Avrupa
Fransa’da hükümet düştü: Şimdi ne olacak?

Fransa’da Michel Barnier’nin azınlık hükümeti, sağ ve sol partilerin tartışmalı bir bütçe teklifi üzerine güvensizlik oylamasına gitmelerinin ardından çarşamba akşamı çöktü.
1962’den bu yana ilk kez, Fransa’nın zaten kırılgan olan hükümeti, ülkenin parlamentosunun alt kanadında yapılan güvensizlik oylamasının ardından dağıldı.
Barnier pazartesi günü, derin siyasi bölünmelerin ortasında “istikrarı” korumak için gerekli olduğunu savunarak, tartışmalı 2025 bütçesini parlamento onayı olmadan geçirmek için nadiren kullanılan bir anayasal mekanizmaya başvurdu.
Fakat Barnier’in önerdiği kemer sıkma bütçesi (harcamalarda 40 milyar avro kesinti ve vergilerde 20 milyar avro artış) sadece bölünmeleri derinleştirdi, alt meclisteki gerilimleri alevlendirdi ve dramatik bir siyasi çatışmayı tetikledi.
Ulusal Birlik ve Yeni Halk Cephesi hükümeti düşürmekte ortaklaştı
Marine Le Pen’in partisi Ulusal Birlik (RN) ve solcu Yeni Halk Cephesi’nin (NFP) güvensizlik oylamasını gündeme getirmesiyle, bu hamle derhal sert bir tepki çekti.
Fransa Ulusal Meclisinin hem sol hem de sağ kanadı çarşamba günkü güvensizlik oylaması lehinde birleşti. Toplam 577 milletvekilinden 331’i önergeyi destekledi. Bunun için en az 288 oya ihtiyaç vardı.
Ulusal Meclisteki güvensizlik oylaması Barnier’in tartışmalı bütçe tasarısını otomatik olarak reddediyor. Parlamentonun alt kanadı tarafından reddedilen tasarı şu anda Senato tarafından inceleniyor ancak kabul edilme şansı çok az.
Ulusal Meclis Başkanı Yaël Braun-Pivet perşembe sabahı France Inter’de yaptığı açıklamada hükümetin düşmesini “kolektif bir başarısızlık” olarak nitelendirdi.
Macron’un Rönesans partisine mensup Braun-Pivet, “Yeterince diyalog kurmayı, yeterince birlikte inşa etmeyi başaramadık. Fakat bunun yapılması gerekiyor. Şimdi istikrar getirmenin, ülkeye bir bütçe sağlamanın yollarını bulmak zorundayız. Zaman kaybetmemeliyiz,” dedi.
Acil bütçe yasası çıkacak
Önümüzdeki ay içinde bir acil durum bütçesinin kabul edilmesi muhtemel. Ancak herhangi bir bütçenin kabul edilebilmesi için yeni bir başbakana ihtiyaç var ve bu da Macron’u hızla yeni bir başbakan atama baskısı altında bırakıyor.
Michel Barnier öğle saatlerinde Elysee Sarayına gitti ve istifasını Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a sunması bekleniyor.
Macron bu akşam Fransa saati ile 20:00’de ulusa seslenecek. Cumhurbaşkanı, ülkeyi ayakta tutacak acil bütçe önlemini geçirebilmek için hızla yeni bir başbakan ataması yönünde büyük bir baskı altında.
Macron’un akşam yapacağı konuşmadan önce sarayda öğleden sonra aralarında ülke parlamentosunun lideri Yael Braun-Pivet ve Senato Başkanı Gerard Larcher’in de bulunduğu bakanlar bir araya gelecek.
Daha önce AB’nin Brexit baş müzakerecisi olan Barnier, çarşamba günkü oylamadan önce yaptığı son konuşmada, “Fransa’ya ve Fransızlara onurlu bir şekilde hizmet etmiş olmanın benim için bir onur olarak kalacağını söyleyebilirim,” dedi.
İşçiler bütçeye karşı bugün grevde
Öte yandan milyonlarca kamu çalışanı bugünü çok sayıda sendika tarafından greve çağrıldı.
Barnier hükümeti tarafından sunulan 2025 bütçe planında öngörülen harcama kesintilerine karşı çıkmak üzere Fransa genelinde gösteriler düzenlenmesi planlanıyor.
Hastane çalışanlarından, öğretmenlere ve enerji sektörü çalışanlarına kadar grevin ülke genelinde önemli aksamalara yol açması bekleniyor.
Paris, Marsilya ve Toulouse havalimanlarındaki çok sayıda uçuşun iptal edilmesi bekleniyor.
Macron’un başbakan adayları
Macron, parçalı parlamentoda görevden alınan Barnier’in yerine birini seçme görevi ile karşı karşıya.
Fransız liderin yeni başbakan adayları arasında Silahlı Kuvvetlre Bakanı Sébastien Lecornu, “merkezci” parti Demokratik Hareket’in (MoDem) lideri François Bayrou, Nicolas Sarkozy döneminde Maliye Bakanı olarak görev yapan François Barouin bulunuyor.
NFP’nin yaz aylarındaki başbakan adayı Lucie Castets’e, Macron tarafından tüm teamüller çiğnenerek hükümeti kurma görevi verilmemişti.
Boyun Eğmeyen Fransa’dan Macron’a istifa çağrısı
Solcu Boyun Eğmeyen Fransa’nın (La France insoumise – LFI) koordinatörü Manuel Bompard bu sabah Fransız televizyonuna yaptığı açıklamada, “İstikrar ortamını geri getirmek istiyorsak, bunun için Cumhurbaşkanının görevden ayrılmasını gerektirdiğini düşünüyorum,” dedi.
LFI lideri Mathilde Panot, gazetecilere yaptığı açıklamada sonucu memnuniyetle karşıladığını ifade etti ve “Bugün tarihi bir gün… Bugün demokrasiyi savunduk,” dedi.
Fransa Cumhurbaşkanından istifa etmesini isteyen Panot, “Kaosun sorumlusu biz değiliz, son yedi yıldır Emmanuel Macron’du,” diye ekledi.
LFI, yaz aylarında yapılan erken parlamento seçimlerinde sol ittifak Yeni Halk Cephesi’nin (NFP) bir parçası olarak yarışan parti, parlamentodaki 577 sandalyenin 178’ini almıştı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un görev süresi 2027 baharına kadar dolmuyor. Macron şimdiye kadar istifa çağrılarını geri çevirdi ve görevine “tüm enerjimle, son saniyeye kadar” devam etme sözü verdi.
Bununla birlikte, Kasım ayı sonunda yapılan bir kamuoyu yoklamasının Fransız halkının yalnızca %22’sinin desteğine sahip olduğunu göstermesi nedeniyle, onaylanma oranı düşük.
Le Pen Macron’a bu sefer istifa çağrısı yapmadı
Le Pen çarşamba günü yaptığı açıklamada, güvensizlik oylamasının ardından Barnier’in “bu akşamki durumun tek sorumlusu” olduğunu söyledi.
Parti lideri, “Bu durumun olmaması için (Barnier’in) tek yapması gereken emekli maaşlarını (enflasyona) endekslememeyi, emeklilerden çıkarmamayı kabul etmekti,” diye ekledi.
Le Pen, çarşamba gecesi TF1’e verdiği mülakatta “başka bir çözüm olmadığını” söylerken, oylama sonucunu “zafer” olarak görmediğini iddia etti.
Macron’un istifa etmesi gerekip gerekmediği sorulduğunda Marine Le Pen, erken cumhurbaşkanlığı seçimleri çağrısında bulunmadığını söyledi ve “Bu kararı kendisi verecektir,” diye ekledi.
Ülkenin 2025 bütçe planı söz konusu olduğunda Le Pen, partisinin “çalışmalarına izin vereceğini” ve “sadece RN ile değil, Meclisteki tüm güçlerle birlikte herkes için kabul edilebilir bir bütçe inşa edeceklerini” vurguladı.
Ekonomide alarm zilleri
Ekonomi Bakanı Antoine Armand salı günü France 2 kanalında yaptığı açıklamada Fransa’nın belirsiz iktisadi görünümüne ilişkin alarm vererek, “Tüm sektörler kaybedecek. Bütçesi olmayan bir ülkede, belirsizliğe sürüklenen bir ekonomide, kazanan hiçbir sektör, kazanan hiçbir Fransız halkı, kazanan hiçbir şirket yoktur,” dedi.
Ülke yeni bir başbakan seçildikten sonra acil bir bütçe uygulamaya hazırlanıyor.
Mevcut siyasi kriz, zaten zayıf olan, yatay büyüme ve büyük miktarda borçtan muzdarip Fransa ekonomisine daha fazla belirsizlik getiriyor.
İtalyan basını: Macronizmin sonu
İtalyan gazetesi Corriere della sera, Fransa’da azınlık hükümetinin devrilmesi üzerine perşembe sabahı “Macronizm bitti” başlıklı bir başyazı yayınladı.
Yazıda, “Merkeze doğru ilerlemek iki cumhurbaşkanlığı seçiminde işe yaradı ama artık yaramıyor,” deniliyor.
Diğer gazeteler de Fransa’nın mali çöküşün eşiğinde olduğuna dikkat çekti. Barnier’in Perşembe-Cuma günleri Roma’yı ziyaret etmesi bekleniyordu ama bu ziyaret iptal edildi.
Avrupa
Britanya istihbarat servisi MI6’in başına tarihte ilk kez bir kadın atandı

Britanya’da dış istihbarat servisi MI6’in başkanlığına tarihte ilk kez bir kadın atandı. Başbakanlık ofisinden yapılan açıklamada, teşkilatın 18’inci lideri olacak ismin Blaise Metreveli olduğu duyuruldu. Metreveli, kariyeri boyunca hem MI6 hem de iç güvenlik servisi MI5’te üst düzey görevlerde bulundu.
Britanya’da, ülkenin dış istihbarat kurumu olan Gizli İstihbarat Servisi’nin (MI6) başkanlığına tarihinde ilk kez bir kadın atandı.
Britanya Başbakanı Keir Starmer’ın ofisinden yapılan basın açıklamasında, “Aziz Michael ve Aziz Paul Nişanı sahibi Blaise Metreveli, teşkilat tarihindeki 18’inci lider ve bu göreve gelen ilk kadın olacak,” ifadeleri kullanıldı.
Teknoloji biriminden başkanlığa
Britanyalı The Guardian gazetesinin haberine göre, 47 yaşındaki Metreveli şu anda MI6’in teknoloji ve inovasyondan sorumlu ‘Q’ departmanını yönetiyor.
Cambridge Üniversitesi’nde sosyal antropoloji eğitimi alan Metreveli, kariyeri boyunca hem MI6 hem de iç güvenlik servisi MI5’te üst düzey yönetici pozisyonlarında görev yaptı.
Servisteki görevinin büyük bir kısmını Orta Doğu ve Avrupa’daki operasyonel görevlerde geçirdi.
Metreveli, atanmasıyla ilgili yaptığı açıklamada, “MI6, Britanyalıların güvenliğini sağlama ve Britanya’nın yurt dışındaki çıkarlarını destekleme konusunda kilit bir rol oynamaktadır. MI6’in cesur subayları ve ajanları ile uluslararası ortaklarımızla birlikte bu çalışmaya devam etmeyi dört gözle bekliyorum,” diye konuştu.
Türkiye’yi yakından tanıyan ‘C’ görevini devrediyor
Geleneksel olarak MI6 başkanına İngilizce “chief” (şef) kelimesinin kısaltması olan ‘C’ unvanıyla hitap ediliyor. Teşkilatta ismi resmi olarak kamuoyu tarafından bilinen tek çalışan da başkan oluyor.
Mevcut MI6 Başkanı Richard Moore, Eylül 2020’den bu yana yaklaşık beş yıldır bu görevi yürütüyordu.
Moore, MI6 başkanı olmadan önce diplomat olarak görev yapmış ve Britanya’nın Türkiye Büyükelçisi olarak bulunduğu dönemde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile güçlü bağlar kurmuştu.
Mayıs ayında The Times gazetesi, MI6’in başına ilk kez bir kadının geçebileceğini ve yönetim tarafından üç kadın adayın değerlendirildiğini yazmıştı. Haberde, adaylardan ikisinin MI6 subayı olduğu bilgisi de yer almıştı.
Avrupa
Danimarka’da “Yankee go home” sesleri: ABD’nin kullanımına açılan üsler tartışma yarattı

Danimarka parlamentosu (Folketing), halkın geniş çaplı protestolarına ve uzmanların ciddi hukuki uyarılarına rağmen, ABD’nin Danimarka topraklarında kalıcı askerî üsler kurmasına olanak tanıyan yasayı kabul etti. 95 milletvekilinin “Evet”, 11’inin “Hayır” oyu verdiği ve bir kişinin çekimser kaldığı oylama sonucunda, üç hava üssü ABD ordusunun kullanımına açılmış oldu.
ABD ordusuna teslim edilen üsler hangileri?
Danimarka, Skrydstrup, Karup ve Aalborg üslerini ABD ordusuna teslim etti. Skrydstrup Hava Üssü, Danimarka Hava Kuvvetleri’nin ana savaş kanadı. Karup, 3 bin hektarlık alanıyla Danimarka’nın en büyük hava üssü. Hem sivil havalimanı hem de askeri tesis olarak hizmet veren Aalborg ise, C‑130 ve Challenger uçaklarına ev sahipliği yapıyor.
Danimarka medyasının aktardığı haberlere göre, oylama sırasında hükûmet cephesinden tek bir bakan bile kürsüye çıkıp anlaşmayı savunmadı. Tartışmalar boyunca yalnızca Enhedslisten, Alternativet partilerinden temsilciler ve bağımsız vekil Theresa Scavenius söz alarak anlaşmanın hukuka ve demokrasiye aykırı yönlerini vurguladı.
“Danimarka, ABD’nin askeri imparatorluğunun parçası haline geliyor”
Danimarka’nın Kırmızı-Yeşil İttifakı Enhedslisten’in savunma sözcüsü Trine Pertou Mach, anlaşmaya “Danimarka, ABD’nin askeri imparatorluğunun bir parçası haline geliyor” ifadeleriyle tepki gösterdi. Mach ayrıca, anlaşmanın ‘10 yıl boyunca feshedilemeyeceğine’ dikkat çekerek, Danimarka’nın savunma politikası üzerindeki kontrolünün zayıflayacağı öngörüsünde bulundu.
Anlaşmaya ilişkin bir diğer önemli tartışma konusu ise, Danimarka Anayasası’na uygun olup olmadığı. Danimarka İnsan Hakları Enstitüsü’nden, uluslararası hukuk profesörü Frederik Harhoff, Danimarka medyasına yaptığı açıklamada, söz konusu anlaşmanın Anayasa’nın 20. maddesine aykırı olabileceğini açıkladı. Bu madde, Danimarka egemenliğinin NATO ve Avrupa Birliği (AB) gibi yalnızca uluslararası örgütlere devredilebileceğini öngörürken, ABD gibi ‘tekil bir ülkenin’ ulusal makamlarına devri açıkça yasaklanıyor.
“Devlet kavramının çöküşü anlamına gelir”
İnsan Hakları Enstitüsü’nden Peter Vedel Kessing ise, “Eğer başka bir ülkenin askerî güçlerine Danimarka topraklarında yetki veriliyorsa, bu yalnızca anayasanın değil, devlet kavramının da çöküşü anlamına gelir” değerlendirmesinde bulundu.
Tartışmalı 6. madde
Anlaşmanın en tartışmalı maddelerinden biri olan madde 6, ABD ordusuna ‘gerekli görülen tüm yetkileri’ kullanma hakkı tanıyor, ancak bu yetkilerin neleri kapsadığı açıkça belirtilmiyor. ABD askerî polisinin Danimarka vatandaşlarını yargılayabilme ve zor kullanabilme yetkisine sahip olup olmayacağı ise hala belirsizliğini koruyor.
Protestolarla karşılandı
Danimarka’da kritik hava üslerinin ABD’ye devri üzerinden yaşanan tartışmalara protestolar da eşlik etti.
Başkent Kophenag başta olmak üzere ülkenin büyük kentlerinde anlaşmaya karşı düzenlenen protestolarda, “Yankee go home” (Yankee evine dön” ve “USA-baser – nej tak” (ABD üssü – Hayır teşekkürler) sloganları öne çıktı.
Aarhus kent merkezli, ABD ve NATO’nun askeri faaliyetlerine karşı eylemleriyle bilinen barış örgütü ‘Aarhus mod Krig og Terror’ (Savaşa ve teröre karşı Aarhus) sözcüsü sözcüsü Carsten Andersen, “Eğer Trump bu üslerden Rusya’yı tehdit ederse ya da Danimarka boğaz ve geçitlerini Ruslara kapatırsa, bombalanacak ülke ABD değil, Danimarka olur” ifadelerini kullandı.
Komünist Parti lideri Lotte Rørtoft-Madsen ise, anlaşmayı şu şekilde değerlendirdi:
“Az önce meclisin ABD ile üs anlaşmasını onayladığı oturumu izledim. Tartışma sadece 38 dakika sürdü. 38 dakikanın sonunda ABD ordusunun Danimarka topraklarında konuşlanması kabul edildi. Bu anlaşmayla üç bölge ABD egemenliğine bırakılıyor. ABD askerleri silah taşıyabilecek, güç kullanabilecek. Bu durum Danimarka Anayasası’na aykırı. Tartışma boyunca hükümet partilerinden tek bir temsilci bile söz almadı.”
Rørtoft-Madsen ayrıca, Amerikan askerlerinin anlaşma kapsamında kendi posta hizmetlerini, bankacılık işlemlerini ve vergi muafiyetlerini düzenleyebileceğini belirterek, anlaşmanın Danimarka’yı bir ‘paralel toplum’ haline getirdiğini vurguladı.
ABD’nin Avrupa’daki ayak izi büyüyor
Bu gelişme her şeyden önce, ABD’nin NATO’nun kuzey kanadını tahkim etmeye yönelik stratejisi kapsamında hem nüfuz oluşturma, hem de Rusya’ya karşı Avrupa’nın militarizasyonu planının bir parçası.
Ancak bu anlaşma, Danimarka’da önemli bir kesim tarafından ‘tarafsızlık, egemenlik ve hukuk devleti ilkelerinden ödün verilmesi’ anlamına geliyor. Üstelik bu anlaşma, kısa süre önce Grönland üzerinden yaşanan egemenlik tartışmaları ve ABD’nin bölgede artan askerî nüfuzu nedeniyle zaten gergin olan siyasi atmosferi daha da kızıştırmış durumda.
Kaynaklar:
https://arbejderen.dk/indland/protester-i-syv-byer-da-folketinget-vedtog-baseaftalen-med-usa/
https://www.theguardian.com/world/2025/jun/11/denmark-vote-defence-bill-us-airbases
https://arbejderen.dk/indland/staerk-protest-mod-amerikanske-baser/
https://arbejderen.dk/indland/groent-lys-til-militaere-usa-baser-i-danmark/
https://arbejderen.dk/indland/lovforslag-om-amerikanske-baser-kan-vaere-i-strid-med-grundloven/
Avrupa
Karadağ, Ukrayna askerlerini eğiten AB misyonuna katılıyor

Karadağ parlamentosu, ülkenin Avrupa Birliği’nin Ukrayna’ya yönelik askeri yardım misyonuna katılımını onayladı. Karadağ Savunma Bakanı, askerlerin Ukrayna topraklarına gönderilmeyeceğini, eğitimin Almanya ve Polonya’da verileceğini belirtti. Karadağ ayrıca, ABD desteğiyle insansız hava aracı üretip ilk partiyi Ukrayna’ya gönderecek.
Karadağ parlamentosu, ülkenin Avrupa Birliği’nin (AB) Ukrayna’ya yönelik askeri yardım misyonuna katılmasına onay verdi.
Radio Slobodna Evropa‘nın haberine göre, belgenin sunulmasından dokuz ay sonra yapılan oylamada, 81 milletvekilinden 49’u kararın lehinde oy kullandı.
Kararın gerekçesinde, Karadağ’ın bu girişime katılımının temel amacının, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin uluslararası tanınmış sınırlar dahilindeki toprak bütünlüğünü koruma konusundaki savunma yeteneklerini güçlendirmek olduğu belirtildi.
Ayrıca, ülkenin bu adımla Rusya’nın askeri saldırganlığını ve diğer devletlerden gelebilecek potansiyel tehditleri caydırmaya katkıda bulunmayı hedeflediği vurgulandı.
‘Askerler Ukrayna’ya gitmeyecek’
Karadağ Savunma Bakanı Dragan Krapoviç, Karadağ askerlerinin Ukrayna topraklarında konuşlandırılmayacağının altını çizdi.
Krapoviç, “Bu konunun tamamen net olmasını istiyorum. Asla böyle bir kararı desteklemezdim. Bu misyon kapsamındaki tüm faaliyetler AB topraklarında, Polonya ve Almanya’da gerçekleştiriliyor,” ifadelerini kullandı.
AB’nin Ukrayna’ya Askeri Yardım Misyonu (EUMAM Ukraine), 17 Ekim 2022’de iki yıllık bir süre için kurulmuştu. AB ülkeleri, Kasım 2024’te misyonun görev süresini 2026’ya kadar uzatma kararı aldı. Misyonun faaliyetleri Avrupa Barış Fonu tarafından finanse ediliyor ve program kapsamında Ukraynalı askerler, başta Almanya ve Polonya olmak üzere AB üyesi ülkelerdeki üslerde eğitim görüyor.
ABD destekli İHA üretimi
Daha önce 8 Haziran’da Karadağ’ın kendi topraklarında bir insansız hava aracı (İHA) montaj projesi başlatacağı ve ilk partiyi askeri yardım olarak Ukrayna’ya teslim edeceği açıklanmıştı.
Karadağ hükümetinden yapılan açıklamada, ülkede İHA üretiminin organize edilmesinin sadece Karadağ’ın NATO çerçevesindeki savunma kabiliyetine değil, aynı zamanda Ukrayna’ya da katkı sağlayacağı belirtilmişti.
Bu projenin ayrıca Balkan ülkesinin uluslararası pazarda modern askeri teçhizatın güvenilir bir tedarikçisi olarak imajını güçlendireceği ifade edilmişti.
Proje, ABD’nin desteğiyle hayata geçirilecek ve Washington bu amaçla 15 milyon dolar tahsis edecek.
ABD’nin Podgorica Büyükelçiliği, bu yatırımın Karadağ’ın NATO kapsamındaki müttefiklik yükümlülüklerini yerine getirme konusundaki kararlılığını teyit ettiğini belirterek girişimi memnuniyetle karşıladığını duyurdu.
Vučić’ten Ukrayna’ya ‘toprak bütünlüğü’ desteği ve yeniden inşa sözü
-
Görüş2 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Asya6 gün önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Dünya Basını1 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Avrupa2 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Rusya2 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Financial Times: Borç batağındaki ‘gelişmekte olan ülkeler’ için kayıp on yıl kapıda
-
Amerika6 gün önce
ABD’de göçmen isyanı büyüyor: Deniz piyadeleri Los Angeles’ta