Bizi Takip Edin

Avrupa

Alman ordusu ve istihbaratından sivilleri savaşa hazırlama raporu

Yayınlanma

Almanya’da ordu, bakanlık yetkilileri ve gizli servis ajanları tarafından hazırlanan bir “yeşil kitap”, bir kriz ya da savaş durumunda Almanya’daki sivillerin askeri lojistiğe entegrasyonunun ana hatlarını çiziyor.

Belgenin yazarları, Rusya ile NATO arasındaki gerilimin tırmandığı ve Almanya, Fransa ve ABD’nin de aralarında bulunduğu bazı büyük NATO ülkelerinin en az 70.000 askerini Alman toprakları üzerinden doğuya doğru kaydırdığı bir senaryoyu temel alıyor. Bu birlikler doğuda doğrudan Rus birlikleriyle karşı karşıya geliyor.

Belgeye göre, birliklerin konuşlandırılması sırasında bile, siviller tarafından yerine getirilmesi gereken çok sayıda görev ortaya çıkıyor, çünkü düzenli Alman Silahlı Kuvvetleri (Bundeswehr) birliklerine büyük ölçüde savaş operasyonları için ihtiyaç duyuluyor.

Sivillerin de kullanıldığı görevler arasında örneğin Konvoy Destek Merkezleri (CSC) adı verilen ve tedarik edilmesi gereken bir tür “motorlu araçlarla yürüyen birlikler için dinlenme ve toplanma noktası” kurmak yer alıyor.

Sivil altyapı sağlık sektöründe de yaralı askerleri tedavi etmek için kullanılıyor; zira günde 1.000 kadar yaralı bekleniyor. Bu senaryoda siviller sadece “ikincil olarak” tedavi ediliyor.

Kamu Güvenliği Gelecek Forumu: “Gölge MGK” mı?

German Foreign Policy’nin bildirdiğine göre “Yeşil Kitap ZMZ 4.0” adındaki belge, aralarında çok sayıda askeri personel, çeşitli federal ve eyalet bakanlıkları ile üç Federal Anayasayı Koruma Teşkilatının (BfV) temsilcileri ve danışmanlık firması PricewaterhouseCoopers’ın (PwC) dört çalışanının da bulunduğu 20 kişilik bir çekirdek ekip tarafından hazırlandı.

Belge üzerindeki çalışmalar, Berlin’de 2007 yılında kurulan ve kâr amacı gütmeyen bir dernek olarak sınıflandırılan Zukunftsforum Öffentliche Sicherheit (Kamu Güvenliği Gelecek Forumu) tarafından yürütülürken, yönetim kurulunda çeşitli federal ve eyalet bakanlıkları, itfaiye, çeşitli özel güvenlik şirketleri ve federal bütçe tarafından milyonlarca dolar finansman verilen Liberal Modernite Merkezinin (LibMod) başkanlığını yürüten ve eski Federal Meclis üyesi olan Marieluise Beck (Yeşiller) yer alıyor.

3 Haziran 2024 itibariyle Kamu Güvenliği Gelecek Forumunun 77’si tüzel kişilik, yani çeşitli türden kuruluşlar olmak üzere 136 üyesi bulunuyor. Yönetim kurulu başkanı, Federal Teknik Yardım Ajansının (THW) eski başkanı (2006-2019) ve Alman İtfaiyeciler Birliğinin eski başkan yardımcısı (1999-2006) Albrecht Broemme.

Savaş senaryosu: Solcu barış aktivistleri çatışmaya karşı çıkarsa…

Yeşil Kitap, 2030 baharında NATO ile Rusya arasındaki gerilimin hızla tırmanması senaryosuna dayanıyor.

Bu senaryoya göre NATO ülkeleri, Rus birliklerinin Kaliningrad ve St. Petersburg çevresine konuşlandırılmasına büyük birliklerini doğu kanatlarına kaydırarak tepki veriyor.

Örneğin Bundeswehr, Litvanya’ya Hollanda, Hırvatistan ve Norveç’ten gelen birliklerle takviye edilmiş yaklaşık 30.000 asker konuşlandırıyor. ABD, çoğunluğu güney Almanya’da konuşlu 25.000 askerini Polonya’ya gönderiyor. Fransa, Birleşik Krallık ve Kanada ise Estonya ve Letonya’ya 15.000 asker göndermeye hazırlanıyor.

Her iki durumda da Almanya, birliklerin ve malzemenin nakliyesi için bir merkez görevi görüyor.

Yeşil Kitap senaryosunda savaş hazırlıklarının ülke içinde de dirençle karşılaşacağı varsayılıyor: “Soldan ve sağdan barış aktivistleri ve NATO karşıtları, Rusya ile bir savaşı önlemek için gösteriler ve köprü ve sınır geçişlerinin bloke edilmesi çağrısında bulunuyorlar.”

Buna ek olarak, “Deutsche Bahn elektrik dağıtım kutularına yapılan kundaklama saldırıları… yük trafiğinde kesintilere neden olmaktadır,” deniyor ve bunu “bilinmeyen bir sol otonom grubun” üstlendiği belirtiliyor.

Yeşil Kitap yazarları örgütsel hazırlıkların derhal yapılmasını ve mümkünse sivillerden de yararlanılarak kapasite yaratılmasını önerirken, kriz ya da savaş durumunda protesto ve direnişle mücadeleye yönelik tedbirler de ele alınıyor.

“Transit ve ev sahibi ülke”: Sivillere ulusal görev tanımı 

Yeşil Kitap’a göre Federal Cumhuriyetin bu senaryoda yerine getirmesi gereken görev, merkezi Almanya üzerinden NATO’nun doğu cephesi haline gelen doğu kanadına giden “müttefik ve kendi kuvvetlerinin planlı konuşlanmasını ve ikmalini” güvence altına almak.

Almanya, buradan geçen birlikler için “transit ve ev sahibi ülke” olarak görülüyor.

Fakat doğuda olası bir savaş için Bundeswehr’in düzenli birliklerine ihtiyaç duyulacağından, bunun “ulusal bir görev” olduğu belirtiliyor. Diğer şeylerin yanı sıra, erzak, yakıt, “gece konaklama ve park kapasiteleri” ile; askeri teçhizatın “bakımı ve güvenliği” ile “tıbbi bakım” sağlanmalıdır. Ayrıca “büyük ölçekli askeri konuşlandırmalar” için “trafik kontrolünün” de gerekli olduğu belirtiliyor.

Yeşil Kitap’ta ayrıca Konvoy Destek Merkezlerinin (KDM) kurulması gerektiği belirtilmektedir: bu merkezler “motorlu araçlarla yürüyen birlikler için dinlenme ve toplanma alanları” olup “yiyecek/yatak/yakıt/atölye yelpazesinde” ihtiyaç duyulabilecek her şeyin hazır bulundurulması gerekiyor.

Acil servis örgütlerine ve sivil kurumlara ek olarak, özel sektörden sözleşmeli ortaklara da KDM’nin işletilmesi için danışılması isteniyor.

Hastaneler, doktor muayenehaneleri, eczaneler: Her şey ordunun hizmetinde

Yeşil Kitap’ta, sivillerin bir kriz ya da savaş durumunda sadece geçen birliklerin bakımına değil, aynı zamanda hasta ya da yaralı askerlerin sağlık bakımına da yardım etmekle yükümlü olacağı vurgulanıyor.

Belgeye göre prensip olarak sağlık sistemindeki tüm oyunculara ihtiyaç duyulacak: sadece ilgili acil servisler, hastaneler ve rehabilitasyon tesisleri değil, aynı zamanda ayakta bakım tesisleri, doktor muayenehaneleri ve eczaneler de buna dahil edilecek.

Yeşil Kitap’ın dayandığı senaryoya göre askerlerin doğuya konuşlandırılması sırasında bile “60.000 asker için birinci basamak tıbbi bakım sağlanması” güvence altına alınmalı.

Prensipte, yonca yaprağı mekanizması olarak adlandırılan mekanizma, bir kriz durumunda hasta veya yaralı askerlere bakım sağlamak için kullanılabilir. Bu mekanizma 2020 baharında Covid-19 salgını bağlamında akut hastaların mümkün olan en kısa sürede mevcut hastane yataklarına dağıtılması amacıyla geliştirilmişti.

Sistem o zamandan beri daha da geliştirildi ve şu anda ağır hasta Ukraynalıları ve savaşta yaralananları Almanya’daki hastanelere nakletmek için kullanılıyor.

Sivillerin bakım seviyesi azaltılacak

Ne var ki belge, yonca yaprağı mekanizmasının tam ölçekli bir savaş durumunda uygulanmasının zor olduğunu belirtiyor; çünkü kurban sayısı muhtemelen çok yüksek olacak.

Senaryoya göre günde 1.000 kişi yaralanabilir ve bunların “yüzde 33,6‘sı yoğun bakıma, yüzde 22’si daha fazla bakıma ve yüzde 44,4’ü hafif yaralanmalara ihtiyaç duyacak” ve Bu kişilerin tedavi için cepheden Almanya’ya nakledilmesi gerekecektir.

Almanya’da ise, zaten aşırı yükten muzdarip olan “sivil bakım yapılarına kesinlikle bağımlı” hale gelecekleri belirtiliyor. Mevcut kapasiteler savaş durumunda sivil nüfusa eskisi kadar hizmet vermeye yetmeyecektir ki bu da halihazırda çoğu zaman yetersiz kalıyor.

Yeşil Kitap’ın yazarları, sivil nüfusa yönelik “bakım düzeyinin azaltılmasıyla ilgili kamusal bir tartışmanın yapılmamasını” şiddetle eleştiriyor; “tartışma eksikliği” nedeniyle, nüfusun “gerekli önceliklendirmeye”, yani askerlere ayrıcalıklı muamele ve sivillere ikincil muameleye, “yeterince hazırlıklı olmadığı” düşünülüyor.

Savaş durumunda “komşu ülkelerden büyük mülteci hareketlerinin” de beklendiği düşünüldüğünde durumun daha da ciddi bir hal alacağına işaret eden Yeşil Kitap, mültecilerin de en azından tıbbi açıdan bakıma ihtiyacı olacağını vurguluyor.

Bunun da, yardım kuruluşları tarafından desteklenen “belediyeler ve ilçeler” tarafından devralınmasının gerekeceği ileri sürülüyor.

Avrupa

Danimarka, 40 yıllık nükleer enerji yasağını gözden geçiriyor

Yayınlanma

Danimarka, yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık veren ülkede önemli bir politika değişikliği yaparak 40 yıldır süren nükleer enerji yasağını yeniden gözden geçiriyor.

Danimarka İklim ve Enerji Bakanı Lars Aagaard, 1985 yılında geleneksel nükleer reaktörleri yasaklamalarından 40 yıl sonra, yeni nesil nükleer enerji teknolojilerinin potansiyel faydalarını analiz edeceklerini söyledi.

İskandinav ülkesi, Avrupa’nın yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin enerji pazarlarından biri ve dünyanın en büyük açık deniz rüzgar enerjisi şirketi Ørsted’in merkezine ev sahipliği yapıyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, ülkenin elektriğinin %80’inden fazlası rüzgar, biyoyakıt ve güneş gibi yenilenebilir kaynaklardan üretiliyor.

Fakat Danimarka, modüler nükleer reaktörlere de yatırım yapmaya başlayabilir.

Aagaard, Danimarka gazetesi Politiken’e verdiği demeçte, “Yeni nükleer enerji teknolojileriyle, yani küçük, modüler reaktörlerle bir gelişme olduğunu görüyoruz. Ama potansiyelinin olması yeterli değil. Bu teknolojileri kullanmaya başlarsak bunun Danimarka toplumu için ne anlama geleceğini de bilmemiz gerekiyor,” dedi.

Ülkenin nükleer enerjiyi yeniden değerlendirme kararı, Avrupa’da yeni nükleer reaktör tasarımlarına olan ilginin artması ve kıtadaki mevcut reaktörlerin ömrünün uzatılması planlarının ortaya çıkmasıyla birlikte başladı.

Eski Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen çarşamba günü Financial Times’a (FT) verdiği demeçte, nükleer enerjiye getirilen “saçma” yasağın kaldırılmasını desteklediğini söyledi.

Rasmussen, “Rüzgar ve güneş enerjisi, rüzgar ve güneş olduğu sürece iyi ama fosil olmayan bir baz enerji kaynağına sahip olmanız gerekir ve nükleer enerjiyi önceden dışlamak saçmadır. Benim tahminim, bu [hükümetin] yasağı kaldırmaya yönelik bir süreç olduğu yönünde,” dedi.

Avrupa’nın nükleer enerjiye olan ilgisinin yeniden canlanması, önümüzdeki on yıllarda ulaşım, sanayi ve ev ısıtmasında karbon salımını azaltmak için düşük karbonlu elektriğe olan talebin artması beklentisinden kaynaklanıyor.

Fabrikalarda üretilip yerinde monte edilebilen küçük modüler reaktör tasarımlarının geliştiricileri, geleneksel büyük ölçekli reaktörlere göre daha düşük maliyet ve daha kısa inşaat süreleri vaat ediyor.

Nükleer enerji, enerji tüketimleri yüksek veri merkezlerine 24 saat kesintisiz elektrik sağlamak için küçük modüler nükleer reaktörler kullanmak isteyen Google gibi teknoloji şirketlerinin de desteğini kazandı.

Genel olarak nükleer karşıtı olarak bilinen İspanya’nın, geçen ay İber Yarımadasında meydana gelen büyük çaplı elektrik kesintisinin ardından önümüzdeki on yıl içinde yedi nükleer reaktörünü kapatma planlarını yeniden gözden geçirdiği anlaşılıyor.

2022 yılında nükleer enerjiyi yasaklayan Almanya’da, o yıl Rusya’nın gaz ithalatını durdurmasıyla gaz santrallerine olan bağımlılığının altını çizmesi üzerine, reaktörlerin yeniden başlatılıp başlatılmayacağına dair tartışmalar yeniden alevlendi.

Bu arada, Birleşik Krallık, Fransa ve Belçika, ekonomilerini karbonsuzlaştırmak için artan düşük karbonlu elektrik talebini karşılamak amacıyla mevcut nükleer reaktörlerin ömrünü uzatma konusunda anlaştı.

Fransa, eskimiş reaktörlerini yenilemek için altı reaktör daha inşa etmeyi planlıyor ve geçen yılın sonunda, 25 yıl sonra nükleer enerji ağına ilk ekleme olan Flamanville 3 nükleer reaktörünü şebekeye bağladı.

Britanya, Somerset’te Hinkley Point C nükleer santralini inşa ediyor ve önümüzdeki aylarda küçük modüler reaktörler geliştirme planlarını açıklamayı ve sorunlu Sizewell C nükleer projesine yatırım yapıp yapmayacağına karar vermeyi planlıyor.

Danimarka’da Ørsted, yüksek enflasyon, tedarik zinciri kesintileri ve yüksek faiz oranları nedeniyle zorluklar yaşadı ve işten çıkarmalar yapıp projeleri ertelemek veya iptal etmek zorunda kaldı.

Geçen hafta, İngiltere’nin en büyük açık deniz rüzgar santrallerinden biri olan Yorkshire kıyılarındaki Hornsea 4’ü, artan maliyetler nedeniyle iktisadi olarak artık mantıklı olmadığını gerekçe göstererek iptal etti.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Grönland buzlarının altında ABD’ye ait gizli askeri üs bulundu

Yayınlanma

Grönland’da buzların yaklaşık 30 metre altında ABD’ye ait Soğuk Savaş döneminden kalma gizli bir askeri üs olan Camp Century bulundu. The Wall Street Journal’ın haberine göre, 600 orta menzilli balistik füze depolamak üzere tasarlanan üs, Nisan 2024’te NASA bilim insanlarınca keşfedildi.

The Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, Grönland buzullarının altında 2024 baharında keşfedilen ABD’ye ait gizli yeraltı askeri üssü Camp Century’nin, 600 orta menzilli balistik füze depolamak üzere tasarlandığını ve kapsamlı bir tesis olduğunu yazdı.

NASA bilim insanları, Soğuk Savaş döneminden kalma bu terk edilmiş Amerikan askeri üssünü Nisan 2024’te Grönland buzullarının altında bulmuştu.

Geçmişte nükleer reaktörle çalışan Camp Century, 1967 yılında terk edilmiş ve o zamandan beri kar ve buzla kaplanmıştı.

Tesis şu anda yaklaşık 30 metre derinlikte bulunuyor. Üs, Grönland’ın kuzeybatısında, yine bir Amerikan üssü olan Pituffik Uzay Üssü yakınlarında yer alıyor.

WSJ‘nin yayımladığı üs planına göre, komplekste bir tiyatro, şapel, spor salonu, kütüphane, yemekhane, komuta heyetinin toplandığı özel bir oda ve teknik bölümler bulunuyordu.

Bu teknik bölümler arasında nükleer reaktörün bulunduğu ve radyoaktif atıkların saklandığı bir oda, yedek güç kaynağı ünitesi, hava soğutucularının olduğu bir bölüm ve diğer tesisler yer alıyordu.

Ayrıca, yakıt depolama tankı ve özel araştırma odaları da mevcuttu. Tüm odaları birbirine bağlayan ve yüzeye çıkışı sağlayan uzun bir koridor bulunuyordu.

Gazetenin paylaştığı fotoğraflarda, karla kaplı iç mekanlar görülüyor.

Bazı odaların duvarları fiilen buzdan oluşuyor. Üssün yüzeyden girişi, alçak bir kar tepesinde yer alıyor.

Camp Century, 1959 yılında inşa edilmişti. Soğuk Savaş sırasında Arktik’te nükleer füze konuşlandırma kabiliyetlerini test etmek için çok gizli bir poligon görevi görüyordu.

Proje, Grönland’ın buz tabakası boyunca bir tünel ağı oluşturulmasını içeriyordu. Ancak, buzulların sürekli hareket etmesi nedeniyle proje uygulanamaz bulunarak terk edildi.

Amerikalı uzmanlar reaktörü sökmüş ve nükleer reaksiyonları inceleme odasını yanlarında götürmüş olsalar da, radyoaktif olanlar da dahil olmak üzere binlerce ton atığı geride bıraktılar.

ABD, bu atıkların buzların altında gömülü kalacağını hesaplamıştı; ancak küresel ısınma nedeniyle buzulların erime süreci önemli ölçüde hızlandı.

Politico‘nun 2016 yılında yapılan bir araştırmaya atıfta bulunarak yazdığına göre, araştırma sonuçları kompleksin kalıntılarının 21. yüzyılın sonuna kadar tamamen yüzeye çıkacağını gösteriyordu.

Daha sonra, 2021’de bu bulgular yeniden gözden geçirildi ve bilim insanları üssün 2100 yılına kadar yüzeye çıkma olasılığını dışladı.

ABD, tarihinde hangi toprakları satın aldı?

Okumaya Devam Et

Avrupa

Merz, Avrupa’nın en güçlü ordusunu kurma sözü verdi

Yayınlanma

Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, göreve geldikten sonra parlamentoda yaptığı ilk konuşmada, Alman ordusunu Avrupa’nın en güçlü ordusu haline getirmek için “gerekli tüm mali kaynakları sağlayacağını” taahhüt etti.

Merz, Federal Meclis’te (Bundestag) yaptığı konuşmada, “Güç, saldırganlığı caydırır, zayıflık saldırganlığı davet eder,” dedi.

Şansölye, “Rusya’dan gelen tehditlerin arttığı” iddiasıyla, Almanya’nın kıtanın savunmasında daha fazla sorumluluk alması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Merz, “Federal hükümet, Alman Silahlı Kuvvetlerinin konvansiyonel anlamda Avrupa’nın en güçlü ordusu haline gelmesi için gerekli tüm mali kaynakları sağlayacak,” dedi.

Merz’in siyah-kırmızı (CDU-SPD) koalisyon hükümeti, yıllarca süren yetersiz yatırımların ardından ordusunu güçlendirmek için göreve gelmeden önce ülkenin katı borç kurallarının reformunu kabul etmişti.

Bu adım, savunma harcamalarının GSYİH’nin %1’ini aşan kısmını Almanya’nın uzun süredir uygulanan anayasal bütçe açığı sınırlaması olan borç freninden muaf tutuyor.

Borç freni, Almanya’nın önceki hükümetinin ülkenin güvenliğini güçlendirme ve NATO’nun GSYİH’nin %2’sini savunmaya ayırma hedefine ulaşma çabalarını defalarca sekteye uğratmıştı.

Savunma Bakanı Pistorius’tan ‘zorunlu askerlik’ çıkışı

Öte yandan para tek başına yeterli olmayacak. Savunma Bakanı Boris Pistorius, Merz’in konuşmasından birkaç saat sonra Bundestag’da yaptığı konuşmada, Almanya’nın “silahlı kuvvetlerinin yapması gerekenler için hâlâ yeterli personele sahip olmadığını” söyledi.

Alman asker sayısının 2031 yılına kadar 203.000’e çıkması planlanıyor. Fakat, Alman silahlı kuvvetler ombudsmanının yıllık raporuna göre, geçen yılın sonunda bu sayı 181.000 civarında kalarak durgun seyretti.

Pistorius, yeni hükümetin askerlik hizmetinin cazibesini artırmayı ve yeni bir gönüllü askerlik hizmeti modeli ile yedek güçleri büyütmeyi hedeflediğini belirtti.

Bununla birlikte Pistorius, gerekirse, yeterli gönüllü bulamazlarsa, Almanya’nın zorunlu askerlik hizmetine geri dönebileceğini söyledi.

Almanya, zorunlu askerlik hizmetini 2011 yılında askıya almıştı, ama askere alma ile ilgili yasal hükümler hâlâ yürürlükte.

Pistorius, gençlerin askere gitmeye istekli olduğu konusunda ihtiyatlı bir iyimserlik gösterdi. Orduda geçen yıl başvuru sayısında belirgin bir artış görüldüğünü ve ilk çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre işe alımların %20’’den fazla arttığını söyledi.

Almanya’nın yeni askeri hizmet sistemi, İsveç’teki sistemi örnek alıyor. Genç Almanlar, askerlik yapma isteği ve yeteneği hakkında bir anket doldurmaları istenecek ve potansiyel adaylar, verdikleri cevaplara göre değerlendirilecek.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English