Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

ABD: Yemen’de Husi hedeflerini vurduk

Yayınlanma

ABD Başkanı Joe Biden, Kızıldeniz’deki saldırılarına misilleme olarak, Amerikan ve İngiliz ordularının Yemen’de Husilere ait bazı hedefleri vurduğunu açıkladı.

ABD ve İngiltere kuvvetleri, Kızıldeniz’de 2 aydır süren Husi saldırılarını gerekçe göstererek denizden ve havadan Yemen’deki Husi hedeflerini vurdu. Saldırılara Avustralya, Kanada, Bahreyn ve Hollanda’nın da “operasyonel olmayan destek” verdiği açıklandı.

ABD’nin Husilere karşı oluşturduğu Refah Muhafızı Operasyonu’na katıldığı açıklanan Avustralya, Hollanda ve Bahreyn, Kızıldeniz’e gemi değil en fazla 10 askeri personel göndermişti.

Yapılan açıklamalardan, Refah Muhafızı Operasyonu’na katılan diğer ülkeler; Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, Yunanistan ve Norveç’in Husilere düzenlenen saldırıya “operasyonel olmayan destek” bile vermediği, saldırının İngiltere’nin kısıtlı katkısıyla esas olarak ABD tarafından düzenlendiği anlaşılıyor.

İngiltere’nin bölgede 2 savaş gemisi bulunuyor.

Saldırı ile ilgili ABD Başkanı Biden yaptığı yazılı açıklamada, “Bugün, talimatımla, ABD ordu güçleri İngiltere ile birlikte ve Avustralya, Bahreyn, Kanada ve Hollanda’nın da desteğiyle Yemen’de Husi isyancıları tarafından kullanılan bazı hedeflere hava saldırısı düzenledi” ifadesini kullandı. Saldırıların, Husilerin Kızıldeniz’deki eylemlerine doğrudan misilleme olduğunu belirten Biden, sonuncusu 9 Ocak’ta gerçekleşen ve Husilerin doğrudan Amerikan gemilerini hedef aldığı bir dizi saldırıya uluslararası koalisyonla yanıt verdiklerini kaydetti.

Husilere karşı hem bölgede ABD öncülüğünde kurulan deniz gücüne hem de uluslararası kamuoyunda oluşan yaklaşıma dikkati çeken Biden, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde önceki gün alınan ve Husilerin saldırılarına son vermesi çağrısı yapan kararı hatırlattı.

“Yemen’deki bu saldırılar, ABD ve müttefiklerinin dünyanın en kritik ticari rotalarından birindeki seyrüsefer özgürlüğünün tehlikeye atılmasını ve personelimizin hedef alınmasını tolere etmeyeceğimizin açık mesajıdır” diyen Biden, gerekmesi halinde bundan sonra da ileri tedbirleri almakta tereddüt etmeyeceğini vurguladı.

Tomahawk füzeleri kullanıldı

Amerikan medyasına açıklama yapan bazı Amerikalı yetkililer de ABD ve İngiltere ordu kuvvetlerinin en az 12 Husi hedefini vurduğunu, saldırıların savaş uçakları ve Tomahawk füzeleriyle yapıldığını bildirdi.

Konuyla ilgili açıklama yapan ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ise saldırıda Husilere ait insansız hava araçlarını, balistik ve seyir füzeleri ile radar ve gözetleme kapasitelerini hedef aldıklarını kaydetti. Austin, ABD’nin bundan sonra da Yemen’deki Husilere yönelik “gereken hallerde” saldırı hakkını mahfuz tuttuğunu ve Kızıldeniz’deki gemi trafiğinin istikrarlı şekilde sürmesinin öncelikleri olduğunu belirtti.

Husilere bağlı SABA haber ajansı da haberinde başkent Sana, Hudeyde, Sada ve Zemar kentlerinin “ABD saldırganlığına” maruz kaldığı bilgisini paylaştı.

Husiler: ABD-İngiliz savaş gemilerini hedef aldık

Husiler ise ABD ve İngiltere’nin Yemen’e yönelik düzenlediği saldırılara yanıt olarak Kızıldeniz’de ABD-İngiliz savaş gemilerinin hedef alındığını duyurdu.

Husilerin siyasi büro üyesi Ali el-Kahhum, X’ten yaptığı açıklamada, “Yemen’in yanıtı gecikmedi. Yemen silahlı kuvvetleri, Kızıldeniz’deki ABD-İngiliz savaş gemileri ile askeri bölge ve üslerine güçlü bir şekilde karşılık veriyor” ifadelerine yer verdi.

​​​​​​​Husilerin Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin el-İzzi de “Ülkemiz, ABD ve İngiliz gemileri, denizaltıları ve savaş uçakları tarafından büyük bir saldırıya maruz kaldı. Hiç şüphesiz ABD ve İngiltere, bu bariz saldırganlığın tüm vahim sonuçlarına ağır bir bedel ödemeye hazırlanmak zorunda kalacak” ifadelerini kullandı.

ABD iddiayı reddetti

Saldırıya ilişkin telefonla brifing düzenleyen ABD’li üst düzey bir savunma yetkilisi ise Yemen’in ABD veya İngiltere’ye ait herhangi bir savaş uçağı ya da savaş gemisini hedef aldığı yönündeki iddiayı reddetti. Yetkili, “Şu anda Husilerden herhangi bir karşılık görmedik” ifadesini kullandı.

Suudilerden itidal çağrısı

Suudi Arabistan, Kızıldeniz’de gerçekleştirilen askeri operasyonları ve Yemen’deki noktalara düzenlenen hava saldırılarını büyük endişeyle takip ettiğini duyurdu.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığının ülkenin resmi haber ajansı SPA’da yer verilen açıklamasında, “Kızıldeniz’de gerçekleştirilen askeri operasyonları ve Yemen’deki noktalara düzenlenen hava saldırılarını büyük endişeyle takip ediyoruz” ifadesi kullanıldı. Tüm dünyanın çıkarlarına zarar vermesi nedeniyle seyrüsefer özgürlüğünün uluslararası bir talep olduğu Kızıldeniz bölgesinin güvenlik ve istikrarının korunmasının önemi vurgulanan açıklamada, yaşanan olaylar ışığında itidal ve gerilimin tırmanmasından kaçınılması çağrısında bulunuldu.

Son dönemlerde Husilerin, İsrail’in Gazze’ye saldırılarına karşılık ticari gemilere yönelik eylemlerinin ardından çok sayıda gemicilik şirketi Kızıldeniz’deki seferlerini durdurma kararı almıştı. Husilerin saldırıları, Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlayarak Avrupa ile Asya arasındaki en kısa rotayı sunan ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12’sinin yapıldığı Süveyş Kanalı’ndan geçişleri tehlikeye atarken, Kızıldeniz’de ticari gemilerin uğradığı saldırılar ve şirketlerin pes peşe aldığı kararlar, küresel ekonomide yeni bir “tedarik zinciri krizi”nin başlayacağına ilişkin endişeleri artırmıştı.

ORTADOĞU

Hizbullah, İsrail’e 20 İHA ve 200 roketle saldırı düzenledi

Yayınlanma

ABD ve Fransa’nın arabuluculuk çabalarına rağmen İsrail ile Hizbullah arasında gerginlik tırmanmaya devam ediyor. Hizbullah’ın İsrail topraklarına 20 insansız hava aracı (İHA) gönderdiği ve 200’den fazla roket attığı belirtildi.

The Times of Israel’in haberine göre Hizbullah, kuzey sınırında İsrail askeri üslerine saldırılar düzenledi.

Hizbullah, İsrail ordusunun Lübnan’ın güneyindeki Sur kentine düzenlediği ve Hizbullah’ın üst düzey saha komutanı Muhammed Nime Nasır ve bir mensubunun öldürüldüğü saldırıdan bir gün sonra İsrail topraklarına 20 İHA gönderdi ve yaklaşık 200 roket fırlattı. İlk belirlemelere göre Akka’da bir alışveriş merkezinde hasar oluştu ancak can kaybı veya yaralanma yaşanmadı. Öte yandan, bölgede saldırı nedeniyle büyük çaplı yangın başladığı aktarıldı.

İsrail ordusundan yapılan açıklamaya göre, Lübnan sınırında da karşı saldırılar başlatıldı.

ABD ve Fransa’dan “Mavi Hat” diplomasisi

Gazze’de 7 Ekim’den bu yana saldırılarını sürdüren İsrail, kuzey sınırında da Lübnan Hizbullah ile çatışıyor.

İsrail ile Lübnan arasında “Mavi Hat” olarak tabir edilen sınır hattında son haftalarda gerginlik tırmanıyor.

İsrail ordusu, 18 Haziran’da Lübnan’a yönelik olası bir saldırıya ilişkin “operasyonel planı” onayladığını duyurmuştu.

İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz da 21 Haziran’da yaptığı açıklamada, Hizbullah’ın İsrail topraklarına ve vatandaşlarına yönelik saldırılarına izin verilemeyeceğini ve gerekli kararları yakında alacaklarını ifade etmişti.

Lübnan Hizbullahı da İsrail Gazze’de bir ateşkes anlaşması imzalayana kadar saldırılarına devam edeceği pozisyonunu yinelemişti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Roger Waters: Mesele 7 Ekim’de değil, 1948’de başladı

Yayınlanma

Ünlü müzik grubu Pink Floyd’un gitaristi ve bestecisi Roger Waters, İngiliz yayıncı Piers Morgan’ın programına katılarak Filistin meselesi hakkında dikkat çekici yorumlarda bulundu.

Röportajda Hamas’ın kadınlara yönelik cinsel şiddet uyguladığına dair herhangi bir kanıt bulunmadığı iddiasını yineleyen Waters, 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonu ve ölen İsraillilerle ile ilgili olarak da, “Bu tamamen yanlış bir eşitleme. Ezen, İsrail Devleti, bütün bir haka soykırım yapıyor. Soykırımın yapıldığı hapisteki bazı insanlar da 7 Ekim’de soykırıma direndi,” dedi.

İsrail’deki ölen insanlara ve ailelerine üzüldüğünü kaydeden Waters, “Ama bunun ne zaman başladığını unutmayalım: Bu mayıs ayında başladı, 15 Mayıs 1948 olduğunu zannediyorum, Nakba’da başladı. Bir grup insan, başka bir grup insandan toprağın tamamını çalmaya çalışıyor,” dedi.

Waters sivillerin öldürülmesini “savaş suçu” olarak nitelendirdi fakat Hamas”ı “terör örgütü” olarak nitelendirmeyi reddederek Filistin’in “zalime” karşı mücadele etme hakkını savundu.

Waters, Gilmour’un ‘retweetine’ cevap vermedi

Waters, “Filistin’in kurtuluşu için mücadele eden insanların zalime karşı yasal ve ahlaki olarak mücadele etme hakları vardır. Eğer birisi ülkenizi işgal eder, tüm insanları evlerinden kovar, her şeyinizi çalar ve tüm topraklarınızı 75 yıl boyunca işgal ederse, silahlı direniş için mutlak bir hakkınız vardır,” dedi.

Morgan, Pink Floyd’un gitaristi David Gilmour’un eşi ve yazar Polly Samson’dan gelen bir tweet’i okuduğunda Waters, kendisini “çürümüş çekirdeğinize kadar antisemitik” ve bir dizi başka kışkırtıcı sıfatla tanımladığı için güldü. Waters, 1980’lerin ortalarında Pink Floyd’dan şiddetli bir şekilde ayrılmasından bu yana Gilmour ile kavgalı.

Morgan, Gilmour’un da bunu retweetlediğini belirtince Waters karşılık olarak, “Yorum yok. Oh, kapa çeneni… Onlar halka açık, ben ise özelim,” cevabını verdi.

İsrail radyo kanalı artık Waters şarkıları çalmayacak

Haaretz’in haberine göre röportajın ardından çarşamba günü İsrailli ve uluslararası kadın örgütü Naamat bir İsrail radyo kanalından Waters’ın şarkılarını yayınlamamasını istedi.

Naamat başkanı Hagit Peer, “Dün geceki yorumları, temelde antisemitik ve tamamen zalimce olan önceki sayısız yorumlarına katılıyor. Yapılması gereken ahlaki ve doğru şey, şarkılarının dinlenmesinden elde ettiği telif haklarına ortak olmamaktır,” diye yazdı.

Talebe yanıt veren echo99fm CEO’su Noam Cohen Geffen, savaşın başlamasından bu yana Waters’ın ve Pink Floyd grubunun şarkılarını yayınlamayı neredeyse tamamen durdurduklarını, yalnızca istek üzerine çaldıklarını ve “öngörülebilir gelecekte” Waters’ın şarkılarını yayınlamayacaklarını söyledi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

“Hamas’ın ateşkes yanıtı anlaşma için alan sağlıyor”

Yayınlanma

Üst düzey İsrailli yetkili, Hamas’ın arabulucular vasıtasıyla İsrail’e ilettiği ateşkes teklifinin olası bir anlaşma için daha fazla alan sağladığını, ancak farklılıkların hala önemli olduğunu vurguladı ve Netanyahu’nun ofisinin görüşmelere zarar verdiğini belirtti.

İsrail Dış İstihbarat Servisi Mossad, esir takası müzakerelerinde arabuluculuk yapan tarafların, Hamas’ın ateşkes teklifine verdiği yanıtı İsrailli müzakere ekibine ilettiğini duyurdu. Ayrıca açıklamada, İsrail’in yanıtı incelediği ve konuya ilişkin değerlendirmelerini arabuluculara bildireceği kaydedildi.

Hamas da “Savaşı durduracak bir anlaşmaya varmak için istekliyiz ve arabulucularla iletişimimiz devam ediyor” şeklinde bir açıklama yaparak son taleplerini ilettiğini doğruladı.

Açıklamasında “Savaşı durdurmak ve İsrail’in Gazze’den tamamen çekilmesi amacıyla arabulucularla bazı fikir alışverişinde bulunduk” ifadelerini kullanan Hamas, taleplerinde esnek davrandığını, İsrail’in ise “kandırmaya ve kaçmaya çalıştığını” belirtti.

Hamas’ın daha sonra yaptığı bir açıklamada, İsmail Haniye’nin Katar ve Mısır’daki arabulucularla yaptığı görüşmeler dışında Türk yetkililerle de görüşmeler yapıldığı belirtildi.

Açıklamada, “Hareket, devam eden müzakerelerin içeriğini olumlu bir ruhla ele aldı” denildi.

ABD, Katar ve Mısır’ın da aralarında bulunduğu arabulucular tarafından altı ayı aşkın bir süredir yürütülen müzakerelerde, rehinelerin karşılıklı serbest bırakılmasını ve çatışmalarda ateşkes sağlanmasını öngören bir anlaşmaya varılamadı.

Süreç nasıl gelişti?

Anlaşmanın şu anki versiyonu mayıs ayı sonunda ABD Başkanı Joe Biden tarafından kamuoyuna açıklanan ve İsrail’in üç aşamalı uzun vadeli taslağı üzerine inşa edilen bir öneriye dayanıyor. Ancak bir aydan fazla bir süre geçmesine rağmen müzakerelerde çok az ilerleme kaydedilmiş görünüyor.

Hamas 11 Haziran’da İsrail’in önerisine yanıtını sundu ve ABD bu yanıtta Hamas’ın daha önce kabul ettiği maddelerden geri adım atılmasını da içeren düzinelerce değişiklik yapılmasını eleştirdi. 12 Haziran’da ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken bazı değişikliklerin “uygulanabilir olmadığını” söyledi.

Bunu takip eden haftalarda arabulucular Hamas’ı bazı taleplerinden vazgeçirmek için çalıştılar ve süreç sonunda Hamas yeni yanıtını arabulucular vasıtasıyla İsrail’e iletti. Üst düzey bir İsrailli yetkili Times of Israel’e yeni yanıtın, birkaç hafta süren çıkmazın ardından müzakerelerin ilerlemesini sağlayacak kadar olumlu olduğunu söyledi.

Hangi maddelerde anlaşma sağlanamıyor?

İsrailli yetkiliye göre Hamas’ın yeni yanıtı, tarafları İsrail’in teklifinin 8. ve 14. maddeleriyle ilgili bir çözüme yaklaştırdı. 8. madde ateşkes anlaşmasının altı haftalık birinci aşaması sırasında İsrail ve Hamas arasında yapılacak müzakerelere odaklanırken 14. madde ise anlaşmanın birinci aşaması ile ikinci aşaması arasındaki geçiş süreciyle ilgili.

İsrail, bu iki maddedeki ifadeleri, istediği takdirde Gazze’de Hamas’a saldırılarına devam etmesine izin verecek kadar muğlak tutmaya çalışırken, Hamas ise taraflar ateşkes anlaşmasının ilk altı haftalık birinci aşamasını kabul ettikten sonra İsrail’in saldırılara devam etmeyeceğini garanti altına almaya çalıştı.

Üst düzey İsrailli yetkili, Hamas’ın nispeten olumlu tepkisine rağmen bir anlaşmaya varılabilmesi için hala kapatılması gereken önemli farklar olduğunu açıkladı.

İsrail hükümetinin, önümüzdeki günlerde Katar, Mısır ve Amerikalı arabulucularla daha detaylı yeni bir müzakere turuna girip girmeyeceğine karar vermesi gerekiyor.

Axios haber sitesinin ismi açıklanmayan üst düzey bir İsrailli yetkiliye dayandırdığı haberine göre, hükümetin Mossad liderliğindeki müzakere ekibine bu tür görüşmelere girme yetkisi vermesi halinde, bir anlaşmaya varılabilmesi için tarafların muhtemelen birkaç haftaya daha ihtiyacı olacak.

IDF’ye dayandırılan bilgi notu

İsrail basınına yansıyan bilgilere göre Netanyahu’nun ofisi, diplomasi muhabirlerine “üst düzey bir savunma yetkilisi”ne dayandırılması kaydıyla bir bilgi notu geçti. Bilgi notunda “Hamas, (ateşkes) anlaşmasında İsrail’in ilk aşamadan sonra (Gazze’de) savaşa geri dönmesini engelleyecek bir madde üzerinde ısrarını sürdürüyor” denilirken, bu durumun İsrail açısından “kabul edilemez” olduğu vurgulandı.

Başbakan’ın ofisinin İsrail ordusundan kaynaklara dayandırmak istediği “kabul edilemez” çıkışı üst düzey yetkili tarafından “Netanyahu’nun ofisinin müzakerelere zarar verme” girişimi olarak değerlendirildi.

İsrail’de rehinelerin kurtarılmasına mı yoksa Hamas’a karşı mücadeleye devam edilmesine mi öncelik verileceği konusundaki iç tartışma son aylarda yoğunlaştı ve Netanyahu hükümetine karşı, anlaşmaya varmasını talep eden ülke çapındaki kitlesel protestolar giderek şiddetlendi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English