Bizi Takip Edin

AVRUPA

Almanya’da CDU Ukraynalılara yönelik yardımları kesmek istiyor

Yayınlanma

Almanya’da gelecek yıl 23 Şubat’ta yapılacak seçimler öncesinde anketlerde önde giden Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) ittifakı, sosyal yardımlarda kesintiye gitmek ve ülkedeki 5,5 milyon uzun süreli işsizin daha fazlasını işgücü piyasasına kazandırmak istiyor.

CDU/CSU, Ukraynalıların daha düşük sığınmacı yardımları yerine Bürgergeld (“vatandaş geliri”) adı verilen standart işsizlik yardımını alıp almamaları gerektiğini de açıkça sorguluyor.

Savaşın ardından Almanya’ya gelen sığınmacılar, normal sığınma prosedürlerinin uygulanmadığı yerinden edilmiş kişilerin kitlesel akını durumunda geçici korumaya yönelik bir AB Konseyi Direktifine tabi oldular. Bu kişilere geçici ikamet statüsü verilmiş ve tam sosyal yardımlardan yararlanma hakkı tanınmıştı.

CDU/CSU parlamento grubunun sosyal politika sözcüsü Stephan Stracke Deutsche Welle’ye yaptığı açıklamada, “savaş ve şiddetten” kaçan herkesin korunma hakkı olduğunu ama bunun Almanya’daki vatandaşın gelirine otomatik olarak hak kazanılması gerektiği anlamına gelmediğini savundu.

Stracke bunun yerine, yeni gelen Ukraynalı savaş mültecilerinin “ilk başta sığınmacı yardımı” alması gerektiğini söyledi.

Almanya şu anda yaklaşık 1,2 milyon Ukraynalı mülteciye ev sahipliği yapıyor ve Mayıs 2024 itibariyle bunların yaklaşık 530.000’i Federal İş Ajansı tarafından çalışmaya uygun ve vatandaşlık geliri alma hakkına sahip olarak sınıflandırılıyor.

Bu da aylık 563 avroya kadar işsizlik maaşı ve devlet tarafından ödenen kira ve ısınma masrafları aldıkları anlamına geliyor. Çocuklar için yaşa göre kademelendirilmiş ekstra bir ödenek var ve Almanya’daki Ukraynalı mültecilerin yaklaşık 360.000’i çocuk.

Stracke’nin önerisi, yani Ukraynalıların bunun yerine standart sığınmacı yardımı almaları, Ukraynalıların ayda 460 avro alacağı anlamına geliyor.

CDU’nun bu hamlesi, iktidara gelmeleri halinde Bürgergeld sisteminde yapılması planlanan genel revizyonun bir parçası olup çalışmayı reddedenlere daha sert yaptırımlar uygulanmasını ve yetkililere daha fazla zorunlu ziyaret yapılmasını içeriyor.

Ukraynalı mültecilerle ilgili daha sert yorumlar Alman muhafazakârları arasında yeni değil. İki yıl önce, Almanya’nın bir sonraki hükümetine başkanlık edeceği tahmin edilen CDU lideri Friedrich Merz, Ukraynalıların korunma ihtiyacını sorgulamıştı.

Merz, 2022 yılında Bild TV’ye verdiği demeçte, “Şu anda bu mülteciler arasında bir tür sosyal turizm yaşıyoruz: Almanya’ya, Ukrayna’ya, Almanya’ya, sonra Ukrayna’ya geri dönüyorlar” demiş ve yaygın bir tartışmayı tetiklemişti.

Alman İstihdam Araştırmaları Enstitüsü (IAB) yeni güncellenen bir çalışmasında, Almanya’nın Ukraynalıları iş piyasasına entegre etmekte en azından diğer ülkelere kıyasla zorlandığını, fakat durumun iyileşmekte olduğunu ortaya koyuyor.

Bu yılın mart ayı itibariyle Almanya’daki Ukraynalıların sadece %27’si iş bulurken, bu oran Litvanya’da %57 ve Danimarka’da %53. Çocuk bakımı ve okul bulma da giderek zorlaşıyor.

CDU ve sağcı Almanya için Alternatif (AfD) gibi Almanya’nın sağdaki partilerine göre, sosyal yardımla geçinen mültecilerin sayısının yüksek olması kısmen aldıkları para miktarından kaynaklanıyor.

Stracke, “Almanya’nın Ukraynalı mültecileri işe yerleştirme konusunda şu ana kadar pek başarılı olduğu söylenemez. Diğer Avrupa ülkeleri çok daha iyi durumda. Bu nedenle biz Almanya’da insanları iş bulmaları için destekleme ve zorlama ilkesine daha fazla ağırlık vermeliyiz,” dedi.

AVRUPA

Brandenburg’da BSW-SPD koalisyonu

Yayınlanma

Almanya’nın Brandenburg eyaletinde koalisyon görüşmeleri nihayete erdi.

Sosyal Demokratlar (SPD) ve Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) 67 sayfalık koalisyon anlaşmasını çarşamba günü (27 Kasım) Potsdam’da sundu.

Bununla birlikte gelecekteki “kırmızı-mor” koalisyonun Brandenburg eyalet parlamentosunda ne kadar çoğunluğa sahip olacağı net değil. Büyük olasılıkla koalisyonun çoğunluğu sadece bir oy olacak çünkü BSW milletvekili Sven Hornauf, eyalet başbakanı seçiminde SPD’li Dietmar Woidke lehine oy kullanmayacağını açıkladı.

Geçtiğimiz üç hafta boyunca müzakereler sakin gitmiş olsa da, hafta sonunda gözle görülür bir gerilim yaşandı. Anlaşmazlık, Saksonya-Anhalt sınırındaki Holzdorf’ta bulunan Silahlı Kuvvetler (Bundeswehr) üssünün genişletilmesine odaklanmıştı.

Arrow 3 füze savunma sistemi de burada konuşlandırılacak. BSW’li Hornauf, “Arrow 3’ün Brandenburg’da konuşlandırılmasını destekleyen hiç kimse benim oyumu alamayacak,” demişti.

BSW’de çatlak ses: Milletvekili Hornauf Arrow 3 sistemine karşı

Bu açıklamadan önce BSW parlamento grubunda bir güç mücadelesi yaşandı. Hornauf, 14 kişilik parlamento grubunun diğer beş üyesiyle birlikte küçük bir soru önergesinde Arrow sisteminin saldırı silahı olarak da kullanılıp kullanılamayacağını ve devletin bu tesis için 100 milyon avroluk bir finansman sağlamayı planlayıp planlamadığını sormuştu.

SPD’nin müzakerelerde “düşünmek için ara verilmesini” talep etmesinin ardından BSW soruyu geri çekti. BSW parlamento grubu ve eyalet başkanı Robert Crumbach, benzer bir soruşturmanın federal düzeyde zaten yapılmış olduğunu belirtti.

Hornauf daha sonra bireysel olarak soru önergesini tekrar sundu. Müzakerecilerin pazartesi günü yaptıkları toplantı bu nedenle sonuçsuz kaldı. Crumbach yine de iyimser konuşmuş ve “SPD ile aramızdaki sorunları (…) yakın gelecekte çözebileceğimizi düşünüyorum. Eğer bunları hızlı bir şekilde çözersek, o zaman oylarımızdan şüphe duyulmayan bir başbakanlık seçimi de olacaktır,” demişti.

SPD ve BSW birlikte Brandenburg eyalet parlamentosunun 88 üyesinden 46’sını oluşturuyor. Başbakanın seçilebilmesi için en az 45 oya ihtiyaç var.

Çoğunluk çok az farkla BSW-SPD koalisyonunda

Salı günü yapılan bir kriz toplantısında BSW parlamento grubu sorunu çözmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Bunun üzerine Crumbach, dört saat süren toplantıda hazır bulunmayan Sven Hornauf’un, Holzdorf’ta 100 milyon avroluk altyapı önlemleri planlanacağını varsaydığını ama durumun böyle olmadığını açıkladı.

Aynı zamanda parlamento grubu, gelecekte küçük soruların sunulmadan önce parlamento grubunun yürütme komitesi tarafından tartışılmasına karar verdi. Crumbach, “Bunun sansürle hiçbir ilgisi yok,” dedi.

Crumbach’ın BSW’deki kendi saflarını ne ölçüde bir arada tutabileceği muhtemelen 3 Aralık’ta belli olacak. AfD, eyalet parlamentosunun özel bir oturumunda Ukrayna’daki savaşla ilgili çeşitli önergeler sunmayı planlıyor.

Hornauf daha şimdiden gazetelere verdiği röportajlarda lehte oy kullanacağını açıkladı. Bir başka kararsız aday daha var gibi görünüyor. Tagesspiegel’e göre BSW, 14 BSW milletvekilinden 12’sinin önergeleri reddedeceği konusunda SPD’ye güvence verdi.

SPD koalisyon anlaşmasını 6 Aralık’ta yapılacak parti konferansında oylamayı planlıyor. Ardından 11 Aralık’ta Başbakan seçiminin gerçekleşmesi bekleniyor.

Koalisyon programı: Bürokrasinin azaltılması, dijitalleşme ve eğitim

dpa’nın aktardığına göre koalisyon anlaşmasının ana maddeleri arasında bürokrasinin azaltılması ve Brandenburg’un geleceğe uygun hale getirilmesi için dijitalleşmenin teşvik edilmesi yer alıyor.

Bir diğer odak noktası ise kreş ücretleri konusunda düşük gelirli ebeveynlerin üzerindeki yükün hafifletilmesi. Eğitim alanında ise okuma, yazma ve aritmetik gibi temel becerilere odaklanılacak ve analog öğretime öncelik verilecek.

Taraflar ayrıca Brandenburg’daki hastane yerlerinin korunması konusunda da mutabakata vardı.

Bu anlaşma, hastane reformu konusundaki bir anlaşmazlığın Yeşil Sağlık Bakanı Ursula Nonnemacher’in Bundesrat’ta görevden alınmasına yol açmasının ardından gerekli hale gelmişti.

Eyaletteki Bundeswehr üslerine onay, Amerikan füzelerine “eleştirel” bakış

Koalisyon belgesinde, “Ülkemizin savunma kabiliyetinin barış ve güvenlik için büyük önem taşıdığı konusunda hemfikiriz,” deniliyor.

Bundeswehr’in “savunma kabiliyetinin” güçlendirilmesi gerektiğini söyleyen BSW-SPD, iki tarafın da bu nedenle “Bundeswehr’in ve Brandenburg üslerinin yanında olduğunu” kaydetti.

Ukrayna’daki savaşla ilgili olarak belgede, diğer hususların yanı sıra, “Birleşmiş Milletler Şartı ve Budapeşte Memorandumu ruhuna uygun olarak” federal düzeyde ve Avrupa Birliği düzeyinde “Ukrayna ihtilafına diplomatik bir çözüm bulunmasını ve ihtilafın taraflarıyla ateşkes ve kalıcı barış hedefiyle müzakereler yoluyla Avrupa’daki ilgili gerginliklerin azaltılmasını teşvik etmek” için çalışmayı kabul ettikleri belirtildi.

Bu çerçevede, orta menzilli ve hipersonik füzelerin Alman topraklarına konuşlandırılması planına “eleştirel” yaklaşılıyor.

Brandenburg SPD ve BSW’ye göre savaş ayrıca “daha fazla silah sevkiyatıyla sona ermeyecek.”

Okumaya Devam Et

AVRUPA

AB, Ukrayna’ya askeri yardımlarda ‘Danimarka modeline’ geçiyor

Yayınlanma

Avrupa ülkeleri, Ukrayna’ya silah göndermek yerine yerli üreticilerin desteklenmesini hedefleyen bir finansman modeli geliştirdi. ‘Danimarka Modeli’ olarak adlandırılan bu yöntem, Ukrayna’nın silah üretimini hızlandırırken bürokrasiyi ve maliyetleri azaltmayı amaçlıyor.

Avrupa ülkeleri, Ukrayna için yeterli silah üretemiyor. Kiev’in ise bu silahları yerel üreticilerinden satın alacak yeterli bütçesi bulunmuyor.

Bu nedenle, bir dizi AB ülkesi Ukrayna’ya silah göndermek yerine, silah alımlarını finanse ederek dolaylı bir destek sağlıyor.

The Wall Street Journal’ın (WSJ) haberine göre bu yöntem, “Danimarka Modeli” olarak adlandırılıyor. Bu yaklaşımı ilk deneyen ülke, Ukraynalı yetkililerle yapılan bir anlaşma çerçevesinde Danimarka oldu.

Danimarka Savunma Bakanı Troels Lund Poulsen, Norveç, İsveç ve Litvanya’nın da şu anda bu model kapsamında maddi destek sağladığını ve başka birçok ülkenin de bu yaklaşıma ilgi gösterdiğini açıkladı.

Haberde, Almanya’nın da benzer bir yöntem benimsediği ve Hollanda’nın doğrudan Ukraynalı şirketlerle sözleşmeler yapmaya başladığı belirtildi.

Ukrayna’nın savunma sanayii kapasitesinin yalnızca yüzde 30’u kullanılabiliyor. Bunun temel nedeni, devletin silah alımları için yeterli bütçeye sahip olmaması.

Bu yılın bütçesinde bu alımlara yalnızca 6 milyar dolar ayrılmış durumda ve bunun yarısı insansız hava araçlarına tahsis edildi.

Ukrayna parlamentosunun Ekonomi Alt Komitesi Başkanı Aleksandr Marikovskiy, Financial Times’a verdiği demeçte, yerli üreticilerin tek müşterisinin devlet ve özel bağış fonları olduğunu söyledi.

Bu nedenle şirketlerin genellikle kısa vadeli sözleşmelerle çalıştığını ve zamanında ödeme alamadığını belirtti. Marikovskiy, uzun vadeli garantiler ve finansmanın olmamasının pahalı bileşenlerin satın alınmasını, test edilmesini ve üretimin artırılmasını imkânsız hale getirdiğini ifade etti.

Marikovskiy, insansız hava araçlarının ihracat yasağının kaldırılmasının bile tartışıldığını söyledi. Ona göre, bu ürünlerin yurtdışına satışı Ukrayna’ya 20 milyar dolar gelir sağlayabilir; bu da silah üretimini artırmak için tam olarak ihtiyaç duyulan kaynak.

Bu durum karşısında Avrupa ülkeleri, Ukrayna’nın uzun menzilli füzeler ve insansız hava araçları gibi silahlar üretmesi için yerel savunma şirketleriyle yapılan sözleşmeleri finanse etmeye başladı.

Kiev, müttefiklerine hangi şirketlerden hangi silahları satın almaları gerektiğini bildiriyor ve şirketler de bağımsız bir değerlendirme sonrası bu alımları kabul ediyor.

Yetkililer, bu yeni yaklaşımın, birliklerin silahlara daha hızlı ve daha yüksek miktarda erişimini sağladığını, aynı zamanda bürokrasiyi ve yolsuzlukla ilgili endişeleri azalttığını ifade ediyor.

Ukraynalı üreticiler, ordunun ihtiyaçlarını daha iyi biliyor ve ekipmanlarını bu ihtiyaçlara hızla adapte edebiliyor. Ayrıca, üretim maliyetleri Batılı şirketlere kıyasla daha düşük.

Yetkililere göre, Danimarka bu yaklaşımı önermesinin temel nedeni, Ukrayna’ya verebileceği silahların neredeyse tamamını halihazırda göndermiş olması. Hollanda, İsveç, Norveç ve Baltık ülkelerinde de benzer bir durum yaşanıyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Vlaidmir Zelenskiy, savaşın 1000. gününde Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen ile yaptığı görüşmede, Danimarka Modeli’nin Ukrayna’nın topçu, füze, uzun menzilli insansız hava aracı ve obüs üretmesine olanak tanıdığını belirtti.

Zelenskiy, “Bu model diğer ülkeleri Ukrayna’da silah üretimi yatırımları etrafında birleştirmek için bir fırsat,” dedi.

Zelenskiy’nin açıklamalarına göre yabancı yatırımlar, Ukrayna’nın Bohdan obüslerinin üretimini geçen yıl ayda 6’dan bu yıl yaklaşık 20’ye çıkarmasına yardımcı oldu.

Danimarka bugüne kadar 180 milyon dolardan fazlasını kendi bütçesinden, 400 milyon dolardan fazlasını ise Rusya’nın dondurulan varlıklarının faiz gelirlerinden olmak üzere toplamda 650 milyon avro (680 milyon dolar) destek sağladı.

Norveç 42 milyon dolardan, İsveç ise 20 milyon dolardan fazla yardımda bulundu.

Poulsen, 2024 yılında Ukrayna’nın bu sistem aracılığıyla en az 1,4 milyar dolar almasını umduğunu belirtti.

NATO Askeri Komitesi Başkanı Amiral Bauer: Ukrayna’ya yardım konusu ulusların egemen kararıdır

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Merkel’den anayasal borç frenini gevşetme çağrısı

Yayınlanma

Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, federal anayasada yer alan borçlanma tavanının elden geçirilmesi için artan siyasi baskının bir işareti olarak, Almanya’nın “borç frenini” gevşetmesi çağrısında bulundu.

2005-2021 yılları arasında şansölye olarak görev yapan ve borç frenini Almanya’nın anayasasına bizzat sokan Merkel, değişiklik önerisini otobiyografisi Özgürlük’te yaptı.

Merkel’in çağrısı, partisi Hıristiyan Demokrat Birliğinin (CDU) lideri ve anketlerin önümüzdeki 23 Şubat günü yapılacak erken seçimlerde Almanya’nın bir sonraki şansölyesi olabileceğini gösterdiği Friedrich Merz’in ilk kez kuralın değiştirilebileceğini belirtmesinden birkaç gün sonra ortaya çıktı.

Borç freni, federal hükümetin yeni borçlanmasını iktisadi döngüye göre ayarlanmış GSYİH’nin yüzde 0,35’i ile sınırlıyor ve Almanya’nın 16 ayrı eyaletinin herhangi bir yeni borç almasını da engelliyor.

2009’da yasalaşan ve 2016’da yürürlüğe giren bu uygulama Covid-19 salgını sırasında ve Ukrayna savaşı sonrasında askıya alınmış ve bu yıl yeniden yürürlüğe girmişti.

Merkel, “gelecek nesillerin menfaatleri doğrultusunda bir borç freni fikrinin hâlâ doğru ve yerinde olduğu” konusunda ısrar etti fakat toplumda kaynak dağılımı konusundaki çatışmaları önlemek ve nüfusun yaş profilindeki değişikliklere uyum sağlamak için, “geleceğe yatırım adına” daha yüksek borç seviyelerinin üstlenilmesine izin verecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiğini ekledi.

Merkel, Ukrayna’daki savaş ve “Rusya’nın artan saldırganlığının” Almanya’nın önümüzdeki birkaç yıl içinde savunma harcamalarını “önemli ölçüde” artırmak zorunda kalacağı anlamına geldiğini söyledi ve NATO’nun GSYİH’nin yüzde 2’sini orduya harcama hedefinin yeterli olmayacağı uyarısında bulundu.

Daha yüksek askeri harcamaların kaçınılmaz olarak “diğer politika alanlarıyla çatışmalara” yol açacağını, özellikle de Almanya’nın araştırma ve geliştirme için GSYİH’nin yüzde 5’ini, uluslararası yardım için GSYİH’nin yüzde 0,7’sini ve yeşil dönüşüm için “ek devlet fonlarını” harcamak zorunda kalacağını söyledi.

Merkel’in müdahalesi, borç freninin etkinliği konusundaki farklılıkların Alman siyasetindeki ana fay hatlarından biri haline geldiği bir dönemde geldi.

Bazı partiler bunun Almanya’nın çökmekte olan altyapısı ve silahlı kuvvetleri için gereken büyük yatırımları engellediğini söylerken, Merkel’in partisi CDU da dahil olmak üzere diğer partiler ise bunu “gelecek nesilleri patlayan borç yükünden korumanın bir yolu” olarak görüyor.

Borç freni aynı zamanda bu ayın başlarında Şansölye Olaf Scholz’un üç partili trafik lambası koalisyonunun çöküşünü de tetikledi.

CDU da borç freni konusunda esneklik göstermeye başladı. Bu ayın başlarında bir iş dünyası konferansında konuşan Merz, anayasanın sadece birkaç maddesinin değişmez olduğunu söyledi ve “Geri kalan her şey tartışılabilir,” dedi.

Merz’e göre asıl mesele, borç freninin gevşetilmesiyle ortaya çıkacak yeni borçlanmanın ne için kullanılacağı. Örneğin Merz, sosyal yardımlar için daha fazla harcama yapılmasını sağlayacak bir reformu ihtimal dışı bıraktı.

Merz, yeni borçlanmanın ancak yeni yatırımlara yönlendirilmesi durumunda cevabının farklı olacağına işaret etti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English