Ortadoğu
İranlı uzmandan Hürmüz Boğazı için kademeli eylem planı önerisi

İranlı enerji uzmanı Habibullah Zafaryan, İsrail ile artan gerilime karşı Hürmüz Boğazı’nın bir koz olarak kullanılması gerektiğini belirtti. Uzman, boğazın tamamen kapatılmasının uluslararası sonuçları olabileceğini, bunun yerine İsrail gemilerinin denetlenmesi gibi kademeli adımlar atılarak düşmanın hesaplarının değiştirilebileceğini vurguladı.
İranlı enerji uzmanı Habibullah Zafaryan, İsrail ile yaşanan gerilimin tırmanmasına paralel olarak Hürmüz Boğazı’nın “düşmanın hesaplarını değiştirecek bir araç” olarak kullanılması gerektiğini belirterek, “İsrail gemilerini denetlemeliyiz,” dedi.
Zafaryan, boğazın tamamen kapatılmasının İran için ciddi uluslararası sonuçlar doğurabileceğini, bu nedenle kademeli ve hedefli adımlar atılmasının daha doğru olacağını ifade etti.
Mehr haber ajansına mülakat veren Zafaryan, Hürmüz Boğazı’nın dünyanın en önemli su yollarından biri olduğunu ve küresel petrol ticaretinin yüzde 20’sinin buradan geçtiğini vurguladı. Günde 14,5 milyon varil ham petrolün taşındığı boğazın, dünya petrol piyasaları üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olduğunu belirtti.
Hürmüz Boğazı bir caydırıcılık aracı
Zafaryan, İsrail’in İran’a yönelik saldırısının ardından boğazın kapatılmasının uzman çevrelerde bir seçenek olarak tartışıldığını söyledi. Bu konunun küresel petrol fiyatlarını etkileme ve bazı ülke ekonomilerine baskı yapma potansiyeli nedeniyle hem ABD’yi hem de Avrupa ülkelerini ciddi şekilde endişelendirdiğini dile getirdi.
Ancak Zafaryan, “İran’ın ilk adımda boğazı tamamen kapatması doğru bir hamle olmaz. Böyle bir eylem ülkemiz için ciddi uluslararası sonuçlar doğurabilir,” diyerek uyardı.
Uzman, bunun yerine kademeli bir strateji izlenmesi gerektiğini savunarak, “Hürmüz Boğazı konusunda adım adım ilerlemeli ve bu aracı kullanmakta ciddi olduğumuz mesajını vermeliyiz. Bu, petrol piyasasında kademeli bir etki yaratacak ve savaş sahnesindeki aktörlerin, gerilimin tırmanması durumunda İran’ın bu kartı kullanabileceğini anlamasını sağlayacaktır,” ifadelerini kullandı.
‘Kademeli adımlar hemen başlamalı’
Zafaryan, atılması gereken adımları da sıralayarak, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı bypass etmek için inşa ettiği Gore-Cask boru hattının derhal faaliyete geçirilmesi gerektiğini belirtti.
Uzman, bu terminalden birkaç petrol sevkiyatı yapılmasının, “boğazın bizim için atlanabilir olduğu” mesajını vereceğini söyledi.
Bir diğer önemli adımın ise boğazdan geçen gemilerin hedefli bir şekilde denetlenmesi olduğunu vurgulayan Zafaryan, şöyle devam etti:
“Örneğin, Basra Körfezi ve Umman Denizi’nde İsrail mülkiyetindeki tüm gemilere el koymalıyız. Savaşa dahil olan Avrupa ülkeleri ve ABD’ye ait gemileri ise seçici ve akıllı bir şekilde denetlemeli ve karşı tarafın eylemlerine göre onlar hakkında karar vermeliyiz. Bu eylemleri, gerilimin tırmanışına orantılı olarak gerçekleştirmeliyiz ki bu boğazı düşmanın hesaplarını değiştirmek için bir araç olarak kullanabilelim.”
Hürmüz Boğazı’nın alternatifi yok
Zafaryan, diğer ülkelerin boğazı boru hatlarıyla ne ölçüde bypass edebileceği konusuna da değindi. Bu imkâna sahip tek ülkelerin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olduğunu belirten uzman, BAE’nin 1,5 milyon varil, Suudi Arabistan’ın ise operasyonel olarak 3 milyon varil kapasitesi bulunduğunu söyledi.
Bu iki ülkenin hatlarını maksimum kapasitede kullansalar bile kısa vadede en fazla 2,5 milyon varillik bir artış sağlayabileceklerini ifade eden
Zafaryan, “Bu durumda bile 12 milyon varil petrolün hâlâ Hürmüz Boğazı’ndan geçmesi gerekiyor. Bu da petrol piyasası üzerinde ciddi bir etki demektir. Ayrıca bu miktara ek olarak yaklaşık 6 milyon varil petrol ürünü ve 85 milyon ton LNG, yani 120 milyar metreküp gaz da bu boğazdan geçiyor ki bu da LNG piyasasında büyük bir etkiye sahip,” diye ekledi.
Yemen modeli önerisi
Zafaryan, son olarak Yemen’deki Husilerin Babülmendep Boğazı’nda uyguladığı stratejinin Hürmüz Boğazı için de bir model olabileceğini öne sürdü.
Husilerin Gazze halkına destek amacıyla boğazı İsrail’e giden gemilere kapattığını hatırlatan Zafaryan, “İran da benzer bir model uygulayabilir. Geçen gemileri denetlemenin yanı sıra, İsrail’le birlikte hareket eden birkaç ülkeye ait gemilerin geçişini yasaklayabilir veya kısıtlayabilir,” değerlendirmesini yaptı.
Ortadoğu
Dürzi lider ‘direniş’ dedi: Süveyda’da çatışmalar sürüyor

Suriye’de Dürzi lider Hikmet el-Hicri, HTŞ yönetimine bağlı güvenlik güçlerinin Süveyda’ya girişine verdiği desteği geri çektiğini açıkladı.
El Ahbar’da yer alan habere göre Dürzilerin dini lideri Hikmet el-Hicri, yayımladığı videolu açıklamada, daha önce Şam yönetimiyle yapılan çok sayıda müzakereden sonuç alınamadığını ve “şehrin kan dökülmeden korunması” gerekçesiyle yayınlanan önceki bildirinin kendilerine Şam’dan ve “dış baskılarla” dayatıldığını söyledi.
El-Hicri, “Hükümet, verdiği sözleri ve taahhütleri yerine getirmedi. Sivilleri, savunmasız halkı bombalamaya devam etti. Bizler aşağılayıcı bu bildiriyi kabul etmemize rağmen saldırılar sürdü” dedi.
Açıklamasında, bugünün Suriye halkı için bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan el-Hicri, “Bugün ya aşağılanmayı reddedeceğiz ya da yıllar sürecek bir zillete razı geleceğiz” ifadelerini kullandı. El-Hicri, “Bizler topyekûn bir soykırım savaşına maruz kalıyoruz. ‘Din adına öfkeliyiz’ diyen herkesin onurlu bir duruş sergileme zamanı gelmiştir. Bu an tarihe geçecektir” diye konuştu.
Şeyh el-Hicri, Süveyda halkını, verilen sözlere sadık kalmayan ve anlaşmaya rağmen sivil yerleşimleri bombalamaya devam eden silahlı gruplara karşı durmaya çağırdı.
Ateşkes ilan edildi ama çatışmalar sürüyor
Dürzi lider El-Hicri’nin açıklamasından kısa süre sonra, Suriye Savunma Bakanı Merhef Ebu Kasra, şehirdeki ileri gelenlerle yapılan anlaşma sonucunda Süveyda’da tam ateşkes ilan edildiğini duyurdu.
Bakan Ebu Kasra, X’te yaptığı paylaşımda, “Süveyda kentinde görev yapan tüm birliklere sesleniyoruz: Şehirdeki ileri gelenlerle sağlanan anlaşma gereği tam ateşkes ilan edilmiştir. Ancak şehir içinde açılan ateşlere karşılık verilecektir” ifadelerine yer verdi.
Suriye’de Dürzilerin ruhani makamı, daha önce, İçişleri ve Savunma Bakanlığı’na bağlı güçlerin Süveyda’ya girişini memnuniyetle karşıladığını duyurmuştu. Yapılan açıklamada, bu adımın kan dökülmesini önlemek ve şehirde güvenliği sağlamak amacıyla devlet kurumlarının kontrolü ele almasının gerekliliğine inanıldığı belirtilmişti.
Aynı açıklamada, Süveyda’daki tüm silahlı gruplara İçişleri Bakanlığı güçleriyle işbirliği yapmaları, direniş göstermemeleri ve silahlarını yetkili makamlara teslim etmeleri çağrısında bulunulmuştu.
Bu çağrıların ardından, Suriye Savunma Bakanlığı, ordu birliklerinin Süveyda’ya giriş yaptığını duyurmuştu. Ancak bu süreçte şehirdeki sivil mahallelerin bombalanması sürmüş ve ateşkes fiilen sağlanamamıştı.
Öte yandan İsrail Hava Kuvvetlerinin, Süveyda bölgesine yönelik yeni hava saldırıları düzenlediği bildirildi. Suriye medyasında yer alan haberlere göre, saldırılar hükümet güçlerinin kente giriş yaptığı sırada gerçekleşti.
Ayrıca İsrail Başkanı Binyamin Netanyahu, Savunma Bakanı Israel Katz ve Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir arasında bu sabahtan beri acil görüşmeler yapıldığı belirtiliyor. İsrail basınına göre İsrail yönetimi “Dürzilerin gerçek bir tehlike altında olduğunu” değerlendiriyor.
Süveyda’da ne oldu?
Suriye’nin güneyindeki Süveyda vilayetinde olaylar birkaç gün önce, Şam-Süveyda otoyolunda yaşanan bir gasp olayıyla başladı. Bu olayın ardından, vilayet çevresinde yaşayan Bedevî aşiretler ile Dürzi silahlı gruplar arasında çatışmalar yaşandı.
Şiddetli çatışmalar, son günlerde Süveyda kentinin girişlerine kadar ulaştı. Aynı zamanda bazı kontrolsüz silahlı grupların Bedevî aşiretlerine destek için bölgeye giriş yaptığı bildirildi.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, son saatlerde hükümet güçlerinin Süveyda’ya ilerlemeye başladığını ve şehir girişlerinde çatışmaların yaşandığını açıkladı. Açıklamaya göre, pazartesi gece yarısından itibaren şehirdeki sivil mahalleler yoğun topçu ve füze atışlarıyla hedef alındı.
Gözlemevi, ordu birliklerinin girişinin havan topu ve roket saldırıları eşliğinde gerçekleştiğini, bu saldırıların hedefinin doğrudan sivil yerleşimler olduğunu aktardı.
Ölü sayısı artıyor
Pazar sabahından bu yana devam eden silahlı çatışmalar ve karşılıklı bombardımanlar nedeniyle Süveyda’da ölenlerin sayısı 102’ye yükseldi.
El Ahbar’a göre Ölenlerden 61’i Süveyda sakini (aralarında 2 çocuk ve 2 kadın var), 18’i Süveyda Bedevîlerinden, 16’sı HTŞ’ye bağlı Savunma Bakanlığı personeli ve 7’si kimliği belirlenemeyen, askeri üniforma giymiş kişiler. Ayrıca aralarında çocukların da bulunduğu çok sayıda kişi ağır yaralı olarak hastanelere kaldırıldı.
Ortadoğu
Birleşik Tevrat Yahudiliği Netanyahu’nun koalisyonundan çekildi

Tartışmalı askerlik muafiyeti yasa tasarısı nedeniyle Birleşik Tevrat Yahudiliği ittifakını oluşturan iki parti peş peşe Netanyahu’nun koalisyonundan çekildi.
İsrail’de Degel HaTorah Partisinin ardından Agudat Israel Partisi üyeleri de Ultra Ortodoks Yahudileri (Haredi) askerlikten muaf tutacak yasa tasarısının meclis gündemine getirilmemesi nedeniyle hükümetten istifasını açıkladı.
Agudat Israel Partisinden “Kudüs İşleri ve Yahudi Mirası Bakanı” Meir Porush, yaptığı açıklamada, Degel HaTorah Partisinin ardından Birleşik Tevrat Yahudiliği ittifakını oluşturan Agudat Israel Partisi üyelerinin de koalisyondan istifa edeceğini duyurdu.
Porush, İsrail Meclisi Dışişleri ve Savunma Komitesi Başkanı Yuli Edelstein’in hazırladığı yeni taslağın da Haredi hahamlarının taleplerini karşılamadığını belirterek, hahamlarının Agudat Israel üyelerine istifa emri verdiğini aktardı.
İsrail devlet televizyonu KAN’ın haberinde, sunulan istifaların 48 saat içinde yürürlüğe gireceği ve Edelstein ile görüşmelerin buna paralel olarak devam edeceği kaydedildi.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun koalisyonu kurtarmak için görüşmeler yaptığı bildirildi.
İstifaların yürürlüğe girmesinin ardından Neyanyahu’nun koalisyonunda Haredilerden sadece Şas Partisi’nin kalacağı, onların da gelecek hafta istifa edebileceği belirtildi.
Agudat Israel ile birlikte Birleşik Tevrat Yahudiliği ittifakını oluşturan Degel HaTorah Partisi üyeleri de istifalarını açıklamıştı.
Birleşik Tevrat Yahudiliği üyelerinin tamamının istifasının yürürlüğe girmesi durumunda Netanyahu hükümetinin 68 olan milletvekili sayısı 61’e düşecek.
Toplam 120 sandalyeli İsrail Meclisi’nde, 11 üyeli Şas Partisi’nin de istifası durumunda hükümet sınır olan 61 sandalyenin altına düşerek salt çoğunluğunu kaybedecek.
Şas Parti, pazar günü benzer bir ültimatom vermesine rağmen kamuoyuna herhangi bir açıklamada bulunmadı.
Haredilerin askere alınması tartışması
İsrail yasalarına göre 18 yaşını geçen herkesin zorunlu askerlik hizmetini yapması gerekirken Haredilerin askerlikten muaf tutulması yıllardır ülkede tartışılıyordu.
İsrail’in başta Gazze Şeridi olmak üzere 7 Ekim 2023’ten itibaren bölgede yükselen saldırganlığı nedeniyle asker ihtiyacının artmaya başlamasıyla Haredilerin askere alınması konusu gündeme gelmişti.
İsrail Yüksek Mahkemesi, 25 Haziran 2024’te Haredi erkeklerin zorunlu askerlikten muaf tutulmasının yasal dayanağının bulunmadığına ve askerliğe uygun olanların göreve alınması gerektiğine karar vermişti.
Hükümetin askere alınmaya uygun yaklaşık 80 bin Haredi erkekten yaklaşık 24 binine askerlik celbi gönderdiği, temmuz itibarıyla 2025-2026 askerlik yılı için “havuz” olarak tanımlanan grubun geri kalanına emir göndereceği kaydedilmişti.
Ultra Ortodoksların askerlikten muaf tutulmasını sağlayacak bir yasanın çıkarılmaması nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Haredi koalisyon ortakları meclisi boykot etmeye başlamış ve meclisin fesih oylamasına kadar varan bir siyasi krize neden olmuştu.
Sorunun çözülememiş olmasına rağmen fesih oylamasında yeterli çoğunluk sağlanamamıştı.
Ortadoğu
İran: Müzakerelerin etkili olacağından emin olmadan masaya oturmayız

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekai, ‘tetik mekanizması’ olarak bilinen uygulamaya Tahran’ın uygun bir karşılık vereceğini belirtti. Washington ile müzakerelerin yeniden başlaması için yeni bir tarih ve yer belirlenmediğini ifade eden Bekai, İran’ın nükleer tesisleri hedef alınırken Almanya’nın ‘çifte standart’ uyguladığını söyledi.
Tahran, Washington ile nükleer müzakerelerin yeniden başlaması için yeni bir tarih ve yer belirlenmediğini doğrularken, “snapback” olarak da bilinen “tetik mekanizması”nın devreye sokulması hâlinde buna uygun bir karşılık verileceğini açıkladı.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekai, düzenlediği basın toplantısında, Tahran’ın çıkarlarını temin edeceğinden emin olmadan müzakerelere başlamayacağını vurguladı.
‘Tetik mekanizmasının hukuki temeli yok’
Sözcü Bekai, “Snapback ya da tetik mekanizması olarak bilinen uygulamanın hiçbir hukuki veya siyasi temeli yoktur. Bu sadece siyasi bir adımdır ve Tahran’ın uygun bir karşılığıyla karşılaşacaktır,” diye konuştu.
İran’ın hâlâ kendisini nükleer anlaşmanın bir tarafı olarak gördüğünü belirten Bekai, “Ancak Amerika’nın çekilmesi ve diğer tarafların anlaşma maddelerini ihlal etmesinin ardından taahhütlerimizi azalttık,” ifadelerini kullandı.
Bekai, diplomasinin milli çıkarları gerçekleştirmek için bir fırsat olduğunu belirterek, “Müzakere veya müzakere etmeme ikilemi, diplomasiye karşı bir lekeye dönüşmemelidir,” dedi ve müzakerelerin altıncı turu öncesinde İsrail’in İran’a yönelik saldırganlığını hatırlattı.
Rusya’dan henüz net bir teklif gelmedi
İran’ın nükleer dosyasında Rusya’nın rolüne de değinen Bekai, “İki ülke, nükleer dosyaya yardımcı olmak için her zaman hazır olduklarını açıkladı ancak bugüne kadar somut bir teklif sunulmadı,” dedi.
Bekai ayrıca, Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi’nin istişareleri sürdürmek amacıyla Çin’i ziyaret ettiğini bildirdi.
Sözcü, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in İran’ın yüzde sıfır uranyum zenginleştirmesine onay verdiği yönündeki iddiaları bir kez daha yalanlayarak, “Ruslar, İran’ın nükleer dosyayla ilgili kararlarının bağımsız bir şekilde alındığını biliyor,” şeklinde konuştu.
Bekai, Fordo nükleer tesisindeki hasar tespit çalışmalarının ise sürdüğünü kaydetti.
‘Almanya çifte standart uyguluyor’
Bekai, Almanya’da Amerika’ya ait çok sayıda nükleer silahın depolandığını öne sürerek, “Bu durum tek başına, Almanya’nın anlaşmayı ihlal ettiğini kanıtlamaya yeterlidir,” diye konuştu.
İran’ın barışçıl nükleer tesisleri hedef alınırken Almanya’nın taraflı bir tutum sergilediğini söyleyen Bekai, “Almanya, uluslararası hukukun bariz ihlallerini desteklediği için sorumluluk taşımaktadır. Burada bir çifte standart söz konusudur,” değerlendirmesinde bulundu.
-
Görüş2 hafta önce
Altı Gün Savaşı’ndan ‘On İki Gün Savaşı’na
-
Ortadoğu5 gün önce
Trump’ın Ankara ve Şam’daki jokeri: Thomas Barrack kimdir?
-
Görüş2 hafta önce
Kazananı Olmayan Kontrol Edilebilir Bir Çatışma
-
Görüş1 hafta önce
Küresel savaş ekonomisinin aleni beyanı: Lahey’deki NATO Zirvesi Sonuç Bildirgesi
-
Amerika2 hafta önce
Trump’ın gümrük vergilerini erteleme süresi 9 Temmuz’da doluyor, şimdi ne olacak?
-
Asya2 hafta önce
Vietnam, yurtdışındaki yetenekleri çekmek için vatandaşlık yasasını değiştirdi
-
Asya2 hafta önce
Güney Kore, tarihindeki en büyük savunma anlaşması için görüşmeleri tamamladı
-
Dünya Basını2 hafta önce
Vergi Cennetleri: Birleşik Krallık’ın Küresel Mali İmparatorluğu