Avrupa
Avrupa sağı Netanyahu’ya sahip çıktı: Orbán, Wilders, Salvini

Avrupa’da birçok ülkede hükümet eden ya da koalisyon ortağı olan “milli-muhafazakâr” veya “yeni sağcı” partiler ve liderler, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) verdiği karar karşı Netanyahu’ya destek açıkladı.
Macaristan Başbakanı Viktor Orbán yaptığı açıklamada İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkındaki UCM tutuklama kararına saygı göstermeyeceğini ve mevkidaşını Budapeşte’yi ziyaret etmeye çağırdığını duyurdu.
Hollandalı Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders ise, Netanyahu’nun uluslararası anlayış ve destek görmek yerine bir tutuklama emriyle karşı karşıya olduğunu savundu.
“Dünya çıldırmış durumda,” diyen Wilders, İsrail Başbakanı ile bir görüşme planladığını da belirtti.
Benzer şekilde, İtalyan hükümetinde başbakan yardımcısı olarak görev yapan ve azınlık koalisyon ortağı Lega’nın lideri Matteo Salvini de, “Orta Doğu’daki birkaç demokrasiden birinin başbakanına” savaş suçlusu demenin “saygısızlık” olduğunu söyledi.
Macar Fidesz, Hollandalı PVV ve İtalyan Lega partileri Marine Le Pen’in partisi Ulusal Birlik’in (RN) öncülük ettiği Avrupa için Vatanseverler (PfE) grubunun üyeleri.
Macaristan Başbakanı Orbán devlet radyosuna verdiği bir mülakatta Netanyahu’yu davet edeceğini belirterek, “Bu karara itiraz etmekten başka seçeneğimiz yok. [Netanyahu’yu] Macaristan’a davet edeceğim ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin kararının hiçbir etkisi olmayacağı konusunda kendisini temin edeceğim,” dedi.
Macar hükümet sözcüsü Zoltán Kovács, Orbán’ın İsrail Başbakanı Netanyahu’yu Macaristan’ı ziyaret etmeye davet ettiğini doğruladı.
“Macaristan Başbakanı, Netanyahu’ya ziyareti sırasında UCM kararından muafiyet sağladı” diyen Kovács, “İsrail-Macaristan ilişkilerine öncelik verdi ve Netanyahu’nun Macaristan’daki verimli görüşmeler için güvenliğini garanti altına aldı,” dedi.
Sözcü daha sonra Orbán’ın tutuklama kararını “küstah ve alaycı” bir karar ve “siyasi motivasyonlu” bir “müdahale” olarak nitelendirdiğini söyledi.
Netanyahu Macaristan’a daveti için teşekkür etti ve Macaristan Başbakanı Orbán’ın “ahlaki netliğini” övdü.
Salvini: İsrail özgürlükleri, demokrasileri ve Batı değerlerini savunuyor
“Savaş suçluları başkalarıdır,” diyen Matteo Salvini, İsrail’in “on yıllardır saldırı altında” olduğunu; İsrail vatandaşlarının “on yıllardır füze kâbusuyla ve evlerinin altındaki sığınaklarda” yaşadığını ileri sürdü.
“Tutuklanması gereken savaş suçlusunun” Orta Doğu’daki “birkaç demokrasiden birinin başbakanı” olduğunu söylemenin kendisine “saygısızlık ve tehlikeli” geldiğini belirten İtalyan lideri, “Çünkü İsrail sadece kendini savunmuyor, aynı zamanda özgürlükleri, demokrasileri ve Batı değerlerini de savunuyor,” iddiasında bulundu.
Salvini tutuklama kararının, “bazı uluslararası kurumlarda çoğunlukta olan bazı İslam ülkeleri tarafından dikte edilen siyasi bir tercih” olduğunu da öne sürdü.
İtalya’da koalisyon hükümeti bölündü
Fakat Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı ve Forza Italia lideri Antonio Tajani perşembe günü yaptığı açıklamada, Netanyahu, eski savunma bakanı Yoav Gallant ve Hamas’ın askeri şefi Muhammed Deif hakkında tutuklama emri çıkarmasının ardından “İtalya’nın UCM’ye saygı duyduğunu” söyledi.
Tajani, İtalyan hükümetinin bu kararla ilgili olarak müttefikleriyle birlikte ne yapacağını değerlendireceğini belirtti.
Tajani, “UCM’yi destekliyoruz fakat mahkemenin siyasi değil hukuki bir rol oynaması gerektiğini her zaman hatırlıyoruz,” dedi.
Meloni: İsrail ile Hamas arasında bir eşdeğerlik kurulamaz
Başbakan Giorgia Meloni ise bugün yaptığı açıklamada “önümüzdeki günlerde UCM’nin kararına yol açan nedenleri daha derinlemesine inceleyeceğini” söyledi ve “Gerekçeler her zaman objektif olmalı ve siyasi nitelikte olmamalıdır,” dedi.
Meloni, G7 İtalya Dönem Başkanlığının bu konuyu 25-26 Kasım tarihlerinde Fiuggi’de yapılacak olan Dışişleri Bakanları toplantısının gündemine almayı planladığını belirtti.
Meloni, “Bu hükümet için bir nokta değişmezdir: İsrail Devletinin sorumlulukları ile terör örgütü Hamas arasında bir eşdeğerlik kurulamaz,” ifadelerini kullandı.
Wilders, İsrail’e giderek Netanyahu ile görüşecek
Hollanda hükümet koalisyonunun üyesi olan ve son seçimlerden birinci parti çıkan Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders de Netanyahu’yu savundu.
Wilders, İsrail’in “ağır bir saldırı altında, varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olan demokratik bir ulus” olduğunu ve Netanyahu’nun da bu ulusa liderlik ettiğini ileri sürdü.
“Halkınızın çoğu katlediliyor, tecavüze uğruyor ve İslamcı teröristler tarafından rehin alınıyor. Ulusunuzu ve halkınızı savunuyor ve haklı olarak hastanelerde ve okullarda saklanan barbar teröristleri bir daha asla böyle bir şey yaşanmaması için ortadan kaldırmaya çalışıyorsunuz,” diyen Hollandalı sağcı, “uluslararası anlayış ve destek” görmek yerine, Netanyahu’nun tutuklama emriyle karşı karşıya kaldığını vurguladı.
“Dünya çıldırmış durumda,” diyen Wilders, “dostum” dediği Netanyahu ile yakında İsrail’d ebuluşacak olmaktan gurur duyduğunu yazdı.
Öte yandan Hollanda’da hükümet koalisyonunu oluşturan diğer üç partiden hiçbiri UCM’nin tutuklama kararıyla ilgili bir açıklama yapmadı.
İsrail ile ‘milliyetçi-muhafazakâr enternasyonal’ arasındaki ilişki
Avrupalı sağcılardan tam destek
Le Pen’in Avrupa için Vatanseverler’inin de üyesi olan ANO partisinin lideri eski Çekya Başbakanı Andrej Babiš açıklama yapmasa da Orbán’ın Netanyahu’ya yaptığı davete ilişkin paylaşımını retweet etti.
Danimarka Halk Partisi’nin (DF) tek milletvekili ve aynı zamanda PfE’nin üyesi Anders Vistisen, X’te Wilders’inkine benzer bir açıklama yayınlayarak, “%100 İsrail’in yanındayım ve Uluslararası Ceza Mahkemesi ne düşünürse düşünsün bunu yapmaya devam edeceğim,” dedi.
Fransa’da muhafazakâr LR milletvekili Philippe Juvin Sud Radio’ya verdiği demeçte, “Sayın Netanyahu Fransa’ya gelirse tutuklanmalı mı, tutuklanmamalı mı sorunuza cevabım kesinlikle hayır,” dedi.
Bu görüş Le Pen’in partisi RN’nin sözcüsü Philippe Ballard tarafından da paylaşılıyor. Ballard, Fransa’nın UCM’nin yetkilerini yerine getirmesinin “ürkütücü, çılgınca” olacağını savundu ve “İsrail İslamcılara karşı ilk savunma hattıdır,” dedi.
Avrupa
Almanya’da milyoner sayısı %18 arttı

Federal İstatistik Ofisi’nin açıkladığı rakamlara göre, Almanya’da geliri en az bir milyon avro olan milyoner sayısı %18 artarak 34.500’e yükseldi.
Wiesbaden merkezli istatistikçiler, istatistiklerin mevcut olduğu en son dönem olan 2020 ve 2021 verilerini karşılaştırdı.
Yetkililere göre, zenginlerin sayısındaki artış, 2021’deki yüksek enflasyonla kısmen açıklanabilir. Enflasyon etkisi hesaba katılmadığında, milyonerlerin sayısı 2020’ye göre yine de %12 artmış oluyor.
Milyonerler ortalama 2,8 milyon avro kazandı. On kişiden altısı, gelirinin büyük bir kısmını ticari faaliyetlerden elde etti. Milyonerlerin %20’sinden biraz azı çalışırken, %15’i “serbest meslek” sahibi olarak nitelendiriliyor.
junge Welt’in aktardığına göre sendika bağlantılı Hans Böckler Vakfı (HBS) bu rakamlar hakkında endişelerini dile getirdi. HBS’nin Ekonomi ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü bilimsel direktörü Bettina Kohlrausch çarşamba günü AFP’ye verdiği demeçte, kriz dönemlerinde milyoner sayısındaki artışın yoksulların sayısındaki artışla dengelendiğini söyledi.
Kohlrausch, rakamların özellikle düşük ve orta gelirli birçok insanın Almanya’daki sosyal eşitsizlikle ilgili endişelerinin “haklı” olduğunu gösterdiğini ekledi.
Avrupa
AB ulaştırma bakanları ‘uçuş iptalleri’ konusunda anlaşamıyor

AB ulaştırma bakanlarının yolcu hakları konusunda bir araya geldiği bugün, geciken uçuşlar için tazminat talep etme hakkı belirsizliğini koruyor.
Mevcut AB kurallarına göre, uçuşunuz üç saatten fazla gecikirse tazminat talebinde bulunabiliyorsunuz. Fakat, şu anda AB toplantılarına başkanlık eden Polonya, bu eşiği yükseltmek istiyor. Bu durumda, tazminat almaya hak kazanan gecikmeli uçuşların sayısı azalacak.
Dün dağıtılan AB içi bir uzlaşma metninde, tazminat için bekleme süresinin kısa uçuşlar için dört saate, uzun uçuşlar için altı saate çıkarılması ve çok kısa uçuşlar için özel bir üç saatlik eşik getirilmesi önerildi.
Polonyalıların argümanı, bunun havayolu şirketlerini, kendilerine daha ucuza gelen uçuşları iptal etme davranışından vazgeçmeye teşvik edeceği yönünde. Bir AB diplomatı, “Yolcular, tazminat alıp uçuşlarının iptal edilmesindense, gecikmeli de olsa varış noktalarına ulaşmayı tercih ediyor,” dedi.
Berlin ve Madrid, üç saatlik kuralı korumak istedikleri için engel çıkarıyorlar. BEUC gibi tüketici grupları da bu görüşe katılıyor.
Fakat diplomatlar, İtalya ve İrlanda gibi düşük maliyetli havayolu şirketlerinin güçlü olduğu ülkelerin eşik değerinin yükseltilmesinden yana olduklarını belirttiler.
Değişiklikler müşterilerin cebine de yansıyabilir. Berlin, 300 avroluk sabit bir talep ücreti istiyor; ama Polonya’nın uzlaşma teklifinin en yüksek tutarı 500 avro olacak. Şu anda geri talep edilebilen maksimum tutar 600 avro.
2024 yılında uçuşların sadece %65’i zamanında varış noktasına ulaştı ve 2035 yılında gecikmelerin altı kat daha fazla olması bekleniyor.
Avrupa
Moldova: Rusya, Transdinyester’e 10 bin asker konuşlandırmayı planlıyor

Moldova Başbakanı Dorin Recean, Rusya’nın Ukrayna’nın Odessa oblastı ile sınırı olan tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Transdinyester Moldova Cumhuriyeti’ne 10 bin asker konuşlandırmayı planladığını iddia etti. Recean, Moskova’nın bu amaçla eylül ayındaki parlamento seçimlerine müdahale ederek Kişinev’de kendisine sadık bir hükümet kurmayı hedeflediğini öne sürdü.
Moldova Başbakanı Dorin Recean, Rusya’nın Ukrayna’nın Odessa oblastı ile sınırı bulunan ve tek taraflı bağımsızlığını ilan etmiş olan Transdinyester Moldova Cumhuriyeti’ne 10 bin asker konuşlandırmayı planladığını öne sürdü.
Financial Times‘a konuşan Recean, bu bilginin istihbarat verilerine dayandığını ve Kremlin’in bu hamle için eylül ayında yapılacak parlamento seçimlerine müdahale ederek Kişinev’de kendisine sadık bir hükümet kurmayı amaçladığını iddi etti.
Başbakan Recean, “Bu, Moldova demokrasisini baltalamaya yönelik devasa bir çaba. Onlar [Ruslar] Transdinyester bölgesindeki askeri varlıklarını güçlendirmek istiyorlar,” dedi.
Recean, Moskova’nın müdahalesinin “internet propagandası ve partilere ile seçmenlere yönelik yasa dışı para transferlerini içerdiğini” savundu.
Recean’a göre, Rusya 2024 yılında nüfuz kampanyalarına Moldova’nın gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 1’ine denk gelen bir meblağ harcadı ve bu durum, AB’ye katılım referandumunun sadece yüzde 0,7’lik bir oy farkıyla geçmesine neden oldu.
Başbakan, “10 bin askerin Ukrayna’nın güneybatı kesimi ile NATO üyesi olan Romanya üzerinde ne tür bir etki ve baskı oluşturacağını tahmin edebilirsiniz,” diye ekledi.
Transdinyester’deki mevcut Rus askeri varlığı
Rusya’nın halihazırda 33 yıldır ayrılıkçıların kontrolünde olan Transdinyester’de az sayıda askeri bulunuyor.
Ancak, bu bölgenin denize çıkışı olmaması ve Ukrayna ile Moldova tarafından çevrelenmiş olması nedeniyle Rusya’nın buraya ek asker göndermesi mümkün görünmüyor.
2023 yılında bölgenin Rusya Federasyonu’ndaki temsilcilik başkanı Leonid Manakov, bölgede 450 Rus barış gücü askerinin konuşlu olduğunu ve toplamda 3 bin 100’e kadar asker yerleştirilebileceğini söylemişti.
Bölgede ayrıca, barış gücü operasyonuna destek sağlayan ve Sovyetler Birliği döneminden kalma 20 bin ton mühimmatın bulunduğu depoları koruyan yaklaşık 1000 kişilik bir Rusya Operasyonel Asker Grubu da bulunuyor.
Moldova’nın talepleri
Moldova, defalarca Kremlin’den, bölgenin “işgalci güçler” ve “ulusal güvenlik tehdidi” olarak algıladığı askerlerini Transdinyester’den çekmesini talep etti.
Benzer bir çağrıyı içeren bir karar Birleşmiş Milletler’de (BM) kabul edilmiş, ancak Rusya bu kararı uygulamayı reddetmişti.
Tiraspol, Moskova’ya çağrıda bulunmuştu
Geçen yılın şubat ayında Tiraspol, Kişinev’in “baskısı”, “soykırım politikası” ve “dilin zorla dayatılması” nedeniyle Moskova’dan müdahale talebinde bulunmuştu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de Ukrayna’da savaşı başlatma kararından bahsederken benzer ifadeler kullanmıştı. Bu durum, benzer bir senaryonun Moldova’ya karşı da devreye sokulabileceği yönünde tahminlere yol açtı.
Savaşın başlamasının ardından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moldova Cumhurbaşkanı Maya Sandu’nun NATO’ya “can attığı” için Moldova’nın “bir sonraki Ukrayna” olabileceği konusunda defalarca uyarıda bulunmuş ve Rusya’nın “Transdinyester’de yaşayan 220 bin vatandaşının bir başka Batı macerasının kurbanı olmasına izin vermeyeceğini” beyan etmişti.
-
Dünya Basını2 hafta önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Amerika2 hafta önce
İki İsrail elçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez manifesto yazmış
-
Görüş2 hafta önce
Çin-Afrika enerji işbirliği: Kurak bölgelerin temiz enerji vahalarına dönüşümü
-
Diplomasi2 hafta önce
Lavrov’un ziyareti ve Ermenistan’da son durum: Denge mi, savrulma mı?
-
Görüş2 hafta önce
Rusya ile müzakerelerde aklıselimin galip gelme ihtimali
-
Söyleşi2 hafta önce
Eski AP Türkiye Raportörü Kati Piri Harici’ye konuştu: AB’nin tutarlı bir Türkiye stratejisi yok
-
Görüş1 hafta önce
Trump’ın Rusya-Ukrayna barışını teşvik girişimi stratejik açmaza dönüştü
-
Dünya Basını1 hafta önce
Tantura katliamı: İsrail’in örtbas ettiği savaş suçu