Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

“Hizbullah-İsrail gerilimi Ramazan’da ele alınacak”

Yayınlanma

ABD Başkanı Joe Biden’ın Kıdemli Danışmanı Amos Hochstein, İsrail’in Gazze’deki saldırıları devam ederken Hizbullah cephesindeki gerilimi düşürmek için ikinci kez önce Lübnan’a ardından İsrail’e gitti. İsrail’in şu an Hizbullah’la kapsamlı bir çatışmaya girmek istemediği ancak Gazze’deki durumu kontrol altına aldıktan sonra Lübnan’a yöneleceği tahmin ediliyor. İsrail, gerilimi düşürmek için, Hizbullah’ın kabul etmeyeceği taleplerde bulunuyor.

Hochstein’in Lübnan’daki temasları hakkında konuşan Lübnan Başbakanı Necib Mikati, Gazze’de olası bir ateşkesin Lübnan’daki gerilimi durdurmayacağını söyledi ve “Lübnan cephesiyle ilgili görüşmeler de Ramazan ayında yapılacak” dedi.

Beyrut merkezli yayın yapan Al Jadeed News TV’nin düzenlediği programa katılan Mikati, Lübnan ile İsrail arasında arabuluculuk yapan ABD Başkanı Joe Biden’ın Kıdemli Danışmanı Amos Hochstein’in Beyrut’ta gerçekleştirdiği görüşmelere ilişkin bilgi verdi.

Yaklaşık 5 aydır İsrail saldırılarının hedefi olan Gazze Şeridi’nde ateşkes için ramazan ayı öncesi bir mutabakata varılmasının söz konusu olduğunu belirten Mikati, “Eldeki bilgiler Ramazan’dan önce Gazze’de ateşkesin sağlanacağını söylüyor. Lübnan cephesiyle ilgili görüşmeler de Ramazan ayında yapılacak” ifadelerini kullandı.

Hochstein’in Beyrut’a İsrail ile müzakere için yazılı bir anlaşma önerisi veya belge sunmadığını, önerilerini sözlü olarak aktardığını söyleyen Mikati, Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri’nin Hochstein’in önerilerini incelediğini, kendilerinin de sordukları sorulara ilişkin yanıtları beklediklerini kaydetti.

Gazze’de ateşkesin sağlanmasının yeterli olmadığını dile getiren Mikati, İsrail’in Lübnan’a yönelik ihlallerini de durması gerektiğini, saldırıların devam etmesi halinde güney cephesinin açık kalmaya devam edeceğinin altını çizdi.

Beyrut’taki temasları kapsamında Mikati ve Berri ile görüşen Hochstein, dün de Tel Aviv’de İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant bir araya gelmişti. Hochstein ve ABD yönetimini, İsrail ile Hizbullah arasında yaşanan çatışmaların çözüme kavuşturulmasına yönelik çabalarından dolayı takdir eden Gallant, Hochstein öncülüğünde mutabakata varılması yönünde devam eden sürece İsrail’in bağlı olduğunu ancak Hizbullah’ın iki tarafı da “tehlikeli bir tırmanışa” sürüklediğini iddia etti.

İsrail, Hizbullah’ın Litani Nehri’nin ötesine çekilmemesi halinde Lübnan’a karşı yıkıcı bir savaş başlatacağına dair tehditte bulunuyor. Ancak Hochstein’in bu yöndeki önerisi bir önceki ziyaretinde Hizbullah tarafından kabul edilmemişti. Hochstein’in bu kez Lübnan’a Hizbullah güçlerinin sınır boyunca varlığını sürdürmesini; ancak orta ve uzun menzilli silahlarını Litani Nehri’nin kuzeyindeki bölgelere çekmesi önerisi ile geldiği iddia edildi.

‘Hizbullah-İsrail çatışması kaçınılmaz’

Hizbullah’tan 11 saldırı

Hochstein İsrail’deyken Hizbullah, Lübnan’ın güneyinden İsrail’in sınır bölgesinde yer alan askeri mevziileri ve yerleşim birimlerine yönelik farklı silahlarla 11 saldırı düzenlendiğini duyurdu.

Hizbullah’tan yapılan açıklamada, İsrail’in Lübnan’ın güneyindeki Hula beldesine düzenlediği ve 3 sivilin yaşamını yitirdiği saldırıya karşılık olarak İsrail’in Kiryat Şmona ve Kfar Blumyerleşim birimine onlarca katyuşa füzesinin fırlatıldığı ifade edildi.

İsrail’in Bağdadi ve Birket Rişe mevziisi, 769. Doğu Tugayı’nın Kiryat Şmona Kışlası’ndaki karargâhı, Kefr Şubaa Tepeleri’ndeki Ruveysat el Alem mevziisinin füzeler ve uygun silahlarla vurulduğu kaydedildi.

Ayrıca, İsrail’in sınır üzerindeki askeri mevziilerinde konuşlu 2 Merkava tipi tankın da hedef alındığı aktarıldı.

İsrail ordu radyosu ise geçtiği haberde, Lübnan’dan Kiryat Şmona’ya yönelik 30 füzenin fırlatıldığı ve 10 füzenin hava savunma sistemi ile düşürüldüğü belirtildi.

İsrail ordusu ve Hizbullah Hareketi arasında 8 Ekim 2023’ten bu yana yaşanan çatışmalarda, 232 Hizbullah mensubu, 48 Lübnanlı sivil, 11 Emel Hareketi, 12 Hamas, 12 İslami Cihad mensubu ile 6 İsrailli sivil ve 11 İsrail askeri öldü.

ORTADOĞU

Direniş ahlakı ile İsrail barbarlığı arasındaki fark

Yayınlanma

Hamas, Gazze’de ateşkes ve esir takası kapsamında serbest bırakılan Filistinli ve İsrailli esirlerin durumu karşılaştırıldığında “direniş ahlakı ve İsrail barbarlığı” arasındaki büyük farkın ortaya çıktığını belirtti.

Hamas’tan yapılan yazılı açıklamada, esir takası kapsamında İsrail cezaevlerinden kurtarılan esirler dolayısıyla Filistin halkı, İslam ümmeti ve dünyadaki özgür halklar tebrik edildi.

Açıklamada, dün gece serbest kalan esirlerin karşılanması sırasında Filistinlilerin yaptığı sevinç gösterilerinin direniş etrafındaki kenetlenmeyi kanıtladığı kaydedildi.

İsrail’in tüm baskıcı uygulamalarına rağmen serbest kalan esirleri karşılamak için sokaklara dökülen büyük kalabalıklar “İsrail’e karşı bir meydan okuma” olarak nitelenen açıklamada, bu şekilde Filistin halkının topraklarını ve kutsal değerlerini özgürleştirmeye olan özlemlerinin açıkça görüldüğü belirtildi.

Açıklamada, İsrailli esirler ruhsal ve bedensel açıdan sağ salim teslim edilirken, Filistinli esirlerde bitkinlik ve ihmalin göze çarptığına dikkat çekilerek, “Serbest bırakılan Filistinli ve İsrailli esirlerin durumu, direniş ahlakı ve İsrail barbarlığı arasındaki büyük farkı ortaya koyuyor” ifadesine yer verildi.

Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, İsrail ile varılan ateşkes ve esir takası anlaşmasının birinci aşaması kapsamında dün 3 İsrailli kadın esiri Kızılhaç ekibine teslim etmişti.

Hamas ve İsrail arasında varılan karşılıklı esir takası mutabakatı kapsamında 90 Filistinli çocuk ve kadın esir, geceleyin işgal altındaki Batı Şeria’da bulunan Ofer Askeri Cezaevinden serbest bırakılmıştı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

“Savaşın devamına Netanyahu değil Trump karar verecek”

Yayınlanma

İsrail ile Hamas arasında ateşkes ve esir takası mutabakatı dün 12.15’te yürürlüğe girdi. 42 gün sürmesi beklenen birinci aşamasının, bazı aksaklıklara rağmen başarılı bir şekilde sonlanması bekleniyor. Ancak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, anlaşmanın ikinci aşamasına geçmesine izin vermeyi planlamadığını açıkça söylüyor ve savaşın yeniden başlayacağı sinyalini veriyor. Bu, ikinci aşamada serbest bırakılması planlanan 20’den fazla rehinenin hayatını riske atma pahasına olacak. Netanyahu, aşırı sağ koalisyon ortaklarının bu yöndeki baskısı altında ve onların taleplerine boyun eğmezse koalisyon hükümetinin çökeceğini biliyor.

Ancak Haaretz’den Amos Harel savaşın yeniden başlayıp başlamayacağına ve Gazze’yi kimin yöneteceğine Netanyahu’nun değil Trump’ın karar vereceğini yazdı.

Birinci aşamanın tamamlanmasıyla savaşın yeniden başlayacağına ilişkin açıklamaların büyük ölçüde teorik olduğunu iddia eden Harel, “Karar artık Trump’a ait. Başbakan Netanyahu’nun Dini Siyonizm partisinin ilk aşama boyunca hükümette kalmasını sağlamak için Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’e verdiği pek çok söz Trump’ın talepleriyle çatışmaya mahkûm. Amerikan Başkanı Gazze’deki savaşın sona ermesi gerektiğinde ısrar ederse Netanyahu ona karşı gelmekte zorlanacaktır” diye yazdı.

Amos Harel, anlaşma kapsamında Filistinli mahkumların kitlesel olarak serbest bırakılmasının kamuoyunda sert tepkilere yol açtığını, bu tepkilerin nedeninin mahkumların sayısından ziyade serbest bırakılanların çoğunun 1990’larda ve 2000’lerdeki ikinci intifada sırasında çok sayıda İsraillinin öldürüldüğü olaylara karışmış isimler olmasından kaynaklandığını söyledi ve ekledi: “Ancak Gazze’deki durumu takip etme zahmetine katlanan ve Netanyahu’nun açıklamalarına ve propagandalarına kanmayanlar, savaşın sonucunun bu olacağını uzun zaman önce tahmin edebilirdi. Acı gerçek şu ki İsrail 7 Ekim 2023’teki savaşı büyük ölçüde kaybetti. O zamandan bu yana yaptığı tek şey hasarı hafifletmeye çalışmak oldu. Rehinelerin tamamını kurtaracak bir anlaşmaya varmak için İsrail’in büyük tavizler vermesi gerekti. Anlaşmanın ikinci aşaması, ilk aşamada serbest bırakılanlardan daha kıdemli ve daha cani mahkumları içerecek.”

Bu durumun ana nedenlerinden birinin Netanyahu’nun savaş sonrası düzenlemeleri, özellikle de Filistin Yönetimi’ni içeren düzenlemeleri görüşmeyi reddetmesinden kaynaklandığını ileri süren Harel, Trump’ın, Amerikan-Suudi-İsrail anlaşmasının bir parçası olan planlarının da Netanyahu’ya başka bir düzenlemeyi dayatma girişimine yol açabileceğini söyledi.

Harel, özetle şunları kaydetti: “Taraftarlarının gözünde Netanyahu hiçbir zaman suçlu ya da sorumlu olmadığı için, onun adına büyük bir dikkat dağıtma operasyonu yürütülüyor. Bu çaba, vaatleri ile mevcut durum arasındaki uçurumu örtbas etmeyi amaçlıyor.”

“Artık, ve daha önce hiç olmadığı kadar, İsrail ordusu hükümeti tam zafere giden yolda engellemekle suçlanıyor.  Genelkurmay Başkanı Korgeneral Herzi Halevi’nin görevden alınmasını hızlandırma konusu, Likud liderleri, Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir arasındaki görüşmelerde gündeme geldi. Bu, son ikisini koalisyonda kalmaya ikna etme girişiminin bir parçasıydı.”

“Kamuoyuna verilen mesaj, ordunun üst kademelerini bozgunculardan temizlemek için ateşkesten yararlanacağımız ve ardından yeni yönetim altında savaşı yeniden başlatacağımız yönünde. Gerçekte bu sadece halkın kafasını karıştırmaya yönelik bir girişim. Savaşın başarısızlıkla sonuçlanmasının sorumlusu gerçekten subaylarsa, aptalca bir strateji belirleyen ve Hamas’ın yarattığı tehlikeyi hafife alan hükümet, çok ihtiyaç duyulan bir devlet soruşturma komisyonunun kurulmasını engelleme çabalarına devam edebilir.”

Üç İsrailli rehineye karşılık 90 Filistinli esir serbest bırakıldı

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Suriye’deki HTŞ yönetimi Rusya, İran ve İsrail’den ithalatı yasakladı

Yayınlanma

HTŞ yönetimindeki Suriye’nin Maliye Bakanlığı, Rusya, İran ve İsrail’den yapılan ithalatı yasakladı ve bu ülkelerden gelen ürünlere el konulacağını duyurdu. Yeni yönetim, dolar ile ödemelere izin vererek gümrük vergilerini düşürdü. Rusya ise belirsizlikler nedeniyle buğday sevkiyatını durdurdu ve Tartus Limanı’ndaki askeri varlığıyla ilgili sorunlar yaşıyor.

Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) örgütünün beraberindeki silahlı grupların iktidarı ele geçirdiği Suriye’nin yeni Maliye Bakanlığı, Rusya, İran ve İsrail’den yapılan ithalatı yasakladı.

Al Araby‘nin haberine göre, bu ülkelerden gelen ürünlere el konulacak. İsrail’den yapılan ithalat zaten uzun yıllardır yasak olmakla birlikte, yeni yasaklar Rusya ve İran’ı da kapsıyor.

Haberde, Suriye’deki yönetim değişikliğinin ardından ülkeye çeşitli ithal ürünlerin girmeye başladığı belirtildi.

Öte yandan başkent Şam’daki mağazalarda Türkiye’den gelen şişelenmiş sular, Suudi gıda ürünleri, Amerikan şekerlemeleri Twix ve Snickers ile Pepsi içecekleri görülmeye başlandı.

Bu gelişmelerin ardından yeni yönetim, finansal işlemlerde dolar kullanımına izin verdi ve gümrük vergilerini yüzde 50-60 oranında düşürdü.

Bu adımın, yerli üreticileri desteklemek ve sanayiyi canlandırmak amacıyla hammadde ithalatını kolaylaştıracağı ifade edildi. Karar, İran ve İsrail vatandaşlarının Suriye’ye girişini yasaklayan düzenlemenin ardından geldi. Ancak bu yasak şu an için Rusya vatandaşlarını kapsamıyor.

Ocak ayı başında ABD, Suriye’deki devlet kurumlarıyla yapılan bazı finansal işlemler, enerji kaynakları için ödemeler ve ülkenin Merkez Bankası üzerinden yapılan transferlerle ilgili kısıtlamaları geçici olarak kaldırdı. Fakat “Rusya veya İran’ın çıkarlarına hizmet eden işlemler” bu kapsamın dışında tutuldu.

Öte yandan, Reuters ajansının kaynakları, Rusya’nın Suriye’ye buğday sevkiyatını yeni hükümetle ilgili belirsizlikler ve ödeme gecikmeleri nedeniyle durdurduğunu bildirdi.

Rus RBK gazetesine konuşan bir kaynak da bu durumu doğrulayarak, “Şu anda Suriye’de muhatap alınabilecek bir otorite yok,” açıklamasını yaptı.

Ayrıca, yeni yönetim Rusya’nın Tartus Limanı’ndaki silah ve askeri teçhizatı çıkarmasına izin vermiyor. Rusya’nın deniz üssünün bulunduğu limanda gemiler yaklaşık iki haftadır bekletiliyor.

Suriye’de rejim değişikliği ve büyük güçlerin sorumluluğu

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English