Bizi Takip Edin

Avrupa

Avrupa’da en sevilmeyen iklim politikası: İçten yanmalı motor yasağı

Yayınlanma

Üç ülkede yapılan yeni bir ankete göre, AB’nin 2035 yılında içten yanmalı motorlu yeni otomobillere getirdiği yasak, Almanya, Fransa ve Polonya’da ‘merkez sol’ partilerin seçmenleri arasında bile en az popüler olan ‘iklim koruma’ tedbiri.

2023 yılında AB ülkeleri ve Avrupa Parlamentosu, 2035 yılından itibaren yeni benzinli ve dizel araçların satışının fiilen yasaklanmasını, izin verilen egzoz emisyonlarının sıfıra indirilmesini, sadece iklim nötr yakıtlarla çalışan araçlar için bir istisna getirilmesini kabul etmişti.

Yaygın olarak ‘içten yanmalı motor yasağı’ olarak bilinen bu politika, Oxford Üniversitesi, Berlin Humboldt Üniversitesi ve Berlin Hertie School’dan araştırmacılar tarafından 8 Mart Cuma günü yayınlanan bir ankette sunulan 40 seçenekten oluşan bir listede en az popüler olan iklim politikası önlemi.

Anket, Almanya, Fransa ve Polonya’daki 15.000 katılımcı ile yapıldı. Her üç ülkede de içten yanmalı motorlu araçların yasaklanması en alt sırada yer alırken, bunu karbondioksit vergilerinin artırılması (Almanya, Polonya) ve elektrikli araçlar hariç tüm araçlar için yol geçiş ücretleri (Fransa) gibi önlemler izledi.

İçten yanmalı motorların yasaklanmasına yönelik memnuniyetsizlik sağ seçmenler arasında en yüksek seviyede olsa da, siyasi kamplar arasında yayılıyor ve Almanya’da SPD, Polonya’da Lewica ve Fransa’da Parti Socialiste gibi merkez sol partilerin potansiyel seçmenleri arasında da en az popüler seçenek haline geliyor.

‘Merkez sağ’ ve ‘aşırı sağ’ partilerin aksine, Avrupa Parlamentosundaki (AP) ‘merkez sol’ S&D grubu, 2050 yılına kadar AB çapında ‘iklim nötrlüğüne’ ulaşmak ve otomobil üreticilerine elektrikli otomobillere odaklanmaları için gerekli netliği sağlamak için gerekli olduğunu savunarak önlemi her zaman destekledi.

AP’deki ‘merkez sağ’ Avrupa Halk Partisi (EPP), geçtiğimiz hafta parti kongresinde kabul edilen ve yasağı ‘mümkün olan en kısa sürede’ geri döndürme vaadini haziran ayındaki AP seçimlerine yönelik nihai manifestosundan çıkarırken, EPP’nin otomobiller için CO2 kuralları konusundaki baş müzakerecisi Jens Gieseke Euractiv’e verdiği demeçte, “İçten yanmalı motorun nihayati her durumda gözden geçirilecek,” dedi.

Yelpazenin diğer tarafında, en popüler önlemler arasında toplu taşımaya daha fazla devlet yatırımı (Almanya), kamu binalarında çevre dostu ısıtmaya geçiş (Fransa, Polonya) ve sorumluluğu tüketicilerden ziyade kamu otoritelerine ve büyük şirketlere yükleyen diğer önlemler yer alıyor.

Berlin Hertie School’dan Nils Redeker, 6 Mart Çarşamba günü araştırmanın ilk sonuçlarını sunarken, “İnsanların iklim politikası açısından hiçbir şey yapmamaktan daha iyi buldukları geniş bir önlem yelpazesi görmeye devam ediyoruz,” dedi. Redeker, bu spektrumda ‘yeşil yatırım ve sanayi politikası tedbirlerinin çok baskın olduğunu’ söyledi.

Raporun yazarlarından Redeker, “Enerji üretimi için yeşil standartlar, endüstri için yeşil standartlar gibi popüler olan bir dizi düzenleyici müdahalenin yanı sıra kısa mesafeli uçuşların veya özel jetlerin yasaklanması gibi çok hedefli müdahaleler de var,” diye ekledi. 

Yazara göre düzenleme, ‘özellikle de insanları günlük yaşamlarında doğrudan etkilemediği zaman’ popüler olacak.

Bununla birlikte yazarlar, iklim politikası tedbirlerine karşı geniş bir tepki olduğu izlenimini reddederek, ‘Avrupa politikasının iklim düzenlemesine odaklandığı beş yılın ardından ve yüksek enflasyona, zorlu bir ekonomik ortama ve acil güvenlik sorunlarına rağmen, çoğu seçmenin hâlâ daha iddialı bir iklim politikasını destekleyeceğini’ savundular.

Yazarlar, ‘yeşil’ yatırımlara odaklanabilecek ama aynı zamanda üçüncü ülkelere olan ekonomik bağımlılıkları azaltmayı ve Avrupa endüstrilerinin rekabet gücünü korumayı amaçlayan AB çapında bir sanayi politikası fonu gibi kamu yatırımlarına daha fazla odaklanılması umudunu dile getirdiler.

Raporun bir diğer eş yazarı Jannik Jansen de, “Burada finansman sorusuna cevap vermek önemli olacaktır,” dedi. Yazarlar, benzin ve dizelde daha yüksek karbon fiyatları gibi büyük ölçüde popüler olmayan önlemler için, gelirlerin özellikle en düşük gelire sahip hanelere yeniden dağıtılmasının halkın muhalefetini azaltabileceğini savundu.

Jansen, “Burada üç ülke arasında ve ayrıca parti çizgileri arasında, bu gelirin hafif kademeli olarak yeniden dağıtılması gerektiği konusunda bir fikir birliği görüyoruz. Bu, düşük gelirli veya orta gelirli hanelerin daha yüksek bir payı almas gerektiği anlamına geliyor,” diye ekledi.

Jansen, Almanya’da Yeşiller ve liberal FDP tarafından savunulan ve her vatandaşın sabit bir toplu ödeme alacağı Klimageld (iklim bonusu) olarak bilinen kişi başına yeniden dağıtımın ise ‘şaşırtıcı bir şekilde’ popüler olmayacağını da sözlerine ekledi.

Avrupa

Karadağ, Ukrayna askerlerini eğiten AB misyonuna katılıyor

Yayınlanma

Karadağ parlamentosu, ülkenin Avrupa Birliği’nin Ukrayna’ya yönelik askeri yardım misyonuna katılımını onayladı. Karadağ Savunma Bakanı, askerlerin Ukrayna topraklarına gönderilmeyeceğini, eğitimin Almanya ve Polonya’da verileceğini belirtti. Karadağ ayrıca, ABD desteğiyle insansız hava aracı üretip ilk partiyi Ukrayna’ya gönderecek.

Karadağ parlamentosu, ülkenin Avrupa Birliği’nin (AB) Ukrayna’ya yönelik askeri yardım misyonuna katılmasına onay verdi.

Radio Slobodna Evropa‘nın haberine göre, belgenin sunulmasından dokuz ay sonra yapılan oylamada, 81 milletvekilinden 49’u kararın lehinde oy kullandı.

Kararın gerekçesinde, Karadağ’ın bu girişime katılımının temel amacının, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin uluslararası tanınmış sınırlar dahilindeki toprak bütünlüğünü koruma konusundaki savunma yeteneklerini güçlendirmek olduğu belirtildi.

Ayrıca, ülkenin bu adımla Rusya’nın askeri saldırganlığını ve diğer devletlerden gelebilecek potansiyel tehditleri caydırmaya katkıda bulunmayı hedeflediği vurgulandı.

‘Askerler Ukrayna’ya gitmeyecek’

Karadağ Savunma Bakanı Dragan Krapoviç, Karadağ askerlerinin Ukrayna topraklarında konuşlandırılmayacağının altını çizdi.

Krapoviç, “Bu konunun tamamen net olmasını istiyorum. Asla böyle bir kararı desteklemezdim. Bu misyon kapsamındaki tüm faaliyetler AB topraklarında, Polonya ve Almanya’da gerçekleştiriliyor,” ifadelerini kullandı.

AB’nin Ukrayna’ya Askeri Yardım Misyonu (EUMAM Ukraine), 17 Ekim 2022’de iki yıllık bir süre için kurulmuştu. AB ülkeleri, Kasım 2024’te misyonun görev süresini 2026’ya kadar uzatma kararı aldı. Misyonun faaliyetleri Avrupa Barış Fonu tarafından finanse ediliyor ve program kapsamında Ukraynalı askerler, başta Almanya ve Polonya olmak üzere AB üyesi ülkelerdeki üslerde eğitim görüyor.

ABD destekli İHA üretimi

Daha önce 8 Haziran’da Karadağ’ın kendi topraklarında bir insansız hava aracı (İHA) montaj projesi başlatacağı ve ilk partiyi askeri yardım olarak Ukrayna’ya teslim edeceği açıklanmıştı.

Karadağ hükümetinden yapılan açıklamada, ülkede İHA üretiminin organize edilmesinin sadece Karadağ’ın NATO çerçevesindeki savunma kabiliyetine değil, aynı zamanda Ukrayna’ya da katkı sağlayacağı belirtilmişti.

Bu projenin ayrıca Balkan ülkesinin uluslararası pazarda modern askeri teçhizatın güvenilir bir tedarikçisi olarak imajını güçlendireceği ifade edilmişti.

Proje, ABD’nin desteğiyle hayata geçirilecek ve Washington bu amaçla 15 milyon dolar tahsis edecek.

ABD’nin Podgorica Büyükelçiliği, bu yatırımın Karadağ’ın NATO kapsamındaki müttefiklik yükümlülüklerini yerine getirme konusundaki kararlılığını teyit ettiğini belirterek girişimi memnuniyetle karşıladığını duyurdu.

Vučić’ten Ukrayna’ya ‘toprak bütünlüğü’ desteği ve yeniden inşa sözü

Okumaya Devam Et

Avrupa

Fransa, Britanya’nın AB savunma fonuna erişimini engelliyor

Yayınlanma

Fransa, Brexit sonrası yeniden başlangıç olmasına rağmen, İngiliz silah şirketlerini AB’nin savunma sanayi programından dışlamaya çalışıyor.

Bir diplomatik kaynak The Telegraph’a yaptığı açıklamada, Paris’in bu program kapsamında silah satın almak isteyen üye ülkeleri, çoğunlukla blok içinde üretilen silahlarla sınırlandırmaya çalıştığını söyledi.

Avrupa Savunma Sanayii Programı (EDIP), Avrupa Komisyonu tarafından kıtanın sanayi tabanının en büyük revizyonu olarak lanse ediliyor.

Program kapsamında AB fonları, ortak tedarik projelerine ve silah, mühimmat ve diğer askeri teçhizatın üretimine aktarılacak.

Altı aydır hazırlığı süren EDIP, on yıl sonuna kadar 800 milyar avroyu savunmaya harcamak için başlatılan daha geniş çaplı bir yarışın parçası.

Fransız diplomatlar, bu aracın yalnızca AB, Norveç ve Ukrayna’da bulunan şirketleri desteklemek için kullanılması gerektiğini ısrarla vurguladı.

Bu, program kapsamında satın alma yapmak isteyen üye ülkelerin, parçalarının en az yüzde 85’i blok içinde üretilen teknolojilerle sınırlı olacağı anlamına geliyor.

Bu talep, kısa süre önce Brüksel ile önemli bir savunma ve güvenlik anlaşması imzalayan Birleşik Krallık’ın, AB bütçesinden finanse edilen projelerin çoğundan dışlanacağı anlamına geliyor.

Londra, EDIP programı kapsamındaki ortak satın alma projelerinden de men edilecek.

Bir AB diplomatı The Telegraph’a, “Daha bir ay önce, Birleşik Krallık ile ilişkilerimizde yeni bir sayfa açıldığını ve yeni bir dönem başladığını ciddiyetle ilan etmiştik. Fakat bu sözleri eyleme geçirmek için ilk fırsatta, kitabı kapattık,” dedi.

Sert tutum sergileyen Fransa’nın, ABD teknolojisi olduğu için Patriot karadan havaya füze savunma sistemleri üreten fabrikaların potansiyel AB fonlarının kesilmesine yol açacağına dair endişeler de var.

Bu karar, NATO’nun Avrupalı müttefikleri ve Kanada’nın, Rusya’nın olası bir saldırısına karşı hava savunma sistemlerini %400 oranında artırmaları gerektiği konusunda uyarıldığı bir dönemde geldi.

Diplomat, “Sırf Amerikan malı olduğu için, hazır bulunan tek hava savunma sistemine yatırım yapmamak kendi kendimize zarar vermek gibi görünüyor,” diye ekledi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, fonların yabancı şirketlere yatırılmasına izin vermek yerine, AB savunma planlarının kıtanın kendi sanayisini güçlendirmek için kullanılması konusunda ısrarcı bir tutum sergiliyor.

Hollanda, Romanya ve Yunanistan gibi AB’deki birçok ülke, savunma stratejilerini Patriot hava savunma bataryaları gibi Amerikan sistemlerinin satın alınmasına dayandırıyor.

Endişeleri gidermek için, AB dışındaki savunma şirketlerinden blok içindeki şirketlere teknoloji transferine izin verilmesi konusunda tartışmalar sürüyor.

Fakat içeriden gelen bilgiler, bu mekanizmanın bürokrasiye takılacağı ve fonların sağlanmasının pratikte imkansız hale geleceği yönünde.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Avrupa: İsrail’in kendini savunma hakkı var

Yayınlanma

İsrail’in İran’a yönelik saldırılarının ardından gerilim artarken, Avrupa hükümetlerinden çoğunlukla İsrail’e destek açıklamaları geldi.

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, “Bu saldırılarla ilgili haberler endişe vericidir ve tüm tarafları geri adım atmaya ve gerilimi acilen azaltmaya çağırıyoruz,” derken, Dışişleri Bakanı David Lammy de gerilimin artmasının “kimsenin çıkarına olmayacağını” ileri sürdü “Orta Doğu’nun istikrarı” vurgusu yaptı.

Öte yandan Politico’nun haberine göre İngiliz savunma yetkilileri, İngiliz uçaklarının şu anda İsrail’ İran’ın karşı saldırılarından korumaya yardımcı olmadıklarını doğruladılar.

Times gazetesi savunma editörü X’te, “Birleşik Krallık’ın, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarına dahil olmadığı ve İran’ın daha önce yaptığı gibi misilleme yapması durumunda İsrail’i korumayacağı anlaşılıyor,” demişti.

Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, İsrailli mevkidaşı Binyamin Netanyahu’nun kendisine cuma sabahı İsrail’in saldırısı hakkında bilgi verdiğini söyledi.

İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu ve İran’ın nükleer silah geliştirmemesi gerektiğini vurgulayan Merz, her iki tarafa da tırmanıştan kaçınmaları çağrısında bulundu.

Merz, “Federal Hükümet, İran’ın gelişmiş nükleer silah programına ilişkin endişelerini yıllardır defalarca dile getirmiştir. Bu nükleer program, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasının hükümlerini ihlal etmekte ve tüm bölgeye, özellikle de İsrail Devleti’ne ciddi bir tehdit oluşturmaktadır,” dedi.

Almanya’nın ülkesindeki Yahudiler ve İsrail vatandaşlarının korunmasını güçlendireceğini de sözlerine ekledi.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, durumu “derinden endişe verici” olarak nitelendirdi ve tüm tarafları itidal göstermeye, gerilimi azaltmaya ve misilleme yapmamaya çağırdı.

Leyen, bölgesel ve küresel güvenlik için diplomatik bir çözümün her zamankinden daha acil olduğunu da sözlerine ekledi.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, İsrail’in müttefiklerinin gerilimi azaltmak için çalışmasının “hayati önemde” olduğunu söyledi. Rutte, Stockholm’de düzenlediği basın toplantısında gazetecilere, “Bence şu anda en önemli öncelik bu,” dedi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot ise “itidal” çağrısında bulundu. Barrot, X’te yaptığı açıklamada, “Tüm tarafları itidal göstermeye ve bölgesel istikrarı bozabilecek her türlü tırmanıştan kaçınmaya çağırıyoruz,” dedi.

Bakan, “İsrail’in herhangi bir saldırıya karşı kendini savunma hakkını yeniden teyit ettiklerini” söylerken, gerilimi azaltmak için tüm diplomatik kanalların harekete geçirilmesinin çok önemli olduğunu savundu.

Élysée Sarayı, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un durumu görüşmek üzere bugün saat 11’de özel bir savunma kabine toplantısı düzenleyeceğini açıkladı.

İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani ise, “Durumun çok karmaşık olduğunu biliyoruz, fakat diplomatik bir çözümden başka bir çözüm yok. Çatışmaların bir an önce sona ermesini umuyoruz, eylemler ve tepkiler tehlikelidir, bölgedeki durum patlama riski taşıyor,” dedi.

Hollanda Başbakanı Dick Schoof X’te yaptığı açıklamada, Orta Doğu’daki saldırıların “endişe verici” olduğunu yazdı ve tüm tarafları “sakin olmaya ve daha fazla saldırı ve misillemeden kaçınmaya” çağırdı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English