Bizi Takip Edin

AVRUPA

AB’de “yabancı etkisi” yasası tartışılıyor

Yayınlanma

Macaristan ve Polonya’nın da aralarında bulunduğu bir grup ülkenin desteğini alan Almanya, siyasi kampanyalarda yabancı etkisine ışık tutmayı amaçlayan yeni AB mevzuatına karşı bir muhalefete öncülük ediyor.

Önerilen yasaya göre AB dışından fon alan medya, sivil toplum örgütleri ve lobi grupları için merkezi bir kayıt sistemi kurulacak.

Berlin ve diğer başkentler, Rusya ve Gürcistan hükümetleri tarafından bu ülkelerdeki muhalif seslere uygulanan ayrımcı tedbirleri yansıttığını ileri sürerek önerilen rejimi kınayan uluslararası STK’ların arkasında durdu.

Macar hükümeti, muhalif politikacıları ve yurtdışından fon alan STK’ları soruşturan Egemenlik Koruma Ofisi’ni kurduğunda Avrupa Komisyonu ile çatışmıştı.

Brüksel, “yabancı fonların şeffaflığını” artırmak istiyor

Komisyon, STK’lar, lobi grupları, danışmanlar ve AB üyesi olmayan hükümetler adına “çıkar temsilciliği faaliyetleri” yürüten diğer kişiler tarafından alınan yabancı fonların şeffaflığını artırmak amacıyla aralık ayında yasa tasarısını gündeme getirmişti.

Söz konusu tasarı, milletvekillerinin eski bir AP üyesi tarafından kurulan bir insan hakları grubu aracılığıyla Katar ve Fas’tan rüşvet almakla suçlandığı Avrupa Parlamentosu’nun etrafında şekillenen “2022 Qatargate” skandalının ardından önerildi.

Geçtiğimiz hafta AB büyükelçilerinin katıldığı bir toplantıda Almanya, Polonya ve Macaristan’ın da aralarında bulunduğu ülkeler mevzuatın değiştirilmesi çağrısında bulunurken, diğer bazı üye devletlerin bu aşamada öneriyi ilerletmek istemedikleri belirtildi.

AB, “ikiyüzlülük” suçlamasına maruz kalabilir

Financial Times’a (FT) konuşan üst düzey bir AB diplomatı önerinin birlik için bir ikilem oluşturduğunu söyledi. Diplomat, “Liberal bir demokraside, sivil toplumun katkısını teşvik ve takdir eden bir hükümetle, iyi işleyebilecek bir plan, liberal olmayan demokratlar/otokratlar tarafından kolayca suistimal edilebilir. Böyle bir senaryoyu nasıl imkansız hale getirebileceğimizin cevabını bulmalıyız,” dedi.

Bu durumun AB’yi “ikiyüzlülük” suçlamalarına maruz bırakacağını savunan diplomat, Gürcistan gibi hükümetleri yabancı nüfuz yasası çıkardıkları için eleştirdiklerini ve kendilerinin de benzer şekilde görülecek bir şeyi tartıştıklarını vurguladı.

Komisyonun önerisi, kuruluşların hangi ülke için çalıştıklarını, hangi faaliyeti yürüttüklerini ve ödenen yıllık miktarı bildirmelerini zorunlu kılıyor. Ayrıca kuruluşlar bu faaliyetlerin kayıtlarını da tutmak zorunda olacaklar. Kurallara uymayanlar para cezasına çarptırılabilecek.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü ve diğer STK’lar, Avrupa başkentleri de dahil olmak üzere tüm devlet fonlarının değil, sadece yabancı hükümetlerin fonlarının kapsama alınmasını eleştirerek, bunun “damgalanmaya” yol açabileceğini savundu.

Komisyon, yasayı savunuyor

Komisyon, halihazırda yabancı hükümet fonlarına ilişkin merkezi bir kayıt bulunmadığını ve bunun da hangi kuruluşların yurt dışından gelen “nüfuz operasyonları” için paravan olabileceğini değerlendirmeyi zorlaştırdığını ileri sürerek yasanın gerekli olduğunu savundu.

Komisyonun değerler ve şeffaflıktan sorumlu başkan yardımcısı Věra Jourová, “Yasayı geri çekme ihtimalimiz sıfır, çünkü böyle bir yasaya ihtiyacımız olduğuna inanıyorum. AB pazarında faaliyet gösteren kuruluşların üçüncü ülke yönetimleriyle yaptıkları lobicilik sözleşmeleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istiyoruz. Bu yabancı lobicilikle ilgili,” iddiasında bulundu.

Fransa ve Almanya’nın da aralarında bulunduğu bazı üye devletlerin halihazırda kendi kyıtlarına sahip olduklarını ve AB’nin uluslarüstü bir sicil oluşturması halinde bu sicillerin kalitesinin düşeceğinden endişe duyduklarını belirtti.

Yeni mevzuatın bu ay içinde AB bakanları tarafından görüşülmesi bekleniyor.

AVRUPA

AİHM, 2014 Odessa katliamında Ukrayna’yı ihmalden suçlu buldu

Yayınlanma

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ukrayna’yı 2 Mayıs 2014’te Odessa’daki sendika binasında çıkan yangın sırasında ve sonrasında gerekli önlemleri almamakla suçlu buldu. AİHM, Ukrayna’nın olayları önlemek ve şiddeti durdurmak için makul olarak beklenebilecek her şeyi yapmadığına ve olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütmediğine hükmetti. Katliamda 48 kişi, neo-Nazi gruplar tarafından öldürülmüştü.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ukrayna’yı, 2 Mayıs 2014 tarihinde Odessa’da sendika binasında neo-Nazi gruplar tarafından 48 kişinin yakılarak katledildiği katliamla ilgili olarak sorumluluklarını yerine getirmemekten suçlu buldu.

AİHM’in internet sitesinde yayımlanan karara göre, Ukrayna, olaylar sırasında ve sonrasında gerekli adımları atmadı.

AİHM kararında, “Mahkeme, oybirliğiyle, davalı devletin 2 Mayıs 2014 tarihinde Odessa’daki şiddeti önlemek ve şiddet başladıktan sonra durdurmak için kendisinden makul olarak beklenebilecek her şeyi yapmaması nedeniyle Sözleşme’nin 2. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir,” ifadelerine yer verildi.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi, her bireyin yaşam hakkını güvence altına alıyor ve bir suç nedeniyle mahkeme tarafından verilen ölüm cezası dışında, hiç kimsenin kasıtlı olarak yaşamından mahrum bırakılamayacağını belirtiyor.

AİHM, Ukrayna’nın olaydan sonra saldırıyla ilgili yeterli bir soruşturma yapmadığına da hükmetti.

Odessa’daki sendika binasında 2 Mayıs 2014 akşamı çıkan yangın, Harkov ve Odessa’dan gelen holiganlar ile Maydan darbesi taraftarı neo-Naziler ile karşıtları arasında aynı gün meydana gelen çatışmaların ardından yaşanmıştı.

Çıkan arbedeler, Kulikovo Meydanı’ndaki Maydan karşıtı göstericilerin çadır kampının yıkılmasıyla sonuçlanmış, bunun üzerine aktivistler Sendika Evi’ne sığınmaya çalışmıştı. Radikaller ise binanın çıkışını kapatmıştı.

Çatışmalar ve yangın sonucunda 48 kişi hayatını kaybetti. Ukrayna’da yürütülen soruşturma, trajedinin sorumlularını belirleyemedi.

Nisan 2015’te, Ukrayna Başsavcı Yardımcısı Vladimir Guzır, İnterfaks-Ukrayna‘ya yaptığı açıklamada, binadaki yangının “kitlesel ayaklanmaların bir sonucu” olduğunu söylemişti.

Kiev’in yürüttüğü soruşturma, kasıtlı kundaklama ve kloroform kullanımı iddialarını doğrulamadı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Bosna Hersek, Milorad Dodik hakkında yakalama kararı çıkardı

Yayınlanma

Bosna Hersek’te Sırp Cumhuriyeti lideri Milorad Dodik hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Dodik, ‘Bosna Hersek’in anayasal düzenini baltalamakla’ suçlanırken, durumun bağımsızlık referandumuna yol açabileceği belirtiliyor.

Bosna Hersek Savcılığı, 12 Mart’ta Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Milorad Dodik, Başbakan Radovan Vişkoviç ve Parlamento Başkanı Nenad Stevandiç’in tutuklanması yönünde talepte bulundu.

RTRS‘nin haberine göre, talep Sırp Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı’na ve Bosna Hersek Soruşturma ve Koruma Teşkilatına (polis teşkilatı) iletildi.

Dodik, bu kararı 66. yaş gününde “kutlama” olarak nitelendirdi. Bu gelişme, Bosna Hersek’in geleceğini derinden etkileyebilecek bir potansiyele sahip.

Dodik, Bosna Hersek’in güvenlik kurumlarına, Sırp Cumhuriyeti liderliğini tutuklama girişiminde bulunmamaları yönünde uyarıda bulundu.

Tutuklama talebi, Dodik’in Bosna Hersek’in anayasal düzenin altını oyduğu gerekçesiyle açıklandı. Bosna Hersek mahkemesi, 26 Şubat’ta Dodik’i bir yıl hapis cezasına çarptırmış ve altı yıl boyunca siyasetten men etmişti.

Dodik, Avrupa Birliği’nin (AB) Bosna Hersek’teki Yüksek Temsilcisi Alman Christian Schmidt’e itaatsizlikten hüküm giydi.

Fakat, Schmidt’in BM Güvenlik Konseyi’nden Mayıs 2021’den beri yetkisi bulunmuyor. Bu nedenle Sırp Cumhuriyeti, Schmidt’in meşruiyetini tanımıyor.

Bosnalı Sırp liderliği, bölgenin Bosna Hersek’ten ayrılması için referandum düzenleme tehdidinde bulundu.

Dodik, Rusya’yı da ilgilendiren gelecek planlarından bahsetti. “Önümüzdeki günlerde Rusya Federasyonu temsilcileriyle en üst düzeyde bir toplantı yapacağım,” diyen Dodik, “EUFOR Althea’nın [BM Güvenlik Konseyi yetkisine sahip AB misyonu] korunmasını isterken, şimdi Ruslardan veto koymalarını ve BM yetkisini kötüye kullanan ve Sırpları tehdit eden yıkıcı yapının korunmasına izin vermemelerini isteyeceğim,” ifadelerini kullandı.

BM Güvenlik Konseyi, EUFOR Althea’nın görev süresini 1 Kasım 2024’te oybirliğiyle bir yıl uzatmıştı. Saraybosna merkezli EUFOR misyonu, 2004’ten beri faaliyette ve NATO’nun IFOR misyonunun devamı niteliğinde.

Bosna Hersek’in siyasi yapısı

Yugoslavya’nın dağılması ve 1992-1995 Bosna Savaşı’nın ardından ülke, iki federal bölgeye ayrıldı: Sırp Cumhuriyeti (Ortodoks Sırp nüfus) ve Bosna Hersek Federasyonu (Müslüman Boşnaklar ve Katolik Hırvatlar).

Her iki bölgenin de kendi anayasası, cumhurbaşkanı ve idari organları bulunuyor. Ortak yönetim organı olan Bosna Hersek Başkanlık Konseyi’nde her halktan bir temsilci yer alıyor.

Yüksek temsilci ise hakem rolünü üstleniyor, ancak Bosnalı Sırplar 2021’den beri onun meşruiyetini tanımıyor.

RT Balkan‘ın aktardığına göre, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Dodik’i doğum günü dolayısıyla yazılı olarak tebrik etti ve dayanışma mesajı gönderdi.

Lavrov, “absürt siyasi süreci” adalete hakaret ve ülkenin egemenliğine ve bağımsızlığına yönelik bir saldırı olarak nitelendirdi. Dodik, Lavrov’a teşekkür etti.

Vedomosti gazetesine konuşan Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi program yöneticisi Milan Lazoviç’e göre, yakalama kararı gerilimi daha da artırmaya hizmet ediyor ve Sırbistan Başbakan Vekili Miloš Vučević’in Bosna’da iç savaş başlayabileceği yönündeki öngörüsü de temelsiz değil.

Lazoviç, Dodik’in tutuklanmasının, Sırp Cumhuriyeti’nin varlığına yönelik bir saldırı olarak algılanacağını belirtti.

Ayrıca uzman, bu adımın, Sırp Cumhuriyeti’nin tepkisini çekeceğini ve hatta bağımsızlık referandumunun ilan edilmesine yol açabileceğini ifade etti.

Bunun yanı sıra Lazoviç, Sırp Cumhuriyeti’nin Belgrad ve Moskova’dan yardım isteyeceğini ve bu ülkelerin en azından diplomatik destek sağlayacağı görüşünde.

Rusya, daha önce EUFOR Althea’yı, 1995 Dayton Anlaşması’na bağlılığın bir yolu olarak görüyordu.

Fakat mevcut koşullarda, silahlı bir çatışmaya geri dönme riski bulunuyor. Bu nedenle Dodik, Rusya’dan BM aracılığıyla çatışmayı önlemesine yardım etmesini istiyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Polonya Cumhurbaşkanı Duda, ABD’nin nükleer silahlarını istedi

Yayınlanma

Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, Rusya’nın “gelecekteki saldırganlığına” karşı caydırıcı bir önlem olarak ABD’nin nükleer silahlarını Polonya topraklarına nakletmesi çağrısında bulundu.

Duda, ABD Başkanı Donald Trump’ın Batı Avrupa’da ya da ABD’de depolanan ABD nükleer başlıklarını Polonya’ya yeniden konuşlandırabileceğinin “aşikar” olduğunu söyledi ve bu öneriyi kısa süre önce ABD’nin Ukrayna özel temsilcisi Keith Kellogg ile görüştüğünü aktardı.

Financial Times’a konuşan DUda, “NATO’nun sınırları 1999’da doğuya kaydı, dolayısıyla 26 yıl sonra NATO altyapısı da doğuya kaydırılmalı. Benim için bu çok açık,” dedi.

Duda, nükleer başlıkların Polonya’ya kaldırılmasının yalnızca zamanının gelmediğini, aynı zamanda nükleer silahların Polonya’da bulunmasının “daha güvenli olduğunu” savundu.

Sosyalist Polonya Soğuk Savaş’ta Sovyet nükleer başlıklarına ev sahipliği yapmıştı, fakat bu tür silahların yeniden Rusya sınırlarına yakın bir yerde bulundurulmasının Kremlin tarafından ciddi bir tehdit olarak görüleceğine kesin gözüyle bakılıyor.

ABD’nin nükleer silahlarını nereye konuşlandıracağına karar vermenin Trump’a bağlı olduğunu söyleyen Duda, Rusya lideri Vladimir Putin’in, müttefiki Belarus’a taktik nükleer silahlar taşıyacağı yönündeki açıklamasını hatırlattı.

Duda, “Rusya nükleer silahlarını Belarus’a taşırken tereddüt bile etmedi. Kimseden izin istemediler,” dedi.

Aynı zamanda Polonya silahlı kuvvetlerinin başkomutanı olan Duda, Polonya Başbakanı Donald Tusk’un, ülkenin alternatif olarak Fransa’nın “nükleer şemsiyesini” Avrupalı müttefiklerini kapsayacak şekilde genişletme fikrini yineledi.

Fakat Duda, Tusk’ın geçen hafta Polonya’nın kendi nükleer cephaneliğini geliştirebileceği yönündeki önerisine sıcak bakmıyor. Cumhurbaşkanı, “Kendi nükleer kabiliyetimize sahip olmak için bunun on yıllar alacağını düşünüyorum,” dedi.

Duda ayrıca Trump’ın geçen ayki görüşmeleri sırasında Polonya’da ABD askerlerinin kalması konusunda verdiği taahhütten geri adım atacağını düşünmediğini söyledi.

Polonyalı lider, “ABD’nin Polonya’daki askeri varlığını geri çekeceğine ilişkin endişeler haklı değil. Biz ABD için güvenilir bir müttefikiz ve onların da burada kendi stratejik çıkarları var,” dedi.

Polonya Cumhurbaşkanı ayrıca Trump’ın Kiev’i savaşmayı bırakmaya zorlamak için “Rusya yanlısı” müzakereler yürüttüğünü düşünmediğini söyledi.

Duda, “Bu hassas bir diplomasi değil, bu zorlu bir oyun ama bence Başkan Trump Rusya’ya karşı sadece nazik ve kibar davranmıyor. Ukrayna’ya karşı kullandığı kadar yüksek sesle ve görünür olmasa da Rusya’ya karşı enstrümanlar kullandığını düşünüyorum. Şimdiye kadar kimse bu savaşı durdurmayı başaramadı, bu yüzden Başkan Trump’a bir şans verelim,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English