Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

ABD’den Lübnan’a ekonomik yardım havucu

Yayınlanma

ABD, İsrail ile Lübnan Hizbullah’ı arasında yoğunlaşan çatışmalara diplomatik bir çözüm bulma çabalarına hız verirken, Washington’da sınırda patlak verecek tam kapsamlı bir savaşı önlemek için zamanın daraldığına dair endişeler artıyor.

Görüşmeler hakkında bilgi sahibi olan isimlerin Financial Times’a bildirdiğine göre, görüşmelere öncülük eden ABD elçisi Amos Hochstein geçen hafta Beyrut’a yaptığı ziyarette Lübnan’ın geçici başbakanına İsrail ile militan grup arasındaki çatışmaların geçici olarak durdurulmasını öngören ve bunu daha uzun vadeli bir çözümün izleyeceği bir anlaşma fikrini sundu. Ancak bu isimler görüşmelerin henüz ilk aşamalarında olduğunu ve hem İsrail hem de Hizbullah’ın son haftalarda birbirlerine yönelik sınır ötesi saldırılarını arttırması nedeniyle önemli engellerin bulunduğunu söyledi.

Görüşmeler hakkında bilgi sahibi olan isimlerden biri “Diplomasi ve savaş şu anda bir yarış halinde ve hangisinin kazanacağından emin değiliz” dedi. Hizbullah yanlısı Lübnan gazetesi Al Akhbar Salı günü Hochstein’ın Beyrut ziyaretinin “büyük bir tırmanıştan önceki son uyarı” olarak yorumlandığını söyledi.

İsrailli yetkililer, uzun süredir göz ardı edilen bir BM kararı uyarınca Hizbullah güçlerinin Litani Nehri’nin 30 km kadar iç kesimlerine çekilmesini talep ediyordu, ancak son görüşmeler taraflar arasında bir uzlaşma sağlamak amacıyla 10 km’lik daha küçük bir çekilme üzerinde yoğunlaştı.
Görüşmeler hakkında bilgi sahibi isimlere göre İsrail aynı BM kararına uygun olarak Lübnan ordusunun 15 bin üyesinin daha sınır bölgelerine konuşlandırılması için bastırıyor. Lübnan’ın güvenlik operasyonları hakkında bilgi sahibi üç isme göre bu sayının üçte birinden azının güney Lübnan’da konuşlandığı düşünülüyor.

Washington, Lübnan’a ABD öncülüğünde bir ekonomik yardım paketi olasılığını özel olarak gündeme getirdi. Yapılacak bir anlaşma, ülkedeki birkaç bağımsız kurumdan biri olan ancak yıkıcı bir ekonomik kriz nedeniyle ciddi şekilde zayıflayan Lübnan ordusuna Batı’nın daha fazla destek vermesini içerecek.

İsrail ve Hamas arasında 7 Ekim’de başlayan savaş, bölge genelinde düşmanlıkların yoğunlaşmasına neden oldu. Hizbullah’ın İsrail ile çatışmalarının yanı sıra Yemen’deki Husi isyancılar Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırdı ve İran destekli militanlar Irak ve Suriye’deki ABD güçlerine füze ve insansız hava araçları fırlattı.

İsrail ve Hizbullah arasındaki çatışmalar büyük ölçüde kontrol altına alınmış olsa da, bu ay Hizbullah’ın kalesi olan Beyrut’un güneyinde Hamas’ın üst düzey lideri Salih Aruri’nin ölümüne yol açan İsrail saldırısı sonrası yeniden şiddetlendi. Salı günü İsrail, güney Lübnan’a yönelik en ağır saldırılarını gerçekleştirdi.

Hizbullah’a yakın bir isim “Her olay yanlış hesaplama ihtimalini ve sınırdaki baskıyı artırdı. Hizbullah, Aruri’nin öldürülmesini İsrail ile angajman kurallarının ihlali olarak gördü … ve İsrail’in bunu bir adım daha ileri götürmesini kabul etmeyecek” dedi.

Washington’un baskısı altındaki İsrail hükümeti diplomasiye zaman tanıyor ancak güç kullanmayı da göz ardı etmiyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, görüşmelerin başarısız olması halinde “başka yollarla çalışacağız” derken, aşırı sağcı hükümeti Hizbullah savaşçılarını artık sınırda kabul etmeyeceğini açıkça ortaya koydu ve onların sınırdan çekilmesinin yerinden edilmiş 80 bin İsraillinin kuzeye dönmesi için gerekli olduğuna inanıyor.

Netanyahu geçen hafta İsrail’in kuzeyindeki birliklere yaptığı açıklamada “[Hizbullah’a] güneydeki dostlarına ne olduğuna dair bir örnek verdik; burada kuzeyde de olacak olan budur. Güvenliği yeniden tesis etmek için her şeyi yapacağız” dedi.

Bu arada Hizbullah’ın üst düzey liderleri, İsrail Gazze’deki saldırısını durdurana kadar kuzeyden göç eden İsraillilerin evlerine dönmelerinin güvenli olmayacağını söyledi. Hizbullah’ın başkan yardımcısı Naim Kasım kısa süre önce yaptığı bir konuşmada, “İsrail önce Gazze’deki savaşı durdurmalı ki Lübnan’daki savaş da dursun” dedi.

Kamuoyuna yapılan bu tür açıklamalara rağmen, durum hakkında bilgi sahibi olan yetkililer ve diplomatlar, her iki tarafın da diplomatik bir çözüm bulmak ve maliyetli bir savaştan kaçınmak için “ciddi” bir heves gösterdiğini söylüyor. “Hizbullah esnek davranıyor ama önce İsrail’den garanti istiyorlar” diyen bir yetkili, Hizbullah’ın en azından sınır belirleme konusunu görüşmeye açık olduğunu söyledi. Bir diğeri ise grubun “kesin kırmızı çizgiler” koymadan “her şeyi tartışmaya istekli” olduğunu söyledi. Ancak bu kişiler, her iki taraftaki güven eksikliğinin bir anlaşmaya varılmasını imkânsız hale getirebileceği uyarısında bulundu. İsrail yönetimi, Hizbullah’ın 150 bin roket, insansız hava aracı ve füzeden oluşan cephaneliğinin İsrail şehirleri üzerinde yaratabileceği tehdidin farkında. Ancak ülkenin hesapları, sınır ötesi saldırılara karşı kırılganlığını açığa çıkarak 7 Ekim’deki yıkıcı Hamas saldırısından bu yana değişti. Emekli bir İsrailli tuğgeneral olan Assaf Orion, “Her iki taraf da savaş peşinde olmasa da yaptıkları hamleler savaş ihtimalini arttırıyor” diyor: “Gerçeğin ortaya çıkacağı ana yaklaşıyoruz.”

ORTADOĞU

YPG’den HTŞ’ye “bayrak” adımı

Yayınlanma

PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD ve onun silahlı gücü YPG, Esad yönetimini devirip Şam’da yönetimi devralan Heyet-i Tahrir Şam’ın (HTŞ) değiştirdiği Suriye’nin bayrağını kendi denetimindeki kamu binalarına asılması emrini verdi.

Ana omurgasını PYD’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Suriye’nin kuzeyinde denetimi altına tuttuğu bölgelerde kurum binalarına “Suriye muhalefeti bayrağının” asılması emrini verdi. Rudaw’da yer alan habere göre SDG, söz konusu bayrağın “Suriye halkının özgürlük, onur ve ulusal birlik umutlarını temsil ettiğini” söyledi.

PYD Başkanlık Konseyi üyesi Salih Müslim de daha önce HTŞ ile diyaloğa açık olduklarını belirtmiş ve “HTŞ bize bir adım atarsa biz iki adım atarız” demişti.

Şam’da yönetimi devralan HTŞ, savaş sırasında Suriyeli muhalif örgütlerin kullandığı bayrağı Suriye’nin resmi bayrağı ile değiştirmişti. Devir teslimin yapıldığı kurumlarda HTŞ, söz konusu bayrağın yanında tevhid bayrağı da asıyor.

Suriye muhalefetinin sahiplendiği bayrak Fransız mandası altında yeni kurulan Suriye Cumhuriyeti’nin bayrağı olarak 1930 anayasası ile kabul edilmişti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Gazze’de “ateşkes” diplomasisi hızlandı: Masada “Hamassız Gazze” planı var

Yayınlanma

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Gazze’de olası ateşkes ve esir takası gündemiyle İsrail’e gitti, ardından Mısır ve Katar’ı ziyaret edecek.

The Times of Israel gazetesinin haberinde, Sullivan’ın İsrail Başbakanı Netanyahu ve diğer yetkililerle yaptığı görüşmenin 20 Ocak’ta görevi devredecek olan Joe Biden yönetiminin Gazze’de esir takası ve ateşkese varılması için yaptığı son hamle olduğu değerlendirmesinde bulunuldu.

İsrail Başbakanlık Ofisinden yayınlanan fotoğraflarda, Sullivan ile Netanyahu arasındaki görüşmede üst düzey bakanların yanı sıra İsrail İç İstihbarat Teşkilatı Şin-Bet (Şabak) Başkanı Ronen Bar, Dış İstihbarat Teşkilatı Mossad Direktörü David Barnea ve Esirler ve Kayıplar Dosyası Koordinatörü Gal Hirsch’in de hazır bulunduğu görüldü.

Bölgedeki Batılı bir diplomat Reuters’a İsrail’in Filistinli militan Hamas grubuyla bir anlaşmaya varmak üzere olduğunu ancak bunun kapsamının sınırlı olacağını, sadece birkaç rehinenin serbest bırakılmasını ve çatışmalara kısa bir ara verilmesini içereceğini söyledi.

Müzakere edilen ateşkes, Mısır’ın “Hamassız Gazze” planına dayanıyor.

Plan başlangıçta bir ya da iki ay sürecek bir ateşkes ve rehinelerin kademeli olarak serbest bırakılmasını öngörüyor. Eş zamanlı olarak “sahada askeri baskı olmaksızın daha kapsamlı ve uzun müzakereler yapılması düşünülüyor. Mısırlı yetkililer ateşkes başladıktan sonra Hamas’a yaşayan rehinelerin listesini vermesi için birkaç günlük bir süre tanınmasını talep edecek. Plana göre ayrıca Mısır ve Gazze arasındaki Refah Sınır Kapısı, Filistin Yönetimi’nin gözetiminde ve Mısır’ın denetiminde hızlı bir şekilde yeniden faaliyete geçecek.

İsrail’e, Mısır’a geçiş yapan kişilere veto hakkı verilecek ve Kahire, Hamas’ın “önümüzdeki dönemde” ne sınır kapısını ne de Gazze Şeridi’ni kontrol etmesine izin verilmeyeceğine dair Filistin tarafından taahhüt alınacağını garanti edecek.

Hamas’ın bu plana Gazze’nin yönetiminin yerel Filistinlilerden oluşacak bir komisyona devredilmesi şartıyla onay verdiği biliniyor.

Mısırlı yetkililer planı İsrail’e de iletti.  Şin-Bet Direktörü Ronen Bar ile Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’nin iki gün önce Mısır’daydı. İsrail dış istihbarat teşkilatı Mossad Direktörü David Barnea’nın ise Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Doha’da bir araya geldiği belirtiliyor.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz ise telefonda görüştüğü ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’e ABD vatandaşı esirler de dahil olmak üzere esirlerin serbest kalmasını sağlayacak bir anlaşma için “şans olduğunu” söyledi. Katz, 4 Aralık’ta da benzer şekilde, “Bu sefer Hamas ile gerçekten bir esir takası yapma şansımız var” açıklamasında bulunmuştu.

ABD Başkanı Donald Trump, 20 Ocak’ta görevi Joe Biden’dan devralmadan önce Hamas’ın Gazze’de tuttuğu rehineleri serbest bırakmasını istemiş “aksi taktirde Ortadoğu cehenneme döner” tehdidinde bulunmuştu.

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu da dün akşam Gazze’de derhal kapsayıcı ve kalıcı ateşkes ile esirlerin koşulsuz serbest bırakılması talep edilen karar tasarısını kabul etti. Filistin tarafından sunulan tasarı, 193 üyeli BM Genel Kurulu’nda yapılan oylamada 9 “hayır” ve 13 “çekimser” oyuna karşı 158 “evet” oyuyla kabul edildi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İran’dan İsrail’in Suriye işgaline karşı birlik çağrısı

Yayınlanma

Abbas Irakçi

İsrail, Suriye ile olan tampon bölgeyi işgalinin “geçici olduğunu” iddia ederken İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi, İsrail’in Suriye’deki saldırılarına karşı bölge ülkelerine işbirliği çağrısı yaptı.

Suriye’de 27 Kasım’da şiddetlenen çatışmaların ardından 8 Aralık’ta Esad yönetiminin çökmesiyle eş zamanlı, İsrail ordusu Suriye’ye saldırılarını artırdı.  Suriye ordusundan kalan askeri altyapı ve imkanları imha etmeye başlayan İsrail ordusu, Suriye toprağı olan Golan Tepeleri’ndeki işgalini genişletti. Golan Tepeleri civarındaki tampon bölgeye giren İsrail ordusu, işgali daha ileriye taşıyarak başkent Şam’ın 25 kilometre yakınlarına kadar sokuldu.

Esad yönetiminin devrilmesi üzerine yönetimi devralan Heyet-i Tahrir Şam’ın (HTŞ) İsrail’in saldırıları karşısında sessiz kalması dikkat çekiyor. Channel 4 News’e konuşan HTŞ sözcüsü Ubeyde Arnavut’a İsrail’in son hava saldırıları hakkındaki düşünceleri soruldu. Arnavut, “Bizim önceliğimiz güvenliği ve hizmetleri yeniden tesis etmek, kurumlarda sivil yaşamı canlandırmak. Fırınları, elektriği, suyu ve iletişimi yeniden tesis etmek için günlük yaşamın acil sorunlarını çözmek, bu nedenle önceliğimiz bu hizmetleri sunmak” dedi. Muhabirin “İsrail’in bu ülkedeki 300 tesisi vurması hakkında dürüstçe söyleyecek bir şeyiniz olmadığını mı söylüyorsunuz” sorusu üzerine ise Arnavut “Hiç şüpheniz olmasın. Herkesin yeni Suriye’nin egemenliğine saygı göstermesini istiyoruz, bu nokta bizim için çok önemli” ifadeleriyle doğrudan İsrail’i hedef almaktan kaçınan genel bir değerlendirme yaptı.

İşgallerle ilgili İsrail Başbakanlığından yapılan açıklamada ise Baas yönetiminin çöküşünün “İsrail ile sınır ve tampon bölgede boşluk yarattığı” öne sürülerek, İsrail’in işgal altındaki Golan Tepeleri’nden “7 Ekim benzeri bir saldırıya izin vermeyeceği” belirtildi. Açıklamada, İsrail’in tampon bölge ve sınırına yakın stratejik noktalardaki işgalinin de “1974 anlaşmasına bağlı bir güç kurulana kadar geçici olduğu” iddia edildi.

ABD de İsrail işgalin geçici olduğunu ileri sürüyor. İran ise işgale karşı bölge ülkelerine çağrı yaptı.

İran Dışişleri Bakanı Irakçi, X platformunda yaptığı paylaşımda şunları kaydetti: “İsrail rejimi, Suriye’de neredeyse tüm savunma ve sivil altyapıyı yok etti. Bu rejim, 1974 yılı anlaşmasını ve BM Güvenlik Konseyi’nin 350 sayılı kararını ihlal ederek Suriye’nin daha fazla toprağını işgal etti.”

Irakçi, BM Güvenlik Konseyi’nin yasa dışı saldırıların durdurulmasındaki temel sorumluluğunu üstlenemediğine dikkat çekerek, “ABD’nin engellemeleri nedeniyle Güvenlik Konseyi, eli kolu bağlı bir izleyici haline gelmiştir” dedi.

Irakçi, Suriye’nin komşuları, Arap ve İslam dünyası ve hatta Birleşmiş Milletler üyelerinden uluslararası hukukun temel ilkelerine ve BM Şartı’na önem veren hiçbir ülkenin bu duruma kayıtsız kalamayacağını belirterek “Saldırıları durdurmak ve Suriye’nin yıkımını önlemek için bölge ülkelerinin hızlı bir şekilde birlik olması ve etkili bir şekilde harekete geçmesi gereklidir” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English