Bizi Takip Edin

AVRUPA

Elon Musk İtalya’yı karıştırdı, Meloni sessiz

Yayınlanma

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Elon Musk’ın İtalyan yargıçları Roma’nın Arnavutluk’la göçmen transferi politikasını yine engelledikleri için eleştiren son yorumlarına sessiz kalırken, Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella milyardere yanıt vererek İtalya’nın egemenliğine saygı gösterilmesi çağrısında bulundu.

Pazartesi günü Roma Göçmenlik Mahkemesinin yedi göçmenin gözaltına alınmasını ve transferini iptal eden kararını yorumlayan Musk, şu anda Meloni hükümetiyle kavgalı olan Roma yargıçlarının “gitmesi gerektiğini” söyledi.

Çarşamba sabahı yaptığı açıklamada Musk’a yanıt veren Mattarella, “İtalya büyük bir demokratik ülkedir ve Anayasasına tam saygı göstererek kendi başının çaresine nasıl bakacağını bildiğini yinelemeliyim,” dedi.

Mattarella ayrıca diğer devletlerin egemenliğine saygı gösterilmesi çağrısında bulunarak herkesin, “özellikle de açıklandığı üzere dost ve müttefik bir ülkede önemli bir rol üstlenmek üzereyse”, o ülkenin egemenliğine saygı göstermesini ve reçete vermeyi kendine görev edinmemesi gerektiğini kaydetti.

Musk ise daha önceki yorumundan geri adım atmayarak, “Bu kabul edilemez. İtalyan halkı bir demokraside mi yaşıyor, yoksa kararları seçimle gelmeyen bir otokrasi mi veriyor?” diye sordu.

İtalya’daki temsilcisi tarafından ANSA’ya yapılan açıklamada Elon Musk, “Başbakan Meloni ile bu öğleden sonra yaptığı samimi görüşmede de yinelediği üzere” İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella’ya ve İtalyan Anayasasına saygı duyduğunu ifade etti.

İfade özgürlüğünün hem ABD Birinci Maddesi hem de İtalyan Anayasası tarafından korunan bir hak olduğunu kaydeden Musk, bir vatandaş olarak görüşlerini özgürce ifade etmeye devam edeceğini kaydetti.

Açıklamada Musk’ın “ABD ve İtalya arasındaki bağların giderek güçlenmesini umduğu ve Cumhurbaşkanı Mattarella ile gelecekte bir araya gelmeyi dört gözle beklediği” belirtildi.

Siyasi gerilimi yatıştırmaya yönelik son girişim ise Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Giovanbattista Fazzolari’nin ANSA‘ya verdiği bir mülakatta yaptığı açıklama oldu.

Fazzolari, “Yargının başı ve anayasanın koruyucusu olan cumhurbaşkanının sesini duyurması doğru ve gereklidir. İtalya kendi başının çaresine bakmasını bilir. Diğer hükümetlerin, STK’ların ya da büyük medya kuruluşlarının dış müdahalesine ihtiyacımız yok,” dedi.

Muhalefetin ve yargının saldırıları devam ederken, Ulusal Yargıçlar Birliği Başkanı Giuseppe Santalucia, Musk’ı “temelsiz ve insafsız yargılarda bulunarak İtalya’nın işlerine karışmakla” suçladı ve hükümetin Musk’ın müdahale etmeye hakkı olmadığı İtalya’nın iç meseleleri olduğunu belirterek yanıt vermesi gerektiğini söyledi.

Santalucia, “Özellikle yasadışı göç konusunda sık sık sınırların savunulmasına başvuruluyor. Bunlar da sınırdır. Egemen bir ülkenin içişlerine karışabileceklerini düşünenler tarafından ihlal edilemeyecek ideal sınırlar vardır,” diye ekledi.

AVRUPA

Fransız savcı Le Pen için hapis cezası ve siyasi yasak talep etti

Yayınlanma

Fransa’da savcılar Ulusal Birlik (RN) lideri Marine Le Pen’i, Fransa’daki parti faaliyetlerini finanse etmek için Avrupa Birliği fonlarını zimmetine geçirmekle suçladı ve Fransız siyasetçinin derhal beş yıl süreyle kamu görevlerinden men edilmesini tavsiye etti.

Bunun kesinleşmesi Le Pen’i, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un yerine geçmek için favorilerden biri olarak gireceği 2027 yarışının dışında bırakacak.

Mahkeme geçici infaz ile kendisini suçlamalardan suçlu bulursa, Le Pen karara itiraz etse bile seçimlere katılamayacak.

Le Pen’in 24 kişiyle birlikte AB fonlarını zimmetine geçirmekle suçlandığı davada ayrıca beş yıl hapis cezası da istendi.

Duruşma 27 Kasım’a kadar sürecek ve bu tarihten sonra hakimler, savcının taleplerini de göz önünde bulundurarak kararlarını vermek ve ne tür bir ceza vereceklerini değerlendirmek üzere çekilecek. Kararın 2025 yılı başlarında açıklanması bekleniyor.

Le Pen, kendisinin bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden men edilmesini isteyen Fransız savcıları “demokratik sürece müdahale etmekle” suçladı.

RN lideri çarşamba günü gazetecilere verdiği demeçte, “Savcılık Fransız halkını istedikleri kişilere oy vermekten mahrum bırakmaya çalışıyor,” dedi.

Macron’un eski sağcı içişleri bakanı Gerald Darmanin X’te yaptığı açıklamada, “Marine Le Pen’in seçilme yeterliliğine sahip olmadığına karar verilmesi ve dolayısıyla Fransız halkının önüne çıkamaması son derece şok edici olur,” dedi.

“Madam Le Pen ile mücadele başka bir yerde değil, seçim sandığında yapılmalıdır,“ diyen Darmanin, Le Pen’in adaylığının engellenmesinin “elitler ile yurttaşların büyük çoğunluğu arasındaki uçurumu daha da derinleştireceğini” ileri sürdü.

Savcı Nicolas Barret, Le Pen sanık sıralarının ön sırasında otururken mahkemeye, “Kanun herkes için geçerlidir,” dedi ve yasağın “sanıkların gelecekteki yerel veya ulusal seçimlerde aday olmalarını yasaklayacağını” ekledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

ABD, Polonya’da yeni “hava savunma üssü” kurdu

Yayınlanma

ABD çarşamba günü Polonya’nın kuzeyinde yeni bir hava savunma üssü açtı. Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda bunun, Ukrayna savaşı sürerken bile ülkesinin NATO üyesi olarak güvende olduğunu gösterdiğini savundu.

Baltık kıyısı yakınlarındaki Redzikowo kasabasında yer alan üs, 2000’li yıllardan beri üzerinde çalışılan bir projeydi.

Donald Trump’ın seçim zaferinin bazı NATO üyeleri arasında tedirginliğe yol açtığı bir dönemde Varşova, üs üzerinde birbirini izleyen ABD başkanları tarafından sürdürülen çalışmaların, Beyaz Saray’da kim olursa olsun Polonya’nın Washington ile askeri ittifakının sağlam kaldığını gösterdiğini söylüyor.

Duda, “ABD… Polonya’nın güvenliğinin garantörüdür,” derken, ABD askerlerinin üsteki daimi varlığının, 1989’a kadar sosyalist bir devlet olan Polonya’nın “Rusya’nın etki alanında olmadığını” gösterdiğini savundu.

Kremlin ise çarşamba günü yaptığı açıklamada üssü, Amerikan askeri altyapısını sınırlarına yaklaştırarak Rusya’yı çevreleme girişimi olarak nitelendirdi.

Redzikowo’daki ABD üssü, ittifakın kısa ve orta menzilli balistik füzeleri önleyebileceğini söylediği “Aegis Ashore” olarak adlandırılan daha geniş bir NATO füze kalkanının parçası.

Kalkanın diğer önemli unsurları arasında Romanya’daki bir üs, İspanya’nın Rota limanında konuşlu ABD donanmasına ait destroyerler ve Kürecik’te bulunan bir erken uyarı radarı yer alıyor.

Moskova üssü daha 2007 yılında, henüz planlanırken tehdit olarak nitelendirmişti. NATO kalkanın “tamamen savunma amaçlı” olduğunu söylüyor.

Reuters’a konuşan askeri kaynaklar Polonya’daki sistemin artık sadece Orta Doğu’dan ateşlenen füzelere karşı kullanılabileceğini ve Rusya’dan gelen mermileri engellemek için radarın yön değiştirmesi gerektiğini, bunun da politika değişikliğini gerektiren karmaşık bir prosedür olduğunu ileri sürdüler.

Polonya Savunma Bakanı Wladyslaw Kosiniak-Kamysz pazartesi günü yaptığı açıklamada kalkanın kapsamının genişletilmesi gerektiğini ve Varşova’nın bu konuyu NATO ve ABD ile görüşeceğini söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Alman düşünce kuruluşu DGAP: Almanya ve Avrupa, Asya-Pasifik’te askeri gücünü artırmalı

Yayınlanma

Almanya’nın önde gelen dış politika dergisi Internationale Politik, Asya-Pasifik bölgesinin askerileştirilmesi lehine kitlesel yeniden silahlanma öneriyor.

German Foreign Policy’nin aktardığına göre Alman Dış İlişkiler Konseyi (DGAP) tarafından yayınlanan Internationale Politik dergisinde, Avrupa devletlerinin hızla silahlı kuvvetlerini güçlendirmesi ve sadece kendi kıtalarını değil, aynı zamanda “Avrupa’daki ABD birliklerine olan ihtiyacı azaltmak” için “gerekirse Akdeniz’in yanı sıra Kızıldeniz ve Bab el-Mendeb Boğazını” da kontrol altına alması öneriliyor.

Dergiye göre bu başarılı olursa, ABD “Hint-Pasifik’te savaş çıkması halinde” yeterli askeri kapasiteye sahip olacak. Bu durumda Avrupa ülkeleri de Çin’e karşı olası bir savaşa hazırlıklı olmalı ve gerektiğinde kullanılmış ABD mühimmatının yerini alacak savunma sanayi kapasitelerini artırmalı.

Güvenlik mimarisinin “Asyalılaşması”

Asya-Pasifik bölgesinde Alman ve Avrupa askeri varlığının güçlendirilmesine yönelik çağrılar, bir yandan Batı ile Çin arasında tırmanan güç mücadelesi, diğer yandan da bölge ülkelerinin giderek azalan Batı egemenliğini reddederek kendi askeri politika formülasyonlarını tercih ettiklerinin farkına varılmasıyla ortaya çıkıyor.

Alman Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü (SWP) Asya Araştırma Grubu Direktörü Felix Heiduk bu eğilimi bölgesel “güvenlik mimarisinin” “Asyalılaşması” olarak tanımlıyor.

Buna verilen en büyük örnek Endonezya. Bu ülke 2007’den beri düzenli olarak ABD ile tatbikatlar düzenliyor; sonuncusu 26 Ağustos – 6 Eylül 2024 tarihleri arasında yapıldı.

Ama Jakarta aynı zamanda askeri ilişkilerini genişletti ve Rusya ile giderek daha fazla birlikte çalışıyor. “Rusya’yı büyük bir dost” olarak gördüğünü ve Moskova ile ilişkilerini genişletmek istediğini, o zaman ülkenin savunma bakanı, bugün ise devlet başkanı olan Prabowo Subianto temmuz ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşme vesilesiyle ilan etmişti.

Geçen hafta Rusya ve Endonezya ilk ortak tatbikatlarını gerçekleştirdi. Jakarta’da bunun, ülkenin gelecekte izlemeyi planladığı “bağımsız dış ve askeri politikanın bir göstergesi” olduğu ifade ediliyor.

Bir Japon-Amerikan icadı olarak “Hint-Pasifik” ve Berlin’in rolü

Askeri faaliyetlerin Asya-Pasifik bölgesini kapsayacak şekilde genişletilmesine yönelik talepler genellikle “Hint-Pasifik” terimine atıfta bulunularak formüle ediliyor.

Heiduk’un Internationale Politik dergisindeki yazısı, bu terimin “ne coğrafi doğası ne de değer açısından tarafsız” ve “tamamen siyasi”[4] bir terim olduğunun altını çiziyor.

Heiduk, “ABD’nin Japonya’dan aldığı ‘Özgür ve Açık Hint-Pasifik’ kavramı, Çin’i çevrelemeyi, Asya’da ABD hegemonyasını sürdürmeyi amaçlamaktadır,” ve “Washington ile Pekin arasında büyüyen stratejik rekabetle ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır,” diyor.

SWP uzmanı sözlerini, “Almanya da şimdi kendisini jeopolitik olarak algılanan bu bağlamın içine yerleştiriyor,” diye sürdürüyor.

Heiduk, 2021 ve 2024 yıllarında Alman savaş gemileri tarafından gerçekleştirilecek Asya-Pasifik yolculuklarına ve Alman hava ve kara kuvvetlerinin Avustralya ve Asya-Pasifik bölgesindeki diğer ülkelerde yapacağı manevralara işaret ediyor.

Bunlar, Berlin’in resmi “Hint-Pasifik Stratejisi” çerçevesinde, ABD’nin Çin ile büyük güç mücadelesi için Almanya’nın resmi olarak benimsediği çatışma konsepti çerçevesinde yürütülüyor.

Avrupa’ya kara ordularını yeniden inşa etme çağrısı

Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi (CSIS) uzmanı Max Bergmann ise, Internationale Politik dergisinin son sayısında yayınlanan makalesinde, Asya-Pasifik bölgesinin askerileştirilmesinin genişletilmesine yönelik artan baskıya örnek teşkil edecek bir ifade kullanıyor.

Bergmann Avrupa devletlerini “sert güçten” yoksun olarak nitelendiriyor. Makalesinde, son yirmi yılda Avrupa’nın ordularını yetersiz finanse ettiğini ve önceliğinin kara kuvvetlerini yeniden inşa etmek olması gerektiğini ileri sürüyor.

Buna ek olarak, Britanya ve Fransa gibi küresel askeri güçlerin güçlü silah sistemlerine, özellikle de denizaltı savaş sistemlerine sahip olduklarını ama her iki ülkenin ordusunun da “çok seyrek konuşlanmış durumda” bulunduğunu savunuyor.

Avrupa ülkeleri için şu anda öncelik Rusya ile savaşa askeri olarak hazırlanmak olsa da Bergmann, buna rağmen kıtanın uzun vadede “Hint-Pasifik’te önemli bir güvenlik politikası rolü” oynayabileceğini düşünüyor.

ABD’nin Avrupa’daki askeri sayısını azaltmak için ne yapılmalı?

CSIS uzmanı Avrupa devletlerinin alabileceği altı önlem sıralıyor.

Bergmann’a göre bunlardan ilki, “ABD’nin Avrupa’da asker bulundurma zorunluluğunu azaltmak.”

Bunun için Bergmann, Avrupa’nın en büyük katkısının “Avrupa kıtasını, Akdeniz’i ve gerekirse Kızıldeniz ve Bab el Mendeb Boğazını güvence altına almak olacağını savunuyor.

Bu durumda ABD’nin kendisini tamamen Asya-Pasifik bölgesindeki konuşlanmasına ayabileceğini yazan CSIS uzmanı, “Hint-Pasifik’teki bir savaş (…) ABD’nin tüm kapasitesini gerektirecektir,” diyor.

ABD’nin askeri varlıklarını Avrupa’dan Asya-Pasifik bölgesine taşımaya ve tüm silah malzemesi üretimini Hint-Pasifik’teki silahlı kuvvetlerinin lojistiğine” adamaya zorlanacağını öne süren Bergmann’a göre bu ancak Avrupa’nın askeri açıdan önemli ölçüde güçlendirilmesi halinde mümkün olabilir.

Bbu durumda, Avrupa devletleri de muhtemelen Çin ile savaş durumunda silah ya da mühimmat sağlayarak ABD’yi destekleyecek konumda olacaklar.

“Avrupa için ‘üçüncü yol’ yok”

Bergmann ayrıca Avrupa devletleri için ek destekleyici işlevler de öneriyor.

Örneğin, ABD’nin Vietnam gibi ancak sınırlı işbirliği yapabildiği ülkelerle “diplomatik ve güvenlik politikası bağları” geliştirilmesini istiyor.

Yazar göre elbette bu, Avrupa’nın “ABD ile Çin arasında degolcü [Gaullist] bir üçüncü yol yaklaşımı” benimsemesi gerektiği anlamına gelmiyor çünkü “Avrupa’nın çıkarları ABD’nin stratejik çıkarları ile örtüşüyor.”

Avrupa devletlerine ayrıca Asya-Pasifik bölgesiyle yakın askeri-politik ve silah sanayii bağları kurmasını ve nihayetinde bölgedeki kendi askeri varlıklarını güçlendirmesini öneren Bergmann’a göre “Avrupa’nın bölgede bir deniz misyonu kurması ve tüm Avrupa deniz faaliyetlerinin AB bayrağı altında koordine edilmesi” en etkili yöntem olabilir.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English