Diplomasi
Birleşik Krallık, Fas’ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğine destek açıkladı

Büyük Britanya hükümeti, Fransa ve ABD’nin adımlarını yansıtan tarihi bir dönüşümle, Fas’ın Batı Sahra’nın tartışmalı bölgesindeki egemenliğini tanıma planını destekledi.
Londra, Fas’ın bölgenin egemenliğini elinde tutarken sınırlı özerklik tanıyan önerisini, yarım asırdır süren anlaşmazlığı çözmek için “en güvenilir, uygulanabilir ve pragmatik temel” olarak değerlendiriyor.
Dışişleri Bakanı David Lammy pazar günü yaptığı açıklamada, “Bir çözüm için karar alınması çoktan gecikmiştir,” dedi.
Lammy, Fas’ın başkenti Rabat’ta gazetecilere yaptığı açıklamada, bölge halkına daha iyi bir gelecek sağlamak için “çözümün çok geciktiğini” söyledi ve Birleşik Krallık’ın Kuzey Afrika krallığıyla iktisadi bağlarını da güçlendirdiğini belirtti.
Lammy, “Kasım ayında anlaşmazlığın 50. yılına girmeden önce” bu yıl bir çözümün sağlanması gerektiğini ekledi.
İngiltere’den daha büyük bir kıyı şeridi ve çöl alanını kapsayan Batı Sahra, 1975’te İspanyol sömürge güçlerinin çekilmesinden ve Fas’ın bölgeye girmesinden bu yana şiddetli bir şekilde tartışılıyor.
Bağımsızlık isteyen Polisario Cephesi ile aralıklı çatışmalarda 16 yılda yaklaşık 9.000 kişi hayatını kaybetti.
Üç yıl süren ateşkes 2020’nin sonlarında sona erdi. Kısa bir süre sonra, ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimi, Rabat’ın İsrail ile diplomatik ilişkilerini yeniden kurmayı kabul ettiği bir anlaşma ile Fas’ın bu bölge üzerindeki hak iddiasını destekledi.
Fransa da geçen yaz aynı yolu izledi ve nüfusu seyrek ama kaynakları zengin olan bu bölgenin iktisadi kalkınmasının öncelikli olması gerektiğini belirtti.
Fas Dışişleri Bakanı Nasser Bourita pazar günü Lammy ile birlikte yaptığı açıklamada, “Ortak hedeflerimizin çıtasını yükseltiyoruz,” dedi.
Bourita, İngiliz siyasetindeki değişikliği memnuniyetle karşılayarak, yeni tutumun “bu ivmeyi ilerletmeye ve özerklik girişimine dayalı kesin ve karşılıklı olarak kabul edilebilir bir çözüme yönelik BM yolunu desteklemeye büyük katkı sağladığını” söyledi.
İki yetkili, işbirliği alanlarının Batı Sahra’daki yatırımların finansmanına Birleşik Krallık’ın katkısı ile savunma, güvenlik ve bilimsel araştırmayı kapsayacağını belirtti.
Londra’nın tutum değişikliği ve yeni iktisadi ve kültürel işbirliği anlaşmaları, Fas’taki İngiliz firmalarına kamu ihaleleri için fırsatlar yaratacak ve bakana göre, “İngiliz şirketlerinin futbolun en büyük sahnesinde büyük başarılar elde etmesini sağlayacak,” dedi. Lammy, Fas’ın 2030’da ev sahipliği yapacağı FIFA Dünya Kupasına atıfta bulundu.
Lammy, Fas ve Büyük Britanya’nın 800 yılı aşkın süredir devam eden iki krallık arasındaki ilişkilerle temellendirilen ortaklıklarında “yeni bir dönem başlattığını” da sözlerine ekledi.
Birleşik Krallık, ortak bir açıklamada, ihracat kredi kurumu UK Export Finance’ın, Fas’ta yeni iktisadi girişimler için 5 milyar sterlin (yaklaşık 5,9 milyar avro) mobilize etme taahhüdünün bir parçası olarak Sahra’daki projeleri desteklemeyi değerlendirebileceğini belirtti.
Birleşik Krallık daha önce Batı Sahra’nın “kendi kaderini tayin hakkını” destekliyordu.
İspanya ve Almanya da artık Fas’ın özerklik planını resmi olarak destekliyor.
Polisario Cephesini destekleyen ve 2021’de Rabat ile diplomatik ilişkilerini kesen Cezayir ise, Birleşik Krallık’ın pazar günü Fas’ın özerklik planını destekleme kararını “üzüntüyle karşıladığını” açıkladı.
Cezayir Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, “18 yıllık varlığı boyunca bu plan, Sahrawilere müzakere temeli olarak sunulmamış ve birbirini izleyen BM temsilcileri tarafından da hiçbir zaman ciddiye alınmamıştır,” dedi.
Birleşmiş Milletler, Batı Sahra’yı “özerk olmayan bölge” olarak kabul ediyor ve 1991 yılından bu yana bölgede barış gücü misyonu yürütüyor. Bu misyonun amacı, bölgenin geleceği hakkında referandum düzenlemek.
Ateşkes, Fas askerlerinin, Moritanya’ya giden tek yolu engelleyen ayrılıkçıları uzaklaştırmak için bölgenin en güneyine konuşlandırılmasının ardından Kasım 2020 ortasında çökmüştü. Polisario Cephesi, 1991’de var olmadığı için bu yolun yasadışı olduğunu iddia ediyor.
Diplomasi
Rutte, NATO’yu ‘DOGE’ ile tanıştırdı

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, büyük bir yeniden yapılanma çabasının bir parçası olarak ittifak içindeki istihdamı azaltmaya başladı.
Geçen ekim ayında NATO başkanı olarak göreve başlayan Rutte, Brüksel’deki genel merkezde iki bölümü kaldırmayı ve onlarca pozisyonu kesmeyi planlıyor.
“O temelde NATO’yu DOGE’liyor” diyen ittifak yetkilisi, bu yılın başlarında Elon Musk’ın önderliğinde ABD federal hükümetinde gerçekleştirilen radikal küçülme girişimine atıfta bulundu.
Daha önce haber yapılmayan bu yeniden yapılanma, NATO’ya şüpheyle yaklaşan ABD Başkanı Donald Trump’ın bir gün askeri ittifaktan ayrılabileceği endişelerinin yayıldığı ve Trump’ın katılacağı ve salı günü Lahey’de başlayacak kritik zirve öncesinde geliyor.
Reformlar, Ukrayna ve Orta Doğu’yu sarsan savaşlar ve Trump yönetiminin ABD’nin Avrupa’nın güvenliği konusunda gelecekte geri plana çekilebileceği yönündeki uyarıları ile karmaşık bir jeopolitik ve savunma ortamında gerçekleşiyor.
Rutte, Jens Stoltenberg’in on yıllık görev süresinin ardından geçen yıl görevi devraldığında, ilk konuşmasında NATO’yu iyileştirmek için “yapılacak işler” olduğunu duyurmuş ve “Benim görevim, ittifakımızı daha karmaşık bir dünyaya uyum sağlamaya devam etmesini sağlamak,” demişti.
Eski Hollanda başbakanı, ittifakın bürokrasisini yeniden yapılandırmak için hiç zaman kaybetmedi.
Son aylarda personeliyle iki iç toplantı düzenleyerek, NATO’nun uluslararası personel bölümlerinin sekizden altıya indirilmesi de dahil olmak üzere bir dizi değişikliği duyurdu.
Kaldırılacak bölümler, NATO’nun basın servisi olarak görev yapan Kamu Diplomasisi Bölümü ve ittifakın insan kaynakları departmanı olan İcra Yönetimi Bölümü.
Bu bölümlerin işlevleri büyük ölçüde diğer bölümler tarafından üstlenilecek. Fakat ittifakın üye ülkelerinin görüşleri alınarak genel sekreter tarafından atanan bölüm başkanları olan genel sekreter yardımcıları, doğrudan bilgi sahibi bir yetkilinin POLITICO’ya doğruladığı üzere, artık görevlerine devam etmeyecek.
Kamu Diplomasisi Bölümü Genel Sekreter Yardımcısı Marie-Doha Besancenot (Fransa) mart ayında görevinden ayrıldı ve yerine kimse atanmadı. İcra Yönetimi Bölümü başkanı Carlo Borghini (İtalya) de görevinden ayrılacak.
Başka bir yetkili POLITICO’ya, yeniden yapılanma kapsamında düzinelerce pozisyonun kaldırılacağını, ancak kesintilerin “çok yüksek görünmediğini” ve yeni personel alınacağını da ekledi.
Eski bir üst düzey NATO yetkilisi, Rutte’nin ittifakı yeniden yapılandırma planları hakkında POLITICO’ya verdiği demeçte, “Bu, yeni bir genel sekreter geldiğinde olan bir şey,” dedi.
Eski üst düzey yetkili, Rutte’nin reformunun, Amerikan federal çalışanlarının neredeyse hiç uyarı yapılmadan işten çıkarılması ve ABD kurumlarının kapatılmasıyla sonuçlanan Musk’ın kötü şöhretli Devlet Verimliliği Departmanı (DOGE) girişimi kadar pervasız olmadığını söyledi.
Yetkili, “Bu, öncelikleri, mevcut yapıları ve süreçleri gerçekten anlayan içeriden insanlar tarafından yapılıyor. Bu yüzden DOGE’den çok daha uzun vadeli ve bilinçli bir süreç,” dedi.
NATO’nun merkezi Brüksel’de bulunuyor ve Rutte’nin sorumlu olduğu yaklaşık 1.500 uluslararası personel dahil olmak üzere yaklaşık 4.000 kişi çalışıyor.
Çoğu geçici işçi veya “geçici personel”; bunlar genellikle daha genç, altı aylık kısa süreli sözleşmeli kıdemsiz personel. İki mevcut yetkili, POLITICO’ya geçici pozisyonların sayısını azaltmak ve daha fazla pozisyonu kalıcı hale getirmek için belirgin bir değişim olduğunu söyledi.
Eski üst düzey NATO yetkilisi, “Geçici işlerden geçici işlere geçerseniz tutarlılık sağlamak zor,” diyerek, yüksek işgücü devri ve kısa süreli personele bağımlılığı azaltma konusundaki tartışmaların Rutte’den önce başladığını ekledi.
Eski yetkili, “Onlar inanılmaz yetenekli ve kendini işine adamış insanlar ve umarım deneyimleri ve halihazırda güvenlik iznine sahip olmaları nedeniyle uygun sözleşmeli pozisyonlara başvuru şansı bulurlar,” diye ekledi.
İttifak adına konuşan üst düzey bir NATO yetkilisi, personel kesintileriyle ilgili olarak “Genel Sekreter Rutte, etkili ve verimli bir NATO’ya bağlıdır,” ve “NATO karargahının operasyonlarını optimize etmek için bir yeniden yapılanma sürecini başlatmıştır,” dedi.
Yetkili, “Personelin görüşlerinin de alındığı ve müttefikler tarafından onaylanan yeniden yapılanma süreci devam etmektedir,” diye ekledi.
Diplomasi
Alman, Fransız ve İngiliz dışişleri bakanları Arakçı ile görüşecek

Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa dışişleri bakanları, beş gün süren İsrail bombardımanının ardından diplomatik atılım olabilecek bir görüşme için İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı ile bir araya gelmeyi planlıyor.
Görüşme cuma günü (20 Haziran) Cenevre’de gerçekleştirilecek, fakat Tahran’dan kesin onay henüz gelmedi. Görüşme gerçekleşirse, Binyamin Netanyahu’nun İran’ın askeri ve nükleer tesislerine saldırı başlatmasından bu yana ilk yüz yüze diplomatik görüşme olacak.
Arakçı, bu hafta başında üç Avrupa dışişleri bakanıyla telefon görüşmesi yaptı, fakat şu ana kadar Donald Trump’ın Orta Doğu özel temsilcisi Steve Witkoff ile görüşmeyi reddetti ve İsrail’in İran’a yönelik saldırılarının ABD tarafından onaylandığını öne sürdü.
Arakçı, İran’ın İsrail’in saldırısı altında olduğu sürece Witkoff ile görüşmenin imkansız olduğunu söyledi.
Cenevre’de planlanan toplantı öncesinde, İngiliz bakan David Lammy, Washington’da ABD’li mevkidaşı Marco Rubio ile “Orta Doğu’daki mevcut durumun ele alınması” konulu görüşmelerde bulunacak. Toplantıya AB dışişleri şefi Kaja Kallas da katılacak.
ABD ile koordineli olarak gerçekleştirilecek cuma günkü görüşmelerin ana gündemi, İran’ın nükleer programını nasıl azaltmaya veya sonlandırmaya hazır olduğu olacak.
Çarşamba günü geç saatlerde sosyal medyada yaptığı bir paylaşımda Arakçı, İran’ın kendini savunma amacıyla hareket ettiğini belirterek, “İran, her zaman kamuoyuna taahhüt ettiği şeyi eylemleriyle kanıtlamıştır: Nükleer silahlara asla sahip olmak istemedik ve istemeyeceğiz,” dedi.
Arakçı, İsrail ile yapılan görüşmeler hariç, İran’ın “diplomasiye bağlılığını sürdürdüğünü” yazdı ve “Daha önce olduğu gibi, ciddi ve ileriye dönük bir bakış açısına sahibiz,” diye konuştu.
Trump’ın gerilimi yükselten açıklamalarına karşın Fransızlar, İngilizler ve Almanlar diplomasiye ve gerilimin azaltılmasına zaman tanınması çağrısında bulundu. Üç ülke de resmi olarak İran’da “rejim değişikliği” çağrısında bulunmazken, bunun yerine İsrail’in “uluslararası hukuka uygun olarak kendini savunma hakkı” olduğunu söyledi.
Bununla birlikte Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, rejim değişikliğinin olabileceğini ve İsrail’in başkalarının “kirli işini” yaptığını söyledi.
Üç ülke, İran’ın dış denetime tabi olarak düşük saflıkta uranyum zenginleştirmesine izin veren 2015 yılında imzalanan İran nükleer anlaşmasının imzacıları.
Trump, 2018 yılında ülkesini anlaşmadan çekmiş; bir yıl sonra İran, anlaşmadan kısmen çekildiğini açıklamıştı.
Üç ülkeden hiçbiri bu tutumundan vazgeçtiğine dair kamuoyuna herhangi bir açıklama yapmadı. ABD, İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin tamamen durdurulmasını talep ediyor.
Diplomasi
AB ve Avustralya, güvenlik ve savunma ortaklığını müzakere edecek

AB ve Avustralya, “Güvenlik ve Savunma Ortaklığı” müzakerelerine başlayacaklarını duyurdu ve “serbest ticaret müzakerelerini ilerletme” taahhüdünü yineledi.
Planlanan savunma ortaklığını duyuran açıklamada, Avrupa Komisyonu “savunma sanayii, siber ve terörle mücadele gibi alanlar da dahil olmak üzere mevcut ve gelecekteki işbirliği için bir çerçeve sağlayacağını” belirtti. Fakat Brüksel, gelecekteki anlaşmanın “askeri konuşlandırma yükümlülüğü içermediğini” vurguladı.
Savunma müzakerelerinin başlatılması kararı, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Konseyi Başkanı António Costa ve Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’nin Kanada’da düzenlenen G7 zirvesi sırasında yaptıkları görüşmenin ardından alındı.
Albanese yaptığı açıklamada, “Bu, ortak savunma tedarik fırsatlarının önünü açacak ve hem endüstrilerimize hem de güvenliğimize fayda sağlayacak,” dedi.
Leyen ise yaptığı açıklamada, “Gerilimin ve stratejik rekabetin arttığı bir dönemde, güvenilir ortaklar birbirlerine destek olmalıdır,” dedi. Leyen, AB ve Avustralya’nın ayrı ayrı “iktisadi güvenlik de önemli olduğu için serbest ticaret müzakerelerini ilerletmeye kararlı” olduğunu da sözlerine ekledi.
Brüksel ve Canberra, 2018 yılında serbest ticaret anlaşması müzakerelerine başlamış, fakat 2023 yılında Avustralya Ticaret Bakanı Don Farrell’ın AB pazarına erişim eksikliğinden şikayet ederek müzakereleri son anda çökertmesi üzerine müzakereler sonuçsuz kalmıştı.
Ne var ki, ABD Başkanı Donald Trump’ın dünya çapında gümrük vergileri uygulamaya koymasıyla AB-Avustralya anlaşması rafa kaldırıldı ve Komisyon gece yaptığı açıklamada “Avustralya-Avrupa ilişkilerinde güçlü bir ivme” olduğunu belirtti.
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya1 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Görüş3 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Ortadoğu1 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Dünya Basını1 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Diplomasi4 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3