Bizi Takip Edin

Avrupa

Almanya’da tarih yeniden yazılıyor: Doğu’daki sınırlar ve ‘Doğu Almanları’ tekrar gündemde

Yayınlanma

Almanya’da tarih yeniden yazılıyor ve İkinci Dünya Savaşı sonrası yapılan toprak düzenlemeleri ve Alman yerleşimcilerin (Doğu Almanları) yerinden edilmesi meselesi ana akım medyada tekrar gündeme getiriliyor.

Almanya Federal Meclisi, Berlin dahil olmak üzere Almanya’nın büyük bir bölümünü kurtaran Sovyetler Birliği’nin devamcısı ülkeler arasında yer alan Rusya ve Belarus’un tüm temsilcilerini, Nazilerin teslim oluşunun 80. yıldönümü anma töreninden men etti.

Pazar günü, Rusya’nın Almanya Büyükelçisinin, Sachsenhausen ve Ravensbrück toplama kamplarında düzenlenen anma törenlerine katılması engellenmişti. Her iki toplama kampı da 1945 yılının nisan ayı sonunda Kızıl Ordu tarafından kurtarılmıştı.

Nazi Almanya’sı, Sovyetler Birliği’nin 27 milyon yurttaşını ve Belarus Sovyet Cumhuriyeti nüfusunun yaklaşık dörtte birini katletmişti. Bu ülkelerin halef devletlerinin temsilcileri artık Alman anma törenlerine davet edilmiyor.

Bunun nedeni, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı bir “saldırı savaşı” yürütmesi olarak gösteriliyor. Son yıllarda yabancı ülkeleri işgal eden birkaç ülkenin büyükelçilerinin bugün, 1999 yılında Yugoslavya’ya karşı bir saldırı savaşı başlatma kararı alan Federal Meclis’te anmaya katılması bekleniyor.

Belarus ve Rusya temsilcilerine sınır dışı tehdidi

Rusya ve Belarus büyükelçileri ile diğer resmi temsilcilerin, zaferin 80. yıldönümü törenlerine davet edilmemesi, nisan ayı başında büyük yankı uyandırmıştı.

O dönemde, Dışişleri Bakanlığından federal eyaletlere, ilçelere ve belediyelere gönderilen, “kesinlikle gizli” olarak sınıflandırılan bir belge sızdırılmıştı.

Belgede, “federal hükümet, eyaletler ve belediyeler tarafından düzenlenen anma törenlerine Rusya ve Belarus temsilcilerine davetiyeler gönderilmemesi” gerektiği belirtiliyordu.

Almanya Dışişleri Bakanlığı, bu kararı “propaganda, dezenformasyon ve tarih revizyonizmi” uyarısıyla gerekçelendirdi fakat bir hükümet sözcüsü, suçlanan ülkelerden hiçbirinin temsilcilerinin anma törenlerinde bu tür provokasyonlarda bulunduğuna dair herhangi bir örnek veremedi.

Dışişleri Bakanlığının notunda, iki ülkenin temsilcilerinin “habersizce ortaya çıkması” halinde, ilgili anma törenlerinin organizatörlerinin “kendi yerel haklarını kullanabilecekleri” belirtildi.

Böylece bakanlık, Almanya’nın savaş sonucunda benzeri görülmemiş sayıda insanın ölümüne maruz kalan ülkelerin temsilcilerini sınır dışı etme konusunda serbestlik tanıdı.

Baerbock’un direktifinde ‘delikler’

Uygulamada, eski Yeşil Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock tarafından hazırlanan direktif sadece kısmen uygulandı.

Rusya Büyükelçisi Sergey Neçayev, 16 Nisan’da Seelow Tepeleri Savaşının resmi anma törenine katılabildi. Bu savaş, Kızıl Ordu’nun Berlin’i kurtarmak için başlattığı son büyük taarruzun başlangıcıydı ve 33.000’den fazla Sovyet askeri hayatını kaybetmişti.

Neçayev, 25 Nisan 1945’te Almanya’nın kurtuluşu sırasında Sovyet ve ABD askerlerinin ilk kez el sıkıştığı Torgau’daki anma törenlerine de katıldı fakat CDU’lu Saksonya Başbakanı Michael Kretschmer, Rusya’yı Ukrayna savaşında savaş suçu işlemekle itham etti.

Neçayev ve Belaruslu mevkidaşının, 4 Mayıs’ta Sachsenhausen ve Ravensbrück toplama kamplarında düzenlenen resmi anma törenlerine katılmalarına izin verilmedi. Toplama kampları Kızıl Ordu tarafından özgürleştirilmişti.

Brandenburg Anıtları Vakfı Başkanı Axel Drecoll, Rus büyükelçinin davetinin açıkça iptal edildiğini söyledi; büyükelçi yine de gelirse, “güvenlik güçleriyle yakın işbirliği içinde yerel kurallarımızı uygulayacakları” tehdidinde bulundu.

Savaş kulübü tam kadro Bundestag’da

Rusya ve Belarus büyükelçilerinin bugün Alman Federal Meclisi’nde (Bundestag) düzenlenecek anma törenine de katılmalarına izin verilmedi.

Öte yandan Berlin’de temsil edilen diğer tüm ülkelerin büyükelçileri davet edildi. Bunlar arasında, İkinci Dünya Savaşı’nın diğer muzaffer güçlerinin temsilcileri de bulunuyor. ABD büyükelçisinin katılımı, ABD’nin 2003 yılında Irak’a işgal başlatmış olması nedeniyle engellenmiyor. Fransa ve İngiltere büyükelçileri, ülkelerinin 2011 yılında Libya’ya karşı başlattığı saldırı savaşı nedeniyle engellenmiyor.

Dahası, anma töreninin organizatörü olan Alman Federal Meclisi’nin 1999 yılında uluslararası hukuka aykırı olarak Yugoslavya’ya karşı saldırı savaşını onaylamış olduğu da biliniyor.

Tek itiraz CDU’lu eski meclis başkanından

Rusya’nın dışlanmasına yönelik eleştiriyi sadece eski Federal Meclis Başkanı ve Konrad Adenauer Vakfının şu anki başkanı Norbert Lammert (CDU) dile getirdi.

ZDF televizyonunda yaptığı açıklamada, Dışişleri Bakanlığının notu gibi hükümet yönergelerinin uygun olup olmadığından “emin olmadığını” söyledi.

Ona göre her halükarda, “ne kadar acı verici, baskıcı ve acımasız olursa olsun, mevcut gelişmelerden bağımsız olarak, savaş kurbanlarının” anılması gerekiyor.

Alman medyasında tarihsel revizyonizm

Rusya ve Belarus’un Berlin’in İkinci Dünya Savaşının sona ermesini anma törenlerinden dışlanması, Sovyetler Birliği’nin savaş sırasındaki ve Almanya’nın Nazi yönetiminden kurtuluşundan sonraki eylemlerini yeniden yorumlama çabalarıyla paralel gidiyor.

Son günlerde, önde gelen medya kuruluşları 8 Mayıs’ı savaşın sonu olarak değil, özellikle Doğu Avrupa’da, özellikle Polonya ve Çekoslovakya’da “Almanca konuşan nüfusun yeniden iskânı” ile ilgili olayların başlangıcı olarak görmeye başladı.

Bu yayınlarda elbette sadece “Kızıl Ordu’nun acımasızlığı”ndan söz edilmiyor. Örneğin NDR, “nihayetinde Almanya’yı Nazi teröründen kurtarmada belirleyici bir rol oynamış olsa bile” diyerek Kızıl Ordu’nun olumlu rolünü itiraf etmek zorunda kaldı.

faz, Doğu Avrupa’daki toprak düzenlemelerini masaya yatırdı

Yeniden iskân konusunda Frankfurter Allgemeine Zeitung geçen hafta, Sovyetler Birliği’nin “Büyük Rus emperyalizminin uzun geleneği” içindeki “güç politikası” planlarının büyük önem taşıdığını yazdı.

Gazete, Doğu Avrupa’nın devlet yeniden yapılanması sonucu “Polonya’nın doğu topraklarının kaybı”nın “saf tazminatı” olarak “Doğu Prusya veya Yukarı Silezya’nın yeterli olacağını” savundu.

faz’a göre Alman Reich’ının daha da doğusundaki toprakların Polonya’ya devredilmesinin nedeni, “yalnızca Stalin’in kurnazlık ve aldatmaca ile bunu başarmış olması” idi.

Regensburg Üniversitesi öğretim üyesi tarihçi Manfred Kittel, “milyonlarca insanın küçülmüş Almanya’ya sürülmesi”nin “Kremlin’e Orta Avrupa’nın kalbinde aşırı nüfuslu bir kriz bölgesi yaratma fırsatı” verdiğini iddia ediyor.

Rus planlarına göre, “doğudan sürgün edilenler, huzursuzluk ve sosyal çürümenin kaynağı” olacaktı. Tarihçiye göre, “Rus imparatorluk bağlamı“, “somut diplomatik hazırlıkların ve daha sonra sürgünlerin pratik uygulamasının merkezinde” yer alıyordu.

Kittel, “Büyük Rus emperyalizminin Hitler’den çok önce var olduğunu” ve “Hitler olmasa bile bugün de varlığını sürdürdüğünü”, Ukrayna’ya karşı devam eden “yok etme savaşı”nın bunun örneği olduğunu ekliyor.

Soğuk Savaş döneminde Batı Almanya, Alman Demokratik Cumhuriyeti ile sosyalist Polonya arasında imzalanan 1950 tarihli Zgorzelec Antlaşmasını, Almanya’nın tek yasal temsilcisinin kendisi olduğu iddiasıyla tanımamıştı.

Üstelik özellike CDU’lu siyasetçiler, savaş sonrasında Alman sınırlarının “batıya” kaydırılmasına ve III. Reich döneminde Polonya ve Baltık’a doğru yerleştirilen Alman yerleşimcilerin sürülmesine itiraz etmiş, bu konuyu sürekli gündemde tutmuştu.

Kıyamete kadar düşman: Rusya

Kittel’in “Rus-Sovyet emperyalizmi” perspektifinde, Rusya ile işbirliği ancak Rusya’nın görece zayıf olduğu dönemlerde mümkün oluyor.

1990’lar ve 2000’lerde Federal Almanya Cumhuriyeti, Moskova ile belirli bir işbirliği sayesinde Rusya’nın muazzam doğal gaz rezervlerine erişim elde etmişti fakat Rusya gücünü yeniden kazandığında, onunla çatışma kaçınılmaz olacak.

Bu, yeni Alman Dışişleri Bakanı Johann Wadephul’un şubat ayı başında iki Rus hicivciyle yaptığı telefon görüşmesinde Ukrayna’daki savaş hakkında söylediği sözlerle örtüşüyor.

Wadephul bu görüşmede, “Rusya ile savaş nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Rusya bizim için sonsuza kadar düşman olarak kalacaktır,” demişti.

Avrupa

Karadağ, Ukrayna askerlerini eğiten AB misyonuna katılıyor

Yayınlanma

Karadağ parlamentosu, ülkenin Avrupa Birliği’nin Ukrayna’ya yönelik askeri yardım misyonuna katılımını onayladı. Karadağ Savunma Bakanı, askerlerin Ukrayna topraklarına gönderilmeyeceğini, eğitimin Almanya ve Polonya’da verileceğini belirtti. Karadağ ayrıca, ABD desteğiyle insansız hava aracı üretip ilk partiyi Ukrayna’ya gönderecek.

Karadağ parlamentosu, ülkenin Avrupa Birliği’nin (AB) Ukrayna’ya yönelik askeri yardım misyonuna katılmasına onay verdi.

Radio Slobodna Evropa‘nın haberine göre, belgenin sunulmasından dokuz ay sonra yapılan oylamada, 81 milletvekilinden 49’u kararın lehinde oy kullandı.

Kararın gerekçesinde, Karadağ’ın bu girişime katılımının temel amacının, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin uluslararası tanınmış sınırlar dahilindeki toprak bütünlüğünü koruma konusundaki savunma yeteneklerini güçlendirmek olduğu belirtildi.

Ayrıca, ülkenin bu adımla Rusya’nın askeri saldırganlığını ve diğer devletlerden gelebilecek potansiyel tehditleri caydırmaya katkıda bulunmayı hedeflediği vurgulandı.

‘Askerler Ukrayna’ya gitmeyecek’

Karadağ Savunma Bakanı Dragan Krapoviç, Karadağ askerlerinin Ukrayna topraklarında konuşlandırılmayacağının altını çizdi.

Krapoviç, “Bu konunun tamamen net olmasını istiyorum. Asla böyle bir kararı desteklemezdim. Bu misyon kapsamındaki tüm faaliyetler AB topraklarında, Polonya ve Almanya’da gerçekleştiriliyor,” ifadelerini kullandı.

AB’nin Ukrayna’ya Askeri Yardım Misyonu (EUMAM Ukraine), 17 Ekim 2022’de iki yıllık bir süre için kurulmuştu. AB ülkeleri, Kasım 2024’te misyonun görev süresini 2026’ya kadar uzatma kararı aldı. Misyonun faaliyetleri Avrupa Barış Fonu tarafından finanse ediliyor ve program kapsamında Ukraynalı askerler, başta Almanya ve Polonya olmak üzere AB üyesi ülkelerdeki üslerde eğitim görüyor.

ABD destekli İHA üretimi

Daha önce 8 Haziran’da Karadağ’ın kendi topraklarında bir insansız hava aracı (İHA) montaj projesi başlatacağı ve ilk partiyi askeri yardım olarak Ukrayna’ya teslim edeceği açıklanmıştı.

Karadağ hükümetinden yapılan açıklamada, ülkede İHA üretiminin organize edilmesinin sadece Karadağ’ın NATO çerçevesindeki savunma kabiliyetine değil, aynı zamanda Ukrayna’ya da katkı sağlayacağı belirtilmişti.

Bu projenin ayrıca Balkan ülkesinin uluslararası pazarda modern askeri teçhizatın güvenilir bir tedarikçisi olarak imajını güçlendireceği ifade edilmişti.

Proje, ABD’nin desteğiyle hayata geçirilecek ve Washington bu amaçla 15 milyon dolar tahsis edecek.

ABD’nin Podgorica Büyükelçiliği, bu yatırımın Karadağ’ın NATO kapsamındaki müttefiklik yükümlülüklerini yerine getirme konusundaki kararlılığını teyit ettiğini belirterek girişimi memnuniyetle karşıladığını duyurdu.

Vučić’ten Ukrayna’ya ‘toprak bütünlüğü’ desteği ve yeniden inşa sözü

Okumaya Devam Et

Avrupa

Fransa, Britanya’nın AB savunma fonuna erişimini engelliyor

Yayınlanma

Fransa, Brexit sonrası yeniden başlangıç olmasına rağmen, İngiliz silah şirketlerini AB’nin savunma sanayi programından dışlamaya çalışıyor.

Bir diplomatik kaynak The Telegraph’a yaptığı açıklamada, Paris’in bu program kapsamında silah satın almak isteyen üye ülkeleri, çoğunlukla blok içinde üretilen silahlarla sınırlandırmaya çalıştığını söyledi.

Avrupa Savunma Sanayii Programı (EDIP), Avrupa Komisyonu tarafından kıtanın sanayi tabanının en büyük revizyonu olarak lanse ediliyor.

Program kapsamında AB fonları, ortak tedarik projelerine ve silah, mühimmat ve diğer askeri teçhizatın üretimine aktarılacak.

Altı aydır hazırlığı süren EDIP, on yıl sonuna kadar 800 milyar avroyu savunmaya harcamak için başlatılan daha geniş çaplı bir yarışın parçası.

Fransız diplomatlar, bu aracın yalnızca AB, Norveç ve Ukrayna’da bulunan şirketleri desteklemek için kullanılması gerektiğini ısrarla vurguladı.

Bu, program kapsamında satın alma yapmak isteyen üye ülkelerin, parçalarının en az yüzde 85’i blok içinde üretilen teknolojilerle sınırlı olacağı anlamına geliyor.

Bu talep, kısa süre önce Brüksel ile önemli bir savunma ve güvenlik anlaşması imzalayan Birleşik Krallık’ın, AB bütçesinden finanse edilen projelerin çoğundan dışlanacağı anlamına geliyor.

Londra, EDIP programı kapsamındaki ortak satın alma projelerinden de men edilecek.

Bir AB diplomatı The Telegraph’a, “Daha bir ay önce, Birleşik Krallık ile ilişkilerimizde yeni bir sayfa açıldığını ve yeni bir dönem başladığını ciddiyetle ilan etmiştik. Fakat bu sözleri eyleme geçirmek için ilk fırsatta, kitabı kapattık,” dedi.

Sert tutum sergileyen Fransa’nın, ABD teknolojisi olduğu için Patriot karadan havaya füze savunma sistemleri üreten fabrikaların potansiyel AB fonlarının kesilmesine yol açacağına dair endişeler de var.

Bu karar, NATO’nun Avrupalı müttefikleri ve Kanada’nın, Rusya’nın olası bir saldırısına karşı hava savunma sistemlerini %400 oranında artırmaları gerektiği konusunda uyarıldığı bir dönemde geldi.

Diplomat, “Sırf Amerikan malı olduğu için, hazır bulunan tek hava savunma sistemine yatırım yapmamak kendi kendimize zarar vermek gibi görünüyor,” diye ekledi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, fonların yabancı şirketlere yatırılmasına izin vermek yerine, AB savunma planlarının kıtanın kendi sanayisini güçlendirmek için kullanılması konusunda ısrarcı bir tutum sergiliyor.

Hollanda, Romanya ve Yunanistan gibi AB’deki birçok ülke, savunma stratejilerini Patriot hava savunma bataryaları gibi Amerikan sistemlerinin satın alınmasına dayandırıyor.

Endişeleri gidermek için, AB dışındaki savunma şirketlerinden blok içindeki şirketlere teknoloji transferine izin verilmesi konusunda tartışmalar sürüyor.

Fakat içeriden gelen bilgiler, bu mekanizmanın bürokrasiye takılacağı ve fonların sağlanmasının pratikte imkansız hale geleceği yönünde.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Avrupa: İsrail’in kendini savunma hakkı var

Yayınlanma

İsrail’in İran’a yönelik saldırılarının ardından gerilim artarken, Avrupa hükümetlerinden çoğunlukla İsrail’e destek açıklamaları geldi.

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, “Bu saldırılarla ilgili haberler endişe vericidir ve tüm tarafları geri adım atmaya ve gerilimi acilen azaltmaya çağırıyoruz,” derken, Dışişleri Bakanı David Lammy de gerilimin artmasının “kimsenin çıkarına olmayacağını” ileri sürdü “Orta Doğu’nun istikrarı” vurgusu yaptı.

Öte yandan Politico’nun haberine göre İngiliz savunma yetkilileri, İngiliz uçaklarının şu anda İsrail’ İran’ın karşı saldırılarından korumaya yardımcı olmadıklarını doğruladılar.

Times gazetesi savunma editörü X’te, “Birleşik Krallık’ın, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarına dahil olmadığı ve İran’ın daha önce yaptığı gibi misilleme yapması durumunda İsrail’i korumayacağı anlaşılıyor,” demişti.

Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, İsrailli mevkidaşı Binyamin Netanyahu’nun kendisine cuma sabahı İsrail’in saldırısı hakkında bilgi verdiğini söyledi.

İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu ve İran’ın nükleer silah geliştirmemesi gerektiğini vurgulayan Merz, her iki tarafa da tırmanıştan kaçınmaları çağrısında bulundu.

Merz, “Federal Hükümet, İran’ın gelişmiş nükleer silah programına ilişkin endişelerini yıllardır defalarca dile getirmiştir. Bu nükleer program, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasının hükümlerini ihlal etmekte ve tüm bölgeye, özellikle de İsrail Devleti’ne ciddi bir tehdit oluşturmaktadır,” dedi.

Almanya’nın ülkesindeki Yahudiler ve İsrail vatandaşlarının korunmasını güçlendireceğini de sözlerine ekledi.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, durumu “derinden endişe verici” olarak nitelendirdi ve tüm tarafları itidal göstermeye, gerilimi azaltmaya ve misilleme yapmamaya çağırdı.

Leyen, bölgesel ve küresel güvenlik için diplomatik bir çözümün her zamankinden daha acil olduğunu da sözlerine ekledi.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, İsrail’in müttefiklerinin gerilimi azaltmak için çalışmasının “hayati önemde” olduğunu söyledi. Rutte, Stockholm’de düzenlediği basın toplantısında gazetecilere, “Bence şu anda en önemli öncelik bu,” dedi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot ise “itidal” çağrısında bulundu. Barrot, X’te yaptığı açıklamada, “Tüm tarafları itidal göstermeye ve bölgesel istikrarı bozabilecek her türlü tırmanıştan kaçınmaya çağırıyoruz,” dedi.

Bakan, “İsrail’in herhangi bir saldırıya karşı kendini savunma hakkını yeniden teyit ettiklerini” söylerken, gerilimi azaltmak için tüm diplomatik kanalların harekete geçirilmesinin çok önemli olduğunu savundu.

Élysée Sarayı, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un durumu görüşmek üzere bugün saat 11’de özel bir savunma kabine toplantısı düzenleyeceğini açıkladı.

İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani ise, “Durumun çok karmaşık olduğunu biliyoruz, fakat diplomatik bir çözümden başka bir çözüm yok. Çatışmaların bir an önce sona ermesini umuyoruz, eylemler ve tepkiler tehlikelidir, bölgedeki durum patlama riski taşıyor,” dedi.

Hollanda Başbakanı Dick Schoof X’te yaptığı açıklamada, Orta Doğu’daki saldırıların “endişe verici” olduğunu yazdı ve tüm tarafları “sakin olmaya ve daha fazla saldırı ve misillemeden kaçınmaya” çağırdı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English