Bizi Takip Edin

Ortadoğu

Arap liderlerin planına göre Gazze’nin yönetimi Filistin Yönetimi’ne devredilecek

Yayınlanma

Mısır’ın, Gazze’nin yeniden inşası için hazırladığı ve Arap Birliği’nin Kahire Zirvesinde kabul edilen “Arap planı” 6 aylık bir süre için geçici bir yönetim komitesi kurulması ve sonrasında Gazze’nin yönetiminin Filistin Yönetimi’ne bırakılmasını öngörüyor. Planda, Hamas’ın ismi verilmeden inandırıcı bir siyasi süreç olursa silah bırakacağı değerlendiriliyor.

Mısır, “Gazze’nin Erken İyileştirilmesi, Yeniden İnşası ve Kalkınması” başlıklı 91 sayfalık bir plan hazırladı.

Söz konusu plana ait raporda, İsrail’in Gazze’ye yönelik imha savaşından kaynaklanan toplam maddi hasarın 29,9 milyar doları bulduğu belirtilerek, en fazla etkilenen sektörün 15,8 milyar dolarlık maliyetle konut sektörü olduğu ve toplam hasarın yüzde 53’ünü oluşturduğu ifade edildi.

Raporda, tahminlere göre 30 bin konut binasının hasar gördüğü, bunlardan 272 bininin dairenin tamamen yıkıldığı, 58 bin 500 dairede ise kısmen hasar bulunduğu aktarıldı.

Raporda, altyapı konusunda uydu görüntülerinin, Gazze Şeridi’nin caddelerinin 1190 kilometresinin tahrip edildiğini, ayrıca caddelerin 415 kilometresinin aşırı derecede hasar gördüğünü, 1440 kilometresinin ise ciddi hasar gördüğünü ortaya koyduğu ifade edildi.

Sağlık sektöründe ise hasarın 1,3 milyar dolar olduğu, zararın ise 6,3 milyar dolar olduğu belirtilen raporda, Gazze Şeridi’ndeki hastanelerin yüzde 50’si (18 hastane) tamamen hizmet dışı kaldığı, 17 hastanenin de kısmen faaliyet gösterdiği ve bu durumun artan sağlık ihtiyaçlarını karşılamadığı kaydedildi.

Eğitim sektöründe de hasarın 874 milyon dolar, kaybın ise 3,2 milyar dolar olduğu vurgulanan raporda, okulların yüzde 88’inin yıkıldığı, geri kalanının savaştan kaçan aileler için geçici barınaklara dönüştürüldüğü, ayrıca 51 üniversite binasının da yıkıldığı dile getirildi.

Ticaret ve sanayi sektöründe ise hasarın 5,9 milyar dolar, zararın ise 2,2 milyar doları bulduğu aktarılan raporda, ulaştırma sektöründe de hasarın 2,5 milyar dolar, kaybın ise 377 milyon dolar olduğunun tahmin edildiği belirtildi.

Su ve kanalizasyon sektöründeki hasarın 15 milyar dolar, zararın ise 64 milyon dolara ulaştığı kaydedilen raporda, elektrik sektöründe ise zararların 450 milyon doları bulduğuna işaret edildi.

İyileşme ve yeniden inşa ihtiyaçları

Bu hasarlar göz önüne alınarak hazırlanan planda, Gazze’nin yeniden inşası için toplam ihtiyacın 53 milyar dolar olduğu, bunun 3 milyar dolarının “erken iyileşme” için 6 ayda kullanılması öngörüldüğü dile getirildi.

İyileşme ihtiyaçlarında en büyük payı 15,2 milyar dolarlık toplam değerle konut sektörü aldığı bildirilen raporda, onu her biri 6,9 milyar dolarla toparlanmaya ihtiyaç duyan sağlık, ticaret ve sanayi sektörü, 2,45 milyar dolarla yol ve 1,5 milyar dolarla elektrik sektörü takip ettiği ifade edildi.

Eğitim sektörünün toparlanma için 3,8 milyar dolara ihtiyaç duyduğu, tarım ve sosyal koruma sektörlerinin her birinin 4,2 milyar dolara ihtiyacı olduğu aktarılan raporda, ulaştırma sektörünün 2,9 milyar dolara, su ve sanitasyon sektörünün ise 2,7 milyar dolara ihtiyaç duyduğu belirtildi.

Raporda, enkazın kaldırılması, patlamamış mühimmatın sökülmesi, geri dönüşüm ve dönüştürme süreci olmak üzere 4 aşamadan oluşan süreç için ise 1,25 milyar dolara ihtiyaç olduğuna işaret edildi.

Planın uygulama aşamaları

Raporda, Gazze Şeridi’nin 2030 yılına kadar olan 5 yıllık dönemde, yaklaşık 3 milyon insanın yaşayabileceği şekilde 3 aşamada yeniden inşa edilmesi için bir yol haritası ve acil kalkınma planı hazırlanması gerektiği vurgulandı.

Tahmini 6 aylık bir zaman dilimi ve 3 milyar dolarlık bir maliyetle “erken toparlanma aşaması” olarak adlandırılan ilk aşamada yapılacak işler arasında, bazı bölgelerdeki molozlar kaldırılarak buranın geçici konut olarak kullanılması için onarılması, kısmen hasarlı 60 bin konutun 360 bin kişiyi barındıracak şekilde onarılması ve 1,2 milyon kişiyi barındıracak şekilde 200 bin geçici konut inşa edilmesinin yer aldığı dile getirildi.

İki yıllık bir zaman dilimi ve 20 milyar dolarlık bir maliyet öngören ikinci aşamada ise 200 bin yeni konutun inşa edilmesi, altyapısının geliştirilmesi, moloz kaldırma ve ayıklama işlemlerinin tamamlanmasının yanı sıra 1,6 milyon kişiye ev sahipliği yapabilecek 60 bin konutun restore edilmesi, 20 bin dönüm alanın ıslah edilmesi ve hizmet tesislerinin kurulmasının öngörüldüğü ifade edildi.

“Yeniden inşanın ikinci aşaması” olarak adlandırılan üçüncü aşamanın ise 30 milyar dolar maliyetle 2,5 yılda tamamlanması öngörüldüğü aktarılan raporda, bu aşamada 1,2 milyon nüfusa ev sahipliği yapacak 200 bin ilave konutun inşası ve altyapısını geliştirme çalışmalarının yer aldığı belirtildi.

Raporda, bu aşamada 600 dönümlük alanda, sanayi bölgesinin ilk etabının kurulmasının yanı sıra balıkçı limanı, ticari liman ve Gazze Havaalanı’nın kurulmasının öngörüldüğü bildirilerek, Gazze’deki Filistinlilere çeşitli sektörlerde 500 bin kişilik istihdam imkânı sağlanacağına işaret edildi.

Planın siyasi bağlamı

Planda, uluslararası alanda kabul gören iki devletli çözüm ufku korunurken, yeniden inşanın Filistinlilerin hakları ve onuruna dayandığı belirtildi.

Filistinlilerin Gazze’den çıkarılmasına yönelik her türlü girişimin reddedildiği vurgulanan planda, Gazze Şeridi’nin ve topraklarına sıkı sıkıya bağlı Filistin halkının maruz kaldığı bu feci kriz karşısında, onların bu topraklarda kalma isteği ve hakkının dikkate alınmamasının mantıksız olduğuna işaret edildi.

Gazze Şeridi’nin Filistin topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğu kaydedilen planda, Gazze’yi Batı Şeria’dan coğrafi olarak ayırma girişimlerinin daha fazla istikrarsızlığa yol açacağı uyarısında bulunuldu.

Planda, Gazze’deki Filistinlilerin yaşadığı acıların görmezden gelinmesinin bölgedeki çatışmaların tırmanmasına yol açabileceği uyarısı yapılarak, uluslararası toplumun öncelikle insani nedenlerle yeniden inşa çabalarına destek vermesi çağrısı yapıldı.

Gazze’nin yeniden inşası sırasında geçiş yönetimi

Yeniden inşa sürecinde Gazze’nin yönetimine ilişkin ise planda, Filistin Ulusal Yönetimi’nin Gazze Şeridi’ne tam olarak geri dönmesinin önünü açmak amacıyla şu an Gazze Şeridi’nde Filistin hükümeti çatısı altında bağımsız teknokratlardan oluşan 6 aylık bir süre için geçici bir yönetim komitesi kurma çalışmaları yapıldığına işaret edildi.

Planda, uluslararası toplumdan şu anda beklenenin, söz konusu idari komitenin başarılı olması ve bundan sonraki aşamayı yönetebilmesi için bu çabaları desteklemek ve teşvik etmek olduğu vurgulandı.

Gazze’de güvenliği sağlama misyonuyla ilgili olarak planda, Filistin Yönetimi’nin Gazze Şeridi’ne dönüp yönetim görevlerini yerine getirebilmesini sağlamak amacıyla Mısır ve Ürdün’ün, Gazze Şeridi’ne gönderilecek Filistin polisinin eğitimi için çalışmalar yürüttüğü kaydedildi.

Bu çabaların siyasi ve mali destek ile uluslararası ve bölgesel ortakların çabalarıyla desteklenmesi çağrısında bulunulan planda, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, Filistin devletinin kurulmasına yönelik net bir takvim çerçevesinde, Gazze ve Batı Şeria da dahil olmak üzere Filistin topraklarına uluslararası barış gücü konuşlandırılmasını değerlendirmesi önerisinde bulunuldu.

Planda, “sebepleri açık bir ufuk ve hakların sahiplerine iadesini sağlayacak inandırıcı bir siyasi süreçle ortadan kaldırılması halinde” Gazze’de çok sayıda Filistinli tarafın silah taşıması sorununun sonsuza dek ortadan kaldırılabileceğine işaret edildi.

Mısır’ın planında, bundan önceki tüm çabaların iki devletli çözümün uygulanmasına ve İsrail ile Filistin yönetimi arasında Batı Şeria ve Gazze’yi de kapsayan orta vadeli bir ateşkes sağlanması için çalışmaya yönlendirilmesinin yanı sıra yerleşim birimlerinin inşası, ev yıkımları, askeri müdahaleler gibi her türlü tek taraflı girişimin durdurulması ve kutsal mekanların hukuki ve tarihi statüsünün korunması gerektiği vurgulandı.

Planda, siyasi irade olması halinde Gazze’nin önerilen şekilde yeniden inşasının mümkün olduğu kaydedildi.

Ortadoğu

Hamaney, ABD’nin İran’a yönelik bombardımanının “hiçbir sonuç vermediğini” söyledi

Yayınlanma

İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, İsrail ile ateşkesin yürürlüğe girmesinden sonra yaptığı ilk açıklamalarda, ABD’nin İsrail’in nükleer tesislerine yönelik saldırılarının “hiçbir sonuç vermediğini” ve Donald Trump’ın saldırıların etkisini “abarttığını” söyledi.

Bu açıklamalar, hafta sonu ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı hasarın boyutu konusunda çelişkili bilgiler ortasında geldi. ABD güçleri üç İran nükleer tesisini vurdu ve Trump, saldırıların tesisleri “yok ettiğini” iddia etti.

Ancak perşembe günü yayınlanan bir video mesajında, ülkenin en üst düzey karar vericisi Hamaney, ABD başkanının “ihtiyacı olduğu için abarttığını” söyledi ve İran halkını “şanlı zaferinden” dolayı tebrik etti.

86 yaşındaki Hamaney, “Onun sözlerini duyan herkes, sözlerinin arkasında farklı bir gerçeklik olduğunu anlayabilirdi — onlar hiçbir şey yapamadılar” diye ekledi.

Bu açıklamalar, ABD’nin saldırılarının Tahran’ın nükleer programını ne ölçüde engellediği konusunda spekülasyonların yoğunlaştığı bir dönemde geldi.

Salı günü İran Cumhurbaşkanı Masud Pezeşkiyan, “saldırgan düşmanın” nükleer tesisleri yok etmede başarısız olduğunu söyledi. Aynı gün sızan bir ABD istihbarat raporu, saldırıların Tahran’ın nükleer programını sadece birkaç ay geciktirdiğini öne sürdü.

Ancak çarşamba günü, Trump tarafından atanan CIA direktörü John Ratcliffe, tesislerin “ağır hasar gördüğünü” ve “yıllar boyunca yeniden inşa edilmesi gerekeceğini” söyledi.

Hamaney aksine İran’ın ABD’ye zarar verdiğini ifade etti. İran, “ABD’ye sert bir darbe indirdi, özellikle de bölgedeki önemli üslerinden biri olan Al Udeid üssünü hedef alarak hasar verdi” dedi.

İran’ın bölgedeki hayati Amerikan tesislerine erişebilmesi ve gerekli gördüğü takdirde bu tesislere saldırı düzenleyebilmesinin önemsiz bir mesele olmadığını da sözlerine ekledi. “Bu önemli bir gelişme ve gelecekte tekrar yaşanabilir” uyarısında bulundu. “Saldırganlık tekrarlanırsa, düşman şüphesiz ağır bir bedel ödeyecek” dedi.

Ayetullah Hamaney ayrıca, İsrail’e saldırıları kastederek, “İslam Cumhuriyeti’nin bu kadar yıkıcı saldırılar gerçekleştirebileceği fikrinin düşmanın aklından bile geçmediğini, ancak bunun gerçekleştiğini” söyledi.

“Gelişmiş çok katmanlı savunma sistemlerini aşmayı başaran ve güçlü füze ve silah saldırılarıyla düşmanın askeri ve kentsel merkezlerinin büyük bir bölümünü yerle bir eden silahlı kuvvetlerimize yardım ettiği için Tanrı’ya şükrediyoruz” dedi.

Hamaney’in uzun süre kamuoyunun önüne çıkmaması, güvenliği konusunda spekülasyonlara yol açmıştı. İsrail, 12 günlük çatışmanın ilk aşamalarında üst düzey İranlı askeri yetkilileri ve nükleer bilim adamlarını hedef aldı.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, kampanya sırasında Hamaney’i doğrudan hedef almayı dışlamadı ve hatta İranlıları ayaklanmaya ve rejim değişikliği peşinde koşmaya çağırdı.

ABD Başkanı Donald Trump, savaş sırasında Hamaney’in yerini tam olarak bildiklerini, ancak onu ortadan kaldırma kararı alınmadığını söyledi.

Hamaney perşembe günü yaptığı açıklamada, İslam Cumhuriyeti’nin “Siyonist rejimi diz çöktürdüğünü ve ezdiğini” savundu.

İran’ın “ABD’ye ağır bir tokat attığını” söyledi.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Trump’tan Netanyahu’ya Gazze “rüşveti”

Yayınlanma

ABD Başkanı Trump’tan Netanyahu’ya Gazze savaşını sonlandırması için rüşvet gibi destek geldi. Trump, Netanyahu hakkındaki yolsuzluk davasının iptal edilmesini istedi. İsrail muhalefeti ise bu çıkışın, Trump’ın Gazze savaşını sona erdirmesi için Netanyahu’ya sunduğu dolaylı bir “telafi” hamlesi olduğunu savunuyor.

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun hakkında süren yolsuzluk davasının derhal iptal edilmesini veya kendisine af verilmesini talep ederek İsrail iç siyasetinde yeni bir fırtınaya neden oldu. Trump’ın açıklamaları, Netanyahu’nun savaş nedeniyle ertelenen çapraz sorgusunun yeniden başlayacağı güne denk gelirken, içerdiği mesajlar dikkat çekici bulundu: “ABD, İsrail’i kurtardı, şimdi Bibi’yi de kurtaracak.”

Trump, Truth Social üzerinden yaptığı paylaşımda, Netanyahu’nun “İsrail’in hayatta kalması için İran’a karşı verilen savaşta gösterdiği liderliği” överek, davayı “siyasi güdümlü bir cadı avı” olarak nitelendirdi. “Bu adalet rezaleti kabul edilemez” diyen Trump, Netanyahu için “büyük bir kahraman” ifadesini kullanarak, “Derhal af edilmeli ya da dava iptal edilmelidir” çağrısı yaptı.

Trump’tan Netanyahu’ya mesaj

Ancak İsrail’de bu açıklamalara itiraz geldi. Ana muhalefet lideri Yair Lapid, Trump’a duyulan minnettarlığı dile getirirken, “Bir devlet başkanının bağımsız bir ülkenin hukuk sürecine karışmaması gerektiğini” söyledi. Lapid, Trump’ın çıkışının Netanyahu’yu Gazze savaşını sona erdirmeye ikna etmek için yaptığı bir “telafi girişimi” olabileceğini ima ederek, “Görünüşe göre bu açıklama, savaşı sonlandırması için Netanyahu’ya verilen bir mesajın parçası” dedi.

Trump’ın söz konusu açıklaması, Netanyahu’nun siyasi geleceği açısından büyük önem taşıyan üç ayrı yolsuzluk dosyasının yeniden gündeme geldiği bir dönemde geldi. Netanyahu’nun İran ile savaş nedeniyle ara verilen çapraz sorgusu bugün yeniden başlayacak. Başbakan, 1000, 2000 ve 4000 numaralı davalarda dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma ve rüşvetle suçlanıyor. Özellikle 4000 No’lu “Bezeq-Walla davası” ciddi yaptırımlar doğurabilecek içerikte.

Trump’ın doğrudan yargı sürecine müdahale eden bu çıkışı, İsrail’de yargı bağımsızlığı tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Netanyahu’nun partisinden doğrudan bir yanıt gelmezken, Likud Partisi Trump’ın açıklamasının İbranice çevirisini sosyal medya hesaplarından paylaştı.

Bu hamle, Trump’ın hem Netanyahu üzerindeki etkisini pekiştirme çabası hem de Gazze savaşını diplomatik bir kazanıma dönüştürme girişimi olarak yorumlanıyor.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Uzmanlar Harici’ye değerlendirdi: Hürmüz’ün kapanma ihtimali ‘sıfır’

Yayınlanma

İsrail’in İran’a saldırılarıyla başlayan çatışma ve ABD’nin İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırıları sonrası ateşkes ilan edilse de, kırılgan süreçle birlikte İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatabileceği endişeleri, küresel ekonomi ve piyasaların gündeminde yer almaya devam ediyor. Eski BOTAŞ Gaz Alım Dairesi Başkanı Ali Arif Aktürk ve bölgeyi yakından takip eden gazeteci Yakup Aslan Hürmüz Boğazı’nın önemini ve ‘kapatılma’ tartışmalarını Harici’ye değerlendirdi: Hürmüz’ün kapanma ihtimali ‘sıfır’.

İran’ın ABD’ye misilleme olarak Katar’daki üssü hedef alması sonrası Donald Trump tarafından İran-İsrail arasında ateşkes ilan edildiği duyurulsa da, iki ülke arasında gerginlik ve yer yer saldırılar devam ediyor.

Kırılgan ateşkesin geleceği belirsizliğini korurken, Hürmüz Boğazı’nın kapanma ya da akışın sekteye uğrama riski piyasalarda ve şirketlerde endişe yaratıyor.

Öte yandan birçok enerji uzmanı, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı tamamen kapatmasının pek olası olmadığını düşünüyor. İran bu tehdidi daha önce de yapmıştı, ancak böyle bir hamlenin en başta en büyük petrol alıcısı olan Çin’i rahatsız edebileceğini hesaba katıyor.

ABD’nin İran’daki nükleer tesislere saldırılarının ardından İran Meclisi Ulusal Güvenlik Komisyonu Üyesi İsmail Kevseri, Meclisin, Hürmüz Boğazı’nın kapatılması gerektiği sonucuna vardığını ancak nihai kararın Milli Güvenlik Yüksek Konseyi uhdesinde olduğunu açıklasa da bu ihtimalin oldukça düşük olduğu değerlendiriliyor. Ki bu tartışmalar da ateşkes duyurusu öncesinde öne çıkmıştı.

Ancak, yapay zeka tabanlı denizcilik takip şirketi Windward’ın paylaştığı bilgilere göre, hafta sonu ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine saldırılarının ardından Hürmüz Boğazı’ndaki ticareti gemi taşımacılığı son 20 yılın en yüksek tehdit seviyesi altında faaliyet gösteriyor.

Jeopolitik belirsizlikler ve güvenlik endişeleri nedeniyle Hürmüz Boğazı’na giren gemi sayısında hafif bir düşüş gözlenirken, Windward’a göre bu düşüş gemi sahiplerinin jeopolitik belirsizlikler karşısında artan temkinliliğini ortaya koyuyor ve algılanan risklerin deniz taşımacılığı üzerindeki gerçek zamanlı etkisinin giderek büyüdüğünü gösteriyor.

Basra Körfezi’nin ağzında yer alan dar su yolu Hürmüz Boğazı, Orta Doğu’daki petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) üretiminin Umman Denizi ve Hint Okyanusu üzerinden dünya pazarlarına taşınmasını sağlıyor.

Deniz yoluyla taşınan ham petrolün yaklaşık 3’te 1’inin ulaştırılması için kullanılan bu stratejik geçit, başta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere Orta Doğu’daki üreticilerin ham petrol ve kondensat sevkiyatında kritik bir rol üstleniyor. Hürmüz Boğazı’ndaki petrol ticareti, dünyadaki toplam petrol tüketiminin de 5’te 1’ini karşılıyor.

Hürmüz Boğazı’ndan geçen günlük yaklaşık 20 milyon varil petrol ve petrol ürününün büyük kısmı Çin başta olmak üzere Asya piyasalarına ulaşıyor. Küresel doğal gaz ticaretinin yüzde 20’si de bu boğazdan geçiyor.

İsrail-İran Savaşı Küresel Enerji Piyasalarını Sarsabilir

Eski BOTAŞ Gaz Alım Dairesi Başkanı Ali Arif Aktürk ve bölgeyi yakından takip eden gazeteci Yakup Aslan Hürmüz Boğazı’nın önemini ve ‘kapatılma’ tartışmalarını Harici’ye değerlendirdi.

 ‘Hürmüz’ün kapanma ihtimali – hukuki anlamda – sıfır’

 Hürmüz’ün kapanma ihtimalini hukuki boyutuyla değerlendiren Ali Arif Aktürk, şunları söyledi:

“Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku sözleşmesine göre kıyıdaş ülkeler ortadan ikiye çizilmiş çizgi ile eşit şekilde bölünüyor. Münhasırlıkları, egemenlikleri var. En dar kısmında mesela İran, Umman ile paylaşıyor. Yine BAE ile paylaştığı kısım var. Hatta İran’ın işgal ettiği (sanırım iki tanesi BAE tarafında) 3 tane de ada var ve bununla ilgili anlaşmazlık devam ediyor. İran onları işgal etmiş durumda.

Dolayısıyla İran’ın tek taraflı ben kapattım deme şansı hukuken ve fiilen yok. Eğer İnsansız Deniz Araçları ile Sihalarla, roketlerle tankerleri vurabilirler.  Vurdukları eğer Umman tarafında olursa o da ayrı diplomatik ve uluslararası sorun olur. BM üyesi başka bir ülkeye saldırmış olur. Yapabilir mi? Yapar bir iki tankere. ABD’nin 5. Filo orada, Katar, Suudi Arabistan üsleri de var. Burada sıcak çatışmalar olur. Dolayısıyla bunu tümden kapatmak ve sürdürmek imkansız.”

Hürmüz’ün bir savaş ya da çatışma sonucu fiilen kapanma ihtimalini de değerlendiren Aktürk, şöyle devam etti:

“Eğer Hürmüz’de ABD donanması ile bir deniz savaşı çıkarsa o zaman Hürmüz fiilen kapanmış olur. Bu bir risk. Uzun sürer mi? İste cevaplanması gereken asıl soru bu. Eğer ABD ve İsrail, İran’da bir rejim değişikliğini hedefliyorlarsa bu 90 milyonluk İran’da kolay değildir. Bu işin lideri ve sürükleyicisi de yok şu anda öne çıkan. Sonuç olarak ben fiilen ve uzun süreli Hürmüz’ün kapanacağını beklemiyorum.”

‘Hürmüz’ü kapatmak gemileri yakmak olur’

Hürmüz’ün kapatılması tartışmalarını politik açından ve İran yönetiminin geleceği açısından değerlendiren gazeteci Yakup Aslan şunları söyledi:

ABD’nin İran’a yönelik son saldırısının ardından, Tahran yönetimi açısından Hürmüz “Boğazı’nı kapatmak olası bir misilleme adımı olarak sıkça tartışılsa da, bu hamle İran için adeta gemilerin yakıldığı bir son seçenek olacaktır. Çünkü Hürmüz Boğazı sadece İran için değil, aynı zamanda tüm Basra Körfezi ülkeleri ve küresel enerji güvenliği açısından kritik bir geçiş noktasıdır. Dünya petrol ticaretinin yaklaşık %20’si günlük yaklaşık 17 milyon varil ham petrol bu boğazdan geçmektedir. Bu oran, küresel enerji piyasalarında yaşanacak en ufak bir tıkanıklığın dahi fiyatları fırlatmasına ve tedarik zincirlerinde büyük kırılmalara yol açmasına neden olur. İran’ın petrol ihracatının büyük bölümü de bu güzergâha bağlıdır; dolayısıyla boğazın kapanması İran ekonomisini de doğrudan vuracaktır.

Hürmüz Boğaz kapatıldığı takdirde olası askeri sonuçları da değerlendiren Aslan, şöyle devam etti:

“Hürmüz Boğazı’nın kapatılması yalnızca ekonomik değil, askeri sonuçlar da doğuracaktır. Böyle bir girişim, başta ABD, İngiltere ve Fransa olmak üzere NATO üyesi ülkelerin öncülüğünde oluşturulacak bir deniz gücü koalisyonunun İran’a karşı konuşlanmasına yol açabilir. Halihazırda ABD’nin Bahreyn’de konuşlu Beşinci Filosu, bölgede 20’den fazla savaş gemisiyle sürekli görev yapmaktadır. Çin gibi enerji ihtiyacının %40’ını Ortadoğu’dan karşılayan ülkeler açısından da Hürmüz’ün açık kalması hayati önemdedir. Bu nedenle İran’ın böyle bir adımı, yalnızca Batı ile değil, Doğu’daki stratejik ortaklarıyla da gerilim yaşamasına yol açabilir. Hürmüz’ün kapatılması, stratejik caydırıcılık amacıyla masada tutulsa da, pratikte İran için geri dönüşü olmayan bir yol anlamına gelir.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English