok daha fazla olduğu federal göçmen baskınlarına karşı çoğunlukla barışçıl protestoları bastırmak için müdahalelerin gereksiz olduğunu ısrarla savunuyorlar.
Trump ise, Los Angeles’ta her gün göçmen baskınlarının devam edeceğini vaat etti. Associated Press’in (AP) haberine göre, bölgeye sevk edilen muhafız birlikleri, ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Ajansı (ICE) ajanlarını göstericilerden korumak için operasyonlara destek vermeye başladı.
Öte yandan bir yargıç, Kaliforniya Valisi Gavin Newsom’un Başkan Trump’ın Los Angeles’a asker gönderilmesini sınırlama talebini reddetti.
Newsom, salı günü erken saatlerde bir federal yargıçtan, Trump’ın Los Angeles’ta Ulusal Muhafızların konuşlandırılmasını sınırlamak için derhal müdahale etmesini ve o gün saat 13:00’e kadar acil bir karar vermesini talep etmişti.
Fakat ABD Bölge Yargıcı Charles Breyer, Trump yönetiminin Newsom’ın talebine yanıt vermek için daha fazla süre talebini kabul etti. Yönetimin, argümanlarını sunmak için bugün (11 Haziran) saat 11:00’e (TSİ 18:00) kadar süresi var.
Newsom’ın sözcüsü The Hill’e yaptığı açıklamada, “Mahkeme, valinin geçici kısıtlama emri talebini reddetmedi veya karara bağlamadı. Mahkeme, federal hükümet ve eyalet ek dilekçelerini sunduktan sonra perşembe günü duruşma tarihi belirledi ve mahkemenin kısa süre sonra geçici kısıtlama emri talebine ilişkin kararını vereceğini tahmin ediyoruz,” dedi.
Öte yandan bazı güçlü Cumhuriyetçi Kongre üyeleri, Trump yönetiminin bölgeye deniz piyadelerini konuşlandırmasına itiraz ediyor.
Senato Tahsisat Komitesi Başkanı Senatör Susan Collins, Los Angeles’a aktif görevdeki deniz piyadelerinin gönderilmesine karşı çıkan ilk önde gelen Cumhuriyetçi oldu.
Bununla birlikte Collins, eylemlere müdahale için Ulusal Muhafızların kullanılmasını destekliyor.
Maine kentinin Cumhuriyetçi senatörü, kitlesel sınır dışı etme politikalarına karşı şiddetli protestoların yaşandığı bir ortamda, eyalet ve yerel yetkililere destek için Ulusal Muhafızların gönderilmesinin “muhtemelen en mantıklı” olduğunu söyledi. Fakat Collins, Trump’ın deniz piyadelerini gönderme kararını onaylamadığını belirtti.
Collins, Kongre’de gazetecilere verdiği demeçte, “Ulusal Muhafızların kullanımı ile Deniz Piyadelerinin kullanımı arasında bir ayrım yapıyorum. Aktif görevdeki kuvvetler genellikle iç hukukun uygulanmasına yönelik operasyonlara dahil edilmez,” diye konuştu.
Trump, protestolarda kolluk kuvvetlerine destek olmak üzere 4.000 Ulusal Muhafız ve 700 deniz piyadesinin Los Angeles’a gönderilmesini emretmişti.
Collins, POLITICO’ya Los Angeles’taki “ciddi” ayaklanmaları kınadığını ve “sert bir yanıtı hak ettiğini” söyledi ve ayrıca yerel liderlerin Ulusal Muhafızlarla işbirliği yapması gerektiğini de söyledi.
Collins, “Bu şiddetle başa çıkmak için herkesin aynı sayfada olması için çaba gösterilmeli,” dedi.
Collins’in açıklamaları, Trump’ın deniz piyadelerini gönderme kararında Cumhuriyetçi liderlikten ilk kez kamuoyu önünde ayrıldığını gösteriyor ve bu, daha fazla iç anlaşmazlığın kapısını açabilir.
Pentagon yetkilileri salı günü Temsilciler Meclisi bütçe oturumunda, Başkan’ın Los Angeles’a asker gönderme kararının 134 milyon dolara mal olacağını söylediler.
Amerika
Musk, Trump’tan özür diledi

Elon Musk, geçen hafta Başkan Donald Trump ile yaşadığı sözlü savaştan duyduğu pişmanlığı X’te dile getirdi ve bir haftadan kısa bir süre sonra geri adım atarak, Başkanı hedef alan bazı paylaşımlarının “çok ileri gittiğini” kabul etti.
Dünyanın en zengin adamı, çarşamba sabahı (11 Haziran) sahibi olduğu sosyal medya platformunda, “Geçen hafta Başkan Donald Trump hakkında yaptığım bazı paylaşımlardan pişmanlık duyuyorum. Çok ileri gittiler,” diye yazdı.
Özür, Trump’ın, eski özel danışmanı ve kampanya bağışçısı Musk’ın “Büyük, Güzel Yasa”sını eleştirdiği için “çok hayal kırıklığına uğradığını” söylemesinden altı gün sonra geldi.
Musk, başkana bir dizi kişisel saldırıda bulunmuş, Trump da kendi platformu Truth Social’da aynı şekilde yanıt vermişti.
Musk’ın hükümet çalışanı olarak maliyet kesintisi departmanı olan Devlet Verimliliği Departmanını (DOGE) yönettiği 130 günlük görev süresi 30 Mayıs’ta sona erdi, fakat birkaç gün sonra milyarder, Trump’ın imzalamış olduğu vergi ve harcama paketini bir X gönderisinde “iğrenç bir rezalet” olarak nitelendirerek sert bir şekilde eleştirdi.
Musk, “Üzgünüm, ama artık dayanamıyorum. Bu devasa, çirkin, domuz eti dolu Kongre harcama tasarısı iğrenç bir rezalet. Buna oy verenler utanmalı: yanlış yaptığınızı biliyorsunuz. Bunu biliyorsunuz,” demişti.
Bir gün sonra, milyonlarca takipçisine “YASA TASARISINI ÖLDÜRÜN” çağrısında bulunan yeni bir mesaj yayınlayarak, temsilcilerine ve senatörlerine “Amerika’yı iflas ettirmek kabul edilemez!” diye hatırlatmalarını istedi.
Başkanın, Musk’ın müdahalesine karşı hızla “sabrını yitirdiği” ve onun düşmanca tavırlarından “şaşkına döndüğü” bildirildi. Trump, geçen perşembe Beyaz Saray’da Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’i ağırlarken de bu duygularını dile getirdi.
Trump, Tesla ve SpaceX patronuna olan hayal kırıklığını dile getirmenin yanı sıra, başkanlık seçimlerinde Musk’ın yardımı olmasaydı da kritik öneme sahip Pennsylvania eyaletini kazanabileceğini iddia etti.
Musk, X’te “Ben olmasaydım, Trump seçimi kaybederdi, Demokratlar Temsilciler Meclisini kontrol ederdi ve Cumhuriyetçiler Senato’da 51-49 çoğunluğa sahip olurdu,” diye yanıt vermişti.
-
Dünya Basını2 hafta önce
Tantura katliamı: İsrail’in örtbas ettiği savaş suçu
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 1
-
Avrupa1 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Görüş1 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Rusya1 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Dünya Basını2 hafta önce
FP: ABD anlaşma değil teslimiyet istiyor
-
Görüş1 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 2
-
Dünya Basını1 hafta önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?