Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Bozacının şahidi von der Leyen

Yayınlanma

Güney Afrika’nın dünkü duruşmada soykırım niyetinin kanıtı olarak 15 BM Özel Raportörü ve 21 BM Çalışma Grubu üyesine atıf yapması üzerine İsrail, savunmasında AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in İsrail’i destekleyen açıklamalarını kanıt gösterdi.

Güney Afrika Cumhuriyeti’nin, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının Soykırım Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle Uluslararası Adalet Divanında (UAD) açtığı davada İsrail’in hukuk ekibi, suçlamaları yanıtlamak yerine Güney Afrika yönetimine ithamda bulunmayı tercih etti.

UAD’de dün başlayan duruşmada davacı Güney Afrika’nın İsrail’e yönelik suçlamaları ele alınırken bugünkü oturumda İsrail hukuk ekibinin savunmasını tamamlamasıyla duruşmalar sona erdi.

Duruşmanın başında söz alan İsrail Dışişleri Bakanlığı Hukuk Danışmanı Tal Becker, Güney Afrika’nın ülkesine yönelik Gazze’de soykırım yaptığı suçlamasını reddetti. Becker, Birleşmiş Milletler dahil birçok uluslararası kuruluşça da teyit edilen Gazze’de katledilen sivillerin sayısı gibi suçlamaların “Hamas tarafından sağlanan doğrulanmamış istatistiklere” dayandığını öne sürdü.

Becker, Güney Afrika’nın davasını “iftira” olarak nitelendirdi ancak Güney Afrika’nın İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere 23 binden fazla Filistinliyi öldürdüğünü; okullar, üniversiteler ve hastaneler dahil sivil altyapıyı tahrip ettiğini söylediği soykırım iddialarına ayrıntılı olarak değinmedi. Becker, savunmasında İsrailli kadın esirlerin fotoğrafını da gösterdi fakat bu kişilerin sosyal medyada paylaşılan görüntülerdeki dans eden İsrailli kadın askerler olduğunu belirtmedi. Öte yandan davacı Güney Afrika’ya Hamas’la bağlantısının bulunduğu suçlamasını yönelten Becker, “Güney Afrika’nın Hamas ile yakın ilişkilere sahip olduğu kamuoyunun malumudur” ifadesini kullandı.

Becker, 7 Ekim’deki saldırıları gerçekleştiren Kassam Tugaylarının üyeleri arasındaki konuşmalara ait olduğunu öne sürdüğü ses kayıtlarını duruşmada dinletti, bu kayıtların nasıl elde edildiği ve konuşanların Kassam savaşçıları olduğunun nasıl anlaşıldığına ilişkin ise açıklama yapmadı.

Becker, Hamas yetkilisi olduğunu iddia ettiği kişinin televizyon programındaki röportajında İsrail’e yönelik saldırıların sürmesi gerektiği şeklindeki açıklamasını hakimlere izlettirdikten sonra konuşmacının videonun devamında İsraillilere soykırım yapılması çağrısında bulunduğunu öne sürdü fakat videonun devamını mahkeme heyetine göstermedi.

İsrail’in kendisini savunma hakkının bulunduğunu belirten Becker, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in “İsrail’in insancıl hukuk çerçevesinde kendisini savunma hakkına sahip olduğuna” ilişkin ifadelerinden de alıntı yaptı.

Güney Afrika dünkü duruşmada İsrail’in Filistinlilere yönelik soykırım girişimine 15 Birleşmiş Milletler (BM) Özel Raportörü ve 21 BM Çalışma Grubu üyesinin de açıklamalarını kanıt göstermişti.

Davanın reddini savundu

İsrail heyetinin başındaki Malcolm Shaw da Güney Afrika’nın soykırım suçlamalarını reddetti ve “Her çatışma soykırım değildir” şeklinde savunma yaptı.

İsrail ile Güney Afrika arasında Soykırım Sözleşmesi’nin ihlaline ilişkin “uyuşmazlık” bulunmadığını öne süren Shaw, bu sebeple davanın reddedilmesi gerektiğini iddia etti.

Shaw, Güney Afrika’nın suçlamalarda bulunmasının ardından İsrail tarafının görüşme yapmak istediğini fakat sonuç alamadığını, Güney Afrika yönetiminin bunun yerine konuyu UAD’de ele almak istediğini ileri sürdü. Ayrıca Shaw, Gazze’ye bombardımandan önce telefonla ve broşürlerle bilgilendirmeler ve uyarılar yapılmasının amacının “soykırım olmadığını” gösterdiğini iddia etti.

Shaw, genel olarak İsrailli yöneticilerin soykırım niyeti taşıyan açıklamalarının yanı sıra sivilleri korumayı amaçlayan “barışçıl açıklamalarının da bulunduğu” savunmasını yaptı.

Gazze’de insani dram yaşandığını kabul etti

Duruşmaya verilen 10 dakikalık aranın ardından söz alan avukatlardan Galit Raguan, Hamas’ın hastaneleri sıklıkla kullandığını ve hastanelerin altında tüneller olduğunu öne sürdü. Öte yandan Raguan, Gazze’de insani dram yaşandığı gerçeğini kabul etti fakat İsrail’in bu dramı azaltmak için gerekeni yaptığını savundu.

İsrail tarafının avukatlarından Omri Sender, 7 Ekim’den sonra Gazze’ye su ve gıda akışının kesilmesi emri veren İsrailli siyasilerin açıklamalarının aksine, İsrail’in Gazze’ye insani yardım girmesini sağladığını savundu. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu birkaç ülkenin Gazze’ye yardım götürdüğünü söyleyen Sender, bölgeye insani yardımların girdiğini fakat Hamas’ın yardımlara el koyduğunu iddia etti.

Soykırım imaları ifade özgürlüğüymüş

Avukatlardan Christopher Staker, Güney Afrika’nın ihtiyati tedbir taleplerinin kabul edilmesinin Hamas’ın toparlanması, yeniden saldırıya hazırlanması ve esirleri pazarlık kozu yapmasına imkan sağlayacağını öne sürdü. Staker, talep edilen ihtiyati tedbirlerin, İsrail’in kendisine yönelik saldırılara yanıt vermesini engelleme amacı taşıdığını savundu. Avukat Staker, Güney Afrika’nın İsrail’e Gazze’deki askeri operasyonlarını derhal durdurması çağrısının “şaşırtıcı” olduğunu söyledi.

Stalker, İsrailli yetkililerin Gazze’de soykırımı ima eden açıklamalarıyla ilgili, İsrail’de ifade özgürlüğü olduğunu savundu ve bunun sınırlarını aşabilecek bazı açıklamaların da savcılıkça incelenmekte olduğunu iddia etti.

DİPLOMASİ

Alman Rheinmetall, savaş dronu geliştirmek için ABD’li yazılım şirketi ile güç birliğine gidiyor

Yayınlanma

Almanya’nın en büyük savunma şirketi Rheinmetall, hızla gelişen endüstriyi sarsacak bir hamleyle, otonom savaş alanı dronlarını kontrol etmek için ortak işletim standartları geliştirmek üzere ABD’li bir yazılım şirketi ile birlikte çalışıyor.

Financial Times’ın (FT) aktardığına göre ortaklık kapsamında Rheinmetall, askeri çapta bir sistem kurmak amacıyla insansız hava araçlarını Virginia merkezli Auterion tarafından geliştirilen yazılımla entegre edecek.

Yazılımı halihazırda Ukrayna’daki insansız hava araçları tarafından kullanılan Auterion’un CEO’su Lorenz Meier, “İnsanlı sistemlerden insansız sistemlere genel bir geçişte, otonom sistemlerin birbirleriyle konuşabilmesi çok önemlidir,” dedi.

Ukrayna savaşı dronların ve diğer otonom sistemlerin gelişimini hızlandırdı ve sektörün “yazılım tanımlı” savaş olarak adlandırdığı, hassasiyeti ölçekle birleştiren bir ortam yarattı. Bu sistemlerin çoğalması ve birlikte çalışabilmesi için ortak bir işletim standardı gerekli.

Meier, Auterion’un işletim sisteminin “müşterinin tüm insansız hava araçlarını ortak bir temelde birleştirmesine ve farklı üreticileri ortak bir mimariye entegre etmesine” olanak sağlayacağını söyledi.

Rheinmetall’in dijital şefi Timo Haas, Ukrayna’da faaliyet gösteren “iki yüzden fazla farklı insansız hava sistemi” ile “askeri eğitimin çok maliyetli ve zaman alıcı olduğunu ve sistemlerin birlikte çalışabilirliğinin garanti edilmediğini” söyledi.

Haas, “Homojen bir işletim sisteminin geliştirilmesi, insansız sistemlerin verimli ve ölçeklenebilir bir şekilde konuşlandırılmasını sağlayacaktır,” diye ekledi.

Auterion, diğer şirketlerle birlikte, ABD Savunma Bakanlığının otonom sistemler için açık kaynaklı bir standart geliştirme girişiminin bir parçası. Şirket, Rheinmetall ile ortaklığının NATO müttefikleri arasında da benzer bir yaklaşımın benimsenmesine yardımcı olacağını umuyor.

Rheinmetall ile ortaklığı savunma sanayinde önemli bir evrimsel adım olarak gören Meier, “NATO’daki her ülke kendi insansız hava aracı iletişim standardına sahip olsaydı, NATO birlikte savaşamazdı,” dedi.

Tanklar ve piyade savaş araçlarının yanı sıra savaş dronları da üreten Rheinmetall, Ukrayna’daki savaşın ve Avrupa hükümetlerinin savunma harcamalarını artırmasının en büyük kazananlarından biri olarak ortaya çıktı.

Şirketin CEO’su Armin Papperger, yapay zekânın savaş üzerindeki etkisi konusunda son derece açık sözlü. Ekim ayında Ft’ye verdiği demeçte, askerlerin “doğru kararı” vermek için giderek daha fazla yapay zekaya güveneceklerini söylemişti.

CEO, “Bir örnek vereyim: Sizin tarafınızda beş, düşman tarafında ise 20 farklı tankınız var ve yapay zeka size hangi tankınızın düşmanı vurmak için en iyi konumda olduğu ve hangi düşmana karşı savaşmanız gerektiği bilgisini veriyor,” demişti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump: Ukrayna, Rusya ile masaya oturmak istiyor

Yayınlanma

Donald Trump, Ukrayna ve Rusya arasındaki çatışmanın durdurulması gerektiğini vurgularken, Ukrayna’nın büyük kayıplar verdiğini belirtti. Görüşmeler kapsamında Trump ekibinden farklı barış önerileri sunulurken, bu planların çatışmaların dondurulması ve Ukrayna’nın NATO üyeliğinin ertelenmesi gibi şartları içerdiği bildirildi.

ABD Başkanı seçilen Donald Trump, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in Rusya ile bir anlaşma yaparak savaşı durdurmayı hedeflediğini belirtti.

Truth Social hesabında yaptığı paylaşımda Trump, “Zelenskiy ve Ukrayna da bir anlaşma yapmak ve bu çılgınlığı sonlandırmak istiyor. Ukrayna, yaklaşık 400 bin asker ve çok sayıda sivil ciddi kayıplar verdi. Derhal ateşkes ilan edilmeli ve müzakerelere başlanmalı,” ifadelerini kullandı.

Trump’a göre Ukrayna’da şu ana kadar 600 bin Rus askeri öldürüldü ya da yaralandı ve bu çatışmanın süresiz devam etmesi mümkün değil. Ayrıca Trump Moskova’nın Ukrayna’daki savaş nedeniyle zayıfladığını savundu.

Trump, “Boşuna çok fazla hayat kaybediliyor, aileler yok oluyor ve bu durum sürerse sonuçlar çok daha trajik ve geniş kapsamlı olabilir. Vladimir’i iyi tanırım. Şimdi harekete geçme zamanı. Çin bu süreçte destek olabilir. Dünya bekliyor!” diye ekledi.

Geçtiğimiz perşembe günü The Wall Street Journal (WSJ), Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’in danışmanı Yermak’ın Washington’da Trump ekibiyle ilk görüşmeleri gerçekleştirdiğini bildirmişti. Görüşmelerin ayrıntıları paylaşılmazken, gazetenin kaynakları Ukrayna tarafının Trump ekibiyle ilişkiler geliştirmeye ve Rusya ile barış sağlama isteğini iletmeye çalıştığını söylemişti.

Ancak gazeteye konuşan bir yetkili, “Bu, sürdürülebilir bir barış olmalı. İstikrarsız ve geçici bir barış ne ABD’nin ne de Ukrayna’nın çıkarlarına hizmet eder,” demişti. Fakat hangi çözüm senaryosunun uygulanabileceğine dair bir bilgi paylaşılmadı.

Görüşmelere ABD Başkan Yardımcısı olarak görev yapacak JD Vance, İç Güvenlikten Sorumlu Başkan Yardımcısı Mike Walz ve Trump’ın Ukrayna özel temsilcisi Keith Kellogg da katıldı. Yermak ayrıca Florida’da, Trump’ın döneminde Beyaz Saray personelinin başına geçecek olan Susie Wiles ile de bir araya geldi.

Reuters’a konuşan kaynaklara göre Trump’ın danışmanları, Ukrayna’daki savaşı bitirmek için en az üç farklı plan önerdi. Bu planlardan biri, ABD’nin Ukrayna’ya sağladığı yardımları pazarlık aracı olarak kullanıp tarafları müzakereye zorlamayı içeriyor. Başka bir plan ise cephe hattı boyunca bir askerden arındırılmış bölge oluşturulmasını ve Ukrayna’nın tarafsız statüsünün garanti altına alınmasını öneriyor.

Diğer bir girişim ise Richard Grenell tarafından hazırlandı ve özerk bölgelerin oluşturulması ile Kiev’in NATO’ya davet edilmemesi şartını içeriyor.

Ukrayna’da müzakere gündemi: Toprak mı güvenlik garantisi mi?

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD ve Britanya, HTŞ’yi “terör” listesinden çıkarmayı planlıyor

Yayınlanma

Suriye’de Beşar Esad yönetiminin çekilmesi ile birlikte başkent Şam’ın kontrolünü ele geçiren Heyet Tahrir eş-Şam’ı (HTŞ) “normalleştirme” hamlesi devam ediyor.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) üyelerinin yanı sıra Kanada ve Türkiye gibi ülkeler tarafından da “terör örgütü” kabul edilen HTŞ, bir süredir “ılımlı” mesajlar veriyordu.

2021 yılında PBS’e verdiği mülakatta örgütün lideri Ebu Muhammed el-Colani ABD’ye seslenerek, “Onlara mesajımız kısa. Biz burada sizin için herhangi bir tehdit oluşturmuyoruz, bu nedenle insanları terörist olarak sınıflandırmanıza ve onları öldürmek için ödüller ilan etmenize gerek yok,” demişti.

Colani, ABD ile “ortak nokta” bulabileceklerini, “bölgede devam eden insani krize ve acılara son vermek” ve “Türkiye’ye ya da Avrupa’ya kaçan ve Avrupa’nın her yerinde yerlerinden edilen Suriye halkı ya da Avrupalıların kendileri için büyük sorunlar yaratan mülteci kitlelerine” son verebileceklerini söylemişti.

Şimdi, Şam yönetimi devrildikten sonra Esad karşıtı güçlerin en büyük dış destekçilerinden ABD ve Britanya, HTŞ’yi “terör” listesinden çıkarmaya hazırlanıyor.

Washington Post’ta (WP) Michael Birnbaum imzalı ve “Biden yönetimi HTŞ’yi terör listesinden çıkarmayı göz ardı etmeyecek” başlıklı haberde görüşlerine yer verilen üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi, ABD’nin Suriye lideri Beşar Esad’ı deviren “isyancı grupla” daha derin bir ilişki kurmak için bu grubu “terör listesinden” çıkarma ihtimaline işaret etti.

Üst düzey yönetim yetkilisi HTŞ için, “Bu geniş bir grup çeşitliliği [barındırıyor]. Bence akıllı olmalıyız… ve aynı zamanda sahadaki gerçekler konusunda çok dikkatli ve pragmatik olmalıyız,” dedi.

Adının gizli kalması kaydıyla gazetecilere bilgi veren yetkili, Biden yönetiminin grubu terör listesinden çıkarıp çıkarmayacağı sorusu üzerine bunu ihtimal dışı bırakmayı reddetti.

Yetkili, “HTŞ yine doğru şeyler söylüyor. Şimdiye kadar doğru olanı yaptılar ama tek grup onlar değil. Güneyden Şam’a ulaşan bir dizi muhalif grup var ve bunlar çok farklı,” ifadelerini kullandı.

Yetkili, Suriye içindeki kimyasal silahların izlenmesinin Biden yönetimi için “birincil odak noktası” olduğunu, fakat uzmanların durumun kontrol altında olduğundan “oldukça emin” olduğunu söyledi.

Yetkili, ülkenin kuzeydoğusunda Türk ordusu ve Suriye Milli Ordusu (SMO) ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yaşanan bazı çatışmalara rağmen ABD hükümetinin Suriye içinde daha fazla çatışma çıkmasını önlemek için çalıştığını söyledi.

ABD’li, “Bunun için herkesin muazzam bir çaba göstermesi gerekecek. Gelecekte daha iyi bir Suriye inşa etmek isteyenlerin odak noktasının bu olması gerektiğini düşünüyoruz. Ek cephelerin açılması kimsenin çıkarına değil,” dedi.

Birleşik Krallık da benzer bir adımı atmaya hazırlanıyor. Kabine Ofisini yöneten Hükümetlerarası İlişkiler Bakanı Pat McFadden, Londra’nın HTŞ üzerindeki yasağı gözden geçireceğini söyledi.

Sky News’e konuşan McFadden, hükümetin yasağı tekrar gözden geçirip geçirmeyeceği sorusuna verdiği cevapta, “Evet, bunu düşüneceğiz ve bence bu kısmen o grubun şu anda nasıl davrandığına bağlı olacak. Ama bence dünyanın dört bir yanında bu [grubu] yasaklayan ülkeler, sadece Birleşik Krallık değil, ABD ve Avrupa ülkeleri de, bence muhtemelen şimdi buna bakacak ve gelecekte ne olacağını görecek,” dedi.

İngiliz yetkili bir karar almanın ne kadar süreceği sorulduğunda ise bunun uzun sürmeyeceğini, bunu “oldukça hızlı bir şekilde yapmalarının gerekeceğini” savundu.

Pazar günü MI6 eski şefi John Sawers, Britanya’nın yasağı yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söylemiş ve HTŞ’nin bir “terör örgütü değil, kurtuluş hareketi gibi davrandığını” öne sürmüştü.

Yasaklı gruplar listesinden sorumlu olan İçişleri Bakanlığı, bir değişiklik olabileceğine dair bir ipucu olarak, HTŞ’nin 2017’de yasaklanmasından bu yana El Kaide ile ilişkisinin değiştiğini ileri sürdü.

Bakanlık, “HTŞ’nin El Kaide ile ilişkisi değişti ve iki örgüt arasında bir ayrışma yaşandı,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English