Bizi Takip Edin

Diplomasi

Lavrov’un ziyareti ve Ermenistan’da son durum: Denge mi, savrulma mı?

Avatar photo

Yayınlanma

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, geçtiğimiz günlerde Ermenistan’a kritik bir ziyarette bulundu.

Birkaç yıl aradan sonra ilk kez Erivan’a resmi bir ziyarette bulunan Lavrov, ziyaret kapsamında Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan, Başbakan Nikol Paşinyan ve Cumhurbaşkanı Vahagn Haçaturyan ile bir araya geldi.

Lavrov, Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan’la düzenlediği ortak basın toplantısında, Batı öncülüğündeki güvenlik hamlelerini etkisiz ve önyargılı olarak nitelendirdi ve çok kutuplu, kapsayıcı ve uluslararası hukuka dayalı bir güvenlik düzeni önerdi.

Lavrov Erivan’da Rusya’nın Ermenistan’la tarihsel ittifakını hatırlattı ve Batı’yla yakınlaşmanın olası sonuçları konusunda Erivan’a uyarılarda bulundu.

Lavrov ayrıca, özellikle Fransa ve Avrupa Birliği’ni (AB) sert biçimde eleştirdi; bu aktörlerin Kafkasya’da istikrarsızlaştırıcı ve Rusya karşıtı bir gündem izlediğini öne sürdü.

Ancak Lavrov’un ABD-Ermenistan temaslarına değinmemesi ve Washington’a yönelik sert eleştirilerden kaçınması da dikkat çekici. Bunun elbette Trump yönetimiyle kurulan diyalogla ilgisi var.

Lavrov’un ziyareti, iki ülke arasındaki ilişkilerin gergin olduğu bir dönemde gerçekleşti. Ermenistan’da, Dağlık Karabağ konusunda Moskova’nın tepkisiz kalması/yeterli tepki göstermemesi nedeniyle Rusya’ya karşı artan hoşnutsuzluk gözle görülür düzeyde.

Bunun yanında Erivan, son dönemde Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ndeki (KGAÖ) katılımını askıya aldı ve Fransa, Avrupa Birliği ve diğer Batılı aktörlerle diplomatik, ekonomik ve askeri ilişkilerini genişletti.

Rusya-Ermenistan ilişkilerinde ‘yeni sayfa’ mı?

Bu ziyaret, 2. Karabağ Savaşı’ndan bu yana bozulan Rusya-Ermenistan ilişkilerinde ‘yeni bir sayfa açıldığı’ yorumlarıyla takip edildi. Ancak aynı zamanda bu tablo, Ermenistan siyasetindeki ‘ikilemi’ de açık bir şekilde gösteriyor.

Ermenistan’ın ‘Rusya ve Batı arasındaki ‘ikili’ politikası, Paşinyan’a yakın çevreler tarafından ‘çok yönlü dış politika’ olarak tanımlansa da bu salınım aslında Paşinyan’ı iktidara taşıyan ve Kafkasya’nın Rusya’dan kopuşunu hedefleyen ‘Kadife devrimin’ doğal sonucuydu.

Tarihsel olarak Rusya-İran hattına yakın durmuş, Karabağ başta olmak üzere bölgesel problemler konusunda ‘Moskova’nın hakemliğine’ başvurmuş bu ülkenin siyasi rotası, 2018 ilkbaharında yaşanan ve Nikol Paşinyan’ı iktidara götüren ‘Kadife Devrim’in ardından bir daha eskisi gibi olmamak üzere değişmişti.

Klasik bir renkli devrim olan Kadife Devrim’le birlikte Ermenistan, renkli devrim kuşağında bulunan diğer eski Sovyet ülkeleri gibi Batı’yla yakınlaşma kavramıyla, Avrupa Birliği (AB) değerleriyle ve ‘demokrasiyle’ tanıştı. Kadife Devrim’in lideri Paşinyan, henüz eylemler döneminde ‘renkli devrim’ benzetmesini reddederek, hareketin yalnızca Ermenistan’ın iç işleriyle ilgili olduğunu ve Ermenistan’ın dış politikasında bir değişikliğe gidilmeyeceğini söylemişti. Ancak Kadife Devrim’den bu yana atılan bütün adımlar incelendiğinde, bugünkü ‘çok yönlü dış politikanın’ aslında Batı yönlü bir dış politika anlamına geldiği açıkça görülüyor.

Söz konusu politika, Rusya’yla ilişkiler bağlamında son yıllarda ciddi bir dönüşüm geçirdi:

Şubat 2024’te Erivan, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) üyeliğini fiilen dondurduğunu açıkladı. Aynı yılın Mayıs ayında üyelik aidatını ödemeyi durdurdu, Haziran’da resmen ayrılma niyetini açıkça dile getirdi ve geçen ay (Nisan 2025) bütçe çalışmalarına katılmayacağını bildirdi.

Ermenistan’ın bu tutumunun temelinde, KGAÖ’nün Ermenistan’ın güvenlik beklentilerini karşılamadığına dair artan bir memnuniyetsizlik yatıyor. Erivan, Rusya ve KGAÖ’nün Karabağ savaşında kendisine yardım etme beklentisi içerisindeydi.

Ancak Rusya ve KGAÖ, ‘birliğin yasal sınırları dışında kalan’ Karabağ konusuna girmek istemedi. Elbette asıl gerekçe, Paşinyan iktidarının Batı yanlısı rotasından duyulan rahatsızlık ve Azerbaycan’la dengeli ilişkilerini sürdürme isteğiydi.

Ermenistan’ın AB rotası

İhtiyaç duyduğunda sağlanmayan askeri güç nedeniyle Rusya’yı eleştiren Erivan, aynı zaman diliminde kronolojik olarak şu adımları atıyordu:

Nisan 2024: Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan, Brüksel’de ‘AB üyesi ülkeler arasında yargı birliğini’ hedefleyen Eurojust ile adli işbirliği anlaşması imzaladı.

Eylül 2024: Ermenistan ve AB, Ermenistan vatandaşlarının AB’ye kısa süreli vizesiz seyahat edebilmesi için vize serbestisi diyaloğunu başlattı.

Şubat 2024: AB-Ermenistan Ortaklık Konseyi’nin beşinci toplantısında AB, Karabağ’dan yerinden edilmiş Ermeniler için 5.5 milyon euro insani yardım anlaşması yapıldı.

Nisan 2024: Brüksel’de düzenlenen AB-ABD-Ermenistan Üçlü Zirvesi’nde AB, 2024-2027 dönemi için Ermenistan’a 270 milyon euro’luk Dayanıklılık ve Büyüme Planı kabul edildi.

Ocak 2025: Ermenistan hükümeti, AB’ye katılım sürecini başlatan yasa tasarısını onayladı.

Şubat 2025: Ermenistan, AB’nin Uyum Politikası ailesine katıldı ve AB’nin Doğu Avrupa, Güney Kafkaslar ve Akdeniz havzasındaki ülkelerle işbirliğini güçlendirmeyi hedefleyen Interreg Karadeniz Havzası Programı’na ortak oldu.

Nisan 2025: Ermenistan Cumhurbaşkanı Vahagn Haçaturyan, AB’ye katılım sürecini başlatan yasayı imzalayarak yürürlüğe koydu.

Kuşkusuz, Ermenistan’ın dönüşümünde vites artırmasının Karabağ’ın ‘kaybedilmesiyle’ de ilgisi var. Karabağ’ın kaybı, Ermenistan için büyük bir yenilgiydi ancak aynı zamanda, Paşinyan yönetimi için tarihsel bir diğer yükten ‘kurtulmanın’ da adıydı.

Ancak Ermenistan’ın AB’yle ilişkilerinin tarihi çok daha eskiye dayanıyor.

Ermenistan, 1996 yılında AB ile Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması imzaladı, 2001 yılında Avrupa Konseyi üyesi oldu. Erivan ayrıca, 90’lı yıllardan itibaren Avrupa Komisyonu’nun eski Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi ülkelere, ‘pazar merkezli ekonomik sisteme uyum’ amacıyla yaptığı hibe ve teknik yardım programı olan TACIS programına dahil edildi ve uzun süre yardım aldı.

Ermenistan, 2004 yılında Avrupa Komşuluk Politikası (ENP) kapsamında AB ile ilişkilerini geliştirdi, 2009 yılında Doğu Ortaklığı (Eastern Partnership) girişimine katıldı, 2013’te Avrasya Ekonomik Birliği’ne (AEB) katılmasına rağmen 2017’de AB-Ermenistan Kapsamlı ve Genişletilmiş Ortaklık Anlaşması’nı (CEPA) onayladı, Kadife Devrim’le ‘demokratik reformlar’ hız kazandı.

AB Ermenistan’dan ne istiyor?

Avrupa açısından Ermenistan’ın önemini, Erivan’ın ‘Avrupa değerlerine’ olan bağlılığından çok, Rusya ve İran’a coğrafi yakınlığı belirliyor.

Avrupa Birliği üyeliği ise, ülkelerin kapısında uzun yıllar beklediği, Sovyetler Birliği’nin Estonya, Letonya ve Litvanya’dan oluşan yalnızca üç eski üyesinin tamamlayabildiği zorlu bir süreç.

Bu üç ülke dışında, Ukrayna, Moldova ve Gürcistan da uzun süredir ‘AB üyeliği’ ile siyasetleri şekillenen, ülke içinde ‘Rus yanlıları’ ile ‘AB yanlıları’ arasında şiddetli siyasi çekişmelerin yaşandığı, renkli devrim kuşağında bulunan eski Sovyet ülkeleri. Bu benzerlikler, Ermenistan’ın üyeliğinin de uzun yıllara yayılabileceğini gösteriyor.

Avrupa Birliği’nin öncelikli hedefi, Ermenistan’ın tam üyeliğinden ziyade, üyelik sürecinin devamı ve bu süreçte stratejik çıkarlarını hayata geçirmek gibi görünüyor. ‘Avrupalı’ bir Ermenistan’ın AB’ye kazandıracağı şey, Rusya’nın jeopolitik yenilgisi hedefiyle doğru orantılı.

Rusya Ermenistan’dan ne istiyor?

Ermenistan’ın Karabağ’ı kaybetmesindeki en önemli nedenlerden birinin ‘Rus yardımının eksikliği’ olduğu herkesin malumu.

Her ne kadar 28 yıllık Ermenistan işgalini Azerbaycan askeri gücü sonlandırsa da, bölgedeki bu uzun süreli krizde yaşanan değişikliğin en önemli sebebi ne yalnızca Azerbaycan’ın ‘Karabağ davası’, ne Türk SİHA’ları, ne de İsrail silahlarıydı. Bölgenin Azerbaycan lehine dönüşümüne yol açan en büyük etken, şüphesiz Paşinyan iktidarı ve onun siyasi çizgisiydi.

Bu açılardan baktığımızda, Karabağ krizi, eski Sovyet coğrafyasındaki mevcut tüm krizler gibi ‘artık uluslararası’ydı ve kriz dinamikleri ABD emperyalizminden, meşhur ‘Rusya’nın çevrelenmesi’ stratejisinden ve ‘renkli dönüşümlerden’ bağımsız düşünülemezdi.

Bölgedeki krizin uluslararası yansıması düşünüldüğünde, yıllar boyunca karşımızda en genel ifadeyle Ermenistan-Rusya-İran ile Azerbaycan-İsrail-Türkiye denklemi duruyordu. Ancak bu denklem Paşinyan yönetimiyle birlikte sarsıldı.

Dolayısıyla, Moskova’dan Erivan’a bakıldığında, ikili ilişkilerin düzeyi ve Ermenistan’ın iç siyasi dinamikleri kadar, Rusya’nın çevrelenmesi stratejisindeki yeri de belirleyici.

Batı’dan doğuya doğru bakıldığında; Moldova, Ukrayna, Kırım, Gürcistan, Ermenistan ve daha fazlası… Sovyetler Birliği döneminin tarihsel mirasını paylaşan ve Rusya Federasyonu’yla coğrafi yakınlığa sahip neredeyse her ülkede renkli devrimler meydana geldi, askeri çatışmalar yaşandı, bu ülkelerin siyasi iklimleri ‘Rusya-Batı yanlısı’ zemininde şekillendi.

Ancak bütün gerilimlere rağmen, coğrafi yakınlık, ortak tarih ve ekonomik mecburiyetler bu iki ülkenin tamamen kopmasının önüne geçti.

2024 yılı itibarıyla Ermenistan ile Rusya arasındaki ticaret hacmi, tarihi bir rekor kırarak 12.4 milyar ABD dolarına ulaştı. Bu, 2023 yılına kıyasla yüzde 56,5’lik bir artış anlamına geliyor. 2024’ün ilk yarısında Ermenistan, yaklaşık 66 ton altın ithal etti ve bu altının neredeyse tamamı Rusya’dan geldi. Aynı şekilde, tarım ve gıda ürünleri ticareti 2024’te yüzde 16.2 artış gösterdi.

Ancak aynı anda, rakamlar Ermenistan’ın Rusya’dan yaptığı ithalatın önemli ölçüde arttığını, ancak ihracatının azaldığını gösteriyor. Bu durum, Ermenistan’daki Batı yanlıları tarafından ‘Rusya’ya bağımlılık’ olarak tanımlanırken, Rusya yanlıları ise ihracattaki düşüşün faturasını Paşinyan’ın Batı yanlısı politikalarına bağlıyor.

Rusya’nın Paşinyan yönetimine bakışı öncelikle bir güvenlik konusu olsa da, Kremlin iki ülke arasındaki tarihsel ve ekonomik bağlara güvenerek, Güney Kafkasya’daki önemli bir bölgeyi daha Batı’ya kaptırmama niyetinde. Rusya’nın bütün gerilimlere rağmen günün sonunda olumlu mesajlar vermesinin altında yatan temel motivasyon da bu.

Bundan sonra ne olacak?

Lavrov’un Erivan ziyaretiyle açılmaya çalışılan yeni sayfada en önemli gündem maddesi yaklaşan Ermenistan seçimleri.

2026’da yapılması beklenen seçimler, Paşinyan yönetiminin önündeki en büyük sınav olacak.

Gallup Araştırma’nın Ermenistan’daki resmi temsilcisi MPG ‘Politring’ tarafından geçen ay yapılan bir ankette, “Bu pazar seçim olsa oyunuzu kime verirdiniz?” sorusuna katılımcıların yüzde 11,5’i Başbakan Paşinyan’ın liderliğindeki iktidar partisi Sivil Sözleşme, yüzde 8’i Robert Koçaryan’ın ‘Ermenistan’ bloğu, yüzde 3,7’si Serj Sarkisyan’ın ‘Onurum Var’ İttifakı yanıtını verdi.

1100 kişiyle telefonda yapılan ankette Paşinyan yine birinci gelse de, Paşinyan’ı tercih edeceğini söyleyenlerin iki katından fazlası (yüzde 23.7) seçimlere katılmayacağını söyledi.

MPG Başkanı Aram Navasardyan’a göre, Paşinyan’ın partisi küçük de olsa yeniden oy kaybı yaşadı. Buna karşılık Koçaryan’ın bloğu oy oranını kayda değer biçimde artırdı.

Asıl tablo seçimlere 2-3 ay kala netleşecek olsa da, yüzde 23.7’lik ‘umutsuz’ kesim, Paşinyan’ın kaderini belirleyecek nitelikte.

Ermenistan’ın bu belirsiz iç siyasi ikliminde uyguladığı ikili dış politikanın iki sonucu var: Moskova’nın güvenlik şemsiyesi, AB’nin siyasi ve ekonomik vaatlerine karşı…

Paşinyan yönetimi iki kapıyı da açık tutarak bir çeşit denge siyaseti güdüyor. Ancak denge siyasetiyle ‘aynı anda birden fazla sandalyeye oturmak’, sonuçlar bakımından birbirinden çok farklı noktalara işaret ediyor.

Seçenekleri günden güne tükenen Ermenistan’ın önündeki en büyük görev, yürüdüğü ikili yolun hangisinin sonunda daha sağlam bir sonuca ulaştığını belirlemek olacak.

Sonucu, Ermenistan’ın çıkarlarıyla Paşinyan’ın çıkarlarının çatıştığı nokta belirleyecek.

Kaynaklar:

  1. https://armenpress.am/en/article/1220023
  2. https://www.reuters.com/world/asia-pacific/armenia-adopts-law-launch-eu-accession-process-2025-04-04/
  3. https://carnegieendowment.org/posts/2020/10/why-russia-is-biding-its-time-on-nagorno-karabakh?utm_source=chatgpt.com&lang=en
  4. https://ecfr.eu/article/a_captive_ally_why_russia_isnt_rushing_to_armenias_aid/
  5. https://www.eurasiareview.com/09112020-russia-and-the-second-nagorno-karabakh-war-analysis/
  6. https://enlargement.ec.europa.eu/news/eu-and-armenia-launch-visa-liberalisation-dialogue-2024-09-09_en
  7. https://www.reuters.com/world/asia-pacific/armenia-adopts-law-launch-eu-accession-process-2025-04-04/
  8. https://caliber.az/en/post/armenia-joins-russia-s-top-10-trade-partners-in-2024
  9. https://tass.com/economy/1936739
  10. https://arminfo.info/full_news.php?id=91289
  11. https://www.specialeurasia.com/2025/05/23/lavrov-russia-armenia/

Diplomasi

AB ve Avustralya, güvenlik ve savunma ortaklığını müzakere edecek

Yayınlanma

AB ve Avustralya, “Güvenlik ve Savunma Ortaklığı” müzakerelerine başlayacaklarını duyurdu ve “serbest ticaret müzakerelerini ilerletme” taahhüdünü yineledi.

Planlanan savunma ortaklığını duyuran açıklamada, Avrupa Komisyonu “savunma sanayii, siber ve terörle mücadele gibi alanlar da dahil olmak üzere mevcut ve gelecekteki işbirliği için bir çerçeve sağlayacağını” belirtti. Fakat Brüksel, gelecekteki anlaşmanın “askeri konuşlandırma yükümlülüğü içermediğini” vurguladı.

Savunma müzakerelerinin başlatılması kararı, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Konseyi Başkanı António Costa ve Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’nin Kanada’da düzenlenen G7 zirvesi sırasında yaptıkları görüşmenin ardından alındı.

Albanese yaptığı açıklamada, “Bu, ortak savunma tedarik fırsatlarının önünü açacak ve hem endüstrilerimize hem de güvenliğimize fayda sağlayacak,” dedi.

Leyen ise yaptığı açıklamada, “Gerilimin ve stratejik rekabetin arttığı bir dönemde, güvenilir ortaklar birbirlerine destek olmalıdır,” dedi. Leyen, AB ve Avustralya’nın ayrı ayrı “iktisadi güvenlik de önemli olduğu için serbest ticaret müzakerelerini ilerletmeye kararlı” olduğunu da sözlerine ekledi.

Brüksel ve Canberra, 2018 yılında serbest ticaret anlaşması müzakerelerine başlamış, fakat 2023 yılında Avustralya Ticaret Bakanı Don Farrell’ın AB pazarına erişim eksikliğinden şikayet ederek müzakereleri son anda çökertmesi üzerine müzakereler sonuçsuz kalmıştı. 

Ne var ki, ABD Başkanı Donald Trump’ın dünya çapında gümrük vergileri uygulamaya koymasıyla AB-Avustralya anlaşması rafa kaldırıldı ve Komisyon gece yaptığı açıklamada “Avustralya-Avrupa ilişkilerinde güçlü bir ivme” olduğunu belirtti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Ermenistan’da iş insanı Karapetyan hakkında ‘darbe çağrısı’ soruşturması başlatıldı

Yayınlanma

Ermenistan’da Başbakan Nikol Paşinyan ile Rusya vatandaşlığı olan iş insanı Samvel Karapetyan arasında başlayan kilise tartışması, adli bir krize dönüştü. Paşinyan’ı eleştiren Karapetyan’ın evine baskın düzenlenirken, iş insanı hakkında ‘iktidarı ele geçirme çağrısı’ suçlamasıyla ceza davası açıldı ve tutuklanması talep edildi.

Ermenistan’da, Taşir Grubu’nun sahibi Rusya vatandaşlığı olan iş insanı Samvel Karapetyan hakkında, evinde arama yapılmasından bir gün sonra ceza davası açıldı.

News.am ajansının haberine göre, Karapetyan’a “iktidarı ele geçirmeye yönelik aleni çağrılar yapma” suçlaması yöneltildi.

İş insanının avukatlarından Armen Feroyan, Sputnik Armenia‘ya yaptığı açıklamada, Ermenistan Soruşturma Komitesi’nin Karapetyan’ın tutuklanması talebiyle mahkemeye başvurduğunu belirtti. Karapetyan ise suçlamaları reddediyor.

Kriz, Karapetyan’ın, Başbakan Nikol Paşinyan hükümetinin üst düzey din adamlarına yönelik sert eleştirilerinin ardından Ermeni Apostolik Kilisesi’ni (EAK) savunmasıyla patlak verdi.

Kilise savunması gerilimi tırmandırdı

Gerilim, 17 Haziran’da Karapetyan’ın kiliseye destek veren bir açıklama yapmasıyla zirveye ulaştı. Karapetyan, “Ermenistan’ın ve kilisenin bin yıllık tarihini unutan küçük bir grup insanın, EAK’ye ve Ermeni halkına saldırdığını” ifade etti.

Bu açıklamaya sert tepki gösteren Başbakan Paşinyan, iş insanını “sefih hayırsever” olarak nitelendirdi.

Paşinyan, din adamlarını ve onların hayırseverlerini “dizginleme” tehdidinde bulundu.

Karapetyan’ın evine baskın ve gözaltılar

Aynı günün akşamı Ermenistan İçişleri Bakanlığı, Karapetyan’ın evinde arama yaptı. Bu sırada binanın önünde toplanan iş insanının destekçilerinden 45 kişi gözaltına alındı.

Karapetyan’ın kardeşi Karen Karapetyan, güvenlik güçlerinin “evin kapısında yakaladıkları herkesi” gözaltına aldığını ve bazı kişilerin kollarının kırılarak yaralandığını söyledi.

Sputnik Armenia, Karapetyan’ın evinin yakınındaki gözaltıların “yasa dışı silah bulundurma” gerekçesiyle yapıldığını bildirdi. Haberde, bu suçlamanın ülkede eski siyasetçi ve yetkililere karşı sıkça kullanılan “popüler” bir madde haline geldiği yorumuna yer verildi.

18 Haziran gecesi Samvel Karapetyan, iki güvenlik görevlisi eşliğinde Erivan’daki evinden ayrıldı ve kardeşiyle birlikte bir polis aracına bindi.

Karapetyan, basına yaptığı kısa açıklamada, ne kadar karalanmaya çalışılırsa çalışılsın kilisenin ve Ermeni halkının yanında olacağını söyledi.

Paşinyan’dan kamulaştırma ve görevden alma hamlesi

İş insanıyla yaşanan skandalın ortasında Paşinyan, Karapetyan’a ait olan Ermenistan Elektrik Şebekeleri şirketini kamulaştırma zamanının geldiğini duyurdu.

Ermenistan Başbakanı ayrıca, Ulusal Güvenlik Teşkilatı Direktörü Armen Abazyan’ı görevden alan bir kararname imzaladı. Ulusal Güvenlik Teşkilatı direktörlüğü görevini geçici olarak direktör yardımcısı Andranik Simonyan yürütecek.

Karapetyan: Hükümet tam bir fiyasko

Sputnik Armenia tarafından 18 Haziran’da yayımlanan bir başka açıklamada Karapetyan, ilkelerinden vazgeçmeyeceğini vurgulayarak mevcut zor durumdan çıkmak için birleşme çağrısı yaptı.

İş insanına göre yaşananlar, “mevcut hükümetin tam fiyaskosunu” ortaya koydu. Karapetyan, hükümetin nitelikleri arasında EAK’ye karşı nefret, ulusal değerlere kayıtsızlık, sağlıklı eleştiriye tahammülsüzlük ve her türlü muhalif düşünceyi acımasızca bastırma arzusunu saydı.

Tartışmanın fitilini Paşinyan ateşledi

Hükümet ile Karapetyan arasındaki çatışma, Paşinyan’ın kiliseye yönelik eleştirileriyle başladı. 29 Mayıs’ta bir hükümet toplantısında kiliselerin durumunu eleştiren Paşinyan, ibadethanelerin “kilerlere” dönüştüğünü iddia etti.

Ertesi gün sosyal medya hesaplarından din adamlarını hedef alan Paşinyan, üst düzey ruhban sınıfından kaç kişinin bekaret yeminine sadık kaldığı konusunun araştırılmasını önerdi ve yemini bozan din adamlarının görevlerini bırakması gerektiğini belirtti.

Paşinyan, 9 Haziran’da ise Tüm Ermeniler Katolikosu II. Garegin’i doğrudan bekaret yeminini bozmakla suçlayarak bir çocuğu olduğunu öne sürdü.

Başbakan, Katolikos’un görevini bırakması gerektiğini söyleyerek inananları birleşmeye ve “patriklik konutunu özgürleştirmeye” çağırdı.

Taşir Grubu’nun kurucusu ve başkanı olan Samvel Karapetyan, aynı zamanda Taşir yardım vakfının da başkanlığını yürütüyor.

Forbes‘a göre, bu yılın şubat itibarıyla 3,2 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zengin 1102’nci, Rusya’nın ise 44’üncü zengini konumunda bulunuyor.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Çin Devlet Başkanı Xi: İsrail’in gerginliği tırmandıran eylemlerinden endişeliyiz

Yayınlanma

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, devlet haber ajansı Xinhua’ya göre, daha fazla gerginliği önlemek için İsrail-İran çatışmasında gerginliğin azaltılması çağrısında bulunurken, Pekin’in barışın yeniden tesis edilmesinde “yapıcı bir rol oynamaya” hazır olduğunu vurguladı.

Xinhua, Xi’nin salı günü yaptığı açıklamada, “Tüm taraflar, çatışmayı mümkün olan en kısa sürede yatıştırmak ve gerginliğin daha da tırmanmasını önlemek için çalışmalıdır” dediğini bildirdi: “Çin, Orta Doğu’da barış ve istikrarın yeniden tesis edilmesinde yapıcı bir rol oynamak için tüm taraflarla işbirliği yapmaya hazırdır.”

Çin Devlet Başkanı Xi, Kazakistan’ın Astana kentinde düzenlenen Çin-Orta Asya Zirvesi’nin arasında, Özbekistan’ın Cumhurbaşkanı Şavkat Mirziyoyev ile yaptığı görüşmede, “İsrail’in İran’a yönelik askeri eylemleri Orta Doğu’da gerginliğin aniden tırmanmasına yol açtı ve bu durum Çin’i derinden endişelendiriyor” dedi.

Çin lideri, “Diğer ülkelerin egemenliğine, güvenliğine ve toprak bütünlüğüne tecavüz eden her türlü eyleme karşıyız. Askeri çatışma sorunların çözümü değildir ve artan bölgesel gerginlikler uluslararası toplumun ortak çıkarlarına uygun değildir” dedi.

Bu arada, Çin Dışişleri Bakanlığı’na göre, Pekin, daha geniş bir bölgesel çatışma endişesinin artmasıyla İran ve İsrail’de yaşayan Çin vatandaşlarını tahliye etmeye başladı.

Bakanlık sözcüsü Guo Jiakun salı günü yaptığı açıklamada, bazı Çin vatandaşlarının komşu ülkelere tahliye edildiğini belirtti ancak ayrıntıları vermedi.

Guo, günlük basın brifinginde, “Bakanlık ve büyükelçilikler, İran ve İsrail’deki Çin vatandaşlarının güvenliğini korumak ve Çin vatandaşlarının tahliyesini hızla organize etmek için her türlü çabayı gösteriyor” dedi.

“Her iki hükümetten de Çin vatandaşlarının ve kurumlarının güvenliğini etkili bir şekilde sağlamalarını, zamanında uyarılar ve yönergeler yayınlamalarını, Çin vatandaşlarıyla yakın temas halinde olmalarını, önlem almaları için onlara rehberlik etmelerini ve tahliye edilenlere aktif olarak yardım etmelerini istedik” ifadelerini kullandı.

Trump’ın İran’ı ABD ile nükleer anlaşma imzalamaya çağıran paylaşımı sorulduğunda Guo, “Ateşi körüklemek, tehditler savurmak ve baskı yapmak durumun yatışmasına yardımcı olmayacak, sadece çatışmayı şiddetlendirecek ve genişletecektir. Çin, tüm ilgili tarafları, özellikle İsrail üzerinde özel etkisi olan ülkeleri, sorumluluklarını üstlenmeye, gerilimi azaltmak ve çatışmanın genişlemesini ve yayılmasını önlemek için acil önlemler almaya çağırıyor” dedi.

Geçen hafta her iki tarafın dışişleri bakanlarıyla telefon görüşmeleri yapan Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, İsrail’in İran’a yönelik saldırısını “kabul edilemez” bir uluslararası hukuk ihlali olarak nitelendirdi ve iki ülkeye gerilimi azaltma çağrısında bulundu.

Çin Dışişleri Bakanlığı da bu tutumunu defalarca dile getirerek İsrail ve İran’ı “farklılıklarını diyalog yoluyla çözmeye ve barış içinde bir arada yaşamanın yolunu aramaya” çağırdı.

Salı günü, Çin’in İsrail Büyükelçiliği, Çin vatandaşlarına mümkün olan en kısa sürede kara sınır kapılarından ülkeyi terk etmeleri çağrısında bulundu. Büyükelçilik, kişisel güvenliğin sağlanmasının önemini vurgulayarak Ürdün üzerinden seyahat edilmesini tavsiye etti.

İsrail makamlarına atıfta bulunarak, Ürdün ve Mısır sınır kapılarının açık olduğunu da ekledi.

Büyükelçilik, sosyal medyada yayınladığı güvenlik duyurusunda, “Son günlerde, İsrail’deki birçok Çin vatandaşı, havaalanının ne zaman yeniden açılacağı ve [Çin’in] Hainan Havayolları’nın uçuşlarının ne zaman yeniden başlayacağı hakkında bilgi almak için büyükelçiliğimize telefon veya e-posta yoluyla başvurdu” dedi.

“İsrail hava sahası kapalıdır ve hükümet olağanüstü halin süresini 30 Haziran’a kadar uzattı.

Büyükelçiliğimiz, evlerine dönmek veya ülkeyi terk etmek isteyen Çin vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamak için konsolosluk hizmetlerinin sorunsuz bir şekilde yürütülmesi için her türlü çabayı gösterecektir” ifadeleri kullanıldı.

Bu arada, İran’daki büyükelçilik, Çin vatandaşlarına Türkiye, Ermenistan veya Türkmenistan ile kara sınırlarından mümkün olan en kısa sürede ülkeyi terk etmeleri çağrısında bulundu.

İsrail-İran savaşı, Çin’in enerji güvenliği ve diplomasisi için bir sınav olabilir

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English