Avrupa
Foreign Policy: Avrupa için düşünülemez olanı yapma zamanı

Foreign Policy’de (FP), Donald Trump’ın ikinci başkanlık dönemi ile birlikte Avrupa ülkelerinin jeopolitik olarak “düşünülemez” olanı yapma zorunluluğu ile karşı karşıya olduğunu iddia eden dikkat çekici bir makale yayınlandı.
Singapurlu eski Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Başkanı Kishore Mahbubani imzalı yazıda, ikinci Trump yönetiminin gerçek kazananlarının ve kaybedenlerinin kimler olacağını söylemek için henüz çok erken olduğu, fakat yine de Avrupa’nın jeopolitik konumunun önemli ölçüde zayıfladığına şüphe bulunmadığı ileri sürülüyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmeden önce Avrupalı liderlere danışmama ya da onları önceden uyarma kararının, jeopolitik çıkarları söz konusu olduğunda bile Avrupa’nın ne kadar önemsiz hale geldiğini gösterdiğini savunan Mahbubani, “Avrupa’nın jeopolitik konumunu yeniden tesis etmenin tek yolu, akla hayale gelmeyecek üç seçeneği değerlendirmektir,” diyerek fikirlerini özetliyor.
Yazara göre ilk seçenek, Avrupa’nın NATO’dan ayrılmaya hazır olduğunu açıklaması. Mahbubani, savunmaya Trump’ın istediği gibi GSYİH’sinin yüzde 5’ini harcamak zorunda kalan bir Avrupa’nın, ABD’ye ihtiyacı olmayan bir Avrupa olduğunu düşünüyor.
“AB/Birleşik Krallık GSYİH’sinin 2024 yılındaki toplamının yüzde 5’i 1,1 trilyon dolara tekabül etmektedir ki bu da ABD’nin 2024 yılındaki 824 milyar dolarlık savunma harcamasıyla kıyaslanabilir,” diyen yazar, nihayetinde Avrupa’nın NATO’dan çıkmasına gerek kalmayabileceğini ama bunun yalnızca “inandırıcı bir ayrılma tehdidinin” Trump, JD Vance ve Pete hegseth üçlüsünü “uyandırabileceğini” ileri sürüyor.
Mahbubani, “Buna karşın, Trump’ın provokatif eylemlerinden sonra Avrupalıların NATO’da kalma ısrarı, dünyaya yüzlerine tekme atan botları yaladıkları izlenimini vermektedir,” ifadelerini kullanıyor.
Ukrayna savaşı patlak verdikten sonra, Trump’ın ilk dönemine ve dünyanın en büyük askeri ittifakından çekilme tehditlerine rağmen, Avrupa’nın tüm stratejik düşüncesini, ABD’nin tamamen güvenilir bir müttefik olduğu yönündeki en iyi senaryoya dayandırdığını yazan Mahbubani, “Metternich, Talleyrand ve Kissinger gibi stratejik beyinler yetiştirmiş bir kıta için Ukrayna ve bunun uzun vadeli sonuçları konusunda neredeyse çocukça bir stratejik düşünce vardı,” diye yazıyor.
Yazara göre Metternich, Talleyrand ya da Charles de Gaulle bugün hayatta olsalardı, “akla hayale gelmeyecek ikinci seçeneği” önerirlerdi: Rusya ile her iki tarafın da diğerinin temel çıkarlarını gözeteceği yeni bir büyük stratejik pazarlık yapmak.
Yazar, Avrupa’nın birçok etkili stratejik aklının bu önerilere karşı çıkacağını çünkü Rusya’nın AB ülkeleri için gerçek bir güvenlik tehdidi oluşturduğuna inandıklarını yazdıktan sonra, “Gerçekten mi? Rusya’nın en temel stratejik rakibi hangisidir, AB mi yoksa Çin mi? Kiminle en uzun sınıra sahip? Ve göreceli gücü kiminle bu kadar çok değişti?” diye sorarak Çin’e karşı Rusya’nın Batı ittifak sistemine dahil edilmesi ihtimaline işaret ediyor.
Rusların “en üst düzeyde jeopolitik realistler” olduklarını savunan Mahbubani, “Ruslar, Rusya ile AB arasındaki mevcut sınırlara saygı göstererek ve Ukrayna konusunda her iki tarafın da temel çıkarlarını tehdit etmeyen gerçekçi bir uzlaşmaya vararak AB ile adil bir uzlaşmaya varmaktan muhtemelen mutlu olacaklardır,” iddiasında bulunuyor.
Yazar, uzun vadede, “Rusya ile stratejik açıdan özerk yeni bir Avrupa” arasında yeniden stratejik güven oluştuktan sonra Ukrayna’nın, AB ile Rusya arasında bir anlaşmazlık konusu olmaktan ziyade bir köprü görevi görebileceğine inanıyor.
Eski BMGK yetkilisi ayrıca Rusya’nın göreceli olarak yükselen değil zayıflayan bir güç olduğunu öne sürerek, “Nispeten daha zayıf bir bölgesel örgüt olan Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği, Çin gibi yükselen bir güçle uzun vadeli bir güven ilişkisi kurabiliyorsa, AB de Rusya ile daha iyisini yapabilir,” iddiasında bulunuyor.
Bunun ardından da “akla hayale gelmeyen” üçüncü seçenek geliyor: Çin ile yeni bir stratejik anlaşma yapmak.
Pasifik Okyanusu boyunca Çin ile karşı karşıya olan ABD coğrafyası düşünüldüğünde, Washington ile Pekin arasındaki düşmanca ilişkiyi açıklayabildiğini savunan yazar, “AB-Çin ilişkilerindeki gerilemeye hangi jeopolitik baskılar neden oldu? Avrupalılar aptalca bir şekilde Amerikan jeopolitik önceliklerine kölece bağlılığın kendileri için zengin jeopolitik getiriler sağlayacağına inandılar. Bunun yerine yüzlerine tekmeyi yediler,” diye yazıyor.
Mahbubani, Çin’in “AB’nin uzun vadeli gerçek jeopolitik kabusu” Afrika’daki “demografik patlamayla” başa çıkmasına yardımcı olabileceğini bildiriyor.
Yazara göre, “merkez partiler” tarafından yönetilen bir Avrupa’yı korumak için Avrupalılar, Afrika’da istihdam yaratan ve Afrikalıları evlerinde tutan her türlü yabancı yatırımı memnuniyetle karşılamalıdır.
Bunun yerine Avrupalıların, Çin’in Afrika’ya yatırım yapmasını eleştirerek ve buna karşı çıkarak kendi ayaklarına kurşun sıktıklarını öne süren yazar, “Sadece bu hareket bile Avrupa’nın uzun vadeli stratejik düşüncesinin ne kadar naif olduğunu gösteriyor. Brüksel, jeopolitik itaatin ödüllendireceği umuduyla Amerikan çıkarlarına hizmet etmek için kendi stratejik çıkarlarını feda ediyor,” diyor.
Mahbubani, yazısını şöyle bitiriyor:
“Trump, ülkesinin çıkarlarını ön planda tutan rasyonel bir jeopolitik aktör gibi davranıyor. Avrupa sadece Trump’ı eleştirmekle kalmamalı, aksine onu taklit etmelidir. Şu anda düşünülemeyen bir seçeneği hayata geçirmelidir: Bundan böyle dünya sahnesinde stratejik olarak özerk bir aktör olacağını ve kendi çıkarlarını ön planda tutacağını ilan etmelidir. Bunu yaparsa Trump nihayet Avrupa’ya biraz saygı gösterebilir.”
Avrupa
Almanya’da milyoner sayısı %18 arttı

Federal İstatistik Ofisi’nin açıkladığı rakamlara göre, Almanya’da geliri en az bir milyon avro olan milyoner sayısı %18 artarak 34.500’e yükseldi.
Wiesbaden merkezli istatistikçiler, istatistiklerin mevcut olduğu en son dönem olan 2020 ve 2021 verilerini karşılaştırdı.
Yetkililere göre, zenginlerin sayısındaki artış, 2021’deki yüksek enflasyonla kısmen açıklanabilir. Enflasyon etkisi hesaba katılmadığında, milyonerlerin sayısı 2020’ye göre yine de %12 artmış oluyor.
Milyonerler ortalama 2,8 milyon avro kazandı. On kişiden altısı, gelirinin büyük bir kısmını ticari faaliyetlerden elde etti. Milyonerlerin %20’sinden biraz azı çalışırken, %15’i “serbest meslek” sahibi olarak nitelendiriliyor.
junge Welt’in aktardığına göre sendika bağlantılı Hans Böckler Vakfı (HBS) bu rakamlar hakkında endişelerini dile getirdi. HBS’nin Ekonomi ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü bilimsel direktörü Bettina Kohlrausch çarşamba günü AFP’ye verdiği demeçte, kriz dönemlerinde milyoner sayısındaki artışın yoksulların sayısındaki artışla dengelendiğini söyledi.
Kohlrausch, rakamların özellikle düşük ve orta gelirli birçok insanın Almanya’daki sosyal eşitsizlikle ilgili endişelerinin “haklı” olduğunu gösterdiğini ekledi.
Avrupa
AB ulaştırma bakanları ‘uçuş iptalleri’ konusunda anlaşamıyor

AB ulaştırma bakanlarının yolcu hakları konusunda bir araya geldiği bugün, geciken uçuşlar için tazminat talep etme hakkı belirsizliğini koruyor.
Mevcut AB kurallarına göre, uçuşunuz üç saatten fazla gecikirse tazminat talebinde bulunabiliyorsunuz. Fakat, şu anda AB toplantılarına başkanlık eden Polonya, bu eşiği yükseltmek istiyor. Bu durumda, tazminat almaya hak kazanan gecikmeli uçuşların sayısı azalacak.
Dün dağıtılan AB içi bir uzlaşma metninde, tazminat için bekleme süresinin kısa uçuşlar için dört saate, uzun uçuşlar için altı saate çıkarılması ve çok kısa uçuşlar için özel bir üç saatlik eşik getirilmesi önerildi.
Polonyalıların argümanı, bunun havayolu şirketlerini, kendilerine daha ucuza gelen uçuşları iptal etme davranışından vazgeçmeye teşvik edeceği yönünde. Bir AB diplomatı, “Yolcular, tazminat alıp uçuşlarının iptal edilmesindense, gecikmeli de olsa varış noktalarına ulaşmayı tercih ediyor,” dedi.
Berlin ve Madrid, üç saatlik kuralı korumak istedikleri için engel çıkarıyorlar. BEUC gibi tüketici grupları da bu görüşe katılıyor.
Fakat diplomatlar, İtalya ve İrlanda gibi düşük maliyetli havayolu şirketlerinin güçlü olduğu ülkelerin eşik değerinin yükseltilmesinden yana olduklarını belirttiler.
Değişiklikler müşterilerin cebine de yansıyabilir. Berlin, 300 avroluk sabit bir talep ücreti istiyor; ama Polonya’nın uzlaşma teklifinin en yüksek tutarı 500 avro olacak. Şu anda geri talep edilebilen maksimum tutar 600 avro.
2024 yılında uçuşların sadece %65’i zamanında varış noktasına ulaştı ve 2035 yılında gecikmelerin altı kat daha fazla olması bekleniyor.
Avrupa
Moldova: Rusya, Transdinyester’e 10 bin asker konuşlandırmayı planlıyor

Moldova Başbakanı Dorin Recean, Rusya’nın Ukrayna’nın Odessa oblastı ile sınırı olan tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Transdinyester Moldova Cumhuriyeti’ne 10 bin asker konuşlandırmayı planladığını iddia etti. Recean, Moskova’nın bu amaçla eylül ayındaki parlamento seçimlerine müdahale ederek Kişinev’de kendisine sadık bir hükümet kurmayı hedeflediğini öne sürdü.
Moldova Başbakanı Dorin Recean, Rusya’nın Ukrayna’nın Odessa oblastı ile sınırı bulunan ve tek taraflı bağımsızlığını ilan etmiş olan Transdinyester Moldova Cumhuriyeti’ne 10 bin asker konuşlandırmayı planladığını öne sürdü.
Financial Times‘a konuşan Recean, bu bilginin istihbarat verilerine dayandığını ve Kremlin’in bu hamle için eylül ayında yapılacak parlamento seçimlerine müdahale ederek Kişinev’de kendisine sadık bir hükümet kurmayı amaçladığını iddi etti.
Başbakan Recean, “Bu, Moldova demokrasisini baltalamaya yönelik devasa bir çaba. Onlar [Ruslar] Transdinyester bölgesindeki askeri varlıklarını güçlendirmek istiyorlar,” dedi.
Recean, Moskova’nın müdahalesinin “internet propagandası ve partilere ile seçmenlere yönelik yasa dışı para transferlerini içerdiğini” savundu.
Recean’a göre, Rusya 2024 yılında nüfuz kampanyalarına Moldova’nın gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 1’ine denk gelen bir meblağ harcadı ve bu durum, AB’ye katılım referandumunun sadece yüzde 0,7’lik bir oy farkıyla geçmesine neden oldu.
Başbakan, “10 bin askerin Ukrayna’nın güneybatı kesimi ile NATO üyesi olan Romanya üzerinde ne tür bir etki ve baskı oluşturacağını tahmin edebilirsiniz,” diye ekledi.
Transdinyester’deki mevcut Rus askeri varlığı
Rusya’nın halihazırda 33 yıldır ayrılıkçıların kontrolünde olan Transdinyester’de az sayıda askeri bulunuyor.
Ancak, bu bölgenin denize çıkışı olmaması ve Ukrayna ile Moldova tarafından çevrelenmiş olması nedeniyle Rusya’nın buraya ek asker göndermesi mümkün görünmüyor.
2023 yılında bölgenin Rusya Federasyonu’ndaki temsilcilik başkanı Leonid Manakov, bölgede 450 Rus barış gücü askerinin konuşlu olduğunu ve toplamda 3 bin 100’e kadar asker yerleştirilebileceğini söylemişti.
Bölgede ayrıca, barış gücü operasyonuna destek sağlayan ve Sovyetler Birliği döneminden kalma 20 bin ton mühimmatın bulunduğu depoları koruyan yaklaşık 1000 kişilik bir Rusya Operasyonel Asker Grubu da bulunuyor.
Moldova’nın talepleri
Moldova, defalarca Kremlin’den, bölgenin “işgalci güçler” ve “ulusal güvenlik tehdidi” olarak algıladığı askerlerini Transdinyester’den çekmesini talep etti.
Benzer bir çağrıyı içeren bir karar Birleşmiş Milletler’de (BM) kabul edilmiş, ancak Rusya bu kararı uygulamayı reddetmişti.
Tiraspol, Moskova’ya çağrıda bulunmuştu
Geçen yılın şubat ayında Tiraspol, Kişinev’in “baskısı”, “soykırım politikası” ve “dilin zorla dayatılması” nedeniyle Moskova’dan müdahale talebinde bulunmuştu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de Ukrayna’da savaşı başlatma kararından bahsederken benzer ifadeler kullanmıştı. Bu durum, benzer bir senaryonun Moldova’ya karşı da devreye sokulabileceği yönünde tahminlere yol açtı.
Savaşın başlamasının ardından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moldova Cumhurbaşkanı Maya Sandu’nun NATO’ya “can attığı” için Moldova’nın “bir sonraki Ukrayna” olabileceği konusunda defalarca uyarıda bulunmuş ve Rusya’nın “Transdinyester’de yaşayan 220 bin vatandaşının bir başka Batı macerasının kurbanı olmasına izin vermeyeceğini” beyan etmişti.
-
Dünya Basını2 hafta önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Diplomasi2 hafta önce
Lavrov’un ziyareti ve Ermenistan’da son durum: Denge mi, savrulma mı?
-
Görüş2 hafta önce
Rusya ile müzakerelerde aklıselimin galip gelme ihtimali
-
Söyleşi2 hafta önce
Eski AP Türkiye Raportörü Kati Piri Harici’ye konuştu: AB’nin tutarlı bir Türkiye stratejisi yok
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın Rusya-Ukrayna barışını teşvik girişimi stratejik açmaza dönüştü
-
Dünya Basını2 hafta önce
Tantura katliamı: İsrail’in örtbas ettiği savaş suçu
-
Avrupa6 gün önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 1