Bizi Takip Edin

AMERİKA

Economist: ABD daha az “woke” hale geliyor

Yayınlanma

ABD’de kasım ayında yapılacak başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasında en önemli mücadele başlıklarından biri de “kültür savaşları” olarak bilinen başlıklar.

“Wokeness” (“duyarcılık”) ile bunun karşıtları arasındaki gerilim yıllar içinde yükseldikten sonra şimdilerde terazinin daha ağır basan tarafı “anti-duyar”cılar gibi görünüyor.

Economist’te yer alan bir değerlendirmeye göre, özellikle 2020 yılında George Floyd’un öldürülmesi ve ardından başlayan Black Lives Matter eylemleri ile zirve yapan, beyazlar arasındaki “woke” eğilimlere ilgi azalıyor.

“Irksal adaletsizlik”e ilgi azaldı

Zengin beyaz kadınların akşam yemeği partilerinde onları “beyaz üstünlükçü” damarları ile yüzleştiren bir siyahi çift, Regina Jackson ve Saira Rao, “ırksal adaletsizlik” konularına olan kamu ilgisinin azalmış olduğuna işaret ediyor.

Rao, “Irkçılık karşıtlığının, sömürgecilik karşıtlığının, emperyalizm karşıtlığının, soykırım karşıtlığının nabzı öldü. Nabız yok,” diye yakınıyor.

Economist, Cumhuriyetçilerin Amerika’da yanlış olduğunu düşündükleri her şeyi, “erdem sinyalleme” ya da “siyaseten doğruculuk” kokan her şeyi kastederek, “wokeness” salgınına bağlamaya bayıldıklarını vurguluyor.

Donald Trump, temmuz ayında Cumhuriyetçilerin başkan adaylığını kabul ettiği konuşmasında, Amerikan silahlı kuvvetlerindeki başarısızlıklardan “woke” liderleri sorumlu tutmuştu.

MeToo ve Black Lives Matter’da zirveyi gören “duyarcılık”

Economist bu kapsamda dört alanda “woke” fikirlerin önemini ölçmeye çalıştı: kamuoyu, medya, yüksek öğrenim ve iş dünyası.

Dergi her yerde benzer bir eğilimin ortaya çıktığına işaret ediyor. Donald Trump’ın siyaset sahnesine çıktığı 2015 yılında duyarcılık keskin bir şekilde arttı, ardından “#MeToo” ve Black Lives Matter dönemlerinde yayılmaya devam etti, 2021-22’de zirve yaptı ve o zamandan beri azalıyor.

“Woke” (kelimenin birebir anlamı “uyanmış, uyanık”) terimi ilk olarak solda ırkçılığa karşı uyanık olan insanları tanımlamak için kullanıldı. Daha sonra her türlü önyargıyla mücadele etmeye hevesli olanları kapsayacak şekilde kullanılmaya başlandı.

Economist’e göre Demokratlar artık bu kelimeyi nadiren kullanıyor, çünkü dünyayı “kurbanlar ve zalimler” olarak bölme eğiliminde olan en sert aktivistlerle ilişkilendirilir hale geldi.

Makalede, “Bu bakış açısı grup kimliğini bireyin önüne çıkarıyor ve farklı gruplar için eşit olmayan sonuçları sistematik ayrımcılığın kanıtı olarak görüyor,” deniyor.

Bu mantık daha sonra tersine ayrımcılık ve konuşma özgürlüğünün baskılanması gibi, yerleşik adaletsizlikleri düzeltmek için liberal olmayan araçları haklı çıkarmak için kullanıldı. İşte Cumhuriyetçiler bu tür “woke savaşçıları” yerden yere vurmayı seviyor.

“Beyaz ayrıcalığı” olduğuna dair düşünceler geri çekiliyor

Gallup, General Social Survey (GSS), Pew ve YouGov tarafından son 25 yılda yapılan anketlere verilen yanıtları inceleyen Economist, ırk ayrımcılığına ilişkin woke görüşlerin 2015 civarında artmaya başladığını ve 2021 civarında zirveye ulaştığını tespit ediyor.

Fakat Gallup’un bu yılın başlarına ait en son verilerinde, insanların %35’i ırk ilişkileri konusunda “büyük ölçüde” endişeli olduklarını söylerken, bu oran 2021’deki %48’lik zirve seviyesinden düşmüş durumda. Yine de 2014’teki %17’lik orandan hâlâ daha yüksek.

Pew’e göre, beyazların hayatta siyahların sahip olmadığı avantajlara ( “beyaz ayrıcalığı”) sahip olduğunu kabul eden Amerikalıların oranı 2020’de zirve yaptı.

GSS’nin verilerinde, ırklar arasındaki sonuç farklılıklarının ana nedeninin ayrımcılık olduğu görüşü 2021’de zirve yapmış ve anketin en son versiyonu olan 2022’de düşmüş görünüyor.

“Woke” düşüncedeki en büyük sıçramalardan ve ardından gelen düşüşlerden bazıları gençler ve sol görüşlüler arasında olmuş.

Toplumsal cinsiyet konusundaki woke görüşler düşüşte

Cinsel ayrımcılıkla ilgili anketler, ırkla ilgili endişelerden daha erken bir zirveye ulaşmış olsa da benzer bir örüntü ortaya koyuyor.

Cinsiyetçiliği çok ya da orta derecede büyük bir sorun olarak gören Amerikalıların oranı “#MeToo”nun ardından 2018’de %70 ile zirve yapmış.

Kadınların ilerlemelerini zorlaştıran engellerle karşılaştığına inananların oranı ise 2019’da %57 ile zirveye çıkmış.

Toplumsal cinsiyet konusundaki woke görüşlerin de düşüşte olduğu görülüyor.

Pew, bir kişinin doğduğu cinsiyetten farklı bir cinsiyete sahip olabileceğine inananların oranının, bu sorunun ilk kez sorulduğu 2017 yılından bu yana istikrarlı bir şekilde düştüğünü ortaya koyuyor. 

YouGov’a göre, trans öğrencilerin biyolojik cinsiyetleri yerine seçtikleri cinsiyete uygun spor takımlarında oynamalarına karşı çıkanların oranı 2022’de %53 iken, 2024’te %61’e yükseldi.

Gazetelerdeki “woke” sözcüklerde dramatik azalma

Kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğu eğilimi desteklemek için medyanın “kesişimsellik”, “mikro saldırganlık”, “baskı”, “beyaz ayrıcalığı” ve “transfobi” gibi uyandırıcı terimleri ne sıklıkla kullandığını da ölçen Economist, benzer bir eğilim saptıyor.

1970-2023 yılları arasında altı gazetede ( Los Angeles Times, New York Times, New York Post, Wall Street Journal, Washington Post ve Washington Times) bu türden 154 kelimenin kullanım sıklığı sayıldı.

Los Angeles Times hariç tüm gazetelerde bu terimlerin sıklığı 2019 ile 2021 yılları arasında zirve yapmış ve o tarihten bu yana düşüş göstermiş.

Örneğin “beyaz ayrıcalığı” terimi 2020‘de New York Times’ta her bir milyon kelimede yaklaşık 2,5 kez yer alırken, 2023’te her bir milyon kelimede sadece 0,4’e düşmüş.

Aynı kelime sayma yöntemini ABC, MSNBC ve Fox News’in 2010 ve 2023 yılları arasındaki transkriptlerine uygulayarak televizyonda ve 2012’den bu yılın ortasına kadar her hafta en çok satan 30 kitabın başlıklarını kullanarak kitaplarda da büyük ölçüde aynı eğilim ortaya çıkıyor.

Televizyonda “woke” kelimelerden bahsedilmesi 2021’de zirve yaptı. Popüler kitaplarda ise zirve daha sonra, 2022’de gerçekleşmiş, 2023’te küçük bir düşüşün ardından 2024’te çok daha büyük bir düşüş yaşanmış.

Akademide “duyarcı” kelime kullanımı sabitlendi

Akademide de benzer bir durum var. Muhafazakâr bir öğrenci gazetesi olan College Fix tarafından derlenen bir veri tabanı, akademisyenlerin sansürlenmesi veya derslerinin iptal edilmesi yönündeki çağrıların 2020’de zirve yaptığını ortaya koyuyor.

Bu bulgular anket verileriyle de örtüşüyor: Irkçı görüşlerin ifade edilmesinin kısıtlanması gerektiğini düşünen Amerikalıların oranı 2016 ile 2021 yılları arasında keskin bir artış göstererek yaklaşık %52’ye ulaşmışken, o zamandan beri hafif bir düşüşle 2022’de %49’a geriledi.

Öğretim ve araştırma da en azından bir miktar “duyarcılıktan” uzaklaşıyor gibi görünüyor.

Akademik dergilerin dijital kütüphanesi JSTOR tarafından toplanan sosyal bilimlerle ilgili makalelerde 154 terim setinin kullanımı 2015 yılında keskin bir şekilde artmaya başladı.

2022 yılına gelindiğinde “kesişimsel”, “beyazlık”, “baskı” ve benzerlerinin görülme sıklığı zirveye ulaşmıştı.

Economist’in talebi üzerine, Stanford Üniversitesi’nde ekonomist Jacob Light, Amerikan üniversitelerinin ders kataloglarından oluşan bir koleksiyonda woke kelimelerin sıklığını saydı.

İsminde ya da özetinde woke terimlerine yer veren dersler 2010 ile 2022 yılları arasında yaklaşık %20 oranında artmış, ancak geçen yıl sabit kalmış.

DEI karşıtı uygulamalar artıyor

Akademinin duyarcılıktan uzaklaşması kısmen yasalar tarafından emredildi.

Yüksek Mahkeme geçen yıl kabullerde ırk temelli pozitif ayrımcılığı yasakladı.

Chronicle of Higher Education’a göre, geçtiğimiz yıl 28 eyalette 86 yasa tasarısı akademideki Çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık (DEI) girişimlerini engellemeyi amaçladı; 14’ü yasalaştı.

Örneğin Alabama, 1 Ekim’den itibaren devlet tarafından finanse edilen üniversitelerin herhangi bir DEI ofisi veya programına sahip olmasını, “ırk, renk, din, cinsiyet, etnik köken veya ulusal köken” hakkında “bölücü kavramları” teşvik etmesini ve transseksüel öğrencilerin istedikleri tuvaletleri kullanmalarına izin vermesini yasaklayacak.

Dokuz eyalet akademik kurumların iş başvurusunda bulunanlardan “çeşitlilik beyanları” talep etmesini yasakladı.

Bu yılın başlarında aralarında Harvard ve Massachusetts Institute of Technology’nin de bulunduğu bazı önde gelen üniversiteler, bağışçıların ve mezunların baskısına boyun eğerek bu uygulamadan vazgeçti.

Kaliforniya Üniversitesi gibi diğer bazı üniversiteler ise, bunların kullanılmaya devam edilmesi nedeniyle davalarla karşı karşıya kaldı.

Şirket dünyasında da “wokeness” geriliyor

Wokeness, ya da duyarcılık, nispeten yakın zamanda ortaya çıkmış olsa da, kurumsal Amerika’da da geri çekiliyor.

Floyd’un ölümünün ardından, 2020’nin birinci ve üçüncü çeyrekleri arasında gelir beyanlarında DEI’den bahsedilmesi neredeyse beş kat arttı.

Bir piyasa araştırma şirketi olan AlphaSense’in verilerine göre, 2021’in ikinci çeyreğinde zirveye ulaştılar ve bu noktada 2020’nin başlarına göre 14 kat daha yaygındılar.

O zamandan beri tekrar keskin bir şekilde düşmeye başladılar. En son 2024’ün ikinci çeyreğine ait verilerde, Floyd’un ölümünden önceki döneme kıyasla sadece yaklaşık üç kat daha yüksekti.

AMERİKA

Kamala Harris iktisadi programını açıkladı

Yayınlanma

ABD’de anketler sürekli olarak seçmenlerin kasım ayındaki başkanlık seçimlerine doğru giderken ekonomiyi bir numaralı politika konusu olarak gördüğünü gösteriyor.

Demokratların başkan adayı Kamala Harris çarşamba günü Pennsylvania’da yaptığı konuşmada kendisini “serbest ve adil piyasalara” ve “hükümet ile özel sektör arasında aktif bir ortaklığa inanan bir kapitalist” olarak tanımlayarak patronlara doğrudan çağrıda bulundu.

ABD ekonomisi hakkında bugüne kadar yaptığı en kapsamlı beyanda Demokrat başkan adayı, Cumhuriyetçi rakibi Donald Trump ile kendisi arasında keskin bir karşıtlık kurmaya da çalıştı.

Harris, Demokratların başkan adayı olarak yeni sanayi yatırımlarını finanse eden ve orta sınıfı inşa eden bir “fırsat ekonomisi” vizyonunu açıklarken, hem şirket yöneticilerinin hem de onlar için çalışanların müttefiki olma sözü verdi.

“Ben bir kapitalistim”

Harris, seçimin kritik eyaletlerinden biri olan Pennsylvania’daki Pittsburgh Ekonomi Kulübünde yaptığı konuşmada kendisini “işçi sınıfının ve orta sınıfın koruyucusu” olarak tanımladı ve Trump’ın daha çok en zengin Amerikalılara odaklandığını savundu.

Harris, “ekonomik büyümeyi destekleyecek güçlü bir orta sınıf” oluşturmanın bir yolu olarak imalat ve küçük işletmelere yapılan yatırımların yanı sıra aileler için vergi avantajları ve çocuk bakımı için sübvansiyonları destekleme sözü verdi.

Harris Pittsburgh’da yaptığı konuşmada, “Her zaman işçilerin ve sendikaların güçlü bir destekçisi oldum ve olacağım ve aynı zamanda Amerika’da istihdamın çoğunu yaratanlarla çalışmamız gerektiğine inanıyorum. Ben bir kapitalistim. Serbest ve adil piyasalara inanıyorum. İstikrarlı bir iş ortamı yaratmak için tutarlı ve şeffaf yol kurallarına inanıyorum,” ifadelerini kullandı.

Harris, biyo-imalat, havacılık, yapay zeka, blok zinciri ve nükleer enerji de dahil olmak üzere “gelecek yüzyılı tanımlayacak” sektörleri destekleme ve yeni projelerin oluşturulmasını geciktiren bürokrasiyi azaltma sözü verdi.

Trump’a “orta sınıf” eleştirileri: O sadece ABD’nin en zenginlerini düşünüyor

Harris, “[Trump’ın] Orta sınıfımızı büyütmek gibi bir niyeti yok. O sadece kendisi ve kendisi gibi Amerika’nın en zenginleri için hayatı daha iyi hale getirmekle ilgileniyor. Donald Trump’a göre ekonomimiz büyük gökdelenlere sahip olanlar için en iyi şekilde çalışıyor, onları inşa edenler için değil, kablolarını çekenler için değil, yerleri paspaslayanlar için değil,” dedi.

Harris konuşmasından sonra MSNBC’ye verdiği bir mülakatta Trump’ın ticaret politikalarını eleştirdi.

Harris, Trump’ın bu tür “geniş kapsamlı” gümrük vergileri konusunda “çok ciddi olmadığını” savundu.

Devlet ve özel sektör arasında “aktif bir ortaklık” vaadi

Trump ve müttefikleri, Harris’i “Californialı bir liberal ve Marksist” olarak göstermeye çalışıyor ve Başkan Yardımcısına “yoldaş Kamala” diye hitap ediyor.

Trump, Harris’in gıda tedarikçilerinin fiyat artışlarını sınırlandırmaya yönelik önerisini “komünizm” ile ilişkilendirerek kınadı.

Harris ise çarşamba günü bu nitelemeyi reddederek, “adanmış bir kamu görevlisi” ve “işçilerin ve sendikaların güçlü bir destekçisi” olmasına rağmen “devletin sınırlarını” kabul ettiğini ve politika yapıcıların özel sektördeki istihdam yaratıcılarıyla ilişki kurması gerektiğine inandığını söyledi.

Demokrat aday, “Çoğu şirketin müşterileri ve onlara bağlı olan çalışanları için doğru olanı yapmak için çok çalıştığına inanıyorum ve ekonomimizi büyütmek için onlarla birlikte çalışmalıyız. Devlet ve özel sektör arasındaki aktif bir ortaklık, ekonomik fırsatları tam anlamıyla ortaya çıkarmanın en etkili yollarından biridir,” diye konuştu.

Harris kampanyasının 82 sayfalık manifestosu: “Orta sınıf için yeni bir yol”

Harris’in konuşmasının ardından başkan adayının kampanya ekibi 82 sayfalık bir iktisadi manifesto yayınladı.

Harris bu programda, ABD’nin Çin ve diğer rakiplerine karşı rekabet edebilmesi için on milyarlarca dolar sağlayacak olan “America Forward” vergi indirimini desteklediğini söyledi.

Ayrıca, şirketlerin mevcut imalat, tarım ve enerji topluluklarına yaptıkları yatırımlar ve istihdamı korumak için işçiler ve sendikalarla ilişki kurmaları için ekstra avantajlar da verilecek.

Planda ayrıca çelik ve demir üretiminde emisyonların azaltılmasına yönelik teşvikler, yapay zeka için veri merkezlerinin oluşturulması ve yerli yarı iletken endüstrisine ek destek çağrısında bulunuluyor. Harris ayrıca, iktisadi ve milli güvenlik için bataryadan savunma sistemlerine kadar her şeyde kullanılan malzemelerden oluşan bir “önbelleğe” ihtiyaç olduğunu söyleyerek ulusal bir kritik mineral stoku oluşturma sözü verdi.

Finansman uluslararası vergi sisteminin elden geçirilmesinden elde edilebilir

Harris’in harcama önerilerini vergilerle birleştiren belge, yönetiminin “mali sorumluluğa” bağlı kalacağını ve planlarının karşılığını ödemeyi ve bütçe açığını azaltmayı amaçladığını vaat ediyor.

Harris’in kampanya sürecinde dile getirdiği kurumlar vergisi oranının %28’e yükseltilmesi gibi önlemlere ek olarak, milyarderlere asgari gelir vergisi uygulanmasını desteklediğini teyit ediyor ancak bunun gerçekleşmemiş kazançlara uygulanıp uygulanmayacağını belirtmiyor.

Harris’in imalat planının yaklaşık 100 milyar dolara mal olacağı ve başkan yardımcısının uluslararası vergi sistemini elden geçirme önerisinden elde edilecek gelirin bir kısmıyla finanse edilebileceği belirtiliyor.

Başkan Yardımcısının önerileri arasında çocuğun ilk yılında ailelere 6.000 dolar vergi indirimi ve çalışan ailelere çocuk başına 3.600 dolar vergi indirimi; yeni küçük işletmeler için 50.000 dolar vergi indirimi ve ilk kez ev alacaklara peşinat ödemelerinde yardımcı olmak için 25.000 dolar bulunuyor.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Pentagon, Ukrayna’ya yasaklı fosfor mühimmatı tedarik etmeyi önerdi

Yayınlanma

Pentagon, Ukrayna’ya savaşta kullanılması için beyaz fosfor mühimmatı sağlamayı teklif etti ancak Beyaz Saray bu öneriyi reddetti. Fosfor mühimmatının yalnızca aydınlatma ve sis perdesi oluşturmak amacıyla kullanılacağı belirtilse de, bu silahların sivillere yönelik tehlikeleri ve uluslararası hukuka aykırılığı tartışma konusu olmaya devam ediyor.

Konuya yakın üç kaynağın NBC‘ye verdiği bilgilere göre, üst düzey ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) yetkilileri, Ukrayna ordusuna savaş alanında kullanılmak üzere beyaz fosfor mühimmatı sağlamayı önerdi. Ancak Beyaz Saray, bu teklifi birkaç kez reddetti.

Kaynaklar, mühimmatın ‘düşman birliklerine karşı değil, aydınlatma ve sis perdesi oluşturma amacıyla’ kullanılacağını belirtti.

Askeri yetkililer, fosfor mühimmatını çeşitli yardım paketlerine dahil etmeyi önerdi, bunlara en son yardım paketi de dahildi.

Bununla birlikte kanalın görüşüne başvurduğu kaynaklardan biri, bir karar verilse bile bu bilginin kamuoyuyla paylaşılmasının olası olmadığını ifade etti.

Beyaz fosfor, oksijenle temas ettiğinde anında alev alan, mumsu bir madde. Yaklaşık 1300 santigrat dereceye kadar yanabilir ve söndürülmesi zor.

Bu madde, giysilere, cilde ve diğer yüzeylere yapışarak ölümcül yanıklara yol açıyor. Küçük dozlarda dahi, beyaz fosfor kemiklere, kemik iliğine ve sert dokularda nekroza neden olabilir; solunduğunda ise akciğerlerde ciddi hasar yaratıyor.

Fosfor, hava bombaları, top mermileri, roketler, roket güdümlü el bombaları, havan mermileri ve el bombalarının yapımında ve ayrıca napalm karışımlarının etkisini artırmak için kullanılıyor.

Beyaz fosfor mühimmatları kimyasal silah olarak sınıflandırılmasa da uluslararası hukuk bu mühimmatların yoğun nüfuslu bölgelerde kullanılmasını yasaklıyor.

ABD, beyaz fosfor mühimmatını 1965-1973 yılları arasında Vietnam Savaşı’nda ve 2004’te Irak’ta kullanmıştı.

Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna ordusunu 2022’de fosfor bombası kullanmakla suçlamıştı. Bakanlık, özellikle Rusya ordusunun ele geçirmeye çalıştığı Kiev’in banliyösü Gostomel havaalanı yakınlarına fosfor dolu mühimmat atıldığını bildirmişti.

‘Bahmut gibi olacak’: Ukrayna, Pokrovsk’u 2-3 ay içinde kaybedebilir

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD, “fiyat belirleme” suçlamasıyla Alman SAP ve Carahsoft’u soruşturuyor

Yayınlanma

Alman yazılım geliştiricisi SAP, ürün satıcısı Carahsoft Technology ve diğer şirketler, on yıl boyunca “devlet kurumlarından fazla ücret almak için komplo kurdukları” gerekçesiyle ABD’li yetkililer tarafından soruşturuluyor.

Bloomberg’in Baltimore’daki federal mahkeme kayıtlarından aktardığına göre, Adalet Bakanlığı avukatları en az 2022 yılından bu yana, dünya çapında kullanılan muhasebe, insan kaynakları, tedarik zinciri ve diğer iş yazılımlarının dev üreticisi SAP’nin Carahsoft ile birlikte, ABD ordusuna ve hükümetin diğer bölümlerine yapılan satışlarda fiyatları sabitlemek için yasadışı bir şekilde komplo kurup kurmadığını araştırıyor.

Kamuoyunda daha önce bilinmeyen soruşturma, ABD hükümetinin önde gelen teknoloji tedarikçisi ve Almanya’nın en değerli şirketi için yasal bir risk oluşturuyor.

İnceleme ayrıca Salı günü Virginia’daki ofisleri FBI ajanları ve askeri müfettişler tarafından basılan güçlü yazılım tedarikçisi Carahsoft’a da uzanıyor.

Şirket sözcüsü Mary Lange aramayı “Carahsoft’un geçmişte iş yaptığı bir şirkete yönelik bir soruşturma” olarak tanımladı. Aramanın SAP soruşturmasıyla ilgili olup olmadığı net değil. Lange ve diğer Carahsoft temsilcileri ayrıntılı soruları yanıtlamayı reddetti.

Mahkeme kayıtlarına göre, uzun süredir devam eden soruşturma, ABD hükümetinin 2014’ten bu yana satın aldığı 2 milyar dolardan fazla SAP teknolojisi için piyasaya hile karıştırmış olabilecek şirketlere odaklanıyor.

Kayıtlar savcıların diğer yazılım satıcılarının ve dev bir yönetim ve teknoloji danışmanlık firması olan Accenture’un bir biriminin rolünü de incelediğini gösteriyor. Birçok soruşturma herhangi bir resmi suçlama olmaksızın sona erdi.

Accenture sözcüsü Peter Soh, Accenture Federal Services LLC adlı yan kuruluşun “idari bir mahkeme celbine yanıt verdiğini ve Adalet Bakanlığı ile işbirliği yaptığını” söyledi.

Adalet Bakanlığı ihaleye fesat karıştırmayı, kazanan teklif sahibinin kim olacağı konusunda rakipler arasında bir anlaşma yapılmasını içeren bir dolandırıcılık biçimi olarak sınıflandırıyor.

Savcıların, merkezi Walldorf, Almanya’da bulunan SAP ile Reston, Virginia merkezli Carahsoft arasındaki ilişkiyi tam olarak ne zaman incelemeye başladıkları belli değil.

Fakat Haziran 2022 itibariyle savcılar Carahsoft’a belgeleri teslim etmesi ve Sahte Alacaklar Yasasının olası ihlallerine ilişkin bilgi vermesi için bir talep gönderdi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English