Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

FT: Yunanistan ve İspanya Ukrayna’ya hava savunma sistemleri sağlama baskısı altında

Yayınlanma

Kiev, bugün (22 Nisan) AB dışişleri ve savunma bakanları toplantısında daha fazla yardım talep etmeye hazırlanırken Yunanistan ve İspanya, AB ve NATO’daki müttefiklerinden Ukrayna’ya daha fazla hava savunma sistemi sağlamaları için yoğun baskı görüyor.

Financial Times’ta (FT) yer alan habere göre, Rusya’nın ülkenin şehirlerine ve enerji altyapısına yönelik hava ve füze saldırılarını hızlandırması nedeniyle Kiev bu ay Batılı müttefiklerinden ABD yapımı Patriotlar ya da Sovyet yapımı S-300’ler gibi ilave hava savunma sistemleri için acil talepte bulundu.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski pazar günü sosyal medya platformu X’te, “Patriotlar ancak depolarda hareketsiz durmak yerine çalışıp hayat kurtarırlarsa hava savunma sistemi olarak adlandırılabilirler,” diye yazdı.

Atina ve Madrid’e ‘size yönelik yakın tehlike yok’ telkini

Geçen hafta sadece Almanya ilave bir Patriot sisteminin daha gönderileceğini duyurdu. Görüşmeler hakkında bilgi sahibi olan kişilere göre diğer AB liderleri geçen hafta Brüksel’de düzenlenen bir zirvede İspanya ve Yunanistan başbakanları Pedro Sánchez ve Kiriakos Mitsotakis’i sistemlerinden bazılarını Ukrayna’ya hibe etmeleri için şahsen teşvik etti. 

Silahlı kuvvetleri arasında bir düzineden fazla Patriot sisteminin yanı sıra S-300’ler gibi başka sistemler de bulunan iki lidere, ihtiyaçlarının Ukrayna’nınki kadar büyük olmadığı ve yakın bir tehditle karşı karşıya olmadıkları söylendi.

FT’nin aktardığına göre bu liderlerden biri, “Hepimiz Patriotların kimde olduğunu, nerede olduklarını ve onlara gerçekten kimin ihtiyacı olduğunu biliyoruz,” dedi. 

Yetkililer, Polonya ve Romanya’ya, Patriot sistemlerine sahip olmalarına rağmen, ‘Ukrayna sınırındaki daha savunmasız konumları nedeniyle’ Kiev’e sevkiyatı düşünmeleri için daha az baskı yapıldığını söyledi.

ABD’nin yardım paketine hava savunma sistemleri de girecek

Berlin’in geçen haftaki açıklamasından önce Ukrayna’da biri ABD’den, ikisi de Almanya’dan olmak üzere en az üç Patriot sistemi bulunuyordu.

Kiev ayrıca S-300 ve S-200 sistemleri de dahil olmak üzere Sovyetler Birliği tarafından geliştirilen uzun menzilli karadan havaya füze sistemlerini de kullanıyor.

Ukraynalı yetkililere göre bu sistemlerin dönüştürülmüş ve güncellenmiş bir versiyonu geçen hafta Rusya’nın Stavropol Krai bölgesi üzerinde bir Rus Tu-22M3 uzun menzilli stratejik bombardıman uçağını düşürmek için kullanıldı.

Hava savunma önleyicilerinin cumartesi günü Temsilciler Meclisi tarafından onaylanan yeni ABD yardım paketine dahil edilmesi muhtemel.

AB zirvesinin en önemli konusu Kiev’e savunma yardımı

Yetkililer, sistemlerin hibe edilmesi yönündeki baskıların pazartesi günü Lüksemburg’da AB’nin 27 üye ülkesinin dışişleri ve savunma bakanlarının katılacağı bir toplantıda yoğunlaşacağını söyledi.

Kiev’in özellikle Ukrayna kuvvetlerinin halihazırda cephaneliğinde bulunan ve deneyimli olduğu Yunanistan’ın eskimiş S-300 sistemleriyle ilgilendiği anlaşılıyor.

Toplantı hazırlıklarına katılan bir AB diplomatı, “Dürüst olmak gerekirse hava savunma sistemlerine acil ihtiyacı olmayan ülkeler var. Her ülkeden ne kadarını ayırabileceğine karar vermesi isteniyor,” dedi.

AB dışişleri ve savunma bakanları Ortadoğu ve Sudan’daki krizi de ele alacak ama Ukrayna en kritik konu olmaya devam ediyor. Ukrayna Dışişleri Bakanı Dimitro Kuleba ve Savunma Bakanı Rustem Umerov da bu toplantıya video konferans yoluyla katılacak.

FT’ye konuşan üst düzey bir AB yetkilisi, “En önemli tartışma, üye devletlerin Ukrayna’nın hava savunmasını desteklemek için neler yapabileceklerini belirlemek olacak. En önemli şey bu,” dedi.

DİPLOMASİ

FT: ABD, Arap ülkelerini savaş sonrası Gazze’ye konuşlanmaları için teşvik ediyor

Yayınlanma

Biden yönetimi, Arap devletlerini, savaş sona erdiğinde Gazze’de konuşlanacak bir barış gücüne katılmaya teşvik ederek, “güvenilir bir Filistin güvenlik aygıtı” kurulana kadar bölgedeki boşluğu doldurmayı umuyor.

Financial Times’ın (FT) iddiasına göre ABD planlarını Arap ülkeleriyle görüşüyor. Batılı ve Arap yetkililer, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Fas’ın bu girişimi değerlendirdiğini fakat Başkan Joe Biden’ın Amerikan askerlerini Gazze’ye konuşlandırmaya istekli olmadığını söyledi.

Batılı bir yetkili, “Arap devletleri bunun ABD öncülüğünde olması gerektiğini söylediler, bu yüzden ABD sahada askerleri olmadan nasıl öncülük edebileceğini bulmaya çalışıyor. Mısır, BAE ve Fas dahil olmak üzere üç Arap ülkesi ilk görüşmeleri yaptı ama önce ABD’nin bir Filistin devletini tanımasını istiyorlar,” dedi.

Aralarında Suudi Arabistan’ın da bulunduğu diğer Arap devletleri, İsrail’le suç ortağı olarak görülmekten korktukları için güçlerini konuşlandırma fikrini reddettiler. Ayrıca 2007’den bu yana Hamas’ın kontrolünde olan bölgede bir isyanın içine çekilme riskinden de çekiniyorlar.

Süreç karmaşıklaştıkça ‘uluslararası barış gücü’ fikri taraftar kazanıyor

Bununla birlikte Batılı ve Arap devletler, İsrail askerlerinin Gazze’de kalmasına karşı uygulanabilir bir alternatif bulmakta zorlandıkça, uluslararası bir gücün Gazze’de faaliyet göstermesi fikrine daha açık hale geliyorlar.

Görüşmeler hakkında bilgi sahibi bir başka kişi ise Washington’un “bir istikrar gücü için ivme yaratmaya çalıştığını, fakat Amerikan politikasının sahada Amerikan askeri olmayacağı konusunda oldukça katı olduğunu, bu nedenle başkalarının bunu yapması gerektiğini savunmalarının zor olduğunu” söyledi.

Yetkili, “Fakat oraya ulaşmanın başka yolları da olabilir ve her türlü çaba Amerika’nın öncülüğünde olmalıdır. Gazze’de bir Arap istikrar gücü görmek için önümüzde uzun bir yol var,” diye ekledi.

Öte yandan İsrail’in neyi kabul edeceği de belli değil; ABD ve müttefikleri ise “Başbakan Binyamin Netanyahu’nun çatışmayla ilgili niyetleri konusundaki belirsizlikten dolayı hayal kırıklığına uğramış durumda.”

Bunlar arasında Netanyahu’nun Gazze’de ne kadar süre asker bulundurmayı planladığı, sağcı hükümetinin kimi yönetici olarak kabul edeceği ve İsrail’in saldırılarının ne kadar süreceği de yer alıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken pazar günü CBS’edemeçte Washington’un Arap devletleri ve diğer müttefikleriyle “güvenlik, yönetişim ve yeniden inşa için güvenilir planlar geliştirmek üzere haftalardır çalıştığını” söyledi ama “İsrail’den bu yönde bir açıklama görmediklerini” ekledi.

Batılı büyük devletler Filistin devletini tanımaya yakın değil

Bir Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Washington’un bölgedeki ortaklarıyla çatışma sonrası Gazze konusunda görüşmeler yaptığını ve birçoğunun “koşullar elverdiğinde yapıcı bir rol oynama isteğini” paylaştığını söyledi.

Sözcü, “Gazze’nin yönetişim, güvenlik ve insani yardım çabalarını desteklemek için birçok ülkenin adım atmasına ihtiyaç duyulmaya devam edecektir. Bu diplomatik tartışmaların önüne geçmeyeceğim,” diye konuştu.

Bununla birlikte Netanyahu, Gazze Şeridinin genel güvenliğini İsrail’in sağlayacağında ısrar ediyor ve Batı ve Arap destekli Filistin Yönetimi’nin bölgenin idaresinde herhangi bir rol oynamasını şiddetle reddediyor. İsrailli lider ayrıca bir Filistin devletinin kurulmasına yönelik her türlü hamleye de karşı çıkıyor.

Batılı bir yetkili, “İsrail bu konuda kimseyle konuşmayı reddediyor, inkâr ediyor ve herkes birbirinin arkasından konuşuyor. Arap devletleri Batı’nın bir Filistin devletini tanıması gerektiğini söylüyor ama Batılı büyük devletlerin çok azı bunu yapmaya gerçekten yakın,” dedi.

“Savaşın bitiminden sonraki günde ne olacağını kimse bilmiyor”

ABD’nin bölgesel ortaklarıyla bir barış gücü fikrini gündeme getirdiğini doğrulayan bir Arap yetkili ise, Arap ülkeleri arasında çatışma sonrasına ilişkin planlar konusunda da farklılıklar olduğunu söyledi fakat asıl meselenin “ertesi günün nasıl olacağını kimsenin bilmemesi” olduğunu kaydetti.

Batılı yetkili, BM’nin Gazze’deki mevcut polis gücünün bir miktar istikrar sağlamaya yardımcı olmak üzere yerinde tutulmasını ve Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinin ikinci bir katman olarak sürece dahil edilmesini tavsiye ettiğini söyledi.

Ama yetkiliye göre kapasite kısıtlamaları ve Hamas’ın rızasını kazanma ihtiyacı göz önüne alındığında bu çok zor. Filistin Yönetimi’nin bu nedenle zaman içinde Batı Şeria’dan güç getirmesi muhtemel.

Yetkili, “Diğer bir mesele de herhangi bir gücün uluslararası unsuru; ne ABD ne de Avrupalılar sahaya asker sürmek istemediği için bu konuda ilerleme kaydedilemiyor,” dedi.

BAE’den ihtiyatlı yaklaşım: İsrail varlığına kılıf sağlamayız

BAE’nin de sürece şüpheyle yaklaştığı belirtiliyor. Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed El Nahyan geçen hafta yaptığı açıklamada İsrail başbakanının “bu adımı atmak için herhangi bir yasal ehliyete sahip olmadığını” söylemişti.

Şeyh Abdullah, BAE’nin bağımsızlık da dâhil olmak üzere Filistin halkının umut ve isteklerini karşılayacak bir Filistin hükümetini desteklemeye hazır olduğunu vurgulamış fakat Emirliklerin “Gazze şeridindeki İsrail varlığına kılıf sağlamayı amaçlayan herhangi bir planın içine çekilmeyi reddettiğini” de sözlerine eklemişti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

UAEA Direktörü: İran ‘ciddi diyaloğa’ açık

Yayınlanma

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi, İran ziyaretinden sonra Financial Times’a yaptığı açıklamada, Tahran ile aylardır gergin olan ilişkilerin “farklı bir aşamaya” girebileceğini söyledi. Tahran’ın “somut” konuları tartışmaya istekli göründüğünü belirtti.

Grossi, İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami’nin daveti üzerine İran’a giderek görüşmelerde bulundu. Mart 2023’ten bu yana İran’a yaptığı ilk ziyarette İslami ve diğer üst düzey yetkililerle bir araya gelen Grossi, UAEA’nın İran’ın nükleer faaliyetlerini izleme kabiliyetini artırmak da dahil bazı anlaşmazlık noktalarını çözme fırsatı hissettiğini söyledi.

Grossi, “Onlarda, daha fazla gerilim ve belki de savaş da dahil daha fazla tehlikeye yol açacak, tamamen farklı bir rotada devam etmektense biraz angajman kurmanın daha iyi olduğunu kabul ettiklerini görüyorum. Bu çok önemli çünkü aylarca birbirimizin arkasından konuştuktan sonra yeniden bir araya geldik” dedi.

Grossi ayrıca Washington ve Tahran’ın aralarındaki diyalog kanalını açık tutmaya devam ettiğini de sözlerine ekledi. Üst düzey ABD’li ve İranlı yetkililerin Gazze savaşının bölgesel bir çatışmaya dönüşmesini engellemek için ocak ayında Umman’da gizli ve dolaylı görüşmeler yaptığı ortaya çıkmıştı.

İsrail ve İran arasında uzun süredir devam eden gerilim Nisan ayında İsrail’in Şam’daki İran konsolosluğunu vurmasına misilleme olarak İran’ın İsrail’e 300’den fazla balistik füze ve insansız hava aracı fırlatmasıyla zirveye ulaştı. Bu saldırı İran’ın İsrail’e yönelik ilk doğrudan saldırısıydı. İsrail de İran’ın Natanz nükleer sahasına yakın İsfahan kenti yakınlarındaki bir hava üssüne insansız hava araçları ve füzelerle etkisiz bir saldırı düzenledi.

Kısasa kısas saldırıların topyekûn bir savaştan kaçınmak için ayarlandığı ve sınırlı hasara yol açtığı düşünülüyor. Ancak İran’ın caydırıcılığını artırmak için halihazırda silah sınıfına yakın uranyum zenginleştiren nükleer programını genişletebileceği belirtiliyor.

Grossi, Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısı ve İsrail’in Gazze’deki saldırılarından bu yana İran’ın nükleer faaliyetlerinin ölçeğini ya da hızını değiştirmediğini söyledi, “İran’ın bir silah programına geçtiğini, geçmekte olduğunu ya da geçmeyi planladığını gösteren hiçbir kanıt olmadığını” da belirtti.

Grossi, Tahran’ın şu anda, eğer isterse, birkaç hafta içinde yaklaşık üç nükleer bomba üretmek için yeterli bölünebilir malzemeye sahip olduğunu söyledi. Tahran programının sadece sivil amaçlı olduğunda ısrar ediyor.

Grossi, “Yüzde 60 [zenginleştirilmiş uranyum] üretiminde salınımlar oldu, ancak dramatik bir şey yok. Gördüğümüz şey istikrarlı bir taban olduğu. Geçmişte daha hızlıydılar, ancak gördüğümüz şey düzenli bir [hız] – bir koşu gibi” dedi. Ancak ekledi: “Program büyüyor, genişliyor, güçleniyor, buna şüphe yok.”

Grossi, İran’dan döndüğünden beri UAEA ile İranlı yetkililer arasındaki teknik görüşmelerin devam ettiğini belirtti. Tahran Grossi’nin ziyareti sırasında UAEA’ya herhangi bir taahhütte bulunmadı, ancak her iki taraf da aralarında sürtüşmeye neden olan konuları ele aldı.

UAEA, görüşmeleri Tahran’ı nükleer tesislere ajans kameralarını yeniden yerleştirmeye, denetçilerinin santrifüj parçaları üretmek için kullanılan tesislere erişimine izin vermeye ve geçmiş nükleer faaliyetlerle ilgili uzun süredir devam eden UAEA soruşturmasıyla bağlantılı tesisleri ziyaret etmeye ikna etmek için kullanmayı umuyor.

Ancak İran daha önce de ajansla anlaşmalar yapmış ancak Trump’ın 2018’de nükleer anlaşmadan çekilmesinden ve ülkeye çeşitli yaptırım uygulamasından bu yana UAEA’nın faaliyetlerini kısıtlandığı için yükümlülüklerini yerine getirmemişti.

Bir sonraki UAEA Yönetim Kurulu’nun üç aylık toplantısı 3 Haziran’da yapılacak. Ancak Grossi önemli olanın “tam kopma” olmamasını sağlamak olduğunu söyledi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Hindistan’dan ABD’ye “İran” çağrısı: Dar görüşlü olmayın

Yayınlanma

Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar​​​​​​​, ABD’nin, İran’daki Çabahar Şehid Beheşti Limanı’nın donanım ve işletme ortaklığı anlaşmasına yaptırım tepkisine ilişkin “dar görüşlü olunmaması” çağrısı yaptı.

Hindistan’ın NDTV kanalının haberine göre, Jaishankar, iki ülkeden bakanlar arasında imzalanan, İran’daki limanın donanım ve işletme ortaklığına yönelik anlaşmaya ABD’nin tepkisine ilişkin basına açıklama yaptı.

Jaishankar, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedant Patel’in, anlaşmaya taraf Hint şirketin yaptırımla karşı karşıya kalabileceği mesajına ilişkin soruya, “Bazı söylemler olduğunu gördüm fakat bu bir iletişim meselesi ve insanları, bunun herkesin yararına olduğuna ikna etmek, bunu anlamalarını sağlamakla ilgili. İnsanların olaya dar bakış açısıyla bakmaması gerektiğini düşünüyorum” dedi.

Çabahar Şehid Beheşti Limanı’yla bağlantılarına rağmen uzun vadeli bir anlaşmanın daha önce imzalanamadığını belirten Jaishankar, anlaşmanın “tüm bölgeye faydalı olacağı” mesajını verdi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Patel, Hindistan Küresel Limanlar Limited Şirketinin (IPGL), İran ile liman anlaşması yapmasına ilişkin İran ile iş yapmak isteyen herhangi bir oluşum veya kişinin, kendilerini potansiyel olarak yaptırım risklerine açtıklarının farkında olması gerektiğini söylemişti.

IPGL’nin, İran’daki Çabahar Şehid Beheşti Limanı’nın donanım ve işletme ortaklığına yönelik anlaşma, iki ülke yetkilileri arasında 13 Mayıs’ta Tahran’da imzalanmıştı.

Hindistan, İran’ın güneydoğusundaki limanı kullanarak Orta ve Güneydoğu Asya ülkelerine ulaşmayı hedefliyor.

İran’ın resmi ve yarı resmi haber ajanslarına göre, Çabahar liman kenti, Afganistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Rusya’nın doğusuna yük sevkiyatı için en kısa ve ucuz transit güzergâh niteliğini taşıyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English