Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Hizbullah’ın misillemesi İsrail’in “önleyici saldırısı” ile tetiklendi

Yayınlanma

Misillemenin ilk aşamasında İsrail’e 320 füze fırlatıldı. İsrail’de 48 saat olağanüstü hâl ilan edildi.

⁠Hizbullah’ın dün akşam iki İsrail askeri bölgesini ve askerleri hedef aldığını duyurmayışının ardından bu sabaha karşı İsrail ordusu Lübnan’ın güneyine “önleyici saldırı” başlattı. İsrail’in saldırısına 320 füze atarak karşılık veren Hizbullah da Fuad Şükür intikamı operasyonu başlattığını duyurdu. İsrail’de 48 saat olağanüstü hâl ilan edildi.

Hizbullah, dün akşam, iki kamikaze insansız hava aracıyla (İHA) ülkenin güney sınırı yakınlarındaki iki İsrail askeri bölgesini ve askerleri hedeflerini hedef aldı. Ardından İsrail’in kuzeyinde 10 ayrı noktayı daha vurduğunu duyurdu.

Bunun üzerine İsrail ordusu sabahın erken saatlerinde Hizbullah’a “önleyici saldırı” başlattığını açıkladı. İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, Hizbullah’ın İsrail’e yönelik geniş çaplı bir saldırı hazırlığında olduğunu belirterek, “Az önce Lübnan’dan İsrail topraklarına füze ve roketli saldırılar düzenlendi. Bunun üzerine İsrail bölgelerinde sirenler aktifleştirildi” dedi.

Hizbullah’ın geniş çaplı bir saldırı hazırlığında olduğuna dikkati çeken Hagari, İsrail ordusunun buna karşılık Hizbullah hedeflerini vurmaya başladığını vurguladı. Hagari, Lübnan’daki Litani Nehri’nin güneyinde yaşayan Lübnanlılara bulundukları bölgeleri terk etme çağrısı yaparak, İsrail’in kendisine yönelik tüm tehditleri ortadan kaldıracağı uyarısında bulundu.

Öte yandan, İsrail Ordu Radyosu’nun haberine göre, İsrail ordusuna ait savaş uçakları şu ana kadar Lübnan’ın güneyinde 40 hedefi vurdu.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada saldırıya 100 kadar savaş uçağının katıldığını açıklayarak, binlerce füzenin fırlatılacağı rampaları etkisiz hale getirdiğini ileri sürdü.

Hizbullah da Beyrut’ta Hizbullah komutanlarından Fuad Şükür’e düzenlenen suikasta misilleme olarak İsrail’e başlattığı saldırıların ilk aşamasının 320 füzeyle tamamlandığını açıkladı.

Hizbullah’tan yapılan yazılı açıklamada, “Allah’ın yardımıyla, ilk aşama başarıyla tamamlandı” ifadelerine yer verildi. İnsansız hava araçlarının (İHA) İsrail’in askeri kışlalarını ve bölgelerini hedef aldığına dikkat çekilen açıklamada, 320 katyuşa füzesinin de İsrail’in Celile ve işgal altındaki Golan Tepeleri’nde bulunan askeri kışlalarını vurduğu vurgulandı.

Kanal 12 televizyonunun haberine göre, İsrail Güvenlik İşlerinden Sorumlu Küçültülmüş Bakanlar Konseyi, saat 7:00’de toplandı. Haberde, İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın iç cephede halka kısıtlamalar getirilmesine izin veren “özel bir statü” ilan ettiği ifade edildi.

İsrail Başbakanlık Ofisi de Başbakan Binyamin Netanyahu ile Savunma Bakanı Gallant’ın, Tel Aviv’deki Savunma Bakanlığı kompleksindeki özel korunaklı ofisten çekilmiş bir fotoğrafını yayınladı.

Toplantıdan sonra Savunma Bakanlığı 48 saat boyunca geçerli olağanüstü hal ilan edildiğini açıkladı.

Ayrıca Gallant’ın, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’i İsrail ordusunun “önleyici saldırı” hakkında bilgilendirdiği aktarıldı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Hizbullah’ın İsrail’e yönelik saldırı hazırlığında olduğunu tespit ettiklerini savunduğu açıklamasında, İsrail ordusuna “tehdidi” ortadan kaldırması talimatı verdiklerini belirtti. Netanyahu, İsrail ordusunun saldırıda Hizbullah’a ait “binlerce roketi” imha ettiğini söyledi. İsraillilere ordunun verdiği talimatlara uymaları çağrısı yapan Netanyahu, Hizbullah’a yönelik saldırılar için ise “Kim bize zarar verirse biz de ona veririz” ifadesini kullandı.

Müzakereler devam edecek

Öte yandan İsrail heyetinin bu sabah Hizbullahı ile yaşanan gerilime rağmen Tel Aviv ile Hamas arasında esir takası ve Gazze Şeridi’nde ateşkese varılması için yapılacak müzakerelere katılmak amacıyla Mısır’ın başkenti Kahire’ye gideceği bildirildi.

İsrail basınında çıkan haberlerde, Kahire’deki müzakerelere dış istihbarat teşkilatı Mossad Direktörü David Barnea ve iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet Başkanı Ronen Bar’ın da aralarında bulunduğu İsrail heyetinin katılacağı belirtildi.

Kahire’deki müzakerelere Barena ve Bar’ın yanı sıra ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns, Mısır İstihbarat Başkanı Abbas Kâmil, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani’nin de katılması bekleniyor.

ORTADOĞU

Suudi megakentinin Avustralyalı yöneticisine ırkçılık ve kadın düşmanlığı suçlamaları

Yayınlanma

Wall Street Journal’da (WSJ) geçen çarşamba yayınlanan bir habere göre Suudi Arabistan’ın “Neom” isimli megakent projesini yöneten üst düzey yöneticiler ırkçılık, kadın düşmanlığı ve yolsuzlukla suçlanıyor.

Organizatörlerin New York’un 33 katı büyüklüğünde olacağını iddia ettikleri 500 milyar dolarlık yeni Suudi megakentinin, diğer görkemli projelerin yanı sıra 170 km’lik düz bir şehir, su üzerinde yüzen sekiz kenarlı bir şehir ve bir kayak merkezi içermesi planlanıyor.

Haber, Neom’un medyadan sorumlu Avustralyalı genel müdürü Wayne Borg’un çok sayıda ayrımcı ve ırkçı yorumda bulunduğunu ortaya koyuyor.

Bir olayda, projede çalışan üç işçinin ölmesinin ardından Borg’un, “Bir sürü insan ölüyor, bu yüzden pazar gecesi bir toplantı yapmamız gerekiyor,” dediği aktarılıyor.

Borg başka bir örnekte de, Neom’daki Güney Asyalı göçmen işçiler için de “lanet olası moronlar” ifadesini kullanıyor ve “İşte bu yüzden beyazlar düzenin en tepesinde yer alıyor,” diye ekliyor.

Bu yorumların, WSJ tarafından ses kaydı elde edilen bir telefon görüşmesinde yapıldığı belirtiliyor.

İşçi ölümleriyle ilgili bir başka konuşmada Borg, “Aptallık için eğitim yapamazsınız” ve “Beyaz adamlar ağacın tepesinde” diyor.

İşçilerden birinin düşen bir boru nedeniyle öldüğü, diğerinin üzerine ise bir duvarın çöktüğü bildirildi. Raporda atıfta bulunulan mevcut ve eski çalışanlara göre, üçüncü işçi patlayıcıları yanlış kullanmaktan hayatını kaybetti.

Neom’daki eski çalışanlara göre, ayrı bir olayda Borg, siyahi bir kadın çalışana, “siyahi pislik” dedikten sonra insan kaynakları tarafından çağrıldı. Borg bu ifadeyi kullandığını reddetti.

Çalışanların şikayetlerinin bir özetine göre, Borg’un söz konusu çalışana gönderdiği mesajda, öpücük emojileriyle birlikte “seni özledim” ve “kıçın Beyonce’unkinden daha iyi” dediği bildirildi.

Olayla ilgili bir toplantıda Borg, WSJ tarafından yayınlanan bir ses kaydında duyulan bir yorumda, “o siyahi kaltakla yaşadığı o lanet olaydan” bahsediyor.

Diğer ses kayıtlarına göre Borg, Körfezli kadınlardan “travesti” olarak bahsediyor ve “İslam ve cinsel pozisyonlar hakkında müstehcen şakalar” yapıyor.

WSJ’ye yaptığı açıklamada Neom, “uygunsuz işyeri davranışlarına” karşı sıfır tolerans yaklaşımına sahip olduğunu ve yanlış davranış iddialarını kapsamlı bir şekilde araştıracağını söyledi. Borg’un bir temsilcisi yorum talebine yanıt vermedi.

Haberde, Neom’daki diğer üst düzey yöneticilerin yolsuzluk ve zimmete para geçirme dahil olmak üzere bir dizi konuda suçlandığı veya soruşturulduğu da yazıyor.

Bu Neom yöneticilerinden biri olan Antoni Vives, 2021 yılında bir İspanyol mahkemesi tarafından Barselona belediyesindeki önceki görevi sırasında yolsuzluk yapmaktan mahkum edilmişti. Bir arkadaşına dört yıl boyunca yaklaşık 165.000 dolar değerinde “göstermelik iş” vermekten suçlu bulunmuş ve iki yıl ertelenmiş hapis cezasını kabul etmişti.

Eski çalışanlara göre Vives Neom’dan istifa etti ancak geri dönmeye ikna edildi. Kaynaklar, Vives’in Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile bir bağ kurduğunu ve Selman’ın Suudi Arabistan’da işlenmediği sürece Vives’in suçlarını umursamadığını söylediğini aktardı.

“Zor bir yönetici” olarak ün yapmış olan Neom’un CEO’su Nadhmi al-Nasr da WSJ tarafından elde edilen bir kayıtta, “Herkesi köle gibi çalıştırıyorum,” derken duyuluyor.

Neom megakenti, Muhammed bin Selman’ın Körfez krallığını petrole bağımlılıktan uzaklaştırma ve küresel sahnede itibarını artırma yönündeki Vizyon 2030 stratejisinin merkezini oluşturuyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail askerleri tarafından öldürülen Ayşenur Ezgi Eygi’nin cenazesi Türkiye’ye getirildi

Yayınlanma

İşgal altındaki Batı Şeria’da İsrail askerlerince katledilen Ayşenur Ezgi Eygi’nin naaşı, Azerbaycan’dan İstanbul’a getirildi.

Türk Hava Yolları’nın uçağıyla İstanbul Havalimanı’na getirilen Eygi’nin cenazesi, askeri manga tarafından alana getirildi. Eygi’nin naaşı VİP Terminali’nde düzenlenen törenin ardından Aydın’a defnedilmek üzere uçakla İzmir’e gönderildi.

İsrail askerleri, işgal altındaki Batı Şeria’da barışçıl bir gösteri sırasında katılımcıların üzerine ateş açmış, Filistinlilere destek amacıyla gösteriye katılan ve ABD vatandaşlığı da bulunan Eygi, başından vurularak ağır yaralanmıştı.
Filistinlilere ait bir hastaneye kaldırılan Eygi, 6 Eylül’de müdahalelere rağmen hayatını kaybetmişti.

Filistin topraklarının İsrail tarafından işgaline karşı barışçıl ve sivil yöntemlerle Filistinlilere destek veren Uluslararası Dayanışma Hareketi gönüllüsü insan hakları aktivisti olan Eygi, 2003’te İsrail buldozeri tarafından ezilerek öldürülen ABD vatandaşı Rachel Corrie ile aynı harekete mensuptu.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Netanyahu, UCM’nin tutuklama emrini engellemek için Başsavcıdan kendisini ve Gallant’ı soruşturmasını istedi

Yayınlanma

İsrail televizyonunda çarşamba günü yayınlanan bir habere göre Adalet Bakanı Yariv Levin, Başbakan Benjamin Netanyahu’nun emriyle hareket ederek Başsavcı Gali Baharav-Miara’dan başbakan ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında Gazze savaşıyla ilgili bir ceza soruşturması açmasını istedi. Böylece Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) ikili hakkında tutuklama emri çıkarması talebini bertaraf etmeyi amaçlıyor.

Channel 12’de yer alan habere göre Netanyahu, devam eden savaş ve Hamas’a karşı yürütülen askeri harekatın nasıl yürütüldüğüne dair bir soruşturma açılıp ardından kapatılmasını ve UCM’ye suçlamaların İsrail tarafından soruşturulduğu ve dolayısıyla mahkemenin müdahalesini gerektirmediğine dair bir güncelleme yapılmasını istedi.

Habere göre Baharav-Miara bu talebi bariz bir hile olduğu ve UCM’yi tatmin etmeyeceği gerekçesiyle reddetti. Baharav-Miara’nın ayrıca Hamas’ın 7 Ekim’de düzenlediği saldırı ve ardından Gazze’de yaşanan savaşla ilgili olarak sadece İsrail’in en üst düzey soruşturması olan bir devlet soruşturma komisyonunun yeterli olacağını zaten kamuoyuna açıkladığını belirttiği bildirildi.

Netanyahu, 7 Ekim öncesi ve sırasındaki bir dizi başarısızlıkla ilgili olarak, bazı koalisyon üyeleri de dahil olmak üzere sık sık yapılan çağrılara rağmen, şimdiye kadar bir devlet soruşturma komisyonu kurmayı reddetti. Netanyahu bir hükümet soruşturmasını tercih ettiğini söylerken, Baharav-Miara daha bağımsız ve kapsamlı olacağını savunduğu bir devlet komisyonu kurulması için bastırıyor. İsrail savaş suçu işlediği suçlamalarıyla karşı karşıya kalırken, bir soruşturmanın bu konuları da ele alması bekleniyor.

Kanal 12’nin kaynaksız haberinde Netanyahu’nun devlet soruşturma komisyonunun kendisini görevden almak için yasal bir manevra olacağından korktuğu belirtildi. Netanyahu uzun süredir yargılandığı yolsuzluk suçlamalarıyla ilgili olarak da benzer bir iddiada bulunuyor.

Kanal, Baharav-Miara gibi bir devlet komisyonunu tercih eden Gallant’ın yine de başsavcıdan en azından bir hükümet soruşturmasını desteklemesini istediğini söyledi. Baharav-Miara’nın bu fikri reddettiği ve “soruşturulan soruşturmacıyı atayamayacağı için” bunun İsrail’in UCM’deki imajına yarardan çok zarar getireceğini söylediği belirtildi.

Netanyahu’nun Likud partisinden üst düzey müttefiki olan Levin’in talebi, UCM Savcısı Karim Khan’ın bu hafta mahkemeden mayıs ayında Netanyahu, Gallant ve Hamas’ın bazı üst düzey isimleri hakkında talep ettiği tutuklama kararlarını “son derece acil bir şekilde” çıkarmasını istemesinin ardından geldi.

Hafta sonu Kanal 12, Baharav-Miara’nın Netanyahu’yu, İsrailli üst düzey sivil ve askeri yetkililer hakkında uluslararası tutuklama emri çıkarılmasını önlemenin en iyi yolunun bir devlet soruşturma komisyonu kurulması olduğu konusunda uyardığını bildirdi.

Kanalın aktardığına göre Baharav-Miara bir mektupta, uluslararası kuruluşlar harekete geçmeden önce bir komisyon kurulması için fırsat penceresinin kapanmakta olduğu uyarısında bulundu.

Baharav-Miara, İsrail’in Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi kurumların ancak ulusal hukuk sistemleri görevlerini yerine getiremediğinde devreye girebileceği ilkesi olan tamamlayıcılığı savunmasının “ancak bir devlet soruşturma komisyonu ile gerçekleştirilebileceğini” söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English