Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Gazze kara savaşında tarafların eli ne kadar güçlü?

Yayınlanma

Hamas’ın İsrail savunmasını çökerttiği 7 Ekim’den sonra İsrail ordusu havadan bomba yağdırdığı Gazze’ye karadan müdahale için girişimlerde bulunuyor. Gazze’ye yönelik kara harekatının kapsamı ve niteliği hâlâ tartışılmaya devam ederken dünyanın en gelişmiş teknolojisine sahip İsrail ordusunun eli, yerel bir militan örgüt olan Hamas karşısında ne kadar güçlü?

Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, İsrail ordusu ve Hamas’ın envanterindeki silahlara mercek tutuyor. İsrail ordusunun imkanlarıyla Hamas’ın kıyaslanması absürt gelebilir ancak analizde görüşlerine yer verilen uzmanlara göre “Gazze gibi yoğun nüfuslu ve tehditlerin tespit edilmesinin daha zor olduğu bir ortamda sayıca üstünlük her zaman önemli olmayabilir.”

***

Acımasız Gazze kara savaşında İsrail ve Hamas neler kullanıyor?

Annika Burgess

Gazze’de bir kara operasyonu İsrail için yüksek maliyetli, düşük ödüllü bir senaryo olarak görülüyor.

Bunun savaşı tırmandırması ve uzatması, her iki taraf için de çok daha yıkıcı hale getirmesi ve kitlesel sivil kayıplara yol açması bekleniyor.

“Gazze’de iyi bir kara seçeneği yok. Son nokta” diyor ABD’li düşünce kuruluşu RAND’ın Hava Kuvvetleri Projesi’nin başkanı Raphael Cohen: “Çok ama çok karışık ve kanlı olacak.”

İsrail teknolojik açıdan dünyanın en gelişmiş ordularından birine sahip. Savunma yeteneklerini geliştirmek için onlarca yıl harcadı ve ABD’nin en iyi silah sistemlerine erişimi var. ABD ayrıca İsrail’e yılda yaklaşık 3,8 milyar dolarlık askeri yardımda bulunuyor.

Buna karşılık Hamas militanları ağır silahları var ve İran’dan silah ve teknoloji yardımı alıyorlar, “Ancak bunlar oldukça basit şeyler” diyor Avusturya Stratejik Analiz’in (Strategic Analysis Australia) araştırma başkanı Marcus Hellyer.

Ancak İsrail ileri teknolojilere, binlerce tanka ve sofistike savaş uçaklarına sahip olsa da meskûn mahal savaşı dinamiği tamamen değiştirebilir.

Dr. Hellyer, “Şehir içi çatışma büyük dengeleyicidir” diyor.

Daha şimdiden Hamas’ın asimetrik ve alışılmadık bir yaklaşım benimsediğini, yamaç paraşütü kullanarak gelişmiş sensörlerle donatılmış duvarların üzerinden uçtuğunu ve sınır duvarlarını buldozerle aştığını gördük.

Analistler Gazze’de hızlı doğaçlama ve adaptasyonun büyük bir rol oynayacağını ve Hamas militanları ile İsrail savunma güçleri arasında eski moda “dağınık” çatışmaların yaşanacağını düşünüyor.

Peki her iki taraf da neler kullanıyor?

Rakamların karşılaştırılması

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu işgal kelimesini kullanmadı, ancak bölgedeki kara operasyonunun Hamas’la yapılacak “uzun ve zorlu” bir savaşın “ikinci aşaması” olduğunu söyledi.

Gazze’ye kaç kara birliğinin gireceği konusunda henüz bir açıklama yapılmadı ancak İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) sözcüsü Tuğamiral Daniel Hagari pazar günü yaptığı açıklamada “Gazze Şeridi’ndeki kara faaliyetlerini ve güçlerinin kapsamını kademeli olarak genişlettiklerini” söyledi.

Kara harekâtı öncesinde İsrail ordusu 170 bin aktif savunma gücü personeline ek olarak yaklaşık 360 bin yedek askeri göreve çağırdı.

Karşılaştırmak gerekirse, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ukrayna’yı işgal ettiğinde sınıra yaklaşık 100 bin asker yığmıştı.

İsrail, Hamas’ın yaklaşık 30 bin savaşçısı olduğunu söylüyor. Bunlar genellikle makineli tüfek ve hafif silahlarla donatılmış araçlar ve motosikletlerle dolaşıyor.

Bu arada İsrail’in sokak sokak çatışmaları desteklemek için zırhlı personel taşıyıcıları ve bin 700 civarında savaşa hazır tankı var. Ancak Gazze gibi yoğun nüfuslu ve tehditlerin tespit edilmesinin daha zor olduğu bir ortamda sayıca üstünlük her zaman önemli olmayabilir. Genellikle yakın mesafeli çatışmalar gerilla gruplarının lehine olabilir.

Dr. Hellyer, Hamas’ın IDF’yi kara savaşına kışkırtmayı amaçladığına inanıyor.

Hellyer, ABC’ye verdiği demeçte, “Şehir çatışmalarında gördüğümüz şeylerden biri, savunmada olanların kaldırılmamış moloz yığınları içinde faaliyet göstermeye devam edebilmeleridir” diyor.

Tanklar dronlara karşı

Dr. Hellyer, İsrail ordusunun eskiden “zırhlı savaşın ustaları” olarak bilindiğini söyledi.

Merkava ana muharebe tankları IDF Zırhlı Birlikleri’nin belkemiğini oluşturuyor ve dünyanın en iyileri arasında sayılıyor. Ukrayna’da çok rağbet gören Alman Leopard 2 tankına benziyor. Ancak bir tank en iyi birkaç kilometre ötedeki bir hedefi vurduğunda işe yarar. Ve onları bir şehre soktuğunuzda, her yönden tehdit altında kalabilir- özellikle de dronlar tarafından.

Dr. Hellyer, “Ukrayna’da gördüğümüz şeyi burada da hızlı bir şekilde göreceğiz; Hamas’ın standart ticari insansız hava araçlarını silah olarak kullanacağını…” dedi.

Askeri ve jeopolitik araştırmalar yapan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IISS), videolarda quadcopter dronlardan atılan mühimmatların bir İsrail merkava tankını imha ettiğinin görüldüğünü açıkladı.

Analistler, Hamas’ın hem kendi geliştirdiği hem de İran’ın yardımıyla büyük miktarda insansız hava aracı stoklamış olabileceğini söylüyor.

Militan grubun 7 Ekim’deki saldırılarının ardından yayınladığı bir videoda, Ukrayna’da Rus güçleri tarafından kullanılan İran yapımı insansız hava araçlarına benzer ancak daha büyük insansız hava araçlarına sahip olduğu görülüyor.

Dünyanın önde gelen insansız hava aracı (İHA) kullanıcılarından ve üreticilerinden biri olan İsrail’in gözetleme ve savaş için kendi üretimi geniş drone ağı var.  Aynı zamanda sofistike karşı drone teknolojisine de sahip, ancak kentsel ortamlar bunların kullanımını daha da zorlaştırıyor.

Roketler ve füzeler

Geçmişteki çatışmalarda Hamas militanları Gazze’yi roketler, havan topları, güdümlü tanksavar füzeleri ve roket güdümlü el bombaları kullanarak savundu.

Pazar günü Hamas, Gazze’nin kuzeyindeki İsrail güçlerine havan topu attığını ve İsrail tanklarını füzelerle vurduğunu söyledi.

İsrail istihbaratı Gazze’de bulunan toplam roket sayısının 30 bin civarında olduğunu ve bunların arasında 250 kilometre menzile sahip olanların da bulunduğunu tahmin ediyor.

Singapur Üniversitesi Orta Doğu Enstitüsü’nde kıdemli araştırma görevlisi olan Jean-Loup Samaan, İran ve Suriye’nin geçmişte Gazze’ye roket kaçakçılığı yapmış olsa da şu anda birçoğunun yerel olarak üretilmiş gibi göründüğünü söyledi. ABC’ye konuşan Dr. Samaan, “Daha az sofistike roketler için İran’ın desteğine ihtiyacınız yok” dedi.

Hamas’ın Ulusal İlişkiler Sorumlusu Ali Baraka, Russia Today’in Arapça haber kanalı RTArabic’e verdiği röportajda militan grubun iki yıldır hazırlık yaptığını söyledi, “Her şey için yerel fabrikalarımız var. Menzili 250 km, 160 km, 80 km, 45 km ve 10 km olan roketlerimiz var” dedi: “Havan topları ve mermileri için fabrikalarımız var… Kalaşnikoflar ve mermileri için fabrikalarımız var.”

Hamas’ın Sovyet Malyutkaları ve Konkursları da dahil geniş bir yelpazede güdümlü tanksavar füzeleri kullandığı da biliniyor.

Dr. Hellyer artık “bu Rus sistemlerinin İran’da üretilen çakma versiyonları” olduğunu ve grubun bunlara erişimi olduğunu söylüyor.

Hamas, 7 Ekim saldırısında 20 dakika içinde yaklaşık 5 bin roket attığını iddia etti ki bu sayı 2021’deki 11 günlük Gazze çatışmasında kullanılan miktardan neredeyse daha fazla.

Tüneller ve ‘canlı kalkanlar’

Hava gücü açısından, IDF’nin yaklaşık 300 avcı kara saldırı jeti var.

Kara harekâtı öncesinde Netanyahu “Hamas’ın üzerine cehennem ateşi yağdırmakla” ve hava saldırılarında “binlerce teröristi” öldürmekle övündü.

IDF ayrıca savaş uçaklarının Gazze’de Hamas’a ait çok sayıda komuta merkezini vurduğunu iddia etti.

Şimdi artık militanlara ulaşmak için askerlerin kapı kapı dolaşması ya da yer altına inmesi gerekecek.

Hamas yaklaşık 15 yıldır Gazze’nin büyük bölümünün altından geçen ve İsrail askerlerinin “Gazze Metrosu” olarak adlandırdığı bir tünel ağı inşa ediyor.

Cohen, IDF’nin Hamas’ı yok etmek istiyorsa, militanlarla geniş tünel ağlarında savaşması gerekeceğini söyledi. Cohen bir basın toplantısında “Hamas bunu biliyor ve muhtemelen bubi tuzakları ve benzeri şeyler üzerinde çalışıyor olacak” dedi.

İsrail’in elinde az sayıda GBU-28 “bunker buster” bombası bulunuyor ve Dr. Samaan bu bombaların Hamas’ın tünellerini yok etmek için faydalı olabileceğini söyledi.

Yerin derinliklerindeki hedeflere nüfuz etmek üzere tasarlanan bu bombalar ABD tarafından Afganistan’da El Kaide’ye karşı yürütülen operasyonlarda kullanılmıştı.

IDF geçmişte Hamas’ın tünelleri silah depoları, sığınaklar, komuta merkezleri ve roketatarlar da dahil teröristler ve silahlar için gizli bir ulaşım arteri olarak kullandığını iddia etmişti.

Ayrıca tünellerde çok sayıda rehinenin de bulunduğundan şüpheleniliyor.

Dr. Hellyer, “Hamas’ın rehineleri dağıtıp stratejik öneme sahip yerlere yerleştirmesi ve esasen onları canlı kalkan olarak kullanması muhtemel” dedi.

Daha ne kadar kirlenebilir?

İsrail’in Hamas’ın 7 Ekim’deki terör saldırılarının ardından başlattığı yoğun hava bombardımanlarında şimdiden binlerce Gazzelinin öldüğüne inanılıyor.

İsrail, militanların sınır ötesi saldırılarında çoğu sivil bin 400 kişinin öldüğünü ve 200’den fazla kişinin de rehin alındığını açıkladı.

Netanyahu karaya asker çıkararak İsrail’in “Hamas’ın kökünü kazıyabileceğine” ve esir tutulan sivilleri evlerine döndürebileceğine inanıyor.

Ancak Hamas’ı ortadan kaldırmak mümkün olmayabilir ve yüksek sivil ve askeri kayıplar İsrail’e yöneltilen eleştirileri daha da körükleyecektir.

Dr. Hellyer, “Hamas’a karşı kazanılacak zaferin bedeli çok yüksek olacak… İsrail’in burada öfkesini ifade etmek dışında pek fazla iyi seçeneği yok” dedi.

İsrail’in siviller için yüksek risk teşkil eden misket bombası gibi silahlara sahip olduğu ve uzun süredir ilan edilmemiş bir nükleer silah programını sürdürdüğü biliniyor.

Ancak Dr. Hellyer bu düzeyde bir tırmanma yaşanmasının pek olası olmadığını söyledi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü yaptığı açıklamada İsrail’in Gazze ve Lübnan’daki son askeri operasyonlarda siviller üzerinde “dayanılmaz yanıklara ve ömür boyu acıya” neden olabilen beyaz fosfor bombaları kullanmakla suçlandığını söyledi.

Ancak IDF “kesin olarak yanlış” diyerek iddiaları reddetti.

Dr. Hellyer, “İsrail’in sivil kayıpları önlemek için elinden gelen her şeyi yapıp yapmadığı konusunda herkesin kendi fikri olacak” dedi.

Ancak genişletilmiş bir kara operasyonunda ne kullanılırsa kullanılsın, 2 milyon 100 bin kişiye ev sahipliği yapan küçük yerleşim bölgesinde “kaçınılmaz olarak büyük sivil kayıplar olacaktır.”

ORTADOĞU

Lübnanlı Bakan Harici’ye konuştu: ‘HTŞ’den beklentimiz iç meselelerimize karışmaması’

Yayınlanma

Lübnan Enformasyon Bakanı Ziad Makary Harici’ye konuştu: “HTŞ’den istediğimiz şey, Lübnan’ın iç meselelerine ya da işlerine karışmamasıdır.”

İki aylık yoğun ve yıkıcı bir çatışmanın ardından İsrail ve Lübnan arasında ateşkes gerçekleşti. Lübnan hükümeti, haftalar süren müzakereler sonucunda bir ateşkes anlaşmasına varmıştı. 60 gün içinde ateşkesin uygulanması öngörüldü. Anlaşmaya göre, İsrail birlikleri, belirlenen bölgelerden geri çekilecek, Lübnan Ordusu İsrail’in boşalttığı bölgelere konuşlanacak ve güvenliği sağlayacak. Bölgedeki mayınlar, patlamamış mühimmatlar ve altyapıdaki yıkımlar nedeniyle geniş çaplı bir yeniden inşa çalışması yapılacak. Birleşmiş Milletler UNIFIL güçleri, 1701 sayılı BM kararına uygun olarak güney Lübnan’da varlığını sürdürecek.

Ancak İsrail, ateşkesi şu ana kadar 100’den fazla kez ihlal etti ve bu durum Lübnan tarafından kabul edilemez olarak değerlendiriliyor. Lübnan Enformasyon Bakanı Ziad Makary, Lübnan’daki son duruma ilişkin Dr. Esra Karahindiba’nın sorularını yanıtladı.

‘İsrail ateşkesi 100’den fazla kez ihlal etti’

Lübnan’daki son durumla başlamak istiyorum. Geçici bir ateşkes olmasına rağmen İsrail vaat edilenleri uygulamıyor. Bize son durum hakkında bilgi verebilir misiniz?

Bildiğiniz gibi, yaklaşık iki ay süren ölümcül bir savaş yaşadık. Hükümet olarak haftalarca ateşkes için müzakere ettik ve sonunda Amerikalıların yardımıyla bir ateşkes anlaşmasına vardık ve bu ateşkesi duyurudan 60 gün sonra uygulamaya koymayı kabul ettik. Bu arada bir askeri plan var: Lübnan Ordusu, İsrail’in geri çekileceği bölgelere konuşlanmaya başlayacak. Yapılacak çok iş var. Ordu bu görevi üstlenecek çünkü birçok mayın, patlamamış mühimmat, yıkım, kapalı yollar, yerinden edilmiş insanlar ve İsrail ile Lübnan arasında hassas bir askeri durum var. İsrail bu ateşkesi 100’den fazla kez ihlal etti ve bu, elbette, kabul edilemez. Lübnan ateşkese saygı duyuyor ve ateşkesin açıklandığı sırada kurulan komiteye güveniyoruz. Amerikalılardan, Fransızlardan, Lübnanlılardan, UNIFIL’den ve İsraillilerden bahsediyorum. İlk toplantıları bu hafta pazartesi günü yapıldı ve umuyoruz ki bu ateşkes en kısa sürede ciddi bir şekilde uygulanır çünkü İsrail’in neden olduğu yıkımın ardından yeniden inşa etmemiz gereken çok şey var.

Eğer İsrail ateşkesi tamamen iptal eder ve kısa bir süre önce olduğu gibi Lübnan’a saldırmaya devam ederse, Lübnan’ın mevcut tutumu ne olacak? Hizbullah’ın Suriye’den geri çekilip daha fazla birliğin Lübnan’a geri dönmesi sürece nasıl etki edecek? Lübnan ordusu saldırıların tekrarlanması karşısında ne yapacak?

Bu ateşkesin bozulacağını düşünmüyorum. Her gün olaylar yaşayacağız, ancak bunun ciddi bir ateşkes olacağına inanıyorum. Sanırım yaklaşık 40 gün içinde tüm Lübnan topraklarından tam bir çekilme gerçekleşecek. Lübnan Ordusu kuvvetlerini konuşlandıracak ve 1701 sayılı kararı gerektiği gibi, güney Lübnan dahil, uygulayacağız. Elbette, bu özellikle de güney Lübnan için geçerli çünkü 1701 sayılı karar, güney Lübnan’da silahların yasak olduğunu belirtiyor ve yalnızca Lübnan Ordusu ile UNIFIL’in silah taşımasına izin veriyor.

‘Lübnan’ın egemenliğine ve çeşitliliğine saygı duyan bir Suriye’ye ihtiyacımız var’

Beşar Esad’ın devrilmesi ve Rusya’ya iltica etmesiyle Suriye’deki denklem tamamen değişti. Şam’ı ele eçiren Heyet Tahrir el Şam (HTŞ), Suriye için geçiş dönemi hazırlamaya çalışan geçici bir hükümetle çalışıyor. Lübnan’ın Suriye’deki mevcut konjonktüre ilişkin tutumu ne olacak?

Şu ana kadar HTŞ ile herhangi bir ilişkimiz yok. Söylemek istediğim şu: Suriye halkı, Suriye’yi kimin yöneteceğine kendisi karar vermelidir. Lübnan olarak bizim istediğimiz, Suriye’nin gelecekteki hükümetiyle iyi ilişkilere sahip olmak çünkü birçok çıkarımız var. Orada fanatik bir hükümete ihtiyacımız yok. Lübnan’ın egemenliğine ve çeşitliliğine saygı duyan bir komşuya ihtiyacımız var. Bu, bizim ihtiyacımız olan tek şey. Komşu ülkeler olarak ilişkilerimizi sürdürmek için gerekli ilişkileri korumak adına elimizden gelen her şeyi yapacağız. Ekonomi, ticaret, sosyal, siyasi ve hatta çözülmesi gereken sınır sorunları gibi birçok alanda çıkarlarımız var. Milyonlarca Suriyeli mülteci var ve kim yönetirse yönetsin, bu sorunların çözülmesi gerekiyor. Biz Suriye’nin iç işlerine karışmamalıyız ve aynı şekilde onların da bizim iç işlerimize karışmasına izin vermeyeceğiz. Umarız gelecekteki Suriye hükümetiyle onurlu ve verimli bir işbirliği sağlamak için çalışacağız.

‘HTŞ’den istediğimiz, iç işlerimize karışmaması’

HTŞ, Birleşmiş Milletler’in terör örgütleri listesinde yer alıyor ve birkaç ülke bu grubu terörist olarak tanımladı. Ancak yakın gelecekte durum değişebilir. Türkiye, diplomatik ilişkilerini sürdürmek için büyükelçiliğine bir maslahatgüzar atadı. Peki Lübnan’ın HTŞ’ye yaklaşımı ne? Lübnan HTŞ’yi bir terör grubu olarak görüyor mu yoksa Suriye seçimlere doğru giderken yaklaşım değişiyor mu?

Terör gruplarını tanımlayan bir sistemimiz yok. Zaten belirtmiştim, Suriye’nin gelecekteki hükümetinin hedeflerini değerlendireceğiz. HTŞ’den istediğimiz şey, Lübnan’ın iç meselelerine ya da işlerine karışmamasıdır. Şu ana kadar söylediğim gibi, Suriye’nin geleceğinin nasıl şekilleneceğini öngöremeyen tek ülke biz değiliz. Sistem teorik olarak devam etmeli. Mevcut durumla ilgilenmeye devam ediyoruz—örneğin Lübnan’daki Suriye büyükelçiliği, sınırlar ve diğer konular. Yeni devletin, yeni yönetimin ve yeni hükümetin ortaya çıkmasını bekliyoruz ve o zaman yolumuza devam edeceğiz. Şu anda yaşananlardan dolayı (büyükelçilik) aktif değil. Bekleyeceğiz, ancak ortaya çıkacak herhangi bir hükümetle iyi ilişkiler kurmayı umuyoruz çünkü bu iki ülkenin de çıkarına olacaktır.

Esad’ın ayrılmasından sonra İsrail, Golan Tepeleri’nde daha fazla ilerledi. İsrail’in bölgedeki konumu ne? Uzmanlar İsrail’in Suriye’deki varlığının geçici olmayabileceğini düşünüyor. Lübnan, İsrail’in Suriye’de alan kazanmasını nasıl değerlendiriyor?

Lübnan için önemli olan İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesidir. Sizin de belirttiğiniz gibi, İsrail yalnızca Golan Tepeleri’nde veya güney Suriye’de değil, Suriye’nin ordusunu, hava ve deniz kuvvetlerini, her şeyini yok etti. Bu durum Suriye’yi zor bir konuma sokuyor. Yeni Suriye hükümetinin nasıl bir orduya ya da güvenlik gücüne sahip olacağını veya İsrail ile nasıl bir ilişki kuracaklarını bilmiyoruz. Şu anda her şey belirsiz. Tüm bunların üzerinden sadece beş ya da altı gün geçti ve işlerin nasıl şekilleneceğini görmek için zamana ihtiyacımız var.

‘Yeni cumhurbaşkanı 9 Ocak’ta seçilecek’

Lübnan’ın İsrail’in saldırıları sırasında zayıf kalmasının en önemli nedenlerinden biri de iç siyaset. Beyrut limanı patlamasıyla sarsılan Lübnan, halen ekonomik zorluklarla boğuşuyor. Bunun yanında ülke, iki yılı aşkın süredir halen cumhurbaşkanını seçemedi. Mevcut durum biraz da bu sorunun sonucu mu?

Lübnan’daki sistem, bu tür süreçleri kolaylaştırmak için tasarlanmış bir sistem değil. Karmaşık bir sistemimiz var; parlamento, din, siyasi gruplar ve daha fazlası işin içine giriyor, bu da bir cumhurbaşkanı seçimini zorlaştırıyor. Cumhurbaşkanı seçmek kolay değil çünkü yasalarımız seçim sürecini geciktiriyor, özellikle de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde. Ancak 9 Ocak’ta bir oturumumuz var ve yakında bir cumhurbaşkanımız olmasını umuyoruz.

Bir ülkeyi cumhurbaşkanı olmadan yönetemeyiz. Evet, idare edebiliriz; ülke devam eder, ölmez, yok olmaz, ortadan kaybolmaz. Ama aynı zamanda refah da getirmez. Ülkemizi geliştiremeyiz, inşa edemeyiz ve genç Lübnanlıların isteklerini yansıtan yeni, modern bir yönetim kuramayız. Onlar ki çok hırslı ve özgürlüğün korunduğu, güzel Lübnan kültürü ve Lübnan’ın takdire şayan imajı ile modern bir ülke yaratmak istiyorlar.

Cumhurbaşkanına, yeni bir hükümete, Suriye ile yenilenen ilişkilere ve İsrail ile bir ateşkese sahip olmayı umuyoruz. Uzun vadede, şahsen Lübnan’ın geleceği hakkında bir miktar iyimserim. Elbette bu durumun ciddi bir etkisi var. Geçici bir hükümet olarak büyük kararlar alamayız, yeni yetenekleri işe alamayız ya da yasaları geçiremeyiz. Sistem, cumhurbaşkanı olmadan işleyemez. En yetenekli gençlerimizi kaybediyoruz; Lübnan’ı terk ediyorlar ve bu, bizim çıkarımıza değil.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Irak’a sığınan iki bin Suriye askerinin iadesi bugün başlıyor

Yayınlanma

suriye ordusu

Irak Güvenlik Medya Ağı Sözcüsü Mikdad Miri, Irak’a kaçan Suriye ordusu askerlerinin iadesine bugün başlanacağını açıkladı.

Irak resmi haber ajansı INA’ya göre Irak Güvenlik Medya Ağı Sözcüsü Mikdad Miri, konuya dair açıklama yaptı. Miri, Irak’a Esad yönetimi askerlerinin Suriye’ye iadesine bugün başlanacağını belirtti. İade işlemlerinin Irak’taki ilgili makamlar tarafından başlatılacağını aktaran Miri, sürecin Suriye tarafı ile koordineli yürütüleceğini ifade etti.

Suriye ordusuna bağlı yaklaşık 2 bin asker 7 Aralık’ta El-Kaim Sınırı Kapısı üzerinden Irak’a kaçmıştı. 9 Aralık’ta ise Heyet-i Tahrir Şam’a bağlı askeri operasyonlar komutanlığı, zorunlu askerlik yapanlara yönelik genel af kararı çıkarmıştı.

Irak’ın Anbar vilayetine bağlı Rutba ilçesinde bir kampa yerleştirilen askerler kötü koşullar nedeniyle ülkelerine geri gönderilmek için eylem yapmıştı.

Rutba ilçesi Kaymakamı İmat el-Duleymi, yaptığı açıklamada kaçan askerlerin çadırlarda barındığını ve bölgede elektrik, su ve ısınma imkanlarının yetersiz olduğunu ve yerleştirildikleri kampın internet erişiminden yoksun olduğundan dolayı aileleriyle iletişim kuramadıklarını söylemişti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail tek kurşun sıkmadan Dera’ya ilerliyor: PYD, İsrail dahil herkesten yardım istiyor

Yayınlanma

Türkiye ve onun desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) Ayn el Arap’a (Kobani) yönelik operasyona hazırlanırken HTŞ ile aradığı diyaloğu henüz kuramayan PYD, Türkiye’ye karşı İsrail dahil tüm ülkelerden yardım bekliyor. Bu arada Suriye topraklarına giren İsrail de Dera’ya doğru ilerliyor.

PKK’nın Suriye kolu Demokratik Birlik Partisi (PYD) Başkanlık Konseyi Üyesi Salih Müslim video konferans yöntemiyle düzenlenen toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

DW Türkçede yer alan habere göre Salih Müslim HTŞ ile PYD arasında PYD’nin işgalindeki toprakların geleceğine ilişkin henüz bir müzakere süreci başlamadığını söyledi.

Heyet-i Tahrir Şam (HTŞ) Suriye’nin başkentini ele geçirip Esad yönetimini devirdiğinde Salih Müslim HTŞ ile diyaloga açık olduklarını söylemiş, “HTŞ bize bir adım atarsa biz iki adım atarız” demişti. Ayrıca PYD liderliği kendine bağlı kurumlara HTŞ’nin tanıdığı yeni Suriye bayrağının asılması talimatını vermişti.

Şam’a gönderdikleri mesajlara “henüz yanıt alamadıklarını” söyleyen Müslim, yine de olası müzakereleri yürütmek üzere bir heyet hazırladıklarını ve umutlu olduklarını belirtti.

Müslim, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın “HTŞ ve Kürtler arasında bir diyaloğu önlemek için aceleyle ve erkenden” Şam’a gitmiş olabileceğini düşündüğünü de söyledi.

HTŞ ile müzakerelerden istedikleri sonucu alamamaları halinde Şam’la bir çatışma ihtimali görüp görmediğinin sorulması üzerine Müslim, “Bu olmazsa kendimizi siyasi olarak savunacağız. Her şey masada ancak iyi niyetle yaklaşıyoruz” dedi.

Hem HTŞ hem SMO için “cihatçı” nitelemesi yapan Müslim, yine de HTŞ’nin geçmişte kendilerine yönelik operasyonlara katılmadığına dikkat çekti. Fakat bu yapının da “Türkiye ile koordinasyon halinde olduğunun” farkında olduklarını kaydetti.

“İsrail desteğine açığız”

İsrail basınında son günlerde çıkan “İsrail’in Suriyeli Kürtleri Türkiye’ye karşı koruması gerektiği” şeklindeki yorumların sorulması üzerine Müslim, “Özellikle İsrail’den değil, herkesten destek istediklerini” söyledi. Salih Müslim, “İsraille iletişimimiz yok, eğer böyle bir (Kürtlere destek) açıklamaları varsa elbette takdirle karşılarız” dedi. Müslim, Türkiye’nin Ortadoğu’da izlediği tutumun “İsrail’i de rahatsız ettiğini” savundu.

Jerusalem Post gazetesi 9 Aralık tarihinde, “Suriye Kürtlerinin temsilcileri yardım ve koruma talebiyle İsrailli yetkililere başvurdu” diye yazmıştı.

İsrail’in Türkiye’ye karşı açık desteğinin SDG kontrolündeki bölgelerde yaşayan Arap halkları huzursuz edip etmeyeceği sorusu üzerine Müslim, “Mısır, Fas, Tunus, Körfez ülkeleri… tüm bu Arap ülkelerinin zaten İsraille ilişkisi var” ifadelerini kullandı. Arap aşiretlerinin sırf bu yüzden kendileri aleyhine tutum almasını beklemediğini söyledi.

İsrail ordusu Dera’ya ilerliyor

Türkiye’nin PYD’ye yönelik eylemlerinden rahatsızlığını dile getiren İsrail ise Esad yönetiminin devrilmesi üzerine girdiği Suriye topraklarındaki işgalini tek bir kurşun dahi sıkmadan derinleştiriyor.

İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), İsrail’in Dera kırsalında dokuz kilometre ilerleyerek bölgedeki Koya köyüne ve Vahdet barajı bölgesine girerek stratejik mevzilere konuşlandığını duyurdu.

SOHR’un bildirdiğine göre İsrail güçleri bölgeye girmeden önce bölge sakinlerinden silahlarını teslim etmelerini istedi.

SOHR, ayrıca İsrail güçlerinin İsrail – Suriye sınırındaki tampon bölge yakınlarındaki Kuneytra bölgesi ve Dera arasındaki sınırda yer alan Sayda köyü yakınlarındaki askeri bir bölge olan 74. Tugay bölgesine girdiğini aktardı.

İsrail ordusu bu ay Esad hükümetinin çöküşünün ardından, Suriye sınırında yer alan stratejik Hermon Dağı’nı işgal etmiş ve Suriye ile işgal altındaki Golan Tepeleri arasındaki silahtan arındırılmış bölgeye girmişti. İsrailli yetkililer, bu hareketi İsrail’in sınırlarının güvenliğini sağlamak için sınırlı ve geçici bir önlem olarak tanımlamasına rağmen en az 2025’in sonuna kadar işgali devam ettireceklerinin mesajlarını veriyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English