Bizi Takip Edin

AMERİKA

Dünya ekonomisi nereye – 2: Enflasyonun eşitsiz darbeleri ve yavaşlayan faaliyet

Yayınlanma

ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, Afrikalıları ülkesinin ne kadar ulvi niyetleri olduğuna ikna etmek için çıktığı turda, önce Senegal’de bir köle anıtına gitti, sonra Zambiya’daki ücra bir köyde çiftçilerle konuştu, nihayetinde Güney Afrika’nın kömür madenleri bölgesindeki bir mesleki eğitim merkezini ziyaret etti.

Son durağında, Amerikan ekonomisi hakkında konuşan Yellen, bazı aksaklıklar olsa da ve aydan aya neler yaşanacağını kestiremese de, enflasyonun büyük ölçüde aşağı çekildiğini söyledi.

Kiralar söz konusu olduğunda hâlâ enflasyonun sürdüğünü düşünen Yellen, önümüzdeki beş ila altı ay içerisinde emlak kiralarının düzeleceğini ve bunun da enflasyondaki düşüşe katkı sunacağını belirtti. Mal fiyatları düşüyor ama hizmet sektöründeki fiyatlar hâlâ hızlı bir şekilde yükselmeye devam ediyordu.

Dördüncü çeyrekteki yüzde 2,9 büyümenin de ‘sağlam’ olduğunu savunan Yellen, yüksek enflasyon ortamında düşük tempolu bir büyümenin daha arzu edilir olduğunu savundu.

Enflasyonda ara bilanço

New York Fed, enflasyonun en çok hangi gelir gruplarını vurduğunu araştıran bir çalışma yayımladı. Bulgular, 2021 ile 2022 yıllarında enflasyonun vurduğu kesimlerin değişiklik gösterdiğini ortaya koyuyor.

2021 yılında, orta gelir grubunun enflasyondan en çok çeken grup olduğu görülüyor. Orta gelir grubundan kasıt, yılda 50 bin ila 150 bin dolar arasında gelir elde edenler.

Bu gelir grubunun ikinci el otomobil ve yakıt enflasyonu nedeniyle zarar gördüğü anlaşılıyor. Alt gelir grubunun daha ziyade toplu taşımayı kullanması, zenginlerin ise ya sıfır araç alması ya da yakıt giderlerinin gelirleri içerisinde daha küçük bir kısmı kaplaması nedeniyle enflasyonun hedefinde bahsettiğimiz gruplar yer aldı. Zenginlerle yoksulların, köylülerle kentlilerin harcama kalemlerindeki farklılaşma da bu sonuçta etkili oluyor.

Son aylarda ise yakıt ve ikinci el araç fiyatlarında bir düşüş görülüyor. Bu sırada kira ve gıda fiyatlarındaki artış ise can yakıyor. Bu iki kalem, özellikle daha düşük gelirlilerin olmazsa olmaz harcamaları arasında yer aldığından, enflasyonun hedefi daha yoksul kesimler haline gelmiş durumda.

Bunun sonucu olarak, en altta yer alan yüzde 40’lık dilim, ortalamadan yüzde 0,3 daha fazla enflasyona maruz kalıyor.

Örneğin, Şubat 2022’ye kadar olan dönemde, kırsal bölgelerde yaşayanların hissettiği enflasyon, ortalamanın 2 puan üzerindeydi. Şimdilerde ise aynı bölgeler enflasyon ortalamasının altında yaşıyorlar.

Geçen yılın ilk döneminde de siyahi ve hispanik haneler 1 puan yüksek enflasyona maruz kalıyorlardı. Üniversite diploması olmayanların da daha yüksek enflasyon hissettikleri ortaya çıktı. Bu grupların şimdilerde enflasyon ortalamasına doğru yaklaştıkları tespit ediliyor.

Gıda ve kira fiyatları enflasyonu, hâlâ ortalama enflasyonun üzerinde seyrediyor (sırasıyla yüzde 10,6, yüzde 7,9 ve yüzde 7,1). Dolayısıyla, Nobel ödüllü iktisatçı Paul Krugman’ın geçen Kasım ayında New York Times için yazdığı makalede dile getirdiği ‘düşük gelirliler enflasyondan o kadar da etkilenmiyor’ tezi doğru değil. Krugman’ın gerekçesi, düşük ücretli işlerde çalışanların ücret artış yüzdelerinin daha yüksek ücretlilerin oranlarına göre daha fazla olması.

ABD İşçi İstatistikleri Bürosunun verilerine göre, en düşük yüzde 25’in içerisinde yer alan Amerikalılar, gelirlerinin yarısından fazlasını kira, gıda ve tıbbi hizmetlere harcıyor. Yüksek gelir grubunun harcamalarında ise ev dışında yenen gıdalar, eğlence ve dinlenme, yeni ve ikinci el araçlar alt gelir grubundan çok daha fazla yer kaplıyor.

Genel ve tarihsel eğilim, hane halklarının temel ihtiyaç malzemelerinin fiyatlarının, temel ihtiyaç olmayan malların fiyatlarından daha fazla artış gösterdiğine işaret ediyor. 

Tüketici harcamalarında düşüş

Enflasyonun hararetinin azalma eğilimine girmesindeki en büyük payın tüketici harcamalarındaki düşüş olduğu anlaşılıyor.

Geçen hafta yayımlanan istatistikler, Aralık ayında tüketici talebinin bir önceki aya göre yüzde 0,2 azaldığını gösteriyor. Enflasyona göre ayarlandığında bu oran yüzde 0,3’ü buluyor.

Perakende satışları takip ettiğimizde, tatil mevsimi de olmasına rağmen, Aralık ayında tüketicilerin talebinin bir önceki aya göre yüzde 1,1 azaldığı anlaşılıyor.

Amerikan tüketimindeki azalmanın belki de en önemli göstergelerinden biri de ticaret açığında Kasım ayında yaşanan dev düşüş. 14 yıllık dilimdeki en büyük düşüş olarak kayıtlara geçen bu ay, azalan tüketici talebini ve ithalat yapmak için yükselen borçlanma maliyetini gözler önüne serdi.

Kasım ayında ABD’nin ticaret açığı yüzde 21 düşüşle 61,5 milyar dolara geriledi. İthalat yüzde 6,4 gerilerken, mal ithalatında bu oran yüzde 7,5 olarak gerçekleşti. Kasım ayında ihracat da yüzde 2 azaldı.

Doların göreli güçlülüğü Amerikan mamul mallarının küresel rekabetçiliğini azaltırken, merkez bankalarının faiz artırma politikaları da talebi düşürüyor.

Bir başka mesele, pandemi dönemindeki nakit devlet yardımları ile tasarrufları artmış görünen hane halklarının şu anda 2005 seviyelerinde tasarruflara çekilmiş olması. 

Ayrıca tüketici borçlanmasında da tehlikeli sınırlara yaklaşılıyor. Öğrenci ve otomobil kredilerinin yanı sıra kredi kartı ödemeleri de 2022’nin üçüncü çeyreğinde 2008’den bu yana en yüksek seviyelere ulaştı.

İmalat sanayisi alarm veriyor

Ama belki de hepsinden önemlisi, Amerikan imalat sanayisinde yaşanan düşüş ve ‘fabrika resesyonu’ ihtimali.

Veriler açıklanmadan önce yapılan bir Wall Street Journal anketi, endüstriyel üretimin Aralık 2022’de 0,1 küçülmesini bekliyordu. Açıklanan rakamlar, tüm beklentileri boşa çıkararak, yüzde 0,7’lik bir küçülme olduğunu gösterdi.

Kapasite kullanımında da beklentiler yüzde 79,6 idi. Açıklanan istatistikler Kasım ayına oranla bir düşüş olduğunu gösterdi: yüzde 78,8.

İmalat sektöründeki düşüş eğilimi ise sürdü. Kasım ayında yüzde 1,1 küçülen imalat sanayisi, Aralık ayında da yüzde 1,3 daraldı.

İmalat sanayisindeki yeni siparişler de Kasım ayında yüzde 1,8 azalmıştı.

Sermaye harcamaları (ekipman, bina, entelektüel mülkiyet) ise yalnızca yüzde 0,7 arttı. Üçüncü çeyrekte bu oran yüzde 6,3’tü. Dolayısıyla, yatırımlarda da yavaşlama olduğu anlaşılıyor.

Amerikan ekonomisinin bazı bölmelerinin resesyona doğru koşar adım gittiği, bunların başında da imalat sanayisinin geldiği kabul ediliyor. İkinci çeyreğe girdiğimizde teknik resesyonun gerçekleşmesi muhtemel; ama iktisatçılar nedense resesyonun ‘hafif’ geçmesini bekliyorlar.

Mini mini resesyonlar

Son zamanlarda Amerikan ekonomisi hakkında yapılan tahminlerin genel eğilimi, hafif seyredecek bir resesyon beklentisi.

Amerikan Merkez Bankasının (Fed) faiz artırımına, artık daha az ivmeyle de olsa devam edecek olması, yükselen borçlanma maliyetleri ve düşen tüketici talebi Amerikan ekonomisini soğutacak.

Ama ‘karamsar’ Fed’de bile tünelin sonundaki ışığın görüldüğüne dair bir beklenti oluştu. Bu hafta yapılacak toplantıda 0,25 puanlık bir faiz artışı beklentisi hakim. Fed Guvernörü Christopher Waller’ın ‘İhtiyatlı İyimserlik’ başlıklı konuşması da Amerikan ekonomisinde bir ‘yumuşak iniş’in hâlâ mümkün olduğuna işaret ediyor.

Bloomberg anketine katılan iktisatçılar da GSYİH’deki daralmanın ikinci çeyrekten itibaren başlayacağını düşünüyor ama zararın daha hafif olacağı konusunda hemfikir.

Öte yandan, resesyon, teknik tanımı itibariyle, birçok ülkede iki çeyrek üst üste ekonomik faaliyette görülen küçülme demek. Ama Bloomberg, ABD’de işlerin böyle olmadığını hatırlatıyor: Bu ülkede resesyonun ‘resmi’ ilanı, ‘kâr amacı’ gütmeyen bir kuruluş olan Ulusal Ekonomik Araştırma Bürosunun (NBER) ‘elit’ akademisyenlerinin gizli toplantılarından çıkıyor ve bu tanımın yapılması genellikle 1 yılı alıyor. Genel resesyon kabulü ise, Wall Street’in geniş ölçüde ortada bir resesyon olduğu konsensüsü ile hareket etmesi.

Emek piyasası ‘sıkı’ mı?

Emek piyasasının ‘sıkı’ durduğu tüm ABD’li yetkililerin ve şirket iktisatçılarının üzerinde hemfikir olduğu bir konu.

İşsizlik oranları tarihsel diplerde gezerken, şirketlerin işe alımları, teknoloji devlerindeki tüm işten çıkarmalara rağmen devam ediyor.

Fakat büyük şirketlerin işten çıkarmalara başlaması, ekonominin şu anda resesyonda olduğunu göstermeyebilir. Şirketler, 2023 içerisinde bir resesyon bekledikleri için önden emek maliyetini kısmak için harekete geçiyor olabilir.

Nitekim, ‘sıkı’ sayılan emek piyasasında gevşeme emareleri Aralık ayında ortaya çıkmaya başladı. Pandemi çıkışında sürekli artan yeni istihdam, şimdi soğumaya başladı. Aralık ayında patronlar 230 bin yeni istihdam eklediler. Ama bu, son iki yıldaki en düşük ilave.

2022 yılı boyunca toplam 4,5 milyon yeni istihdam görülürken, bu sayı 6,7 milyonluk 2021’e göre bariz bir azalma olduğuna işaret ediyor.

Ama pembe tablo çizen bu rakamların arkasında başka veriler gizli. Örneğin, çalışan ya da iş arayan yetişkin ABD’lilerin oranı, yani işgücüne katılım oranı, Aralık ayında yüzde 62,3’e yükselse de bu oran hâlâ pandemi öncesinin altında.

Son iki yılda ortalama çalışma haftası saatleri de azalıyor ve bu ortalama Aralık ayında 34,3 saat olarak tespit edildi.

Geçici yardım hizmetlerinden işe alınanların sayısı da son 5 ayda 110 bin azaldı. Yukarıdaki istatistikle birlikte okunduğunda, demek oluyor ki, işverenler azalan tüketici talebi karşısında kendi personelinin çalışma saatlerini azaltırken geçici yardım hizmetlerinden çıkıyor.

Ücretlerdeki artışın hızı azalıyor

Amerikan Merkez Başkanı Yardımcısı Lael Brainard da düşük ücretlilere yapılan ücret zamlarının yüksek ücretlilere yapılanlardan az olduğuna dikkat çekenlerden. Gerçekten de idari işlerden çalışmayan işlerde çalışan işçilerin ücretlerindeki artışın daha fazla olduğu görülüyor.

Bununla birlikte yukarıda, düşük ücretlilerin temel harcamalarında hangi kalemlerin daha fazla tuttuğunu ve bu temel harcamalardaki enflasyonun diğerlerinden daha yüksek olduğunu söylemiştik. Tüm bunlara şu bilgi de eklenmeli: 2021’in başından 2022’nin sonunda kadar, düşük ücretli işçilerin ücretlerinde ortalama yüzde 11,5 bir artış olsa da fiyatlar yüzde 14 yükseldi.

Ortalama ücretlerdeki artış hızının da yavaşladığı görülüyor. Aralık’ta ortalama saatlik ücret bir önceki yılın aynı döneminde göre yüzde 4,6 arttı. Aynı dönemde enflasyonun yüzde 7,1 olduğunu hatırlatmak gerekiyor.

Bütün bunlara rağmen, OECD ülkelerindeki tüketici beklentilerinin iyimserleştiğini de hatırlatmak gerekiyor. Özellikle Avrupa’da sıcak geçen kış, enerji fiyatlarındaki enflasyon nedeniyle sert bir darbe yemesi beklenen imalat sanayisindeki daralmayı kontrol altında tuttu. Bir sonraki yazıda, Avrupa’ya bakacağız.

AMERİKA

LinkedIn kurucusu Hoffman, Harris’ten FTC şefi Khan’ı kovmasını istedi

Yayınlanma

LinkedIn’in kurucusu milyarder Reid Hoffman birkaç gün önce Kamala Harris’in seçim kampanyasına 10 milyon dolar bağışladı ve çok daha fazlasını vaat etti.

Dün CNN’e konuşan Hoffman Harris’ten istediklerini sıraladı. Milyarder, Harris’in Biden’ın gümrük vergisi ve antitröst rejimlerini sona erdirmesi ve Federal Ticaret Komisyonu (FTC) Başkanı Lina Khan’ı kovması gerektiğini söyledi.

Bu görüntünün ardından Reid Hoffman’ın Harris için bir “Silikon Vadisi bağış toplama turu” planlandığı haberi geldi.

Lever’ın haberine göre Hoffman, şu anda FTC tarafından dava edilen ve soruşturulan Microsoft’un yönetim kurulunda yer alıyor.

Öte yandan Hoffman siyasette belirleyici bir isim olmak istiyor. Hoffman Harris’in, büyük şirketlerin istediklerini yapabilmeleri için ticaret ve antitröst yoluyla işçileri koruyan Biden politikalarından kurtulmasını istiyor. Harris’in bu talepleri karşılayacağını vaat etmesi halinde kampanyasına finansman sağlayacak.

Dün New York Times’ta (NYT) yayınlanan bir yazıya göre, Başkan yardımcısı olarak Harris yapay zekanın düzenlenmesine destek verdiğini dile getirdi.

Fakat başkan yardımcısı ile özel olarak görüşen bir bağışçıya göre, Khan’ın antitröst yetkilerini genişletme konusundaki görüşüne şüpheyle yaklaştığını ifade etti.

Hoffman Uber, Google, Microsoft, AirBNB, Amazon, Apple ve benzeri şirketlerin yükselişini analiz ettiği kitabında, ucuz sermaye ve yasaları çiğneme yoluyla tekelleşmenin “sosyal açıdan faydalı olduğunu” ve bu tür firmaların birleşme ve satın alma stratejileri ve rakipleri engelleyen etkileri nedeniyle “takdir edilmesi” gerektiğini savunmuştu.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Barack ve Michelle Obama’dan Kamala Harris’e destek

Yayınlanma

Barack ve Michelle Obama, Demokratların başkan adaylığı için Kamala Harris’i destekleyerek başkan yardımcısının Donald Trump’a karşı Beyaz Saray için yürüttüğü yeni kampanyada partiyi birleştirme çabalarını tamamlamış oldu.

Eski başkan ve first lady cuma günü Harris’i telefonla arayarak desteklerini ifade ettikleri bir video ile tartışmaları sona erdirdiler.

Barack Obama videoda, “Michelle ve ben seni desteklemekten ve bu seçimlerde seni Oval Ofis’e taşımak için elimizden gelen her şeyi yapmaktan daha fazla gurur duyamayacağımızı söylemek için aradık,” dedi.

Kamala Harris’in adaylığı garanti değil

Michelle Obama ise Harris ile “gurur duyduğunu” söyledi ve kasım ayındaki seçimlerin “tarihi bir seçim olacağını” belirtti.

Obamaların desteği önemli çünkü Biden’ın çekilmesinin ardından eski başkan ve ailesinin aday olarak Michelle Obama’yı göstermek istediği konuşuluyordu.

Obamalar Harris’in kampanyası konusunda cuma gününe kadar sessiz kalmışlardı. Harris’i desteklemek için daha fazla beklemiş olsalardı, başkan yardımcısının kampanyasına duydukları güven konusunda şüphe uyandırmaya başlayabilirlerdi.

Axios: Biden, Harris’in Trump’ı yenebileceğine inanmıyor

Perşembe günü Trump’ın kampanyası, aralarında eski başkan Obama’nın da bulunduğu bazı Demokratların “daha ‘iyi’ birini beklediklerini” iddia eden bir açıklama yayınladı.

Barack Obama, Başkan Joe Biden’ın haziran ayında Trump’la girdiği ve birçok Demokrat açısından “felaketle sonuçlanan” münazaranın hemen ardından Biden’ı açıkça desteklemiş olsa da daha sonra sessizliğe büründü.

Bu sessizlik pek çok Demokrat tarafından Başkanın Cumhuriyetçi rakibini yenebileceğine dair güvenini kaybettiği şeklinde değerlendirildi.

Biden çekilecek mi?

Bunun yanı sıra Michelle Obama’nın Biden ailesi ile olan ilişkisinin bozulduğu, Başkana yönelik “çekil” baskısında da Barack Obama’nın payının bulunduğu öne sürülüyordu.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD ekonomisi ikinci çeyrekte %2,8 büyüdü

Yayınlanma

ABD Ticaret Bakanlığı perşembe günü yaptığı açıklamada, ABD ekonomisinin ikinci çeyrekte yıllık %2,8 oranında büyüdüğünü, bu oranın tüketici harcamalarının artması ve işletmelerin stoklarını artırmasıyla ekonomistlerin beklediğinden daha yüksek olduğunu söyledi.

Ekonomistler geçtiğimiz çeyrekte yıllık bazda %1,9’luk bir büyüme bekliyorlardı. Ekonomi yılın ilk üç ayında %1,4 oranında büyümüştü.

Perşembe günkü verilerde yakından izlenen ve stoklar, ticaret ve hükümet harcamalarını dışarıda bırakan bir talep göstergesi, yani özel yurtiçi alıcılara nihai hizmetler, %2,6 arttı.

Tüketici harcamaları %2,3 artarak ilk çeyrekteki %1,5’lik büyümeyi geride bıraktı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English