Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Hizbullah lideri Nasrallah İsrail’le çatışmayı büyütmenin maliyetini tartıyor

Yayınlanma

Üst düzey Hamas liderlerinden Salih el- Aruri’nin Beyrut’ta İsrail insansız hava aracı saldırısında öldürülmesinden bir gün sonra, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah televizyonda merakla beklenen bir konuşma yaptı.

Nasrallah çarşamba günü yaptığı 80 dakikalık konuşmanın sonunda İsrail’i, Salih el-Aruri’ye yönelik “çok tehlikeli” suikast nedeniyle tehdit etti.

Diplomatlar, yetkililer ve analistler, Lübnan merkezli Hizbullah’ın İsrail’le çatışmasına rağmen geniş kapsamlı bir savaştan kaçınmasına dikkat çekiyorlardı. Ancak uzmanlara göre, Aruri’nin öldürülmesi riskleri önemli ölçüde artırdı ve Nasrallah’ın “itidalinin” hala devam edip etmeyeceği sorusunu gündeme getirdi.

Konuyu gündemine alan Financial Times (FT), bir akademisyen ve Hizbullah uzmanı olan Amal Saad ile konuştu. Saad FT’ye yaptığı açıklamalarda, “Hizbullah hızlı bir şekilde karşılık vermeli çünkü bir savaş bağlamında caydırıcılık dengesini yeniden kurmak zorundasınız” dedi.

Ancak Saad’a göre bu yanıt “dikkatle ayarlanmış, kapsam ve yoğunluk açısından niteliksel bir tırmanış olan ama yüksek yoğunluklu bir savaşın gerisinde kalan bir yanıt” olmalı.

Analistlere göre, Nasrallah’ın savaşın bir sonraki aşamasını nasıl ele alacağı, İsrail-Hamas çatışmasının tam anlamıyla bölgesel bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceğini belirlemede önemli bir rol oynayacak.

İsrail liderleri Lübnan’a karşı artan bir saldırganlık sergiliyor. Başbakan Benjamin Netanyahu perşembe günü yaptığı açıklamada İsrail’in “Lübnan sınırında köklü bir değişiklik yapmaya kararlı olduğunu” söyledi.

İsrail, ABD öncülüğündeki çabaların Hizbullah savaşçılarının ortak sınırdan geri çekilmesine yol açmasını umduğunu söylese de, endişelerinin giderilmemesi halinde askeri harekata hazır olduğunu da açıkladı.

Beyrut’taki Carnegie Center’da çalışan Mohanad Hage Ali FT’ye yaptığı değerlendirmede, “İsrail’de bazıları Hizbullah’a ezici bir darbe vurmak için ‘ya şimdi ya hiç’ diyor. Bunu yapmaya çalışırlarsa Nasrallah’ı zor durumda bırakırlar ve manevra kabiliyetini daraltırlar” dedi.

Güçlü bir cephaneliğe ve on binlerce savaşçıya sahip olan Hizbullah, İsrail için Hamas’tan çok daha büyük bir tehdit oluşturuyor.

Hamas’ın 7 Ekim operasyonunun ardından İsrail’in sivil ayırt etmeyen saldırılarına başlamasıyla, Hizbullah da sınır ötesinde saldırılara başladı ve kontrol ettiği Güney Lübnan’ı, Tahran bağlantılı gruplarla Direniş Ekseni’ndeki bir “destek cephesine” dönüştürdü.

Ancak buna rağmen Nasrallah, çatışmayı Lübnan’ı da kapsayacak topyekün bir savaşa çevirmekten kaçındı. Kasım ayında yaptığı iki ateşli ama dikkatlice ayarlanmış konuşmada da savaş ilan etmekten kaçındı ama koşullara göre kapıyı da açık tuttu.

Nasrallah kısasa kısas tepkisi benimserken, kasım ayında Gazze’de geçici bir ateşkesin yürürlüğe girmesinden bir gün önce Hizbullah, İsrail’in beş seçkin savaşçısını öldürmesine karşılık olarak bugüne kadarki en büyük yaylım ateşini başlattı. Ancak daha sonra ateşkesin yürürlüğe girmesine izin verdi.

FT’ye konuşan üst düzey Lübnanlı yetkili, “Çok ileri gitmeden neler yapabileceklerini gösterdi,” dedi ve ekledi: “Hizbullah ateşkesi çökertecek büyük bir tırmanışı göze alamayacağını çok iyi bildiği için sınıra yakın hedeflerde kaldı.”

Lübnan’ın çıkarlarını gözetme ihtiyacı

Lübnanlı yetkililer ve Orta Doğu analistleri bu ihtiyatın temelinde ne Nasrallah’ın ne de İran’ın tam anlamıyla bir çatışmayı tetiklemek istememesinin yattığını söylüyor. Nasrallah çarşamba günü yaptığı açıklamada da savaş istemediğini ancak İsrail’in kışkırtması halinde grubunun “sınır tanımadan” savaşmaya hazır olduğunu vurguladı.

Ancak Hizbullah lideri aynı zamanda ülke içindeki ulusal güvenlik çıkarları ile direniş ekseninin çıkarlarını da dengelemek zorunda. FT’ye konuşan üst düzey Lübnanlı yetkililerden biri Nasrallah’ın “Lübnan’ın yıkıcı bir savaşı kaldıramayacağını anladığını” söyledi.

Uzman Amal Saad, Nasrallah’ın bu haftaki mesajını “bizi savaşa götürürseniz biz buna hazırız” şeklinde özetledi.

ORTADOĞU

YPG’den HTŞ’ye “bayrak” adımı

Yayınlanma

PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD ve onun silahlı gücü YPG, Esad yönetimini devirip Şam’da yönetimi devralan Heyet-i Tahrir Şam’ın (HTŞ) değiştirdiği Suriye’nin bayrağını kendi denetimindeki kamu binalarına asılması emrini verdi.

Ana omurgasını PYD’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Suriye’nin kuzeyinde denetimi altına tuttuğu bölgelerde kurum binalarına “Suriye muhalefeti bayrağının” asılması emrini verdi. Rudaw’da yer alan habere göre SDG, söz konusu bayrağın “Suriye halkının özgürlük, onur ve ulusal birlik umutlarını temsil ettiğini” söyledi.

PYD Başkanlık Konseyi üyesi Salih Müslim de daha önce HTŞ ile diyaloğa açık olduklarını belirtmiş ve “HTŞ bize bir adım atarsa biz iki adım atarız” demişti.

Şam’da yönetimi devralan HTŞ, savaş sırasında Suriyeli muhalif örgütlerin kullandığı bayrağı Suriye’nin resmi bayrağı ile değiştirmişti. Devir teslimin yapıldığı kurumlarda HTŞ, söz konusu bayrağın yanında tevhid bayrağı da asıyor.

Suriye muhalefetinin sahiplendiği bayrak Fransız mandası altında yeni kurulan Suriye Cumhuriyeti’nin bayrağı olarak 1930 anayasası ile kabul edilmişti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Gazze’de “ateşkes” diplomasisi hızlandı: Masada “Hamassız Gazze” planı var

Yayınlanma

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Gazze’de olası ateşkes ve esir takası gündemiyle İsrail’e gitti, ardından Mısır ve Katar’ı ziyaret edecek.

The Times of Israel gazetesinin haberinde, Sullivan’ın İsrail Başbakanı Netanyahu ve diğer yetkililerle yaptığı görüşmenin 20 Ocak’ta görevi devredecek olan Joe Biden yönetiminin Gazze’de esir takası ve ateşkese varılması için yaptığı son hamle olduğu değerlendirmesinde bulunuldu.

İsrail Başbakanlık Ofisinden yayınlanan fotoğraflarda, Sullivan ile Netanyahu arasındaki görüşmede üst düzey bakanların yanı sıra İsrail İç İstihbarat Teşkilatı Şin-Bet (Şabak) Başkanı Ronen Bar, Dış İstihbarat Teşkilatı Mossad Direktörü David Barnea ve Esirler ve Kayıplar Dosyası Koordinatörü Gal Hirsch’in de hazır bulunduğu görüldü.

Bölgedeki Batılı bir diplomat Reuters’a İsrail’in Filistinli militan Hamas grubuyla bir anlaşmaya varmak üzere olduğunu ancak bunun kapsamının sınırlı olacağını, sadece birkaç rehinenin serbest bırakılmasını ve çatışmalara kısa bir ara verilmesini içereceğini söyledi.

Müzakere edilen ateşkes, Mısır’ın “Hamassız Gazze” planına dayanıyor.

Plan başlangıçta bir ya da iki ay sürecek bir ateşkes ve rehinelerin kademeli olarak serbest bırakılmasını öngörüyor. Eş zamanlı olarak “sahada askeri baskı olmaksızın daha kapsamlı ve uzun müzakereler yapılması düşünülüyor. Mısırlı yetkililer ateşkes başladıktan sonra Hamas’a yaşayan rehinelerin listesini vermesi için birkaç günlük bir süre tanınmasını talep edecek. Plana göre ayrıca Mısır ve Gazze arasındaki Refah Sınır Kapısı, Filistin Yönetimi’nin gözetiminde ve Mısır’ın denetiminde hızlı bir şekilde yeniden faaliyete geçecek.

İsrail’e, Mısır’a geçiş yapan kişilere veto hakkı verilecek ve Kahire, Hamas’ın “önümüzdeki dönemde” ne sınır kapısını ne de Gazze Şeridi’ni kontrol etmesine izin verilmeyeceğine dair Filistin tarafından taahhüt alınacağını garanti edecek.

Hamas’ın bu plana Gazze’nin yönetiminin yerel Filistinlilerden oluşacak bir komisyona devredilmesi şartıyla onay verdiği biliniyor.

Mısırlı yetkililer planı İsrail’e de iletti.  Şin-Bet Direktörü Ronen Bar ile Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’nin iki gün önce Mısır’daydı. İsrail dış istihbarat teşkilatı Mossad Direktörü David Barnea’nın ise Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Doha’da bir araya geldiği belirtiliyor.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz ise telefonda görüştüğü ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’e ABD vatandaşı esirler de dahil olmak üzere esirlerin serbest kalmasını sağlayacak bir anlaşma için “şans olduğunu” söyledi. Katz, 4 Aralık’ta da benzer şekilde, “Bu sefer Hamas ile gerçekten bir esir takası yapma şansımız var” açıklamasında bulunmuştu.

ABD Başkanı Donald Trump, 20 Ocak’ta görevi Joe Biden’dan devralmadan önce Hamas’ın Gazze’de tuttuğu rehineleri serbest bırakmasını istemiş “aksi taktirde Ortadoğu cehenneme döner” tehdidinde bulunmuştu.

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu da dün akşam Gazze’de derhal kapsayıcı ve kalıcı ateşkes ile esirlerin koşulsuz serbest bırakılması talep edilen karar tasarısını kabul etti. Filistin tarafından sunulan tasarı, 193 üyeli BM Genel Kurulu’nda yapılan oylamada 9 “hayır” ve 13 “çekimser” oyuna karşı 158 “evet” oyuyla kabul edildi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İran’dan İsrail’in Suriye işgaline karşı birlik çağrısı

Yayınlanma

Abbas Irakçi

İsrail, Suriye ile olan tampon bölgeyi işgalinin “geçici olduğunu” iddia ederken İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi, İsrail’in Suriye’deki saldırılarına karşı bölge ülkelerine işbirliği çağrısı yaptı.

Suriye’de 27 Kasım’da şiddetlenen çatışmaların ardından 8 Aralık’ta Esad yönetiminin çökmesiyle eş zamanlı, İsrail ordusu Suriye’ye saldırılarını artırdı.  Suriye ordusundan kalan askeri altyapı ve imkanları imha etmeye başlayan İsrail ordusu, Suriye toprağı olan Golan Tepeleri’ndeki işgalini genişletti. Golan Tepeleri civarındaki tampon bölgeye giren İsrail ordusu, işgali daha ileriye taşıyarak başkent Şam’ın 25 kilometre yakınlarına kadar sokuldu.

Esad yönetiminin devrilmesi üzerine yönetimi devralan Heyet-i Tahrir Şam’ın (HTŞ) İsrail’in saldırıları karşısında sessiz kalması dikkat çekiyor. Channel 4 News’e konuşan HTŞ sözcüsü Ubeyde Arnavut’a İsrail’in son hava saldırıları hakkındaki düşünceleri soruldu. Arnavut, “Bizim önceliğimiz güvenliği ve hizmetleri yeniden tesis etmek, kurumlarda sivil yaşamı canlandırmak. Fırınları, elektriği, suyu ve iletişimi yeniden tesis etmek için günlük yaşamın acil sorunlarını çözmek, bu nedenle önceliğimiz bu hizmetleri sunmak” dedi. Muhabirin “İsrail’in bu ülkedeki 300 tesisi vurması hakkında dürüstçe söyleyecek bir şeyiniz olmadığını mı söylüyorsunuz” sorusu üzerine ise Arnavut “Hiç şüpheniz olmasın. Herkesin yeni Suriye’nin egemenliğine saygı göstermesini istiyoruz, bu nokta bizim için çok önemli” ifadeleriyle doğrudan İsrail’i hedef almaktan kaçınan genel bir değerlendirme yaptı.

İşgallerle ilgili İsrail Başbakanlığından yapılan açıklamada ise Baas yönetiminin çöküşünün “İsrail ile sınır ve tampon bölgede boşluk yarattığı” öne sürülerek, İsrail’in işgal altındaki Golan Tepeleri’nden “7 Ekim benzeri bir saldırıya izin vermeyeceği” belirtildi. Açıklamada, İsrail’in tampon bölge ve sınırına yakın stratejik noktalardaki işgalinin de “1974 anlaşmasına bağlı bir güç kurulana kadar geçici olduğu” iddia edildi.

ABD de İsrail işgalin geçici olduğunu ileri sürüyor. İran ise işgale karşı bölge ülkelerine çağrı yaptı.

İran Dışişleri Bakanı Irakçi, X platformunda yaptığı paylaşımda şunları kaydetti: “İsrail rejimi, Suriye’de neredeyse tüm savunma ve sivil altyapıyı yok etti. Bu rejim, 1974 yılı anlaşmasını ve BM Güvenlik Konseyi’nin 350 sayılı kararını ihlal ederek Suriye’nin daha fazla toprağını işgal etti.”

Irakçi, BM Güvenlik Konseyi’nin yasa dışı saldırıların durdurulmasındaki temel sorumluluğunu üstlenemediğine dikkat çekerek, “ABD’nin engellemeleri nedeniyle Güvenlik Konseyi, eli kolu bağlı bir izleyici haline gelmiştir” dedi.

Irakçi, Suriye’nin komşuları, Arap ve İslam dünyası ve hatta Birleşmiş Milletler üyelerinden uluslararası hukukun temel ilkelerine ve BM Şartı’na önem veren hiçbir ülkenin bu duruma kayıtsız kalamayacağını belirterek “Saldırıları durdurmak ve Suriye’nin yıkımını önlemek için bölge ülkelerinin hızlı bir şekilde birlik olması ve etkili bir şekilde harekete geçmesi gereklidir” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English