Bizi Takip Edin

Avrupa

Danimarka’da “Yankee go home” sesleri: ABD’nin kullanımına açılan üsler tartışma yarattı

Avatar photo

Yayınlanma

Danimarka parlamentosu (Folketing), halkın geniş çaplı protestolarına ve uzmanların ciddi hukuki uyarılarına rağmen, ABD’nin Danimarka topraklarında kalıcı askerî üsler kurmasına olanak tanıyan yasayı kabul etti. 95 milletvekilinin “Evet”, 11’inin “Hayır” oyu verdiği ve bir kişinin çekimser kaldığı oylama sonucunda, üç hava üssü ABD ordusunun kullanımına açılmış oldu. 

ABD ordusuna teslim edilen üsler hangileri?

Danimarka, Skrydstrup, Karup ve Aalborg üslerini ABD ordusuna teslim etti. Skrydstrup Hava Üssü, Danimarka Hava Kuvvetleri’nin ana savaş kanadı. Karup, 3 bin hektarlık alanıyla Danimarka’nın en büyük hava üssü. Hem sivil havalimanı hem de askeri tesis olarak hizmet veren Aalborg ise, C‑130 ve Challenger uçaklarına ev sahipliği yapıyor. 

Danimarka medyasının aktardığı haberlere göre, oylama sırasında hükûmet cephesinden tek bir bakan bile kürsüye çıkıp anlaşmayı savunmadı. Tartışmalar boyunca yalnızca Enhedslisten, Alternativet partilerinden temsilciler ve bağımsız vekil Theresa Scavenius söz alarak anlaşmanın hukuka ve demokrasiye aykırı yönlerini vurguladı.

“Danimarka, ABD’nin askeri imparatorluğunun parçası haline geliyor”

Danimarka’nın Kırmızı-Yeşil İttifakı Enhedslisten’in savunma sözcüsü Trine Pertou Mach, anlaşmaya “Danimarka, ABD’nin askeri imparatorluğunun bir parçası haline geliyor” ifadeleriyle tepki gösterdi. Mach ayrıca, anlaşmanın ‘10 yıl boyunca feshedilemeyeceğine’ dikkat çekerek, Danimarka’nın savunma politikası üzerindeki kontrolünün zayıflayacağı öngörüsünde bulundu. 

Anlaşmaya ilişkin bir diğer önemli tartışma konusu ise, Danimarka Anayasası’na uygun olup olmadığı. Danimarka İnsan Hakları Enstitüsü’nden, uluslararası hukuk profesörü Frederik Harhoff, Danimarka medyasına yaptığı açıklamada, söz konusu anlaşmanın Anayasa’nın 20. maddesine aykırı olabileceğini açıkladı. Bu madde, Danimarka egemenliğinin NATO ve Avrupa Birliği (AB) gibi yalnızca uluslararası örgütlere devredilebileceğini öngörürken, ABD gibi ‘tekil bir ülkenin’ ulusal makamlarına devri açıkça yasaklanıyor.

“Devlet kavramının çöküşü anlamına gelir”

İnsan Hakları Enstitüsü’nden Peter Vedel Kessing ise, “Eğer başka bir ülkenin askerî güçlerine Danimarka topraklarında yetki veriliyorsa, bu yalnızca anayasanın değil, devlet kavramının da çöküşü anlamına gelir” değerlendirmesinde bulundu.

Tartışmalı 6. madde

Anlaşmanın en tartışmalı maddelerinden biri olan madde 6, ABD ordusuna ‘gerekli görülen tüm yetkileri’ kullanma hakkı tanıyor, ancak bu yetkilerin neleri kapsadığı açıkça belirtilmiyor. ABD askerî polisinin Danimarka vatandaşlarını yargılayabilme ve zor kullanabilme yetkisine sahip olup olmayacağı ise hala belirsizliğini koruyor.

Protestolarla karşılandı

Danimarka’da kritik hava üslerinin ABD’ye devri üzerinden yaşanan tartışmalara protestolar da eşlik etti. 

Başkent Kophenag başta olmak üzere ülkenin büyük kentlerinde anlaşmaya karşı düzenlenen protestolarda, “Yankee go home” (Yankee evine dön” ve “USA-baser – nej tak” (ABD üssü – Hayır teşekkürler) sloganları öne çıktı.

Aarhus kent merkezli, ABD ve NATO’nun askeri faaliyetlerine karşı eylemleriyle bilinen barış örgütü ‘Aarhus mod Krig og Terror’ (Savaşa ve teröre karşı Aarhus) sözcüsü sözcüsü Carsten Andersen, “Eğer Trump bu üslerden Rusya’yı tehdit ederse ya da Danimarka boğaz ve geçitlerini Ruslara kapatırsa, bombalanacak ülke ABD değil, Danimarka olur” ifadelerini kullandı. 

Komünist Parti lideri Lotte Rørtoft-Madsen ise, anlaşmayı şu şekilde değerlendirdi:

“Az önce meclisin ABD ile üs anlaşmasını onayladığı oturumu izledim. Tartışma sadece 38 dakika sürdü. 38 dakikanın sonunda ABD ordusunun Danimarka topraklarında konuşlanması kabul edildi. Bu anlaşmayla üç bölge ABD egemenliğine bırakılıyor. ABD askerleri silah taşıyabilecek, güç kullanabilecek. Bu durum Danimarka Anayasası’na aykırı. Tartışma boyunca hükümet partilerinden tek bir temsilci bile söz almadı.”

Rørtoft-Madsen ayrıca, Amerikan askerlerinin anlaşma kapsamında kendi posta hizmetlerini, bankacılık işlemlerini ve vergi muafiyetlerini düzenleyebileceğini belirterek, anlaşmanın Danimarka’yı bir ‘paralel toplum’ haline getirdiğini vurguladı.

ABD’nin Avrupa’daki ayak izi büyüyor

Bu gelişme her şeyden önce, ABD’nin NATO’nun kuzey kanadını tahkim etmeye yönelik stratejisi kapsamında hem nüfuz oluşturma, hem de Rusya’ya karşı Avrupa’nın militarizasyonu planının bir parçası.

Ancak bu anlaşma, Danimarka’da önemli bir kesim tarafından ‘tarafsızlık, egemenlik ve hukuk devleti ilkelerinden ödün verilmesi’ anlamına geliyor. Üstelik bu anlaşma, kısa süre önce Grönland üzerinden yaşanan egemenlik tartışmaları ve ABD’nin bölgede artan askerî nüfuzu nedeniyle zaten gergin olan siyasi atmosferi daha da kızıştırmış durumda.

Kaynaklar:

https://arbejderen.dk/indland/protester-i-syv-byer-da-folketinget-vedtog-baseaftalen-med-usa/

https://www.theguardian.com/world/2025/jun/11/denmark-vote-defence-bill-us-airbases

https://arbejderen.dk/indland/staerk-protest-mod-amerikanske-baser/

https://arbejderen.dk/indland/groent-lys-til-militaere-usa-baser-i-danmark/

https://arbejderen.dk/indland/lovforslag-om-amerikanske-baser-kan-vaere-i-strid-med-grundloven/

Avrupa

AB, rubleye endeksli stabil kripto parayla bağlantılı Rus ödeme sistemine yaptırım getirdi

Yayınlanma

Avrupa Birliği, Rus PSB bankasının 2024’te kurduğu uluslararası ödeme platformu A7’yi yaptırım listesine ekledi. AB, platformun ‘Moskova ile çok sayıda bağlantısı’ olduğunu ve Moldova’daki seçimlerde seçmenlere rüşvet verme planında kullanıldığını iddia etti.

Avrupa Birliği (AB), Rus bankası PSB tarafından geçen sene faaliyete geçirilen uluslararası ödeme platformu A7’yi yaptırım listesine dahil ettiğini duyurdu.

AB Konseyi’nden yapılan açıklamaya göre A7, Moldovalı iş insanı İlan Şor ile bağlantılı şirket ve şahıslarla birlikte Avrupa’nın yaptırımlarına maruz kaldı. AB, platformun “Moskova ile çok sayıda bağlantısı” olduğunu ve Moldova’daki cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ülkenin AB’ye katılım referandumu sırasında seçmenlere rüşvet verme planında kullanıldığını öne sürdü.

A7 ödeme sistemi, PSB’nin açıklamasına göre, Rus ihracatçı ve ithalatçılarının yabancı ortaklarıyla zamanında ve kesintisiz ödeme yapmalarını sağlamak amacıyla bir sınır ötesi ödeme aracı olarak oluşturulmuştu.

Platformla birlikte, Rus rublesinin kuruna endekslenmiş dünyanın ilk dijital varlığı olan A7A5 adlı stabil kripto para da piyasaya sürülmüştü.

Platformun arkasındaki isim İlan Şor

SPARK verilerine göre, A7 adlı şirketin kurucusu İlan Şor. Şor aynı zamanda, rubleye endeksli stabil kripto para A7A5’in ihracına garantör olan A7-Kırgızistan şirketini de yönetiyor.

Platformun arkasındaki PSB bankası ise daha önce AB ve ABD tarafından yaptırım listelerine alınmıştı.

Financial Times‘ın haberine göre, A7A5 üzerinden sadece birkaç ay içinde 9,3 milyar dolar tutarında işlem gerçekleştirildi.

İşlem hacminin büyük bir kısmı, gazetenin kapatılan Rus platformu Garantex’in halefi olarak tanımladığı Kırgız kripto borsası Grinex üzerinden yapıldı.

İlan Şor’un geçmişi

İlan Şor, Rusya’ya yakınlığıyla anılıyor. Şor, Moldova Anayasa Mahkemesi’nin 2023 yazında yasa dışı ilan ettiği Şor partisinin kurucusu.

Ülke makamları, Şor’u defalarca Moldova’nın AB’ye entegrasyonu sabote etme girişimleriyle suçladı.

2017 yılında İlan Şor, Moldova’da bankacılık dolandırıcılığı suçundan yedi buçuk yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak temyiz hakkını kullanarak ev hapsine alındı.

Haziran 2019’da ülkeden kaçan Şor, Nisan 2023’te Temyiz Mahkemesi tarafından aynı davadan gıyabında 15 yıl hapis cezasına mahkum edildi.

2024 baharında İlan Şor’un Rusya vatandaşlığı aldığı ortaya çıktı. Aynı yıl Financial Times‘a göre Şor, Rusya’nın ithalat ödemeleri yapabileceği ve ihracat gelirleri elde edebileceği, yaptırımları aşmaya yönelik bir finans merkezi kurmak amacıyla Kırgız Keremet Bank ile görüşmelerde bulundu.

Bu yılın ocak ayında söz konusu bankaya ABD tarafından yaptırım uygulanmıştı.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Almanya, ‘Rusya’nın iç bölgelerini vuracak’ Amerikan füzeleri istiyor

Yayınlanma

Almanya, uzun menzilli füze eksikliğini kapatmak ve “Rusya’nın iç kısımlarını vurabilmek” için Amerikan Typhon sistemlerini satın almak istiyor.

Der Spiegel’de yer alan habere göre, Alman askeri yetkililer ve uzmanların Alman Silahlı Kuvvetleri (Bundeswehr) strateji belgesinde çizdikleri tablo oldukça karamsar.

Belgeye göre Vladimir Putin, ordusunu öncelikle Rusya’nın batısında, yani “NATO sınırlarında” silahlandırıyor. Bu durum, Almanya için “varoluşsal bir risk” oluşturuyor ve buna ancak “askeri ve toplumsal kapasitelerin tutarlı bir şekilde geliştirilmesi” ile karşı konulabilir.

Belge, Federal Savunma Bakanı Boris Pistorius’un silah alımını neden sürdürdüğünü ortaya koyuyor. Bu, hava savunmasının genişletilmesinin yanı sıra uzun menzilli silahlar için de geçerli.

Almanya, Fransa ve diğer dört ülke ile birlikte Avrupa Uzun Menzilli Saldırı Yaklaşımı’na (ELSA) yatırım yapıyor. Bu programın amacı, 2.000 kilometreden fazla menzile sahip füzeler veya seyir füzeleri geliştirmek.

Fakat Pistorius, Pentagon şefi Pete Hegseth ile Washington’da yaptığı görüşmenin ardından, bunun gerçekleşmesinin yedi ila on yıl sürebileceğini söyledi.

Pistorius bu nedenle, Amerikalıların kendilerinin de ancak kısa süre önce kullanıma sunduğu bir silah sistemi talebinde bulundu: Typhon füze fırlatıcı.

Bu sistem, seyir füzeleri ve balistik füzeler ateşleyebiliyor ve hipersonik füze de geliştirme aşamasında.

Almanya’nın bu amaçla Amerikalılardan Tomahawk seyir füzesi satın alması halinde, Bundeswehr ilk kez uzun menzilli kara tabanlı bir silaha sahip olacak.

Bu, Bundeswehr’in Rusya topraklarının derinliklerine hassas saldırılar düzenleyebileceği anlamına gelecek. Bir Alman uzman, “O durumda Putin, teorik olarak, Almanya için artık dokunulmaz olmayacak,” dedi.

ABD ordusu, ilk Typhon bataryasını Aralık 2022’de Lockheed Martin’den teslim aldı. Typhon, ABD’nin Çin ve Rusya’nın yeni silahlarına yanıt olarak başlattığı askeri modernizasyon hamlesinin bir parçası.

ABD’nin, Sovyetler Birliği ve Rusya Federasyonu gibi, 1988’den itibaren INF anlaşmasıyla orta menzilli nükleer sistemler konusunda 500 ila 5500 kilometre menzilli kara tabanlı balistik füzeler ve seyir füzeleri bulundurması yasaklanmıştı.

NATO ülkeleri, Rusya’nın NATO tarafından SSC-8 olarak adlandırılan 9M729 seyir füzesini geliştirerek INF’i ihlal ettiğine inanıyor. Bunun üzerine ABD Başkanı Donald Trump, ilk görev döneminde ABD’nin anlaşmadan çekileceğini açıklamıştı.

Typhon sistemi bir fırlatma mekanizması. Bir batarya, römorklara monte edilmiş ve askeri kamyonlar tarafından çekilen dört fırlatma rampasından oluşuyor. Bu, Typhon’un gerektiğinde uçaklarla dünya çapında hızlı bir şekilde konuşlandırılmasını sağlıyor.

Beşinci bir araç kontrol istasyonu olarak işlev görürken, uygulamaya bağlı olarak rampalar çeşitli güdümlü füzelerle donatılabilir.

ABD Ordusu, Typhon ile SM-6 füzeleri ve Tomahawk seyir füzelerini deneme amaçlı olarak ateşledi.

Füzeler, fırlatma için ateşlenen bir motora sahip ve ardından bir tür tepe noktası olan balistik bir yörünge üzerinde itiş gücü olmadan uçuyor. Örneğin SM-6’nın en az 370 kilometre uçabileceği varsayılıyor. SM-6 füzeleri, diğer hedeflerin yanı sıra düşman uçakları ve gemilerine karşı da kullanılabilir. Bu silah Almanya’dan Rusya’ya uçamaz.

Fakat modele bağlı olarak Tomahawk füzeleri 2.500 kilometreye kadar uçabilir. ABD ordusu bu silahı kısa süre önce İran’ın nükleer tesislerine yönelik operasyonunda kullandı. Almanya’dan fırlatılan Tomahawk seyir füzeleri, Rusya’nın iç kesimlerindeki hedefleri vurabilir.

Tomahawk füzelerini ateşleyebilen Typhon sistemi ile ilgili olarak, Pistorius Washington ziyaretinde, Almanya’nın bu sistemle “caydırıcılığını önemli ölçüde artırabileceğini” vurguladı ama bu silahın “saldırı amaçlı” olduğunu söylemekten kaçındı.

Okumaya Devam Et

Avrupa

AB, Ukrayna’ya 100 milyar avroluk yeni bütçe planını açıkladı

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu, 2028-2034 bütçe taslağında Ukrayna’ya 100 milyar avroluk yeni bir destek fonu önerdi. Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, mevcut 50 milyar avroluk fonun tükendiğini belirterek yeni teklifin ‘ülkenin toparlanmasını desteklemek ve AB üyeliğine hazırlamak’ amacını taşıdığını söyledi.

Avrupa Komisyonu, 2028-2034 dönemini kapsayan yeni uzun vadeli bütçe taslağına Ukrayna’ya destek için 100 milyar avro dahil etti.

Brüksel’de düzenlediği basın toplantısında konuşan Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, fonun Ukrayna Fonu (Ukraine Facility) aracılığıyla sağlanmasının planlandığını belirtti.

Von der Leyen, 2027’ye kadar olan mevcut bütçedeki 50 milyar avroluk yardım fonunun giderek tükendiğini kaydederek, “Yeni teklif, ülkenin toparlanmasını desteklemek, direncini artırmak ve gelecekteki AB üyeliğine hazırlamak için bu miktarın iki katına çıkarılmasını öngörüyor,” dedi.

Girişimle ilgili nihai karar henüz alınmadı. Bütçe taslağının yayımlanmasının ardından Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi’nin görüş bildirmesi gerekiyor.

Belgenin nihai olarak 2027 sonuna kadar onaylanması planlanıyor. Komisyon tarafından sunulan 2028-2034 dönemi bütçe taslağının toplam tutarı 1,816 trilyon avro olarak belirlendi.

Söz konusu rakam, AB üyesi ülkelerin gayri safi milli gelirindeki payın yüzde 1,1’den yüzde 1,26’ya yükselmesi anlamına geliyor.

Bütçeye ilişkin müzakerelerin üye ülke hükümetleri ve Avrupa Parlamentosu arasında önümüzdeki iki yıl boyunca devam etmesi bekleniyor.

BlackRock, Ukrayna’nın yeniden imarı planından çekildi

Mevcut destek ve Ukrayna Fonu

Ukrayna Fonu, Avrupa Birliği tarafından savaş sırasında ve savaş sonrası dönemde Ukrayna’yı desteklemek için oluşturulmuş özel bir mali araç niteliği taşıyor.

Başlangıçta 2024-2027 yıllarını kapsayan program, hibe ve krediler şeklinde 50 milyar avro tahsis edilmesini öngörüyordu.

Fonlar, makro-finansal yardım, yeniden imar, reformların uygulanması ve ülkenin modernizasyonu için kullanılıyor. Fonların kullanımı, reformların ilerlemesini izleyen bir denetim sistemiyle sıkı bir şekilde kontrol ediliyor.

Savaşın başlangıcından bu yana AB, Ukrayna Fonu kapsamındaki 50 milyar avro da dahil olmak üzere Ukrayna’ya yaklaşık 160 milyar avro sağladı.

AB ülkeleri, 2025 yılı için Kiev’e 23 milyar avro tutarında ek askeri yardım taahhüdünde bulunmuş ve Rusya’nın dondurulan varlıkları teminat gösterilerek 30 milyar avroluk kredi sağlamıştı.

‘Ukrayna’yı destekleme yükü Avrupa’nın omuzlarında’

Financial Times’a konuşan kaynaklara göre AB, 2026’da 8 ila 19 milyar dolar arasında olabilecek Ukrayna bütçe açığını kapatma ihtimalini de değerlendiriyor.

AB Ekonomi Komiseri Valdis Dombrovskis, daha önce yaptığı açıklamada Avrupa Birliği’nin “gerektiği sürece Ukrayna’ya gerekli tüm desteği sağlamaya hazır olduğunu” vurgulamıştı.

Bloomberg haber kuruluşu, AB’nin mali ve askeri yardımı artırmasını, Donald Trump’ın başkanlık görevine dönmesinin ardından ABD’nin dış politika seyrinde yaşanacak değişikliğe bağlıyor.

Habere göre, 100 milyar avroluk yeni fon girişimi, ‘Ukrayna’yı destekleme yükünü’ daha da fazla Avrupa’nın omuzlarına yükleyecek.

Trump, Ukrayna’ya Moskova’yı vurma kabiliyetine sahip füzeler gönderecek

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English