Bizi Takip Edin

AVRUPA

CDU, Thüringen’de BSW ve SPD ile görüşme kararı aldı

Yayınlanma

Almanya’da hafta sonu seçim yapılan iki eyaletten biri olan Thüringen’de Almanya için Alternatif’in (AfD) ardından ikinci sırada yer alan Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU), koalisyon görüşmeleri için Sosyal Demokratlar (SPD) ile Sahra Wagenknecht İttifakı’nın (BSW) kapısını çalacağını açıkladı.

CDU, hükümet kurma girişimlerinin “uzun bir süreç” alacağını kabul ediyor; zira daha önce sıkça tartışılan CDU, BSW ve SPD arasındaki bir koalisyon, Erfurt’taki yeni eyalet parlamentosunda sandalye çoğunluğuna sahip olmayacak.

CDU, BSW ve Die Linke’den (Sol Parti) oluşan bir koalisyon çoğunluğa sahip olsa da CDU’nun AfD ya da Sol Parti ile çalışmasını yasaklayan bir kararı var.

Thüringen CDU Genel Sekreteri Christian Herrgott şimdi “uzun, uzun ve yoğun bir sürecin” başında olduklarını söyledi. Eyalet yönetim kurulu kendisine ve eyalet parti lideri Mario Voigt’a BSW ve SPD ile görüşmeler yapma yetkisi vermişti.

Öte yandan bunların henüz “koalisyon görüşmeleri” ya da “istikşafi görüşmeler” olmadığına vurgu yapılıyor.

Herrgott, AfD aleyhindeki kararın hâlâ geçerli olduğunu da vurgulayarak, “Bu çok açık: AfD ile birlikte çalışmayacağız. Bunu seçimden önce de söyledik, seçimden sonra da söyleyeceğiz. Aynı şey Sol Parti ile koalisyon için de geçerli,” dedi.

Daha önce CDU Başkanı Friedrich Merz de AfD ve Sol Parti ile “uyumsuzluk kararının” geçerli olduğunu ve bu konuda nasıl davranılacağının Saksonya ve Thüringen’deki eyalet birliklerine bağlı olduğunu vurgulamıştı.

Sol Parti’den CDU’ya kararını gözden geçirme çağrısı

Öte yandan Thüringen’in Sol Partili Başbakanı Bodo Ramelow, CDU/CSU’yu partisiyle işbirliğini yeniden gözden geçirmeye çağırdı. 

CDU’nun uyumsuzluk kararını eleştiren Ramelow, Thüringen’de bir azınlık hükümetinin kurulmasının engellenmesi gerektiğini söyledi.

RND’ye konuşan Sol Partili lider, “Kafamızdaki Soğuk Savaş’a bir son vermeliyiz. Komünizm karşıtlığından kaynaklanan bu dışlama, diğer her şey kadar anlamsız,” dedi.

Ramelow hiçbir zaman CDU ile herhangi bir uyumsuzluk ifade etmediğini savunarak, “Bu CDU’nun sorunu, benim değil,” ifadelerini kullandı.

Thüringen Sol Parti lideri Ulrike Grosse-Röthig de pazartesi günü Berlin’de yaptığı açıklamada CDU’nun temel kararlarını yeniden düşünmenin zamanının geldiğini söyledi.

Thüringen AfD, BSW ve CDU ile görüşmek istiyor

AfD, on bir yıl önce kurulmasından bu yana ilk kez Thüringen’de bir eyalet seçimini kazandı.

Yüzde 32,8 ile açık ara en güçlü parti olan AfD, hükümet kurmak üzere görüşmelere başlamak istiyor.

Parti başkan yardımcısı Torben Braga Erfurt’ta yaptığı açıklamada eyalet yönetim kurulunun oybirliğiyle CDU ve BSW parti yönetimlerini görüşmelere davet etme kararı aldığını söyledi.

Amaç, “işbirliği için ortak bir temel olup olmadığını ortaya çıkarmak.”

AfD Thüringen Eş Başkanı Stefan Möller, Berlin’de Thüringen 2024 seçim sonuçlarının olası sonuçlarıyla ilgili olarak, “Yeni elde ettiğimiz gücü geleceği şekillendirmek için kullanacağız,” dedi.

Öte yandan sadece CDU değil, BSW de AfD ile işbirliğini reddetmişti.

AfD lideri Scholz’dan seçimlere gitmesini istedi

Pazartesi günü konuşan AfD Eş Başkanı Alice Weidel, “Seçmenler bize Thüringen ve Saksonya’yı yönetmemiz için açık bir yetki verdi,” dedi.

AfD lideri, “seçmenlerden gelen bu yetkinin görmezden gelinmemesi” konusunda uyarıda bulundu ve CDU’nun AfD ile işbirliğini dışlamasını “antidemokratik” olarak nitelendirdi.

Weidel ayrıca Şansölye Olaf Scholz’dan federal düzeyde “sonuçlar çıkarmasını” ve “yeni seçimler” talep etti.

Öte yandan Berlin’deki basın toplantısına Thüringen’in AfD lideri Björn Höcke’nin katılmak istemediği bildirildi.

Wagenknecht: Artık bir faktörüz

BSW lideri Sahra Wagenknecht Berlin’de düzenlediği basın toplantısında partisinin Thüringen ve Saksonya’daki seçim sonuçlarıyla ilgili olarak, “Almanya’da bir güç faktörü haline geldik,” dedi.

Wagenknecht olası koalisyon görüşmelerinde yer almayacağını açıkladı. Bununla birlikte, potansiyel koalisyon ortaklarının kendisiyle konuşmasını bekliyor.

Wagenknecht müzakerelerin “yönünün” kendisi için doğru olması gerektiğini de vurguladı.

İnsanların kendilerinden büyük umutlar beslediğine işaret eden Wagenknecht, “AfD’ye en çok yardımcı olan şey kötü hükümetlerdir,” dedi.

Thüringen CDU’dan Voigt ve Saksonya CDU’dan Michael Kretschmer ile “ana hatları” önceden netleştirmek istediğini kaydeden Wagenknecht, “Peki savaş ve barış konusunda koalisyon anlaşmasında neler yer alacak?” diye sordu.

Bunun aynı zamanda hükümetin hedefleriyle de ilgili olduğunu belirten BSW lideri, “Saksonya ve Thüringen’in, insanlara yeniden kendileriyle ilgilenildiği hissini veren bir hükümete sahip olmasını istiyoruz,” dedi.

BSW, Saksonya ve Thüringen’de hükümetlerin katılımı için, gelecekteki eyalet hükümetlerinin yeni orta menzilli füzelerin konuşlandırılmasına açıkça karşı çıkmasını şart koşuyor.

Maier, SPD’nin muhalefete geçme ihtimalini göz ardı etmiyor

Sosyal Demokratlar Thüringen eyalet seçimlerinde yüzde 6,1 ile yüzde beş barajını ancak aşabildi.

Partinin eyalet başkanına göre SPD muhalefete geçme ihtimalini göz ardı etmiyor.

SPD eyalet yönetiminin Erfurt’taki toplantısının ardından konuşan Georg Maier, “Sosyal Demokratlar olarak değerlerimizi de savunmalıyız,” dedi.

Hükümete katılım mümkün görünmüyorsa, o zaman muhalefete geçmek uzun süredir iktidarda olan parti için bir seçenek olarak öne çıkıyor.

Maier, CDU Eyalet Başkanı Voigt’tan görüşme davetini içeren bir mesaj aldığını söyledi. Maier, CDU’nun aklında ne olduğunu duymak istediğini söyledi. Bunun için SPD’ye ihtiyaç olup olmadığının “ayrı bir konu” olduğunu savunan SPD lideri, “Biz kendimizi dayatmıyoruz,” dedi.

AVRUPA

Macaristan, Ukrayna’yı Avrupa ile Rusya arasında ‘tampon bölge’ olarak görmek istiyor

Yayınlanma

Budapeşte, Kiev’in AB’ye hızlı bir şekilde katılmasına ve askeri yardım gönderilmesine karşı muhalefetini sürdürerek dün yapılan AB liderler zirvesinde üye devletlerin tamamından ayrıldı.

Financial Times’a verdiği röportajda ülkenin AB Bakanı János Bóka, Budapeşte’nin daha cesur bir çizgi izlediğini kabul ederek Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşünün bloğun artık Kiev’i silah ya da para ile desteklememesi gerektiği anlamına geldiğini savundu.

Bóka, “Avrupa’nın güvenliğini Ukrayna’nın savunma sistemlerine entegre edilmesinde görmüyoruz, fakat Rusya ile Avrupa savunma yapıları arasında hem Rusya’nın hem de Avrupa’nın çıkarlarına hizmet eden bir tampon bölgeye ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Ukrayna ancak küresel aktörler arasında Ukrayna topraklarında neyin mümkün olup neyin mümkün olmadığı konusunda bir fikir birliği sağlanırsa bir tampon bölge işlevi görebilir,” dedi.

Bunun için ABD ile Rusya’nın anlaşması gerektiğini öne süren bakan, aksi takdirde Ukrayna’nın ‘tampon bölge değil, çatışma bölgesi olacağını’ söyledi.

Bóka, “Eğer ABD ya da AB Ukrayna’da [Vladimir] Putin’in onayı olmadan bir şey yaparsa, bu başlı başına bir çatışma kaynağıdır,” diye konuştu.

Diğer AB ülkelerinden diplomatlar Macaristan’ın müttefikleriyle arasındaki “stratejik ayrışmanın” aşılamaz göründüğünü ve Budapeşte’nin oybirliğiyle alınan kararlardaki vetosunu ortadan kaldırmanın yolları üzerinde gayri resmi görüşmeler yapıldığını kabul etti.

Üst düzey bir AB diplomatı, “Ukrayna’ya yönelik muhalefetin devam etmesinin er ya da geç Macaristan’ın pozisyonu açısından sonuçları olacaktır,” dedi ve bazı AB dışişleri bakanlarının pazartesi günkü bir toplantıda Budapeşte’ye yönelik yansımaları tartıştığını ekledi.

Bóka’ya göre Trump’ın Moskova ile yakınlaşması Macaristan’ın elini güçlendirdi ve bu yakınlaşma sadece jeopolitik değil aynı zamanda ideolojik.

Bóka, “Pek çok kişi Trump yönetiminin Avrupa kurumlarından ne kadar hoşlanmadığını hafife alma hatasına düşüyor. [Trump] AB’yi sadece karşıt çıkarları olan uluslararası bir kurum olarak değil, siyasi bir rakip olarak görüyor ve ona göre davranıyor,” dedi.

Bóka ayrıca Macaristan’ın Rusya’ya yönelik yaptırımlar konusundaki “çekincelerinin”, barış sürecini baltalama tehdidi taşıdığı için “yoğunlaştığını” söyledi.

Bóka, “Yaptırım rejimine ilişkin kararların ateşkes ve barış müzakerelerinin önünde bir engel haline gelmesini istemiyoruz. . . Yaptırımların bu özel barış sürecine ne ölçüde yardımcı olduğu ya da engel olduğu hakkında konuşmalıyız,” dedi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya’da Kuzey Akım-2’nin ABD’ye devredilmesi gündemde

Yayınlanma

Bild gazetesinin haberine göre, Almanya’da Kuzey Akım-2 boru hattının ABD yönetimine devredilmesi ve Rus gazının Avrupa’ya yeniden akışının sağlanması ihtimali tartışılıyor. Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) içindeki bazı politikacılar, Ukrayna’daki savaşın sona ermesi hâlinde Rusya’dan doğalgaz alımına dönülebileceğini belirtirken, partinin diğer üyeleri ve diğer partilerden politikacılar bu plana karşı çıkıyor.

Almanya’da, Eylül 2022’de sabotaj sonucu kullanılamaz hale gelen Kuzey Akım-2 boru hattının ABD yönetimine devredilmesi ve Rus gazının Avrupa’ya yeniden akışının sağlanması ihtimali tartışılıyor.

Bild gazetesinin haberine göre, bu yönde bir anlaşma üzerinde çalışmalar devam ediyor.

Bu arada, başbakan seçilen Friedrich Merz’in liderliğini yaptığı Hristiyan Demokrat Birliği’nden (CDU) bazı politikacılar, Ukrayna’daki savaşın sona ermesinin ardından Rusya’dan doğalgaz alımının yeniden başlatılabileceğini dile getirdi.

CDU’lu milletvekili Thomas Bareiss, tedarik için Kuzey Akım-2’nin kullanılabileceğini belirterek, “Eğer yeniden barış sağlanır, ilişkiler normalleşir ve ambargo zamanla hafiflerse, o zaman elbette gaz, belki de artık ABD kontrolündeki bir boru hattından, yeniden akabilir,” dedi.

Kuzey Ren-Vestfalya Eyalet Parlamentosu’ndaki CDU grup başkan yardımcısı Jan Heinisch de Ukrayna’da “adil ve güvenilir” bir barış anlaşması imzalanması durumunda Almanya’nın Rus gazı satın alma konusuna geri dönmesi gerekeceğini ifade etti.

Heinisch, “Bunun deniz yoluyla mı yoksa bir boru hattı aracılığıyla mı olacağı henüz belli değil,” diye ekledi.

Aynı zamanda Heinisch, Almanya’nın tek bir tedarikçiye bağımlı olmaması ve gaz konusunda “fiyat dikte ettirme” gibi durumların yaşanmaması gerektiğini vurguladı.

Heinisch, CDU, CSU ve SPD’den oluşan gelecekteki iktidar koalisyonunun enerji politikasının geliştirilmesinde görev alıyor.

Diğer yandan Hür Demokrat Parti (FDP) milletvekili Marie-Agnes Strack-Zimmermann, CDU’nun Rusya’dan yeniden doğalgaz almak için “halihazırda girişimlerde bulunduğunu” ve bu durumun ülkenin bu ülkeye karşı zorlukla elde ettiği enerji bağımsızlığının altını oyduğunu iddia etti.

Ancak CDU içinde bu tür bir işbirliğinin yeniden başlatılmasını istemeyenler de var.

Parti üyesi Ruprecht Polenz, “(Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin’in Rusya’sına bir daha asla güvenilmeyecek ve (ABD Başkanı Donald) Trump, Amerika’ya olan güveni sarstı. Bu nedenle koalisyon anlaşması, Kuzey Akım boru hattının yeniden faaliyete geçirilmesini dışlamalı,” diye konuştu.

CDU’nun dış politika uzmanı Roderich Kiesewetter de bu adımı eleştirdi.

Kiesewetter, “Yaptırımlara her zaman karşı olanlar, Kuzey Akım’ın yeniden çalışmasını ve ucuz Rus gazına yeniden saldırmak isteyenler, Ukrayna halkının uğradığı soykırımı umursamayanlar, her biri böyle bir yakınlaşmadan son derece memnun olurlar,” dedi.

Bunun yanı sıra SPD milletvekili Michael Roth, Bareiss’in önerisinin “bariz biçimde yakın tarihten hiçbir şey öğrenmemiş” birinden gelen, uygunsuz bir zamanda verilmiş yanlış bir sinyal olduğunu belirtti.

Yeşiller’den Robert Habeck’in liderlik ettiği Almanya Ekonomi Bakanlığı, Kuzey Akım-2’nin onaylanmadığını ve yasal olarak onay almadığını ve “şu anda işletilmesi söz konusu olmadığını” açıkladı.

Partinin kendisi de Bareiss’in açıklamasını “skandal” olarak nitelendirerek, “Almanya yeniden Rusya’dan gaz almaya başlarsa, bu, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in saldırgan savaşı için ödüllendirilmesi anlamına gelir,” dedi.

Bild gazetesine konuşan kaynaklar daha önce, ABD’nin eski Berlin Büyükelçisi ve şu anda Trump’ın özel görevler temsilcisi olan Richard Grenell’in Kuzey Akım-2’nin faaliyete geçirilmesini görüşmek üzere bir dizi kez gayri resmi olarak İsviçre’ye gittiğini bildirmişti.

Boru hattının işletmecisi Nord Stream 2 AG’nin genel merkezi bu ülkede bulunuyor.

Kaynaklar, Amerikan tarafının Rus gazının Almanya’ya tedarikinde arabuluculuk yapmak istediğini, ancak yalnızca özel şirketler düzeyinde olduğunu iddia etti.

Bundan önce, Financial Times‘ın görüştüğü kaynaklar, Nord Stream 2 AG’nin eski icra direktörü Matthias Warnig’in, yaptırımların kaldırılması durumunda Gazprom ile bir anlaşma taslağı hazırlayan bir Amerikan yatırımcı konsorsiyumu yardımıyla Kuzey Akım-2’yi yeniden devreye almaya çalıştığını söylemişti.

Konuya vakıf eski bir üst düzey Amerikalı yetkili, “ABD, ‘Artık Rusya’ya güvenilebilir, çünkü işin içinde güvenilir Amerikalılar var’ diyecektir,” diye konuştu.

Yetkili, her şeyin yolunda gitmesi hâlinde Amerikalı yatırımcıların “hiçbir şey yapmadan” para kazanmaya başlayacağını da sözlerine ekledi.

Seymour Hersh yazdı: Kuzey Akım’ın hayalet gemisi ve CIA’in asılsız iddiaları

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Fransa ve İtalya, Ukrayna’ya 5 milyar avro tahsisine taş koydu

Yayınlanma

AB üyesi İtalya ve Fransa, Ukrayna’ya 2025 yılında mühimmat alımı için ayrılması planlanan 5 milyar avroluk fonun tahsisini geciktiriyor. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, üye ülkelerden en azından önerilen paketin bir kısmını onaylamalarını beklediğini belirtirken, Finlandiya Başbakanı Petteri Orpo, AB içindeki anlaşmazlıklardan duyduğu üzüntüyü dile getirdi ve daha fazla çaba gösterilmesi gerektiğini vurguladı.

Avrupa Birliği (AB) üyesi iki ülke, İtalya ve Fransa, 2025 yılında Ukrayna için mühimmat alımına yönelik 5 milyar avroluk fonun tahsisini geciktiriyor.

Bloomberg’in Avrupalı diplomatlara dayandırdığı haberine göre, bu fonun 2 milyon topçu mermisinin satın alınması için kullanılması planlanıyordu.

Dün Brüksel’de toplanan 27 AB üyesi ülkenin çoğu, Kiev’e askeri yardım finansmanı sağlama fikrini destekledi.

Ancak ajansın kaynakları, Fransa ve İtalya’nın bu girişimin finansmanı konusunda taahhütte bulunmakta aceleci davranmadığını belirtiyor.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, önerilen 5 milyar avroluk paketin en azından bir kısmının onaylanmasını beklediğini ifade etti.

Kallas, “Eğer tüm yıl için karar alamıyorsak, en azından kısa bir süre için onaylayalım,” diyerek teklifin “gerçekçi” olduğunu vurguladı.

Daha önce AB ülkeleri, Kaja Kallas’ın önerdiği ve 20 milyar avrodan 40 milyar avroya kadar çıkan Ukrayna’ya yönelik askeri yardım paketi konusunda anlaşamamıştı.

İtalya, Fransa, İspanya ve Portekiz bu pakete karşı çıkmıştı. Bu girişim, yardımın AB üyesi ülkeler arasında ekonomik ağırlıklarına göre dağıtılmasını ve uygulamanın 2025’in sonuna kadar tamamlanmasını öngörüyordu.

Macaristan’ın Ukrayna’ya desteğe sürekli olarak karşı çıkması nedeniyle vetosunu aşmak için Kallas, Kiev’e bireysel olarak yardım etmeye istekli ülkelerden oluşan bir “gönüllüler koalisyonu” oluşturmayı önerdi.

“Hızlı hareket etmenin ve somut sonuçlar göstermenin gerekli olduğunu” vurgulayan, ancak bazı ülkelerin direnciyle karşılaşan Kallas, talep edilen yardım miktarını 5 milyar avroya düşürdü.

Bu miktar, Ukrayna’nın acil ihtiyacı olan 2 milyon adet büyük kalibreli topçu mermisinin maliyetine eş değerdi.

İtalyan diplomatlar, Bloomberg’e, ülkelerinin diğer ülkelerle birlikte 5 milyar avroluk yardım girişimi hakkında ek teknik ve finansal bilgi talep ettiğini açıkladı.

Fransa tarafı ise projenin hedeflerini desteklediklerini, ancak önceliğin AB’nin Ukrayna için hazırladığı 18 milyar avroluk kredi paketinin hayata geçirilmesi olduğunu belirtti.

Finlandiya Başbakanı Petteri Orpo, girişime destek vererek AB içindeki anlaşmazlıklardan duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

Orpo, pek çok ülkenin Ukrayna’ya silah sevkiyatı konusunda “yeterli çabayı göstermediğini” ifade etti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English