Bizi Takip Edin

ASYA

Dünyanın en büyük tekelleri Hong Kong’da bir araya geldi

Yayınlanma

Hong Kong Para Otoritesi tarafından düzenlenen Küresel Finans Liderleri Yatırım Zirvesinde dünyanın en büyük şirketlerinin yöneticilerini ağırlıyor.

Konferans, aralarında Goldman Sachs İcra Kurulu Başkanı David Solomon, Morgan Stanley patronu James Gorman, Citigroup’tan Jane Fraser’ın yanı sıra HSBC’den Noel Quinn ve Standard Chartered’dan Bill Winters’ın da aralarında bulunduğu katılımcılarla Pazartesi günü başladı.

Zirvede Avrupa’dan UBS, Barclays, HSBC ve Deutsche Bank’ın yanı sıra BlackRock, Blackstone ve Apollo Global Management’tan en üst düzey isimler de yer alıyor.

Bölgenin fiili merkez bankası ve varlık fonu, özel sermaye grupları için büyük bir ortak ve yatırım bankaları için önemli bir müşteri, çünkü Borsa Yatırım Fonunda yaklaşık 410 milyar HK$ (52 milyar ABD doları civarı) bulunuyor.

Etkinliğin amaçlarından biri de, ABD-Çin gerginliği on yıllar içerisinde kurulan ticari bağları yıpratsa da Hong Kong’u önemli bir küresel finans merkezi olarak göstermek. Hong Kong’un lideri John Lee, zirvede konuşma yapsa da ABD’li ve Avrupalı şirketlerin ortak fotoğraf karesine girmemek için çaba gösterdiği belirtiliyor. Lee, ABD tarafından yaptırım listesine alınmıştı.

Lee: Hong Kong dünya sahnesinin merkezinde

Hong Kong Özel İdari Bölgesi (HKSAR) İcra Kurulu Başkanı John Lee etkinlikte yaptığı konuşmada Hong Kong’un dünya sahnesinin merkezinde yer aldığını, iş, finans ve yatırım dünyası için fırsatlar yarattığını ve küresel finans topluluğunun Hong Kong’a ve Hong Kong’un uzun vadeli vaatlerine inandığını söyledi.

Lee, “Bu zirvenin amacı da budur ve bu nedenle Hong Kong’un gelişen geleceğini görebilirsiniz; bu gelecek, kentin kendi güçlü yönleri ve dünyayı Çin anakarasına bağlaması sayesinde mümkün olmaktadır. Çünkü basitçe ifade etmek gerekirse, Hong Kong refah demektir,” dedi.

Yatırımcılar ABD-Çin gerilimi nedeniyle tedirgin

Pek çok ABD’li yatırımcının ABD-Çin gerilimi nedeniyle Hong Kong’a bakışını da değiştirdiği vurgulanıyor. Financial Times’a (FT) konuşan ve yatırım şirketlerine danışmanlık yapan Hong Kong merkezli üst düzey bir yönetici,”[ABD’ye] gittiğimizde herkes Çin hakkında konuşmak isterdi. Şimdi ise neredeyse rahatsız edici bir konu; konuyu değiştirmeye çalışıyorlar,” dedi.

Yine FT’ye konuşan Hong Kong’da yerleşik bir varlık yönetimi uzmanı, “Herkesin Hong Kong ve Çin’in sağlamlığına ilişkin görüşlerini dile getirdiği bu büyük kamusal etkinliklerin düzenlenmesi iyi ve güzel, ama gerçek çok farklı. Sahada olup bitenler açısından oldukça iç karartıcı; pek bir şey yok,” iddiasında bulundu.

ABD’li bir firmanın yöneticisi, bankacıların, şirketlerinin Çin’deki işlerinden bahsettiklerinin görülmesi halinde, kendilerini ülkedeki politikacıların hedef tahtasında bulabileceklerinden korktuklarını söyledi. Yöneticilerin ayrıca ‘Çin’i küçümsedikleri’ şeklinde yorumlanabilecek yorumlardan da kaçınmaları gerekiyor.

Hong Kong Menkul Kıymetler Borsası, bu yıl ilk halka arzlar için yalnızca 11. en büyük borsa oldu ve üçüncü çeyrekte yalnızca 2,7 milyar dolar toplayarak son on yılın çoğundaki gösterişli performansının gerisinde kaldı. Resmi veriler, bölgedeki varlıkların 2022 yılında %14 oranında düştüğünü gösteriyor.

UBS ve Goldman Sachs’ın kriz beklentileri

Zirvede düzenlenen bir panelde konuşan UBS Başkanı Colm Kelleher, bir sonraki finansal krizin ‘gölgedeki’ banka dışı kredi sektöründe yaşanabileceği uyarısında bulunarak, 2008 krizinden bu yana hafifçe düzenlenen özel piyasaların büyümesinin ‘endişe için gerçek bir neden’ olduğunu söyledi.

Kelleher, ‘bazıları müşteri ve rakip olan odadaki insanların yarısını üzme riskini göze alarak’ bu açıklamaları yaptığını söyledi. Bununla birlikte, küresel olarak finansal varlıkların büyük bir kısmının ‘artık banka dışı finansal aracılarda, gölge sektörde olduğunu’ söyledi ve ”Bence bir sonraki kriz bu sektörde yaşanacak, bu bir güven krizi olacak,” diye konuştu.

Kelleher’in yorumları, aynı zirvede daha sonra düzenlenen bir panelde konuşan Apollo Global Management CEO’su Marc Rowan da dahil olmak üzere özel piyasa şirketlerinin başkanlarının sektörü savunmasına yol açtı.

Rowan, “Bir şeyi bankacılık sisteminden varlık yönetimine taşıdığınızda, onu çoğunlukla kaldıraçlı bir sistemden kaldıraçsız bir sisteme taşırsınız,” dedi ve bu tür kredilerin ‘sisteme sağlamlık kattığını’ ileri sürdü.

Rowan, Apollo’nun muazzam miktarda likiditeye sahip olduğunu ve regülatörlerle olan ilişkilerinin çok kapsamlı olması nedeniyle ‘parmak izi mürekkebini parmaklarından zar zor çıkarabildiğini’ söyledi.

Aynı panelde yer alan Goldman Sachs CEO’su David Solomon ise yanıt olarak, “İsterseniz bizim dünyamıza katılabilir ve parmaklarınızda daha fazla mürekkep olabilir,” şakasını yaptı.

Krize yeni neden: Jeopolitik

Morgan Stanley CEO’su James Gorman ise, bir sonraki krizi neyin tetikleyeceğini bilmediğini ancak ‘muhtemelen jeopolitik, siyasi bir şey olacağını’ söyledi.

Gorman, “Dünyadaki bazı ülkelerde demokrasiye yönelik zorluklar oldukça belirgin,” iddiasında bulundu.

Deutsche Bank CEO’su Christian Sewing ise kendisini tedirgin eden şeyin sermaye piyasalarının durumu olduğunu söyledi. Sermaye piyasalarının ‘son derece dirençli’ olduklarını savunan CEO, “Dünyada neler olup bittiğini jeopolitik açıdan, enflasyonist açıdan düşünürseniz … en büyük korkum bir jeopolitik tırmanış daha yaşanması ve piyasaların sakinliğini kaybedip bir piyasa olayı yaşanması. Tetikte olmamız gerekiyor,” dedi.

ASYA

Yeni Japon Başbakan ASEAN ile ilk uluslararası çıkışını yaptı

Yayınlanma

Japonya’nın yeni Başbakan Shigeru Ishiba, deniz güvenliğini güçlendirme ve karbonsuzlaştırmayı teşvik etme vaatleriyle perşembe günü ASEAN zirvesinde ilk uluslararası çıkışını yaptı.

Bu ayın başında göreve gelmesinden bu yana ilk yurtdışı gezisine çıkan Ishiba, Laos’un Vientiane kentinde düzenlenen Japonya-ASEAN ve ASEAN Artı Üç zirvelerine katılarak bölge liderleri ve üst düzey elçilerle bir araya geldi ve Tokyo’nun Güneydoğu Asya’ya olan bağlılığını sürdürme sözü verdi.

Bağlanabilirlik, dijitalleşme ve yeşil enerji alanlarında işbirliği duyuruları yapılırken, dikkatlerin çoğu Ishiba’nın çok taraflı forumda Çin ve Güney Kore liderlerine ulaşması da dahil olmak üzere uluslararası sahneye ilk çıkışını nasıl ele aldığına odaklandı.

Başbakan ayrıca Doğu ve Güney Çin Denizlerindeki deniz ihtilafları ve Kuzey Kore’nin nükleer ve füze programları gibi bölgesel güvenlik konularına da değindi.

“Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne dayanmayan haksız deniz hakları ve çıkarları iddialarını veya denizcilik faaliyetlerini kabul edemeyiz” diyen Ishiba, Tokyo’nun ‘Güney Çin Denizi’nde devam eden askerileştirme ve zorlayıcı faaliyetler’ konusundaki ‘ciddi endişelerini’ vurguladı.

Bu yılın başlarında milletvekili olarak ziyaret ettiği Tayvan konusuna da değinen Ishiba, Tayvan Boğazı’nda barışın “bölge ve uluslararası toplum için önemli” olduğunu söyledi.

Güvenlik gündemi

Selefi Fumio Kishida gibi Ishiba da Tokyo’nun giderek daha istikrarsız hale gelen güvenlik ortamıyla başa çıkabilmek için Japonya’nın uluslararası ortaklıklar ağını genişletmeyi dış politika ve savunma politikası gündeminin üst sıralarına yerleştirdi.

Nitekim yeni başbakan geziye çıkmadan önce yaptığı açıklamada, Çin ve Rusya’nın hava sahası ihlalleri ve Kuzey Kore’nin tekrarlanan füze fırlatmaları nedeniyle Japonya’nın şu anda “İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana en ciddi ve karmaşık güvenlik ortamıyla” karşı karşıya olduğunu söyledi.

Eski savunma bakanı bu nedenle Japonya’nın işbirliği yaptığı “dost ve benzer düşünen ülkelerin” sayısını arttırma ve ülkenin diplomatik ve savunma kabiliyetlerini güçlendirme sözü verdi.

Güneydoğu Asya ülkelerini yanına çekme çabaları bu politikanın önemli bir parçası zira Japonya, Çin’in Hint-Pasifik’te artan ekonomik ve askeri gücüne karşı koymak için ABD desteğiyle kendisini önemli bir güvenlik ve ticaret ortağı olarak konumlandırıyor.

Japonya bu hedefleri doğrultusunda bağlantı ve karbonsuzlaştırma projelerini artırmanın yanı sıra devriye gemileri ve kolluk kuvvetleri eğitimi yoluyla ASEAN ile deniz güvenliği işbirliğini artırma sözü verdi.

Japonya ve ASEAN ülkeleri ayrıca Orta Doğu ve Ukrayna’daki savaşlar da dâhil olmak üzere uluslararası güvenlik gerilimlerini de ele aldılar ki bu konuların cuma günü yapılacak olan ve ABD, Rusya, Avustralya, Hindistan ve Yeni Zelanda gibi ülkelerin lider ve elçilerinin de katılacağı Doğu Asya Zirvesi’nde de öne çıkması bekleniyor.

Asya NATO’su önerisi eleştiri yağmuruna tutuldu

Perşembe günkü toplantılarda gündeme gelmeyen bir güvenlik konusu ise Ishiba’nın Asya’da NATO’nun bir versiyonunu oluşturma fikriydi. Eski savunma şefi tarafından uzun süredir üzerinde çalışılan bu öneri eleştiri yağmuruna tutuldu ve birçok kişi bunun hem gerçekçi olmadığını hem de ortaklar için hoş olmadığını söyledi.

Ishiba’nın kendisi de bu fikrin en azından hemen kök salmasının mümkün olmadığını itiraf etti. Ancak bu fikrin masadan kalktığı anlamına gelmiyor zira başbakan geziden önce gazetecilere bu konuda ya da ABD-Japonya güvenlik anlaşmasının revizyonu gibi diğer fikirler konusunda geri adım atmayacağını söyledi.

“Bu konularda Liberal Demokrat Parti içinde istikrarlı bir şekilde tartışmalar yürütmek niyetindeyim ve bunlar partinin duruşu haline geldiğinde, (koalisyon ortağı) Komeito ile istişare edeceğiz ve bu politikaları hükümet tedbirleri olarak önereceğiz” dedi.

ASEAN’ın tutumuna gelince, Tokyo Üniversitesi’nde doçent olan Sebastian Maslow, birliğin bu tür güvenlik çerçevelerinin Çin’i kışkırtacağı ve dolayısıyla ASEAN üyelerinin ekonomik ve güvenlik çıkarlarını dengeleme çabalarıyla çelişeceği için bölgeyi istikrarsızlaştırmasına karşı temkinli olduğunu söyledi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Çin Başbakanı, ASEAN ile ‘daha güçlü ekonomik entegrasyon’ çağrısı yaptı

Yayınlanma

Çin Başbakanı Li Qiang, perşembe günü düzenlenen bölgesel zirvede ASEAN ve Pekin arasında daha fazla ekonomik entegrasyon potansiyeline vurgu yaptı.

Perşembe günü Laos’un başkenti Vientiane’de Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) liderlerine hitap eden Li, iki pazarın daha yakın ve organik entegrasyonunun ekonomi üzerinde büyük bir ölçeklendirme etkisi yaratacağını söyledi.

Li, “Ekstra geniş pazar, ekonomik refahı teşvik etmek için sahip olduğumuz en büyük destektir ve pazar bağlantısının geliştirilmesi, daha fazla işbirliğimiz için önemli bir yöndür” dedi.

Li ayrıca Çin ve ASEAN’ın serbest ticaret anlaşmasını güncellemek üzere görüşmeleri tamamladığını ve bunun Çin’in “çok taraflılık ve serbest ticarete verdiği kesin desteği” gösterdiğini söyledi.

Li, “Bugün ASEAN liderleriyle birlikte Çin-ASEAN Serbest Ticaret Bölgesi’nin 3.0 versiyonuna ilişkin müzakerelerin önemli bir sonuca ulaştığını açıklamaktan memnuniyet duyuyorum” dedi.

“Bu, [Güneydoğu ve Doğu] Asya’nın ekonomik entegrasyonuna öncülük etmeye yönelik ortak çabalarımızda önemli bir adımdır” ifadelerini kullandı.

Çin gümrük verilerine göre, Çin ve ASEAN arasındaki ticaretin değeri 20 yılda 15 kattan fazla artarak geçen yıl 911.7 milyar ABD dolarına ulaştı.

Çin ayrıca on yılı aşkın bir süredir bloğun en büyük ticaret ortağı konumunda.

Batı ablukası riskinin artmasıyla birlikte Çin, başta elektrikli araçlar olmak üzere yeni enerji endüstrisi için potansiyel bir büyük pazar olarak Güneydoğu Asya’ya da yöneldi.

Li zirvede yaptığı konuşmada “İster endüstriyel iyileştirme, ister dijitalleşme, ister yeşil dönüşüm ya da ithalat ve ihracatta yapısal uyum olsun, yeni yatırım fırsatlarının yaratılması için pazarımızın kapsamlı bir şekilde geliştiğini görmeliyiz” dedi.

Güney Çin Denizi anlaşmazlığı

Öte yandan ticaretteki büyümeye rağmen Çin’in ASEAN ile ilişkileri, Güney Çin Denizi’ndeki toprak anlaşmazlıkları nedeniyle test ediliyor.

Çin, Filipinler, Brunei, Malezya ve Vietnam’ın bölgede birbirleriyle çelişen hak iddiaları bulunuyor.

Son olarak salı günü Scarborough Shoal yakınlarında Çin sahil güvenliği ile Filipin balıkçı tekneleri arasında bir dizi restleşme ve çatışma yaşandı.

AFP’ye göre Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Marcos, ASEAN ve Çin’in siyasi cephede gerginlikler varken ekonomik cephede her şey yolundaymış gibi davranamayacağını söyledi.

Zirve sırasında Marcos “ekonomik işbirliğini siyasi güvenlikten ayıramazsınız” dedi.

Marcos ayrıca ASEAN üyelerini ve Çin’i tartışmalı sular için bir ASEAN-Çin davranış kuralları üzerinde müzakereleri hızlandırmaya çağırdı.

Güney Çin Denizi’ndeki genel durumun “gergin ve değişmeden” kaldığını ve “tarafların farklılıkları ciddi bir şekilde yönetmeye ve gerilimi azaltmaya ciddiyetle açık olması gerektiğini” söyledi.

Singapur Başbakanı Lawrence Wong da çarşamba günü zirvede yaptığı konuşmada “Güney Çin Denizi’nin canlı ve acil bir mesele olduğunu ve bir kazanın çatışmaya dönüşme riskinin bulunduğunu” vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken perşembe günü Laos’a geldi ve cuma günü ASEAN liderleriyle yapacağı görüşmelerde konuyu gündeme getirmesi bekleniyor.

Pekin, Washington’u anlaşmazlığa karışan ve bölgesel istikrara zarar veren bir “dış güç” olmakla suçluyor.

Okumaya Devam Et

ASYA

Çin, Japonya’yı dış güçlere karşı uyardı

Yayınlanma

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, yeni Japon mevkidaşını bölgedeki “dış güçlerin” müdahalesine karşı uyardı.

Wang Yi ve yeni atanan Japonya Dışişleri Bakanı Takeshi Iwaya çarşamba günü yaptıkları ilk telefon görüşmesinde yapıcı ve istikrarlı ikili bağlar kurma, stratejik ve karşılıklı yarar sağlayan ilişkileri güçlendirme niyetlerini teyit ettiler.

Çin dışişleri bakanlığına göre Wang, Japonya’dan “istikrarlı ikili ilişkileri teşvik etmek” için gelen “olumlu sinyalleri” selamladı ve “Japonya’nın yeni kabinesinde yeni bir atmosfer ve Çin-Japon ilişkilerinde yeni gelişmeler” beklediğini söyledi.

Bakanlık ayrıca Wang’ın Iwaya’ya bölgede genel barış ve istikrarın korunmasının “zor kazanılmış bir başarı olduğunu ve çalkantılı bir küresel ortamda el üstünde tutulması gerektiğini” söylediğini belirtti.

Japonya’nın kilit müttefiki ABD’ye açık bir göndermede bulunan Wang, “İki taraf da dış güçlerin karışıklıkları kışkırtmasını ve bölgesel çatışmaları körüklemesini engellemelidir” dedi.

Wang ile 45 dakika süren görüşmesinde Iwaya, Çin askeri uçaklarının ağustos ayı sonlarında güneybatıdaki Nagasaki vilayetindeki adalar yakınlarındaki Japon hava sahasına ilk kez girmesi de dâhil olmak üzere, Çin’in Japonya çevresindeki askeri faaliyetlerinin yoğunlaşmasından duyduğu “ciddi endişeleri” dile getirdi.

Japonya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Iwaya Çin’i bu faaliyetle ilgili kapsamlı bir açıklama yapmaya çağırdı.

Ayrıca Tokyo’nun “Tayvan çevresindeki durumu yakından izlediğini” söyledi.

Wang ise, “Japonya’nın Tayvan sorununa ilişkin siyasi taahhütlerini yerine getireceği ve tek Çin ilkesini koruyacağı” umudunu dile getirdi.

Güçlü ekonomik bağlara sahip olmalarına rağmen Tokyo ve Pekin diplomatik alanda giderek daha fazla anlaşmazlığa düşüyor. İki ülke arasındaki ilişkiler, savaş zamanından kalma şikayetler ve toprak anlaşmazlıkları gibi tartışmalı konular ve Japonya’nın Çin’in artan etkisine karşı ABD ile savunma bağlarını güçlendirmesi nedeniyle gerilmiş durumda.

Çin, Japonya’nın ABD ile derinleşen diplomatik ve askeri ittifakına, Çin’e karşı koymayı amaçlayan ABD liderliğindeki çeşitli bölgesel güvenlik ortaklıklarına katılımı ve yarı iletkenlere ihracat sınırı getirilmesine yardımcı olmak için yaptığı işbirliği de dahil olmak üzere giderek daha ihtiyatlı yaklaşıyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English