Bizi Takip Edin

Avrupa

AB’de Amerikan silahları endişesi büyüyor

Yayınlanma

Trump yönetiminin geçtiğimiz haftalarda Ukrayna’nın F-16 savaş uçakları için kilit teknolojiye erişimini kısıtlamaya yönelik hamlesi, Avrupa’nın en önemli silah tedarikçisine duyduğu güvene büyük bir darbe vurdu. 

Euractiv’de yer alan analize göre on yıllar önce, pek çok Avrupalı Amerika’dan üst düzey savunma teçhizatı almaya başladığında, çok azı bu güçlü tedarikçiye aşırı bağımlılıktan endişe duyuyordu. 

Hatta aksine, son yıllarda savaş uçağı satmak ve bakımını yapmak için Avrupa topraklarında fabrikalar kuran ABD’de bir müttefike sahip olmak güvenliğin garantisi olarak görülüyordu.

Fakat artık durum değişti. Avrupalı liderler, Rusya’nın ya da başka bir düşmanın saldırısı durumunda ABD’nin kendilerini kurtaracağına artık güvenemeyeceklerinin farkına vararak haftalardır sarsılmış durumdalar. Şimdi, onlarca yıldır satın aldıkları Amerikan silahlarına bile erişemeyebileceklerini fark ediyorlar.

Donald Trump’ın geçtiğimiz ay Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile yaptığı tartışmalı görüşmenin ardından Washington’un Kiev’in savaş uçakları için kilit bilgilere erişimini kısıtlama hamlesi, kendilerini savunmak için Amerikan silah sistemlerine bel bağlayan Avrupa başkentlerinde alarm zillerinin çalmasına neden oldu.

Eğer ABD sistemleri çalıştırmak için gerekli olan bir yazılımı ya da diğer önemli bilgileri saklarsa, Avrupalıların tehditlere karşı tepki verme kabiliyetleri ciddi şekilde kısıtlanmış olacak.

Zelenskiy’in tonunu yumuşatması ve kritik madenler anlaşmasını imzalamasının ardından Amerikan desteğinin önemli bir kısmının geri gelmesi, Avrupa’nın endişelerini yatıştırmadı ve aslında, anlaşmanın “alışveriş” olma niteliği, Avrupa’nın Trump’ın insafına kaldığı yönündeki endişeleri artırdı.

Bazı ülkelerin bu sürece verdiği yanıt, ABD’den daha fazla silah alarak Trump’ı yatıştırmak. Örneğin Hollanda, Belçika ve Çekya gibi ülkeler Amerikan savaş uçağı olan F-35’e yatırım yapma kararının arkasında durmaya karar verdi. Bu arada Norveç, savunma bakanlığının bildirdiğine göre kısa süre önce daha fazla sipariş verdi .

Tepkilerin diğer ucunda ise Amerikan silahlarını almama taraftarları yer alıyor. Örneğin İsveç Savunma Bakanı Washington’dan daha fazla teçhizat satın alma konusunda temkinli olma arzusunu dile getirirken, Portekiz’in görevden ayrılan Savunma Bakanı F-35 anlaşması imzalamamayı önerdi ve ABD’den gelecekte yapılacak alımlar konusunda dikkatli olunması çağrısında bulundu.

Bağımlılık bugünden yarına sona ermeyecek

Ne var ki Avrupalılar savunmaları için hâlâ büyük ölçüde ABD yapımı ekipmanlara güveniyor.

Belçika Savunma Bakanı Theo Francken, F-35’in “benzersiz hız, gizlilik ve radar yeteneklerinin” altını çizerek, “Bu uçak hem performans hem de parasının karşılığı açısından piyasanın açık ara en iyisi,” dedi.

Fransız Rafale ve İsveç Saab yapımı Gripen büyük ölçüde Avrupa’da üretilmesine ve uzun vadede daha ucuz olmasına rağmen, Avrupa’daki seçenekler kabiliyet açısından ABD yapımı uçaklarla eşleşmiyor.

Francken, “Önümüzdeki on yıllarda F-35 için Avrupalı bir alternatif olmayacak,” iddiasında bulundu.

Yeni uçakların inşası on yıllar olmasa da yıllar alıyor. Fransız-Alman-İspanyol yeni nesil bir savaş uçağı inşa etme girişimi yıllar önce başladı ve 2040’tan önce hazır olmayacak. Aynı durum İngiliz, İtalyan ve Japon rakipler tarafından inşa edilen uçaklar için de bekleniyor.

ABD yapımı uçaklara bir alternatif bulunana kadar Avrupalılar Amerikan uçaklarını satın almaya devam edecek.

Flight Global’e göre, Avrupa’da 13 ülke F-35’leri işletiyor ya da satın aldı, dokuz ülke ise onlarcası Ukrayna’ya bağışlanan F-16’ları kullanıyor veya sipariş ediyor.

ABD önümüzdeki yıllarda Avrupa’ya yüzlerce savaş uçağı daha teslim etmeyi planlıyor.

ABD, başkasına sattığı kendi uçaklarını yere indirme hakkına sahip

SIPRI düşünce kuruluşu, 2020 ve 2024 yılları arasında NATO’nun Avrupalı üyeleri tarafından satın alınan tüm silahların %64’ünün ABD tarafından tedarik edildiğini ve bunun önceki beş yıla göre “önemli” bir artış olduğunu söyledi.

Listenin çok daha alt sıralarında %6,5’er payla Fransa ve Güney Kore, Almanya (%4,7) ve İsrail (%3,9) yer alıyor.

İsviçre ve Belçikalılar, ABD yapımı savaş uçaklarını uzaktan devre dışı bırakabilecek bir anahtarın varlığını inkar etmiş olsalar da, ABD hükümeti hâlâ kendi ev yapımı ekipmanlarını yere indirme hakkına sahip.

Euractiv’in daha önce bildirdiği ve Ukrayna’da görüldüğü üzere, Beyaz Saray ulusal güvenlik gerekçesiyle uçakları ve diğer ekipmanları yere indirebilir ya da bakım ve yedek parça satışını reddedebilir.

Polonya’da, Sovyet döneminden kalma Mi-24 helikopterleri ve MiG-29 uçaklarının yedek parça ve teknik destek eksikliğinden kaynaklanan bozulmalarının hafızalardaki tazeliğini koruduğunu belirten yerel medya, bir pilotun ölümüne yol açan, orijinal üreticiye erişim olmadan parça değiştirme girişimine işaret etti.

Avrupa savunması için kendisini yeniden inşa etme fırsatı

Birbirini izleyen hükümetlerin savunma ve güvenlik alanında ABD’ye bağımlı olunmaması konusunda defalarca uyarıda bulunduğu Fransa için Washington’daki belirsizlik iyi bir haber.

Örneğin Forbes, havacılık alanında Fransız yapımı Mirage 2000’lerin Ukrayna’da avantaj sağlayabileceğini öne sürüyor. Bu yılın başlarında birkaçı teslim edilen ve daha fazlası gelecek olan Dassault şirketinin savaş uçakları Ukrayna semalarında ve savunmasında daha görünür hale gelebilir.

Ayrıca Washington’un politikası, savunma için daha fazla para harcanması ve bu paranın ABD yapımı ekipmanlara harcanıp harcanmayacağı konusunda AB düzeyinde devam eden görüşmeleri etkileyebilir.

AB liderleri bu hafta Brüksel’de bir araya gelerek önümüzdeki yıllarda savunma harcamaları için 150 milyar avro ila 800 milyar avro arasında bir meblağı serbest bırakacak bir kredi ve tedbir paketi kapsamında Avrupa’dan alım yapılıp yapılmayacağını görüşecek.

AB yürütme organı bir kez daha büyük ölçekli programlar geliştirmek ve tek bir savunma pazarı oluşturmak amacıyla AB ülkelerinin ortaklaşa daha fazla Avrupa savunma ekipmanı satın almasını önerdi.

Bu fikir yeni değil ama Trump sayesinde artık gerçekten hayata geçebilir.

Avrupa

Almanya, AfD partisini resmen ‘aşırılıkçı’ olarak sınıflandırdı

Yayınlanma

Almanya’nın iç istihbarat teşkilatı BfV, sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisini resmen ‘kanıtlanmış aşırı sağcı aşırılıkçı örgüt’ olarak sınıflandırdı. Bu karar, partinin anayasal ilkelere aykırı faaliyetlerde bulunduğuna dair iddialara dayanıyor ve daha yoğun gözetim altına alınmasına olanak tanıyor. İçişleri Bakanı Nancy Faeser ise, AfD’nin yabancı kökenli vatandaşları ayrımcılığa uğrattığını öne sürdü.

Almanya’nın iç istihbarat teşkilatı Anayasayı Koruma Federal Dairesi (BfV), yaptığı açıklamada, sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisini resmen “kanıtlanmış aşırı sağcı aşırılıkçı örgüt” olarak sınıflandırdı.

BfV’nin duyurusu, AfD’nin artık sadece şüphe altında olmadığını gösteriyor. Teşkilat, partinin Almanya’nın demokratik sistemine karşı çalıştığına dair kesin kanıtlara sahip olduğunu iddia ediyor.

Alman kamu yayıncısı ARD‘nin haberine göre, kararın temelini oluşturan 1000 sayfalık iç rapor, insan onuru ve hukukun üstünlüğü gibi temel anayasal ilkelerin ihlallerine atıfta bulunuyor.

Bu sınıflandırma, modern Alman tarihinde ülke çapında parlamentoda temsil edilen bir partinin ilk kez resmen aşırılıkçı olarak tanımlanması anlamına geliyor.

Saksonya ve Thüringen gibi doğu eyaletlerindeki bazı eyalet düzeyindeki AfD teşkilatları daha önce bu etiketi almıştı.

Söz konusu adım partinin yasaklanması anlamına gelmese de, Alman makamlarının adli denetim altında gizli muhbir kullanımı ve teknik takip de dahil olmak üzere gözetimi yoğunlaştırmasına olanak tanıyor.

Karar aynı zamanda siyasi tansiyonu yükseltiyor; zira yerleşik partiler, hükümetin herhangi bir kademesinde AfD ile işbirliğini reddetme yönünde artan bir baskıyla karşı karşıya kalacak.

Ayrıca karar, resmi bir parti yasağı çağrılarını körükleyebilir, ancak böyle bir adım anayasa mahkemesinin onayını ve hükümetin veya parlamentonun desteğini gerektiriyor ki bu da zorlu bir hukuki ve siyasi mücadele anlamına geliyor.

Musk, AfD mitinginde konuştu: Geçmişteki suçluluk duygusunun ötesine geçin

Faeser: AfD yabancı kökenli vatandaşlara ‘ikinci sınıf Almanlar’ gibi davranıyor

Görevden ayrılan İçişleri Bakanı Nancy Faeser, ayrı bir açıklamada, partinin demokratik düzene karşı kampanya yürüttüğünü söyledi.

Faeser, “AfD, tüm nüfus gruplarına karşı ayrımcılık yapan ve göç geçmişi olan vatandaşları ikinci sınıf Alman muamelesi yapan etnik bir anlayışı temsil ediyor,” dedi.

Bakan, “Partinin etnik konulardaki tutumları, özellikle göçmenlere ve Müslümanlara yönelik ırkçı açıklamalara yansıyor,” diye ekledi.

AfD, yetkililerinin Almanya’nın Nazi dönemini ülkenin 1000 yılı aşkın tarihindeki “kuş pisliği” olarak nitelendirmesi tartışmalara yol açmıştı.

Bu yılın şubat ayındaki parlamento seçimleri öncesinde ABD’li milyarder Elon Musk, partinin “Almanya’yı kurtarabilecek tek parti” olduğunu söyleyerek AfD’yi desteklemişti.

Parti, seçimlerde oyların yüzde 20,8’ini alarak yüzde 28,6 oy alan Merz’in CDU/CSU ittifakının ardından ikinci olmuştu.

Ancak son anketler, AfD’nin Alman muhafazakârlarıyla arasındaki farkı kapattığını gösteriyor. Kamuoyu araştırma şirketi Forsa tarafından geçen hafta yayınlanan anket, AfD’yi yüzde 26 ile CDU/CSU’nun (yüzde 24) önünde gösterdi.

Faeser, 1100 sayfalık rapora dayanan BfV teşkilatının bulgularında “kesinlikle hiçbir siyasi etki olmadığını” belirtti.

Okumaya Devam Et

Avrupa

AB, Trump’ın Ukrayna müzakerelerinden çekilme ihtimaline karşı ‘B planı’ hazırlıyor

Yayınlanma

AB Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, AB’nin, Donald Trump yönetimindeki ABD’nin Ukrayna müzakerelerinden çekilip Moskova ile yakınlaşması durumunda Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımları sürdürmek için ‘B planı’ hazırladığını belirtti. Brüksel, olası Macaristan vetosunu aşma ve ABD’siz yaptırımları devam ettirme senaryoları üzerinde çalışıyor.

Avrupa Birliği (AB), Donald Trump başkanlığındaki Washington yönetiminin Ukrayna’daki barış sürecinden çekilip Moskova ile yakınlaşma yolunu seçmesi ihtimaline karşı Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımları korumayı amaçlayan “B planı” hazırlıyor.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Financial Times‘a yaptığı açıklamada, Brüksel’in bu yönde hazırlıklar içinde olduğunu ifade etti.

Kallas, “Asıl mesele, Amerikalıların kendilerinin çekilip çekilmek istemeyeceği. Ukrayna’daki [barışçıl çözümü] bırakıp Rusya ile anlaşmaya çalışmama ihtimalini düşündüklerine dair işaretler görüyoruz, çünkü bu çok zor,” dedi.

Financial Times‘ın haberine göre, Trump’ın barış anlaşması kapsamında Rusya ile ekonomik bağları yeniden kurma önerileri, AB içinde bazı üye ülkelerin Moskova’ya yönelik Avrupa yaptırımlarının kaldırılmasını talep edebileceği yönünde endişeler artıyor.

Rubio’dan Ukrayna ve Rusya’ya ültimatom

Yetkililer, Avrupalı şirketlere yasak devam ederken ABD şirketlerinin Rusya ile işbirliği yapabilmesinin olası sonuçlarından endişe duyuyor.

Kallas, Macaristan’ın temmuz ayında Rusya’ya yönelik kısıtlayıcı tedbirlerin uzatılmasını engellemesi durumunda AB’nin potansiyel vetoyu aşabileceğini belirtti, ancak önceliğin tüm üye ülkelerin yaptırımlar konusunda anlaşması olduğunu kaydetti.

Kallas, “B planı var, ancak A planı üzerinde çalışmalıyız; çünkü aksi takdirde B planına odaklanırsanız, o zaman ona ihtiyaç duyulur,” ifadelerini kullandı.

Yetkili, Brüksel’in kısıtlamaların sürdürülmesi konusunda Washington ve diğer uluslararası ortaklarla görüştüğünü de sözlerine ekledi.

Politico daha önce, aralarında Çekya ve Belçika’nın da bulunduğu en az altı AB ülkesinin, kısıtlamaların ulusal yasalar düzeyine taşınmasını desteklediğini yazmıştı.

Bu ülkeler, bu adımın gelecekte Budapeşte’nin yaptırımların uzatılmasını engelleme “kabiliyetini zayıflatabileceğini” umuyor.

Financial Times‘a göre Brüksel, Belçika merkezli mevduat kuruluşu Euroclear’da tutulan 190 milyar avro değerindeki Rusya’nın dondurulan varlıklarını korumak için Belçika Kralı’nın 1944 tarihli kararnamesini kullanma olasılığını da değerlendirdi.

ABD, nisan ayı ortasında yaptığı uyarıda, önümüzdeki günlerde ilerleme görmemesi hâlinde çözüm sürecinden çekilebileceğini belirtmişti.

Beyaz Saray, Trump’ın hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hem de Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy konusunda hayal kırıklığına uğradığını ve tarafları müzakere masasına oturmaya çağırdığını açıklamıştı.

Trump ise barış anlaşmasının imzalanması için son tarih belirlediğini söylemiş ancak net süre vermemişti.

Avrupa ve Ukrayna’da, Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşünün 100. gününe denk gelen bu hafta içinde, müzakerelerdeki küçük ilerlemeyi “işinin bittiğini” iddia etmek için “bahane” olarak kullanmaya hazır olduğu düşünülüyor.

Britanya, Ukrayna’ya barış gücü gönderme planından vazgeçebilir

Okumaya Devam Et

Avrupa

Estonya, Rusya sınırında kriz tatbikatı başlattı

Yayınlanma

Estonya, Rusya sınırındaki Narva ve Sillamäe şehirlerinden olası tahliyeyi de içeren ulusal kriz tatbikatlarına başladı. Göç krizi senaryosuna dayanan tatbikatlar nedeniyle Narva-1 sınır kapısı geçici olarak kapatıldı. Ülke ayrıca sınıra yeni askeri üsler ve tahkimatlar inşa etmeyi planlıyor.

Estonya, Rusya ile olan sınırında olası kriz durumlarına hazırlık amacıyla “Kilp” (Kalkan) ve “Miljon Miksi” (Milyon Neden) adlı ulusal tatbikatlara başladı.

ERR‘nin haberine göre, tatbikatlar kapsamında Narva ve Sillamäe şehirlerinden nüfusun tahliyesi de prova ediliyor.

Polis ve Sınır Muhafaza Kurumu, Savunma Kuvvetleri ve gönüllü paramiliter örgüt Kaitseliit’ten toplam 1200 personelin katıldığı tatbikatlar, göç krizi senaryosuna dayanıyor.

Tatbikatın amaçlarından biri de sınırdan yasa dışı geçiş girişimlerine karşı koyma yöntemlerini denemek olarak açıklandı.

Polis ve Sınır Muhafaza Kurumu tatbikat yöneticisi Indrek Püvi, “Tatbikatların amacı, göç baskısı ve devlet savunma krizini işbirliği içinde çözme yöntemlerini uygulamak, böylece gerçek bir durumda nasıl hareket edeceğimizi bilmektir,” ifadelerini kullandı.

Tatbikatlar nedeniyle Narva-1 (Ivangorod) sınır kapısı 30 Nisan’dan 2 Mayıs akşamına kadar kapalı tutulacak.

Bu süre zarfında Rusya’ya geçmek isteyenlerin Pskov oblastı sınırındaki Koidula (Kunichina Gora) ve Luhamaa (Shumilkino) sınır kontrol noktalarını kullanmaları gerekecek.

Estonya’nın Narva şehri ile Rusya’nın Ivangorod şehrini birbirine bağlayan 162 metre uzunluğundaki Dostluk Köprüsü, şu anda yalnızca yaya geçişlerine açık.

Köprü, Rusya tarafındaki Ivangorod sınır kontrol noktasında (Leningrad oblastı, Kingisepp) yapılan yeniden inşa çalışmaları nedeniyle Şubat 2024’ten beri araç trafiğine kapalı bulunuyor.

Rosgranstroy’a göre, ana çalışmaların 2026’da tamamlanması planlanıyor.

Daha önce Estonya Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Vahur Karus, Rusya ile sınırı güçlendirmek amacıyla Narva’da askeri üs inşa edileceğini duyurmuştu.

Başlangıçta tesiste hem profesyonel askerler hem de yedek ve zorunlu askerlik yapanlardan oluşan 200-250 askerin konuşlandırılması hedefleniyor.

Estonya, Eylül 2024’te Rusya sınırı yakınlarındaki Võru civarında 1000 kişi kapasiteli Reedo askeri üssünü hizmete açmıştı.

Bu üssün NATO’nun savunma planları doğrultusunda “toplanma noktası” olarak kullanılacağı belirtilmişti.

Ayrıca Estonya, 2025 yılında Rusya sınırında tahkimat hattı inşaatına başlayacak.

Kuzeydoğuda 14 sığınaktan oluşan ilk destek noktası sonbahara kadar tamamlanacak, güneydoğu sınırlarına ise dört sığınak daha yerleştirilecek.

Toplamda 600 sığınak inşa edilmesi planlanıyor. Bunun yanı sıra sınıra tanksavar engelleri ve ateş mevzileri de kurulacak.

AB, Litvanya ve Estonya’nın ‘dron duvarı’ projesine fon sağlamayı reddetti

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English