Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

İran: Çin denge istiyorsa hassasiyetlerimizi dikkate alsın

Yayınlanma

Çin- Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Zirvesinin ardından Basra Körfezi’ndeki üç ada hakkında yapılan ortak açıklamaya dair İran’dan tepkiler gelmeye devam ediyor.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in geçen hafta gerçekleştirdiği Suudi Arabistan ziyareti sırasında Çin ile KİK üyesi ülkeler arasında gerçekleştirilen zirve sonrasında yayımlanan ortak açıklamada, “Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE), Büyük Tunb, Küçük Tunb ve Ebu Musa adalarıyla ilgili İran’la yaşadığı anlaşmazlığa uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde ve ikili müzakereler yoluyla barışçıl bir çözüm bulma girişimi dahil olmak üzere tüm barışçıl çabalara destek” vurgusu yapılmıştı.

Öncesinde Çin ve Suudi Arabistan’ın yayımladığı ortak açıklamanın bir bölümünde de, İran’a “diğer ülkelerin iç işlerine karışmaması” çağrısında bulunulmuştu. Açıklamada, “İran’ın iyi komşuluk ilkesine saygı göstermesinin önemi” de vurgulanırken iki ülkenin ayrıca “İran’ın nükleer programının barışçıl doğasından emin olmak için işbirliğini güçlendirme ihtiyacı” konusunda anlaştığı ifade edilmişti.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, düzenlediği basın toplantısında Tahran’ın konuyla ilgili tepkisini dile getirdi.

Tahran: Kim olursa olsun şiddetle kınarız

Kenani, Çin- KİK Zirvesi sonrasında yayımlanan sonuç bildirisinde yer alan ülkesine yönelik “asılsız suçlamaları” kınadıklarını belirtti.

İran’ın bölgesel konular ve bölge güvenliği ile ilgili “yabancı müdahalelere karşı olduğunu” söyleyen Kenani, “İran’ın toprak bütünlüğüne ilişkin iddiaları kabul etmiyoruz ve kimsenin İran’ın iç işlerine karışmasına izin vermeyiz” ifadelerini kullandı.

Kenani, İran’ın kontrolünde olan ve BAE’nin de hakimiyet iddiasında bulunduğu Basra Körfezi’ndeki Ebu Musa, Büyük Tunb ve Küçük Tunb adalarının “İran’ın ayrılmaz bir parçası” olduğunu, bu adalara ilişkin herhangi bir iddiayı “iç işlerine ve topraklarına müdahale” olarak değerlendirdiklerini söyledi.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, bu iddianın sahiplerini kim olursa olsun şiddetle kınadıklarını belirtti.

Çin’in Tahran Büyükelçisi Chang Hua’ya İran’ın konuyla ilgili protestosunu ilettiklerini aktaran Kenani, İran’ın toprak meseleleri ve çıkarları noktasında “hiçbir tarafla müzakere etmeyeceklerini” vurguladı.

Çinli Büyükelçiden ‘denge’ yanıtı

İranlı Sözcü, Çinli Büyükelçinin de ülkesinin İran’ın toprak bütünlüğüne saygı duyduğunu, Pekin’in bölgedeki dış politikasının “dengeye dayalı” olduğunu ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Riyad ziyaretinin bölgede barış ve istikrara yardımcı olmayı amaçladığını söylediğini aktardı.

Ayrıca Kenani, Çin ile ilişkilerinin ortak çıkarlara dayalı olduğunu ve ilerleme kaydettiğini belirterek, bu kapsamda üst düzey bir Çin heyetini Tahran’da ağırlayacaklarını söyledi.

‘Pekin’deki meslektaşlara hatırlatma’

Öte yandan, konuyla ilgili Twitter hesabından açıklama yapan İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan da, “İran’ın toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesinin gerekliliği konusunda hiçbir tarafa hoşgörü göstermeyeceklerini” ifade etmişti.

İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed Cemşidi ise öncesinde, Çin-Suudi Arabistan bildirisinde yer alan İran’a yönelik “diğer ülkelerin iç işlerine karışmama” uyarısına karşı tepkisini dile getirmişti.

Suudi Arabistan’ı ABD ile birlikte bölgede terörü desteklemekle suçlayan Cemşidi, “Pekin’deki meslektaşlara bir hatırlatma: Suudiler, ABD ile birlikte Suriye’de IŞİD ve El Kaide’yi destekleyip Yemen’e gaddarca davranırken İran bölgesel istikrar ve güvenliği yeniden sağlamak ve güvensizliğin hem Doğu’ya hem de Batı’ya yayılmasını önlemek için terörist gruplarla savaştı” ifadelerini kullanmıştı.

Çin: Her iki tarafla da dostuz

Konuyla ilgili açıklama yapan Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin ise, hem Körfez İş Birliği Konseyi (KİK) ülkeleri hem de İran’ın Çin’in dostları olduğunu ve Çin’in her iki tarafla ilişkileri geliştirmesinin üçüncü bir tarafı hedef almadığını kaydetti.

Sözcü, kısa süre önce düzenlenen Çin-KİK Zirvesi’nin büyük önem taşıdığını ve zirvede ortak bildirinin yayınlanmasının yanı sıra Çin-KİK Stratejik Diyaloğu 2023-2027 Eylem Planı’nın onaylandığını hatırlattı.

Wang Wenbin, Çin’in KİK ülkeleriyle arasındaki ilişkileri geliştirmesinin çeşitli alanlarda pratik işbirliğini derinleştirmeyi ve iki halka yarar getirmeyi amaçladığını ifade etti.

Ayrıca, Çin ve İran arasındaki ilişkilerin geleneksel dostluğa dayandığını dile getiren Wang Çin ve İran’ın kapsamlı işbirliği planına imza attığını ve bu yılın başında çalışmaları başlattıklarını vurguladı. Wang Wenbin, Başbakan Yardımcısı Hu Chunhua’nın bugün İran’ı ziyaret edeceğini ve bu ziyaretin Çin ve İran arasındaki kapsamlı stratejik ortaklığın derinleştirilmesine olumlu etki bırakacağını sözlerine ekledi.

Çinli Sözcü, KİK ülkeleri ve İran’ın iyi komşuluk ve dostluk ilkesine dayalı ilişkiler geliştirmelerini ve Körfez bölgesinin kalkınması ve istikrarını ortaklaşa yürütmelerini desteklediklerine dikkat çekti.

Adalar anlaşmazlığı

Hürmüz Boğazı’na yakınlığı (adaların coğrafi konumları Körfez’de ciddi bir avantaj sağlıyor) ve bölgedeki petrol potansiyeli sebebiyle stratejik konumda yer alan Ebu Musa ile Büyük Tunb ve Küçük Tunb adalarıyla ilgili İran ve BAE hakimiyet iddiasında bulunuyor.

Adalar 1971’e kadar İngiliz işgali altındaydı. Kasım 1971’de İngiltere’nin adaların kontrolünü BAE’ye devrederek çekilmesinin hemen ardından İran adalarda hakimiyeti ele geçirdi. BAE, adalara askeri güçlerini konuşlandıran İran’ı “işgalci” olarak niteliyor.

Adalar üzerindeki haklarının tarihsel olarak çok eskilere dayandığı tezini ileri süren İran, adaların geçici olarak 1903’te İngilizlerin eline geçtiğini ve 1971’de iade edildiğini dolayısıyla “o tarihte henüz kurulmamış olan BAE’nin hakimiyet iddiasında bulunamayacağını” savunuyor.

BAE ise adalardaki hak iddiası doğrultusunda Arap ülkeleri ve uluslararası kuruluşlar nezdinde girişimlerde bulunuyor.

İran basını: Çin’in taraf tutması şaşırttı

Konuyla ilgili İran’ın Tehran Times gazetesinde, “Körfezi İşbirliği Konseyi’nin çürük ipinde Çin’in yanlış hamlesi” başlığıyla bir yazı yayınlandı.

Yazıda, Çin ve KİK’in ortak açıklaması ‘küstah’ diye nitelendirilirken, açıklamanın İran’ın müzakere edilemez olarak gördüğü bir mesele üzerinde müzakere çağrısı yaptığı için İran kamuoyunda büyük bir kargaşaya yol açtığı kaydedildi.

Üç ada meselesinin zaten İran ve KİK ülkeleri arasındaki, özellikle de İran-BAE arasındaki gerilimlerin kaynağı olduğu belirtilirken, “Ancak bu kez şaşırtıcı olan, Çin’in anlaşmazlıkta taraf tutuyor gibi görünmesiydi” ifadeleri kullanılıyor.

İran’ın yüksek kademelerinden gelen tepkilerin paylaşıldığı yazıda, Çinli Büyükelçinin, Pekin’in İran’ın toprak bütünlüğüne saydı duyduğu yönündeki açıklamasına da yer veriliyor.

Çin Büyükelçisinin bölgede ‘denge’den yana olduklarına dair açıklamasına dikkat çekilen yazıda, Çin’in denge politikasına dair şu yorum paylaşılıyor: “Uzmanlar, Çin’in gerçekten İran ile KİK arasında bir denge kurmak istiyorsa İran’ın hassasiyetlerini de dikkate alması gerektiğine inanıyor. İran, Çin ile ilişkilerini geliştirmeye yönelik güçlü arzusunu dile getirdi. Dolayısıyla Çin ve İran, her iki tarafın da hassasiyetlerine saygı gösterildiği takdirde ilişkilerini güçlendirme fırsatına sahiptir.

DİPLOMASİ

AB ve Ukrayna, Biden’ı 2022’de Kiev’in ‘zaferine’ engel olmakla suçluyor

Yayınlanma

Joe Biden’ın başkanlık süresi sona yaklaşırken, ABD’nin Rusya’ya karşı Ukrayna’ya 90 milyar doları aşan yardım sağlamasına rağmen, Avrupa Birliği (AB) ve Ukrayna, Amerikan başkanını kararsız davranmakla suçluyor.

Bazı Avrupalı liderlere göre bu kararsızlık, Ukrayna’nın 2022 sonbaharında Rusya ordusunu Harkov ve Herson’dan püskürtmesine rağmen savaşı kendi lehine çevirememesine neden oldu.

‘Çok az, çok geç’

Bloomberg‘in haberine göre, Biden yönetimi Ukrayna’ya yoğun bir şekilde askeri yardım sağlama konusunda çaba gösterdi ve hatta Batı menşeli uzun menzilli füzelerle Rusya topraklarına saldırılara izin verdi.

Fakat Ukraynalı yetkililer, savaş boyunca defalarca dile getirdikleri bir şikâyeti yineledi: “Çok az, çok geç.”

Bir yılı aşkın süredir devam eden savaş ve Donald Trump’ın başkanlık yarışında yükselişi, Ukrayna’yı işgal altındaki topraklardan vazgeçme veya NATO üyeliğinden yoksun bir barış anlaşmasını kabullenme gibi ihtimallerle karşı karşıya bıraktı.

Bloomberg’e konuşan Ukraynalı yetkililer, böyle bir sonucun büyük ölçüde Biden’ın aldığı ya da almadığı kararlardan kaynaklanacağını savundu.

Avrupa ne ediyor?

Letonya Dışişleri Bakanı Baiba Brazhe, ABD’nin daha erken ve daha güçlü bir şekilde silah sağlaması durumunda bunun “geniş kapsamlı sonuçları” olabileceğini, ancak “olan oldu” diyerek konuyu değerlendirdi.

2022 sonbaharında Ukrayna ordusu, Harkov ve Herson’da hızlı bir taarruz gerçekleştirerek bazı bölgeleri geri aldı. Fakat Ukrayna lideri Vladimir Zelenskiy, bu zaferlerin sürdürülebilmesi için daha fazla silah talep etti. Biden ise bu konuda tereddütlü davrandı.

Biden’ın bu temkinli yaklaşımı, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından doğrulandı. Sullivan, ABD’nin nükleer bir tırmanış riskini dikkate aldığını belirtti.

Eski İngiltere Savunma Bakanı Grant Shapps, Biden’ın Ukrayna’ya desteği konusunda genelde temkinli ve kararsız bir tutum sergilediğini, bu yüzden gerekli desteğin cephe dengelerini değiştirecek şekilde verilmediğini söyledi.

Diğer bazı Amerikalı yetkililer ise, Avrupa ülkelerinin Ukrayna’yı desteklemek ve yaptırım uygulamak konusunda yavaş davrandığını belirtti.

Örneğin, Almanya ve diğer AB ülkeleri, Ukrayna’nın NATO üyeliği konusundaki Amerikan tavrının yumuşamasına rağmen şiddetle karşı çıkmaya devam etti.

Biden’ın bir Soğuk Savaş gazisi olarak nükleer tırmanma tehdidine takıntılı hale geldiği belirtilirken, Avrupa’daki bazı liderler Biden’ın stratejisinin Ukrayna’nın yenilmesini önlemeye odaklandığını ancak zafer için gerekli yolu sunmadığını savundu.

Bu stratejinin, Ukrayna’yı uzun ve maliyetli bir çatışmanın içine çektiği iddia edildi.

Ukrayna’da kamuoyu yoklamaları: Halk, Rusya ile müzakereler hakkında ne düşünüyor?

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump’tan AB’ye gümrük tarifesi tehdidi

Yayınlanma

ABD’nin yeni başkanı Donald Trump, AB’yi “büyük ölçekli” miktarlarda ABD petrol ve doğalgazını satın almayı taahhüt etmemesi halinde gümrük vergileriyle karşı karşıya kalacağı konusunda uyardı.

Trump cuma günü Truth Social platformunda yayınladığı mesajda, “Avrupa Birliği’ne, ABD ile aralarındaki muazzam açığı petrol ve doğalgazımızı büyük ölçekte satın alarak kapatmaları gerektiğini söyledim. Aksi takdirde, her şekilde TARİFELER!!!” diye yazdı.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen kasım ayında yaptığı açıklamada AB’nin ABD’den daha fazla sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) almayı değerlendirebileceğini söylemişti.

Leyen gazetecilere verdiği demeçte, “Rusya’dan hâlâ çok miktarda LNG alıyoruz ve neden bunu bizim için daha ucuz olan ve enerji fiyatlarımızı düşüren Amerikan LNG’si ile değiştirmeyelim?” diye sormuştu.

Financial Times’a (FT) konuşan bir AB yetkilisi, “Leyen’in tam da bunu yapma olasılığını ima ettiği göz önüne alındığında, bu bir ‘tehdit’ olarak tuhaf görünüyor,” dedi.

ABD halihazırda Avrupa’nın en büyük LNG tedarikçisi konumunda, fakat Rusya’dan yapılan ithalat ikinci sıradaki yerini koruyor.

Trump, Çin menşeli olmayan tüm ithalata yüzde 20’ye varan genel bir gümrük vergisi uygulama tehdidinde bulunuyor.

Geçtiğimiz ay Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, Avrupa’nın siyasi liderlerini gümrük vergileri konusunda Trump ile işbirliği yapmaya ve ABD’de üretilen daha fazla ürünü satın almaya çağırmıştı.

Trump’ın ilk başkanlığı sırasında, dönemin Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, ticaret savaşı tehditlerini engellemek için daha fazla ABD gazı satın almayı teklif etmişti.

Uluslararası petrol göstergesi Brent ham petrol fiyatları cuma günü yüzde 0,4 düşüşle varil başına 72,61 dolar oldu. West Texas Intermediate vadeli işlemleri de yüzde 0,4 düşüşle varil başına 69,14 dolardan işlem gördü.

ABD dünyanın en büyük ham petrol üreticisi ve en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz ihracatçısı. Aralarında AB ve Vietnam’ın da bulunduğu LNG alıcıları, kısmen gümrük vergisi tehdidini caydırmak için ABD’den daha fazla yakıt satın almayı şimdiden konuşmaya başladılar.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD’den Türkiye Gazprombank yaptırımlarında özel muafiyet

Yayınlanma

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD’nin Gazprombank yaptırımlarında Türkiye’ye muafiyet tanıdığını belirterek, doğalgaz ödemelerinin sorunsuz devam edeceğini duyurdu.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD’nin Gazprombank’a uyguladığı yaptırımlar konusunda Türkiye’ye özel bir muafiyet tanıdığını duyurdu.

Bakan Bayraktar, bu sayede Türkiye’nin doğalgaz borcu ödemelerini Gazprombank üzerinden yapmaya devam edebileceğini belirtti.

Bloomberg’e yaptığı açıklamada Bayraktar, bu kararın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı’nın ABD’li yetkililerle yürüttüğü yoğun görüşmelerin ardından alındığını ifade etti.

Türkiye’nin uzun süredir talep ettiği muafiyetin, Rusya ile doğal gaz ticaretinde önemli bir rol oynayacağını vurguladı.

Gazprombank’ın ABD tarafından yaptırım listesine alınması, Türkiye açısından ciddi endişelere yol açmıştı.

Bakan Bayraktar, yaptırımların Türkiye’yi de hedef alması durumunda bunun ekonomik ve stratejik sonuçlarının büyük olabileceğine dikkat çekmişti.

Türkiye’nin geçmişte İran yaptırımları sürecinde de benzer bir muafiyet elde ettiğini hatırlatan Bayraktar, bu kararın iki ülke arasındaki iş birliğini destekleyeceğini söyledi.

Muafiyetin sağlanmasına rağmen Türkiye, Rusya ile alternatif ödeme yöntemleri üzerinde de görüşmeler gerçekleştirdi.

Geçen ay Ankara’da yapılan toplantılarda, her iki tarafın bürokratları olası senaryoları masaya yatırdı. Ancak Bayraktar, alternatif çözümlerle ilgili detaylı bir değerlendirme yapmaktan kaçındı.

Türkiye, Gazprombank yaptırımında ABD’den muafiyet istiyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English