Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Çin Dışişleri Bakanı, ‘stratejik özerklik’ söylemiyle Avrupa’da

Yayınlanma

Çin Dışişleri Bakanı Qin Gang, Ukrayna’da arabuluculuk çabaları eşliğinde ilişkileri yeniden inşa etmek üzere Almanya, Fransa ve Norveç’i kapsayan Avrupa turuna çıktı.

AB’nin Çin Büyükelçisi Jorge Toledo, ziyaretle ilgili salı günü Pekin’de yaptığı açıklamada, Qin’in ziyaretinin hem Çin hem de Avrupa için memnuniyet verici bir adım olduğunu söyledi.

“Dışişleri bakanının [Qin Gang] oraya gitmesinin doğal olduğunu düşünüyorum. Konuşmak her zaman iyi haberdir” dedi.

Renmin Üniversitesi’nde Avrupa çalışmaları alanında uzmanlaşan Prof. Wang Yiwei, “Çin’in arabuluculuk için [Ukrayna’ya] özel bir elçi gönderme hazırlığı neredeyse tamamlanırken, liderlik Ukrayna krizini çözmek ve Çin-AB ilişkilerini yeniden rayına oturtmak için çaba harcıyor” dedi.

Uzmanlara göre, destinasyonların seçimi, Pekin’in “daha özerk bir Çin politikası” benimsemek isteyen Avrupa ülkeleriyle ilişkilerini artırma stratejisini de yansıtıyor.

Baerbock’tan Ukrayna uyarısı

Salı günü Berlin’de bulunan Qin, Ukrayna’daki savaş için ateşkes sağlamak amacıyla Almanya da dahil olmak üzere “ilgili taraflarla” çalışma sözü verdi.

Qin, Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ile birlikte gazetecilere yaptığı açıklamada, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi bir üyesi ve sorumlu büyük ülke olarak Çin, ne çıkan ateşi izleyecek ne de yangına benzin dökecek” dedi ve ekledi: “Çin, erken bir ateşkes sağlamak için Almanya da dahil olmak üzere ilgili taraflarla iletişimi sürdürmeye istekli.”

Qin ayrıca, Çin’in, Avrupa’nın kendi seçtiği kalkınma yolunu ve Avrupa stratejik özerkliğini desteklediğini ve aynı zamanda istikrarlı bir Avrupa politikasını savunduğunu vurguladı.

Qin Gang, her ikisi de küresel etkiye sahip büyük ülkeler olan Çin ve Almanya’nın iç içe geçmiş çalkantılarla öne çıkan mevcut uluslararası durumda diyalog ve işbirliğini güçlendirmesi gerektiğini söyledi.

Çin ve Almanya, “yeni Soğuk Savaş”a ve “ekonomilerin ayrıştırılmasına veya tedarik zincirlerinin kesilmesine” ortaklaşa karşı çıkması gerektiğini savunan Qin, iki ülkenin dünya barışı ve refahına güven ve ivme kazandırabileceğini belirtti.

Baerbock ise, görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, Ukrayna vurgusu yaparak, “Tarafsızlık, saldırganın yanında yer almak demektir ve bu nedenle yol gösterici ilkemiz, kurbanın yanında olduğumuzu açıkça belirtmektir” dedi.

Alman bakan, Pekin’in savaşı sona erdirmek için “çok daha fazlasını yapabileceğini” söyledi.

Baerbock diğer yandan, Almanya’nın Çin’le ikili üst düzey görüşmelerin yanı sıra çeşitli alanlarda alışveriş ve işbirliğine büyük önem verdiğini ve salgın sonrası ilk girişim olacak olan Almanya-Çin hükümetler arası istişarenin yedinci turunu gerçekleştirmeyi sabırsızlıkla beklediğini belirtti.

Almanya’nın, özellikle iklim değişikliği, enerji dönüşümü, biyolojik çeşitlilik, gençlik değişimleri ve diğer alanlarda işbirliğini ilerletmede ortak çabalar, sürdürülebilirlik ve eyleme odaklanarak istişarenin olumlu sonuçları için Çin ile çalışmaya hazır olduğunu kaydetti.

Fransa ile daha sıcak bir görüşme gerçekleşebilir

Qin’in ziyaretleri, Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un kasım ayında ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçen ay Çin’e yaptığı gezileri takip ediyor.

Macron, ziyareti sırasında Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile tarımdan savunmaya ve nükleer enerjiye kadar geniş bir yelpazede daha derin alışverişleri hedefleyen 51 maddelik ortak bir bildiriye imza atmıştı. Pazartesi günü, dışişleri bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin, Qin’in Fransa ziyaretinde, Macron’un ziyareti sırasında iki liderin yaptıkları görüşmeleri geliştireceklerini ve “kapsamlı stratejik ortaklıklarında” “yeni zirvelere ulaşacaklarını” söylemişti.

Wang Wenbin ayrıca Qin’in aralık ayında göreve gelmesinden bu yana Norveç Dışişleri Bakanı Anniken Huitfeldt ile yaptığı ilk görüşmeyi ikili ilişkileri ilerletmek için değerlendireceğini belirtmişti.

DİPLOMASİ

Bulgaristan Gazprom’dan 400 milyon avro talep ediyor

Yayınlanma

Bulgaristan devlet doğalgaz şirketi Bulgargas, Rus doğalgaz tekeli Gazprom Export-Import’tan Nisan 2022 sonunda doğalgaz tedarikinin durdurulması nedeniyle 400 milyon avrodan fazla tazminat talep ediyor.

Gazprom, Ukrayna’da savaşın başlamasının ardından ülkenin Rus gazı için ruble cinsinden ödeme yapmayı reddetmesinin ardından Bulgaristan’a tedariki durdurmuştu. Bulgaristan şimdi doğrudan Gazprom’dan tazminat talep ediyor.

“Rus şirketinin tazminat talebini gönüllü olarak çözmesi için bir aylık bir süresi olacak. Anlaşma sağlanamazsa Paris’te tahkim davası açılacak,” diyen Enerji Bakanı Vladimir Malinov, 400 milyon avroluk zararın uluslararası hukuk firmaları tarafından hazırlanan hukuki ve mali analizler sonucunda hesaplandığını kaydetti.

Bakan, önceki Bulgar hükümetlerinin Gazprom’a karşı talepte bulunma konusunda “kabul edilemez” iki yıllık bir gecikmeye izin verdiklerini de sözlerine ekledi.

Nisan 2022’de Gazprom, Polonya ile birlikte Bulgaristan’ın da Rusya gazının bedelini ruble olarak ödemeyi reddetmesi üzerine, o dönemde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in gazın bedelinin ruble olarak ödenmesi gerektiği yönündeki kararını gerekçe göstererek Bulgaristan’a gaz sevkiyatını durdurmuştu. Sofya, sözleşmede ABD dolarına atıfta bulunulduğunu öne sürüyor.

Daha sonra Bulgaristan, Rusya doğalgazına karşı yeni adımlar atmaya karar verdi. Geçen ekim ayında ülke, Gazprom tarafından ödenmek üzere Bulgaristan’dan geçen Rus gazına ek bir enerji vergisi getirmeye karar verdi.

Macaristan ve Sırbistan, Bulgaristan üzerinden Orta Avrupa’ya giren Rus gazının fiyatında önemli bir artışa yol açacağı için buna şiddetle itiraz etti.

Aralık ayında, Bulgaristan’ın Schengen’e hava ve deniz yoluyla katılması için müzakereler devam ederken Bulgar hükümeti bu fikirden vazgeçti. Macaristan ise Bulgaristan’ın üyeliğini veto etmekle tehdit etti.

Mart 2024’te GERB lideri ve eski başbakan Boyko Borissov, gaz vergisinin getirilmesinin, Bulgaristan’ın Schengen bölgesine katılımı üzerindeki vetosunu kaldırması için Avusturya’ya baskı yapmak için bir araç olduğunu söyledi.

1 Ocak 2025’ten itibaren Gazprom’un Ukrayna ile olan sözleşmelerinin sona erecek olması nedeniyle Bulgaristan, Türk Akımı üzerinden Rus gazı ithalatı için tek güzergah olacak.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

UAD’de İsrail’e “yalancı” protestosu

Yayınlanma

İsrail’in avukatları, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) duruşmasında Gazze savaşının trajik olduğunu ancak soykırım yapılmadığını iddia ederken protesto edildi.

İsrail’in Refah’ta başlattığı saldırıların Gazzelilerin haklarını geri dönülmez şekilde ihlal ettiği gerekçesiyle Güney Afrika Cumhuriyeti’nin, UAD’nin acil şekilde yeni tedbirlere hükmetmesine ilişkin talepleri Divan’da ele alındı.

Lahey merkezli UAD’de Güney Afrika’nın yeni ihtiyati tedbir talepleriyle ilgili ikinci ve son günü olan duruşmalarda İsrail tarafı savunmasını yaptı.

Duruşmada İsrail adına söz alan Uluslararası Hukuktan sorumlu Başsavcı Yardımcısı Gilad Noam, Divan’dan gelen duruşma kararını 13 Mayıs’ta öğrendiklerini ve kısa süre içerisinde kendilerinin ve avukatlarının yeterince hazırlanacak vakit bulamadıklarını ifade etti.

Noam, Güney Afrika’nın iddialarının yersiz olduğunu savunarak “Bir kez daha belirtmek zorundayım ki trajik bir savaş yaşanıyor ancak ortada bir soykırım yok” iddiasında bulundu.

Konuşmasını, Güney Afrika’nın iddiaları yanıtlamak yerine Hamas’ın saldırılarını anlatarak sürdüren Noam, Hamas’ın elindeki rehinelerin çok kötü şartlarda tutulduğunu öne sürdü.

İsrail’in rehineleri kurtarmak için harekete geçtiğini ileri süren Noam, “Her devlet böyle yapardı” iddiasında bulundu.

Noam, Gazze için İsrail’in farklı planları olduğunu belirterek, “Hamas’ın olmadığı, Filistin ve İsraillilerin barış içinde yaşadığı bir Gazze” istediklerini savundu.

UAD Refah için acil tedbirleri görüşecek

BM’yi yok saydı

Noam, Güney Afrika’nın iddialarını desteklemek için kullandığı BM kurum ve kuruluşlarının belge ve delillerinin “inandırıcı kanıtlar” olmadığı savunmasını yaptı.

Gazze’de öldürüldüğü iddia edilen sivillere ilişkin kimlik bilgilerinin sahte olduğunu ileri süren Noam, “Hiçbir devlet hatasız değildir. Her sivil kayıp bir trajedidir ancak bu tek başına hukuka aykırı hareket edildiğini kanıtlamaz” savunmasında bulundu.

Noam’ın ardından kürsüye çıkan İsrail Dışişleri Bakanlığı baş hukuk müşaviri yardımcısı Tamar Kaplan-Tourgeman, Kerem Şalom kapısının İsrail’in egemenliğindeki topraklarda yer aldığını savunarak, İsrail’in insani yardımların geçişinin artması ve sivillerin zarar görmemesi için gerekli tüm çabaları gösterdiğini iddia etti.

Tourgeman, hem Filistinlilerin hem de İsraillilerin çektiği acılardan Hamas’ı sorumlu tutarak “Bu savaşın trajik olduğuna ve her iki tarafa da büyük acılara mal olduğuna şüphe yok, ancak bunu Hamas yaptı” dedi.

Hamas’ın hastaneleri kullandığını iddia eden Tourgeman, İsrail askerlerinin hastanelerdeki operasyonlarında hiçbir sağlık çalışanının etkilenmediğini veya zarar görmediğini ileri sürdü.

Tourgeman, Güney Afrika’ın ek tedbir taleplerinin dayanaktan yoksun olduğunu gerekçesiyle tamamının reddedilmesini istedi.

“Yalancılar!”

Tourgeman sözlerini sonlandırmak üzereyken Divan’da üst katta bulunan izleyicilerden birisi İsrail hukuk heyetine “Yalancılar, yalancılar!” diye bağırdı. Bunun üzerine mahkemenin canlı yayınına ara verildi. Protestocu Divan’dan çıkarıldıktan sonra yayın tekrar açıldı.

Duruşma sonlanmadan önce Divan’ın Alman Yargıcı Georg Nolte, İsrail tarafının özellikle Refah’ta sıkışan sivillere yönelik insani yardımı nasıl ulaştırdıklarını daha detaylı anlatmasını talep etti. Divan Başkanı Lübnanlı Yargıç Nawaf Salam, İsrail’in yarın akşam yerel saatle 18.00’e kadar Yargıç Nolte’nin sorusuna ilişkin beyanlarını yazılı olarak Divan’a sunmasını istedi.

Divan hakimleri tedbir talebine ilişkin müzakerelere başladı. Kararın birkaç hafta içerisinde açıklanması bekleniyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Firari Rus sermayedar Hodorkovskiy: Batı savaşı kaybediyor

Yayınlanma

Rusya’da vergi kaçakçılığı ve dolandırıcılıktan hüküm giyen eski Yukos enerji şirketinin patronu Mihail Hodorkovskiy, X (eski adıyla Twitter) hesabından yaptığı paylaşımda Batı’nın Ukrayna’daki savaşı kaybettiğini söyledi.

Katıldığı bir etkinlikte yaptığı konuşmayı paylaşan Hodorkovskiy, “Mevcut çabalar Ukrayna’nın kilit bölgelerinin önümüzdeki 2 yıl içinde (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin’in eline geçmesini engellemeye yetmiyor. Putin, savaş için yılda yaklaşık 120 milyar dolar, Rusya’nın 2,2 trilyon dolarlık GSYİH’sinin yüzde 5,4’ünü harcıyor,” dedi.

Avrupa Birliği’nin (AB) Ukrayna’ya iki yıl boyunca yaptığı yardımın 88 milyar dolar tutarında, yani birliğin GSYİH’sinin yaklaşık yüzde 0,25’i olduğunu kaydeden Hodorkovkiy, şöyle devam etti:

“Bu da, ABD’nin katkısını da dahil edersek, Putin’in Batı’yı en az 2,5’e 1 oranında geride bıraktığı anlamına geliyor. Bu yıl ABD desteği olmadan bu oran 4’e 1’e yükseliyor. Savaş başladığında Rusya’nın 142 milyonluk nüfusuna karşılık Ukrayna’nın 40 milyonluk nüfusu vardı, bu yaklaşık 3,5’a 1’lik bir oran. Şimdi, iki yıl sonra, bu oran 7’ye 1. Yine de Ukrayna’nın savaşmaya devam etmesini talep ediyoruz. Peki neyle savaşacaklar? Bu gidişle Harkov bu yıl içinde, Odessa ise gelecek yıl düşecek. Ukrayna 2026 yılına kadar sadece küçük çaplı bir partizan direnişini sürdürebilecek durumda olacak, ki bu en iyi senaryo.”

Polonya birliklerinin NATO’nun bir parçası olarak Ukrayna’ya girmesi halinde Lviv’in korunacağını, Ukrayna ordusunun tüm zorluklara rağmen savaşı sürdürmesinin daha iyimser bir senaryo olduğunu belirten Hodorkovskiy, şu ifadeleri kullandı:

“Müttefiklerinin desteği olmadan Ukrayna’nın işgali sonsuza kadar püskürtmesi beklenemez. Putin kesinlikle kendi müttefiklerinin desteğine sahip. Xi Jinping, Çin-Rus işbirliğinin sınırı olmadığını söyledi. Putin’in toprağa ihtiyacı olmadığını akılda tutmak önemli. Putin’in iç hedefleri için bir savaşa ihtiyacı var. Ve zayıf bir Batı onun için harika bir hedef.”

Ukrayna’da kamuoyu yoklaması: Rusya ile müzakereleri destekleyenlerin oranı yüzde 72’ye yükseldi

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English