Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Charles Michel: AB gelişmekte olan dünyaya ders vermeyi bırakmalı

Yayınlanma

Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel Financial Times’a (FT) verdiği demeçte AB’nin, rekabet halinde olduğu ülkelerin Afrika, Latin Amerika ve Güneydoğu Asya’daki nüfuzlarını arttırma çabalarıyla mücadele edebilmesi için, örgütün stratejik, ticari ya da siyasi işbirliği anlaşmaları imzaladığı gelişmekte olan ülkelere “daha fazla saygı göstermesi” gerektiğini söyledi.

Michel, “Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bildiğimize inanıyoruz. Ve en azından [diğer ülkelerin] başka türlü düşünmelerinin nedenlerini anlamak için çaba sarf etmiyoruz. Avrupa düzeyinde … ders vermeye yakın bir refleks var,” dedi.

“İletişim açısından, açıklama açısından, onlarla konuşma ve onlara belli bir saygı gösterme açısından” her zaman çok iyi olmadıklarını vurgulayan Michel, aralarında AB adayı ve NATO üyesi Türkiye’nin yanı sıra Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ortakların da bulunduğu ülkelerin, Kazan’da Vladimir Putin’in ev sahipliğinde düzenlenen Brics zirvesine katıldığı sırada konuştu.

Michel, “Mısır gibi bize çok yakın ve askeri açıdan ABD’ye çok yakın bir ülke, Emirlikler gibi ekonomik ortaklıklar açısından bize çok yakın bir ülke Kazan’da olmayı seçiyorsa, dünyanın geri kalanına bir mesaj göndermek istiyorlar demektir,” dedi.

“Körfez ülkelerindeki emirlerden biri bir keresinde bana, eğer bir boşluk varsa, çok hızlı bir şekilde birilerinin bu boşluğu dolduracağını söylemişti. Siz orada değilseniz, başkaları oradadır,” ifadelerini kullanan Michel, Brüksel’in kalkınma yardımı ve temel değerleri koruma konusundaki siciliyle gurur duyması gerektiğini de savundu.

Brics zirvesine katılan ülkelerin birçoğunun “Çin ve Rusya’ya olan bağımlılıklarını azaltarak ekonomik ve güvenlik ittifaklarını çeşitlendirmek” istediklerini de ileri süren yetkili, bununla birlikte AB’nin onları kazanmak için yeni bir yaklaşıma ihtiyacı olduğunu savundu.

2022’de kimliğini açıklamadığı bir Afrika devlet başkanıyla yaptığı görüşmeyi aktaran Michel, “‘Siz Avrupalılar ülkeme geldiğinizde … dersler bırakıyorsunuz. Çinliler geldiğinde ise altyapı bırakıyorlar.’ Onların haklı ya da haksız olduğunu söylemiyorum. Sadece anlamak için çaba sarf etmediğimizi söylüyorum,” dedi ve bu yaklaşımın “onları ikna etmeye ve etkilemeye” yardımcı olmadığını söyledi.

Bu ay AB, gelişmekte olan ülkelerden on milyarlarca avroluk ithalatı yasaklayacak olan ormansızlaşma karşıtı cezalandırıcı bir yasayı erteledi. Brezilya, Endonezya ve hatta ABD gibi ülkelerden gelen şikâyetler üzerine Brüksel, kereste ve palmiye yağı gibi ihracatlarının orman kaybına katkıda bulunmadığını kanıtlayan sistemler kurmaları için bu ülkelere daha fazla zaman tanımak amacıyla yasanın yürürlüğe girmesini bir yıl erteleyerek Aralık 2025’e erteleme kararı aldı.

Michel, AB’nin balıkçılık kuralları gibi ticaret ortaklarına yönelik standart ve düzenlemelerini uygulama yaklaşımının genellikle “aşağılayıcı” olduğunu söyledi.

AB’nin standartların ihlaline ilişkin kullandığı dili tanımlayan Michel, “Sarı kart ya da kırmızı kart sözcüklerini kullanıyoruz. Kullandığımız kelimeler gerçekten aşağılayıcı çünkü sahada bir oyuncu ve aynı zamanda hakem olduğumuz izlenimini veriyoruz,” diye konuştu.

DİPLOMASİ

Kazan’daki BRICS Zirvesi’nin son günü nasıl geçti?

Yayınlanma

Kazan’daki BRICS zirvesi, şimdiye kadarki en geniş katılımlı toplantılardan biri olarak sona erdi. Zirvede BRICS’in genişletilmesi kararı alınırken, liderler uluslararası işbirliği ve bölgesel sorunlar üzerinde durdu. Vladimir Putin, zirvede birçok küresel meseleye değinirken, liderler arasında çeşitli diplomatik görüşmeler yapıldı.

Kazan’daki BRICS zirvesi, 24 Ekim’de tarihin en geniş katılımlı toplantılarından biri olarak sona erdi. Zirveye, BRICS + formatında 36 ülkenin temsilcileri ve uluslararası kuruluşların başkanları katıldı.

Çok sayıda ikili ve çok taraflı görüşmenin ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, düzenlediği basın toplantısında zirvenin başarılı geçtiğini ve BRICS’in genişletilmesine yönelik prensipte bir karar alındığını açıkladı. Ayrıca, birliğe yeni katılım statüsü oluşturulacağını ve davetiyelerin yakında gönderileceğini belirtti.

Putin, zirvede SWIFT’e alternatif bir ödeme sistemi oluşturulması konusunun gündeme gelmediğini, zira Rusya’nın ortaklarıyla halihazırda benzer bir sistemi kullandığını söyledi. Basın toplantısında, zirveyle doğrudan ilgisi olmayan birçok soru da yöneltildi.

Örneğin, Rusya topraklarında Kuzey Kore askerlerinin olup olmadığı sorusuna Putin ne yalanlayarak ne de doğrulayarak yanıt verdi; yalnızca Kuzey Kore ile ilişkilerin imzalanan anlaşmalar doğrultusunda geliştirildiğini ifade etti.

Rusya’nın askerî harekâtlar ve insansız hava aracı saldırılarının ülkede bir güvenlik tehdidi oluşturup oluşturmadığı sorulduğunda ise Putin, ülkenin çok daha büyük bir tehlikeyle, yani egemenlik kaybıyla karşı karşıya olduğunu vurguladı.

Ukrayna ile barış görüşmeleri ihtimaline ilişkin olarak, Türkiye’nin yakın zamanda bu süreci yeniden başlatmak için girişimlerde bulunduğunu aktardı:

“[Cumhurbaşkanı Recep] Erdoğan’ın bir yardımcısı kısa süre önce New York’tan aradı ve yeni barış görüşmeleri önerileri olduğunu iletti. Ben de hemen ‘katılıyorum’ dedim! Ancak ertesi gün Kiev hükümeti, ‘müzakere yok’ diyerek reddetti. Biz de Türk yetkililere ‘Katılımınız için teşekkür ederiz, ancak önce müşterilerinizi ikna edin’ dedik.”

Putin ayrıca, Donald Trump’ın Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması durumunda Moskova’yı bombalayacağına dair tehdit iddialarını yalanladı, ancak Trump’ın gerçekten Ukrayna’da barışa yönelik bir istek taşıdığına inandığını belirtti.

Putin, güne Batı’nın “kurallara dayalı düzen” kavramını eleştirerek sözlerine başladı. Ardından Ukrayna’daki duruma ilişkin daha sert bir dil kullandı ve bu krizin, Rusya’nın güvenliğini tehdit edecek şekilde “hayati çıkarlarımız göz ardı edilerek” kullanıldığını söyledi.

Konuşmasında Orta Doğu’daki duruma da değinen Putin, “Gazze Şeridi’ndeki çatışmalar, çoğu sivil olmak üzere 40 binden fazla insanın ölümüne yol açtı. Ancak her türlü terör eylemine karşı olduğumuzu ve olmaya devam edeceğimizi vurgulamak isterim,” değerlendirmesini yaptı.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid el-Nahyan, zirvenin sosyal yardım formatında yapılan toplantıya katılmadı.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ise konuşmasında, Ukrayna’daki çatışmanın “mümkün olan en kısa sürede” çözülmesi gerektiğini belirtti ve Çin-Brezilya Barış Dostları grubunun bu konuda arabuluculuk yapabileceğini hatırlattı. Ayrıca, temmuz ayında Filistinli gruplar tarafından imzalanan Pekin Deklarasyonu’na da atıfta bulundu.

Xi’nin konuşması, Küresel Medeniyet Girişimi ve Çin Komünist Partisi’nin Üçüncü Plenumu’nun kararları gibi küresel öneme sahip konularla devam etti. Xi, Güney ülkelerinin yükselişinin dünyadaki büyük değişimin açık bir göstergesi olduğunu söyledi. Konuşmasının ardından ise toplantının bitmesini beklemeden ülkesine döndü.

Zirvede dikkati çeken diğer isimler arasında Bolivya Devlet Başkanı Luis Arce de vardı. Arce, Filistin’deki çatışmaları “soykırım savaşı” olarak nitelendirirken, ülkesinde anayasa dışı yollarla iktidarı ele geçirme girişimlerinin Bolivya’nın lityum zenginliğiyle bağlantılı olabileceğine işaret etti.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yan yana otururken kısa süreliğine de olsa sohbet etti. Paşinyan, “Dünyanın Kavşağı” adlı ulaşım ve lojistik girişimini hatırlattı ve Azerbaycan’a Nahçıvan’a kolaylaştırılmış bir bağlantı sağlama önerisinde bulundu. Ancak Putin, Paşinyan’ın bu teklifini sunduğu sırada Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi’ye veda ediyordu.

BM Genel Sekreteri António Guterres, New York’taki BM Genel Kurulu’nda kabul edilen Gelecek Paktı’nı hatırlatarak, tüm ülkelerin “büyük bir aile gibi” yaşaması gerektiğini vurguladı. Putin ise “Aileler arasında maalesef sık sık kavgalar, skandallar ve mal paylaşımı anlaşmazlıkları olur, hatta bazen işler kavgaya kadar varır,” diyerek BRICS’in “ortak bir evde elverişli bir atmosfer yaratmayı” hedeflediğini belirtti.

Üç saat süren zirve sonrası liderler çalışma kahvaltısı yaptı ve ardından geç öğle yemeğine geçildi. Putin, basın toplantısının ardından Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Laos Devlet Başkanı Thongloun Sisoulith, Moritanya Devlet Başkanı Muhammed Ould Şeyh el-Ghazouani, BM Genel Sekreteri ve Vietnam Başbakanı Pham Minh Chính ile çeşitli görüşmeler gerçekleştirdi.

Son olarak, 2025 yılındaki BRICS zirvesine Brezilya’nın ev sahipliği yapacağı açıklandı.

Uzmanlara BRICS’i sorduk – 2: Türkiye BRICS’e üye olabilir mi?

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Lukaşenko: Rusya’da bazıları Belarus’u ilhak etmek için can atıyor

Yayınlanma

Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko, Rusya’daki “bazı çevrelerin” Belarus’u ilhak etme girişiminin savaşa yol açacağını belirtti. Belarus ile Rusya arasındaki mevcut entegrasyon projeleri üzerine yapılan spekülasyonlara yanıt olarak, Lukaşenko, iki ülkenin birlik devleti sürecinde halihazırda yakın ilişkiler kurduğunu ifade etti.

Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, Rusya’nın “yüksek çevrelerinde” bazı kişilerin Belarus’u ilhak etmek için “can attığını”, ancak böyle bir girişimin savaşa neden olabileceğini vurguladı.

Lukaşenko, İzvestiya gazetesine verdiği mülakattta, “Siz daha küçüksünüz, biz daha büyüğüz; ekonomimiz de güçlü. Yardım ederiz, sonra Rusya’ya katılırsınız,” gibi düşüncelerle Belarus’a yaklaşmanın yanlış olduğunu dile getirdi.

“Bu, savaş demektir demekten bile çekiniyorum,” diyen Lukaşenko, iki ülkenin zaten Birlik Devleti projesi çerçevesinde yakın iş birliği içinde olduklarını belirtti.

Lukaşenko, “Neden Belarus’un Rusya’ya katılması gereksin? Birbirimizden kopmadan, üniter bir devletteki gibi yakın ve güçlü ilişkiler kurabiliriz. Kimse de gücenmez,” diyerek, Belarus ve Rusya’nın bağımsız iki devlet olarak daha verimli bir iş birliği geliştirebileceğine inandığını ifade etti.

Devlet Başkanı, günümüzdeki jeopolitik durumlara dikkat çekerek, “Bugün birilerinin ülkeleri fethetme hayalleri olabilir, ancak bir siyasetçi her zaman ‘Peki ya sonra?’ diye düşünmelidir,” değerlendirmesini yaptı.

Orta Çağ’ın geçmişte kaldığını ve artık fetihlerin ekonomik ve politik yükümlülükleri olduğunu ifade eden Lukaşenko, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in de benzer bir “fetih amacı” taşımadığından emin olduğunu söyledi.

Birlik Devleti projesi, Rusya ve Belarus’un 2000 yılından bu yana uyguladığı bir entegrasyon girişimi olarak öne çıkıyor. Ülkeler, bu süre zarfında Avrasya Ekonomi Birliği (AEB) içinde ortak bir gümrük alanı ve serbest ticaret bölgesi oluşturmuş, güvenlik ve dış politika konularında işbirliğini artırmıştı.

Lukaşenko: NATO saldırırsa nükleer silah kullanırız

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Avrupa Parlamentosu Çin’in Tayvan tatbikatını kınadı, Taipei’ye arka çıktı

Yayınlanma

Avrupa Parlamentosu, meclisin desteğini ezici bir çoğunlukla Taipei’nin arkasına alan bir kararla Pekin’in Tayvan çevresindeki son askeri tatbikatlarını kınadı.

Parlamentonun toplam 432 üyesi, Çin anakarasının “Tayvan’a karşı devam eden askeri provokasyonlarına ve Hint-Pasifik’teki güç dengesini değiştiren askeri yığınağına” tepki gösteren karar lehinde oy kullandı.

Sadece 60 milletvekili önergeye karşı oy kullanırken 71 milletvekili çekimser kaldı.

Rakamlar, Avrupa Birliği’nin Tayvan ile bağlarını güçlendirmesi için parlamentonun devam eden baskısını yansıtıyor ve bu adım Brüksel’in adanın eski lideri Tsai Ing-wen’i ağırlamasından bir hafta sonra geldi. Ziyaret, Tayvan’dan Brüksel’e bugüne kadar yapılan en yüksek profilli ziyaret oldu.

Taipei’nin Dünya Sağlık Örgütü ve Interpol gibi uluslararası kuruluşlara kabul edilmesi çağrısında bulunulan karar, Pekin’in BM’de Çin’in resmi temsilcisi olarak Taipei’nin yerini aldığı 2578 sayılı Birleşmiş Milletler kararının 53. yıldönümüne denk getirildi.

Avrupa Parlamentosu’nun önergesi Pekin’i “BM’nin 2758 sayılı kararını sürekli çarpıtmakla ve Tayvan’ın çok taraflı örgütlere katılımını engelleme çabalarıyla” suçladı.

Önergede “BM’nin 2758 sayılı kararının Tayvan’a ilişkin hiçbir pozisyon almadığı; Çin Halk Cumhuriyeti’nin tarihi ve uluslararası kuralları çarpıtma girişimlerini şiddetle reddettiği ve çürüttüğü” belirtildi.

Önergede ayrıca “AB’nin ‘tek Çin’ politikasının BM’nin 2758 sayılı kararına uygun olduğu, ÇHC’nin ‘tek Çin’ ilkesinin ise bu karar tarafından onaylanmadığı” ifade edildi.

Pekin, Tayvan’ı Çin’in bir parçası olarak görmekte ve gerekirse güç kullanarak yeniden birleştirilmesi gerektiğini düşünmektedir. ABD ve tüm AB üyeleri de dahil olmak üzere çoğu ülke Tayvan’ı bağımsız bir devlet olarak tanımıyor ve Pekin’in ‘tek Çin’ ilkesini kabul ediyor. Ancak pratikte böyle davranmıyorlar. Avrupa Tayvan’ın bağımsızlık iddialarını diplomatik yollarla desteklemeye çalışırken, ABD de adayı silahlandırmaya ve savunmasını güçlendirmeye devam ediyor. Pekin bu politikayı “ikiyüzlülük” olarak nitelendiriyor.

Söz konusu BM kararında, Çin Halk Cumhuriyeti’nin “Çin’in Birleşmiş Milletler nezdindeki tek meşru temsilcisi olarak tanınması ve Çan Kay Şek temsilcilerinin Birleşmiş Milletler’de ve ilgili tüm kuruluşlarda yasadışı olarak işgal ettikleri yerlerden derhal kovulması” öngörülüyor.

Parlamentonun oyu bağlayıcı değildir, yani Avrupa Birliği’nin resmi tutumunu değiştirmeyecektir. Daha ziyade, parlamentonun diğer önemli politika belirleme birimleri olan Avrupa Komisyonu ve Konsey’e pozisyonlarını ayarlamaları için bir tavsiye niteliği taşıyor.

Salı günü önergeyle ilgili bir tartışmada konuşan Avrupa Komisyonu Üyesi Nicolas Schmit, üst düzey diplomat Josep Borrell adına yaptığı konuşmada bloğun tek Çin politikasına bağlı kalacağını yineledi.

“Öncelikle AB’nin tek Çin politikasını sürdürdüğünü ve bunun da Çin Halk Cumhuriyeti hükümetini Çin’in tek yasal hükümeti olarak tanıdığımız anlamına geldiğini hatırlatmak isterim,” diyen Schmit, diplomatik tanıma dışında Taipei ile bağları genişletmeye devam edeceklerini söyledi.

“Tayvan canlı bir demokrasidir. Tayvan ile işbirliğimiz ve diyaloğumuz giderek yoğunlaşıyor… AB ve Tayvan pek çok açıdan benzer düşüncelere sahip. Kısacası, diplomatik ilişkilerin yokluğunda Tayvan’la etkileşim halindeyiz” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English