Bizi Takip Edin

Avrupa

CDU-SPD kabinesinde kimler yer alacak?

Yayınlanma

Almanya’da müstakbel şansölye Friedrich Merz’in muhafazakâr bloğu CDU/CSU ve Sosyal Demokratlar (SPD) bir koalisyon anlaşması imzaladı, fakat parti liderleri yeni hükümette kilit bakanlıkları kimin yöneteceğini henüz açıklamadı.

Bununla birlikte, koalisyon planında hangi partinin hangi bakanlığı alacağı belirtildiği için, ana adayların kim olduğuna dair bazı göstergeler var.

Koalisyon anlaşmasına göre CDU dışişleri ve ekonomi bakanlıklarını alırken, SPD maliye ve savunma bakanlıklarını kontrol edecek. İçişleri bakanlığı ise CDU’nun Bavyera’daki kardeş partisi Hıristiyan Sosyal Birlik’in (CSU) olacak.

İşte POLITICO’ya göre Berlin’in bazı kilit bakanlık pozisyonları için muhtemel adayların kısa listesi.

Dışişleri Bakanlığı

Johann Wadephul

CDU’nun kıdemli bir milletvekili ve dış ve savunma politikasına odaklanan parlamento grup başkan yardımcısı olan Wadephul’un Washington ve Brüksel ile uzun süredir devam eden bağları var ve dışişleri bakanlığı görevi için en olası isim olarak görülüyor. 

Armin Laschet

CDU’nun eski lideri ve batı eyaleti Kuzey Ren-Vestfalya’nın başbakanı uluslararası forumlarda aktif olmaya devam etti ve dışa dönük üst düzey bir rol arayışında olduğu görülüyor. Laschet’in atanması, partisinin şansölye adayı olduğu 2021 yılındaki tarihi kaybının ardından siyasi bir geri dönüşü temsil edecek.

Jens Spahn

Halen CDU meclis grup başkan yardımcısı olan Spahn dış politika uzmanı değil fakat güçlü ABD ağı, özellikle de Cumhuriyetçilerle olan bağları bir avantaj olarak görülüyor. Spahn geçen yıl Cumhuriyetçi Ulusal Konvansiyon’a katıldı ve Merz’in Trump yönetimiyle bağlantı kurma ihtiyacı göz önüne alındığında daha alışılmadık bir seçenek olarak anılıyor.

Savunma Bakanlığı

Boris Pistorius

Almanya’nın en popüler siyasetçileri arasında yer alan Pistorius’un savunma bakanı olarak görevine devam etmesi bekleniyor.

SPD’li Şansölye Olaf Scholz, Ukrayna savaşının başlamasından yaklaşık bir yıl sonra Pistorius’u savunma bakanı olarak seçmişti. Pistorius o zamanlar ulusal liderlik deneyimi olmadığı için alışılmadık bir seçim olarak görülüyordu. Fakat o zamandan bu yana hem yurtiçinde siyasi yelpazenin her iki tarafındaki politikacıların hem de yurtdışındaki birçok NATO mevkidaşının saygı ve hayranlığını kazandı.

Ukrayna konusunda nispeten “şahin” bir tutuma sahip olan ve Almanya’nın silahlı kuvvetlerini “savaşa uygun” hale getirmek için modernize etmeye çalışan Pistorius, görevine devam etmek istediğini söyledi.

Maliye Bakanlığı

Lars Klingbeil

Halen SPD’nin eş başkanı olan Klingbeil, partinin en disiplinli iletişimcilerinden biri ve Scholz sonrası geçiş sürecinde partiyi yönlendiren kilit isimlerden biri olarak görülüyor. Aynı zamanda güçlü bir makam olan maliye bakanlığı için de en olası seçenek olarak görülüyor.

Klingbeil koalisyon müzakereleri sırasında partisi adına öncü bir rol üstlendi ve bu görev için diğer adayların sahip olduğu teknokratik becerilere sahip olmasa da, ülkenin savunma ve altyapı için yüz milyarlarca avroluk yeni harcamayı serbest bırakmaya hazırlandığı bir dönemde atanması SPD’ye nüfuz ve maliye üzerinde kontrol sağlayacak.

Jörg Kukies

Uzun süredir Scholz’un yakın danışmanı olan Kukies, trafik lambası adı verilen üç partili koalisyonunun kasım ayında çökmesinin ardından geçici maliye bakanlığı görevini üstlendi.

Tecrübeli bir teknokrat ve eski Goldman Sachs yöneticisi olan Kukies, son haftalarda Washington ziyareti de dahil olmak üzere daha yüksek bir profil çizdi.

Ekonomi Bakanlığı

Carsten Linnemann

CDU’nun politika şefi ve Merz’in en yakın müttefiklerinden biri olan Linnemann, partinin son yıllardaki ekonomik gündemini şekillendirmesiyle tanınıyor.

Eğitimli bir iktisatçı olan Linnemann, profilini deregülasyon, mali disiplin ve arz yönlü reformun savunucusu olarak oluşturdu ve karbonsuzlaştırma ve devlet öncülüğünde endüstriyel dönüşümü savunan Yeşiller’in ekonomi bakanı Robert Habeck’in yaklaşımından net bir şekilde ayrıldı.

İçişleri Bakanlığı

Alexander Dobrindt

Uzun yıllar CSU’da siyaset yapan eski ulaştırma bakanı Dobrindt, göç ve polis konularında sert söylemleriyle tanınıyor ve Merz’in vaat ettiği göç baskısını uygulamak için uygun bir isim.

Dobrindt’in liderliği bakanlığa “daha popülist, kanun ve düzen yanlısı” bir ton getireceği düşünülüyor.

Avrupa

Vučić: Sırbistan’da 15 Mart’ta renkli devrim girişimi oldu

Yayınlanma

Sırbistan Cumhurbaşkanı Vučić, 15 Mart’ta ülkede iktidarı ele geçirme amaçlı bir renkli devrim girişiminde bulunulduğunu söyledi. Rusya Federal Güvenlik Teşkilatı’nın (FSB) Belgrad’daki protestolarda polisin ses topu kullanmadığını belirten raporunun ardından konuşan Vučić, yanıltıcı bilgi yayanların hesap vereceğini söyledi.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić, 15 Mart’ta ülkede iktidarı ele geçirmek amacıyla bir renkli devrim girişiminde bulunulduğunu öne sürdü.

Cumhurbaşkanı Vučić’in açıklaması, Rusya Federal Güvenlik Teşkilatı’nın (FSB) Sırbistan polisinin envanterindeki akustik cihazların protestolar sırasında kullanılmadığını belirten resmi raporunun yayınlanmasının ardından geldi.

Instagram hesabından paylaşımda bulunan Sırp lider, “Kamuoyunu yanıltan ve ses topu ya da diğer akustik cihazların kullanıldığına dair yalan söyleyen herkesten hesap sorulması için şahsen çaba göstereceğim ve ısrarcı olacağım,” ifadelerini kullandı.

FSB, Sırp Güvenlik Teşkilatının talebi üzerine 15 Mart’ta Belgrad’da yaşanan olayları analiz etti ve provokasyon belirtileri olduğu sonucuna vardı.

Raporda, polisin akustik yayıcılar kullandığına dair iddiaların doğrulanmadığı, yapılan testlerin bu cihazların etkisiz olduğunu gösterdiği ve kayıtlarda herhangi bir manipülasyon izine rastlanmadığı belirtildi.

Uzmanlar, mitinge katılanların eş zamanlı hareketler sergilediğini ve bunun merkezi bir koordinasyona işaret edebileceğini kaydetti.

Olayların merkezinde, özel teçhizatın etkisini taklit eden ve ambulans binası önünde piroteknik malzeme kullanan bir grubun bulunduğu tespit edildi.

15 Mart’ta Belgrad’da, 2017’den beri görevde olan Cumhurbaşkanı Vučić’in politikalarına karşı en kitlesel protesto gösterisi düzenlenmişti.

Sırbistan İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre gösteriye yaklaşık 107 bin kişi katılırken, sivil toplum kuruluşları bu sayının 325 bine kadar çıktığını belirtmişti.

Sırbistan hükümeti Belgrad’daki protestoların ardından istifa etti

Okumaya Devam Et

Avrupa

CDU’dan AfD’ye karşı yumuşama sinyalleri

Yayınlanma

23 Şubat’taki erken federal seçimlerinden birinci parti çıktıktan sonra üçüncü sıradaki SPD ile koalisyon kurma kararı alan Hıristiyan Demokratlar (CDU), daha önce herhangi bir ilişki kurmayı reddettikleri Almanya için Alternatif’e (AfD) daha “nüanslı” yaklaşacaklarının sinyalini veriyorlar.

Siyah-kırmızı (CDU/CSU-SPD) koalisyon mutabakatında “aşırı sağ” ile hiçbir şekilde temas etmeme maddesi kayda geçmesine rağmen, bazı AfD’li milletvekillerinin meclisteki başka partilerle “arka kapıdan” görüşmeler yaparak işbirliği arayışında olduğu bildiriliyor.

POLITICO’ya konuşan AfD’li yetkililer, bazı AfD milletvekillerinin kapalı kapılar ardında diğer partilerin üyeleriyle bağlar kurduğunu ve göç ve AB karşıtı politikaları destekleyen grubun kilit parlamento panellerine başkanlık etmesi için destek sinyalleri aldığını söyledi.

AfD oyların yüzde 20’sinden fazlasını alarak ve 152 sandalye kazanarak Federal Meclis’teki ana muhalefet partisi haline geldi ve bu da kendisine çeşitli komisyonlara başkanlık etme hakkı verdi.

AfD, Avrupa Parlamentosu’nda genişleme hedefinde

Komite başkanları tartışmaları yönlendirdiği, uzman tanıkları çağırdığı ve yasama gündemini etkilediği için bu makamlar gerçek bir güce sahip.

CDU’nun ağır toplarından eski sağlık bakanı Jens Spahn Bild’e verdiği demeçte AfD’ye “parlamenter prosedür ve süreçlerde diğer muhalefet partileri gibi” davranılması gerektiğini söyledi.

Milletvekillerinin “seçmenler bize bir şey söylemek istediği için bu kadar güçlü bir şekilde orada oturduklarını” ve “bu seçmenleri ciddiye almamız gerektiğini” de sözlerine ekledi.

Şimdiye kadar, AfD’nin, tarihsel olarak her parlamento grubuna verilen bir görev olan Federal Meclis başkan yardımcılığını üstlenmesi defalarca engellendi.

CDU/CSU parlamento grubu başkan yardımcısı Johann Wadephul, ablukanın AfD’nin mağduriyet iddiasında bulunmasına yardımcı olduğunu savundu.

Wadephul RND’ye yaptığı açıklamada, AfD adaylarının “geçmişte uygunsuz davranmamışlarsa” komisyonlara başkanlık etmelerine izin verilmesini desteklediğini söyledi.

Sahra Wagenknecht: CDU-SPD iktidarı, AfD’yi güçlendiriyor

Merz seçim kampanyası sırasında AfD’nin parlamentodaki oylarına güvenerek göçle ilgili bir yasa teklifini kabul ettirmeye çalışmış ve çok eleştiri almıştı.

POLITICO’ya göre CDU’nun stratejisi, “insanların hoşuna gitmeyeceği umuduyla”, aşırı sağa sorumluluklar ve yayın süresi vermeye doğru kaymış gibi görünüyor.

Parti içinde yükselen bir yıldız olarak görülen CDU milletvekili Philipp Amthor, faz gazetesine verdiği demeçte, “Bu partinin prosedürel hilelerle değil, tutkulu ve esaslı tartışmalarla geri çekilmesi gerektiği konusunda meşru bir nokta var,” dedi.

Fakat tüm CDU üyeleri bu yeni tutumu benimsemiyor. Uzun süredir milletvekilliği yapan Roderich Kiesewetter AfD’yi “Almanya için bir güvenlik tehdidi” olarak nitelendirdi ve yayın kuruluşu RBB’ye “AfD milletvekillerinin, tıpkı bütçe güven komisyonuna ait olmadıkları gibi, istihbarat servislerini denetleyen parlamento gözetim paneline de ait olmadıklarını” savundu.

Geçen hafta Merz’in partisiyle hükümet anlaşması yapan SPD, bu konuda CDU ile şimdiden çatışmaya başladı. Tagesspiegel’e konuşan SPD Parlamento Sekreteri Katja Mast, “AfD diğerleri gibi bir parti değil. Başta parlamentomuz olmak üzere demokratik kurumlarımızı tam bir kararlılıkla koruyacağız,” dedi.

Komisyon başkanlığı görüşmeleri hâlâ devam ediyor ve muhtemelen Merz’in yemin etmesi beklenen 6 Mayıs’tan sonra sonuçlanacak.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Almanya’da Palantir ve gözetleme tartışması

Yayınlanma

ABD’de yeni Trump yönetimi ve Pentagon ile bağları bilinen veri analitiği şirketi Palantir’in gelecekte tüm Almanya’yı gözetleme ihtimali tartışma yarattı.

CDU/CSU ve SPD arasındaki koalisyon anlaşmasına göre, bir sonraki Alman hükümeti polisin otomatik veri aramalarına erişimini kolaylaştırmayı planlıyor. Bunun için de Palantir’inki gibi standartlaştırılmış analiz yazılımları gerekiyor.

Kasım ayında dağılan trafik lambası koalisyonu ve SPD’li İçişleri Bakanı SPD’li Nancy Faeser, Palantir’in kullanılmasını reddetmişti. Bunun yerine, artan veri hacminin daha verimli bir şekilde analiz edilmesini sağlayacak ayrı bir BT sistemi geliştirilecekti.

Fakat Berliner Zeitung’da yer alan bir habere gire, CDU/CSU ve SPD koalisyon müzakerelerinde CSU’nun gelecekte Federal İçişleri Bakanlığını devralması konusunda anlaştı ve bu, Palantir’in federal düzeyde daha büyük bir şans elde edeceği anlamına geliyor.

CSU’nun iktidarda olduğu Bavyera’da, eyalet polisi geçen yılın ağustos ayından bu yana ABD’li şirketin yazılımını kullanıyor.

Palantir CEO’su Karp’tan Silikon Vadisi’ne: Silah başına!

Bavyera İçişleri Bakanlığına göre, prosedürler arası araştırma ve analiz platformu VeRA, “çok çeşitli kaynaklardan gelen büyük miktarda veriyi hızlı ve güvenilir bir şekilde analiz etmeyi ve işlemeyi ve yüksek hızda önemli bulgular üretmeyi” mümkün kılıyor.

Hessen ve Kuzey Ren-Vestfalya da halihazırda Palantir kullanıyor. Bayerischer Rundfunk’tan alınan bilgiye göre, Berlin ve Baden-Württemberg de şu anda şirketle işbirliği yapmayı inceliyor.

Federal Konsey de yazılımın ülke çapında kullanılması için baskıyı artırıyor. Konsey 21 Mart’ta verdiği bir karar önergesinde, “bazı eyalet polis güçleri tarafından kullanıldığı gibi, ortaklaşa işletilen bir veri analiz platformunun kısa vadede merkezi olarak sağlanması” çağrısında bulundu.

Palantir’den ismen bahsedilmese de, önerge amaçlanan çözüm konusunda çok az şüphe bırakıyor. Siyah-kırmızı (CDU-SPD) federal hükümetin Federal Konsey’in planını uygulayıp uygulamayacağı henüz belli değil ama işaretler artıyor.

Şimdilik direniş Yeşiller’den geliyor. Güvenlik politikaları sözcüsü Konstantin von Notz taz gazetesine verdiği demeçte, “Palantir birçok nedenden ötürü yıllardır oldukça tartışmalı,” dedi ve yazılımın hiçbir zaman güvenlik politikalarının kendisinden beklentilerini karşılayamadığını savundu. Yeşil siyasetçi, Avrupa polis teşkilatı Europol’ün bile artık bu yazılımı kullanmaktan kaçındığına işaret etti.

Von Notz ayrıca yazılımın kullanımının Avrupa hukuku ve anayasa hukuku kapsamında önemli riskler içerdiğini de vurguladı. Yazılım halihazırda devlet düzeyinde birçok kez eleştirilmişti. Yeşiller milletvekili, “Özellikle Trump yönetiminin son derece dengesiz davranışları ve şirket yönetiminin şüpheli bağlantıları göz önüne alındığında, kullanım sorununun her halükarda tamamen yeniden değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz,” dedi.

Palantir’e yönelik eleştiriler öncelikle insan hakları ve veri koruma örgütlerinden geliyor. Bu kuruluşlar diğer hususların yanı sıra veri güvenliği eksikliğini, ABD hükümetine yakınlığını ve yazılımın potansiyel kötüye kullanımını eleştiriyor.

Palantir birçok kişi tarafından bir “veri ahtapotu” olarak görülüyor: şirket kişisel veriler de dahil olmak üzere büyük miktarda veriyi analiz edebilen teknolojiler geliştiriyor. Eleştirmenler bunun kitlesel gözetime ve “şeffaf vatandaşlara” yol açabileceğinden korkuyor.

Şirketin ABD ordusu ve Pentagon ile yakın işbirliği de eleştiriliyor. Palantir, gözetleme ve savaş teknolojilerinin bir parçası olmakla suçlanıyor. Şirket aynı zamanda Amerikan sınır bölgelerinde göçmen gözetleme faaliyetlerinin de bir parçası.

NATO ile de yakın zamanda bir anlaşma imzalayan Palantir’in CEO’su Alex Karp, Silikon Vadisini ABD ve Batı medeniyetini “savunmak” için harekete geçmeye çağırmıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English