Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Biden, Putin ile görüşme konusunda ihtiyatlı: G20 ve APEC zirvelerinde buluşma ihtimali

Yayınlanma

ABD Başkanı Biden, Rusya Devlet Başkanı Putin ile yaklaşan G20 ve APEC zirvelerinde görüşme olasılığını tamamen reddetmezken, Putin’in bu toplantılara katılacağından şüphe duyduğunu belirtti.

ABD Başkanı Joe Biden, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile G20 veya Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvelerinde olası bir görüşmeyi tamamen dışlamadı. Fakat Biden, Rus liderin bu toplantılara katılacağı konusunda şüpheli olduğunu ifade etti.

Helene Kasırgası’nın ardından yardım çalışmalarını incelemek üzere Florida’nın Tallahassee kentine hareket etmeden önce Beyaz Saray’ın önünde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Biden, TASS haber ajansının Ukrayna ve uluslararası güvenlik konularını görüşmek üzere kasım ayındaki zirvelerde Rusya Devlet Başkanı ile bir araya gelmeye hazır olup olmadığı sorusuna, “Putin’in geleceğinden şüpheliyim,” yanıtını verdi.

G20 zirvesinin 18-19 Kasım tarihlerinde Brezilya’da düzenlenmesi planlanıyor. Peru’daki APEC zirvesinin ise 9-16 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilmesi öngörülüyor.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, çarşamba günü yaptığı açıklamada Putin’in G20 zirvesine katılımına yönelik hazırlıkların sürdüğünü belirtmişti.

Brezilya hükümeti, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron gibi bazı G20 üyelerinin Rusya Devlet Başkanı’na yapılan davetin yeniden değerlendirilmesini talep eden açıklamalarına şu ana kadar resmi bir yanıt vermedi. Brezilya, bu yıl G20 dönem başkanlığını yürütüyor.

Diplomasi rüzgarları: ABD’den Ukrayna’da çözüm mesajı

DİPLOMASİ

Varşova Güvenlik Forumu: NATO’ya “savunma bütçeleri yükseltilsin” çağrısı

Yayınlanma

Varşova’da savunma ve silahlanma politikaları üzerine düzenlenen uluslararası forum, Avrupa’nın gelecekteki güvenlik stratejilerine odaklandı.

Bu yıl 11. kez düzenlenen Varşova Güvenlik Forumu’na (WSF) katılanların edindiği temel izlenim, güvenliğin karmaşık diplomasi ve uluslararası siyaset yerine, daha çok silahlanmayla ilişkilendirildiği yönünde.

NATO ülkeleri ve Ukrayna’dan yaklaşık 20 bakanlık delegasyonunun, ordu temsilcilerinin, iş dünyasından isimlerin ve düşünce kuruluşlarının katıldığı bu etkinlik, Avrupa’daki NATO ülkelerinin daha fazla silahlanma için yürüttüğü iki günlük bir kampanyaya dönüştü.

Polonyalı Casimir Pulaski Vakfı tarafından 1-2 Ekim tarihlerinde düzenlenen ve Münih Güvenlik Konferansı’na benzer bir yaklaşımı benimseyen forum, kendisini siyaset, ordu ve savunma sanayii arasında bir köprü olarak konumlandırıyor. Polonya, yeniden silahlanma politikaları için bu platformda güçlü bir yer edinmiş durumda; zira NATO ülkeleri arasında bu yıl ve önümüzdeki yıl gayri safi yurt içi hasılaya (GSYİH) oranla savunmaya en fazla harcama yapan ülke Polonya olacak.

Ukrayna’daki savaşın kontrol altına alınması mümkün görünmüyor

Berliner Zeitung gazetesinin aktardığına göre Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, forumda yaptığı konuşmada, diğer NATO ülkelerini de savunma ve silahlanma bütçelerini önemli ölçüde artırmaya çağırdı.

Cumhurbaşkanı, “Barış zamanında GSYİH’nin yüzde 2’sini savunmaya ayırmak iyi bir hedefti. Ancak bugün karşı karşıya olduğumuz gerçek savaş tehditleri ve buna bağlı olarak silahlı kuvvetlerin yeniden inşası ve çoğu durumda kapasitelerinin yenilenmesi ihtiyacı göz önünde bulundurulduğunda, bu hedef yetersiz kalıyor. (…) Bu nedenle NATO ülkelerine, GSYİH’lerinin en az yüzde 3’ünü savunmaya ayırmaları çağrısında bulunuyorum. Durum, bunu bizden talep ediyor,” dedi.

Duda, bu çağrısını desteklemek için, Soğuk Savaş sırasında Batılı ülkelerin savunma harcamalarını GSYİH’nin yüzde 3’üne çıkartarak Sovyetler Birliği’ni “iktisadi çöküşe” sürüklediğini hatırlattı.

Fakat bugünkü koşullarda Avrupa’da yalnızca yeni bir Soğuk Savaş’tan değil, Ukrayna’da devam eden ve giderek şiddetlenen bir çatışmadan söz ediliyor. Buna rağmen forum katılımcıları, bu savaşı kontrol altına alma yollarını aramaktan çok, çatışmanın devamına dair stratejiler üzerinde durdu.

Forumun genel havasını özetleyen Cumhurbaşkanı Duda, şu sözleriyle dikkat çekti: “Çatışmalar ne kadar yoğun olursa olsun, Ukrayna’nın direnmesinden başka bir seçenek yok. Rusların acımasızlığı karşısında, Ukrayna’nın ve komşularımızın başka bir şansı kalmamıştır.”

Etkili ortaklar

Varşova Güvenlik Forumu, on yılı aşkın bir süredir Polonyalı düşünce kuruluşu Casimir Pulaski Vakfı tarafından düzenleniyor. Vakıf, NATO, Konrad Adenauer Vakfı, Friedrich Ebert Vakfı, Polonya-Amerikan Özgürlük Evi gibi uluslararası kurumsal aktörlerle, siyaset, iş dünyası ve savunma sanayii alanında yakın iş birliği yapıyor.

Forumun en önemli stratejik ortakları arasında Polonya Ulusal Güvenlik Ofisi (BBN), Polonya Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı yer alıyor. Bu kurumlar, forumun himayesinde aktif rol oynuyor.

Dikkat çekici bir unsur da forumun 15 “endüstriyel ortağının” çoğunluğunu yabancı savunma şirketlerinin oluşturması. Özellikle ABD’li savunma devleri Lockheed Martin ve Northrop Grumman gibi şirketler öne çıkıyor. Buna karşın, kimya sektöründen sadece bir Polonyalı şirket forumda yer alıyor.

ABD, forumda “endüstriyel sunumlar” adı altında savunma ürünlerini tanıtırken, siyaset, ordu ve savunma sanayisinden üst düzey temsilcilerle adeta her yerdeydi.

Örneğin, “Avrupa-Amerikan Güvenlik İlişkilerinin Geleceği” başlıklı panelde, Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda’nın vizyonuna uygun olarak, AB ülkelerinin Ukrayna’ya yönelik taahhütlerinin artırılması talebi gündeme getirildi.

ABD Temsilciler Meclisi’nin Demokrat üyesi Jason Crow, ABD’nin istihbarat bilgilerinin Avrupalı müttefiklerle paylaşımındaki engelleri açıkça dile getirdi:

“5G gibi Çin telekomünikasyon altyapısının ülkelerinize girmesine izin veremezsiniz ve aynı zamanda ABD’den yüksek düzeyde istihbarat paylaşımı bekleyemezsiniz. Oysa bizim ihtiyacımız tam da budur.”

Crow, ayrıca Çin’in Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşındaki rolünün küçümsenmemesi gerektiğini belirtti.

Crow, ABD’nin Ukrayna’ya yaptığı yardımın, ABD’nin 2024 savunma bütçesi olan 883 milyar dolarlık düzenli harcama göz önüne alındığında nispeten küçük bir miktar olduğunu vurguladı:

“Bu bizim açımızdan hayırseverlik değil. (…) Avrupa’daki çıkarlarımızı koruyoruz; burada konuşlanmış 80 binden fazla ABD askerini, burada yaşayan yüz binlerce ABD vatandaşını savunuyor ve Rus savaş makinesini yok ediyoruz. Tüm bunları savunma ittifakımızın sadece yüzde üçüyle yapıyoruz – bu Amerikalılar için oldukça avantajlı bir anlaşma.”

Almanya-Polonya-Fransa üçgeni

Varşova Güvenlik Forumu’nun organizatörleri, AB’nin taahhütlerini daha etkili bir hale getirmek amacıyla, bu yılki raporlarını “Weimar Üçgeni” olarak bilinen Almanya-Fransa-Polonya iş birliği formatına adadı.

Polonya’nın eski Berlin Büyükelçisi ve şu anda Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı olan Thomas Bagger, Ekim 2023’teki WSF’de, Weimar Üçgeni’nin yeniden güçlendirilmesi gerektiğini savundu.

Bagger, “Bir Alman olarak söylüyorum ki: Weimar Üçgeni’nin en iyi günleri henüz gelmedi,” ifadelerini kullandı.

Weimar Üçgeni, özellikle 1990’larda bazı önemli gelişmeler kaydetmişti ancak Polonya’da Hukuk ve Adalet Partisi (PiS)’nin 2023 yılına kadar iktidarda kalmasıyla bu iş birliği büyük ölçüde sekteye uğramıştı.

Fakat Aralık 2023’te AB yanlısı Tusk hükümetinin iktidara gelmesiyle birlikte bu format yeniden önem kazandı. WSF raporu, “Weimar Üçgeni ile AB Gündemini İleriye Taşımak” başlığı altında, öncelikle savunma politikalarına odaklanıyor.

Rapor, Almanya, Fransa ve Polonya’nın Avrupa savunma projelerinde daha fazla iş birliği yapmaları gerektiğini savunuyor. Bu bağlamda, üç ülkenin savunma projelerini finanse etmek için Uluslararası Weimar Üçgeni Fonu (IMF) gibi bir yapının kurulması öneriliyor.

İlk bakışta, Weimar Üçgeni savunma politikaları açısından anlamlı bir iş birliği formatı olarak değerlendirilebilir.

Bu üç ülke, sadece AB nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ını temsil etmekle kalmıyor, aynı zamanda AB ülkelerinin savunma harcamalarının yüzde 50’sinden fazlasını gerçekleştiriyor.

Ayrıca, bu ülkeler, diğer küçük AB ülkelerinin bazı pozisyonlarını da temsil ediyorlar. Örneğin, Polonya, aynı zamanda Baltık ülkeleri adına da konuşuyor.

Ancak Weimar Üçgeni’nin savunma alanında büyük bir geleceği olup olmadığı belirsizliğini koruyor. Örneğin, ABD’ye geleneksel olarak daha mesafeli duran Paris’in pozisyonları, Washington ile çok yakın ilişkiler geliştiren Varşova’dan oldukça farklı. Üç ülkenin savunma sanayileri de birbirinden ciddi şekilde ayrışıyor.

Almanya ve Fransa’nın birçok ortak savunma projesi bulunurken, Polonya daha çok ABD ve Güney Kore ile yaptığı uzun vadeli iş birliklerine bağlı. Bu iki ülkenin savunma ürünleri, Polonya için daha hızlı ve etkili tedarik imkânı sağlıyor.

Doğu Avrupalıların pahalı korkuları

Bu yıl Varşova’da düzenlenen güvenlik forumunda öne çıkan bir diğer önemli nokta, Doğu Avrupa ülkelerinin Ukrayna’daki savaşı uzun vadeli bir tehdit olarak algılamaları oldu. Rusya’nın Baltık ülkelerine saldırması senaryosu —NATO’nun 5. Maddesine rağmen— bu ülkeler için gerçekçi bir tehdit olarak değerlendiriliyor.

Örneğin Estonya Savunma Bakanı Hanno Pevkur, ülkesinin artan savunma harcamalarını karşılamak için yakında yeni “güvenlik vergileri” getireceklerini açıkladı. 2024 yılında Estonya, GSYİH’sinin yüzde 3,4’ünü savunmaya ayıracak ve bu kapsamda katma değer vergisi, gelir vergisi ve kurumlar vergisine iki puanlık artış yapılacak.

Pevkur, bu önlemlerin halk için büyük bir mali yük olacağını belirterek, panel moderatörü ve Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Christoph Heusgen’e dönerek şöyle dedi: “Bunu Almanya’da yaptığınızı düşünün — Alman toplumunda hafif bir çalkantıya yol açabilir.”

Heusgen ise esprili bir yanıt verdi: “Türbülans olmaz, bu siyasi intihar olur.”

Bir güvenlik forumundan savaşın nasıl sona erdirileceğine dair çözümler sunması beklenirdi; sonuçta, Ukrayna için en büyük güvenlik, silahların sustuğu bir ortamda sağlanabilir. Ancak tartışmalar bu yönde ilerlemedi. Bunun yerine, “Kaybedecek Zaman Yok” başlığı altında, odak noktası Avrupa’nın konvansiyonel bir savaşa nasıl hazırlanabileceği üzerineydi.

AB ve ABD’nin savunma konusundaki farklı yaklaşımları

Her ne kadar birlik mesajları verilse de AB ve ABD’nin bu hazırlığın nasıl olması gerektiği konusunda farklı görüşlere sahip olduğu gerçeğine yalnızca yüzeysel olarak değinildi.

“Daha Büyük, Daha Güçlü: Avrupa Orduları Nasıl Güçlendirilmeli” başlıklı panelde, Avrupa’nın stratejik özerkliği konusu gündeme geldi. 2019-2021 yılları arasında ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak görev yapan ve şu anda savunma şirketi Boeing’in Küresel Politika’dan Sorumlu Başkan Yardımcısı olan Stephen E. Biegun, Avrupa’da bu konuda farklı sesler olduğunu belirtti.

Şöyle dedi: “Avrupa’da, savaş kabiliyeti açısından stratejik özerklikten bahseden birçok farklı ses var. Ancak eğer bu stratejik özerklik, savunma ürünlerinin yalnızca Avrupa ülkelerinden gelmesi gerektiği anlamına gelirse, bu elbette Amerikan savunma şirketleri tarafından çok olumsuz karşılanacaktır.”

Bu çıkar çatışması, Polonya’da da kendini gösteriyor. Varşova, şu anda 32 adet çok rollü savaş uçağı satın almak üzere ve üç büyük teklif sahibi yarışıyor: ABD’li Boeing’in F-15EX Eagle II, Lockheed Martin’in F-35A Lightning II ve Airbus, BAE ve Leonardo ortaklığının Eurofighter Typhoon modeli.

Leonardo’nun Polonya şefi Marco Lupo, forumda yaptığı “endüstriyel sunumda” Polonya’nın sadece bir müşteri değil, aynı zamanda Eurofighter Typhoon’un yeni neslinin üretiminde bir ortak olacağını vurguladı.

Lupo, sözleşme bedelinin yaklaşık yüzde 40 ila 50’sinin Polonya ekonomisine fayda sağlayacağını belirterek, “Biz hileli hesaplar yapmıyoruz, bu gerçek bir değer olacak,” diye konuştu. Ondan önce ise bir Lockheed Martin temsilcisi, F-35 jetini tanıtmıştı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Kazan’daki BRICS zirvesine kimler katılacak?

Yayınlanma

22-24 Ekim’de Kazan’da düzenlenecek BRICS zirvesine Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve birçok üst düzey liderin katılması bekleniyor. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, zirvenin BRICS’in genişlemesi ve uluslararası meseleler açısından önemli olacağını belirtti.

22-24 Ekim 2024 tarihleri arasında Kazan’da gerçekleştirilecek olan BRICS zirvesine, 30’dan fazla ülkenin temsilcileri ve bazı uluslararası kuruluşların başkanları katılacaklarını teyit etti.

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, 3 Ekim’de düzenlediği basın toplantısında sadece iki ismi kamuoyuyla paylaştı: Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Brezilya’nın eski Devlet Başkanı, aynı zamanda Yeni Kalkınma Bankası Başkanı Dilma Rousseff.

Ryabkov, diğer konuklar hakkında bilgi vermeyi “görev alanım dışında” diyerek geçiştirdi ve bu isimlerin zirveye yakın bir zamanda Rusya başkanlık yönetimi tarafından duyurulacağını belirtti.

Ryabkov, konuşmasının başında 2024 yılı başında BRICS’e katılan Suudi Arabistan’ın da aralarında bulunduğu beş yeni üyenin yanı sıra, mevcut 10 BRICS üyesinin isimlerini de saydı. Diplomat, tüm bu ülkelerin zirvede en üst düzeyde temsil edileceğini söyledi.

Buna göre zirveye, ev sahibi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yanı sıra, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva ve Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa’nın da katılması bekleniyor.

Ayrıca, Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayid el-Nahyan, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el-Sisi, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın da Kazan’da hazır bulunacağı öngörülüyor.

Türkiye’nin rolü ve Ukrayna meselesi

Ryabkov, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kazan’daki zirveye katılımı hakkında konuşurken, Türkiye’nin BRICS’e katılmak için resmi başvuruda bulunduğunu, fakat Erdoğan’ın şimdilik BRICS Plus sosyal yardım etkinliklerine katılacağını doğruladı. Ryabkov, bir ülkenin BRICS’e katılımı için tüm üye ülkelerin oy birliğiyle karar alması gerektiğini de hatırlattı.

Zirvede, Erdoğan’ın, Moskova ile görüş ayrılığı yaşadığı Ukrayna meselesinin de ele alınması bekleniyor. Türkiye, eylül ayında düzenlenen “Kırım Platformu” toplantısında, Ukrayna’nın Kırım üzerindeki egemenliğini destekleyen bir tutum sergilemişti.

Bu bağlamda, Moskova’nın Kiev’le doğrudan temas kurma imkânı görmediği, ancak BRICS ülkeleri de dahil olmak üzere çeşitli çözüm önerilerine açık olduğu biliniyor.

Aynı şekilde, Ryabkov, ABD ile stratejik istikrar görüşmeleri konusunda da açıklamalarda bulundu. Rusya’nın, “ABD’nin bize stratejik bir yenilgi yaşatma niyeti değişmediği sürece” diyalog kurmaya yanaşmayacağını belirtti. Ayrıca, Washington’un Avrupa’daki müttefiklerinin nükleer silahlarını hesaba katmadan kendi nükleer cephaneliğini sınırlama arzusunu eleştirdi.

BRICS’in genişlemesi ve geleceği

Rusya’da yapılacak zirvenin gündeminde BRICS’in daha fazla genişlemesi bulunmuyor. Yaklaşık 40 ülke BRICS’e katılma ya da yakın iş birliği kurma isteğini dile getirse de birliğin öncelikli hedefi 1 Ocak 2024 itibarıyla katılan yeni üyelerin entegrasyonunu tamamlamak.

Ryabkov, BRICS’in kapılarının açık kalmaya devam edeceğini, ancak birliğe katılacak ülkeler için bazı kriterlerin olduğunu belirtti. Bu kriterler arasında, bağımsız dış politika izleme, uluslararası ve bölgesel meselelerde önemli bir rol oynama ve BRICS ülkeleriyle iyi ilişkiler içinde olma gibi unsurlar bulunuyor.

Kazan’da, BRICS’e yeni bir “ortak ülke” statüsü verilmesine ilişkin bir rapor da sunulacak.

Ryabkov, BRICS içinde bazı zorlukların var olduğunu da kabul etti. Özellikle üye ülkelerin ulusal çıkarlarının her zaman örtüşmediğini, mali konuların da dahil olduğu bazı alanlarda tek bir para birimine geçmenin henüz gündemde olmadığını vurguladı. Ancak, BRICS’in kararlarını oy birliği ile alması gerektiğini belirterek, bu durumun birliğin gelişimini zaman zaman yavaşlatabileceğini ifade etti.

Ryabkov, basın toplantısını bitirirken, uluslararası durumun 1962 Küba Füze Krizi’ne benzerliği hakkındaki soruya yanıt verdi. Batılı muhataplarına seslenerek, nükleer güçler arasında doğrudan bir çatışma olasılığının küçümsenmemesi gerektiğini söyledi. Bakan Yardımcısı, “Şu an keşfedilmemiş bir siyasi ve askeri alanda ilerliyoruz. Rakiplerimizin hata yapma lüksü yok, çünkü bu hatanın bedeli felaket olabilir,” dedi.

Vedomosti gazetesine konuşan Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi Araştırma Direktörü Andrey Kortunov’a göre, BRICS, etkili kararlar alamayan bir tartışma kulübüne dönüşme riskiyle karşı karşıya.

Kortunov, örgütün genişlemesinin durdurulamayacağını ve Kazan’da da genişleme yönünde adımlar atılacağını belirtti. Ayrıca, BRICS ortak ülke statüsünün daha net bir şekilde tanımlanması ve bu statünün, gelecekteki üyelik için bir adaylık statüsü olarak değerlendirilmesi bekleniyor.

Uzman, “Genişleme konusunu askıya alamazsınız. Örgüte şu ya da bu statüde katılmayı uman liderler Kazan’a geliyor,” diyerek sözlerini tamamladı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Lavrov: Ukrayna, ABD ile işbirliği içinde Suriye’de teröristleri eğitiyor

Yayınlanma

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Dışişleri Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde yayımlanan makalesinde çarpıcı iddialarda bulundu. Lavrov’a göre, Ukrayna yönetimi ABD ile koordineli bir şekilde, Suriye’de Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) militanlarını eğitiyor.

Lavrov, “Zelenskiy rejimi, Amerikalılarla iş birliği içinde, Suriye’deki Rus güçlerine karşı savaş operasyonları için yeni İHA üretim teknolojilerini kullanarak Suriye’deki Heyet Tahrir eş-Şam teröristlerini eğitiyor,” ifadelrini kullandı.

Bakan ayrıca, Batılı koalisyonun Suriye’de saldırılarını sürdürdüğünü belirterek, bu durumun “Kiev yönetimini, Batı’nın doğrudan desteğiyle sivilleri ve sivil altyapıyı hedef alan benzer terör faaliyetlerini Rusya topraklarında gerçekleştirmeye teşvik ettiğini” vurguladı.

Lavrov, daha önce 12 Eylül’de büyükelçilerle Ukrayna konusunda yaptığı toplantıda da benzer açıklamada da bulunmuştu.

Bakan, Ukraynalı istihbarat görevlilerinin Suriye ve Afrika’da İslamcı militanları terör eylemleri gerçekleştirmek üzere aktif olarak silahlandırdığını söylemişti.

Ayrıca Lavrov, Ukrayna istihbarat kurumlarının Crocus City Hall konser salonuna yönelik terör saldırısının hazırlanması ve uygulanmasında radikal İslamcıları kullandığını da belirtmişti.

Bununla beraber geçen haftalarda konuya yakın Suriyeli bir kaynak Sputnik haber ajansına yaptığı açıklamada, Ukrayna ordusundan 250 kişilik bir eğitmen grubunun, HTŞ militanlarına insansız hava aracı (İHA) üretimi ve modernizasyonu konusunda eğitim vermek üzere Suriye’nin kuzeyindeki İdlib vilayetine gittiğini bildirmişti.

Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Lavrentyev: İdlib’deki teröristler Ukrayna’nın safında savaşıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English